PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : 20/01 Türkiyeden Haberler



umsado
20-01-2006, 01:02
Bugün buraya...

umsado
20-01-2006, 01:26
İç Ege'de bu akşamdan itibaren etkisini göstermeye başlayan kar yağışı, yaşamı olumsuz etkiliyor.

Karayolları 25. Şube yetkililerinden alınan bilgiye göre, yoğun kar yağışı nedeniyle, Uşak-Afyonkarahisar karayolunun 51. kilometresindeki Dumlupınar rampaları mevkiinde ulaşım tek yönde kontrollü sağlanabiliyor.

Kar yağışı nedeniyle sadece Afyon istikametine kontrollü olarak geçişin sağlanabildiği yolda, Uşak'a geliş istikameti ise araç trafiğine kapalı bulunuyor. Karayolunda karla mücadele çalışmalarının aralıksız sürdürüldüğü bildirildi.

AFYONKARAHİSAR

Afyonkarahisar ve çevresinde de akşam saatlerinde başlayan kar yağışı hayatı olumsuz etkiliyor.
Afyonkarahisar-Kütahya karayolunun Bayramgazi rampasında yoğun kar yağışı ve buzlanma nedeniyle ulaşım kontrollü sağlanıyor.

Afyonkarahisar-Ankara karayolu Köroğlu beli ve Afyonkarahisar-Antalya karayolu Damlalı boğazında da buzlanmaya karşı sürücüler uyarıldı.

Alıntı hurriyet.com.tr

umsado
20-01-2006, 01:30
Only the registered members can see the link

1999'daki Marmara depreminden sonra İstanbul'daki köprü ve viyadüklerin sağlamlaştırılması için başlatılan projede son aşamaya gelindi.

İstanbul'daki büyük açıklıklı köprülerin sismik takviyesine ilişkin yapım sözleşmesi bugün imzalanacak.

Yaklaşık 100 milyon dolarlık Japon kredisiyle gerçekleştirilecek proje ile İstanbul'daki 11 köprü ve viyadük Japon firmaları tarafından güçlendirilecek.

Karayolları Genel Müdürlüğü , İstanbul'daki büyük köprülerin takviyesi için Japon hükümetinden yaklaşık 100 milyon dolarlık özel kredi aldı.

Japon kredisiyle Boğaz köprüsü, Fatih Sultan Mehmet köprüsü, eski Haliç köprüsü, yeni Haliç köprüsü ile bağlantılı viyadükler depreme karşı güçlendirilecek.

Köprü ve viyadüklerin sismik takviyesinin tamamlanması için öngörülen süre yaklaşık 3 yıl.

Karayollarından yapılan açıklamaya göre, şimdiye kadar İstanbul'daki 11 adet köprü ve viyadük güçlendirildi.

Bazı otoyol ve bağlantı yolları üzerindeki 144 köprü ve viyadüğün onarım ve güçlendirme çalışmaları ise henüz proje aşamasında bulunuyor.

Alıntı cnnturk.com.tr

muzo
20-01-2006, 12:42
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ 'DENEK' OLARAK KULLANILIYOR
Çağdaş Eczacılar Derneği'nde çalışmalarını yürüten Sağlık Bakanlığı Eski İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü Eczacı Necla Bal, üniversite öğrencilerinin 'denek' olarak kullanıldığını ileri sürdü.
20 Ocak 2006 Cuma 11:06



İSTANBUL (İHA) - Çağdaş Eczacılar Derneği'nde çalışmalarını yürüten Sağlık Bakanlığı Eski İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü Eczacı Necla Bal, üniversite öğrencilerinin 'denek' olarak kullanıldığını ileri sürdü. İlaç firmalarının denemelerinde üniversitelilerin bir numaralı hedef olduğunu öne süren Bal, öğrenci-öğretmen ilişkisi içinde öğrencinin hocasına 'hayır' demesinin mümkün olmadığını savundu. Bal ayrıca, çocukların denek olarak kullanılmasını yasaklayan Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 90. maddesinin 3. fıkrasında son anda ilaç firmalarının baskısıyla yapılan değişiklikle, ailelerin çocukları üzerinde tasarruf hakkının doğduğunu ifade etti. Bal, yasanın şimdiki haliyle ana-baba niyet ve imzasıyla çocuğun 'denek' olarak kullanılabildiğini kaydetti. Türkiye'de 10 yıldır gizli olarak insanların ve çocukların denek olarak kullanıldığını söyleyen Bal, Erciyes Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi'nde uygulamaların yapıldığını iddia etti. Bal, konunun kamuoyu tarafından bilinmediğini, akademik çevrelerin ise "kariyer" endişesi nedeniyle sesini çıkaramadığını belirterek, hekimlerin 'sponsorluk' nedeniyle özgür ve etik davranamadığını kaydetti. Bal, ilaç firmalarıyla gerçekleştirilen antlaşma gereği "milyon dolarlık tazminat" ödememek uğruna gereği gibi yayın yapamadıklarını dile getirdi. Bal, deneme pazarının maliyetinin ise yıllık 400-500 milyar civarında olduğunu vurguladı. Necla Bal, Çağdaş Eczacılar Derneği olarak da ülke çapında imza kampanyası başlatacaklarını dile getirdi.
Türkiye'de özellikle Tıp Fakültesi öğrencilerinin denek olarak kullanıldığını ileri süren Çağdaş Eczacılar Derneği'nde çalışmalarını yürüten Sağlık Bakanlığı Eski İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü Necla Bal, "Üniversite öğrencisinden, eğitimli insandan söz ediyorum. Öğrenci-öğretmen ilişkisi içinde öğrencinin hocasına 'hayır' deme imkanı yoktur. Dediği anda sınıfta kalma riski kafasında doğar. Hocası bunu böyle yapacak anlamında söylemiyorum. Ama öğrenci açısından bunu düşünün. Bir insan bu ihtimali kafasının kenarına hemen yazar. Ben biliyorum ki, birçok üniversite öğrencisi denek olarak kullanılıyor" şeklinde konuştu. Üniversitelilerin kullanılmasının Helsinki Bildirgesi'ne ve etiğe aykırı olduğunu belirten Bal, öğrencilere "para ve yurt dışı gezisi" gibi cazip tekliflerde bulunulduğunu kaydetti. Bal, "Benim en çok korktuğum şey, yoksul nüfusun bunu ekmek kapısı olarak görmesi. Hastanelerin kapısında kuyrukların olmasından korkuyorum. Bugün 10 çocuğundan 2'sini satışa çıkaran aileler var" diye konuştu.

"YASANIN İLK HALİNE GÖRE, ÇOCUKLAR ÜZERİNDE HİÇBİR BİLİMSEL DENEME YAPILAMAZDI"
Çocuklar üzerinde tıbbi deney yapılmasını yasaklayan TCK'nın 90. maddesinin 3. fıkrasında gece yarısı ilaç lobilerinin baskısıyla değişiklik yapıldığını öne süren Necla Bal, "Öncelikle şunu belirtmeliyim ki bunlar sadece tıbbi deneylerle sınırlı değil. Bunlar genel olarak 'bilimsel denemeler'. Yeni TCK hazırlanırken ilk defa bu konuda bir düzenleme getirildi ve bu düzenleme getirilirken çocukların bilimsel denemelerde denek olarak kullanılması tamamiyle yasak olarak yasalaştı" dedi.
1 Ocak 2005 tarihinde yürürlüğe girmesi gereken yasanın ertelendiği dönemde, ilaç lobisinin baskısıyla değiştirildiğini ileri süren Bal, "Yani önceden hiçbir düzenleme yokken 31 Mart gecesi değişti. Bu kadar ciddi bir şeyin meslek örgütlerinde, ilgili sivil toplum kuruluşlarında, hukuki açıdan ve toplumsal olarak tartışılması gerekmez mi?" şeklinde konuştu. Sağlık Bakanlığı'nın yeni TCK çıkmadan önce 5-6 yıldır konu üzerinde çalıştığını belirten Bal, olayın gelişimini ise şöyle açTdenek olarak kullanılmasını yasaklayan Türk Ceza Kanunu'nun (Tıkladı:
"Denemelerle ilgili yönetmelikler hazırlandı, her şey çıktı. Yönetmelikler varken yasası yoktu. Olay bir anlamda tersten gitti. Yasal düzenleme TCK ile geldi. Diyelim ki, deneklerin hasar görmesi durumunda hekimin göreceği ceza yahut ilgili firmaların karşılaşacağı kuralların konulduğu maddeler, bu ceza kanununda yasalaştı. Bunlar yapılırken çocuklar dışında tutuldu. 'Çocuklar üzerinde hiçbir bilimsel deneme yapılamaz'. Cümle aynen böyleydi. 'Çocuklar üzerinde hiçbir bilimsel deneme yapılamaz' diye çıktı yasa."
Bal, yasa çıktıktan sonra ilgili çevrelerin rehavete kapıldığını öne sürerek, "Yasanın ilk halinde çocuklar koruma altında olunca hepimiz rehavete kapıldık. Son gece uzatmadan sonra, son gece yarısı değiştirildi ve işte ondan sonra tartışma başladı. Çünkü yasayı hazırlayan hukukçular da yasanın bu haline karşılar. Hukukçular da çocuk hakları açısından değerlendiriyor. Yani yasanın bir de hukuki boyutu var" diye konuştu. Yasanın mevcut çıkmış haliyle çocukların anne ve babaların izniyle denek olarak kullanılmasına karşı çıkan Necla Bal, "Sizce bir ana-babanın çocuk üzerinde böyle bir tasarrufta bulunma hakkı var mıdır? Bu tartışmaya çok açık bir konu. Biz yasalarımızı değiştirdik. Ana-baba dövdü mü çocuğunu elinden alıyoruz. İki tokat atma hakkı bile bulunmayan ailenin, çocuğuna böylesi bir eziyet etme hakkının olması mantıklı mıdır, soruyorum?"

