PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : 16/11 Türkiye'den Haberler



muzo
16-11-2006, 10:20
Kaçak cepte son darbe, her yolcu bir telefon getirebilecek
Cep telefonlarını kayıt altına almak için kaçak ve klonlanmış telefonlar konuşmaya kapatılırken, diğer yandan da yurtdışından kaçak girişlerin önüne geçmek için tedbirler sıkılaştırılıyor.



Bu yıl eylül ayına kadar her yurda girişte bir adet 'hediyelik' cep telefonu getirme hakkı bulunurken, eylülde yapılan düzenlemeyle, bu 'her defasında bir tane olmak üzere yılda 4 cep telefonu' ile sınırlandırılmıştı. Şimdi ise yolcunun beraberinde cep telefonu getirmesinin yurtiçindeki satıcılar açısından haksız rekabete sebep olması, ayrıca gümrüklerdeki iş yükünü artırması nedeniyle, yılbaşından geçerli olmak üzere, yolcunun beraberinde getirebileceği cep telefonu sayısı, 'yılda bir adete' düşürülecek. Cep telefonu, 'hediyelik' kapsamından çıkacak.

Telekomünikasyon Kurumu ve Gümrük Müsteşarlığı arasında konuyla ilgili anlaşma sağlanırken, uygulamaya ilişkin yazı, yakında gümrüklere bildirilecek. Mevcut uygulamaya göre, yurtdışından gelenler, her defasında bir tane olmak üzere yılda 4 tane cep telefonunu hediyelik eşya kapsamında yolcu beraberinde getirebiliyor. Getirilen her cihaz için, değeri 300 Euro'nun altındaysa, gümrük muayene memuru tarafından 'telefonun markası, IMEI numarası, getiren şahsa ilişkin pasaport bilgilerinin' yer aldığı bir tutanak tutuluyor. Şahıs, gümrükte hazırlanan tutanak, pasaport ve telefonu ile birlikte Telekomünikasyon Kurumu veya abone merkezlerine başvurarak kayıt ettirerek yurtiçi kullanıma açtırıyor. Aksi takdirde telefonu yurtiçinde kullanamıyor. Telefonun değeri 300 Euro'nun üzerindeyse, yolcu, gümrükte 'sözlü beyan formu' dolduruyor. Telefonun değerinin yüzde 10'u kadar Gümrük Vergisi, ayrıca formun değerli kâğıt olması sebebiyle 26 YTL Damga Vergisi alınıyor. Form gümrük memuru tarafından onaylanıyor. Yolcu, sözlü beyan formu, pasaport ve telefon ile Telekomünikasyon Kurumu veya abone merkezlerine başvurarak kayıt yaptırıyor.

Eğer yurda giriş sırasında yolcu getirdiği telefonunu beyan etmemişse, daha sonra, herhangi bir gümrük idaresine pasaportu ve telefonu ile başvurarak 'sonradan beyanda' bulunuyor. Bu durumda, cep telefonunun değeri 300 Euro'dan düşük olsa bile en az 300 Euro üzerinden, değeri 300 Euro'dan yüksek ise değer tespiti üzerinden yüzde 10 Gümrük Vergisi alınarak, form dolduruluyor. Yetkililer, yurtdışında hat alanlara 1-2 Euro bedelle cep telefonu verildiğine dikkati çekerek, yolcunun 1-2 Euro'luk bu faturayı ibraz etmesinin bir önemi olmadığını, piyasa değerine göre değer tespiti yapıldığını belirtti.

Gümrükler Genel Müdürlüğü verilerine göre, yılbaşından bugüne kadar yolcu beraberi 60 bine yakın 'hediyelik' cep telefonu getirilerek kayıt yaptırıldı. İşlemlerin gümrüklerde yoğun iş yüküne sebep olması üzerine, yılbaşından itibaren uygulamanın değiştirilmesine karar verildi. Buna göre yurtdışından gelen bir yolcu, yılda bir cep telefonunu 'zati eşya' listesinde, Gümrük Vergisi'nden muaf olarak getirecek. Bu şekilde getirilecek cep telefonunun değerine bakılmayacak ve hiçbir şekilde Gümrük Vergisi ödenmeyecek. Yolcu, bu telefonu, pasaportu ile birlikte Telekomünikasyon Kurumu'na veya abone merkezlerine doğrudan başvurarak kayıt ettirebilecek. Telefonlara ilişkin kayıtlar Telekomünikasyon Kurumu tarafından tutulacak ve aynı yolcu aynı yıl içinde ikinci kez cep telefonu getirirse, kayıt ettiremeyecek. Böylece cep telefonları, 'hediyelik eşya' niteliğinden çıkmış olacak.

