PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Ramazan sohbetleri burada!!



CABBARİ
22-08-2006, 13:05
malum ramazan ayı yaklaşıyor ramazan ile ilgili bazı sohbet ve bilgileri buradan vermeye çalışalım..
herkesin elindeki ramazanla ilgili konuları bekliyorum..
selametle..

muzo
22-08-2006, 18:04
sen merak etme cabbari yazarız daha ramazana var

CABBARİ
22-08-2006, 18:41
yavaş yavaş dolduralım arkadaşlar buraları...
selametle..

Ödül Avcısı
22-08-2006, 19:12
Ramazan Hazırlığı hadi bakalım iş başına.

Admin
24-08-2006, 00:10
Edit!!!!

CABBARİ
24-08-2006, 11:15
edit!!!

CABBARİ
29-08-2008, 12:40
Oruçla huzurlu olan insan deprasyon ve psikolojik rahatsızlıklardan uzak kalır. Oruç insanın şevkat ve merhamet duygularını geliştirir...

ESKİŞEHİR SSK Hastanesi Başhekim Yardımcısı Psikiyatrist Dr. Hüseyin Ünlü, oruç tutanların depresyon ve psikolojik rahatsızlıklardan uzak kaldıklarını söyledi.
Dr. Ünlü, SSK Hastanesi'nde `Oruç ve ruh sağlığı' ile ilgili bir basın toplantısı düzenledi. Dr. Hüseyin Ünlü, orucun sadece belli bir zaman diliminde aç kalmak olmadığını, sabır, affetmek, hareketlerde ölçülü olmak, aşırılıktan kaçınmak, ikramda bulunmak, paylaşmak ve açlığı tatmak gibi ruhsal boyutunun da bulunduğunu söyledi. Oruç tutmanın en büyük özelliğinin sabretmek olduğunu belirten Dr. Hüseyin Ünlü, şunları söyledi:
"Oruç sabretmektir. Günlük hayatın getirdiği kaygı, öfke, sinirlilik, saldırgan ve kırıcı davranışlar gibi olumsuz stres faktörlerini, orucun sabır özelliği dizginler. Bu olumsuzlukların zararlı etkileri söner. Oruçla huzurlu olan insan deprasyon ve psikolojik rahatsızlıklardan uzak kalır. Oruç insanın şevkat ve merhamet duygularını geliştirir. İnsanda temelde zaten var olan ancak günlük hayat arasında üzeri küllenen bu duygular oruçla tekrar hayat bulur. Bunun topluma yansıması sevgi, paylaşım ve yardımlaşma şeklinde olur. Bu ise mutlu insanlar, huzurlu toplum demektir. Ruhuna uygun olarak tutulan oruç gerek kişisel gerekse toplumsal bazda bizi bayrama ulaştırır.