"KAMUOYU BİLMİYOR, AKADEMİK ÇEVRE İSE KARİYER YÜZÜNDEN SUSUYOR"
Deneklere verilen maddelerin 'ilaç' olmadığını, 'ilaç olmaya aday' maddeler olduğunu ve ölümle sonuçlanabildiğini vurgulayan Bal, genleri etkileyen genotoksit maddelerin, denek olarak kullanılan çocuklarda sakatlık ve ölüme yol açabileceği kadar, yıllar sonra doğacak çocuklarını da etkileyeceğini kaydetti. Türkiye'de 10 yıldır gizli olarak insanların ve çocukların denek olarak kullanıldığını hatırlatan Bal, Erciyes Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi'nde uygulamaların yapıldığını iddia etti.
Batıdaki firmaların, 'beyaz ırktan denek bulamadıklarını' açıkladıklarını belirten Bal, yasak olmadığı halde insanların gelir düzeyi yüksek olduğu için buna itibar edilmediğini, bu nedenle Macaristan ve Türkiye gibi ülkelere yöneldiklerini kaydetti. Bal, ilaçların denenmesinde beyaz ırk aranmasının sebebinin, ilacın ırklara göre farklı tepki vermesinden kaynaklandığını bildirerek, "Amerika'da Siyahlar, Kızılderililer ve Latin Amerikalılar, Avrupa ülkelerinde ise azınlıklar kullanılıyor. Muhtemelen bizim Türkler de Avrupa'da denek olarak kullanılıyor" diye konuştu. Bal, Viox ve Celebrex ilaçlarının bu nedenle tüm dünyada ve Türkiye'de yasaklandığını ileri sürerek, "Viox'tan Türkiye'de 4 bin kişinin öldüğü tahmin ediliyor" dedi. Yurt dışında insanların tazminat davaları açarak haklarını aradıklarını söyleyen Bal, Türkiye'de bu sistemin tam olarak yerleşmediğini, ölümün neden kaynaklandığını tespit edecek kurumların ise yetersiz kaldığını öne sürdü.
Türkiye'deki binlerce denemenin kamuoyunca yakından bilinmemesinde, yayınların Türkçe olmamasının etkisinin olduğunu dile getiren Bal, akademik dünyada da insanların kariyerlerinin zarar göreceği endişesiyle seslerini çıkaramadığını iddia etti. Bilimsel denemeleri sadece yabancı ilaç firmalarının yapabildiğini savunan Bal, "Türkiye'de İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası, kendi web sitesinde ilan ediyor: Bu konuda ne tek kuruş yatırım yapabilme, ne de yakın bir tarihte formül geliştirme ihtimalimiz vardır" şeklinde konuştu. Bal, yabancı firmaların da denemelerini, Türkiye'deki şubeleri aracılığıyla yaptırdıklarını, Türk doktorların ise eğitim ve araştırma hastanelerinde yapmaya çalıştıklarını dile getirdi. İlaç firmalarının deneğin "yaşama koşullarını" finanse ettiğini, bunun da 6 ay ile 2 yıl arasında değişen zamanlarda yapıldığını kaydetti. Bal'ın verdiği bilgilere göre deneme şöyle gerçekleşiyor:
"Önce laboratuar hayvanları üzerinde deneniyor; ancak bu denemelerin sonuçları insan için yüzde 100 garanti vermiyor. Öyle olunca da insanda mutlaka deneme ihtiyacı görülüyor. İnsanlarda 4 faz çalışma yapılıyor. Toksit tozlar tespit ediliyor. Öldürücü tozlar eleniyor. Yan etkiler gözleniyor. Toksit etkiler gözleniyor. 3. fazdan sonra hızla ruhsat veriliyor. 4. fazda ise deneme aşaması bitmeden ruhsat veriliyor. Deneme ilaç ruhsatlı olarak satıştayken devam ediyor."

"SAĞLIK BAKANLIĞI VE ÜNİVERSİTELERİN ETİK KURULLARI KONTROLLERDE YETERSİZ"
Bal, Sağlık Bakanlığı ve üniversitelerdeki etik kurulların ise yeterli kontrolü yapmadığını iddia ederek, "Deyim yerindeyse 'o etikler hep metik kurul'. Onlar etik filan değil" dedi. Hekimlerin "sponsorluk" nedeniyle özgür ve etik davranamadığını, ilaç firmalarıyla yapılan antlaşma gereği yayın yapamadıklarını; aksi takdirde "milyon dolarlık tazminatları ödemek zorunda kaldıklarını" dile getiren Bal, deneme sırasında denekteki her aşamanın kaydedildiğinin; ancak gizli tutulduğunu söyledi.
Viox ve Celebrex'in ilaçlarına bağlı yaklaşık 27 binin üzerinde insanın hayatını kaybettiğini ileri süren Bal, deneme maliyetlerinin de ilaç masraflarının üzerine eklendiğini ifade ederek, her ilaç adayı madde için 300 ile 500 milyon doları arasında masraf yapıldığını, deneme pazarının maliyetinin yıllık 400-500 milyar civarında olduğunu kaydetti.
Bal, ilaç denemelerinin geri kalmış ülkelerde doğurduğu sonuçlar hakkında "Afrika feci durumda. Ne devlet ne de sağlık kurumlarının yapısı böyle bir şeyi engellemek için yeterli değil" değerlendirmesini yaptı. Denekler üzerindeki bir araştırmada, hastaya verilen aday ilaç dışında bir başka ilacın verilmediğini hatırlatan Bal, aksi takdirde denemenin boşa gideceğini bildirdi. Türkiye'nin bu alanda hiçbir alt yapısı ve bilgisi olmadığını ileri süren Bal, "insanların bu konuda bilinçlenmesinin" üzerinde durdu. Necla Bal, ilaç denemeleri konusunda insanların zarar görmemesi için Helsinki Bildirgesi'nin yeninden uluslararası tartışmaya açılmasını istedi.
"Gerçek gönüllülük olmalı, deneklerin adları gizli tutulmamalı, numaralarla adlandırılmamalı" önerilerini sıralayan Bal, ilaçların insanların üzerindeki etkilerindeki sorunlarla ilgili yetkili çevrelerin ve sivil toplum kuruluşlarının yeterince tepki vermediğinden yakındı. Bal, ilaç denemelerinin tamamına yakınının firmalar tarafından yapıldığını belirterek, her yıl 10 binden fazla maddenin denendiğini kaydetti. Denemelerde dikkat edilmesi gereken önemli bir hususun da "genetik modifiye maddeler" olduğunu söyleyen Bal, sözlerini şöyle tamamladı:
"O alanın insanın genleri üzerinde, insanın geleceği üzerinde ne gibi bir etki yaratabileceğini kimse bugünden öngöremez. O alandan da ciddi bir risk üstümüze geliyor. İşin özeti; Dimyat'a pirince giderken eldeki sağlıktan oluyoruz. Bu yasaya evet diyenler, 'bu ülkeye dışarıdan büyük paralar gelecek' diye kanunu değiştirdiler. Çağdaş Eczacılar Derneği olarak bu yasaya karşı Türkiye çapında imza kampanyası başlattık. Duyarlı insanların desteğini bekliyoruz."

muzo
20-01-2006, 12:42
KAR BOLU DAĞI'NDA TRAFİĞİ ETKİLİYOR

İstanbul-Ankara Karayolu'nun Bolu Dağı kesiminde akşam saatlerinde aniden bastıran ve etkisini arttıran kar yağışı, trafikte aksamalara neden oluyor.
20 Ocak 2006 Cuma 00:09



CANER GÜNGÖR - BÜLENT VELİOĞLU
BOLU - İstanbul-Ankara Karayolu'nun Bolu Dağı kesiminde akşam saatlerinde aniden bastıran ve etkisini arttıran kar yağışı, trafikte aksamalara neden oluyor.



Bolu Dağı'nın Abant Kavşağı ve Düzce il sınırı arasında başlayan kar yağışı tipi şeklinde devam ederken, Bolu Ankara Karayolu'nun otoyol kesiminde bazı bölümlerin kapalı olduğu, karayolları ekiplerinin yolları açabilmek için çalışma başlattığı belirtildi.



Kar yağışı etkisini arttırırken, özellikle Bolu Dağı trafiğinde sıkıntı yaşanıyor. Seymenler ve Bolu Dağı Polisevi civarında kar yağışı zeminde etkili olurken, görüş mesafesi tipi şeklinde yağan kar nedeniyle yer yer 10 metreye kadar düşüyor. Trafik yetkilileri bu gece ve yarın yola çıkacak sürücülerin, araçlarında mutlaka zincir bulundurmasını istedi.



Karayolları yetkilileri, aniden bastıran kar yağışı nedeniyle tuzlama ve kürüme araçlarının hepsini güzergaha çıkarttı. Bolu Dağı'na çıkmak için Bolu-Ankara otoyolundan geçen sürücüler sık sık uyarılırken, tek çeker TIR'lar üzerinde zincir uygulaması başlatıldı.

muzo
20-01-2006, 12:45
DİZEL ARACI OLANLAR BU UYARILARA KULAK VERSİN
Yeni nesil dizel araç sahiplerinin, araçlarının yakıt, yağ ve su seviyeleri konusunda duyarlı olmaları gerektiği, aksi taktirde yolda kalmalarının yanında tamiri için de yüksek maliyetlerle karşılaşabilecekleri bildirildi.
20 Ocak 2006 Cuma 00:17



Yeni nesil dizel araç sahiplerinin, araçlarının yakıt, yağ ve su seviyeleri konusunda duyarlı olmaları gerektiği, aksi taktirde yolda kalmalarının yanında tamiri için de yüksek maliyetlerle karşılaşabilecekleri bildirildi.



