PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Prekazi o golü hiç unutamıyor...Video



Roc72
03-04-2007, 23:31
Only the registered members can see the link Only the registered members can see the link
Denizliye veryansın eden Bay Frikik Prekazi, en çok Hasan Şaşa üzülüyor. H. Şükür için ise Bizimle oynasaydı neler yapardı neler! diyor... O golü ise hiç unutamıyor...

Türk futbol tarihinde apayrı bir yere sahiptir 15 Mart 1989 günü... O gün Türk futbolunun özgüvenden mahrum geçmişinin üzerine sünger çekilmeye başlandığı gündü. Kölnde binlerce gurbetçinin desteklediği G.Saray, Monacoyu Şampiyon Kulüpler Kupası Çeyrek Finalinde saf dışı etmişti. Cevat Prekazinin Monaco ağlarına bıraktığı unutulmaz golün tarihte yerini aldığı gündü o gün. G.Saray 1-0 kazandığı ilk maçın rövanşında cezası sebebiyle rakibini Kölnde ağırlıyor. İlk yarı 0-0 sona eriyor. İkinci yarı 59. dakikada Tanju rakip yarı alanında düşürülüyor. Hakem faulü veriyor. Prekazi, vuruş noktasına gelirken bir yandan da kaleye bakıyor mesafeyi ölçercesine. Arkadaşlarının pozisyon almasına fırsat vermeden 7-8 adım geriye açılıyor. Sonra bir hışımla topun üzerine geliyor. Sol ayağının üzeriyle tam ortasına vuruyor. Meşin yuvarlak yerden bir karış yükseklikte yaklaşık 35 metre uzaklıktaki kaleye, bir milim yalpa yapmadan ok gibi gidiyor ve kalecinin solundan filelerle kucaklaşıyor. Maç 1-1 bitiyor. G.Saray Şampiyonlar Liginde yarı finale yükseliyor.



TOP NASIL GİTTİ, BEN DE ANLAMADIM

Bu tarihî gole imzasını atan Cevat Prekazi, tam 315 kez G.Saray formasını terletmişti. Geçtiğimiz günlerde Türkiyeyi ziyaret ettiğinde buluştuk Prekazi ile. Bismillah demeden o golü anlattı bize. Sinirli Arnavut ve Bay Frikik lakaplı efsane futbolcu: Bunca yıl geçti, herkes hâlâ aynı soruyu soruyor: Nasıl bu golü attın? 100ün üzerinde frikik golüm var. Hepsini anlatabilirim; ama bunu anlatamam. Bu gerçekten çok farklıydı. Top yerden bir karış yükseklikten gitti. Nasıl gitti bilmiyorum; ama çok güzel oldu. Prekazi sık sık geliyor Türkiyeye. Dostları, akrabaları var burada; bir de onu hiç unutmayan G.Saray taraftarı: Hâlâ benden imza alıyorlar. Bunca yıl geçmesine rağmen beni unutmadılar. Ben de onları unutmadım. Bu ilgiyi, bu sevgiyi kim unutabilir ki?

Priştine yakınlarındaki Mitrovitsa kasabası sokaklarında başlar Prekazi futbola. İki abisi de futbolcudur; ama profesyonellikle 18 gibi geç denebilecek bir yaşta tanışır. Buna rağmen profesyonel olduktan 8 ay sonra Yugoslavya Milli Takımına seçilir. Yetenekleridir onu altyapısız bir şekilde yükselten. Daha sonra Partizana transfer olur. Oradan da Hajduk Split takımına. Bugün Hırvatistan sınırları içinde kalan Hajduk Splitte UEFA Kupası yarı finali görür. 27 yaşında futboldan koparak ABDye gider, orada futsal oynar.

Amerikada 5 ay kaldıktan sonra da Türkiye macerası başlar. Ona Türkiye kapılarını bir dönem H.Splitte beraber oynadığı Simoviç açacaktır: 1984 senesinde G.Sarayın hocası Tomislav İviçti. O Simoyu transfer etti. Bir sene sonra Amerika dayken Simoviç aradı. G.Saraydan bahsetti. Taraftarlardan, ilgiden, sevgiden. Sonra da bana Burada oynamak ister misin? diye sordu. O sıralar ben de kendimi sorguluyordum. Neden Amerikaya geldim diye. Futbolu da özlemiştim. Oynarım dedim.

