PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : 08/08/2007 de türkiyede neler oluyor



western32483
08-08-2007, 09:36
TERÖR KONUSUNDA ANLAŞTILAR

Irak Başbakanı Maliki PKK'nın bir terör örgütü olduğunu resmen söyledi.
Teröre karşı işbirliği imzalandı 07 / 08 / 2007 19:53

Başbakan Erdoğan ve Irak Başkanı Maliki ortak açıklamada bulundu.

Erdoğan Basın toplantısında şöyle dedi:

İkili ilişkilerde bulunduk. Irak'taki güvenlik siyasi ekonomik ticari konular hakkında konuştuk. Dost ve kardeş ülke olan Irak'la olan münasebetimizi geleceğe yönelik olarak değerlendirdik. Irak'ın ulusal birliğinin konunmasına önem veriyoruz. Irak'ta huzur ve istikrarın korunmasını isteriz.

Güvenliği sağlanması ve kardeş kanının dökülmesinin bitmesini istiyoruz. Irak'taki petrol yasası, Anasaya tadilatının gerçekleşmesi, Kerkük'ün nihai statüsü hakkında son durum bilgileri aldık.

Ekonomi ve enerji işbirliği üstünde konuştuk. Enerji alanında iş birliği mütabakatı imzalandı. Irak'ın doğal gazının Türkiye üzerinden arzı gibi konuları aramızda değerlendirdik.

Petrol ürünleri ve Irak'ın acil ihtiyacının karşılanması, Irak doğalgazının Türkiye üzerinden dünyaya pazarlanması yeni demiryolu dahil birçok konu üzerinde durduk.

Başta PKK Kongre Gel örgütü olmak üzeri terörle mücadele konusuna ağırlık verdik. Terör örgütünün bitirilmesi için ortak mutabakat metnine imza koyduk.

Terörle mücadele konusunda kararlarımızı ortaya koyduk. Başta PKK olmak üzere terör örgütlerinin Irak'taki varlığının sona ermesi konusunda mütabakata vardık.


El Maliki ise şunları söyledi

Başbakana yaptığı açıklamalardan dolayı çok teşekkür ediyorum. Kendileri ele alınacak konular hakkında bilgi verdi. Değerli bakanlar muhtelif konularda muhatapları ile görüştüler ve mutabakatlara vardılar. Her iki ülke bakanları ticaret hacmini artırılması ve sorunların çözümü konusunda büyük işbirliğine varıldı.

Özellikle müteahhitlik konusunda Türk firmalarına karşılamaya hazırız. Baskonsolosluk konuları da bizim için önemli konulardır.

Terör konusu bütün dünyanın sıkıntısıdır. Terörün üstesinden gelinirse birçok konuda büyük değişimler olacaktır. PKK konusunda aramızda büyük mutabakat vardır. Benzeri örgütlerin Irak topraklarında bulunmasına izin verilmeyecektir. Aramızda bu konuda işbirliğinin gecikmeden başlatılmasını arzuluyoruz.

NOT:HABER 1 DEN ALINTIDIR

western32483
08-08-2007, 09:37
özkök güle çekilmesi için dilekçe yazdı
Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, bugün yazdığı köşe yazısında Abdullah Gül'e seslendi. Özkök, Cumhurbaşkanlığı görevini başarı ile yerine yetirebileceğine inandığı Gül'ün adaylıktan çekilmesini istedi.
'Köşk senin hakkın ancak adaylıktan çekil' 08 / 08 / 2007 09:13

Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök Cumhurbaşkanlığına tekrardan aday olması beklenen Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e itafen garip bir yazı yazdı.

İşte Özkök'ün Gül'ü beğenmesine rağmen adaylıktan çekilmesini istediği yazısı...