Çukurova Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Makine Mühendisliği Otomotiv Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kadir Aydın, son yıllarda tasarruflu olmaları nedeniyle vatandaşların dizel araca yönelik taleplerinin arttığını söyledi.



Dizel araç sahiplerini olumsuz bir durumla karşılaşmamaları için araçlarının yakıt, yağ ve su seviyesine mutlaka dikkat etmeleri konusunda uyaran Aydın, ayrıca, yeni nesil dizel araçlarda kükürt oranı 50 PPM'in altında olan motorinin kullanılması gerektiğini ifade etti.



Aydın, yeni nesil dizel araçların çok lüks olmalarının yanında motorlarının da bir o kadar hassas olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
'Püskürtme özelliklerinin en düşüğü 1400 barda yapılıyor. Hatta 2 bin 145 barda çalışan dizel motorlar var.


Dolayısıyla bu yükseklikte basınçta çalışan bir araç hatayı kesinlikle affetmez. Bu nedenle gösterge tablosundaki en hassas uyarılar bile dikkate alınmalı. Eğer yakıtın azaldığını gösteren uyarı sinyali dikkate alınmaz ve yakıt tamamen biterse motor hava yapacağından sürücünün aracını çalıştırabilmesi mümkün olmaz. Aracın hareket etmesi için mutlaka servisin çağrılması gerekiyor.'



Prof. Dr. Aydın, eski dizel araçlarda enjektör ve pompa ayarı ile hava yapan motorun ayarlanabildiğini hatırlatarak, 'Ancak, şimdiki araçlar çok hassas oldukları için bunu yapmanın imkanı yok. Tamiri olanaksız olduğundan komple değiştirmek gerekiyor, bunun maliyeti de bin 500 YTL'den başlıyor' dedi.



Dizel araçların hava yapmaması için yakıt kontrolüne azami önem verilmesi gerektiğini anlatan Aydın, 'Son aşamasına kadar tüketme yerine yakıt deposu uyarı sinyalini görür görmez takviye yapın. Dizel araç sürücüleri yüksek oranlardaki maliyetlerle karşılaşmamak için araçlarının yakıtına, yağına ve su seviyesine dikkat etmeliler' dedi.

muzo
20-01-2006, 12:48
ANKARA'DA KAR YAĞIŞI...

Yoğun kar yağışı nedeniyle yollarda buzlanma meydana gelirken birçok araç sürücüsünün kar yağışına hazırlıksız yakalandığı görüldü.
20 Ocak 2006 Cuma 09:27


ERSİN BAKIR
ANKARA (İHA) -Ankara'da dün öğlen saatlerinden itibaren başlayan kar yağışı, gece yarısına kadar devam etti. Yoğun kar yağışı nedeniyle yollarda buzlanma meydana gelirken birçok araç sürücüsünün kar yağışına hazırlıksız yakalandığı görüldü.
Dün öğle saatlerinden itibaren yağmaya başlayan kar yağışı Ankara'da hayatı olumsuz yönde etkiledi. Gece yarısına kadar devam eden yoğun kar yağışı yollarda buzlanmaya neden oldu. Kar yağışının aralıksız devam etmesi üzerine Belediyeye ait tuzlama araçları gece boyunca çalışmalarını sürdürdü. Ancak buna rağmen bazı kesimlerde sürücüler kar nedeniyle zor anlar yaşadı. Araçlarına zincir takmadan yola çıkan sürücüler, buz tutan yollarda ilerleyemeyince zincir takmak zorunda kaldılar. Yetkililer sürücüleri tedbirsiz olarak yola çıkmamaları konusunda uyardı.

umsado
20-01-2006, 13:06
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türk Hava Yolları'nın (THY) İstanbul ile Brezilya'nın en kalabalık nüfusa sahip kenti Sao Paolo arasında doğrudan uçuşlara yakında başlayacağını söyledi.

Gül, Brezilya'nın başkentindeki temasları ardından Türk basın mensuplarıyla yaptığı sohbette, Türkiye ile Brezilya arasında doğrudan uçuşlara daha önce Brezilya'nın çok sıcak bakmadığını anımsatarak Türkiye'nin bu konuda ısrarcı olduğunu söyledi.

Türkiye'nin yoğun temasları sonucunda Brezilya'nın doğrudan uçuşları kabul ettiğini söyleyen Gül, THY'nin İstanbul-Sao Paolo arasında seferlere yakında başlayacağını kaydetti.

Brezilya'nın Türkiye üzerinden Ortadoğu ve Orta Asya'ya açılmak istediğini söyleyen Gül, bu seferlerin başlaması ile Brezilyalıların İstanbul üzerinden bu bölgelere erişimlerinin kolaylaşacağını vurguladı.
Gül, Brezilya'nın ekonomik açıdan Irak'a büyük ilgi duyduğunu ve bu alanda Türkiye ile işbirliği arzusunda olduğunu belirtti.

LATİN AMERİKA'YA AÇILIM

Bakan Gül, 33 ülkesi ve 600 milyon nüfusuyla Latin Amerika'da büyük kaynaklar olduğunu belirterek bu ülkelerin stratejik ortak aradıklarını, Türkiye'nin de yeni açılımlar içinde olduğunu kaydetti. Bu çerçevede, Brezilya'yı Latin Amerika'nın lideri, kilit ülke olarak gördüklerini ifade eden Gül, bu nedenle açılıma bu ülkeden başladıklarını belirtti. Gül, Türkiye'nin yakında Peru ve Kolombiya'da da büyükelçilik açmayı planladığını bildirdi.

Dışişleri Bakanı Gül, Brezilya'nın hem Kıbrıs konusunda Türk tarafına uygulanan izolasyonun kaldırılmasına hem de Türkiye'nin 2009-2010 yıllarında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi adaylığına destek verdiğini söyledi.

BREZİLYA-TÜRKİYE PARLAMENTOLARARASI FUTBOL MAÇI

Görüşmeleri sırasında futbolun da gündeme geldiğini belirten Dışişleri Bakanı Gül, heyetteki Türk milletvekillerinin “büyük bir cesaretle” TBMM Futbol Takımı'nın Brezilya Meclis Takımı ile maç yapmasını önerdiklerini, önerinin de “büyük bir memnuniyetle kabul edildiğini” açıkladı.
Gül, TBMM Futbol Takımı'nın THY'nin yapacağı ilk seferde Brezilya'ya gelerek bu maçı yapacağını kaydetti.

DA SILVA İLE GÖRÜŞME

Brezilya Cumhurbaşkanı Luiz Inancio Lula da Silva ile yaptığı görüşme hakkında da bilgi veren Gül, Da Silva'nın Türkiye'nin izlediği politikaları yakından takip ettiğini, özellikle Irak politikasından etkilendiğini söylediğini belirtti.
Da Silva'nın, turizm konusunda Türkiye'den öğrenecek çok şeyleri olduğunu belirttiğini kaydeden Gül, Avrupa'ya her gidişinde Türkiye'ye de uğrama arzusunu dile getirdiğini ifade etti. Gül, bu çerçevede Da Silva'yı Türkiye'ye resmi ziyaret için davet ettiklerini bildirdi.

İki ülke arasında savunma alanında da işbirliğinin ele alındığını, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün daha önce Brezilya'yı bu amaçla ziyaret ettiğini hatırlatan Gül, ancak Brezilya'nın savunma alanında gelişkin teknolojilere sahip olmasına karşın büyük bir ordusu bulunmadığını söyledi. Gül, Türkiye'nin büyük bir ordusunun bulunduğunu söylemesi üzerine Brezilya Cumhurbaşkanı'nın “İyi ki komşu değiliz” sözleriyle karşılık verdiğini sözlerine ekledi.

Alıntı hurriyet.com.tr

umsado
20-01-2006, 13:07
Only the registered members can see the link

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Kamu Personeli Seçme Sınavı sonucu, 2004 yılında toplam 38 bin 945 kişinin kamuda işe alınarak Emekli Sandığı ile ilişkilendirildiğini bildirdi. 2004’te KPSS’ye 1 milyon 731 bin 759 kişi başvurmuştu.

158 KİŞİ VAZİFE MALULU OLDU, 60 ER DE YAŞAMINI YİTİRDİ

CHP Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün konuyla ilgili önergesini yanıtlayan Maliye Bakanı Unakıtan, 1 Ocak 2004 ila 31 Aralık 2004 tarihleri arasında 38 bin 945 kişinin Sandıkla ilişkilendirildiğini açıkladı.

Unakıtan, aynı yıl çeşitli nedenlerle 7 bin 338 kişinin de Emekli Sandığı ile ilişkilendirildiğini, bunların; 980’inin Sandık, SSK ve BAĞ- KUR kapsamındaki hizmet birleştirmelerine, 5 bin 739’unun yedek subay olarak askerlik hizmetine yerine getirenlere, 401’inin harp okulları fakülte ve yüksekokullarda Türk Silahlı Kuvvetleri hesabına okuyan öğrencilere, 158’inin vazife malullerine ve 60’ının da vazifede ölen erlere ait olduğunu bildirdi.

36.535 HAKİM, SAVCI, ASKERİ PERSONEL, VEKİL İMAM-ÖĞRETMEN VE
SÖZLEŞMELİ

Maliye Bakanı Unakıtan’ın verdiği bilgiye göre; MEB’de 5 bin vekil öğretmen, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda 3500 vekil imam, Adalet Bakanlığı’nda bin hakim-savcı, Sağlık Bakanlığı’nda 15 bin sözleşmeli personel, MSB’de 8 bin 589 askeri personel, üniversitelerde ise bin295 araştırma görevlisi ile 2 bin 151 öğretim üyesi yine 2004’te Emekli Sandığı ile ilişkilendirildi.