30 milyon cihaz kayıt altına alındı

Temmuz 2005'te yürürlüğe giren kanun çerçevesinde 30 Ocak'tan itibaren kaçak ve klonlanmış telefonlar 5 YTL karşılığında kayıt altına alınmaya başlandı. Bu parayı yatırmayanların cihazları ise kullanıma kapatıldı. Bu çalışmalar sonucunda Telekomünikasyon Kurumu, 30 milyon telefonu kayıt altına aldı. 5 milyar dolar kayıt dışı ekonominin önüne geçilmiş oldu.

muzo
16-11-2006, 10:22
Ankara: KKTC'nin Kuruluş Yıldönümü Resepsiyonu

Resmi büyütmek için tıklayın Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, Fransa'nın Ermeni Soykırımının İnkarını Suç Sayan Yasayı Parlamentosunda Görüşmesinin Ardından Fransa ile Askeri Üst Düzey İlişkilerin Askıya Alındığını Söyledi.


Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, Fransa'nın Ermeni soykırımının inkarını suç sayan yasayı parlamentosunda görüşmesinin ardından Fransa ile askeri üst düzey ilişkilerin askıya alındığını söyledi.

KKTC'nin kuruluşunun 23. yıldönümü nedeniyle KKTC'nin Ankara Büyükelçisi Tamer Gazioğlu bir resepsiyon verdi. Sheraton Otel'de verilen resepsiyona Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Cömert, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu ve çok sayıda davetli katıldı. Resepsiyonda bir konuşma yapan KKTC'nin Ankara Büyükelçisi Gazioğlu, Türkiye ile KKTC'nin et ile tırnak gibi olduğunu belirterek, Türk halkı ile Kıbrıs halkının birbirinden kopamayacağını söyledi.

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Gül ise, KKTC'nin son 4 yıl içinde demokrasisinin sağlamlaştığını, ekonomisinin güçlendiğini, Gayri Safi Milli Hasıla'sının (GSMH) yüzde 150 oranında arttığını, turizmine heyecan geldiğini belirterek, "KKTC, hem moral olarak hem siyasi olarak eskisinden çok daha güçlü. Sayın Mehmet Ali Talat ile herkes görüşme ihtiyacı duyuyor ve görüşüyor. Bunlar ümit vaad ediyor. Bundan sonraki dönemde adanın gerçeklerini dikkate alarak yeni bir çözüm önerisi getirilirse kabul ederiz. Ancak önümüze asla kabul etmeyeceğimiz öneriler çıkarsa onlara karşı tavrımız açık" diye konuştu.

Bakan Gül, konuşmasının ardından KKTC'nin Ankara Büyükelçisi Gazioğlu ile birlikte kuruluş yıldönümü pastasını keserek resepsiyondan ayrıldı.

Resepsiyona katılan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin önümüzdeki dönemde Fransa'ya bir ziyaret olup olmayacağını sorması üzerine Başbuğ, "Biz ilişkilerimizi askıya aldık" dedi. Gazetecilerin, "İlişkiler askıya mı alındı yoksa donduruldu mu?" sorusu üzerine ise Başbuğ, "Fransa ile üst düzey ilişkiler yapılmıyor. 'Donduruldu ya da askıya alındı', siz nasıl ifade ederseniz" diye konuştu. Gazetecilerin, savunma alanındaki ilişkilerin de bu kapsama girip girmediği sorularına Orgeneral Başbuğ, "Daha neyin nasıl olacağı belli değil" şeklinde cevap verdi.

Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Cömert ise, 'Yunanistan'a bir ziyaret düşünüyor musunuz?' sorusu üzerine, "Geçen yıl Yunanistan Hava Kuvvetleri Komutanı'nı Türkiye'ye davet ettik. Gerginlik olmasını istemem ama davetimize geri dönmedi. O yüzden şuanda bir ziyaret söz konusu değil" dedi.

