PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Taksİm gerÇeĞİ



hilalyıldız
09-06-2013, 15:44
S.A.Taksim'de eski bir mezarlık bulunduğunu, bu mezarlığın Müslüman mezarlığı olduğunu ve bu mezarlığın İnönü tarafından yıkıldığını aktardı.
1 Mayıs’tan beri gündemden inmeyen Taksim Meydanı’nın tarihe mal olması şurada 150 yıldır. Hatta bugünkü halinden söz edeceksek hikâyemizi 87 yıl ile de sınırlandırabiliriz.

Peki ondan önce ne durumdaydı Taksim? Semte adını veren Sultan I. Mahmud’un eseri olan maksemi 18. yüzyıldan beri oradaydı ama kırlık bir bölgede yer alıyordu ve en önemlisi, Taksim, şehrin en geniş mezarlık bölgelerinden birine ev sahipliği yapmaktaydı.

‘Nasıl? Taksim Meydanı eskiden mezarlık mıymış yani?’ dediğinizi duyar gibi oluyorum. Evet, yanlış duymadınız, burası çok geniş bir mezarlık bölgesiymiş ve büyüklüğüyle Eyüp Sultan’ın rakiplerindenmiş.

Bu mezarlıklar o kadar geniş bir alanı kapsamaktadır ki, yalnız Gezi Parkı’nı değil, Taksim Anıtı’nın bulunduğu mahalden başlıyor, AKM binasından sahile doğru iniyor, Pangaltı’ya kadar göz alabildiğine uzanıyordu. İçinde geniş bir Müslüman mezarlığı olduğu gibi “Frank”, Rum ve Ermeni mezarlıkları da vardı. Zaten burası Bizans devrinden beri mezarlık olarak biliniyordu. İşte bugünlerde tartışılan Topçu Kışlası, mezarlıkların bulunduğu yeşil alana yapılacaktı.
Gümüşsuyu’ndaki Alman Konsolosluğu’nun karşısında görülen selvi ağacı kaybolan mezarlığın tanığı gibi...
Taksim’deki mezarlıkların, Pervitich haritası üzerindeki görünüşü. En altta ‘Büyük Türk mezarlığı’ (Great Turkish Cemetery) yazısı okunuyor.
Yok edilen Taksim’deki Ayaspaşa mezarlığından bir görüntü. Yan yatmış mezar taşları, selvi ağaçları ve arkada Gümüşsuyu Askeri Hastanesi. (Burak Çetintaş Arşivi)
Önemli bir ayrıntı da şudur: AKM tarafındaki Müslüman mezarlığı ile meydanı Harbiye’ye doğru kat eden Fransız, Rum ve Ermeni mezarlıkları yan yanaydı. Osmanlı İstanbul’unda semtleri bile ayrılan farklı din mensuplarının son uykularını birbirine yakın mezarlıklarda uyuması ilginçtir ve Osmanlı’nın engin hoşgörüsünü gösterir.
Ancak dikkat çekici bir başka nokta var: Ayaspaşa’daki Müslüman mezarlığı 1926 yılına kadar ayaktadır ve mezar taşları ve selviler Taksim’i ‘laikleştirme’ uygulamasının kurbanı olurken korkunç bir rant transferine de kurban gidecektir.
Nasıl mı? Görelim beraberce…
BİR MEZARLIK NASIL PAYLAŞILIR?
1930’lu yıllarda Gümüşsuyu’ndan Mete Caddesi’ne uzanan bölgede pıtrak gibi bitiveren apartmanlar akılları karıştırmıştır. Zira burada apartman yaptıranlar nedense hep Tek Parti devrinin kodamanlarıdır, hatta tapuda Başbakan’ın eşi Mevhibe İnönü’ye ait bir parsel dahi çıkmıştır.
Mezarlığın parsellenip satılma hikâyesini cesur gazeteci Arif Oruç anlatır. “Yarın” gazetesiyle Serbest Fırka’yı cansiparane bir şekilde savunmuştu. Partinin kapatılmasının ardından gazetesi de yasaklılar arasına girmiş olan Arif Oruç, Başbakan İnönü’nün yolsuzluklarını yazmak ister; ancak bu, kaçtığı Bulgaristan’da çıkaracağı “Yarın” broşürlerinde mümkün olur.
Arif Oruç’un 5 No’lu “Yarın” broşüründeki (Haz: Mete Tunçay, İletişim: 1991) iddiaları yenilir yutulur gibi değildir ve eğer Demokrat Parti 13 Temmuz 1950’de af kanunu çıkartmasa İnönü ailesi ve CHP’nin başını fena halde ağrıtacak mahiyettedir. Aynı iddiaları Bedii Faik 1970 yılında “Dünya” gazetesinde tekrarlayacak ve deliller Ahmet Gürkan tarafından “İsmet Paşa’nın Beytülmali” adlı kitapta toplanacaktır.
Arif Oruç’un iddiaları özetle şöyle:
Başbakan yetkisini kullanarak mezarlığın tapusunu, Ayas Paşa’nın torunlarından birine verdirmiş, adam da alır almaz “servileri kestirip mezar taşlarını söktür”müş, boşalan arsayı yüzbinlerce liraya hükümetin önde gelenlerine satmış, sonra da Mısır’a savuşmuştur. Bundan sonrasını Arif Oruç’un iğneli kaleminden okumaya değer:
MEVHİBE İNÖNÜ’NÜN ARSASI
“Kabristanın senedini eline alır almaz dahi İsmet Paşa’nın hanımefendilerine bir apartmanlık “yerceğiz” hediye etmişti. Hanımefendinin apartmanı “beleşten gelen” arsa üzerine kurulmuştu ki, arsanın kıymeti 50 bin lira tahmin ediliyor. Apartman, Başvekil Paşa’nın mahdumları küçük Ömer beyefendinin cep harçlıklarından tasarruf edilen 200 küsur bin lira ile vücuda getirilmiştir. Halk Fırkası erkânı, her gün pederleri tarafından verilen 5-10 kuruşu çabuk 200 bin lira halinde arttırmağa muvaffak olan küçük Ömer Bey’in; mahalle mekteplerinde peynir ekmek bulamayıp da Hilal-i Ahmer (Kızılay) tarafından kendilerine haftada iki defa birer dilim ekmek peynir tevzi edilen Türk çocuklarına “tasarruf nümune-i imtisali (örneği)” olacağı söyleniyor.”
Aynı olayı gazeteci Bedii Faik 1970 yılında şöyle anlatmıştır:
“Ayaspaşa vaktiyle mezarlıktı ve evkafa (vakıflara) aitti. İnönü’nün müsteşarı olan zat, evkaf işlerine bakmaktaydı. Günün birinde işte bu müsteşar, mezarlığı vakıf olmaktan çıkarmış, parsellemiş ve bahis konusu arsayı da şefine münasip görmüştür. O tarihte görevde bulunan İstanbul Belediye Meclisi bu olup bitti karşısında isyan etmedi değil. Ama olup bittiyi yapan müsteşar beyin “Paşam! İstanbul Valisi, Belediye Meclisi’ni aleyhinize kışkırtıyor” demesi üzerine İnönü, devrin valisine son derece haşin davranmış ve rahmetli de bu muamele üzerine derhal istifa etmiştir.”
Burak Çetintaş’ın değerli araştırması Taksim sırtlarındaki Ayaspaşa mezarlığının nasıl parsellenip satıldığını bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor:
“Önce gömüye kapalı mezarlık sahasını kaplayan selviler birer ikişer kesilmeye başladı. Daha sonra da kimisi çarpılmış, kimisi toprağa iyiden iyiye gömülmüş kavuklu, destarlı, serpuşlu mezar taşları kaldırıldı” (Toplumsal Tarih, Aralık 2004).
Bir kurnazlık daha yapılmış ve vakıfların gazetelere verdiği ilanlarda satılacak arazinin mezarlık olduğundan hiç bahsedilmemiştir. Böylece satılan arazi rahatça parsellenip imara açılacak ve dönemin önde gelen ailelerine apartman olarak hizmet verecektir.
Peki bazı resimlerde gördüğümüz güzelim mezar taşlarına ne oldu dersiniz? Onlar da hoyratlıktan nasibini aldı. Yok edildi. Öyle ki, bu mezar taşlarının içinde modern edebiyatımızın kurucusu kabul edilen Şinasi’ninki de vardı. (“Şair Evlenmesi” yazarı hakikaten tuhaf bir adamdı; cenazesine yalnız 15 kişinin katılmasını vasiyet etmiş ve vasiyetine riayet edilmişti. Ancak seçimin nasıl yapıldığını bilmiyoruz.)
Böylece bazılarınca “Cumhuriyetin altın çağı” olarak kabul edilen 1930’lu yıllarda üstelik Taksim’in Müslümanlığını simgeleyen koca bir mezarlık göz göre göre satılmış, yok edilmiş, imara açılmış ve ustaca gerçekleştirilen bir rant transferine sahne olmuştu.
Bu bir şey değil. Daha Sultan Abdülaziz’in yapımını başlattığı Aziziye Camii’nin arsasına İnönü ve çevresindekiler tarafından nasıl el konulduğunu da yazacağız.
Ta ki insanlar Taksim’de “yeşil alanı” mezar taşlarıyla birlikte asıl kimlerin temizlediğini öğrenene kadar…AEO.
Alıntıdır.Mustafa Armağan:49::45:

hakan_77
09-06-2013, 17:29
ya kedar kafa karıştırıyorlar ben yazını okumadım ama bir sürü anlaşılan kafa karıştırıyor taksimmiş ağaçmış vs ya kimse bir şey demiyormu burda asıl bunlar bu yazıcı üyeler yahudidir hepsine demiyorum belliki işte yazılarım siliniyor başka konulara döndürülüyor yani burdaki amacınız Müslümanların okuyucuların kafasını dağıtmak karıştırmak doğru yolu bulmamasını istiyorsunuz beni bilen bilir kendimi hiç büyük göstermedim sadece yaşananları ve amaçları söyledim

fakara
09-06-2013, 22:01
taksim bahane gaye ortalığı karıştırmak.ülkemizi karıştırmak isteyenlere lanet ediyorum

uydu3405
09-06-2013, 23:20
Ulusal kanal ve Halk tv hala kışkırtma yayınlarını yapıyorlar farkındamısınız.

hilalyıldız
10-06-2013, 01:23
Ulusal kanal ve Halk tv hala kışkırtma yayınlarını yapıyorlar farkındamısınız.

chp-perinçek elele memleketin havasını bozmak için ellerinden geleni yapıyorlar.:devilprv::45:

aliharbiye
10-06-2013, 09:44
halk tv ile ulusal kanal milleti galeyana getirdiyi yok. onlar ülkemize sahip çıkmayan yandaş medya dışında. ülkemize, bayrağımıza, laik'leiye, cumhuriyete, ve en önemlisi ulu önder ATATÜRK'ümüze sahip çıkıyor. en azından yandaş medya dışında kaldılar. tebrik ederim.