BİR YILDA 21 BİN 159 SÖZLEŞMELİ PERSONEL ARTIŞI

Bu arada sözleşmeli personel sayılarının yıllara göre değişimleri hakkında da bilgi veren Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, 30.6.2002’de toplam 23 bin 505 sözleşmeli personel pozisyonu bulunurken, bu sayının 3.6.2003’te 23 bin 704’e, 1.9.2004’te ise 22 bin 459’a yükseldiğini açıkladı.

Unakıtan, sözleşmeli personel pozisyonunun 1 Eylül 2005’te ise 43 bin 618’e yükseldiğini, bir önceki yıla oranla 21 bin 159 kişilik artışın ise eleman temininde güçlük çekilen yerlerde istihdam edilmek üzere Sağlık Bakanlığına verilen 20 bin personelden kaynaklandığını da ifade etti.

Alıntı hurriyet.com.tr

umsado
20-01-2006, 13:09
Marmaris İlçesi bugün saat 11.40'ta meydana gelen depremle sallandı.Sarsıntıyla birlikte paniğe kapılan halk kendini sokağa attı. Deprem ilk belirlemelere göre can ve mal kaybına neden olmadı.

Alıntı hurriyet.com.tr

umsado
20-01-2006, 13:47
Only the registered members can see the link

Tunceli'de, PKK'ya karşı hava destekli ve geniş kapsamlı yürütülen operasyona, olumsuz hava koşulları nedeniyle son verildi.

Bölgede aniden bastıran kar yağışı ve yoğun sisin ardından, Nazimiye ilçesi Dokuz Kayalar bölgesi, Ovacık ilçesi Ahpanos Vadisi, Tunceli merkez Kutu-deresi ile Hozat-Ovacık-Çemişgezek ilçeleri üçgeni ve Aliboğazı bölgesine indirilen komandolar, helikopterlerle operasyon alanlarından alınarak, üslerine geri getirildi.

Tunceli'nin Ahpanos ve Aliboğazı vadilerindeki sığınaklarda gizlenen PKK'lıda bol miktarda C-4 ve A-4 plastik patlayıcının bulunduğu tespit edildi.

Bu nedenle de, kış operasyonlarının örgüt militanları etkisiz hale getirilinceye kadar devam edeceği belirtiliyor.

Askeri yetkililer, önümüzdeki günlerde havaların düzelmesiyle birlikte operasyonların yoğunlaşarak devam edeceğini söyledi.


Alıntı cnnturk.com.tr

umsado
20-01-2006, 13:49
Only the registered members can see the link

İçkili yerlerin sınırlandırıldığı 'kırmızı sokak' projesiyle gündeme gelen Üsküdar Belediyesi'nin, altı ay önce parkta alkol alan iki kişiye para cezası kestiği ortaya çıktı.

İstanbul Üsküdar'da oturan müzisyen Ahmet Aykul, Paşalimanı parkında içki içtiği gerekçesiyle kendisine 124 YTL para cezası kesildiğini yaklaşık bir ay önce Üsküdar Belediyesi tarafından gönderilen tebligatla öğrendi.

Aykul'a gönderilen yazıda, belediye encümeninin 7 temmuz tarihinde aldığı karar uyarınca, 'umuma açık yerlerde uyulması gereken emir ve yasaklara uymayarak alkol aldığı görüldüğünden 124 YTL para cezası verilmesine oy birliği ile karar verdiği' belirtiliyordu.

Kendisine para cezası kesilen Ahmet Aykul ise, yıllardır oturduğu Üsküdar'da ilk kez böyle bir uygulamayla karşılaştığını söyledi.

Aykul, "dört arkadaşımla beraber içki içkip, sohbet etmek amacıyla parkta oturduk. Ekipler geldi. 'Burada içki içmek yasaktır' diyerek kimliklerimizi aldılar. Sonra da bu ceza geldi. Biz yıllardır orada otururuz" dedi.

Takside de bağlamadılar

Para cezasını ödeyemediği için belediyeye giderek borcun taksite bağlanmasını istediğini belirten Aykul bu talebinin de kabul görmediğini ifade etti.

İstanbul'daki ilk 'kırmızı sokak' uygulaması olan içkili yerleri sınırlayan düzenleme Üsküdar Belediyesi tarafından yapılmıştı.

İlçe Belediye Meclisi kararıyla Üsküdar'da pek çok alkol ruhsatlı işletmenin bulunduğu yerler alkolün yasak olduğu alana dahil edilmişti.

Ancak kamuoyunda günlerce tartışılan bu karar, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş tarafından veto edilmişti.

Tartışmalar nasıl başladı?

İçkili bölge tanımı ilk olarak geçtiğimiz temmuz ayında yürürlüğe giren belediye yasasıyla gündeme geldi. Yasa, belediyeye eğlence yerlerini kentin belli yerlerine toplama görevi verdi.

Bir ay sonra da, bu düzenlemenin ne anlama geldiği işyeri açma yönetmeliğiyle daha da netleşti. Yönetmelikte, 'içkili yerlere yaşam alanları dışında ruhsat verilsin' ifadesi yer aldı.

İçkili yerlere yaşam alanları dışında ruhsat verilmesinin istenmesi ve bunun ne şekilde yapılacağı konusunda kafalar karıştı. Bu noktada İçişleri Bakanlığı bir genelge yayımladı.

Genelgede de yasa ve yönetmelikte yer aldığı şekliyle içkili yerlerin yaşam alanları dışında toplanması gerektiği tekrarlandı.

Düzenlemeye göre içkili işyerleri belli bölgelerde toplanacak, polis de asayişi daha kolay sağlayacak. Bu bölgelerin nerelerde olacağına ilişkin kararı ise İl Genel Meclisi ve belediye meclisleri verecek.

İçişleri Bakanlığı genelgesinde, yasa ve yönetmelikten farklı olarak "kazanılmış haklar korunacak" denildi ve nokta işyeri tarifi olmayacağı vurgulandı. İçişleri'ne göre bir kentte birden fazla içkili yer bölgesi de olabilir.

Ancak bu genelge de bir netlik sağlayamaya yetmedi. Belediyeler bu düzenlemenin nasıl uygulanacağını bilmiyor. Çoğu belediye yetkilisine göre düzenleme suistimale açık görünüyor.

Alıntı cnnturk com.tr

muzo
20-01-2006, 16:05
OĞLUNUN TRAVESTİ OLDUĞUNU ÖĞRENEN ANNE ÇILDIRIP EVİ ATEŞE VERDİ!..

Edinilen bilgiye göre, Kadıköy Osmanağa Mahallesi İsmail Ağa Sokak'ta oturan H.B. adlı kadının iki oğlu, akşam saatlerinde eve geldi. H.B.'nin çocukları, Asya takma adlı travesti kardeşleri yüzünden anneleri ile tartıştı ve travesti kardeşlerine saldırdı.


Tartışma sırasında öfkelenen H.B., sinir krizleri geçirerek evdeki koltuğu tutuşturdu. Koltuktan çıkan yangın bir süre sonra büyüdü. Bunun üzerine vatandaşlar itfaiyeye haber verdi. Yangın, Kadıköy İtfaiyesi'ne bağlı ekipler tarafından kısa sürede kontrol altına alınırken, binadan çıkarılan H.B. dışarıda öfkeli hareketlerine devam etti. "Oğlumu travesti yaptılar" diyerek bağırıp çağıran yaşlı kadın, kendini yerden yere attı. H.B. ambulansla Haydarpaşa Numune Hastanesi'ne sevk edildi. Travesti genç ise, basın mensuplarının görüntü almaması için battaniyeyle yüzünü örttü...

muzo
20-01-2006, 16:06
BU SAHTECİLİK POLİSİ BİLE ŞAŞIRTTI...

Serik İlçesi’nde ihbar üzerine, piyasaya sahte para sürdüğü iddiasıyla polis tarafından yakalanan ve iç çamaşırında sahte para ele geçirilen M.A. (35), operasyonu genişleten Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü ekiplerince teslim alınarak, Antalya’ya getirildi.
Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, tespit edilen sahteciliğin, ilk kez kullanılan yöntemlerden biriyle yapıldığının saptandığı bildirildi.

YÜZDE 50’Sİ KENDİ PARASI
Antalya Polisi’nin geçen yıl Serik İlçesi’nin yanı sıra il merkezinde de özellikle Sanayi ve Yenikapı mahallerinde piyasaya sahte para sürülmesinin artması üzerine başlattıkları soruşturmada, olaya karışan kişinin eşkalinin, bazı işyerlerinin güvenlik kameraları ve verilen ifadeler sonucu belirlendiği açıklandı.
Takipteki kişinin gözaltına alındığı, ancak evinde yapılan aramalarda suçu kanıtlayacak sahte para ya da başka bir delile rastlanmadığını bildiren yetkililer, serbest kaldıktan sonra takibi sürdürülen kişinin kullandığı yöntemin, son operasyonla ortaya çıkarıldığını açıkladılar.
Polis, M.A’nın "şaşkınlık yaratan" yönteminin, kendi gerçek parasının yarısını, ürettiği sahtesiyle birleştirmesi olduğunu tespit etti.
Operasyonda, M.A’nın kullandığı bir yakınına ait otomobilde, iki yüzünde de farklı seri numaraları bulunan 6 adet 100 YTL, 32 adet 50 YTL, 126 adet 20 YTL ve 3 adet 10 YTL ile bir adet renkli fotokopi ve kağıtları, sahte para yapımında kullanılan güç kaynağı, fırça, boya, kesici aletler, şeffaf bantlar ve plastik gereçler ele geçirildiği belirtildi.