CABBARİ
29-08-2008, 12:41
15-16 yaşlarımda, tatillerde bugünkü bankaların bulunduğu bölgede bir esnafın yanında çalışırdım. O dönemde dilencileri tanıma fırsatı buldum. Dilencilerin kaldırımları işgal ederek önlerinden geçenlere kendilerini acındırıp etkilediklerini görürdüm. Fakat, dilencilerin akşamları topladıkları paraları kendilerinden emin tavırları ile bütünlettirirken gördükten sonra hiç de kötü durumda olmadıklarını hissederdim. Evet belki de ikiyüzlülüğü ilk defa dilencilerle tanımış oldum. O yüzden dilencileri oldum olası hiç sevmem. Dilencileri sevsen ne - sevmesen ne, istersen önüne üç beş kuruş atarsın, istemezsen atmazsın tavrı bence ihtiyacı olanla, ihtiyacı karşılayan ilişkisini dejenere eden, küçülten bir tavırdır. Toplumsal dayanışmadaki mahremiyeti çürüten bir tavırdır. Bu yüzden dilenen ile dilenciye para verme ilişkisi kökünden çözülmelidir. Fakat Ramazan ayının gelmesiyle beraber, her yerde olduğu gibi Bolu'da da dilenci sayısında patlama olduğunu görüyoruz. Gereği için yetkililere duyurulur. [Bu arada doğuştan dilenci olanlar banka alışkanlıkları olmadığından olacak herhalde; bütün paralarını (yirmilik- onluk) zabıtalar el koymasın diye diye esnaflara emanet bırakmayı teklif ediyorlarmış.]
Ramazan aylarında yardıma ihtiyacı olanlarla, yardım yapmak isteyenlerin ilişkisi daha bir öne çıkar, gündemi doldurur. Bu ilişki, ülkemizi yoksullaştıran IMF programları vb. konuların dahi önüne çıkar. Ramazan’ın ilk haftasında ulusal televizyon kanaları ve yazılı basın, gecekondularda, çadırlarda, şehir hatları vapurlarında vb. yerlerde verilen devasa iftar yemeklerinden bahsediyor. Yemekleri şereflendiren siyasiler, yöneticiler, yardımseverler televizyonlarda, gazetelerde boy gösteriyorlar. Bolu'da ki yerel basında buna benzer haberlerle dolu. Ramazan aylarında evine aş ve eşya götüremeyen yoksula hayır çarşılarında eşya, iftar salonlarında aş vermek elbette çok önemli ve saygın işler. Ama burada yapılanları değil, yapılamayanları da düşünmek ve çareler üretmek bizlerin görevi olsa gerek. Kısacası onuru sebebiyle hayır çarşısına eşya almaya, aş evine aş almaya gelemeyenler için çareler üretmek gerek. Yoksa belli merkezlerde yapılanları reklamlarla süslemek başka amaçlara hizmet eder, yardım yerine ulaşmaz. İhtiyacı olana yardım etmeyi bu tarzda yapanlara Hz. Muhammed'in "ACİZE YARDIM EDERKEN BİLE BİR ELİNİZİN YARDIM ETTİĞİNİ, ÖBÜR ELİNİZ GÖRMESİN" dediğini hatırlatmadan geçemeyeceğim.
Toplumsal dayanışmada mahremiyet gerçeği bugünün değil, binlerce yıl önceden gelen bir mirastır. Unutmayın;
Reklamlardan vazgeçin.
Daha endişesiz ve mutlu ve adaletli ve barış dolu günler bizlerle olsun.

CABBARİ
29-08-2008, 12:42
On dokuz yıl evveldi. Stockholm'e gitmiştim. Bir otele indim.Geceydi. Sabahleyin, traş olmak için lavaboya gittiğimde, aynanın yanında ilginç bir not gördüm. Lütfen diyordu, traşdan sonra jiletinizi çöpe atmayın. Yanda bir kutu var, oraya bırakın. Bir tek jiletle dahi olsa, İsveç çelik sanayisine yardımcı olun. Doğrusu hayretler içinde kaldım. Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir. Birçok eşya üzerinde "İsveç çeliğinden yapılmıştır" diye yazardı. İste o ülke, kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor, gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu.

İsviçre'de zaman zaman, belli periyotlarda, radyolar, televizyonlar, basın bir haberi duyurur. Şu tarihte, su saatte, adamlarımız gelecek. Siz lütfen hazırlığınızı yapın. Okumadığınız, ilgilenmediğiniz,
kullanmadığınız ne kadar kitap, dergi, gazete varsa, kâğıt, ambalaj, kutu varsa, velev ki, bir ilaç prospektüsü dahi olsa, kapının önüne koyun. İsviçre'nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla ağaç ziyanına engel olun.

Beş yaşında idim. Babaannem rahmetli, pirinç ayıklıyordu. Bir tane yere düştü. Babaannem eğildi, aramaya başladı. Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya çalışıyor. Çocukluk iste, aman babaanne dedim. Bir pirinç tanesi için bu kadar caba harcamaya, yorulmaya değer mi? Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı, öf***le doğruldu. Sen oturduğun yerden ahkâm kesiyorsun, dedi. Hiç pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar. Bir pirinç tanesinde kaç insanin göz nuru, alın teri, emeği, çilesi var biliyor musun? Utancımdan kıpkırmızı olmuştum.

Aradan yıllar geçti. Hukuk Fakültesinde öğrenciyim. Alain'in proposlarini okuyorum. Birden irkildim. Babaannemi hatırladım. Alain, bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa, bütün uygarlığa
karşı ihanet etmiş olur diyordu. İlave ediyordu. Bir iğnenin üretiminde binlerce insanin alın teri, göz nuru, el emeği vardır diyordu.