hilalyıldız
10-06-2013, 10:35
halk tv ile ulusal kanal milleti galeyana getirdiyi yok. onlar ülkemize sahip çıkmayan yandaş medya dışında. ülkemize, bayrağımıza, laik'leiye, cumhuriyete, ve en önemlisi ulu önder ATATÜRK'ümüze sahip çıkıyor. en azından yandaş medya dışında kaldılar. tebrik ederim.
S.A.
A’RAF 179. Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.AEO.:praying::nono:::45:

yildo
10-06-2013, 12:06
Ulusal kanal ve Halk tv hala kışkırtma yayınlarını yapıyorlar farkındamısınız.evet farkindayiz hukumetin yaninda degiller obur haber kanallari gibi basbakan daki bu inat oldugu suerece ortam hep gerilecek cikip iki yumsak soz etseydi ne olurdu yani cumhurbaskani ve arinç ne guzel cikip ortami yumsatacak dil kullandilar basbakanin kendi esine dahi tahamulu yok
Only the registered members can see the link

Sabahattin A
10-06-2013, 13:14
Arkadaşlar biraz kendinize gelin bu ne kin saygısızlığın daniskası bu sitede her görüşten insanlar var. Yazılanları site yönetimi hiç okumuyor mu adamların amacı ne ağaçlar kesilmesin yeşil alan yok olmasın birileri ne yapıyor düşman üzerine gider gibi gazla, copla su ve kışkırtıcı söylemleriyle halkı galana getiriyorlar bunlar hoş bir şey değil

aliharbiye
10-06-2013, 13:22
S.A.
A’RAF 179. Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.AEO.:praying::nono:::45:

Öncelikle kimin ceheneme kimin cennete gideceyini siz ne bilebilirsiniz nede tahmin edebilirsiniz. ve benim için öbür dünya diye bir şey yok. cennete cehennemde burdadır. kiminse cennete veya cehenneme gideceyi belli olmaz. Beyefendi siz başka gezegenden falanmı geldiniz, ne cini ne arafı ne salatası. kendinizi ifade etmeyi öğrenin lütfen. insanlara zulüm yapılmaz. insan olana şiddet uygulanmaz. şiddeti şu an için hükümet uyguluyor. akpli bazı burokratlar ulu önder ATATÜRK. anıtkabirini kaldıracaklarsa. yasaklarlarsa. ve işte bazılarıda adana hatay bölge insanı kaşınıyorsa. artı kaldıki akp'ye gönül verenler, başbakana ÖL DE ÖLELİM TAKSİMİ EZELİM deyip. böyle bir tezehhurat yapacaksa. ve siz yanlış konuşuyorsunuz, böğle konuşmayın, bu konuşmalar size yakışmıyor demeyip, bu sloganları atanlardan sorumlu değiliz diyecek bir zihniyetin peşinde koşan insanlar suçludur. bana cevap yazacaksanız size reply yapmıyacam veya sizi karşıma almak içinde bu mesajları yazmadım. ama bana cevap yazacağınız yerde ben şahsen kendinizi geliştirmenizi öneririm. saygılarımla aliharbiye.


Nötig. Ben size akp partisine gönül vermişbir vatandaşın elinde yazılan bir mektupu copy yapıp okumanızı rica ediyorum. umarım okumak için bir nebze sabır gösterirsiniz.

AK Partili gencin Başbakan'a Mektubu.

Bu kez Başbakan'a seslenen oyunu AK Parti'ye vermiş bir genç. Bülent Peker isimli Karadenizli genç öyle bir mektup yazmış ki sosyal medyada paylaşım rekoru kırıyor.

Günlerdir süren Gezi Parkı eylemleriyle ilgili bir çok sanatçıdan Başbakan'a mektup gitmişti. Ancak hiç biri bu mektup kadar büyük ilgi görmedi.


Sosyal medyada paylaşım rekoru kıran mektup AK Parti'ye oy verdiğini söyleyen Bülent Peker isimli 33 yaşındaki bir gençten. Karadenizli ve aslen de "Gürcü" olan genç, Uluslararası İlişkiler ve Siyaset okumuş.


"Ak Parti’li Direnişçiden Başbakana Mektup"başlıklı yazısında 'provakatör' yaftası yememek için kendisinden açıklıkla söz etmiş. Ardından da şunları yazmış;


"Sayın Başbakanım,"


Bilmenizi isterim ki; iktidara geldiğiniz ilk günden bu yana bir seçmen ve destekçiniz olarak partinizin yanında yer aldım. Oy kullandığım bütün seçimlerde Ak Parti’ye oy verdim. Ak Parti’ye ait yerel yönetimlerin ulusal ve uluslararası ölçekteki projelerine danışmanlık yaptım. Toplantılarınıza katıldım. Size ve birlikte yola çıktığınız insanlara yapılan tüm haksızlıkların karşısında durdum.


BALKON KONUŞMASINI GÖZLERİM DOLU İZLEDİM


Siz, 28 Şubat, askeri vesayet, baş örtüsü, özgürlükler, Mavi Marmara, Ergenekon, Anayasa ve en nihayetinde çözüm süreci gibi onlarca konuyu savunurken aklım ve ilmim yettiğince sizi savundum ve destekledim. O meşhur balkon konuşmanızı gözlerim dolu ve mağrur bir şekilde dinledim. Defalarca etrafıma dinlettim.


Sahip olduğum bütün imkânlara rağmen bir kez olsun hak yemedim, haram yemedim ve kendi gücümce yedirmedim. Tüm bunlara rağmen etrafım ve çevreme göre; kimi zaman “******” oldum, “yandaş” oldum, “düzenin adamı” oldum ama bir gün olsun “doğru bildiğimden şaşmadım”.


Biz kimdik, ne olduk?


Biz, hayatımızın baharında yerleşik düzenle mücadele etmeyi, yapılan tüm haksızlıklara ve taşkınlıklara rağmen sabırla direnmeyi, her ırktan, görüşten, milliyetten insanı dinlemeyi öğrendik.“Kefeni giyip çıktım” dediğiniz yolda gencecik bedenlerimizi, akıllarımızı ve ruhlarımızı size emanet ettik. Hiçbir zaman “sandıkta bir oy” değildik. Eğitimi, tahsili, ahlakı, kültürü, vicdanı ve tüm insani birikimi ile olsa olsa bu memleketin geleceği bizler idik. Öyle gördük, öyle bildik, öyle inandık… Şimdi ne oldu da bir avuç provakatör, darbeci, çapulcu olduk?


İşte bu bizim hikâyemiz…


Anlatacaklarımın bundan sonraki kısmına derdimi daha iyi ifade edebilmek için resimlerle devam edeceğim Sayın Başbakanım. Gerçi siz benden daha iyi biliyorsunuzdur ama olur ya atladığınız bir şeyler vardır diyerek bu resimleri seçerken kronolojik bir sıralama yapmaya özen göstereceğim…


Önce “biz” değildik… Onlar vardı…


Bir hafta önce başladı her şey. Önce birkaç görüntü ilişti gözüme televizyonlarda. Yukarıda Allah var, “hiç önemsemedim”. “Tevekkeli zeki insanlar ama bunların da hayatı muhalefet be” dedim ve geçtim…


Ya kardeşim olsaydı…


Derken bir gün ansızın bu görüntüler düşmeye başladı sosyal medyadaki hesabıma… Gerçi siz Twitter başa bela dediniz ama biz Sizi, Cumhurbaşkanımızı, Suat abimizi ve hatta Melih Gökçek’i bile hep oralardan takip ettik bugüne kadar…


Bir gece yarısı ansızın Gezi Parkı’na giren kolluk kuvvetlerimizin nefretine ve şiddetine tanık olduk ekranlarda. Ortalığı nasıl dağıttıklarını, çadırları nasıl yaktıklarını, bilmem kaç bar basınçla insanların kafasına nasıl su sıktıklarını izledik. Üzüldük…


Ben bunlara bakarken, memlekette olan eli öpülesi anam aradı telefondan. İstanbul’a gittiğimi biliyordu. Dikkatli olmamı salık verdi her zaman ki. Dua edip kapattı. Bir resimlere baktım, bir de kendime… Düşündüm… Dedim, ya bu kızcağız benim kardeşim olsaydı..?


Ve bir kardeşimiz daha ilişti gözüme… Memlekette adam kalmamış gibi sanki, dikilip tek başına bir TOMA’nın karşısında göğsünü siper eden…


Ve o büyük vatanperverin dizeleri yankılandı beynimin içinde…


Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim “iman dolu göğsüm” gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
‘Medeniyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?


Büyüklerimden öğrenmiştim. Parayla “imanın” kimde olduğu bilinmez diye. Sizce de öyle değil mi Sayın Başbakanım?


(Bilmenizi isterim ki; ben bundan sonra katıldım bu direnişe…)

(...) Basit bir eylem bir direnişe nasıl dönüşür?


Hani hep diyorlar ya bunların derdi üç beş ağaç değil diye… Doğrudur, ne yalan söyleyeyim. Karadeniz’in yeşilliklerinde büyümüş, yeşile doymuş bir evlat olarak doğa için canımız feda ama soruyorum size “insan” olmadıktan sonra, doğa neye yarar?


BİZ FİKRİ GENÇ APOLİTİK GENÇLERİZ


Biz; bu ülkenin düşünen, okuyan, üreten sağduyulu evlatlarıyız. Ülkemiz ve milletimiz kadar özgürlüğüne düşkün, hakkını aramasını bilen, aslında apolitik yetişmiş ama yeri geldiğinde politikanın alasını yapabilen fikri genç, kimliği genç beyinleriyiz.


Biz; Ak Parti, CHP, MHP, BDP, TKP, İP değiliz.Biz apolitik yetişmiş bir neslin yine apolitik kitleleriyiz. Biz bindirilmiş kıtalar da değiliz üstelik. Örgüt değiliz, örgütlü de değiliz. Şiddet ve provokasyon taraftarı şerefsizlerden hiç değiliz. İlla bir provokatör görmek istiyorsanız lütfen önce kendi çevrenizden başlayınız.


Bizlerin arkasına geçmiş provokatif tipler olamaz mı? Elbette olabilir. Ama siz de iyi bilirsiniz ki; bir devlet kendi halkının arkasını kollamadığı zaman o halkın arkasına geçen çok olur. Gençliğimiz sizi yanıltmasın, biz tarihi dogmalarla değil, internet aleminde milyon tane farklı kaynaktan okuyarak öğrendik.