ARAÇTA ÜRETİM
Polis yetkilileri, gazetecilere yöntemi anlatırken, M.A’nın kendi gerçek parasını, tam ortasından şeridi kalacak şekilde kestiğini, bunu scanerda taradığını, kopyalayarak çoğalttığını ve gerçekle sahte parçaları şeffaf yapıştırıcıyla birleştirdiğini bildirdiler.
Böylelikle yarısı sahte, yarısı gerçek olarak piyasaya sürülen paraların dışarıdan bakıldığında anlaşılmasının oldukça güçleştiğini kaydeden yetkililer, paralardaki seri numarası ve renk farklılıklarına dikkat edilmesi gerektiğini açıkladılar.
Zanlının otomobile kurduğu düzenekte ise aracın aküsünden sağladığı elektrikle tarayıcılı fotokopi makinesini çalıştırdığı, park ettiği ıssız yerlerde tüm sahte para imalatını bu araç içerisinde yaptığının tespit edildiği de bildirildi.
Operasyonda, üzerinde ve aracında ele geçirilen yaklaşık 3 bin YTL’nin, zanlının kullandığı yöntemle yarısının gerçek, yarısının sahte olduğu ortaya çıktı, zanlı M.A’nın beş ay önce aynı suçla hüküm giydiği cezaevinden tahliye edildiği belirlendi.

umsado
20-01-2006, 17:53
Aydın'ın Söke İlçesi'nde kuş gribi tespit edildi.

Aydın Tarım İl Müdürü Sadettin Öztürk, Söke İlçesi Serçin Köyü'nde yaşayan İsmail Yavaş'a ait dört tavuğun ölmesi üzerine, bu tavukların kuş gribi şüphesi ile İzmir Bornova Veteriner Araştırma Enstitüsü'ne gönderildiğini ifade ederek, tavukların test sonuçların pozitif çıktığını söyledi.

Öztürk, Serçin köyü ile Serçin köyünün 3.5 kilometre yakınında bulunan Sarıkemer Beldesi'nde itlaf ve dezenfekte çalışmalarına başladıklarını söyledi.

KUŞADASI VE ÇEŞTEPE'DE DE BULUNMUŞTU

Aydın'da daha öncede Kuşadası İlçesi'nde bir güvercinde ve Merkeze bağlı Çeştepe Beldesi'nde bir yaban ördeğinde kuş gribi görülmüş, her iki yerde de itlaf çalışmaları yapılmıştı.

Alıntı hurriyet.com.tr

umsado
20-01-2006, 17:56
CHP İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya, TOBB'un 30 bin YTL'ye mal ettiği konutları, TOKİ'nin depremzedelere 51 bin YTL'ye verdiği ve bu şekilde haksız kazanç elde edildiği iddiasıyla TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar ile eski Bayındırlık İskan Bakanı, Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen hakkında suç duyurusunda bulundu.

Kaya, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmek üzere İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği dilekçede, depremden sonra TOKİ'nin Bingöl merkezinde bin 536 adet konut yapımını davetiye yöntemiyle verdiğini ve bir konutun maliyetinin 38 bin YTL olduğunu belirtti.

Aynı alanda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) 30 bin YTL'ye ama açık ihale yöntemi ve ilan vermek suretiyle 480 benzer konut yaptırdığına dikkat çekilen dilekçede, şöyle denildi:

“Aynı mahiyetteki konutların maliyet farkı, konut başına 8 bin YTL olup bin 536 konutun maliyetindeyse 12 milyon 288 bin YTL'dir. Ancak TOBB söz konusu 480 konutu TOKİ'ye hibe etmiş, hibe edilen ve 30 bin YTL'ye mal edilen bu konutları TOKİ, 'altyapı maliyeti ve KDV bedeli de eklendi' bahanesiyle depremzedeye 51 bin YTL'ye vermiştir. Kısaca, 30 bin YTL'ye mal edilen konutlardan TOKİ şimdi ilk taksiti Haziran 2006'da olmak üzere 20 yıl vadeyle 51 bin YTL tahsil edecektir.”

TOKİ'nin ve Yapı İşleri Genel Müdürlüğü'nün konutların inşasındaki fazla ödemelerinin, Bingöllü vatandaşların cebinden çıktığı ve bazılarının haksız kazanç elde etmesine neden olduğu öne sürülen dilekçede, devleti zarara uğrattıkları iddiasıyla Bayraktar ve Ergezen hakkında kamu davası açılması talep edildi.


Alıntı hurriyet.com.tr

umsado
20-01-2006, 17:57
Mersin'in Silifke İlçesi'nde, İtalya'ya kaçak yollarla gitmeye çalışan 4'ü Filistinli 40 kişi yakalandı.

İstihbarat çalışmaları sonucu Mersin İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, Yeşilovacık Beldesi sahilinde bir balıkçı barınağına baskın yaptı. Operasyonda, İtalya'ya gitmek istedikleri belirlenen 4'ü Filistinli 40 kişi yakalandı.

Yakalananların, İtalya'ya kaçak yollardan gitmek için henüz ismi belirlenemeyen bir kişiyle 5'er bin dolara anlaştıkları öğrenildi. Yurtdışına kaçak yollarla gitmeye çalışan 40 kişi ve bu amaçla kullanılacak teknenin kaptanı gözaltına alındı.
Bu arada, yurtdışına çıkmak isteyen zanlıların, hava muhalefeti nedeniyle 2 gündür denize açılamadıkları belirtildi.

Alıntı hurriyet.com.tr

umsado
20-01-2006, 17:58
Malatya Çocuk Yuvası'nda kalan 0-6 yaş grubu çocuklara kötü muamelede bulundukları gerekçesiyle tutuklu bulunan 4 bakıcıdan 2'sinin serbest bırakıldığı bildirildi.

Yuvadaki çocuklara kötü muamelede bulundukları gerekçesiyle tutuklanan N.D. ve F.İ, avukatlarının itirazı üzerine Malatya Asliye Ceza Mahkemesi tarafından serbest bırakıldı.

CEZAEVİNDE 2 BAKICI KALDI

N.D. ve F.İ'nin serbest bırakılması üzerine cezaevinde bakıcılardan Ş.S. ve E.B. kaldı.

Malatya Çocuk Yuvası'nda çocuklara kötü muamelede bulundukları gerekçesiyle 7 bakıcı tutuklanmış, bunlardan 3'ü Kasım 2005'te serbest bırakılmıştı.


Alıntı hurriyet.com.tr

umsado
20-01-2006, 17:59
Only the registered members can see the link

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Fen-Edebiyat Fakültesi mezunlarına, formasyon derslerini aldıktan sonra öğretmen olabilecekleri müjdesini verdi.

Bu yıl atanacak öğretmen sayısını 16 binden 20 bine çıkardıklarını söyleyen Bakan Çelik, özel okulda okuyan öğrencilere ise 1000 YTL devlet katkısı sağlanacağını bildirdi. Atatürkçülüğü ideoloji haline getirip dogmalaştırmanın sakıncalarına da değinen Çelik, “Atatürkçülük prensipler bütünüdür” dedi.

Türkiye Özel Okullar Birliği'nin ‘AB Vizyonu, Türkiye'de Eğitim ve Özel Okullar’ konulu sempozyum Antalya Sheraton Otel'de başladı. 2 gün sürecek sempozyumun açılışına, Milli Eğitim Bakanı Çelik'in yanı sıra, Dünya Bankası Türkiye Temsilcisi Anderuw Vorkink, MEB Müsteşar Yardımcısı Salih Çelik, Türkiye Özel Okullar Birliği Başkanı Rüstem Eyüboğlu ile çok sayıda bürokrat ve özel okul temsilcisi katıldı.

Toplantının açılışında konuşan Rüstem Eyüboğlu, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Yasası'nda özel okulları tatmin etmeyen bazı noktalar bulunduğunu belirterek, değişiklik yapılmasını istedi. Sempozyumun açılışını yapan Bakan Çelik, Özel Öğretim Kurumları Yasası çalışmasıyla ilgili bilgi verdi. Söz konusu çalışmada özel okulları teşvik edici çok sayıda düzenleme bulunduğunu kaydeden Çelik, “1965'ten beri hiçbir hükümet, hiçbir bakan özel okullara bu kadar destek olmadı, sempatiyle bakmadı, özel önem atfetmedi. Olma keser gibi hep bana hep bana, ol testere gibi bir sana bir bana. Biz burada testere olacağız, bir sana bir bana” dedi.

ÖZEL OKULLAR

625 sayılı yasada özel okullarla ilgili tüm yetkiyi Ankara'dan alıp yerel yönetimlere devrettiklerini söyleyen Bakan Çelik, artık özel okulların açılış ve kapanışlarını valiliklere bıraktıklarını söyledi.

Türkiye'deki özel okulların potansiyelinin 500 bin olmasına karşın 250 bin kapasiteyle çalıştığına dikkat çeken Çelik, “Güzelim binalar muhteşem laboratuvarlar var, ancak potansiyelin yarısı boş ve atıl bekliyor” diye konuştu. Bakan Çelik, özel okullardan hizmet satın alma yoluna gideceklerini de belirterek, “Özel okullarımız da boş kalacağına bu girişimimizi kabul edeceklerdir. Bunun önünü yasal olarak açıyoruz” diye konuştu. Çelik, özel okullarda okutulacak ücretsiz öğrenci potansiyelinin de yüzde 2'den yüzde 3'e çıkaracaklarını bildirerek, “Bunu yüzde 10'a kadar artırabiliriz, ama size kötülük yapmaya niyetimiz yok” diye konuştu.

16 BİN YERİNE 20 BİN ÖĞRETMEN

Bakan Çelik, geçen yıl 20 bin öğretmenin emekli olduğunu, bunların yerine 16 bin öğretmen atanması gerektiğini, ancak emekli olan hizmetlilerin kadrosunu da göz önüne alarak, atanacak öğretmen sayısını 20 bine çıkaracaklarını belirtti. Bakan Çelik, “Emekli olmuş hizmetli yerine öğretmen alacağız. Temizliği hizmet satın alma yoluyla yapacağız” dedi.