Eğer kendinizi "Kaf dağında", Olympos�un zirvesinde oturan, "Tanrılar katındaki" bir köşe yazarı olarak görmüyorsanız,

Eğer, bu satırların, sonunda sadece ve sadece sizin şahsi görüşlerinizden ibaret bir yazı olduğu gibi mütevazı bir iddianız varsa,

Eğer kendinizi, "tarihe not düşmek", "tarihi misyon yüklenmek" gibi ilahi görevleri olan bir Mesih zannedecek kadar zavallı biri değilseniz,

Yazdığınız bu yazı, Türkiye Cumhuriyeti�nin 70 milyon vatandaşından sadece birinin dileklerini yansıtıyor demektir.

Yani bu kadar mütevazı bir niyetiniz vardır.

Peki bu şahsi niyet, bu mütevazı yakarış, anlatmaya çalıştığınız duyguyu da o kadar mütevazı hale getirir mi?

Tam aksine...

Bazı günler vardır ki, toplumun o mütevazı sese, o samimi seslenişe ihtiyacı vardır.

Öyle günlerde, kendini Tanrı sananların patırtıları, bu sıradan sesin, bu mütevazı itirazın yanında boş teneke gürültüsü gibi kalır.

Çünkü samimi itiraz, tek tek vicdanlardan gelen mütevazı sesleniş, bir anda ülkenin en makul çoğunluğunun dilekçesi haline gelir.

Diyeceğim, bu yazı, taşıdığı iddiasızlığı ile ölçülmeyecek kadar büyük bir beklentiyi dile getirmektedir.

Adaletsizliğin zerresinin bu yazıya bulaşmaması için şöyle başlayayım.

Sayın Abdullah Gül, cumhurbaşkanı olamaz mı?

Çok samimi ve çok açık düşüncem şudur.

Kesinlikle olabilir.

Bu görevi iyi yapamaz mı?

Samimi düşüncem, kesinlikle yapabilir.

Bu mevkii hak etmedi mi?

Vicdanım beni beklemeden cevap veriyor: Kesinlikle hak etti.

Yine de içimden bir ses diyor ki, tanıdığım Abdullah Bey, fazlasıyla hak ettiği bu koltuğu, kendi arzusu ile reddetmelidir.

Ülkesi kendisinden bu zarif jesti beklemektedir.

Hak edilmemiş koltuğa oturmak yüzsüzlüktür.

Bu hakkı reddetmek ise şövalyeliktir.

Ben, Sayın Gül�den işte bu şövalyeliği bekliyorum.

* * *

Neden?

Çünkü Türkiye 23 Temmuz sabahına çok güzel umutlarla kalktı.

Başbakan, gücünün en dorukta olduğu gün, yüzde 47 oyun verdiği gücü elinin kenarı ile iterek, samimi bir uzlaşma işareti verdi.

Ona oy vermeyenlerimiz bile bu sözleri yürekten alkışladı.

Meclis�in açıldığı gün, herkesin Habil�le Kabil husumeti beklediği iki parti; MHP ve DTP, yumruklarını açtı, ellerini birbirine uzattı.

Meclis�ten gelen o fotoğrafın sıcaklığı hepimizin yüreğini ısıttı.

Kadınlarımızı Meclis�e soktuk.

Onlar en güzel elbiselerini giydiler, bize yeni umutlar verdiler.

Başta Başbakan ve MHP�nin Genel Başkanı olmak üzere herkes, gücünü, husumetini, inadını, egoizmini zorunlu sürgüne gönderdi.

Fedakárlığın yüce bir duygu olduğunu hep birlikte gördük.

* * *

Ben tanıdığım Abdullah Gül�den işte böyle zarif bir fedakárlık bekliyorum.

Bu arzumu, arkama Hürriyet�in kurumsal kimliğini alarak da yapmıyorum.

Bütün elbiselerimi çıkarıp, şapkalarımı atıp, sadece bir vatandaş olarak bunu dile getiriyorum.

Bu fedakárlığı yaparsa seviniriz.

Çok seviniriz.

Bu fedakárlığı yapar, uzlaşma kapısını açarsa ne olur?

Türkiye�nin önü açılır.

