PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Cennette Müminlerin Yaşadiklari Yerler



umsado
14-01-2006, 23:53
CENNETTE MÜMİNLERİN YAŞADIKLARI YERLER
Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaadetmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. (Tevbe Suresi, 72)

Müminlerin dünya hayatlarını geçirdikleri evler, daha önce de belirttiğimiz gibi "içinde Allah'ın adının anılmasına izin verdiği" (Nur Suresi, 36) mekanlardır ve yine Allah'ın emri doğrultusunda tertemiz tutulan, özen gösterilen yerlerdir. Cennet evleri de bunun benzeri olarak yine, müminlerin Allah'ı andıkları ve O'na şükrettikleri tertemiz mekanlardır.

Müminlerin yaşadıkları güzel meskenler, evler, köşkler bir önceki bölümde tasvir edilen doğal güzelliklerin içinde kurulmuş olabileceği gibi, bunların son derece modern, üstün bir teknolojiye ve estetik mimariye sahip şehirlerde inşa edilmiş olması da mümkündür.

Kuran'da sözü geçen evler, genellikle doğal güzelliklerin içine inşa edilmiştir. Bunu bildiren bir ayet şöyledir:

Ancak Rablerinden korkup-sakınanlar ise, onlara yüksek köşkler vardır, onların üstünde de yüksek köşkler bina edilmiştir. Onların altında ırmaklar akmaktadır. (Bu), Allah'ın va'didir. Allah va'dinden dönmez. (Zümer Suresi, 20)

Köşklerin yükseklerde olması karşılarındaki ve aşağılarındaki manzara seyredilirken, görüntüye çok sayıda detay girmesini sağlar. Böylece birçok güzelliği aynı anda algılama imkanı doğar. Yükseklik değiştikçe görüntünün güzelliği de değişir. Her metre farkta görünen güzelliklerin boyutu bir öncekiyle aynı olmayacaktır. Cennette bazı köşkler daha yüksekte, bazıları daha alçakta olabilir, böylece her birinin manzarasının ve dolayısıyla buralardan alınacak zevklerin farklı olması mümkün olacaktır.

Ayette bahsedilen, yüksek yerlerde kurulmuş köşklerin altlarından sular akar, bu manzarayı seyretmek için geniş pencereli ya da dört bir tarafı camlardan inşa edilmiş salonlar olabilir. Böylece insan ruhunun en çok zevk alacağı şekilde döşenmiş evlerde, tahtlar üzerinde yaslanırken, ve en güzel meyvalar ve içeceklerle rızıklandırılırken müminler, yükseklerden bakarak birbirinden muhteşem manzaraları da seyretme zevkini tadarlar.

Köşklerin tasarımı ve döşenmesi en kaliteli malzemeyle, en uyumlu renklerle yapılmıştır. Rahat koltukları, karşılıklı oturulan tahtları vardır. "Özenle işlenmiş mücevher tahtlar üzerindedirler. Karşılıklı yaslanmışlardır." (Vakıa Suresi, 15-16) ve "özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanmışlardır..." (Tur Suresi, 20) şeklindeki ayetlerden de anlaşılacağı gibi tahtlar zenginlik, ihtişam ve kudret sembolüdür. Allah sonsuz cennet nimetlerini nasip ettiği müminlere böylesini layık görmüştür. Onlar cennetteki tahtlar üzerinde kurulup yaslanırlar. Bu ortamda müminler sürekli Allah'ı anarlar.

Adn cennetleri (onlarındır); oraya girerler, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler. Ve orada onların elbiseleri ipek(ten)dir. Derler ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamdolsun; şüphesiz Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir. Ki O, bizi Kendi fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi; burada bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz." (Fatır Suresi, 33-35)

İhtişamlı tahtlar üzerinde oturan müminler çevrelerini “bakıp-seyretmektedirler.” (Mutaffifin Suresi, 23) Dünyada gördüğü güzel bir manzaranın, güzel bir görüntünün karşısından ayrılmak istemeyen insan için cennetteki muhteşem manzaraların ve güzelliklerin yalnızca seyredilmesi bile görsel bir ziyafet, büyük bir nimettir. Müminlerin bakıp seyrettikleri bir eğlence ya da bir şölen de olabilir.