Gazetecilerin, merhum eski Başbakan Bülent Ecevit'in Devlet Mezarlığı'ndan anıtmezara taşınması ile ilgili soruları üzerine Adalet Bakanı Cemil Çiçek, bu konuda Bakanlar Kurulu olarak üzerlerine düşeni yaptıklarını ancak kendilerine mezarın taşınması ile ilgili bir talep gelmediğini belirterek şunları kaydetti:

"Sayın Ecevit rahmetli olduğunda geceli gündüzlü çalışarak Bakanlar Kurulu'ndan yasayı çıkardık. Sayın Ecevit'in acısı henüz taze. Saygıyla anıyorum. Anıtmezar konusu, Bakanlar Kurulu'nun vereceği karara bağlı. Çünkü mezarlık dışındaki alanlardan Bakanlar Kurulu sorumludur. Sayın Menderes, Sayın Özal için de Bakanlar kurulu karar vermiştir. Bizim önümüzde sayın Ecevit ile ilgili birşey yok ki söyleyelim. Talep gelir, ona bakarız. Ona göre de bir karar veririz." (İhlas Haber Ajansı)

muzo
16-11-2006, 10:24
40 bin kişinin hac yolculuğu tehlikede
Suudi Arabistan, geçen sene Mekke'de meydana gelen kazanın ardından, hacıların kaldığı binaların ruhsatlarını iptal ederek yeniden ruhsat alma mecburiyeti getirdi.



İsa Sezen'in haberi

Hac döneminin başlamasına kısa bir süre kala, bina sahiplerinin ruhsat işlemlerini tamamlayamaması büyük bir sıkıntıya yol açtı. Türkiye'den 40 bin kişiyi kutsal topraklara götürmeye hazırlanan 35 seyahat acentesi, hacı adaylarının vizesini alamadı. Acente yetkilileri, "Ramazan'dan beri uğraşıyoruz. 'Sorunu ancak Başbakan'ınız Mekke prensini arayarak çözebilir.' diyorlar." sözleriyle yaşadıkları sıkıntıyı dile getirdi. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Fikret Karaman ise henüz olumlu bir sonuç alamadıklarını belirtirken, Diyanet aracılığıyla gidecek hacı adaylarının vize işlemlerinin sürdüğünü vurguladı.

Suudi yönetimi, geçen sene Mekke'de hac mevsiminde otel olarak kullanılan binanın çökmesinin ardından, facianın tekrarını önlemek için hacı barındırma ruhsatı bulunan eski otel ve evlere ait geçerli bütün ruhsatları iptal etmişti. Hac Bakanlığı, İçişleri ve İskan Bakanlığı, konuyla ilgili şartname ve tebliğleri geç yayınlayınca bütün otel ve bina sahipleri ruhsat için son anda müracaat ederek büyük bir yığılmaya sebep oldu. İskan Bakanlığı'nın yoğunluktan dolayı Bilgi İşlem Merkezi de çökünce kriz iyice büyüdü. Türk ve yabancı seyahat acentelerine evlerini kiralamak için ön anlaşma imzalayan ve paralarını alan yaklaşık 6 bin ev sahibi, bakanlık önünde uzun kuyruklar oluşturdu.