Japonlar son derece sade, basit, yalın mütevazı yasayan insanlardır. Evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen tekamül edememiş, hayatın manasını anlayamamış, zavallı kimselerdir. Böyleleriyle, zavallı, evini mezat salonuna çevirmiş diye eğlenirler. Bir insanin gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır. hepimizin yaptığı gibi Vaktiyle Japon ekonomisi bir darboğazdan
geçiyor. İç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşıyor. Zamanın başbakanı meclisi toplar. Kürsüye çıkar. Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve su andan itibaren der, Allah şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış borçları son kursuna kadar ödenmeden, pirinçten başka bir şey yemeyeceğim. Su üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim. Dediklerini yapar, en üstten en alta bir israftan kaçınma kampanyası açılır. Japonya bütün borçlarını öder. Bu durumun toplumun bütün kesimlerini, tek istisna olmadan kapsadığını söylemeye gerek yok.

Geçenlerde Japon imparatorunun sarayını gördüm. Yarabbim, ne kadar sade, ne kadar mütevazı, ne kadar gösterişten uzak... Gerekmediği halde elektriği yakmakla, suyu kapamadan bos yere akıtmakta, gece çamurlu ayakkabılarımızı temizlemeden yatmakla, yemek yediğimiz kapları yıkamadan bırakmakla biz de zalimler sınıfına geçmiyor muyuz?

Hayat çok ince, akil almaz incelikte ipliklerle örülmüştür. Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki, İlkokul okuma kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım. BİR MIH BİR NAL KAYBETTİRİR. BİR NAL, BİR ATI, BİR AT BİR ORDUYA SAVASI KAYBETTİRİR DİYORDU.

Maddi durumumuz ne olursa olsun, ister zengin olalım, ister fakir, hepimiz çok dikkatli olmak zorundayız. Bunda parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep ve incelik vardır.


alıntı.

CABBARİ
29-08-2008, 12:43
Ramazan ayı sigarayı bırakmak isteyenler için yeni bir başlangıç sunuyor.


Dünya Sağlık Örgütü, pek çok ülkede inanç pratiklerinden yararlanarak sağlığa katkı sağlamak için din adamlarıyla iş birliği yapıyor. Uzmanlar, bu açıdan ramazan ayının da sigarayı bırakmak isteyen tiryakiler için yeni bir başlangıç fırsatı sunduğunu belirtiyor.

Merkezi Konya?da bulunan Toplum Sağlığı Araştırma ve Geliştirme Merkezi Başkanı Prof. Dr. Nazmi Zengin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Dünya Sağlık Örgütünün, son yıllarda inanç temelli organizasyonlarla halk sağlığının iyileştirilmesi projelerinin tüm dünyada giderek arttığını söyledi.

Dini inanç temelli organizasyonlardan, özellikle ABD?de sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlıkların terk edilmesinde etkin şekilde yararlanıldığını ifade eden Zengin, bu çalışmalardan oldukça başarılı sonuçlar alındığını vurguladı.

Prof. Dr. Zengin, Dünya Sağlık Örgütünün, dünyanın çeşitli yerlerinde din adamlarıyla işbirliği yaparak, sadece sigara ve alkol bağımlılığından kurtulmak için değil, inançlar gereği utanıldığı için bazı rahatsızlıklarda doktora gidilmemesi, AIDS hastalığını önlemek için erkek çocuklarında sünnetin yaygınlaştırılması, Afrika?daki kız çocuklarının ise sünnet ettirilmesinin engellenmesi gibi konularda önemli başarılar elde ettiğini vurguladı.

Benzer bir durumun oruç tutulduğu için gün boyu hiçbir şeyin yenilip içilmediği ramazan ayı için de geçerli olduğunu anlatan Zengin, şunları kaydetti:

"Sigaranın kanserin en önemli nedenlerden biri olduğu, her vesileyle dile getiriliyor. Hatta, sigaraların üzerinde bile yol açabileceği büyük tahribatlar kalın harflerle yazıldığı için, zararlarını tekrar tekrar anlatmaya sanıyorum gerek yok. Buna rağmen sigara kullanılmaya devam ediliyor, hatta ülkemizde bağımlıların sayısı gün geçtikçe artıyor. Öte yandan pek çok kişi ise bu illetten kurtulmaya çalışıyor. Bu açıdan ramazan ayını da sigarayı bırakmak isteyen vatandaşlarımız için bir şans olarak görüyorum. Sigara içmeye teşvikin en az olduğu ramazan ayı, bu zararlıyı bırakmak için çok iyi bir fırsattır."

Prof. Dr. Zengin, sigarayı bırakan kişinin Ramazan ayında çevresinde sigara içen kişilerle karşılaşmadığı için, bırakmaya karar verdiği sigaraya yeniden başlama ihtimalinin azaldığını, güçlü bir şekilde irade gösterilmesi durumunda ise ramazan sonrası da rahatlıkla sigara içilmemeye devam edilebileceğini vurguladı.