Dünyanın yaratılışından yokoluşuna kadar yaşamış ya da yaşayacak müminlerle bu zevkleri ve güzellikleri paylaşmak da sadece cennete has bir nimettir. Örneğin Hz. Musa ile, Hz. İsa ile ya da diğer salih müminler ve sahabelerle karşılıklı tahtlarda oturup sohbet etmek, birlikte Allah’ı anmak dünyada nasip olabilecek bir zevk değildir, bu zevk ancak cennete mahsustur.

Cennette müminlerin her diledikleri şey yaratılacaktır. Allah dileklerinin kendilerine ulaştırılması için özel hizmetkarlar görevlendirmiştir. Ayette şöyle geçer:"Kendileri için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl." (Tur Suresi, 24) Bir başka ayette de bu durum şöyle ifade edilir: "Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır durur, sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın." (İnsan Suresi, 19)

Allah'ın cennetine layık kıldığı müminler son derece değerli ve seçkin insanlardır. Müminlerin hizmet edilen, "ikram görenler" (Saffat Suresi, 42) konumunda olmaları da Allah'ın onlara verdiği değeri gösterir. Müminlere hizmet etmeleri için yaratılan hizmetkarlar müminlerin arasında dönüp dolaşırlar, müminlerin bir dediği iki edilmez. Sürekli, kesintisiz bir hizmet ve ikram yapılır. Kuran'da cennettekilere hizmet için yaratılmış civanlardan şöyle bahsedilir:

Kendileri için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) 'sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırılpırıl.' (Tur Suresi, 24)

Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır-durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın. (İnsan Suresi, 19)

Cennette müminlerin dilediklerinin anında sebepsiz yaratılmasının yanısıra, nimetlerin böyle kusursuz bir hizmet ve ikram içinde sunulmaları da görkemli bir güzellik oluşturur. Hizmette kullanılan eşyalar da çok değerli, kaliteli ve gösterişlidir. Ayetlerdealtın ve gümüş kullanıldığı anlatılır:

Çevrelerinde gümüşten billur kaplar, kupalar dolaştırılır. Gümüşten billur kaplar ki, onları belli bir ölçüyle tesbit etmişlerdir (İnsan Suresi, 15-16).

Onların etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız. (Zuhruf Suresi, 71).

Müminlerin dünyadaki çabalarından biri de dünya hayatındayken Kuran'da tarif edilen cennet nimetlerine, cennet hayatına yakınlaşmaktır. Cennetteki kıyafetlerin, elbiselerin ve kumaşların mükemmelliğini ayetlerden öğrenmekteyiz. Dünyada Allah giyinmeyi insanlara öğreterek onların bu sayede hem örtünmelerini hem de şık ve estetik olmalarını sağlamıştır. Bu durumu açıklayan bir ayet şöyledir:

Ey Ademoğulları, Biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size ‘süs kazandıracak bir giyim’ indirdik (varettik). Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. (Araf Suresi, 26)

Allah "Ey Ademoğulları, her mescid yanında ziynetlerinizi takının. Yiyin, için ve israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez." (Araf Suresi, 31) ayetiyle iman edenlere şık ve temiz kıyafetler giymelerini tavsiye etmiştir. İşte cennette müminlere giydirilecek kıyafetler de, dünyadakilerden kat kat ihtişamlı ve gösterişli olacaktır.Kuran'da özellikle cennette bulunan iki kumaşa dikkat çekilmiştir: İpek ve atlas. Bir ayette cennettekiler için "hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyinirler" (Duhan Suresi, 53) denmiştir. Bu iki kumaş da dünya standartlarında az bulunan, pahalı ve çok kaliteli kumaşlardır. Bunlardan yapılan elbiseler de giyen kişiye estetik bir zevk vereceği gibi seyreden kişiye de çok büyük bir zevk verecektir. Bu elbiselerin güzelliği ve ihtişamı, onları taşıyanların güzelliği ve kusursuzluğu ile bütünleşir ve ortaya muhteşem bir manzara çıkar.

Elbette ki, cennetteki kumaşların ve kıyafetlerin hepsi bu ikisiyle kısıtlı değildir, Allah bu büyük mükafatı nasip ettiği müminlere daha nice güzel kumaşlardan nice güzel elbiseler giydirecektir. Öyle ki, bizim henüz bilmediğimiz kumaş cinslerinden, henüz bilmediğimiz modellerde elbiseler de orada var edilebilir.