Fert başına 10 bin dolarlık Türkiye hedefine koşmaya başlarız.

Birbirimize güvenimizi yeniden sağlarız.

Takıyye gibi derin şüpheleri bir saniyede siler, kafamızda hiçbir izini bırakmayız.

Ya yapmazsa...

Yapmazsa söyleyeceğimiz bir şey olamaz.

O da, vatandaş olarak hakkıdır.

Ama içimden gelen bir ses bana diyor ki:

AKP�yi birlikte kurduğu arkadaşları da ondan bu fedakárlığı bekliyor.

Hepimiz biliyoruz ki, Türkiye cumhurbaşkanını, seçim meydanlarında vaat edilen uzlaşma ile seçerse, sandığın sayısal kudretinin yanına bir de demokrasinin kültürünün uzlaşma kalitesini ekleyecektir.

Emin olun bu taviz değil, tam aksine tavizsizliktir.

Yani demokrasi dediğimiz sistemin ruhundan tavizsizlik.

Tanıdığım Abdullah Gül�ün, derinden gelen bu sessiz dilekçeye en kalbi duygusuyla cevap vereceğine eminim.

Aksi bende düş kırıklığı yaratmasa da, çok şaşırtacaktır...

western32483
08-08-2007, 09:39
Erdoğan, Gül�ün aday olmasını istemiyor'
Başbakan Erdoğan neden Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı adayı olmasını istemiyor?
Gül muhasebe yapıyor 08 / 08 / 2007 06:11


Vatan gazetesinden Bilal Çetin'in yorum-analizi...

Erdoğan, Gül�ün Köşk�e hapsolmasını istemiyor; bir numaralı Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı konumunda kalarak hükümet faaliyetlerini birlikte yürütmek istiyor.

Ve başta TSK olmak üzere devlet kurumlarının Gül�ün cumhurbaşkanlığına göstereceği tepkiyi düşünüyor. Bu durumun ülkeyi tedirgin bir atmosferde tutacağını görüyor.


Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda AKP ve Başbakan Erdoğan geçen Nisan ayında hiç zorlanmamıştı. Abdullah Gül aday ilan edilirken hiç bir sıkıntı yaşamamıştı AKP ve Erdoğan. Zorluk, sürecin sonraki aşamalarında AKP dışındaki faktörlerden çıkmış ve Türkiye zorunlu bir erken seçime gitmek durumunda kalmıştı. Bu kez durum çok daha farklı ve şimdi henüz resmen seçim süreci başlamış değil, adaylık başvuruları da doğal olarak gündemde yok ama AKP içinde açığa vurulmayan müthiş bir gerilim yaşanıyor.

Geçen Nisan ayında sürekli durum değerlendirmesi ve �istişare� yapan Erdoğan-Gül ikilisi, şu ana kadar henüz Cumhurbaşkanı adaylığı meselesini konuşmuş değiller.

Bu meseleyi yüz yüze açıkça konuşup tartışmıyorlar ama her ikisinin de kafasını meşgul eden en önemli konu, en önemli sıkıntı noktası adaylık; Gül aday olmalı mı olmamalı mı?

Abdullah Gül eğer seçimlerden üç gün sonra basın toplantısı düzenleyip aday olacağı yönünde kamuoyuna güçlü bir mesaj verip kendini bağlamamış olsaydı muhtemelen bugün Türkiye �düşük profil� formülü diye adlandırılan farklı isimleri konuşup tartışıyor olacaktı. Ancak Gül�ün basın toplantısı kendisini bağladığı gibi Erdoğan�ın hareket alanını da son derece daraltmış durdumda.

İş dünyasından mesaj trafiği

Ve ilginç olan nokta Cumhurbaşkanlığı kulisi bu kez Ankara�nın dar siyaset arenasında yürümüyor. Kulisin, tartışma ve spekülasyonların daha heyecanlı sürdüğü alan iş ve sermaye kesimleri. Yani İstanbul.