Kutsal topraklara seyahat acenteleri vasıtasıyla gitmek isteyenlerin vize alabilmesi için acentenin Arabistan'da hacıların konaklayacağı evlerin iskan ruhsatı olduğuna dair Hac Bakanlığı'ndan onay alması gerekiyor. Onayın ardından Hac Bakanlığı, Türkiye ve farklı ülkelerdeki konsolosluklara vize yazısı gönderiyor. Sözleşme olmayınca acenteler konsolosluklardan hacca gidecekler için vize alamıyor. Hac organizasyonu için gerekli tüm işlemleri yapan Türk seyahat acentelerinin temsilcileri, Ramazan ayından bu yana Suudi Arabistan'da ön anlaşma yaptıkları otel ve ev sahiplerinin belge alması için mücadele veriyor. Hac Bakanlığı yetkililerine belgelerin bir an önce verilmemesi durumunda Türk hacıların gelişinin tehlikeye gireceğini anlatmaya çalışan acente yetkilileri, bugüne kadar hiçbir sonuç alamadı. 22 Kasım'dan itibaren hac organizasyonu yapan 35 şirketin getireceği 40 bin hacının vizesinin halen alınamadığını belirten bir seyahat acentesi yetkilisi, çaresizliklerini ağlayarak dile getirdi. 22-27 Kasım tarihlerinde 15 bin hacının Medine'ye geleceğini dile getiren aynı yetkili; uçak ve otel ödemeleri yapıldığını, sadece vize için gerekli belgenin beklendiğini söyledi. Geçen yıl yıkılan bina sebebiyle bu yıl Hilton gibi büyük otel zincilerinin de dahil olduğu birçok binanın ruhsatının iptal edildiğini ifade eden yetkili şu bilgileri verdi: "Uluslararası oteller Suudi Arabistan yetkilileri nezdinde girişimde bulunarak sorunlarını çözdüler. Ruhsatlarını yenilemeye gerek kalmadan beş yıldızlı ve birinci sınıf oteller bu yıl hacı ağırlayabilecek. Ama sorun, bizim hacılarımızın büyük çoğunluğunun ruhsat almayı bekleyen otel ve evlerde kalacak olması." Acente yetkilisi, resmi bir kurum olduğu için Diyanet İşleri Başkanlığı'nın getireceği hacıların kalacağı evlerde iskan ruhsatıyla ilgili şartın aranmadığını; ancak Diyanet'in himayesinde olan seyahat acentelerinden ise bu şartın istendiğini kaydetti: "Diyanet bütün bu süreci biliyordu. Ama müdahalede geç kaldılar. Şimdi bu sıkışık süreçte ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız. Perşembe ve cuma Suudilerin tatil günü, cumartesi, pazar bizim tatil günümüz. Haftaya çarşamba yola çıkması beklenen ilk kafile kutsal topraklara gelemeyecek. Çünkü vizeleri yok." Suudi Hac Bakanlığı yetkilileriyle görüştüklerinde "Bu iş Mekke prensinin dudağından çıkacak iki söze bakıyor. Dışişleri Bakanı ya da Başbakan'ınız devreye girmezse bu işin çözümü çok zor." dediklerini aktaran yetkili, meselenin çözümü için yapılacaklarını şöyle dile getirdi: "Bizim talebimiz önceki yıllarda yapıldığı gibi ve şu anda Diyanet İşleri'ne uygulanan sistemin bize uygulanması, yani otellerle yapılan ikili anlaşmalar baz alınarak Hac Bakanlığı'nın onayına sunulmadan konsolosluklardan vizenin verilmesi. Bu da ancak Başbakan'ın müdahalesi ve Suudi hükümetinin yumuşamasıyla mümkün olabilir."

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Fikret Karaman, sorunun çözümüyle ilgili temasların devam ettiğini; ancak henüz net bir sonuç alamadıklarını söyledi. Diyanet'in de götüreceği hacı adaylarının bir kısmının vize işlemlerinin devam ettiğine dikkat çeken Karaman, seyahat acentelerinin sorununun çözülmemesi durumunda yaşanabilecek sıkıntıları Suudi yetkililere anlattıklarını ifade etti. Dışişleri Başkanlığı, Cidde Başkonsolosluğu, Cidde Din Hizmetleri Ataşeliği'nin Suudi yetkililerle sürekli temas içinde olduğuna işaret eden Karaman "Cidde'de Hac Başkanlığı'nda dün yapılan toplantı sonucu bazı otellerle ilgili sıkıntı aşıldı. Ancak bazı hacı adaylarının kalacağı evlerle ilgili sorunun çözümü için görüşmeler devam ediyor. Vizelerin gecikmesi uçak programının aksamasına yol açabilir. Evler belirli bir süreliğine kiralandığı için konaklama konusunda da sıkıntı yaşanabilir. Bunları yetkililere iletiyoruz. Sıkıntının aşılması için yoğun bir şekilde çalışıyoruz." şeklinde konuştu. Türkiye'den bu yıl yaklaşık 125 bin kişinin hacca gitmesi bekleniyor. Bu kişilerden 75 bini Diyanet kanalıyla, geri kalanları ise seyahat acenteleriyle kutsal topraklara gitmeyi planlıyor.

(Zaman)

muzo
16-11-2006, 17:54
Çeyrek tonluk kadın hastanede
İzmir'de çeyrek tona ulaşan kilosu nedeniyle yatağa, dört duvara mahkum olan ve sonunda dayanamayıp, ‘beni kurtarın’ diyerek İl Sağlık Müdürlüğü'ne başvuran 56 yaşındaki 9 çocuk 11 torun sahibi Saadet Okutulmuş'un arzusu yerine getirildi.