Kuran bize, bu güzel elbiselerin bazı takılarla süslendiğini ve gösterişlerinin artırıldığını haber verir. Bu takılardan özellikle dikkat çekilenler altından ve gümüşten bilezikler ve incilerdir. Örneğin, Hac Suresi 23. ayette "...orada altın bileziklerle ve incilerle süslenirler, oradaki elbiseleri ipek(ten)dir" şeklinde bildirilmektedir. Bir başka ayette ise "Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir..." (İnsan Suresi, 21) şeklinde bildirilir. Böylece güzel kıyafetler güzel takılarla tamamlanmış ve müminlerin zevkine sunulmuştur.

Cennetteki malzemenin temeli "çeşit çeşit incelik" ve "çarpıcı güzellikler"dir. Bunlar Allah'ın sonsuz ilminin ve sanatının birer yansımasıdır. Örneğin tahtlar mücevherli, yükseklere kurulmuş ve özenle dizilmiştir. Kıyafetler ipekten ve atlastandır. Altın ve gümüş takılar bu kıyafetleri süslemektedir.

Allah Kuran’da cennetle ilgili pek çok detay vermiş, ancak hayalgücünü açık bırakan ifadeler de kullanmıştır. Cennette (En doğrusunu Allah bilir) her müminin kendi zevkine göre özel olarak ayarlanmış türlü nimetler, görüntüler ve çeşit çeşit mekanlar olacaktır. Kuşkusuz Allah, cennete layık ve ehil kıldığı değerli müminlere, Kuran’da belirttiği nimetlerin dışında daha nice sürprizler hazırlamıştır.

umsado
14-01-2006, 23:54
CENNETTEKİLERİN EŞLERİ

İman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız. Onda onlar için tertemiz kılınmış eşler vardır... (Nisa Suresi, 57)

Cennet sonsuz bir hayatın sürüleceği, Allah’ın iman etmiş salih kullarına mükafat olarak hazırlamış olduğu muhteşem bir mekandır. Kuran’da cennet tasvir edilirken, önceki sayfalarda değindiğimiz gibi içinde yaşanılacak evlerden, yenilecek yemeklerden, içkilerden, cennet ehlinin giyimlerinden ve cennete has doğal güzelliklerden bilgiler verilir. Aynı dünya hayatında olduğu gibi cennette de devam eden, “yaşanılan” bir hayat vardır. Elbette ki bu hayat dünya ile kıyas yapılamayacak kadar mükemmeldir, ancak genel anlamda birbirine benzerlik göstermektedir. Bu nedenle de iman edenler dünya hayatından ahiret hayatına geçtiklerinde, herhangi bir şaşırma, yadırgama ya da bir uyum zorluğu ile karşılaşmayacak olabilirler.

Bu sonsuz hayat içinde elbette ki müminler, dünya hayatlarında yaşadıklarına benzer bir yaşantı süreceklerdir. Yani yiyecekler, içecekler, giyecekler, evlerde kalacaklar ve elbetteki eşleri olacaktır. Allah'ın onlara sunmuş olduğu bir nimet olarak güzel eşlerle birlikte cennete girecek ve sevinç içinde ağırlanacaklardır. (Zuhruf Suresi, 70)

Kuran'da tarif edilen cennet kadınlarının önemli bir özelliği "tertemiz" olmalarıdır. Kuran'da bu, "...onda, onlar için tertemiz kılınmış eşler vardır..." (Nisa Suresi, 57) ifadesiyle bildirilmektedir. Cennet kadınlarının dünyada olduğu gibi sürekli temizlenmelerine, bakım yapmalarına gerek olmayacaktır. Çünkü cennette pislik ve kirlenme gibi kavramlar yoktur, buna meydan veren sebepler de ortadan kaldırılmıştır. Dünyaya ait tüm eksiklikler, sıkıntılar ve ihtiyaçlar cennet hayatında tamamenortadan kaldırılmıştır. Bu duruma işaret eden bir başka ayet de "Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık." (Vakıa Suresi, 35) ayetidir. Bu yeni yaratılış, cennete has üstün ve mükemmel özelliklere uygun bir yaratılış olacaktır.