Bakan Çelik, 625 sayılı yasa ile özel okulların doğalgaz, su, elektrik faturalarının devlet okullarıyla aynı tarifede olacağı müjdesini de verdi.

EĞİTİM KREDİSİNE TEŞVİK

Hüseyin Çelik, ev araba için bankalardan kredi çeken vatandaşın çocuğunun eğitimi için kredi çekmeyi aklına getirmediğini belirterek, “Vatandaşın çocuğunu özel okula gönderirken kredi kullanmasının önünü açıyoruz. Vatandaşın aldığı eğitim kredisi faizinin yüzde 50'sini devlet olarak üstleniyoruz. Bunu da yasaya koyduk. Bu teşvik getirecek, vatandaş çocuğunun eğitimi için kredi alırsa faizinin yüzde 50'sini üstleneceğiz. Bu müjdeyi de buradan veriyorum” dedi.

1000 YTL DESTEK

Özel okullara devam eden öğrenciye parasal destek vereceklerini de belirten Bakan Çelik,“Özel okula devam eden öğrencilere 1000 YTL düzeyinde devlet katkısı sağlanmasını yasaya koyuyoruz. Her yıl kaç öğrencimize yardım yapılacağını, Maliye Bakanlığı, Bakanlar Kurulu karar verecek” diye konuştu.

FEN- EDEBİYAT MEZUNLARINA MÜJDE

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Türkiye'de 74 üniversitede 94 fen- edebiyat fakültesi bulunduğunu belirterek, fen- edebiyat fakültelilere formasyonla öğretmenlik yolu açılacağını bildirdi. Bakan Çelik, “Fen- edebiyat fakültesi ya da eğitim fakültesi mezunu, kimin performansı iyiyse, aradığımız kriterlere kim yakınsa o öğretmen olsun. Fen- edebiyat mezunlarına formasyon verilmesi için talimat verdim. İnşallah bu yıl bu sorunu çözeceğiz. Öncelikle özel okullarda öğretmenlik yapan, ama öğretmen olarak atanamayanlara yönelik yaz aylarında geniş kapsamlı formasyon kursu düzenleyeceğiz, bunun da müjdesini vereyim” dedi.

Bakan Çelik, okulları değerlendirirken öz- üvey ayrımı yapılmasına karşı çıktıklarını vurgulayarak, “Özel okullara şaşı bakma zihniyetini, 1945 yılından kalmış çağdışı bir zihniyet olarak değerlendiriyorum” diye konuştu.
Bakan Çelik imam hatiplerle ilgili çok sık eleştiri aldığını da belirterek, “Ben 3 yıldır tek bir imam hatip lisesi açılışına gitmedim. Çünkü hiç imam hatip lisesi açılmadı” deyince, salonda gülüşmeler oldu. Çelik, anadolu imam hatip liselerine önem verdiğini, çünkü diğer anadolu liselerinde olduğu gibi burada da yabancı dil ağırlıklı eğitim verildiğini söyledi. Milli Eğitim Bakanı, çıkardığı yasaların at gözlüğü ile değerlendirilerek, amacının dışında yanlış yorumlandığını söyleyerek, “Pes doğrusu, ne diyebilirim. Benim niyetimi okuyorlarmış. Çok yakında benim rüyalarımı da okumaya başlayacaklar” diye konuştu.

Eğitimle ilgili meselelere ideolojik değil, pedagojik bakılması gerektiğini belirten Bakan Çelik, üniversitelerin akademik öngörü ile değerlendirilmesi gerektiğini söyleyerek, “İdeolojik yaklaşım gençlerimizi, ülkeyi perişan eder. Farklı dünya görüşümüz, siyasi düşüncelerimiz olabilir, ancak ortak paydalarda buluşabiliriz. Bu payda da akıl ve bilimdir” dedi.

“ATATÜRKÇÜLÜK PRENSİPLER BÜTÜNÜDÜR”

1995 yılında yazdığı bir makalede Türkiye'nin dünyadaki aydınlanma sürecini ıskalamasının sebebi olarak aydın kesimin devlet memuru olmasını gösterdiğini hatırlatan Çelik, “Devlet memurunudan kolay kolay aydın olmaz demiştim, bugün de aynı şeyi söylüyorum. Ben bunu söyledim diye bir arkadaşımız çıktı, ‘Bizim ideolojimiz Atatürkçülüktür’ dedi. Eğer, Atatürkçülüğü ideoloji haline getirip dogmalaştırırsak yazık ederiz. Atatürkçülük prensipler bütünüdür. Ve Atatürk ‘Ben size akıl ve bilimden başka miras bırakmadım, dogma bırakmadım’ der. Eğer akla ve bilime dayanırsak geleceğimiz parlak olur” diye konuştu.

Alıntı hurriyet.com.tr

umsado
20-01-2006, 18:00
Balıkesir Vali Yardımcısı Mustafa Erdoğan'ın resmi plakalı makam otomobilinin çalındığı bildirildi.

Balıkesir Valiliği'ne ait 10 EP 002 plakalı makam aracının şoförü H.Y, dün gece mesai bitiminde Vali Yardımcısı Mustafa Erdoğan'ı konutuna götürdükten sonra, otomobili Mirzabey Mahallesi'ndeki evinin önüne park etti.

Sabah kalktığında, makam aracının yerinde olmadığını gören H.Y, Balıkesir Emniyet Müdürlüğü'ne aracın çalındığını bildirdi.

H.Y, “Hava soğuktu, rahatsız olduğum için eve otomobille gittim. İlk kez böyle bir şey yaptım ve başıma böyle bir olay geldi” dedi.

Asayiş Şube Müdürlüğü'ne bağlı Hırsızlık Masası ekipleri, Vali Yardımcısı Mustafa Erdoğan'ın resmi plakalı makam aracının bulunması için çalışmalara başladı.


Alıntı hurriyet.com.tr

umsado
20-01-2006, 18:01
AKOM, Pazar gününden itibaren kar yağışı etkisine girecek İstanbul’da yurttaşların kötü hava koşullarından en az düzeyde etkilenmesi için A, B, C planlarının uygulanacağını, yaklaşık 2 bin personel 490 araç ile 24 saat kötü hava koşullarıyla mücadele edileceğini duyurdu.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM), pazar gününden itibaren İstanbul’un, beklenen kar yağışı etkisine gireceğine ilişkin tahminler çerçevesinde, il genelinde A, B, C planlarının uygulanacağını bildirdi.

İstanbul’da beklenen kötü hava koşullarına ilişkin AKOM, İtfaiye Daire Başkanlığı, Sağlık Daire Başkanlığı, Yol Bakım ve Onarım Müdürlüğü, Park ve Bahçeler Müdürlüğü, Katı Atık Değerlendirme Müdürlüğü, İBB Trafik Müdürlüğü, İSKİ, İSFALT, İDO, İETT, İGDAŞ, Sosyal İdari İşler Müdürlüğü toplantı yaparak, hazırlık planlarını değerlendirdi. Toplantı sonrasında yapılan açıklamaya göre, kötü hava koşullarıyla yaklaşık 2 bin personel 490 araç ile 24 saat esasına göre mücadele edilecek

İstanbulluların kötü hava koşullarından en az düzeyde etkilenmesi için yapılan planlamalarda hava şartlarının durumuna göre "A", "B", "C" planları uygulanacağını bildiren AKOM, İstanbul 9 bölgeye ayırdı.

Tahminler doğrultusunda Yol Bakım ve Onarım Müdürlüğü ekipleri, İstanbul’un önemli arterlerinde buzlanma ve kar küreme çalışmaları yapacak. Ekipler birinci derece öncelikli ikinci derece öncelikli ve üçüncü derece öncelikle yollar olmak üzere 204 güzergahta hazır bekletilecek. AKOM, bu yıl ilk defa buz ve donmayı önleyici solüsyonun bazı yollarda deneme amaçlı olarak kullanılacağını belirtti.

Geçtiğimiz yıllarda 2 bin 987 kilometre olan İstanbul ana arter uzunluğu yeni kanunla birlikte 4 bin 77 kilometreye ulaştı. Belediye su baskınlarına karşı kritik bölgelere motopomplar da yerleştirdi.

EVSİZLER SOKAKTA BIRAKILMAYACAK

Donma riskinin başlaması üzerine Sağlık Daire Başkanlığı ekiplerinin evsizleri toplayarak, Alibeyköy Tevfik Aydeniz Kapalı Spor Salonu’nda barındıracağı kaydedildi. Sokaklardan toplanan vatandaşların, banyo, giyecek, traş, yiyecek hizmetleri Sosyal İdari İşler Müdürlüğü tarafından karşılanacak.

Evlerine veya memleketlerine dönmek isteyen evsizler ise, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından gönderilecek. Ana arterlerin dışında, meydanlar, üst ve alt geçitler, vapur iskeleleri, otobüs durakları, hastane giriş çıkışları, üniversite ve okulların giriş çıkışları için de karla mücadele ekipleri oluşturuldu. Yedi kar küreme makinesi ile Eminönü, Fatih, Yenikapı, Taksim, Üsküdar, Harem, Kadıköy, Hasanpaşa, Ümraniye meydanlarında 24 saat esasına göre karla mücadele çalışması yapacak.

A-B-C PLANLARI

AKOM kışla mücadelede üç ayrı plan çerçevesinde çalışmalarını yürütecek. 9 ayrı bölgeye ayrılan İstanbul’da uygulanacak planlar şöyle:

"A Planı (Düşük Yoğunluk alarmı): A planı kapsamında, olağan kış koşulları ile mücadele edilecek, kar yağışı ve buzlanmalara karşı düzenli kontroller yapılacak. Belirlenen noktalarda kar küreme, tuz serpme için ’ilk müdahale’ araçları hazır bekletilecek. B Planı (Yüksek Yoğunluklu Alarm): B planı kapsamında olağanüstü kış koşullarının geçerli olduğu durumlarda uygulanacak.

