PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Tarihi Krizin Tanıkları Anlattı....



bulletfromhell
06-08-2007, 21:01
Rakamı duydu dondu kaldı !

Türkiye devalüasyona nasıl gitti, 2001'in siyasi liderleri neden direndi ve nasıl ikna oldu?

Tarih 21 Şubat 2001. Ziraat Bankası Genel Müdürü Osman Tunaboylu, Hazine Müsteşarı Demiralp’e ’Bankanın anahtarını veriyorum’ dedi. Demiralp, Tunaboylu’yu da alıp Bakan Recep Önal’a gitti. Bakan iki kamu bankasının faiz zararını duyunca öylece kaldı. Sonu devalüasyonla biten meşhur 14 saatlik toplantıyı başlatan ana neden de bu oldu...

Selçuk Demiralp, Türkiye’yi devalüasyona götüren süreci de kitapta şöyle aktardı:

21 Şubat günü Merkez Bankası 3.5-4 milyar dolar sattı. Çarşamba öğleye doğru Osman Tunaboylu (Ziraat Bankası Genel Müdürü) geldi ve ’Biz kapanamıyoruz’ dedi. Aşağı yukarı Halk Bankası ve Ziraat Bankası’nın iki gün içerisinde ödediği faiz 2 milyar dolardan fazlaydı. İki günde ödediği faiz ciddi bir faizdi. İnanılmaz birşeydi. ’Sen nasıl bu hale geldin’ dedik. ’Anahtarı veriyorum’ dedi. O konuşmadan sonra Osman’ı aldım doğru Bakan’a gittim. Recep Bey’e (Önal)... Recep Bey de öylece kaldı ödenen faizi duyunca...

Herkes darmadağın

Ben orada yine anlattım. ’Bu böyle gitmez, bu olay bitsin. Merkez faizleri tırmandırıyor, dövizden vermiyor görünüyoruz ama faizden veriyoruz. İnanılmaz birşey içerisindeyiz. Çıkış yok. Bunun çaresini bulmamız lazım. Çaresi de floating (dalgalı kur). Bunu bekletmenin bir anlamı yok. İki günde bakın nereye geldik’

Recep Bey ’ben Başbakanlık’a gidiyorum’ dedi. Meşhur 13-14 saatlik toplantı yapıldı. Biz yine aynı şeyleri anlattık.

Bu sefer Bahçeli de geldi. Herkes darmadağın ve gergin. O toplantıya gece SPK Başkanı Doğan Cansızlar da katıldı. Osman da katıldı, Zekeriya da katıldı. Biz Gazi (Erçel) ile birşeyler anlatıyoruz, onlar yeni önerilerde bulunuyorlar. Hükümet tarafı ’Bak işte bazı arkadaşlar yeni öneriler getiriyorlar’ diyor. Neyse bayağı gergin bir şey oldu. Hatta ben de çok şey konuştum. ’5 milyar dolar gitti’ dedim. 5 milyar dolar göz göre göre gitti. Biraz rezervimiz vardı, kötü günlerde kullanmamız lazımdı. Bu tarz tartışmalar oldu.

Eski bakanları çağırdılar. Siyasileri çağırdılar. Böyle bir trafik curcuna oldu. Bayağı bir dağıldık. Onlar da dağıldı. Onları da anlayışla karşılıyorum. Zor bir şey. Her hükümette en zor şey devalüasyon yapmaktır. Ama sonuç buraya geldi. O akşam nihayet uzun tartışmalar sonucu bu kararı aldılar. Gece saat 03.00 gibi kamuoyuna duyuruldu...

‘G7’ler ve IMF, dalgalı kura geçmezsek, desteklerini çekeceklerini söylediler’

2001 krizinin canlı tanıklarından Hazine eski Müsteşarı Selçuk Demiralp, Hatice Aydoğdu ve Nurhan Yönezer’in kaleme aldığı “Krizin sözlü tarihi” adlı kitapta piyasalar için en kritik günler olan 19-20 ve 21 Şubat 2001’i anlatırken, G7’ler ve IMF’nin kendilerini dalgalı kura geçilmediği takdirde programdan desteklerini çekmekle tehdit ettiğini anlattı:

Dövizde uzun süre bant sistemini götüremezdik. IMF ile bunu gözden geçirmemiz gerektiğini düşünüyoruz. ’ABD’ye gelin’ dediler. Ancak bunu benim Hükümet’e de anlatmam gerekiyordu. Yurtdışında olursam bunu telefonla anlatmam imkansız.Özellikle onların gelmesini istedim. Hatta onlar Washington’da buluşalım dediler. Ben de ’Sizin bir şekilde gelmeniz gerekiyor’ dedim. Ne yapalım ne yapalım derken G20 toplantısı İstanbul’da yapılacak. G20’ler toplantısına IMF de katılıyor. Stanley Fischer’e ’sen de gel’ dedim. Halbuki onun görevi değildi. Başka bir başkan yardımcısı gelecekti. ’Onun yerine sen gel o toplantıya katılıyor gibi...’

Cottarelli’nin gözden geçirmesini de o tarihe aldık. O da Türkiye’de olacaktı. Fischer, Michael Deppler ile (IMF Avrupa Bölüm Başkanı) beraber gelecekti.

Toplantı iyi başladı. Alman Maliye Bakan Yardımcısı Türkiye hakkında övgü dolu sözler söyledi. IMF destekledi. Ancak bir gün sonra... Piyasalar allak bullak. Başbakan’ın bir takım sözleri, onları biliyorsunuz. Döviz talebi fırladı olay çığrından çıktı.