Cennetin mükemmelliğine uygun bir yaratılışı tefekkür ettiğimizde cennetteki kadınlar hakkında şu genel özellikler akla gelir: Saçları her zaman pırıl pırıl ve tertemizdir, ciltleri de tertemiz ve pürüzsüzdür, vücutlarından enfes kokular yayılır. Bir hadiste bu kadınlardan şöyle bahsedilmektedir: "Eğer cennet kadınlarından bir tanesi dünyaya gelseydi, dünyanın her tarafını (güneş gibi) aydınlatır ve dünyayı güzel koku ile doldururdu." (Resul-i Ekrem SAV, 72)

Cennette müminlerin evlendirildiği kadınların diğer bir özelliği, sadece kendi eşleri için yaratılmış “yaşıt kadınlar” (Sad Suresi, 52) olmalarıdır. Kuran’da cennetteki kadınlar için, “ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır.” (Saffat Suresi, 48) şeklinde haber verilmektedir. Bir başka ayette de bu durum şöyle ifade edilir:

Orada bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki, bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. (Rahman Suresi, 56)

Bazı ayetlerde söylendiği şekilde "saklı bir yumurta gibi" (Saffat Suresi, 49) ya da "saklı inciler gibi" (Vakıa Suresi, 23) olmaları da, bu kadınların sadece eşleri için yaratılmış ve korunmuş olduklarını kanıtlar niteliktedir. "Saklı" ifadesi, erişilmelerinin zor, sahip olunmalarının da aynı oranda kıymetli olduğunun göstergesidir. Yumurta ve inci benzetmeleri ise ciltlerinin parlak ve pürüzsüz olmasına işaret etmektedir. (Allah en iyisini bilir.)

Sadece kendisine ait olan, yanlızca kendisine ilgi ve sevgi gösteren kadına duyulan istek, insanın ruhuna çok zevk veren bir duygudur. Şüphesiz ki bu güçlü duygunun kaynağı mümin ruhunun cennete göre yaratılmış olmasıdır. İnsan ruhu güzel konuşmaktan, iltifat etmekten ve iltifat görmekten çok fazla zevk alır. İşte "bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş" cennetkadınları ile bu istek fazlasıyla yerine getirilebilir. Allah Rahman Suresi'nin 70. Ayetinde cennet kadınlarını "huyları güzel" (Rahman Suresi, 70) şeklinde tarif etmiştir.

Müminlerin kadınlarının sadece eşleri için varolduğunun bir başka göstergesi ise, "otağlar içinde korunmuş huri kadınlar" (Rahman Suresi, 72) ayetinden anlaşıldığı üzere, bu kadınların özel bir ihtimam gösterilerek saklandığıdır. Nitekim bir başka ayette de "Bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur" (Rahman Suresi, 74) şeklinde, birlikte olacakları varlığın eşleri olacağına işaret edilmiştir. Vakıa Suresi, 36. ayette ise "onları hep bakireler olarak kıldık" denerek bu ifade pekiştirilmiştir. Allah, cennetteki müminleri ve eşlerini, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmış olarak, 'sevinç ve mutluluk dolu bir meşguliyet' içinde (Yasin Suresi, 55-56) tasvir etmektedir.

Cennette tüm müminlerin kendi eşleri vardır, hepsi de kişinin arzuladığı özelliklere sahip olarak mükemmel bir biçimde yaratılmışlardır. "Eşlerine sevgiyle tutkun" (Vakıa Suresi, 37) olmaları, kadınların dünyadaki cahiliye kıstaslarını anımsatır şekilde "çıkar elde etme ve geleceğini güvene alma" gibi dürtülerle değil, sadece Allah rızasını temel alan bir sevgi ve tutkuyla bağlı olduklarına işaret etmektedir.

Cennete has bir özellik olarak Allah, kadınların yüz güzelliğine "orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır" (Rahman Suresi, 70) diyerek dikkat çekmiştir. Demek ki yüz güzelliği mümini çok etkileyen bir vasıftır. Kadınların yüzlerinde ruh temizliklerini yansıtan bir içsel güzelliğin parıltısı vardır. Bu ifadeyle, görünüş olarak da son derece simetrik, orijinal, kusursuz ve pürüzsüz bir yüze sahip olduklarınaişaret ediliyor olabilir. Bu orijinallik göz renginde, burun yapısında, kaşlarda, çenede, elmacık kemiklerinde, kısacası yüzün her ayrıntısında gizli olabilir. Nitekim ayetteki, "...ve biz onları iri-ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz" (Tur Suresi, 20) şeklindeki anlatımlarla yüz güzelliğine ait bir ayrıntıya, gözlere dikkat çekilmiştir.