Soluğu Türkiyede alır Prekazi. Hem futbola olan özlemi hem de G.Sarayın başında Jupp Derwallin olması tercihinde etkili olur. Geldiğinde Türkiye gerçekleri onu hayrete düşürür. Profesyonelliğin psinin olmaması yüzündendir onun yaşadığı ilk şok: Futbolcular sanki mahalle takımında oynuyor gibiydi. Maçı düşünen yoktu. Maçtan bir saat önce maçı düşünmeye başlıyorlardı. Maç bitiyor, kimsenin umurunda değildi. Galip mi mağlup mu olmuşuz, arada hiç fark yoktu.

ANTRENÖR BİLGİSİZ, YÖNETİCİ REKLAM PEŞİNDE

O yıllar bu sorunu çözmek için Derwall ile sürekli konuştuklarını anlatıyor. Simoviçin de altyapısı iyiydi. Bir de Erdal vardı. Almanyadan gelmiş. Onlarla birlikte sürekli konuşurduk. Takımdaki pek çok şeyi değiştirmek istiyorduk. Böylece işe koyulduk. diye anlatıyor Türkiyedeki ilk dönemini. Türk futbolunun bugünlere gelmesine de şaşırmıyor. Ben 20 sene önce bugünün geleceğini söylüyordum. Ama şimdi yine bir düşüş var Türk futbolunda. Tekrar geriye doğru bir gidiş başladı. Dünya Kupasına katılamadı Türkiye. Bu çok büyük bir utanç bence. İsviçre maçında olaylar çıktı. Türkiye nerede hata yaptığını araştırmalı. Yoksa gelecek günler daha da kötü olabilir. diye uyarmayı da ihmal etmiyor.

Prekazi bugünkü yapı için ise hem Türk antrenörlere hem de kulüp yöneticilerine kızıyor. Ona göre ülkemizde işi bilen çok az antrenör var. Hele hocaların bir takımı alıp iki üç ay çalıştırdıktan sonra bırakmalarına ne demeli: İki üç kuruş para kazanmak için herkes birbirinin ipini çekiyor. Bana kızacaklar bunları söylediğim için; ama kızsınlar. Düşünsünler& Yöneticilere de kızıyorum. Onlar da reklam yapıyor. Kulüpleri kendi çıkarları için kullanıyorlar. Olan Türk futboluna oluyor.

Tekrar eski günlere gidiyoruz Prekazi ile. O tarihî Monaco maçından bahsederken şu tespiti de yapıyor: Biz çıtayı yükselttik. Oralara kadar geldik o zamanlar. Türk futbolunun temelini attık demiyorum ama en önemli kilometre taşını biz ördük o yıllarda. G.Saray ördü. Tarih yazdıklarını söyleyen Prekazi, o yıllara ait bir not daha düşüyor: O zamanlar Türkiyede F.Bahçenin taraftarları daha çoktu. Biz yarı finale çıktıktan sonra yeni bir moda başladı. G.Saray modası. Artık insanlar bize gönül vermeye başladı. Avrupadaki Türklerin neredeyse tamamı G.Saraylı oldu.

TUGAYLA YAKINDAN İLGİLENDİM

100ün üzerinde frikik golü olan Arnavut futbolcu, Bay Frikik lakabını ayağının hakkıyla almıştı. Bu yeteneğini çok çalışmaya ve Partizan takımında kendisiyle özel olarak ilgilenilmesine borçlu olduğunu belirtiyor. Söz ilgilenmekten açılmışken onun da G.Sarayda yakından ilgilendiği oyuncular olmuş. Bunlardan biri bugün İngiltere nice gence taş çıkartarak top koşturan Tugay Kerimoğlu: Onun eğitiminde büyük payım var. Tugay PAF takımındaydı. Derwalle onu kadroya alması için tavsiyede bulundum; o da aldı. Tugay her idmandan sonra bir şeyler sorardı. Ben de elimden geldiğince ona bir şeyler öğretmeye çalıştım. İdmandan sonra da çalışırdı. Genç futbolculara tavsiyem, ağabeylerinden bir şeyler öğrenmeye çalışsınlar. Soru sormaktan çekinmesinler. Antrenörler her şeyi öğretecek vakit bulamayabilir.

G.Saraya ilk geldiği yıl averajla şampiyonluğu kaçırdıklarını anlatıyor Prekazi. Derwallin disiplinden taviz vermediğini ve futbolu çok iyi bildiğini, takımdaki tecrübeli oyuncuların fikirlerinden yararlandığını belirtiyor. Bana sinirli Arnavut sen iyi oyna, kazanırız derdi. Biz iyi takımdık. İkinci sene şampiyon olduk. Erdal, Uğur, Tanju, Cüneyt, İsmail kaliteli oyunculardı.

