umsado
14-01-2006, 23:51
Onlara delillerimizi hem ufuklarda hem kendi benliklerinde göstereceğiz. Ta ki onun gerçek olduğu kendilerine apaçık belli olsun. Efendinin her şeye tanık olması yetmez mi?
41 Fussilet Suresi 53
Ayette "benlik" diye çevirdiğimiz kelimenin Arapçası "nefs"tir. Türkçe'de bu kelimenin ifade ettiği anlama karşılık "can, ruh" gibi kelimeleri de kullanmaktayız. Kuran'da bu kelime birçok yerde geçer ve bizim maddi bedenimizin dışında olan fakat maddi bedenimizle bütünleşmiş olan özümüzü ifade etmek için kullanılır. Kuran, öldüğümüzde nefsimizin alınacağını söyler. (Türkçe'de biz bunu ruhun alınması şeklinde ifade ediyoruz. Kuran'da ruh kelimesi geçmekle beraber Türkçe'de bizim kullandığımız ruh kelimesi Arapça'da nefis kelimesine karşılık gelmektedir.) Kuran nefsi bizim bilinç halimiz, benimizin özü olarak takdim eder. öyle ki uyuduğumuz zaman da nefis maddi vücudumuzda değildir. (Bakın 39Zümer Suresi 42) Buna karşılık nefis, maddi vücudumuzla tamamen bütünleşmiş olarak vardır; yaptığımız iyilik ve kötülükleri meydana getiren nefis denen benliğimiz, bilincimizdir.
Şuursuz, bilinçsiz, %99'u boşluk olan atomların görme, işitme, düşünme gibi bilinçli hareketler sergilemesinin vücudumuzun maddi yapısıyla açıklanamayacağını, bunun ancak maddi varlığımız dışında bir benlik (nefis, ruh) ile açıklanabileceğini ileride yazacağımız kitapta uzunca bir şekilde incelemesi ve zihin felsefesinden, kuantum teorisine kadar son asırda gelişen birçok bilim dalını bu bağlamda irdelemeyi düşünüyoruz. Bu konu kitabımızın hacmini ve konu sınırlarını çok aştığı için şimdilik bu konuya girmiyoruz.
Kitabımızın bu bölümünde ele almak istediğimiz konu ayette benliklerimizde (nefislerimizde) deliller olduğunun vurgulanmasıdır. Kuran "ufuklarda" ifadesiyle dış dünyada delillerin varlığından bahsettiği gibi, benliğimizi dış dünyada gördüğümüz maddi objelerden ayırarak onda da deliller olduğunu özellikle vurgulamaktadır. Felsefede ontolojik deliller diye ifade edilen deliller, apriori diye ifade edilen duyu deneyine hiç başvurmadan yalnız akıldan ve aklın etkinliğinden türetilen bilgiler, Kuran'ın işaret ettiği benliklerimizdeki (nefislerimizdeki) delillere örnektir. Daha önce incelediğimiz mucizeler; uydu, teleskop, mikroskop, denizaltı, vb. olmadan, fizik, kimya, biyoloji bilimleri son asırdaki seviyesine gelmeden söylenmesi mümkün olmayan bilgilerle ilgilidir. Bu bölümde incelediğimiz ifade ise felsefi bir kültürün, zengin bir düşünce yapısının olduğu bir ortamda söylenebilecek bir sözdür. Peygamberimiz'in kabilesi ticaretle, hayvancılıkla uğraşan insanlardı. Peygamberimiz, ne antik çağdaki Platon'un Akademiya'sı, ne de modern çağdaki Kartezyen okulları gibi düşünce hayatının renkli ve canlı olduğu bir ortamda bulundu. Bu yüzden dış dünyada görünen deliller dışında, insanın kendi benliğinden gelen deliller olabileceğinin ayrı ayrı söylenmesi, Peygamberimiz'in bulunduğu ortam ve şartlar içinde dikkate değerdir.
Serkan Yılmaz'a tşk.
41 Fussilet Suresi 53
Ayette "benlik" diye çevirdiğimiz kelimenin Arapçası "nefs"tir. Türkçe'de bu kelimenin ifade ettiği anlama karşılık "can, ruh" gibi kelimeleri de kullanmaktayız. Kuran'da bu kelime birçok yerde geçer ve bizim maddi bedenimizin dışında olan fakat maddi bedenimizle bütünleşmiş olan özümüzü ifade etmek için kullanılır. Kuran, öldüğümüzde nefsimizin alınacağını söyler. (Türkçe'de biz bunu ruhun alınması şeklinde ifade ediyoruz. Kuran'da ruh kelimesi geçmekle beraber Türkçe'de bizim kullandığımız ruh kelimesi Arapça'da nefis kelimesine karşılık gelmektedir.) Kuran nefsi bizim bilinç halimiz, benimizin özü olarak takdim eder. öyle ki uyuduğumuz zaman da nefis maddi vücudumuzda değildir. (Bakın 39Zümer Suresi 42) Buna karşılık nefis, maddi vücudumuzla tamamen bütünleşmiş olarak vardır; yaptığımız iyilik ve kötülükleri meydana getiren nefis denen benliğimiz, bilincimizdir.
Şuursuz, bilinçsiz, %99'u boşluk olan atomların görme, işitme, düşünme gibi bilinçli hareketler sergilemesinin vücudumuzun maddi yapısıyla açıklanamayacağını, bunun ancak maddi varlığımız dışında bir benlik (nefis, ruh) ile açıklanabileceğini ileride yazacağımız kitapta uzunca bir şekilde incelemesi ve zihin felsefesinden, kuantum teorisine kadar son asırda gelişen birçok bilim dalını bu bağlamda irdelemeyi düşünüyoruz. Bu konu kitabımızın hacmini ve konu sınırlarını çok aştığı için şimdilik bu konuya girmiyoruz.
Kitabımızın bu bölümünde ele almak istediğimiz konu ayette benliklerimizde (nefislerimizde) deliller olduğunun vurgulanmasıdır. Kuran "ufuklarda" ifadesiyle dış dünyada delillerin varlığından bahsettiği gibi, benliğimizi dış dünyada gördüğümüz maddi objelerden ayırarak onda da deliller olduğunu özellikle vurgulamaktadır. Felsefede ontolojik deliller diye ifade edilen deliller, apriori diye ifade edilen duyu deneyine hiç başvurmadan yalnız akıldan ve aklın etkinliğinden türetilen bilgiler, Kuran'ın işaret ettiği benliklerimizdeki (nefislerimizdeki) delillere örnektir. Daha önce incelediğimiz mucizeler; uydu, teleskop, mikroskop, denizaltı, vb. olmadan, fizik, kimya, biyoloji bilimleri son asırdaki seviyesine gelmeden söylenmesi mümkün olmayan bilgilerle ilgilidir. Bu bölümde incelediğimiz ifade ise felsefi bir kültürün, zengin bir düşünce yapısının olduğu bir ortamda söylenebilecek bir sözdür. Peygamberimiz'in kabilesi ticaretle, hayvancılıkla uğraşan insanlardı. Peygamberimiz, ne antik çağdaki Platon'un Akademiya'sı, ne de modern çağdaki Kartezyen okulları gibi düşünce hayatının renkli ve canlı olduğu bir ortamda bulundu. Bu yüzden dış dünyada görünen deliller dışında, insanın kendi benliğinden gelen deliller olabileceğinin ayrı ayrı söylenmesi, Peygamberimiz'in bulunduğu ortam ve şartlar içinde dikkate değerdir.
Serkan Yılmaz'a tşk.