Sigaraya başlamada ve içmeye devam etmede, sigaraya ulaşmanın kolay olmasının da büyük etkisi olduğunu dile getiren Zengin, "Sigaranın fiyatı da bu zararlıyla tanışma ve kullanmaya devam etmede çok önemli bir faktör. Bu nedenle AB ülkelerinde artık sigaranın fiyatı son derece yüksek. Bu durum, sigaraya tiryakiliğini azaltıyor. Bu nedenle ülkemizde sigaranın fiyatı yükseltilmelidir" diye konuştu.

Prof. Dr. Zengin, tüm sigara tiryakilerini, Ramazan ayıyla oluşan sigarayı bırakmayı kolaylaştırıcı ortamdan yararlanarak, sigarasız, dumansız, sağlıklı bir yaşama davet etti.
__________________

yargıç_1
29-08-2008, 19:09
Peygamber efendimiz (s.a.v.), Ramazan-ı şerifin fazileti hakkında buyuruyor ki:

(Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesai]

(Ramazan ayı gelince, “Hayır ehli, hayra koş, şer ehli, kötülüklerden el çek” denir.) [Nesai]

(Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder.) [Taberani]

(Ramazan gelince, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istiğfar etmelerini emreder.) [Deylemi]

(Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; Ramazan ayı, sonraki Ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.) [Taberani]

(Peş peşe üç gün oruç tutabilenin, Ramazan orucunu tutması gerekir.) [Ebu Nuaym]

(Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.) [İ.Mansur]

(Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise, Cehennemden kurtuluştur.) [İ.Ebiddünya]

(İslam, kelime-i şahadet getirmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir.) [Müslim]

(Allahü teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrası, ancak oruçlular içindir.) [Taberani]

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:

Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.

Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur.

Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.

Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir.

Kur’an-ı kerim Ramazanda indi. Kadir gecesi bu aydadır. Ramazan-ı şerifte iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.

İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir.

Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.

Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur.

Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin!

Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır.

Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

(Ramazan orucu farz, teravih namazı ise sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.) [Nesai]

(Ramazan orucunu farz bilip, sevap bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.)

(Ramazan orucunu tutup ölen mümin, Cennete girer.) [Deylemi]

(Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.) [Taberani]

(Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutun! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.) [İbni Ebiddünya]

(Oruçlunun susması tesbih, uykusu ibadet, duası makbul, ameli de çok sevaptır.) [Deylemi]

(Oruçlu iken çirkin konuşmayın! Birisi size sataşırsa, “Ben oruçluyum” deyin!) [Buhari]

Ramazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. (Tirmizi)

Ama dini bir mazeret varsa oruç tutmamak günah olmaz
[B]Orucun ve Ramazan ayının faziletiSual: Ramazan ayının önemi nedir?
CEVAP
Bu konuda imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.

Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.

Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir.

Kur’an-ı kerim, Ramazanda indi. Kadir gecesi, bu aydadır. Ramazan-ı şerifte, iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.

İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir.

Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.

Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin! Âmin. (Mektubat ,1.c. 45.m.)

Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır.

Ramazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. [Tirmizi]
(Ama dini bir mazeret varsa oruç tutmamak günah olmaz.)

Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesai]

(Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilip, sevabını da Allahü teâlâdan bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.)

[B](Ramazan orucunu tutup ölen kimse, Cennete girer.) [Deylemi]

(Ramazan ayı gelince, “Ey hayır ehli, hayra koş! Şer ehli, sen de kötülüklerden el çek” denir.) [Nesai]

(Ramazan bereket ayıdır. Allahü teâlâ bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.) [Taberani]

(Ramazan-ı şerif ayı geldiği zaman, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istiğfar etmelerini emreder.) [Deylemi]

(Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; Ramazan ayı, sonraki Ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.) [Taberani]

(Peş peşe üç gün oruç tutabilenin, Ramazan orucunu tutması gerekir.) [Ebu Nuaym]

(Ramazan orucu farz, teravih sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.) [Nesai]

(Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.) [İ.Mansur]

(Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutunuz! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.) [İbni Ebiddünya]

(Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise, Cehennemden kurtuluştur.) [İ.Ebiddünya]

(İslam, kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir.) [Müslim]

(Cennetteki güzel köşkler, sözü hoş, selamı çok, yemek yediren, oruca devam eden ve gece namazı kılan kimselere verilir.) [İbni Nasr]

(Oruç tutan müminin susması tesbih, uykusu ibadet, duası müstecap ve amelinin sevabı da çoktur.) [Deylemi]

(Bilhassa oruçlu iken çirkin, kötü söz söylemeyin! Birisi size sataşırsa, ona “Ben oruçluyum” deyin!)