Gerçekten de, tahtlar üzerinde ya da gölgeliklerde karşılıklı oturulup muhabbet edilirken bakışların odaklandığı merkez kişinin yüzü olacaktır. Karşımızdakiyle konuşurken onun yüzüne bakarız. Allah'ın anıldığı güzel bir ortamdahoş sohbetler içinde olan, ilgi çekici şeyler anlatan çok güzel yüzlü bir huriyi dinlemek, onunla sohbet etmek insana tarif edilmez zevkler verecektir. Allah bu ilişki sırasında müminlerin, her yönden en yüksek tatmine ulaşmasını istemektedir.

Cennet kadınlarının kusursuzluğu elbette ki yüzleriyle kısıtlı değildir. Onlar baştan aşağı muhteşem ve "değişik" bir inşa ile yaratılmışlardır. Nebe Suresi 33'te vücut güzelliklerine de atıfta bulunularak "göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar" denmektedir. Yaşıt olduklarına dikkat çeken bir diğer ayette de "...Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş yaşıt kadınlar vardır" (Sad Suresi, 52) ifadesi geçer. Sonsuz yaşamda yaş söz konusu olmayacağına göre, bu ifade cennetteki kadınların ve erkeklerin birbirlerine çok uygun yaratıldığını göstermektedir.

Kuran’da cennet kadınları için kullanılan benzetmelerden biri de, “yakut ve mercan”dır. (Rahman Suresi, 58) Göze son derece hoş gelen bu zarif ve değerli taşlar cennet kadınlarının gözalıcı güzelliklerini vurgulamaktadır. Yakut ve mercan benzetmelerinin, hurilerin ciltlerinin ve tenlerinin pembemsi, beyazla karışık kırmızı rengini tarif için kullanıldığı da düşünülebilir.

Kuran'daki bu tür veciz benzetmeler ve özlü tasvirler sayesinde müminler, Allah'ın kendileri için ne muhteşem bir karşılık hazırladığını anlayabilmekte, Allah'ın rızası, rahmeti ve cennetine kavuşabilmek için daha çok dua etmekte ve bunları kazanabilmek için daha yoğun bir çaba göstermektedirler.

Unutulmamalıdır ki nimetlerle donatılmış olan cennet, Allah'ın Kuran'da müminlere bildirdiğinin de ötesinde, tahayyül dahi edilemeyecek, insanın düşünce sınırlarının çok üzerinde özelliklere sahiptir. Cennette daha önce hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşer kalbinin hatırına getirmediği sayısız nimetler Allah'tan bir karşılık olmak üzere müminlere sunulacaktır...

umsado
14-01-2006, 23:55
Hayal Gücü Sınırlarının Ötesinde Bir Cennet

... Orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız. (Zuhruf Suresi, 71)

Kuran'daki tarif, tasvir ve benzetmelerden, ayrıca geçmiş sayfalarda açıkladığımız, Bakara Suresi 25. ayette belirtildiği üzere, 'Cennet nimetlerinin dünyadakilere benziyor olmasından yola çıkarak, cennetin nasıl bir yer olacağını ana hatlarıyla tahmin edebilmekteyiz. Biliyoruz ki Allah müminleri "Kendilerine tarif edip tanıttığı cennete sokacaktır". (Muhammed Suresi, 6) Böylece dünya hayatında da, Allah'ın izniyle cennete dair bilgiler edinmemiz mümkün olmaktadır. Ancak edinilen bu bilgi, sadece Allah'ın bize öğrettiği ve cenneti tefekkür etmemize vesile olan bilgidir. Bu bilgi cennetin tamamını tarif ediyor diyemeyiz. Özellikle, bazı ayetlerde dikkat çekilen çok önemli bir ayrıntı vardır, bu da cennetin "hayalgücünü harekete geçiren" tasviridir. Şimdi, bu ayetlere bir göz atmadan önce hatırlatılması gereken bir noktaya değinelim. Kuran'da bahsi geçen "bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar" (Muhammed Suresi, 15) örneği bizlere, cennetin, insanların hayallerindeki biçiminden de öte bir yer olduğunu hissettirir. Bu ayet insan ruhunda, cennetin bir 'sürprizler mekanı' olduğu izlenimini uyandırmaktadır.