Biz; elimizde telefonlar, kucağımızda laptoplarla “pasif ve barışçıl direnişi” ve “orantısız zeka kullanımını” benimsemiş, “teknolojik devrimi”yaşamış yeni jenerasyonuz.


Biz; yeri geldiğinde kendiyle dalga geçen, en sıkıntılı zamanlarda bile gülümsemesini bilen , gündüz ekmek parası peşinde ama iş çıkışı davasını gütmeye gidenleriz. Şiddet anlamında değil ama duygusal dünya olarak bizler dengesiz tipleriz vesselam. Duygularımız patlamaya görsün yeter ki…


Kısacası biz; ülkemizin bize, yaratıcılığımıza ve üretkenliğimize ihtiyacı olduğunun farkındayız. Zaten bu yüzden buradayız.


Sayın Başbakanım,


Biz sizinle geçmişle hesaplaşmaya, alışılagelmiş tüm doktrinleri yıkmaya, halkına, milletine, doğasına ve özgürlüğüne saygı duyan, dünya devi bir Türkiye yaratmaya da varız, insanca yaşayabilmek için gerekirse kavga etmeye de… Bu bizim değil, aslında sizin tercihiniz…


Biz sadece demokratik hakkımızı kullanıyor ve iletişim kurmak istiyoruz. Dinlenmek, anlaşılmak ve saygı duyulmak istiyoruz. Derdimiz, meselemiz sizin istifanız değil. Haa ben bu ülke için faydalıyım, ille de ben olacağım diyorsanız o zaman biz de “balkon konuşmasındaki Recep Tayyip Erdoğan”ı istiyoruz, bugün bize sunulanı değil.


Bir sürü danışmanınız varken, ne yapmanız gerektiği konusunda bizden size tavsiye vermek düşmez Sayın Başbakanım. Ama illa somut bir şey söylememizi isterseniz, size yine sizin kullandığınız bir cümleyle cevap verelim.


“Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı…”
Bilmem anlatabildim mi?


Saygılarımla,
Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı / Gezi Parkı Direnişçisi


BU MEKTUBU YAZAN BÜLENT PEKER KİM?


Günün en çok paylaşılan mektubuna imza atan Bülent Peker, kendisini şöyle anlatıyor;


"Mektubumdaki başlığın mahiyetine bakarak olur da hakkımda “provakatör” yaftası yapıştırmayasınız diye derdimi anlatmadan önce kendimden bahsetmek zorundayım ne yazık ki…


33 yaşında, Uluslararası İlişkiler ve Siyaset tahsili yapmış, iki yabancı dil bilen, teknoloji dahil dünyadaki tüm gelişmeleri yakından takip eden, hayatının 3’te 1’ini 30’a yakın ülkeyi gezerek ve yaşayarak geçirmiş, aslen Karadeniz’li ve Gürcü kökenli ama aslanlar gibi bir Türk evladıyım…


Beş vakit namazında ve niyazında olan annem ve babam dâhil ailemin hiçbir ferdi bugüne kadar hiçbir yasa dışı oluşum, toplantı, gösteri vb eylemler içerisinde yer almamış, var gücüyle vatanı ve milleti için çalışmış - yani özetle ötekileştirebileceğiniz hiçbir sosyolojik, ekonomik ve siyasal bir gruba ait olmayan - standart bir Türk aile yapısına mensubum.

Kaynak buyrun. (Only the registered members can see the link)

HAMİT
10-06-2013, 23:04
Merhaba, Gezi Parkı hakkında yazmaya geldim yine.
Bu kez güzel şeyler değil fakat yazacaklarım. Maalesef değil.

Bir kere parka dair yanılgıları anlatayım dilim döndüğünce.
Parkta yaptığımız şeyin adı "Eylem" değil artık. Orada olan şeyin adı "İşgal" olmuş durumda. 10. gün bitti. 10 koca gün. Ve biz bir şey yapamadık. Bir şey kazanmayı bırak; doğru dürüst bir şey bile isteyemedik. Bakın, çok önemli bu nokta, bizim isteklerimiz bile belli değil daha. Ve maalesef eylem düşüş sürecine girdi artık.

Daha önce de belirttim, kendi gözlerimi anlatıyorum ben neredeyse sürekli parkta kalan biri olarak. Düşüş sürecine girdi dedim, neden öyle dediğimi anlatayım. Bıktık bir kere. Yorulduk artık. Her sabah "Gündoğdu Marşı" ile uyanırdı Gezi, bu sabah söylenmedi. Söylense bile çok cılızdı. Belirsizlik bizi yoruyor, yordu. Polis müdahalesi olmadıkça daha da çöktük.

Biz o parkı işgal etmek için mi geldik yoksa parkı halka kazandırmak için mi? Her yere çadırlar kuruldu, her yere. Parkta oturacak yer kalmadı, yürünmüyor. Parkta meydan bile kalmadı doğru düzgün. Direnişçi çadırlarını hadi bir nebze anlarım ama nerede bir siyasi parti var, bir dernek var, bir örgüt var; çadır kurdu parka. Işıklandırdılar çadırları. Her yerdeler. Sodep, Ödp, Tkp, Edp, Dsip ... niceleri daha. Dostum hani siyasi değildik? Parkı işgal ettiniz bildiri dağıtımı yaptığınız çadırlarınızla, oturacak yer kalmadı. Ben senin bildirini almak için mi geliyorum oraya? Senin propagandalarını dinlemek için mi geliyorum? Yahu arkadaş dün gece saat sabahın 4'ü, gelmiş bana bildiri veriyor Ödp. Tayyip şöyle yapıyor, Akp böyle yapıyor ... direnelim... Lan saat zaten sabahın 4'ü, kıçımızı koyacak yeri zor bulmuşuz, bırak yatmayı. Ben bunları bilmiyor olsam ne bok işim var orada o saatte? Adı duyulmamış, unutulmuş, mazide kalmış ne kadar "Sol" parti varsa kendi reklamı peşinde, bok oldu park.

Üstüne basa basa "Sol" dedim, açıklayayım.
Hani "Her kesimden herkes orada." var ya, heh işte, o artık değişti.
"Her kesimden herkes orada-ydı."
Artık değiller.

Öcalan posteri açan şerefsizler var çünkü parkta, sayıları hiç de az değil. Bir gece dolaşan kişi en az 5 tane görür o şerefsizin fotoğraflarını. Bdp'nin ihanetine uğruyoruz. Çözüm sürecindeki dostları Tayyip'e yardım ediyorlar orada, sırf ona yardım etmek için geliyorlar oraya, başka açıklaması yok. Dün gece eşek kadar pankart açtılar "İmralı'dan Gezi'ye selam var!" diye. Eksik olsun o orospu çocuğunun selamı. İndirtemiyoruz da o fotoğrafları. Bize kızan kim varsa kendi adıma özür diliyorum o pankartlar - afişler - posterler için. Başaramıyoruz ama. Gelsinler, beraber deneylim. Bir kere yedim Bdp'li dayağı, tekrar yemek gerekirse yine yerim, dert değil. Gezi'de görüştüğümüz arkadaşlar gördüler zaten ne halde olduğumu, dayak arsızı oldum, yine yerim. Ama işe yaramıyor. 2 - 3 saat uğraşıyoruz bir Öcalan posteri indirtmek için. Müzakere ediyoruz, konuşuyoruz, tartışıyoruz, kavga ediyoruz ... iniyor poster, en az 2 saatlik uğraş sonucu. E 10 dakika sonra tekrar kalkıyor? Ne yapalım biz? Yok mu yapacak bir şey? Var. Oraya geldiklerine pişman edebiliriz onları, o şerefsizin posterlerini bu arkadaşların görünmeyen yerlerine koyup gönderebilecek kişiler var parkta. Ama o zaman da zaten hazırda bekleyen medya "Eylemciler birbirine girdi." diyecek. Demeyecek mi? Diyecek. Tamamen düşeceğiz o zaman. Biz arada kaldık. Orada olan herkes arada kaldı. Dün gece sabahladım, bu sabah ayrıldım, tüm gece boyunca konuştuğum ki varsa, 100 insandan 100 tanesi de rahatsız o posterlerden. Ama süreci anlattım işte size, kan çıkarmadan gitmeyecek densizler. O zaman da eylemciler kötü olacak herkesin gözünde.

Her kesimden insan var-dı.
Artık yok. Solcular var artık sadece.
Ben ilk polis dayaklarımı yerken ülkücü dostlar da vardı yanımda. Ben zafer yaptım, onlar bozkurt yaptı, beraber gaz yedik, birbirimizi taşıdık. E ama gitti artık bu adamlar. Günlerdir yoklar. 500 tane Bdp'liyi tek ülkücüye değişmem ben. Bugüne kadar ülkede bir bok beceremeyen solcular gelip bok ettiler bu olayı. İlk gün orada ağaçlara sarılan, dertleri sadece doğa olan, ağaçlar olan 19 kişi var, hala parktalar. Onlardan özür diliyorum. Geldik ve bok ettik onların davasını, onların mücadelesini. Solcular olarak neye el atsak boka dönüyor zaten Bukowski'nin dediği gibi. Özür dilerim hepsinden.

Bugün miting var.
Yok milyonlar toplanacakmış, şimdi değil de ne zamanmış.
Meydanda parti otobüsü istemiyoruz hocam biz. Ben istemiyorum. Ben orada 10 gündür konuştuğum binlerce kişiden kimse istemiyor. Getirip durmayın şu partileri, bildirileri, dandik gazetelerinizi. Ben yokum bugün mitingde, gelmiyorum. Sabaha kadar da hiç uyumadım zaten, at gibi uyurum geceye kadar, gece kalkıp gelirim yine.

Her yerde Gezi Parkı'nın istekler yazılı.
Kafasına esen parti - örgüt - dernek parkın isteklerini yazdırmış afişlere, asmışlar parka.
Hepsi farklı birbirinden, biri diyor kalk gidelim, diğeri diyor bok yeme otur.
"Anayasanın Gezi Parkı'nın temsilcileri ile yeniden yazılması." diye madde gördüm be istekler arasında. Böyle bir örgüt bastırmış afişe, asmış oraya. Ruh hastalarına bak, anayasa yazılacakmış Gezi temsilcileri ile beraber. Yavrum sen kimsin? Gezi temsilcileri kim? Yahu orada yaşıyorum ben, benim neden haberim yok? Temsilcimiz mi var bizim? Bizim ne istediğimiz bile belli değil yahu.