İş dünyasının önemli merkezlerinde de son günlerde yoğun bir siyasi içerikli temas trafiği var. Güvenilir bazı kaynaklar Başbakan adına mesajlar getiriyor, bazı güvenilir isimler de Abdullah Gül lobisi yürütüyor. Ankara�dan daha fazla bilgi ve spekülasyon İstanbul�da var bu kez. Ama netlik yok. Başbakan Erdoğan net bir mesaj vermediği için de konuşulanlar spekülasyondan öte bir anlam ifade etmiyor.

Başbakan Erdoğan Gül�ün açıklamasının üzerinden iki haftaya yakın zaman geçmiş olmasına karşın bu konuda kamuoyuna net bir açıklama yapmaktan özenle kaçınıyor. Ancak, Gül�ün açıklamalarından çok da mutluluk duyduğu söylenemez Başbakan�ın.

Erdoğan konuşmuyor, ne düşündüğü konusunda ise sadece yakın çevresinde yer alan bazı isimlerin etrafa söylediklerinden sonuç çıkarılıyor.

Erdoğan neden istemiyor?

Kendisi konuşmuyor ama yakın çevresinde yer alan siyaset içi ve siyaset dışı kesimlerin yaydığı havaya, İş dünyasının bazı etkili isimlerine verdikleri mesajlara bakılırsa Erdoğan�ın ne düşündüğü şu şekilde özetlenebilir: Erdoğan Abdullah Gül�ün aday olmasını kesinlikle arzulamıyor. Düşündüğü, Gül�ün en yakınında, bir numaralı başbakan yardımcısı, başbakan vekili ve Dışişleri Bakanı konumunda kalarak hükümet faaliyetlerini birlikte yürütmek.

Erdoğan�ı kaygılandıran bir başka nokta da başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere devlet kurumlarının tepkisi. TSK�nın Gül�ün cumhurbaşkanlığına tepki göstereceği, bu tepkilerini Gül cumhurbaşkanı seçilse dahi Çankaya�daki resepsiyon ve yemekleri boykot ederek göstereceğini muhtemelen biliyor. Bu durumun ülkeyi sürekli tedirgin bir atmosferde tutacağını, gerilimi kalıcı hale getirebileceğini de görüyor.

Ve böyle bir ortamın ikinci iktidar döneminde hedeflenen ekonomik başarıları; kişi başına düşen10 bin dolar milli geliri ile Türkiye�yi bölgesel güç ve cazibe merkezi haline getirme projesine büyük darbe vuracağını da biliyor. Ayrıca Gül�ün, anayasa değişikliği ile yetkileri kısılmış, sembolik bir temsil makamı düzeyine indirilmiş Çankaya Köşkü�ne hapsolmasını istemiyor. Kendisiyle birlikte aktif siyasette kalarak Türkiye�nin iç ve dış meselelerini birlikte çözüme kavuşturmak, Türkiye�yi hem ekonomik ve sosyal hem de demokratik standartlar açısından gelişmiş ülkelere düzeyine birlikte yükseltmek istiyor.

Erdoğan�ın kafasındaki aday

Erdoğan�ın kafasından geçen Cumhurbaşkanı adayı ise partisine oy veren yüzde 47 kadar oy vermeyen yüzde 53�ün de benimseyebileceği, devlet kurumlarının da mutabık kalabileceği partisi içinden liberal ama muhafazakar değerlere de bağlı, muhalefet partilerinin de temelde itiraz edemeyeceği, ayrıştırıcı değil, bütünleştirici bir isim.

Böyle bir adayın siyasetteki gerginlikleri yok edeceği gibi, Nisan sürecinde oluşan rejimle ilgili kuşku bulutlarını dağıtacağı, piyasaları rahatlatacağını, iç ve dış semaye çevrelerinin Türkiye�nin geleceğine olan güvenini arttıracağı öngörülüyor. Peki böyle bir tablo oluşur mu?