Allah cennetten "bir şölen" olarak bahseder:

Ama Rablerinden korkup-sakınanlar; onlar için Allah Katında -bir şölen olarak- altından ırmaklar akan -içinde ebedi kalacakları- cennetler vardır. İyilik yapanlar için, Allah Katında olanlar daha hayırlıdır. (Al-i İmran Suresi, 198)

Allah bu ayetinde cenneti bir kutlama ve bir eğlence yeri olarak tanıtmıştır. Dünyanın "bitişi", imtihanın kazanılması ve Kuran'daki tarifiyle asıl yurda, yani kalınacak yerin güzel olanına ulaşılması, şüphesiz ki kutlanmaya değer bir sonuçtur. Bu kutlama, süresi, boyutları ve içeriği dünyadakilerin hiçbiriyle kıyaslanamayacak kadar görkemli bir kutlama olacaktır. Böyle bir şölenin, dünyada geçmişten günümüze dek, tüm kavimlerin, tüm ülkelerin adet ve geleneklerinde yer alan kutlama, gösteri, ve eğlencelerin ötesinde olacağı muhakkaktır.

Ebedi hayatta bu tür şölenlerle ve buna benzer, bitmek tükenmek bilmeyen envai çeşit nimetlerle sürekli meşgul olmak, yalnızca cennete özgü bir vasfı da beraberinde getirecektir: Yorulmamak... Kuran'da bu mükemmellik cennetteki müminlerin ağzından şöyle duyurulur: "...Burada bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz". (Fatır Suresi, 35) Elbette bu yorgunluğa zihinsel yorgunluk da dahildir.

Dünyevi şartlarda insan, bedenen zayıf yaratıldığından kolay yorulur. Yorulduğunda ise zihni bulanmaya başlar, konsantrasyonu dağılır, sağlıklı düşünebilmesi zorlaşır, algılaması da zayıflar. Oysa bu durum cennette söz konusu olmayacaktır. Müminin Allah'ın nimetlerini eksiksiz algılayabilmesi ve bunlardan zevk alabilmesi için zihni her zaman açık, şuuru keskin olacaktır. Dünyanın eksikliklerinden birisi olan yorgunluk hissi ortadan kaldırılacağı için, müminlerin sonsuz nimetlerden aralıksız istifade edebilmeleri mümkün olacaktır. Ayetlerde de bildirildiği gibi zevk almaktan bıkkınlık duyulmayacak, cennet nimetlerinden eksiksiz bir haz alınacak ve bir nimetten diğerine geçilecektir.

Yorgunluğun ve bıkkınlığın dokunmadığı bir ortamda Allah, müminlerin "her dilediklerini" (Şura Suresi, 22; Furkan Suresi, 16; Zümer Suresi, 34) yaratarak onları ödüllendirmektedir. Olmasını arzuladıkları akla gelebilecek herşey orada müminlerindir. Allah "Orada diledikleri herşey onlarındır, Katımızda daha fazlası da var" (Kaf Suresi, 35) ayetiyle insanın isteyebileceğinden, hayal edebileceğinden de fazlasını vereceğini, sınırlı isteklerimizin, cennette kat kat artırılacağını belirtmektedir.

İnsanı yaratmış olan Allah, onun nefsinin isteyebileceğini ondan daha iyi bilmektedir ve bunları bir mükafat olarak müminler için cennette yaratacaktır. Kuran'da bu nimetlerin bir kısmı insanlara bildirilmiş, kalanları ise herkesin zevkine, arzularına ve hayalgücüne bırakılmıştır. Aslında genel hatlarıyla tüm müminler benzer şeylerden hoşlanırlar, farklılaşma ince detaylardadır. İnsanın dünya şartlarında imkansız gibi gözüken pekçok nimeti, ya da hakkında ilim sahibi olmadığı nimetleri Rabbinden isteyebilir. Ayrıca müminlere cennette öğretilecek olan nimetler de müminler tarafından istenilebilir. Bunu ise sadece Allah bilmektedir.

Cennetin bu eşsiz güzelliklerini tasvir eden bir başka ayet ise şöyledir:

Onların etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız." (Zuhruf Suresi, 71)

Bu ayetten anlaşılan, mümini orada sürprizlerin beklediğidir. Gördüğü şeylere sevinecek, bunlardan zevk alacaktır. Diğer müminlerin zevk aldıklarını, gördüklerinden ve yaşadıklarından hoşlandıklarını görmek de mümin için ayrı bir mutluluk vesilesidir.