7 maddelik liste sunulmuş.
Kim sundu - kime sordu - maddeleri kime sordu bilmem fakat bok kabul edilir. Gezi'de olan kalabalık fazla büyümüş onların gözünde, öyle bir sürü vali - emniyet müdür görevden aldıracak kuvvetimiz yok bizim, bırakalım kör bakmayı. Bunların yüzünden de mağlup olacağız. "Gezi Parkı Projesi İptal Edilsin" de bit işte. Yetsin bu şimdilik. Ama yoook, yıllardır görmediğin kalabalığı sana geldi zannettin ya, hemen rant bekle, haysiyetsizler. O maddelerden hepsi kabul edilmediği zaman yine mağlup sayılacak o halk. Lan tamam Tayyip'e karşıyız falan da karşında da devlet var. Devlet bu. Sen ise işgaldan başka bir şey yapmıyorsun, orada eylem falan yok, çingene panayırı artık orası, işgal ettik bittik halka açacağız dediğimiz yerleri, milletin kafa çekip çekip sızdığı çadırlar dolu etraf, Ankara kan ağlarken halaylar çeken densizler dolu.

Bir de barikatlar mevzusu var.
Hani polis oraya giremez konuları.
Polis bizi yavru kediler gibi dağıtır oraya girse. Yaptığımız 10 barikatın 8 tanesini aşmak bir panzerin 3 dakikasını almaz. Diğer 2'si de 5 dakika ya sürer - ya sürmez. Hayatında panzer görmemiş, Toma'ya panzer diyen adamlar gaza geliyor orada. Google'a yazıp bakalım panzer nedir. Bir de barikatlara tekrar bakalım sonra. Polis kendi girmiyor oraya. Giremiyor değil, girmiyor. Ya parkta çok çocuk var, bebek var, ihtiyar var diye ya da bunlar nasıl olsa kendi kendi yiyecek diye, bilemiyorum. İkisi de yatıyor benim aklıma.

İstisnasız her sabah kavga var.
Kadınlar - erkekler - gruplar. Promil sınırını aşan herkesin bir kavgası var. Tuvalet sırasında, yemek sırasında, yer sorununda ... revire durmadan hasta taşınıyor. Ya alkol koması, durmadan kusanlar ya da kavga edip bir yerleri parçalanan tipler. Polis gelmese bile revir çalışıyor yani. Toz pembe değil orası. Dün ilk kez yemekte kavga çıktığına şahit oldum. İnsanlar yemek kalmadı diye yemekhaneye laf atmaya - bağırmaya başladı. Hani şu bedava yemek dağıtılan yer, oradan bahsediyorum. Hani herkesin gönüllü çalıştığı, halkın getirdiği malzemeler ile o sıcakta ateş önünde yemek pişiren arkadaşlar; heh işte onlara bağırıyorlardı "Madem yemek kalmayacak söyleyin lan, ne diye sıra beklettiniz!" diye. Birbirlerini dövüyorlar olmasın diye ağzının orasına çarpamıyorsun da.

Eskiden içkileri toplardık.
Artık olmuyor zira sayı inanılmaz çoğaldı, hem içen grup sayısı hem de alınan alkol miktarı. Bunlar çoğalınca biz de etkisiz kalıyoruz. Halkındır burası dediğimiz yeri halktan da aldık; ortaya karpuz kesip rakı içiyoruz. Bak sahi ya; rakı masası falan kuruluyor.

Bizim bir liderimiz yok.
Bize bir lider lazım.
Mehmet Ali Alabora oynadığı banka reklamları yüzünden,
Zülfü Livaneli geçmişindeki Chp vekilliği yüzünden,
Sırrı Süreyya Önder de Öcalan'a yakınlığı yüzünden istenmiyor.
Bize; bizi bir parti altında falan toplamayacak, teşebbüs etmeyecek, sadece Gezi'yi temsil edecek biri lazım ama bulamadık, çıkaramadık. Her parti rant peşinde koşup böldü de böldü bizi, her kafadan ayrı istekler çıktı. Gir parka, dolaş, en az 50 tane farklı istek var altında farklı partilerin adı olan afişlerde. Oradan bir siktirip gitseler çok daha güzel olacak aslında.

Sıcak bira içiyorlar.
Bunca yıllık alkolik adamım ki aslında değilmişim bak 10 gündür ağzıma sürmedim; lan arkadaş sıcak bira içeceğime bamya suyu içerim ben. Hayatımda hiç bamya suyu içmediğimi ve bamyayı masada dahi görmeye dayanamadığımı da belirteyim. Öyle lanet, öyle iğrenç bir şey sıcak bira. Hele ki o sıcakta. Dertleri o biradan zevk falan almak değil yani. Kafayı bulup ona buna yavşamak. Etraftaki insanlara bak biz içiyoruzu göstermek. İnsan başka türlü sıcak bira içmez çünkü. Güzel güzel konuştu bu sabah bir abi, 6 gibi. Başka bir grupla alkol hakkında konuşurken bizim yanımızdan bir kadın atladı. Bizim Tayyip'den ne farkımız kalırmış yasak dersek, o birasını içip Şerefine Tayyip demeye gelmiş oraya. Hemen arkamda sabaha kadar içip içip, 4 gibi sızıp, 6 gibi uyanınca "Bira var mı?" diye sorup o saatte yeni birasına da başladığını belirteyim bu ablanın. Adam da o kadar naif anlatıyor ki derdini özür dileye dileye. Ama abla sarhoş. Ki dediğim gibi adam taa karşıyla konuşuyordu, lafa atladı bu. Sarhoş ama, laf anlamıyor. Yasaklayamazsınız diyor. Artık en sonunda "Biz yasak demiyoruz, öneri sunuyoruz. Ne kazandık ki kutluyoruz?" dedim ve abla utandı, elinden bira şişesini bırakıp usuuuulca kafasını önüne nah eğdi. Cak cak konuşmaya devam etti yine. Umursamadık artık, ne yapalım. Ne yapalım yani? Sen söyle cidden, biz ne yapacağımızı bilemiyoruz, sen söyle onu yapalım.

Sabah çöp toplayan ekip ilk kez sinirliydi bugün.
Kırık bira şişesini temizlemekten yoruldular. Yerlerden izmarit toplamaktan sıkıldılar. Artık çatlak sesler yükseliyor, görün bunu artık.

Ki işin diğer tarafına geleyim; maddi külfet.
Hadi ben işverenim, işi bırakıp geldim. Millet yıllık izninden kullandı geldi ama oraya, izinler bitiyor. Öğrencilerin finalleri - bütleri başlıyor. Taksim'e ulaşmak kolay değil, ülke gibi şehir İstanbul, insanlar her gün en az 20 lira ulaşım parası veriyor. "Paramız kalmadı akbil doldurmaktan" laflarını duymaya başladım ben çok kişiden. Paralar bitiyor, izinler bitiyor, akbiller bitiyor ama hala bizim ne yaptığımız belli değil, toplan dur.

Ankara kan ağlıyor dün gece, onca arkadaşım gözaltına alındı, oralardan doğru etrafa ulaşıp numaramı vermeye, partiden vekillere falan ulaşıp gözaltından adam almaya çalışıyorum ben ama bizim orası halay çekiyor. Anca halay, bir bok yok başka. Gidip dedim artık, yahu dedim diğer şehirler bizim başlattığımız direnişte kan kusuyor, Ankara perişan, bırakın halayı. "Halay eylemin namusudur, halay durmaz." diyor bana hadsiz. Halay için anayasa falan yazılmış demek.

Dilek balonu denen bir bok var, o moda oldu.
Yak gitsin. İşaret fişeği, yolla gitsin.
Gece beraber kaldığımız çocuklar anlatıyor ki çiçek çocuklardı cidden, muazzam insanlardı hepsi, beni de eklediler, buradan sevgi - saygı sunuyorum onlara. 1993 doğumlu birine saygı sunacağım aklımın ucundan geçmezdi fakat Haliç Üniversitesi Elektrik - Elektronik Mühendisliği okuyan Ozan; eleman cidden hak ediyor. 93'lüyüm dediği an lan dedim acaba 3 gündür uyumadım diye mi sohbet edebiliyorum bununla diye düşündüm. Sabaha kadar inanılmaz güzel sohbetler ettik. Limonata, kola içtik. Emre vardı yine aynı bölümden, keza o da muazzam çocuk.
Ne diyordum, dilek balonu. Ozan anlattı; elemana demişler ki; hocam, rüzgar da yok, atma parkın içinde. Ama dana dinlememiş, parkın içinden dilek balonu göndermiş. O da ağaca takılmış, yakmış ağacın dallarını. Az kalsın ağaç yanıyormuş, parkın Divan Otel çıkışına gidip bakın. E şimdi biz ne yapalım bu tiplere?

Park düşüyor. Park işi sadece laylaya vurdu. Gece 2'den sonra zor yürüyor insanlar alkolden.
Hiç bir şey kazanmadığımız halde kazandık havalarına girdik.
İşin kötüsü kazandık havasından bile sıkıldık artık. O bile bitiyor.
Gezi düşüyor. Gezi bir tane bile olası bir istek belirtmeden dağılmak üzere.

İy şeyler yok mu?
Az da olsa var.
Bir kere dün gece beraber sabahladığımız bir arkadaşım var buradan, çok çok severim kendisini, yine kendisi belli etmek isterse kendini yazar. 6 - 7 kişilik bir grup çok güzel vakit geçirdik sabaha kadar.
Selçuk ve eşi var bir de.
Karşımda çadır kurmaya çalışıyorlardı. Gidip fener tutayım dedim, dedi abi ben çadır kurmasını da bilmiyorum. E dedim ben de bilmiyorum. Başladık uğraşmaya. Sonra yukarıda bahsettiğim Ozan geldi işte, 6 elimizle bir çadırı doğrulttuk. Süper insanlardı.

Taksim Point Hotel var.
Oteli aradım 1 - 2 saat önce, bir görevli adı aldım. Ardından farklı şehirlerde nazımın geçeceği arkadaşları aradım, o şehrin meşhur neyi varsa otelin personeline gönderdim. Kastamonu'dan çekme helva, İzmit'den pişmaniye, Afyon'dan kaymak, vs ... arkadaşlarım o otelin personeline kargo yaptı.

Zira otel bize kapılarını öyle bir açtı ki; otel resmen bizim.
Lavabo sorun orada, özellikle kadınlar için. Fakat adamlar 3 katta 3 lavabo açtılar, lobileri bize bıraktılar, her yere uzatma kabloları ile çoklu fiş çekmişler, şarj ettik telefonları. Tuvaletler sürekli temizlendi. Gece bir ara gittiğimizde kağıt havlu olması gereken yerde tuvalet kağıtları vardı ve "Kağıt Havlumuz Kalmadı - Kusura Bakmayın." diye not yapıştırmışlardı. Lobinin koltuklarında uyuyordu direnişçiler. O oteli sevelim. Tuvalete her geleni otel müşterisi gibi karşılıyorlar, öyle "iyi hadi geç geç." havaları asla yok. Müthişti.