TEŞVİK PRİMİNE ŞAHİT OLDUM

İkinci sene şampiyonluk için Beşiktaşla çekiştiklerini anlatıyor. O sezonun son 4 haftasında yaşadıklarını da unutamıyor. Arnavut futbolcu, Bir gitti, bir geldi. dediği şampiyonluğun son anda kazanılmasını İnanılmazdı diye yâd ediyor. Peki Beşiktaşı yenen Malatyasporlu oyunculara Galatasaraylı yöneticilerin teşvik primi olarak Tofaş otomobil verdiğinden haberi olmuş muydu Prekazinin? Onu dinliyoruz: Türkiyede her zaman olan şeylerdi. O yıllar göndermeyen mi vardı? Gözlerimle gördüğüm bir olayı anlatayım size. Biz Eskişehirle oynayacaktık. Sahada ısınırken Eskişehir soyunma odasına bir adam girdi. Elinde çanta vardı. Çantada da para. Beşiktaşın adamıydı o adam. Ama bu mühim değil. Biz çıktık oynadık ve kazandık. Kendisine asla teşvik teklifi gelmediğinin de altını çiziyor Prekazi. Rahmetli babam verse kabul etmezdim. Benim fiyatım yok. diyor keskin bir ses tonuyla.


Prekazi takım arkadaşları içinde Tanjuya ayrı bir paragraf açıyor. İdmanlardan sonra onunla özel çalışmalarımız oldu. Ortalar yapardım ona. Tanju inanılmaz bir golcüydü. Topu kafayla istediği yere gönderiyordu. Prekazinin hocalarıyla diyaloğu, Derwallin yerine Mustafa Denizlinin takıma gelmesiyle de devam etti. Ama zamanla Denizli ile arası açıldı. Buna rağmen Denizli, Monocodan sonra G.Sarayın yarı finaldeki rakibi Romanyanın Steau Bükreş takımı hakkında bilgi alması için de Prekaziyi görevlendirdi. Steauda benim Yugoslavyadan arkadaşım oynuyordu. Birkaç ay önce takımdan ayrılmıştı. Ben de Belgrada giderek, ondan bilgiler alıp rapor halinde Denizliye verdim. İlk maçta defans yapmalıydık. Bunun için de bana göre Tanju yedek kalmalıydı. Ama Denizli beni dinlemedi. Açık futbolu tercih etti. 4-0 yenildik. Eğer Simoviç gününde olmasaydı 14-0 olurdu. Prekazi o gün için hâlâ iç çekiyor. Çünkü ona göre Denizlinin hataları finalden etmişti G.Sarayı: İlk maçta Muhammed oynasaydı diye düşünürüm hâlâ. O, Hagiyi tutacaktı. Hagi çok etkiliydi. O maçta onu tutma görevini Erhana verdi ama Erhanın işi değildi bu. Olmadı tabii.

Denizlinin kapasitesiyle kariyerinin doğru orantılı olup olmadığına ilişkin soruya ise bakın nasıl cevap veriyor: O çok şanslıydı. Ve adamları vardı. Hâlâ adamları var. Onu tutan, onu bir yerlere itenler. Antrenör olarak bence hiçbir şey bilmiyor. İdmanda çift kale ve şut çalışması dahi olmazdı. Şimdi nasıl takım çalıştırıyor, bilmiyorum. Bizim dönemimizde çalışmadan, hiçbir şey yapmadan şampiyon oldu. Şans.

Denizli ile ilgili eleştirileri bitmek bilmiyordu Prekazinin. Mustafa Denizlinin başarısıyla değil korunarak yükseldiğini düşünen Arnavut futbolcuya Peki Denizli, F.Bahçede de mi şansla şampiyon oldu? diye soruyoruz. F.Bahçeyi, G.Sarayı çalıştırdığın zaman zaten şanslısın. Şampiyonluk şansın çok yüksek. Hakemler de seni tutuyor. Bana göre şampiyonluklara Denizlinin katkısı şu kadar bile yok (Parmağının yarısını gösteriyor). Biz o zaman çok bütünleşmiş bir takımdık. Git; o günler beraber oynadığımız futbolcu arkadaşlarıma sor. Eğer kalplerindekini ifade ederlerse, sana garanti veriyorum hepsi benim gibi söyleyecekler. Ben doğru sözlüyüm. Kimseden korkmam. diyor Prekazi. Doğru sözlü olmasının zararını da gördüğünü belirtiyor. Ama fark etmez. Ben temiz. O önemli. Kalp önemli. Herkes kendini tanıyor. diye de ekliyor epey öğrendiği Türkçesiyle. Derwallin sinirli Arnavut diye çağırdığı Prekazi, bu yönünü de inkar etmiyor. Rahmetli babam hariç herkese cevap veririm diyor. G.Sarayda bu yüzden kavga ettiği de olmuş&

Konu yine Denizliye geliyor. O meşhur Neuchetel Xamax maçlarında da mı Mustafa Denizlinin payı yoktu? diye soracak oluyoruz: 3-0 yenildikten sonra ben de 5-0 kazanırız dedim. N.Xamaxta Yugoslav Milli Takımından arkadaşım oynuyordu. Maçtan sonra yanına gittim. Göreceksiniz İstanbulda size 5 atacağız dedim. Ama Mustafa Denizlinin de bunu söylemesi iyi oldu. Çünkü futbolcuları gaza getirmenin başka yolu yoktu.