Unutulmaması gerekir ki, ‘doğruluk makamı’ olan cennetin en büyük nimetlerinden biri de cehennem azabından korunmuş olmaktır (Duhan Suresi, 56). Tüm bunlar, büyük şükür vesilesi olmaktadır. İman edenlerin Allah’a nasıl şükrettikleri Kuran’da şöyle haber verilir:

Dediler ki: "Biz doğrusu daha önce, ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe edip-korkardık. Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve hücrelere kadar işleyen kavurucu azaptan korudu. Şüphesiz biz bundan önce O'na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta Kendisidir." (Tur Suresi, 26-28)

Kuran’da cennetin çeşitli dereceleri, ya da farklı bölümleri olduğu bildirilmektedir. Bu dereceler Adn, Me’va, Firdevs ya da Naim cennetleri olarak nitelendirilmiştir. Bu isimler, içlerinde değişik zevklerin alınacağı, cennetin birbirinden farklı bölümlerini tasvir ediyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.) Taha Suresi, 75. ayette de buyurulduğu gibi, “Kim O’na iman edip salih amellerde bulunarak O’na gelirse, işte onlar, onlar için de yüksek dereceler vardır”.

Cennet öyle bir mekandır ki, Kuran'daki tarifiyle "her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün" (İnsan Suresi, 20). Burada her bir ayrıntıda çok büyük güzellikler, nimetler vardır. Her yer ve her köşe, ya da 'görüntünün her karesi' Allah'ın eşsiz ilmi sayesinde sayısız nimetlerle donatılmıştır. Sadece ve sadece Allah'ın rahmet edip bağışladığı ve cennetine soktuğu müminlere has kılınmış olarak... Rableri "onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çekmiştir, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar." (Hicr Suresi, 47). Onlar, "onda ebedi olarak kalıcıdırlar, ondan ayrılmak istemezler" (Kehf Suresi, 108).

umsado
14-01-2006, 23:57
Cennette yalnızca Kuran'da bildirilen şeyler mi var?

Kuran'da cennet tasvir edilirken, yaşadığımız dünyadan örnekler ve benzetmeler verilmiştir. Çünkü insan bilmediği birşeyi ancak bildiği şeylerden yola çıkarak zihninde canlandırabilir. Bu ise, her ne kadar aslı gibi olmasa da insana bir ölçüde fikir verir. Cennet nimetleri hakkında Kuran'da yapılan ince ve detaylı tarifler, oradaki nimet ve güzelliklerin, dünyadakilerin en iyi, en güzel ve en kaliteli olanlarından çok daha üstün olacağını bize göstermektedir.

Kuran'da cennet tarif edilirken, Allah'ın dünyada yaratmış olduğu en makbul, en kaliteli, en çok rağbet edilen, en nadir rastlanan şeylerden örnekler verilir. Örneğin iri ve siyah göz nadir rastlanan ve özellikle kadınlara, son derece estetik ve çarpıcı bir görünüm veren bir göz şeklidir. İşte bu özellik nedeniyle cennette bulunan iri ceylan gözlü, siyah gözlü kadınlardan bahsedilir. Bu demek değildir ki yeşil, mavi ya da çekik gözlü kadınlar bulunmasın... Allah cennetin üstünlüğünü ve kalitesini bu gibi örneklerle haber vermekte, dünya ölçülerinde makbul olan şeylerin cennette çok daha üstünleriyle bulunduğunu bildirmektedir. Başka bir örnek verirsek, cennette her türlü meyveden bulunduğu Kuran'da haber verilir. Fakat çeşitli ayetlerde muz veya incir gibi genelde daha fazla tercih edilen meyveler örnek verilir. Elbette ki bu meyveler cennetteki sınırsız meyve bolluğunun arasından seçilmiş iki nimettir.

Herkesin, zevkine göre, "nefsinin arzu ettiği", "istek duyduğu herşeyin" cennette var olduğunun haber verilmesi, cennet nimetlerinin sınırsız ve insanın hayalgücünün çok daha üstünde olduğunu ifade etmek için yeterlidir. Herkes Kuran'ı kendi imanı, aklı, samimiyeti derecesinde anlar. Kuran ayetlerini art niyetle okuyan bir inkarcı da, cennet ayetlerini kendi kısır düşünceleri doğrultusunda anlayacaktır. Oysa ayetlerde tarif edilen cennetin üstünlüğü ve güzelliği, düşünebilen, aklı ve şuuru açık olan bir insan için ortadadır. Dünyada en küçük detaylarda bile mükemmel bir tasarım ve kusursuzluk sergileyen Allah için bunlardan daha üstününü yaratmak kuşkusuz ki kolaydır.

Safrannext'e tşk.