Başka da bir şey yok aslına bakarsak.
Yardımlaşma yine var, azalma yok.
Saygı yine var, taciz yok, hırsızlık yok.
Fakat yukarıda yazdıklarım gerçek. Beni azıcık bilirsiniz, laf saklayan adam değilim ben, ne görüyorsam, ne düşünüyorsam onları yazdım. Konuştuğum insanların çoğu da katılıyor düşündüklerime.

Polis lazım bize.
Rahat bize battı.
Gezi bok oluyor, 2 - 3 gün önceden haber vereyim.

Öyle şeyler yazdım ki; sanılmasın vazgeçtim Gezi'den.
Evet, aklım Ankara'da. Orada var mücadele, burası gibi panayır yok.
Fakat başladığım işi yarım bırakmam artık, Gezi'den dönmem. Sadece bugün miting var diye yokum, kızıyorum partizanlık olunca fakat gece yine oradayım. Yarın gece. Sonraki gece.

Gezi'ye ilk giren değilim, direnişe ilk katılan değilim o parkta fakat söz veriyorum, son çıkanlardan olacağım. Ama acilen bir lider seçip, sadece Gezi için siyasi çizgisi olmayan bir lider seçip; mantıklı, devletin kabul edeceği istekler sunmazsak kaybetmek üzereyiz.

Moral bozmak isteyeceğim en son şey.
Fakat yalan yere ümitlendirmek daha kötü moral bozmaktan.
Acı gerçekler iyidir tatlı yalanlardan.

Biz burayı bok ediyoruz, evden çıkın, gelin, burayı kurtarın bizden.
Biz beceremedik, beceremiyoruz.

Orada bir çok insanla tanıştım beni sadece John olarak bilen.
Onlara söyledim adımı elbet tanışırken, bu yazı da gerçek adımla bitsin madem.
Gezi'den sevgiler.

hilalyıldız
11-06-2013, 09:49
Taksim Meydanı Kızıl Meydan oldu!
S.A.Gezi Parkı'ndaki ağaçların kesileceği gerekçesiyle başlatılan Gezi Parkı eylemleri 13. gününe girdi. İlk başlarda masum çevre eylemi olarak başlayan gösteriler daha 3. günün sonunda yerini terör eylemlerine bırakırken, 13. günde yani bugün ise Gezi Parkı terör örgütlerinin karargahı haline gelmiş durumda. Ağaçlar kesilmesin diye başlayan eylemden geriye ise meydandaki yakılmış iş makineleri, otobüsler ve terör örgütlerine ait pankartlar kaldı. Polis kayıtlarına göre Gezi Parkı'nda şu anda tam 13 terör örgütü yuvalanmış durumda. Öyle ki, Taksim Meydanı ve Gezi Parkı'nı görüntüleyen Rotahaber muhabiri, parkın bazı yerlerinde örgüt elemanlarının engellemesiyle karşılaştı. Fotoğraf çekilmesine izin vermeyen örgüt üyelerinin o alanlarda ne saklandığını ise akşamları savaş alanına dönen sokaklar ortaya koyuyor. Taksim Meydanı'nın hemen girişinde sizi karşılayan 'Kızıl Meydan'a hoş heldiniz' yazılı pankart ise herşeyi özetliyor. İşte bir zamanlar orada 'Gezi parkı' vardı.ROTAHABER AEO.:nono::

latua
11-06-2013, 10:47
taksim işgaline son

yildo
11-06-2013, 10:49
hamit her seyi guzelce anlatmissin agzina yuregine saglik hani çitalar av yakalarlar sirtlanlar ve aslanlar avini ellerinden alirlar ya malesef taksimdeki olaylarbuna benziyor

aliharbiye
11-06-2013, 11:45
her birey bir amaç için mücadele ediyor orda. bence çok yanlış herkes bir amaç için mücadele vermeli. bdp'liler öcalan posteri ile kürdistan bayrağını açıyorsa bu yanlış. zaten bdp ile anlaşmayı başbakan yaptı. kürtlerde şimdi aralarında bölündüler. meclise girmek istiyorsanız aranızdaki alevileri dışlayın. bitirin barış süreci sağlansın. Arkadaşlar vatan haini olmayan her birey benim için birdir. aleviside sünniside kürdüde katolik olanıda yahudi olanıda bu ülkeyi sevmeli. orda sadece ATATÜRK posteri ile TC bayrağı olmalıydı. ama malesef herkes bir şeyler taşıyor, karmaşa tek kelimeyle karmaşa. yeter artık herkes ne olursa olsun, yeterki vatan haini olmasın. amenna. bir insan seçemediği dini için öldürülmemeli, kınanmamalı. yadırganmamalı. dışlanmamalı.dini tartışmak din hakkında konuşmak yüz kızartıcı bir suç. herkes istediyi şekilde yaşasın. nikap giymek isteyen giysin başımın tacı, başı açık yaşamak isteyen oda kendi kültürünü yaşasın. bu çağda bunları yazmak çok zoruma gidiyor. bana vatan haini değil vatan sever lazım. dünyada azda olsa o kadar iii insanlar varki, kürtlerin hepsi kötü diyemeyiz. alevilerin hepsi kötü diyemeyiz. sünnilerin hepsi kötü diyemeyiz, katoliklerin hepsi kötü diyemeyiz, yahudilerin hepsi kötü diyemeyiz. mutlaka aralarında çok değerli insanlarda vardır. hepimizin amacı bir olmalı ülkemiz bayrağımız ve özgürlüyümüz olmalı. laik olmadanda bunları yapamayız, öncelikle laik olmalıyız. bizi dışardan içerden bölmek isteyenlere izin vermemeliyiz. arkadaşlar geçen gün antakyada bir suriyeli polis elbisesi giymiş halkı kışkırtıyor, diye halk tarafından yakalandı, o şerefsiz suriyeli nerden buldu polis elbisesini ona verene yazıklar olsun allah belasını versin. yeter artık bıktık usandık. nereye kadar devam edecek herkes tedirgin kimse rahat değil. üzerimize çok büyük baskılar yapıldı. artık başımızı dik tutmanın zamanı geldi. bu ne demenin zamanı geldi geçti bile böyle devam ederse, bu işten sadece yabancı ülkeler nasibini alacak. iktidarın yaptığı hatanın telafını halk vermemeli iktidar hata yaptı. hatasını düzeltsin. iktidar herşeyiyle haklı doğruyu bilen değil, başımıza ne geldiyse iktidardan geldi ülke rahattı, maddii sıkıntı dışanda o kadar genel sorun yoktu şimdi ise sorunlarla baş edemiyecek düzeye geldik. Neden ? Amerikaya angece oldu diye. beni ülkem, ülke insanım bayrağım ve TC. kurucusu dışında hiç kimse ilgilendirmez. herkes geçmişe değil geleceye bakmalıdır. kinle dolu bir nesil yetiştirmeye kimsenin hakkı yok. selametle.

yargıç_1
11-06-2013, 12:02
Taksime gidip Taksimin Son Halini Gören Varmi ?

aliharbiye
11-06-2013, 12:34
ben demin haberlerde izledim çok kötü her taraf darma dağan, kendini bilmez bir kaç gösterici sağı solu ateşe veriyordu, sonra monotofu polis aracının üzerine attılar. çok yazık çok üzülüyorum.

osmann
11-06-2013, 16:18
"izmirli hamit" süper yazmışsın. sonuna kadar okudum.
herşeyi tane tane detaylı anlatmışsın. hem edebiyatından dolayı takdir, hemde emeğinden dolayı teşekkür ederim. (kendi adıma tabi.) :)
aslında canım sıkılıyor diye bir kaç gündür haberde seyretmiyordum. özellikle ilk polislere atılan taş ve molotoflu maddelerden sonra. senin yazını okuduğuma sevindim. haberdar olduk sayende...
abi adamın .ıçı (afedersin) sıkışınca imdat polis diye bağırmayı biliyor ama utanmadan polise taş vs atıyor...aklım almıyor. nasıl bir haysiyet,şeref, onur dur bu?
yeğenim doktor. cerrah paşada. oda oranın müdavimlerinden. olaylardan sonra "gitme" dedim kaç kere. "mesele ağaç meselesini aştı devlete zarar veriyorsunuz" dinletemedim. oda hamit gibi yarım bırakmak istemiyor...
her neyse...kısaca ben polis olayları olduğu andan itibaren böyle bir eyleme karşı idim... hala karşıyım. siyasi partiler seçim mitinglerinde toplayamadıkları milleti burada görünce (hamitin dediği gibi) kendileri için geldiler sanıp harekete geçtiler...(bu da çok komiğime gidiyor.) tabi birde olaylı günlerdeki cami olayı var...hiç girmeyeceğim bu konuya.. iyi provake ettiler ama tutmadı diyelim...
neyse...allah vatana millete zeval vermesin...
inşallah bu eylemlerde hayırlar getirir, eylemsizliklerde.
vatan bizim vatanımız, bu topraklarda yaşayan insanlarda.
iyi şeylere sevinir kötü şeylere üzülürüz. allah herşeyin hayırlısını nasip etsin...
ve görelim mevlam neyler, neylerse güzel eyler.
selametle...

UyducuKenan
11-06-2013, 19:10
Bugün Ki olaylar basına yansımasına rağmen haberlerde gösterilmiyor bu gün 185 otobüsdolusu polis ve halk yola çıktı taksime geliyor aynı şekilde izmirdende destek geliyor.

4 ölü var adliyeye polisler daldı ve 50 avukat ve savcı dövülerek tutuklandı.

erdoğan amerikaya türkiyeyi satmış erdoğan bu büyük desteği amerikadan alıyor

Atatürkçülüğü yok etmek kaldırma ve bayrağımızı indirmek istiyor buna karşılık amerikanın arkasına sığınan erdoğan türkiyeyi tamammen bozacak.

Polise vur emri geldi

aliharbiye
11-06-2013, 19:20
çok korkuttun bizi yaa... kaç yıldır söylüyoruz herşeyimiz elimizden alınmak üzere diye inşallah, ATATÜRK'çü cumhuriyetçi laik zihniyet kazanır. vahh vahh. insan ülkesini yurdunu evini başkalarına satarmı? demekki tam amerikaya boyun eymiş.

yildo
11-06-2013, 19:21
basbakanin inadi yuzunden ulkemize çok kotu gunler bekliyor allah korusun biraz yumsak ortami yumsatacak konusma yapabilse sorun aslinda çozulecek ama inadim inat diyor yangina korukle gidiyior bundan faydalanmak isteyen iç dis guçler hazir bekliyor

UyducuKenan
11-06-2013, 20:16
Aynen öyle bunları çok az kişi biliyor ve medyaya gazetelere vb yerler sızdılmamaya ve açıklanmamasına gayret gösteriyor. herkez çalışanlar medyalar tehdit içinde yalnız bu polislerin ne emir gelirse gelsin böyle yapmamaları gerekiyor. sanki başka yabancı suçlulara saldırıyorlarmış gibi bide ekmek parası abi deyip benim paramı sen versen sizin yanınızda olurum diyor bende istemem sana gelceğine bana gelsin diyor.ama öyle davranmıyonlar var.