Yol Bakım ve Onarım Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı diğer birimler koordineli olarak çalışacaklar. Ekipler, Ulaşım Daire Başkanlığı tarafından önceden belirlenmiş hassas bölgelerde plan kapsamında alarma geçecek. İlçe Belediyeleri ile yapılacak çalışmalar da (AKOM) koordinasyonunda yürütülecek. C Planı (Çok Yüksek Yoğunluklu Alarm): Afet boyutunda tehlike içeren kış koşullarının geçerli olduğu durumlarda uygulanacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM) devreye girecek. A ve B planlarında görev alan birimlerle birlikte İSFALT, İSTON, İSBAK, Park ve Bahçeler Müdürlüğü, Müteahhitlik hizmeti veren firmalar ve İlçe Belediye Başkanlıklarına ait birimler de görev yapacak."

Alıntı hurriyet.com.tr

umsado
20-01-2006, 18:02
Kapıkule Sınır Kapısı'ndan Türkiye'ye giriş yapan 3 TIR'da, toplam 76 bin 419 litre motorin ele geçirildi.

Kapıkule Sınır Kapısı'na gelen Romanya uyruklu N.D.'nun kullandığı SB 9967 çekici ve SB 9964 dorse plakalı TIR, G.A.M'nin kullandığı SB 9966 çekici ve SB 9965 dorse plakalı TIR ile I.M'nin kullandığı CJ 34 PLS çekici ve CJ 85 PLS dorse plakalı TIR şüphe üzerine kontrole alındı.

Görevliler tarafından yapılan aramada, TIR'ların karnelerinde belirtilen kimyasal maddeler yerine motorin taşıdıkları belirlendi.

3 TIR'da, 183 bin 278 YTL değerindeki, toplam 76 bin 419 litre motorine el konulurken, olayla ilgili olarak Romanya uyruklu TIR sürücüleri ve C.T. ile Türk vatandaşları B.E. ve gümrük komisyoncusu M.A “sahtecilik” suçlamasıyla Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı'na sevk edildi.


Alıntı hurriyet.com.tr

umsado
20-01-2006, 19:57
Yargıtay Mehmet Ali Ağca’nin tahliyesi ile ilgili kararı hatalı buldu.

Yargıtay bozma gerekçesinde Ağca’nın İtalya’da yattığı 19 yıl cezanın Türkiye’deki cezasından mahsup edilemeyeceğine karar verdi. Yargıtay kararını oybirliği ile verdi.

Yargıtay, kamuoyunda ‘Rahşan affı’ olarak bilinen affın Mehmet Ali Ağca’ya uygulanamayacağına da karar verdi.

Yargıtay’ın beş sayfalık kararında Ağca'nın ne kadar süre cezaevinde kalacağı ise öngörülmüyor. Yargıtay, Mehmet Ali Ağca'nın ne kadar süreyle cezaevinde yatması gerekeceği kararını yerel mahkemeye bıraktı.

Turgut Kazan'dan uyarı

Abdi İpekçi ailesinin avukatı Turgut Kazan da, Mehmet Ali Ağca'nın kaçak duruma düştüğünü belirtti. Kazan, "Ağca eğer kaçarsa, bundan İçişleri Bakanlığı ve Emniyet sorumlu olacaktır" dedi.

Tartışmalı tahliye

12 ocakta tahliye edilen Abdi İpekçi'nin katili ve Papa suikastı hükümlüsü Mehmet Ali Ağca, Türkiye'ye iadesinden sonra Fruko fabrikası gaspından 10 yıl, bir kuyumcunun gasp edilmesinden 10 yıl, cezaevinden firar suçundan ise 3 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

Ağca, İpekçi cinayetinden ise idam cezası almıştı. Ancak, son yasal düzenlemelerle idam cezası kalktığı için bu ceza, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dönüşmüştü.

Papa suikastı suçundan dolayı Üsküdar Birinci Ağır Ceza Mahkemesi, İtalyan mahkemelerin hüküm kurması nedeniyle yeni bir hüküm kurmaya gerek görmedi.

Eğer hüküm kursaydı, Ağca bu durumda eski TCK'nın devlet başkanlarına suikast hükmünü içeren 156'ncı maddesine göre yargılanacak, en üst sınırdan müebbet hapis cezasına çarptırılabilecekti.

Ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Ağca'nın, İtalya'da geçirdiği 20 yıllık süre yeni TCK'nın 16'ncı maddesi gereğince 36 yıldan düşüldü. Ağca'yı hapisten kurtaran Türk Ceza Kanunu'nun 16'ncı maddesi oldu. TCK'nın 16'ncı maddesi şöyle diyor:

"Nerede işlenmiş olursa olsun, bir suçtan dolayı yabancı ülkede gözaltında, gözlem altında, tutuklulukta veya hükümlülükte geçen süre aynı suçtan dolayı Türkiye'de verilecek cezadan mahsup edilir."

ANAP döneminin affı olarak da bilinen 3712 No'lu kanun Ağca'ya uygulanmadı. Eğer uygulansaydı Ağca çok daha erken, hatta Türkiye'ye iade edildiği gün tahliye edilebilirdi.
Geriye kalan 16 yıllık süre, 10 yıl daha düşülerek 6 yıla indi. Ağca'nın Türkiye'den kaçmadan önce cezaevinde geçirdiği 153 günlük süre de hesaplamaya dahil edilince 12 ocak 2006 günü tahliye edildi.

İnfaz hesabı ne kadar doğru?

Ancak İpekçi ailesinin avukatı Turgut Kazan ve bazı hukukçular, söz konusu infaz hesabının yanlış yapıldığını ve Ağca'nın erken tahliye edildiği görüşünü savunuyor.

Mehmet Ali Ağca'nın, İtalya'da cezaevinde kaldığı sürenin Türkiye'deki infaz hesabına dahil edilemeyeceğini belirten Kazan, Ağca'nın İtalya'da cezaevinde kaldığı süre dikkate alınsa bile erken tahliye edilmiş olduğunu söylüyor.

Kazan, "suikasti 13 mayıs 1981'de işledi. 13 haziran 2 bin yılında da Türkiye'ye iade edildi. Hesap ortada. Cezaevinde 19 yıl yatmasına rağmen, 20 yıl yatmış gibi hesap yapılıyor ve serbest bırakılıyor" diyor.

Turgut Kazan, 1991 yılında çıkarılan Şartla Salıverme Yasası'na göre, idam cezası alanların 10 tam yıl yatması gerektiğini hatırlatıyor ve "Ağca, İpekçi cinayetinden dolayı 10 tam yıl yatmadı. Ağca'nın durumunda olanlar, Rahşan affı diye bilinen yasadan da yararlandırılmadı. Kendisi iade edildiğinde Kartal Ağır Ceza Mahkemesi bunu kesin hükme de bağladı. Buna rağmen tahliye edilmesi kendisini ödellendirmekten başka birşey değildir" diyor.

İtalya'da 19, Türkiye'de 5.5 yıl

Kartal H Tipi Cezaevi'nde yaklaşık beş buçuk yıl kalan Mehmet Ali Ağca'nın tahliyesi 8 ocakta gündeme geldi.

Kartal Ağır Ceza Mahkemesi, Ağca'nın cezasını tamamladığı yönündeki yazıyı onayladı ve tahliye yolunu açtı. Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapılan itirazlar 11 ocakta reddedildi.

Yeni Türk Ceza Kanunu'ndan yararlanarak tahliye olmak için Kadıköy Birinci Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvuran Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca'nın talebi 2004 kasım ayında mahkeme tarafından reddedilmişti.

Ağca, Papa suikasti nedeniyle İtalya'da 19 yıl hapis yatmış, 13 haziran 2000 tarihinde Türkiye'ye iade edilmişti.

İtalya Cumhurbaşkanı Carlo Azeglio Ciampi, Vatikan'ın onayından sonra Ağca'nın affına karar vermiş, bu karardan birkaç dakika sonra İtalya Adalet Bakanı Piero Fassini, 1979'daki İpekçi suikastinden dolayı hükmünü tamamlamak üzere Ağca'yı Türkiye'ye iade etme emrini vermişti.

Ağca, Katolik Kilisesi'nin İtalyan hapishanelerinde af uygulama planından yararlanan ilk tutuklu olmuştu.

Ağca İtalya'dan Türkiye'ye yola çıkarken avukatına "bu, benim gerçekleşmesini çok istediğim bir rüya idi" demişti.


Alıntı cnnturk.com.tr

umsado
20-01-2006, 20:06
Yabancılara konut satışıyla ilgili tartışmalara, barolar da katıldı.


İSTANBUL - 46 baro başkanı, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına rağmen yasayı yeni bir düzenlemeyle hayata geçiren hükümeti, “Hukuk tanımaz” olarak niteledi.
Turizm bölgelerinde satışları artıran yeni yasa tartışmaları da beraberinde getirdi.

Hükümeti eleştiren 46 ilin baro başkanı, Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen yabancılara mülk satışında ısrarcı olunduğunu söyledi.

Yapılan yeni düzenleme ile Anayasa Mahkemesi kararının görmezden gelindiğini ve yok sayıldığını belirten İzmir Baro Başkanı Nevzat Erdemir “Siyasal erki elinde tutanların, Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen yabancılara mülk satışında direndiği anlaşılmaktadır. Yasama organı Anayasa Mahkemesi kararını ortadan kaldıracak nitelikte yasal düzenleme yapmıştır. Bu durum güçler ayrılığı ilkesine ters düştüğü gibi Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine de açıkça aykırıdır” dedi.