[B](Gerçek oruç, sadece yiyip içmeyi değil, boş ve hayasızca sözleri de terk ederek tutulan oruçtur.) [Hakim]

(Allahü teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrasına, ancak oruçlular oturur.) [Taberani]

(Allah yolunda bir gün oruç tutanın yüzünü, Allahü teâlâ yetmiş yıl ateşten uzaklaştırır.) [Müslim]

(Temizlik imanın yarısı, oruç da sabrın yarısıdır.) [Müslim]

(Oruçlu iken ölene, kıyamete kadar oruç tutmuş gibi sevap yazılır.) [Deylemi]

(Oruçlu iken ölen Cennete girer.)

[B](Oruç tutan, namaz kılan kimse, mükafatını kıyamette aklı kadar alır.) [Hatib]

(Oruç şehveti keser.) [İ. Ahmed]

Mübarek vakitlerde, günahlardan titizlikle uzak durmalı, taatları, ibadetleri ve her çeşit hayratı artırmalıdır. Zira Allahü teâlâ, tarafından sevilen kimse, faziletli vakitlerde faziletli amellerle meşgul olur. Buğzettiği kul ise; faziletli vakitlerde kötü işlerle meşgul olur. Kötü işlerle meşgul olanın bu hareketi azabının daha şiddetli olmasına ve Allahü teâlânın, ona daha çok buğzetmesine sebep olur. Çünkü o, böyle yapmakla vaktin bereketinden mahrum kalmış ve onun hürmet ve şerefini çiğnemiş olur. (Mev'iza-i hasene)

Resulullah efendimizin rüyası
(Rüyamda acayip şeyler gördüm. Ümmetimden birini azap melekleri yakalamıştı. Aldığı abdestler gelip, onu içindeki zor durumdan kurtardı. Birini gördüm, kabri onu sıkıyordu. Kıldığı namazlar gelip, onu kabir azabından kurtardı. Birine şeytanlar musallat olmuştu. Ettiği zikirler gelip, şeytandan onu kurtardı. Birinin de susuzluktan dili çıkmıştı. Tuttuğu Ramazan orucu gelip, susuzluğunu giderdi.

Birini zulmet sarmıştı. Yaptığı hac gelip karanlıktan çıkardı. Birine ölüm meleği gelmişti. Ana babasına yaptığı iyilikler gelip, ölümüne engel oldu, geciktirdi. Birini Müslümanlarla konuşturmuyorlardı. Sıla-i rahim gelip, ona şefaat etti, onlarla konuştu. Peygamberinin yanına gitmek isteyen birine engel oluyorlardı. Aldığı gusül, onu alıp yanıma getirdi. Ateşten korunmak isteyen birisine, sadakası gelip ateşe perde oldu. Birini zebaniler alıp Cehenneme götürürken, yaptığı emr-i maruf ve nehy-i münker gelip kurtardı. Biri Cehennem ateşine atılmıştı. Allah korkusu ile döktüğü gözyaşları gelip oradan kurtardı.

Birine amel defteri solundan verilirken, Allah korkusu gelip, defterini sağa aldı. Sevapları hafif gelen birine, kendinden önce ölen çocukları gelip, sevabını ağırlaştırdı. Cehennemin kenarında, korkudan titreyen birine, Allahü teâlâya olan hüsnü zannı gelince, titremesi durdu. Sırattan zorla geçen biri, Cennete geldi. Fakat kapılar kapalıydı. Kelime-i şehadeti gelip, onu Cennete koydu.) [Hakîm-i Tirmizi]

Sual: Günah işlememize şeytanlar sebep olduğuna göre, Ramazanda bağlı olan şeytanlar nasıl günah işletiyor?
CEVAP
Günah işlememize yalnız şeytanlar değil, kendi nefsimiz de sebep olmaktadır. Nefsin zararı, şeytanınkinden çok fazladır. Nefsin her istediği kendi zararınadır. Ramazanda günah işleten, nefsimizdir. Bu ayda, şeytanlar bağlı olduğu için vesvese veremezler. Ramazanda esnemeler de şeytandan değildir. Asabi esnemeler, yorgunluk, uykusuzluk gibi hallerde meydana gelir. (Mektubat-ı Rabbani