Only the registered members can see the link

UyducuKenan
11-06-2013, 20:21
link yalan çıktı izleme mobese eski

cemcemcem66
11-06-2013, 20:57
Merhaba, Gezi Parkı hakkında yazmaya geldim yine.
Bu kez güzel şeyler değil fakat yazacaklarım. Maalesef değil.

Bir kere parka dair yanılgıları anlatayım dilim döndüğünce.
Parkta yaptığımız şeyin adı "Eylem" değil artık. Orada olan şeyin adı "İşgal" olmuş durumda. 10. gün bitti. 10 koca gün. Ve biz bir şey yapamadık. Bir şey kazanmayı bırak; doğru dürüst bir şey bile isteyemedik. Bakın, çok önemli bu nokta, bizim isteklerimiz bile belli değil daha. Ve maalesef eylem düşüş sürecine girdi artık.

Daha önce de belirttim, kendi gözlerimi anlatıyorum ben neredeyse sürekli parkta kalan biri olarak. Düşüş sürecine girdi dedim, neden öyle dediğimi anlatayım. Bıktık bir kere. Yorulduk artık. Her sabah "Gündoğdu Marşı" ile uyanırdı Gezi, bu sabah söylenmedi. Söylense bile çok cılızdı. Belirsizlik bizi yoruyor, yordu. Polis müdahalesi olmadıkça daha da çöktük.

Biz o parkı işgal etmek için mi geldik yoksa parkı halka kazandırmak için mi? Her yere çadırlar kuruldu, her yere. Parkta oturacak yer kalmadı, yürünmüyor. Parkta meydan bile kalmadı doğru düzgün. Direnişçi çadırlarını hadi bir nebze anlarım ama nerede bir siyasi parti var, bir dernek var, bir örgüt var; çadır kurdu parka. Işıklandırdılar çadırları. Her yerdeler. Sodep, Ödp, Tkp, Edp, Dsip ... niceleri daha. Dostum hani siyasi değildik? Parkı işgal ettiniz bildiri dağıtımı yaptığınız çadırlarınızla, oturacak yer kalmadı. Ben senin bildirini almak için mi geliyorum oraya? Senin propagandalarını dinlemek için mi geliyorum? Yahu arkadaş dün gece saat sabahın 4'ü, gelmiş bana bildiri veriyor Ödp. Tayyip şöyle yapıyor, Akp böyle yapıyor ... direnelim... Lan saat zaten sabahın 4'ü, kıçımızı koyacak yeri zor bulmuşuz, bırak yatmayı. Ben bunları bilmiyor olsam ne bok işim var orada o saatte? Adı duyulmamış, unutulmuş, mazide kalmış ne kadar "Sol" parti varsa kendi reklamı peşinde, bok oldu park.

Üstüne basa basa "Sol" dedim, açıklayayım.
Hani "Her kesimden herkes orada." var ya, heh işte, o artık değişti.
"Her kesimden herkes orada-ydı."
Artık değiller.

Öcalan posteri açan şerefsizler var çünkü parkta, sayıları hiç de az değil. Bir gece dolaşan kişi en az 5 tane görür o şerefsizin fotoğraflarını. Bdp'nin ihanetine uğruyoruz. Çözüm sürecindeki dostları Tayyip'e yardım ediyorlar orada, sırf ona yardım etmek için geliyorlar oraya, başka açıklaması yok. Dün gece eşek kadar pankart açtılar "İmralı'dan Gezi'ye selam var!" diye. Eksik olsun o orospu çocuğunun selamı. İndirtemiyoruz da o fotoğrafları. Bize kızan kim varsa kendi adıma özür diliyorum o pankartlar - afişler - posterler için. Başaramıyoruz ama. Gelsinler, beraber deneylim. Bir kere yedim Bdp'li dayağı, tekrar yemek gerekirse yine yerim, dert değil. Gezi'de görüştüğümüz arkadaşlar gördüler zaten ne halde olduğumu, dayak arsızı oldum, yine yerim. Ama işe yaramıyor. 2 - 3 saat uğraşıyoruz bir Öcalan posteri indirtmek için. Müzakere ediyoruz, konuşuyoruz, tartışıyoruz, kavga ediyoruz ... iniyor poster, en az 2 saatlik uğraş sonucu. E 10 dakika sonra tekrar kalkıyor? Ne yapalım biz? Yok mu yapacak bir şey? Var. Oraya geldiklerine pişman edebiliriz onları, o şerefsizin posterlerini bu arkadaşların görünmeyen yerlerine koyup gönderebilecek kişiler var parkta. Ama o zaman da zaten hazırda bekleyen medya "Eylemciler birbirine girdi." diyecek. Demeyecek mi? Diyecek. Tamamen düşeceğiz o zaman. Biz arada kaldık. Orada olan herkes arada kaldı. Dün gece sabahladım, bu sabah ayrıldım, tüm gece boyunca konuştuğum ki varsa, 100 insandan 100 tanesi de rahatsız o posterlerden. Ama süreci anlattım işte size, kan çıkarmadan gitmeyecek densizler. O zaman da eylemciler kötü olacak herkesin gözünde.

Her kesimden insan var-dı.
Artık yok. Solcular var artık sadece.
Ben ilk polis dayaklarımı yerken ülkücü dostlar da vardı yanımda. Ben zafer yaptım, onlar bozkurt yaptı, beraber gaz yedik, birbirimizi taşıdık. E ama gitti artık bu adamlar. Günlerdir yoklar. 500 tane Bdp'liyi tek ülkücüye değişmem ben. Bugüne kadar ülkede bir bok beceremeyen solcular gelip bok ettiler bu olayı. İlk gün orada ağaçlara sarılan, dertleri sadece doğa olan, ağaçlar olan 19 kişi var, hala parktalar. Onlardan özür diliyorum. Geldik ve bok ettik onların davasını, onların mücadelesini. Solcular olarak neye el atsak boka dönüyor zaten Bukowski'nin dediği gibi. Özür dilerim hepsinden.

Bugün miting var.
Yok milyonlar toplanacakmış, şimdi değil de ne zamanmış.
Meydanda parti otobüsü istemiyoruz hocam biz. Ben istemiyorum. Ben orada 10 gündür konuştuğum binlerce kişiden kimse istemiyor. Getirip durmayın şu partileri, bildirileri, dandik gazetelerinizi. Ben yokum bugün mitingde, gelmiyorum. Sabaha kadar da hiç uyumadım zaten, at gibi uyurum geceye kadar, gece kalkıp gelirim yine.

Her yerde Gezi Parkı'nın istekler yazılı.
Kafasına esen parti - örgüt - dernek parkın isteklerini yazdırmış afişlere, asmışlar parka.
Hepsi farklı birbirinden, biri diyor kalk gidelim, diğeri diyor bok yeme otur.
"Anayasanın Gezi Parkı'nın temsilcileri ile yeniden yazılması." diye madde gördüm be istekler arasında. Böyle bir örgüt bastırmış afişe, asmış oraya. Ruh hastalarına bak, anayasa yazılacakmış Gezi temsilcileri ile beraber. Yavrum sen kimsin? Gezi temsilcileri kim? Yahu orada yaşıyorum ben, benim neden haberim yok? Temsilcimiz mi var bizim? Bizim ne istediğimiz bile belli değil yahu.

7 maddelik liste sunulmuş.
Kim sundu - kime sordu - maddeleri kime sordu bilmem fakat bok kabul edilir. Gezi'de olan kalabalık fazla büyümüş onların gözünde, öyle bir sürü vali - emniyet müdür görevden aldıracak kuvvetimiz yok bizim, bırakalım kör bakmayı. Bunların yüzünden de mağlup olacağız. "Gezi Parkı Projesi İptal Edilsin" de bit işte. Yetsin bu şimdilik. Ama yoook, yıllardır görmediğin kalabalığı sana geldi zannettin ya, hemen rant bekle, haysiyetsizler. O maddelerden hepsi kabul edilmediği zaman yine mağlup sayılacak o halk. Lan tamam Tayyip'e karşıyız falan da karşında da devlet var. Devlet bu. Sen ise işgaldan başka bir şey yapmıyorsun, orada eylem falan yok, çingene panayırı artık orası, işgal ettik bittik halka açacağız dediğimiz yerleri, milletin kafa çekip çekip sızdığı çadırlar dolu etraf, Ankara kan ağlarken halaylar çeken densizler dolu.

Bir de barikatlar mevzusu var.
Hani polis oraya giremez konuları.
Polis bizi yavru kediler gibi dağıtır oraya girse. Yaptığımız 10 barikatın 8 tanesini aşmak bir panzerin 3 dakikasını almaz. Diğer 2'si de 5 dakika ya sürer - ya sürmez. Hayatında panzer görmemiş, Toma'ya panzer diyen adamlar gaza geliyor orada. Google'a yazıp bakalım panzer nedir. Bir de barikatlara tekrar bakalım sonra. Polis kendi girmiyor oraya. Giremiyor değil, girmiyor. Ya parkta çok çocuk var, bebek var, ihtiyar var diye ya da bunlar nasıl olsa kendi kendi yiyecek diye, bilemiyorum. İkisi de yatıyor benim aklıma.

İstisnasız her sabah kavga var.
Kadınlar - erkekler - gruplar. Promil sınırını aşan herkesin bir kavgası var. Tuvalet sırasında, yemek sırasında, yer sorununda ... revire durmadan hasta taşınıyor. Ya alkol koması, durmadan kusanlar ya da kavga edip bir yerleri parçalanan tipler. Polis gelmese bile revir çalışıyor yani. Toz pembe değil orası. Dün ilk kez yemekte kavga çıktığına şahit oldum. İnsanlar yemek kalmadı diye yemekhaneye laf atmaya - bağırmaya başladı. Hani şu bedava yemek dağıtılan yer, oradan bahsediyorum. Hani herkesin gönüllü çalıştığı, halkın getirdiği malzemeler ile o sıcakta ateş önünde yemek pişiren arkadaşlar; heh işte onlara bağırıyorlardı "Madem yemek kalmayacak söyleyin lan, ne diye sıra beklettiniz!" diye. Birbirlerini dövüyorlar olmasın diye ağzının orasına çarpamıyorsun da.

Eskiden içkileri toplardık.
Artık olmuyor zira sayı inanılmaz çoğaldı, hem içen grup sayısı hem de alınan alkol miktarı. Bunlar çoğalınca biz de etkisiz kalıyoruz. Halkındır burası dediğimiz yeri halktan da aldık; ortaya karpuz kesip rakı içiyoruz. Bak sahi ya; rakı masası falan kuruluyor.