Denizliyle ilgili söyleyecekleri bitmemişti: Tamam o maçta öyle bir drama yaptı ve tuttu. Ya F.Bahçe ile oynadığımız kupa maçı? İlk yarı 3-0 galibiz. İyi hoca olsa o maçı 4-3 kaybetmezdik. Denizli ikinci yarı bize açık futbol oynattı. Biraz temkinli olsak, tarihî galibiyeti biz alacaktık..

Prekaziye, Türkiyeye geldiği dönemde Avrupada oynayacak Türk futbolcusu var mıydı diye soruyoruz. Yusuf diyor hiç düşünmeden: Bence o Avrupanın her takımında oynardı. Ama hiçbir yere gidemedi. Ona çok üzüldüm. Tanjuyu bu kadar çok beğenmesine rağmen onun Avrupada oynayabilecek kapasitesi olmadığını da çekinmeden söylüyor Bay Frikik. Belki Rıdvan da Avrupada oynardı. diyor. Bir de Hasan Vezir. Çok iyi golcüydü. Onda da meziyetler vardı. Ama gitmedi, gidemedi.

HAKAN ŞÜKÜR KENDİNİ HARCADI

Ve yeniden bugüne geliyoruz. G.Saray takımının tarihe geçen bir başka oyuncusu Hakan Şükürle oynamak ister miydi Prekazi? İstemez olur muydum. Benimle oynamasını çok istediğim oyuncuların başında gelir o. diyor. Hakan Şükür benim zamanımda olsaydı neler yapardı, neler. diye de ekliyor. Arnavut futbolcu, Hakanın kendi kendine haksızlık ettiğini düşünüyor: O kendini harcadı. Çok koştu. Bu kadar da olmaz yani. Ben olsam izin vermezdim bu kadar koşmasına. Geri, ileri, geri, ileri, hep sprint vaziyette. Sen gol at kardeşim. O çok kuvvetli olduğu için bu kadar dayandı.

Bir de Hasan Şaşa söyleyecekleri var efsane oyuncunun. Dünyanın her ülkesinde, her takımında oynayabilirdi Dünya Kupasında o performansı gösterdikten sonra. Böyle futbolcu Avrupada bulamazsın. Onu şimdi G.Sarayda seyrediyorum. Hiçbir şey oynamıyor. Koşuyor, koşuyor bütün topları karşı takıma veriyor. Böyle mi olmalıydı? Dünya Kupasından sonra herkes ona hayran kaldı. Bütün dünyanın gözleri oradayken Brezilyaya neler yaptı. Bunu ancak iyi futbolcu yapar. Süper bir çocuk. Ama şimdi nerede Hasan? Çok üzülüyorum. Canım acıyor onu böyle görünce.

G.Saraya bunca yıl hizmet etmesine rağmen kulübün kendisine jübile yapmamasına ise üzülmediğini belirtiyor Prekazi: Ama Ali Sami Yende futbolu bırakmayı çok isterdim. Olmadı. Ne yapalım? G.Sarayda zevkle oynadığını, Sarı-Kırmızılı takımı hiçbir zaman unutamayacağını anlatan Prekazi, sözlerini şöyle bitiriyor: Bana Türkiyede her zaman kapılar açık. Benim için bu önemli. Demek ki hâlâ burada yaşıyorum. Bunun fiyatı yok, anlıyor musun?

engin 35
04-04-2007, 00:01
çok güzel ve düşündürücü bir söyleşi olmuş,eline sağlık ,teşekkürler.

tike®
04-04-2007, 00:18
Vay be ne futbolcuydu 100 yıl daha attığı gol unutulmaz gercektin

akcayhalil
04-04-2007, 00:24
O golü bütün türkiye unutamadıki...

easypump
04-04-2007, 12:32
paylaşım için teşekkürler

YANSIMA_38
04-04-2007, 19:03
slm aynen arkadaslar o gol baskaydı :) ve prekazıde

hallederiz
07-04-2007, 08:38
zaten unutulabilecek bir gol değilki