Nesrin COŞKUN'un haberi

Şişmanlar Okulu'nun bulunduğu Ege Üniversite Hastanesi'ne yatırılan Okutulmuş, “Şükür hastanedeyim. Buradan yürüyerek çıkmak istiyorum” dedi. Yatak yüksek geldiği için çıkamayan Okutulmuş refakatçi çekyatında yatarken, Doç. Dr. Ahmet Gökhan Özgen, şişmanlığın temelinde genetik faktörlerin bulunduğunu, tetkiklerin sürdüğünü söyledi.
Kilolarının yemekle ilgisi olmadığını, hormon bozukluğu yüzünden aşırı şişmanladığını savunan Saadet Okutulmuş'un sevki İl Sağlık Müdürlüğü'nce sağlandı. Sevk haberini almasının ardından Altındağ'daki evinin merdivenlerinden sürünerek indiğini ve çocuklarının çabalarıyla hastaneye getirildiğini belirten Okutulmuş Ege Üniversitesi Hastanesi Dahiliye Kliniği'nde tedavi altına alındı. 5 yıl önce işçi emeklisi eşi Mecit Okutulmuş'u kaybeden, yaşları 19- 41 arasında değişen 9 çocuğu bulunan Saadet Okutulmuş, hastaneye geldiğinde de büyük zorluklar çektiğini söyledi.

Ağırlığını kaldıracak tekerlekli sandalye bulunamayan, yatağın yüksek gelmesi yüzünden daha alçak olan refakatçi çekyatında yatan Okutulmuş, hastaneye yatırıldığı için mutlu olduğunu söyledi. Dizlerinde problem, hipertansiyon, kalp rahatsızlıkları bulunduğunu belirten Okutulmuş, aşırı yemek yediği dönemler olduğunu itiraf ederken, “Şimdi yemiyorum” dedi.

“ŞİŞMANLIĞIM AİLEDEN”

Urfa'da yaşayan kızkardeşinin de kendisi kadar olmasa da şişman olduğunu, en az 150 kilo geldiğini, bir oğlunun da kilosunun 100'ün üzerinde olduğunu belirten Okutulmuş, sorunun ailesel olduğunu söyledi. Doktorların her dediğini fazlasıyla yerine getirip iyileşerek ve yürüyerek eve dönmek istediğini belirten Okutulmuş, “Hastanede de yerimden kalkamıyorum. O yüzden tuvalete de gidemiyorum. Sıkıntım büyük. Bana uygun bir tekerlekli sandalye bulunmasını istiyorum. Bu yatakta rahat değilim ama razıyım. Kilo verip, sağlık sorunlarımdan kurtulmak en büyük dileğim. Benim hastanede tedavi altına alınmamı sağlayanlara teşekkür ediyorum” diye konuştu.

TARTAMADIKLARI İÇİN KİLOSU BİLİNMİYOR

EÜ Hastanesi Dahiliye Anabilim Dalı Öğretim üyesi Doç. Dr. Ahmet Gökhan Özgen, hastayı tartamadıkları için kilosunu da bilemediklerini belirtti. Hastayla ilgili tetkiklerinin sürdüğünü kaydeden Doç. Dr. Özgen şunları söyledi:
“Hastanın ailesinde de bu tip obez hastaların olması daha çok ön planda genetik zemini düşündürüyor. Ama tek kökenli değil. Büyük olasılıkla multifaktöriyel obezitesi var. Hipotroidi, yeme davranış bozukluğu var. Obezitenin getirdiği bazı komplikasyonlar var. Henüz diyabet gelişmemiş ama hipertansiyonu var. Eklem, solunum problemleri var. Yapmaya çalıştığımız şöy önce hastanın metabolizmasını düzeltmek. Şu anda yapılacak cerrahi ya da diğer yöntemler hasta için zarar verici olabilir.

Önce metabolizmasını ve solunumunu rahatlatmamız gerekiyor. En azından yüzde 10'luk bir kilo koybıyla bunlarda düzelme olacağı bilinen bir gerçek. Buna uğraşmaktayız. Diğer risk faktörlerinin tedavisine uğraşmaktayız. Daha sonra daha ileri tedavi yöntemlerinden birini seçmeye çalışacağız. Operasyon şu an için bu hastada riskli. Ama gelecekte bu hasta için en uygun yöntem belirgin bir kilo kaybı sağladıktan, operasyona hazır hale geldikten sonra en uygun yöntem gibi duruyor. Tartamıyoruz. Hem yürüyemiyor, tartıya çıkamıyor, onu tartacak aletimiz yok. Baskül lazım. Şu an 200'ün üzerinde. En büyük hatalardan bir tanesi, bir süre koyup hastaya hedef belirlemektir. Genelde de bu hedefler uçuk hedefler oluyor. Bizim için önemli olan acil durumun düzeltilmesi için yüzde 5 ile yüzde 10'luk kilo kaybıdır. İlk hedef, diğer metabolik sorunların halledilmesidir. Ondan sonra başka bir hedef belirleyip tekrar o hedefe ulaşmaya çalışıyoruz. Bu hastaya ‘şu kadar zamanda şu kadar kilo verdiririz’ diye bir hedefimiz yok, olmamalı da zaten. Genel durumu düzeldikten sonra önce balon yöntemini düşüneceğiz herhalde ama bu yöntemin parasını devlet ödemiyor.”