Bizim bir liderimiz yok.
Bize bir lider lazım.
Mehmet Ali Alabora oynadığı banka reklamları yüzünden,
Zülfü Livaneli geçmişindeki Chp vekilliği yüzünden,
Sırrı Süreyya Önder de Öcalan'a yakınlığı yüzünden istenmiyor.
Bize; bizi bir parti altında falan toplamayacak, teşebbüs etmeyecek, sadece Gezi'yi temsil edecek biri lazım ama bulamadık, çıkaramadık. Her parti rant peşinde koşup böldü de böldü bizi, her kafadan ayrı istekler çıktı. Gir parka, dolaş, en az 50 tane farklı istek var altında farklı partilerin adı olan afişlerde. Oradan bir siktirip gitseler çok daha güzel olacak aslında.

Sıcak bira içiyorlar.
Bunca yıllık alkolik adamım ki aslında değilmişim bak 10 gündür ağzıma sürmedim; lan arkadaş sıcak bira içeceğime bamya suyu içerim ben. Hayatımda hiç bamya suyu içmediğimi ve bamyayı masada dahi görmeye dayanamadığımı da belirteyim. Öyle lanet, öyle iğrenç bir şey sıcak bira. Hele ki o sıcakta. Dertleri o biradan zevk falan almak değil yani. Kafayı bulup ona buna yavşamak. Etraftaki insanlara bak biz içiyoruzu göstermek. İnsan başka türlü sıcak bira içmez çünkü. Güzel güzel konuştu bu sabah bir abi, 6 gibi. Başka bir grupla alkol hakkında konuşurken bizim yanımızdan bir kadın atladı. Bizim Tayyip'den ne farkımız kalırmış yasak dersek, o birasını içip Şerefine Tayyip demeye gelmiş oraya. Hemen arkamda sabaha kadar içip içip, 4 gibi sızıp, 6 gibi uyanınca "Bira var mı?" diye sorup o saatte yeni birasına da başladığını belirteyim bu ablanın. Adam da o kadar naif anlatıyor ki derdini özür dileye dileye. Ama abla sarhoş. Ki dediğim gibi adam taa karşıyla konuşuyordu, lafa atladı bu. Sarhoş ama, laf anlamıyor. Yasaklayamazsınız diyor. Artık en sonunda "Biz yasak demiyoruz, öneri sunuyoruz. Ne kazandık ki kutluyoruz?" dedim ve abla utandı, elinden bira şişesini bırakıp usuuuulca kafasını önüne nah eğdi. Cak cak konuşmaya devam etti yine. Umursamadık artık, ne yapalım. Ne yapalım yani? Sen söyle cidden, biz ne yapacağımızı bilemiyoruz, sen söyle onu yapalım.

Sabah çöp toplayan ekip ilk kez sinirliydi bugün.
Kırık bira şişesini temizlemekten yoruldular. Yerlerden izmarit toplamaktan sıkıldılar. Artık çatlak sesler yükseliyor, görün bunu artık.

Ki işin diğer tarafına geleyim; maddi külfet.
Hadi ben işverenim, işi bırakıp geldim. Millet yıllık izninden kullandı geldi ama oraya, izinler bitiyor. Öğrencilerin finalleri - bütleri başlıyor. Taksim'e ulaşmak kolay değil, ülke gibi şehir İstanbul, insanlar her gün en az 20 lira ulaşım parası veriyor. "Paramız kalmadı akbil doldurmaktan" laflarını duymaya başladım ben çok kişiden. Paralar bitiyor, izinler bitiyor, akbiller bitiyor ama hala bizim ne yaptığımız belli değil, toplan dur.

Ankara kan ağlıyor dün gece, onca arkadaşım gözaltına alındı, oralardan doğru etrafa ulaşıp numaramı vermeye, partiden vekillere falan ulaşıp gözaltından adam almaya çalışıyorum ben ama bizim orası halay çekiyor. Anca halay, bir bok yok başka. Gidip dedim artık, yahu dedim diğer şehirler bizim başlattığımız direnişte kan kusuyor, Ankara perişan, bırakın halayı. "Halay eylemin namusudur, halay durmaz." diyor bana hadsiz. Halay için anayasa falan yazılmış demek.

Dilek balonu denen bir bok var, o moda oldu.
Yak gitsin. İşaret fişeği, yolla gitsin.
Gece beraber kaldığımız çocuklar anlatıyor ki çiçek çocuklardı cidden, muazzam insanlardı hepsi, beni de eklediler, buradan sevgi - saygı sunuyorum onlara. 1993 doğumlu birine saygı sunacağım aklımın ucundan geçmezdi fakat Haliç Üniversitesi Elektrik - Elektronik Mühendisliği okuyan Ozan; eleman cidden hak ediyor. 93'lüyüm dediği an lan dedim acaba 3 gündür uyumadım diye mi sohbet edebiliyorum bununla diye düşündüm. Sabaha kadar inanılmaz güzel sohbetler ettik. Limonata, kola içtik. Emre vardı yine aynı bölümden, keza o da muazzam çocuk.
Ne diyordum, dilek balonu. Ozan anlattı; elemana demişler ki; hocam, rüzgar da yok, atma parkın içinde. Ama dana dinlememiş, parkın içinden dilek balonu göndermiş. O da ağaca takılmış, yakmış ağacın dallarını. Az kalsın ağaç yanıyormuş, parkın Divan Otel çıkışına gidip bakın. E şimdi biz ne yapalım bu tiplere?

Park düşüyor. Park işi sadece laylaya vurdu. Gece 2'den sonra zor yürüyor insanlar alkolden.
Hiç bir şey kazanmadığımız halde kazandık havalarına girdik.
İşin kötüsü kazandık havasından bile sıkıldık artık. O bile bitiyor.
Gezi düşüyor. Gezi bir tane bile olası bir istek belirtmeden dağılmak üzere.

İy şeyler yok mu?
Az da olsa var.
Bir kere dün gece beraber sabahladığımız bir arkadaşım var buradan, çok çok severim kendisini, yine kendisi belli etmek isterse kendini yazar. 6 - 7 kişilik bir grup çok güzel vakit geçirdik sabaha kadar.
Selçuk ve eşi var bir de.
Karşımda çadır kurmaya çalışıyorlardı. Gidip fener tutayım dedim, dedi abi ben çadır kurmasını da bilmiyorum. E dedim ben de bilmiyorum. Başladık uğraşmaya. Sonra yukarıda bahsettiğim Ozan geldi işte, 6 elimizle bir çadırı doğrulttuk. Süper insanlardı.

Taksim Point Hotel var.
Oteli aradım 1 - 2 saat önce, bir görevli adı aldım. Ardından farklı şehirlerde nazımın geçeceği arkadaşları aradım, o şehrin meşhur neyi varsa otelin personeline gönderdim. Kastamonu'dan çekme helva, İzmit'den pişmaniye, Afyon'dan kaymak, vs ... arkadaşlarım o otelin personeline kargo yaptı.

Zira otel bize kapılarını öyle bir açtı ki; otel resmen bizim.
Lavabo sorun orada, özellikle kadınlar için. Fakat adamlar 3 katta 3 lavabo açtılar, lobileri bize bıraktılar, her yere uzatma kabloları ile çoklu fiş çekmişler, şarj ettik telefonları. Tuvaletler sürekli temizlendi. Gece bir ara gittiğimizde kağıt havlu olması gereken yerde tuvalet kağıtları vardı ve "Kağıt Havlumuz Kalmadı - Kusura Bakmayın." diye not yapıştırmışlardı. Lobinin koltuklarında uyuyordu direnişçiler. O oteli sevelim. Tuvalete her geleni otel müşterisi gibi karşılıyorlar, öyle "iyi hadi geç geç." havaları asla yok. Müthişti.

Başka da bir şey yok aslına bakarsak.
Yardımlaşma yine var, azalma yok.
Saygı yine var, taciz yok, hırsızlık yok.
Fakat yukarıda yazdıklarım gerçek. Beni azıcık bilirsiniz, laf saklayan adam değilim ben, ne görüyorsam, ne düşünüyorsam onları yazdım. Konuştuğum insanların çoğu da katılıyor düşündüklerime.

Polis lazım bize.
Rahat bize battı.
Gezi bok oluyor, 2 - 3 gün önceden haber vereyim.

Öyle şeyler yazdım ki; sanılmasın vazgeçtim Gezi'den.
Evet, aklım Ankara'da. Orada var mücadele, burası gibi panayır yok.
Fakat başladığım işi yarım bırakmam artık, Gezi'den dönmem. Sadece bugün miting var diye yokum, kızıyorum partizanlık olunca fakat gece yine oradayım. Yarın gece. Sonraki gece.

Gezi'ye ilk giren değilim, direnişe ilk katılan değilim o parkta fakat söz veriyorum, son çıkanlardan olacağım. Ama acilen bir lider seçip, sadece Gezi için siyasi çizgisi olmayan bir lider seçip; mantıklı, devletin kabul edeceği istekler sunmazsak kaybetmek üzereyiz.

Moral bozmak isteyeceğim en son şey.
Fakat yalan yere ümitlendirmek daha kötü moral bozmaktan.
Acı gerçekler iyidir tatlı yalanlardan.

Biz burayı bok ediyoruz, evden çıkın, gelin, burayı kurtarın bizden.
Biz beceremedik, beceremiyoruz.