Fischer bana ’ne düşünüyorsun’ diye sordu. ’Yok bu iş böyle gitmez bitti’ dedim. Daha önce çok tartışmıştık. ’İkinci bir şansımız olmaz’ dedim. Fischer da ’götüremezsiniz olay bitti’ dedi.

Türkiye’ye G7 baskısı

Bu arada çok enteresan bir toplantı oldu. Piyasalar karışınca G7’lerin bakan yardımcıları hemen bir araya geldi. Toplantıdan sonra Fischer bana geldi ve ’G7’lerin kararını sana deklare edeceğim, Türkiye floating’e geçmediği takdirde G7’ler programdan desteğini çekecek. IMF olarak da bizim görüşümüz bu. Floating’e geçerseniz oturur tekrar görüşmelere başlarız. Geçmezseniz desteğimizi G7’lerle çekiyoruz. Bu bir karar’ dedi.

Öyle anında oldu ki... Karar verenler arasında John Taylor da var. (ABD Hazine Bakan Yardımcısı)

’Zaten bunun başka alternatifi kalmadı, Ankara’ya gidip konuşacağım’ dedim.

Olay zaten belliydi. 7.5 milyar dolar civarında Merkez Bankası’na talep vardı o gün. Bu kadar olumsuzluğun arasında tek bir şans vardı. ABD’de bayram vardı ve piyasalar kapalıydı. Çok önemli bir gün kazanmıştık. Fischer ile beraber geldim. Gazi, Ankara dışındaydı o da geldi. Saat 19.00 gibi Başbakanlık’a liderlerin yanına gittik. Devlet Bahçeli ilk defa bir yurt dışı geziye (Türkmenistan) gitmiş. Onun yerine Devlet Bakanı Şüayip Üşenmez vekalet ediyordu. Bir toplantı yapıldı. Hiç kimse devalüasyona yanaşmadı.

Liderler ’Biz aramızda toplantı yapacağız, size haber veririz’ dediler. Biz de Merkez Bankası’nın sosyal tesislerine gittik. Zekeriya Temizel (BDDK Başkanı) da vardı. Oturduk genel değerlendirme yapmaya çalışıyoruz.

Anlattık anlamadılar

Gece saat 00.00’da tekrar çağırdılar. ‘Biz bu kararı almayalım kendi aramızda ilave bir takım değerlendirmeler yapacağız’ dediler. Açıkçası hiçbirimiz bunu beklemiyorduk. Çok şaşırmıştık.

Biz döndük.

Bunu Fischer’a anlattım. O da inanamadı. ’Nasıl olur, yarın piyasa açılacak ne yapacaklar? Hadi yarını geçtik öbür gün ne yapacaklar? Bilmiyorlar mı?’ dedi.

Ben de ’anlattık ama anlamadılar’ dedim.

Fischer’ın Türkiye’deki programı daha uzayacaktı ama ’Ben yarın sabah ayrılıyorum. Çünkü programla ilişiği kesiyorum’ dedi. Cotarelli’ye de ayrılma talimatı verdi. Ertesi gün oldu. 21 Şubat Salı günü bizim en büyük itfamız olduğunu anlattım. 5 milyar doların üzerinde bir itfa vardı. Biz o gün ‘faizi yüzde 60’ların altına çekebilir miyiz’ diye hesap yapıyorduk. Maalesef yüzde 300-400’lere çıktı. Hatta talep yok.

Egebank’ta hiç yorum yapmadı

TMSF’ye devredileceklerden biri de Egebank’tı. Ama hiçbir yorum yapılmadı. ’Eğer bu 5 banka böyleyse yapacak birşey yok’ denildi. Bunun uzamaması, bu akşam imzaların tamamlanıp kararnamenin sabahleyin yürürlüğe girmesi gerektiğini söyledim. Hemen Başbakanlık’ta bir ekip hazırlandı ve bakanların imzaları alındı. Olmayanları da faks sistemiyle çözdüler. Sabaha karşı 05.00 gibi Sayın Cumhurbaşkanı’na (Süleyman Demirel) götürülmesi gerekiyordu. Cumhurbaşkanı’na kimin götüreceği söz konusu oldu. Başbakan önce “Ben üstlenirim” dedi. Sonra yanılmıyorsam Hüsamettin Bey üstlendi bu işi. Sabah saat 07.00 gibiydi. Hüsamettin Bey beni telefonla aradı ve dedi ki “Kararname elimde, imzalanmış sen gel bunu al, gereğini yap.”

Tarihi operasyon

Ben kalktım hazırlandım. Başbakanlık’a gittim. Kararnameyi Hüsamettin Bey’den aldım. Orada Resmi Gazete’yi hazırladık. Saat 09.00’dan önce yayımladık. Bu arada gece yarısı, sabah dağıtılmak üzere basın bildirisi hazırlamıştım. Bir gece önce de 5 bankaya atanacak isimleri tespit etmiştik. Onlarla görüşmeler yaptık. Ankara’dan gidenler o gece yola çıktılar. Saat 09.00’da bankalarda olacak şekilde. Büyük bir operasyondu. İlk defa ekonomi tarihinde böyle bir operasyon yapıldı. Basının da herhangi bir duyumu olmadan, en ince teferruatına kadar buradaki arkadaşlarım çok hassas davrandılar.