Hürriyet

muzo
16-11-2006, 17:54
Kapkaççıya 48 bin YTL kaptırdı
İstanbul’daki kapkaç olaylarından korkarak Denizli’ye taşınmaya karar veren genç kadının, elinden bıçakla yaralandıktan sonra içinde 48 bin YTL bulunan çantası kapkaç yöntemiyle çalındı.


Alınan bilgiye göre, Suna ve Recep Yıldırım çifti, yaşadıkları İstanbul’dan son zamanlarda yaşanan kapkaç olayları nedeniyle Denizli’ye taşınmaya karar verdi. Eşinin doğum yeri olan Denizli’ye gelen ve ev kiralayan Suna Yıldırım (30), bu kente taşınmak için hazırlık yapmaya başladı.
Suna Yıldırım, halen İstanbul’da bulunan eşi Recep Yıldırım’a para havale etmek için bugün Kaleiçi’ndeki bir bankanın şubesine gitti. Burada kendisinden havale masrafı istenmesi üzerine, hesaplarının bulunduğu başka bir bankanın şubesine gitmek üzere yola çıktı.
Birinci Sanayi Sitesinde hesabı bulunduğu bankanın şubesine 30 metre kala, henüz kimliği belirlenemeyen kişi ya da kişiler, Yıldırım’ı elinden bıçakla yaralayarak, içinde 48 bin YTL bulunan çantasını alarak kaçtı. Yıldırım, elindeki yaranın tedavisi için ambulansla Denizli Devlet Hastanesine götürüldü.
Tedavisinin ardından ifadesi alınan ve olay yerine götürülerek kapkaçın nasıl yaptırıldığı anlattırılan Yıldırım, geçirdiği şok nedeniyle eşkal veremedi.
Polis yetkilileri, olayla ilgili soruşturmanın başlatıldığını kaydettiler.

muzo
16-11-2006, 18:14
Eşini 14 yerinden bıçakladı Bursa'da bir kişi, ailevi nedenlerden dolayı tartıştığı eşini 14 yerinden bıçakladı. Ağır yaralanan Züleyha E, olay yerine gelen “112 Acil Servis” ekiplerince Çekirge Devlet Hastanesine kaldırıldı.


Bursa Emniyet Müdürlüğünden alınan bilgiye göre, Hüdavendigar Mahallesi'nde oturan Halit E (30), ailevi nedenlerden dolayı eşi Züleyha E. (24) ile tartışmaya başladı.

Tartışmanın kavgaya dönüşmesi sonucu Halit E, eşini 14 yerinden bıçaklayarak kaçtı. Ağır yaralanan Züleyha E, olay yerine gelen “112 Acil Servis” ekiplerince Çekirge Devlet Hastanesine kaldırıldı.

Çekirge Polis Merkezi ekipleri tarafından yakalanan Halit E, sorgulamasının ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

Eşinden boşanmak istediği öne sürülen Züleyha E'nin, hayati tehlikeyi atlatamadığı, olayla ilgili soruşturmanın sürdüğü bildirildi.

AA

muzo
16-11-2006, 18:15
ATM'den 100 bin YTL çalındı Batman Devlet Hastanesi bahçesindeki bir bankaya ait ATM'yi gece oksijen kaynak makinesi ile kesen hırsızlar, 100 bin YTL'yi alarak kaçtı.


Hastane bahçesindeki bir bankaya ait ATM'yi dün gece geç saatlerde oksijen kaynak makinesi ile kesen hırsızlar, 100 bin YTL parayı alarak kaçtı. Hastanesi görevlilerinin maaşlarının yatırıldığı gün hırsızlık olayının görüldüğü belirtilirken ATM'de parmak izlerini belirlemek için polisler soruşturmayı sürdüyor. Hırsızların aynı yerdeki bir başka bankadaki ATM'nin güvenlik kamerasına daha yakın olması nedeniyle buraya dokunmadığı, diğer bankaya ait ATM'yi daha rahat soydukları bildirildi.