Orada bir çok insanla tanıştım beni sadece John olarak bilen.
Onlara söyledim adımı elbet tanışırken, bu yazı da gerçek adımla bitsin madem.
Gezi'den sevgiler.

kardes bu yazida birsey unutmussun yazan kisiyi :)
en azindan alintidir deseydin ya neyse ben tamamlayayim
John Milton (Only the registered members can see the link) ( Can )

cemcemcem66
11-06-2013, 21:29
Only the registered members can see the link

uydu3405
11-06-2013, 23:12
Ali harbiye rumuzlu üye bir yazınızda ben ne cennet nede cehennem var hepsi burada yazmışsınız ahirete bütün dinlere mensup insanlar inanırlar hırıstiyan musevi yahudi veya müslüman bu dinler ahirete ve Allah a inanıyorlar siz böyle yazmakla zaten
dikkate alınmaması gerekli olduğunuzu beyan etmişsiniz ben Ahirete inanmadığını söyleyen birisine doğru konuları bu forumda anlatamam çünkü anlamaz
Bu kişi bence forum arkadaşları tarafından dikkate alınmamalıdır

uydu3405
11-06-2013, 23:16
uyducu kenan burada siz özgürce yazıyorsunuzda haberciler diyorsunuz baskı altında madem haberleri çalıştıkları yerden veremiyor buradan verebilir yani sizin yaptığınızı yapamazlar mı?
çok desteksiz sallıyorsunuz özgürlükler kısıtlansa bu kadar bilişim teknolojisine yatırım yapar mı bu devlet yani anlıyorum iktidarı sevmiyorsunuz ama çamur at izi kalsın devri çoktan kapandı be kardeşim siz hala aynı yöntemi yapıyorsunuz ve hep kaybediyorsunuz tıpkı gelicek seçimlerde olucağı gibi

cemcemcem66
11-06-2013, 23:19
uyducu kenan burada siz özgürce yazıyorsunuzda haberciler diyorsunuz baskı altında madem haberleri çalıştıkları yerden veremiyor buradan verebilir yani sizin yaptığınızı yapamazlar mı?
çok desteksiz sallıyorsunuz özgürlükler kısıtlansa bu kadar bilişim teknolojisine yatırım yapar mı bu devlet yani anlıyorum iktidarı sevmiyorsunuz ama çamur at izi kalsın devri çoktan kapandı be kardeşim siz hala aynı yöntemi yapıyorsunuz ve hep kaybediyorsunuz tıpkı gelicek seçimlerde olucağı gibi

:present::present::present::present::present::present::present:

draculu45
11-06-2013, 23:35
uyducu kenan burada siz özgürce yazıyorsunuzda haberciler diyorsunuz baskı altında madem haberleri çalıştıkları yerden veremiyor buradan verebilir yani sizin yaptığınızı yapamazlar mı?
çok desteksiz sallıyorsunuz özgürlükler kısıtlansa bu kadar bilişim teknolojisine yatırım yapar mı bu devlet yani anlıyorum iktidarı sevmiyorsunuz ama çamur at izi kalsın devri çoktan kapandı be kardeşim siz hala aynı yöntemi yapıyorsunuz ve hep kaybediyorsunuz tıpkı gelicek seçimlerde olucağı gibi

:present::present::present::present::present::present:
gereken en güzel cevap

aliharbiye
12-06-2013, 09:04
Ali harbiye rumuzlu üye bir yazınızda ben ne cennet nede cehennem var hepsi burada yazmışsınız ahirete bütün dinlere mensup insanlar inanırlar hırıstiyan musevi yahudi veya müslüman bu dinler ahirete ve Allah a inanıyorlar siz böyle yazmakla zaten
dikkate alınmaması gerekli olduğunuzu beyan etmişsiniz ben Ahirete inanmadığını söyleyen birisine doğru konuları bu forumda anlatamam çünkü anlamaz
Bu kişi bence forum arkadaşları tarafından dikkate alınmamalıdır
Beni çokmu merak ettin, cennet cehennem olduğunu bana kanıtlayabilirmisin.Ben sana cevabını yazıyım.HAYIR. Ahiret öbür dünya cennet cehennem, benim için hepsi yalan. benim inandığım tek şey doğruluk gerçeklik asalet ve insanlık. sizin deyiminizle Kaldıki eğer söylenenler doğru ise öbür tarafta ahiret hesap günü varsa bile orda ne size nede sizin gibilerine ihtiyacım yok, herkes kendini bilsin. biz sizin yaşam biçminize nasıl karışmıyorsak. sizde bizim yaşam biçmimize ve kültürümüze karışmayın. bizim insanlara saygı duyduğumuz gibi sizde insanlara saygı duymayı öğrenin.


kaos yaratmak için size cevap yamadım, sadece size ufak bir cevap yazmak istedim, beni karşınıza alırsanız size cevap yazmıyacağım bilginiz olsun. allaha emanet olun.

osmann
12-06-2013, 12:17
hamitin yazısını okuyun...taksimi anlatmış güzelce...

not:o molotof atanlar herhangi bir zamanda sıkıştığında 155 i ararsa namerd dir, soysuzdur, ve buna eşdeğer bir çok sıfatlar onun olsun vesselam...

yildo
12-06-2013, 13:00
Only the registered members can see the link
Focus: 'Yeni katılımcılar icat edildi. Erdoğan, mitingdekileri photoshop'la çoğalttı'
Ali GÜLEN / SÖZCÜ – FRANKFURT
Alman Focus Dergisi, Başbakan Erdoğan’ın eylemcilere karşı düzenlediği mitinglerle ilgili ilginç bir ayrıntıya yer verdi. Dergi, “Yeni katılımcılar icat edildi. Erdoğan yanlıları fotoşopla çoğaltıldı” diye yazdı.
Photoshop’la çoğaltma oyununun Erdoğan’ı İstanbul’da karşılama sırasında yapıldığı belirtilirken, nasıl çoğaltma yapıldığı da renkli dairelerle belirlendi.
Focus dergisinin Almanya yayınında yer verilen haberde bu hileyle Erdoğan’ın taraftarlarının iki katından fazla artırıldığını yazılırken, sosyal medyada, “Ben de dikkatör olsam, halkımı istediğimi gibi fotoşoplarım” görüşlerine yer verildi.
İşte montajlı o görüntü:

daha oncede boyle vukuatlari vardi benim hatirladigim kadari ile manisa mitingi fotoshopla meydan doluyorsa galiba oylara fotoshopla çogaltiliyor gibi geliyor bana ))


da

latua
12-06-2013, 16:10
Şu yabancılar Türkiyede kargaşa ve kaos ortamı yaratmak için hertürlü yolu denerken en büyük desteği içimizdeki hainlerden alıyor olmaları asıl düşünülmesi gereken konu bu CNN durmadan naklen yayın yaparken ingiltere ve almanya bu kadar ilgilenirken neden neden neden sorusunu tekrar tekrar sorup cevaplarını kendimiz verebiliriz TAYYİP ERDOĞAN GİBİ başbakanlar onları rahatsız ediyor BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN STATÜSÜNÜ TARTIŞAN arap ülkelerinin kaymağını onlara yedirmek istemeyen gelişmiş İMF den kurtulmuş birTÜRKİYE onların işine gelmez dün ingilterede sokaklar karıştı kimse duymadı geçen hafta almanyada karışıklık oldu kimse duymadı orada da biber gazı kullanıldı kimse duymadı GENÇLER uyanın artık BU KARGAŞAYA ENÇOK SEVİNENLERDEN BİRİDE İSRAİL PEŞPEŞE AÇIKLAMALAR GELİYOR merek etmeyin bu ülke çok tayipler gördü biri gelir biri gider asıl önemli alan VATAN DIR GERİSİ TEFERRUT.

bayram tv
12-06-2013, 16:28
yahu bu kadar vatan severdiniz de niye askerimiz polisimiz şehit ediliyor pkk tarafından niye sesiniz çıkmıyordu çünkü sizler sürekli para verip askerlik yapmdıgınız için umrunuzda degil şimdi çıkıp vatan severim narası atmasınlar vatan sever ziraat bankasına iett ve kamu araçlarına zarar vermezdi...

bayram tv
12-06-2013, 16:56
devlet %25 özel sigortaya para aktarıyor oh zengin özel sigortaya üye olcak aylık 1000 tl öderse 1250 tl sayılacak geri kalanını devlet ödeyecek peki ama emekliye asgari ücretliye konu gelince kaynak yok ama zengini daha zengin etmek için para aktar ona kaynak var yazıklar olsun böyle hükümete ve muhalelfete bunların işleri güçleri halkı soymak acaba bu eylemler bu konu üzerinde yapılsaydı oraya kaçtane ünlü giderdi düşündünüzmü

ve bu konu hakkında sözde vatan severler ve ulusal tv em tv ve halk tv niye acaba bu konu hakkında niye haber yapmazlar hani çok vatavseverler ya..

bayram tv
12-06-2013, 17:58
sözün bittigi yer
1 yaşındaki bebege bira içirmeye çalışmak özgürlükse yorum yok
Only the registered members can see the link

Vatron
12-06-2013, 18:21
provakatörler yakıp yıktı. ordaki gerçek göstericiler zarar vermedi. bahsettiğin haberi sanki yandaş medya çok verdide halk tv vs. vermesi kusur kaldı. ayrıca bira içme olayı bir örnek sadece her içki içen (içkiyi savunmuyorum) aynı şeyi yapmıyor. bu da başka bir örnek adam anıtkabiri yıkmayı düşünüyor. hadi denese ya!

:Only the registered members can see the link

* her içki içen ayyaş veya sarhoş değildir. edebiyle içende var.
*her yetişkin izleyen sapık değildir. izleyip tadında bırakanda var.
* her gösterici çapulcu veya terorist değildir. aralarında akp ye oy veren ve sıradan olan halk da var.

uydu3405
12-06-2013, 19:38
Ali harbiye cennet ve cehennemi kanıtla demişsin eğer ki şu dünyada bunlar kanıtlanmış olsaydı yani her insana alenen bak bu cennettir buda cehennemdir diye bir kanıt olsaydı dünyada müslüman dışında ve ibadet yapmaktan başka kimse bir iş yapmazdı buda dünyada insanların imtihanları olmazdı
İşte bu yüzden peygamberler aracılığı ile sadece dinler tebliğ edilmiş gerisi insana bırakılmıştır.
Heee Allah a emanet ol diyorsun neden öyle dedinki yarattıklarına inanmıyorsan neden ağzına adını alıyorsun ki Alışkanlık mı yaptı yoksa
Allah ıslah eylesin

bayram tv
12-06-2013, 22:34
Only the registered members can see the link

Only the registered members can see the link

bayram tv
12-06-2013, 22:47
taksimde kamu araçlarına zarar verenlere direnişci yurrtaş diyen sözde vatan sever kanallar bu olaylar diyarbakırda olsaydı tüm kanallar pkk yandaşları diye haber yaparlardı gerçek budur benim içinde kamu araçlarına zarar verenler dükkanları yagmalayanlar PKK lıdır.

uydu3405
12-06-2013, 23:04
Sonuç olarak ülkemize zarar verme sevdalısı kuruluşlar kişiler niyetlerini açıkca ortaya çıkmıştır.
Bence bu durum en çok bana yaradı kim nedir ne istiyor ülkesine ne kadar yarar veriyor zarar veriyor ortaya çıktı.
İstanbul da belkide referandum yapılıcak şimdilik belli değil
peki orada ezici çoğunluk projeye onay verirse şimdi demokrasi dersi verenler ve protestocular acaba bu sonucu DEMOKRATİK sonuç ne yapalım diye karşılayabilecek mi?
Hükümet sözcüsü ne dedi eğer proje için onay alamazsak Halktan öper başımıza koyarız diye açık tebliğde bulundu peki ya DEMOKRASİ bekçileri nasıl bir cevap vericek
tabiki istemezük olmaz köprü yapılmasın havaalanı yapılmasın köprü adı değişsin
sıra sıra istekler arka arkaya gelicek