Baro başkanlarının imzaladığı ortak metinde, hükümetin bu uygulamadan vazgeçmesi isteniyor. Metinde “Yasama dokunulmazlığı zırhına bürünerek her istediklerini yapacaklarını sanan kişiler er ya da geç yanıldıklarını anlayacaklardır. Gün gelir, dokunulmazlık zırhı kalkar, bağımsız yargı kararına karşın yurt topraklarını yabancılara satanlar hesabını yine yargı ve en büyük yargıç olan tarih önünde verirler” denildi.

Alıntı ntvmsnbc.com

umsado
20-01-2006, 20:09
Only the registered members can see the link

Erbakan’ın cezasının ertelenmesi için Meclis’te formül aranıyor. Meclis Başkanı Arınç’ın bir yasa değişikliğine işaret etmesinin ardından Saadet Partili eski milletvekilleri bu konuda CHP’nin de nabzını yokladı.


ANKARA - Saadet Partililer, Erbakan’ın cezasının ertelenmesi için hazırladıkları önerileri CHP’ye de götürdüler. Saadet Partisi infaz yasasındaki ’75 yaşını bitirmiş bir kişinin hükümlülüğünü evde geçirmesini sağlık raporu ve zararın tazmini şartına’ bağlayan ifadenin değiştirilmesini öneriyor.
Saadet Partililer cezanın ertelenmesi için rapor ve zararın tazmini şartının da kaldırılmasını istiyor. Erbakan için gündeme getirilen bir diğer öneri ise Türk Ceza Kanunu’nun 212’nci maddesine ‘etkin pişmanlık’ kavramı eklenerek, cezanın tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılması.

Cezanın evde infaz edilmesine ilişkin itirazlarının olmadığını belirten CHP kaynakları, kamuya verilen maddi zararın ise affedilmeyeceği görüşünde.

Saadet Partisi Genel Başkanvekili Recai Kutan’ın bir süre önce Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu’ya yaptığı ziyarette de bu konunun gündeme geldiği öğrenildi. Anavatan Grup Başkanvekili Süleyman Sarıbaş, “Yasa teklifi verildiği zaman değerlendiririz” dedi.

Alıntı ntvmsnbc.com

umsado
20-01-2006, 20:11
Dünya Bankası Türkiye Direktörü Andrew Vorkink, Türkiye’de eğitim sisteminin AB kriterlerinden çok uzak olduğunu söyledi. Vorkink, eğitimle ilgili tartışmaların, asıl meseleden çok, YÖK’ün rolü ve imam hatip liselerine kitlenlendiği mesajını verdi.


ANTALYA - Özel Okullar Birliği’nce Antalya’da düzenlenen toplantıda konuşan Vorkink, Türkiye’de herkesin eğitim sisteminin değiştirilmesi gerektiği yönünde görüş bildirdiğini, ancak nereden başlanacağı ve sistemin hangi parçalarının değiştirilmesi gerektiği konusunda genellikle şiddetli tartışma yaşandığını söyledi.
Vorkink, “Türkiye’de eğitim konusunda tartışmanın çoğu, asıl meseleye ilişkin değil. Tartışma, YÖK’ün rolü ve imam hatip okulları gibi oldukça duygusal konularda oluyor” dedi.

Alıntı ntvmsnbc.com

umsado
20-01-2006, 21:39
Emekli Orgeneral Hurşit Tolon, Türkiye'nin AB'ye üyelik süreciyle ilgili olarak, “Bu şartlarla AB'ye üyelik olmaz, teslimiyet olur” dedi.

Atatürkçü Düşünce Derneği Tire Şubesi tarafından düzenlenen ”Avrupa Birliği Sürecinde Türkiye ve Atatürk Milliyetçiliği” konulu konferansta konuşan Tolon, gündemdeki konuları değerlendirdi.

AB'ye üyelik sürecinde Türkiye'nin sınırlarının tartışmaya açıldığını savunan Tolon, Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesinin kaldırılması yönündeki görüşleri eleştirdi.

Tolon, şunları söyledi:

“Dünyanın alkışladığı bir yazarımız (1,5 milyon Ermeni'yi kestik) dedi diye 301. maddesini kaldırmaya çalışıyoruz. Silahlı Kuvvetlerimiz ülke bütünlüğü için kaygılanıyor diye (silahlı kuvvetlerinizle ilişkilerinizi düzenleyin) yani kısaca (askerinize sahip olun) diyor, uygulamaya çalışıyoruz.

Avrupa'yla bu ortaklığın neresi güvenilir, neresi adil. Bu şartlarda AB'ye üyelik olmaz, teslimiyet olur.”

Alıntı hurriyet.com.tr

umsado
20-01-2006, 23:31
Hakkari-Çukurca Karayolu'nda 5 ayrı noktaya çığ düşmesi sonucu, Hakkari-Şırnak ile Hakkari-Çukurca karayollarının ulaşıma kapandığı bildirildi.

Alınan bilgiye göre, yoğun kar yağışı ve tipi nedeniyle Hakkari-Çukurca Karayolu'nun 40. kilometresindeki Şine mevkiine çığ düştü.

Yolun trafiğe kapanması üzerine, Çukurca İlçesi'nden Hakkari Devlet Hastanesi'ne hasta taşıyan bir ambulans ile onlarca aracın mahsur kaldığı, yolun Karayolları 114. Şube Şefliği ekiplerinin yaklaşık 1 saat süren çalışması sonucu trafiğe açılarak, mahsur kalan araçların kurtarıldığı öğrenildi.

Bu arada, Çukurca karayolunun trafiğe açılmasından 2 saat sonra Hakkari-Şırnak ile Hakkari-Çukurca karayolları üzerindeki, 4 ayrı noktaya çığ düştü.

Karayolları 114. Şube Şefliği yetkilileri, havanın kararması, yoğun kar yağışı ve tipi nedeniyle karla mücadele ekiplerinin yol açma çalışmalarına başlayamadığını, yolun yarın ulaşıma açılacağını belirttiler.


Alıntı hurriyet.com.tr

umsado
20-01-2006, 23:43
İstanbul Valisi Muammer Güler, Mehmet Ali Ağca'nın yakalanmasına ilişkin, “Bu konuda İstanbul polisi en seri şekilde yakalama emrini yerine getirmiştir” dedi.

Vali Güler, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı karşılamak üzere geldiği Atatürk Havalimanı VIP Salonu'nda gazetecilere yaptığı açıklamada, Yargıtay'ın bozma kararının Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı'na faksla intikali sonucu hemen yakalama emri çıkarıldığını bildirdi.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin Ağca'yı Kartal'da bulunduğu evden aldığını belirten Güler, Ağca'nın Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'ne götürüldüğünü kaydetti.

Güler, Ağca'nın ne zaman cezaevine konulacağına yönelik soru üzerine, savcılığın bu konuda talimatı ne yönde olursa, o zaman götürüleceğini, bunun bu akşam, ya da yarın gerçekleşebileceğini söyledi.

Başta İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah olmak üzere, en seri şekilde yakalama emrini yerine getirdikleri için İstanbul polisine teşekkür eden Güler, bundan sonrasının adli mercilerin yapacağı iş olduğunu vurguladı.

Güler, “Ağca takip ediliyor muydu?” şeklindeki bir soruya ”Takip edilme meselesi Anayasa'nın ve ilgili kanunların, ancak açıkça adli mercinin vereceği emirle söz konusu. Kimse kimseyi bir yargı kararı olmadan takip edemez, bu anlamda da bir takibat yoktu” yanıtını verdi.

Ağca'nın şartlı olarak salıverildiğini ve diğer vatandaşlardan farklı bir pozisyonda olmadığını vurgulayan Güler, ancak Yargıtay'ın bozma kararı ve çıkarılan yakalama emri üzerine kendilerinin de bu emrin gereğini yerine getirdiklerini söyledi.

“Ağca'nın kaçma ihtimali var mıydı?” sorusuna da Güler, “Bu konu zaten çokça kamuoyunun gündemine geldi. Benim bir şey söylememe gerek yok. Daha önceki olaylarından sonraki kaçışları söz konusu. Ama şahıs kaçar mıydı, kaçmaz mıydı, böyle bir imkan olur muydu bilmiyoruz. Önemli olan kendisini yakalayıp adli mercilere teslim etmemizdir” yanıtını verdi.

Güler, “Ağca'nın yeri biliniyor muydu?” sorusu üzerine, “Sizler bir yakınınızın, bir akrabanızın nerede olduğunu ne kadar biliyorsanız, biz de herhalde o kadar biliriz. İstihbarat birimlerinin elbette ki o kadar bilgileri vardır. Ama bu bir izleme, bir takip, adli mercilerin kararıyla ilgili bir konu söz konusu değildir. Bu konuda yasal yetkilerin ötesinde bir şey yapılması da zaten mümkün değildir” diye konuştu.

Ağca'nın kimin evinde yakalandığına ilişkin bir soruya da Güler, ”Kartal'da herhalde misafirlikte bulunduğunu tahmin ettiğimiz bir evde yakalandı. Evdeki kişiler ise özel hayatın dokunulmazlığı ile ilgili bir konudur. Kimdi ya da evde ne yapılıyordu bilemem” yanıtını verdi.

Ağca'nın yerinin nasıl tespit edildiğine ilişkin bir soruya da Emniyet Müdürü Cerrah, espriyle, “Meslek sırrı” yanıtını verdi.


Alıntı hurriyet.com.tr

umsado
21-01-2006, 01:08
Elverişsiz hava şartları Trabzon'da uçak seferlerini etkiliyor.

Trabzon İstanbul seferi için İstanbul'dan 17.30'da havalanan Flyair, 19.00'da havalanan Onurair ve 19.20'de havalanan Atlas Jet havayollarına ait 3 uçak kar yağışı nedeniyle Trabzon Havaalanı'na inemeyerek geri döndü.
Kar yağışının aralıklarla devam ettiği ancak halen uçkların inişine engel bir durumun bulunmadığı bildirildi.

Alıntı hurriyet.com.tr