Gül şimdi muhasebe yapıyor

Abdullah Gül�ün tutumuna bağlı. Gül, toplumun değişik kesimlerinden yansıyan tepkileri, devlet kurumlarının kabul ve itirazlarını, ülkenin orta ve uzun vadeli çıkarlarını kendi akıl terazisinde tartıp bugün için �hak� gördüğü adaylık tercihinden vazgeçerse Başbakan Erdoğan da AKP de Türkiye de derin bir nefes alacak.

Gül muhtemelen şu anda bunun muhasebesini yapıyor. Bir yandan kampanya döneminde miting meydanlarının �Gül cumhurbaşkanı olmalı� mesajını, diğer yandan genel toplumsal beklentileri, devlet kurumlarının reaksiyonlarını, diğer yandan da Türkiye�nin gelecek projeksiyonlarını akıl süzgecinden geçiriyor.

Bir sonuca varacak ve Başbakan Erdoğan�la konuşmasından sonra nihai karar oluşacak.

Bugün itibariyle �Aday Abdullah Gül� olmalıdır diyen çevreye göre �artık geri dönüş yok.� Yani Başbakan Erdoğan gönülden arzuluyor olmasa da Gül aday olacak ve seçilecek. Çünkü AKP�nin oy oranını yüzde 47�ye fırlatan seçmen bunu istiyor. Bu mesajın gereği yerine getirilmeli. Özetle AKP�nin oy oranının yüzde 47�ye yükselmesindeki en önemli faktörün Gül�ün cumhurbaşkanlığı olduğu görüşünde yakın çevresindeki kadro.

Arınç ne demek istedi?

Bu ifadeler Erdoğan�ın da kulağına gidiyor ve kuşkusuz canı sıkılıyor. Dün eski Meclis Başkanı Bülent Arınç�ın yaptığı çarpıcı açıklama bu konuda AKP zirvesindeki rahatsızlığı yansıtıyor. Arınç özetle şunları söylüyor; �AK Parti iki kişiden birinin oyunu alarak yeniden güçlü bir iktidar oldu. Şimdi ikinci bir amacımız var; bu iktidarın birinci dönemine göre çok daha başarılı olmasıdır. Bu güzel gayenin içerisinde hepimiz birer görev insanı olarak, nerede görev alabilirsek bu amaca yönelik çalışmalarda başarılı olacağımıza inanıyorum. Bu başarıda en büyük pay AK Parti�nin Genel Başkanı Başbakan Tayyip Erdoğan�a aittir.�

Arınç niye bunları söyleme gereği duydu? Erdoğan�ın da çok üzüldüğü söylenen Gül�ün basın toplantısında sarf ettiği, yüzde 47 oyun kendisinin cumhurbaşkanı olması için verildiği anlamına gelen ifadelerine cevap olarak mı? �Başarı liderindir. Gül kardeşim de ben de Erdoğan hangi mevkiyi uygun görüyorsa ona uymalıyız� mesajı vermek için mi?

Sonuç olarak Erdoğan Gül�ün aday olmasını istemiyor. Gül ise şimdilik kararlı gözüküyor ve zaman da giderek daralıyor. Bir kaç gün içinde AKP zirvesinden bir karar çıkacak. Gül feragat ederse sorun kalmayacak ve önemli bir yumuşama dönemi açılacak.

Ya aksi olur, Gül, Erdoğan�a rağmen aday olmakta direnirse? Erdoğan �hayır� demez. Gönülden istemese de Erdoğan ve AKP grubu Gül�ün arkasında durur ve Abdullah Gül 11. Cumkhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü�ne çıkar. Bugünkü havaya bakılırsa güçlü ihtimal de bu.


Vatan
alıntıdır

western32483
08-08-2007, 09:41
Düğüm bugün çözülecek
Başbakan Erdoğan hemen tüm kararlarda tek belirleyici. Yalnız cumhurbaşkanı seçiminde değil...
08 / 08 / 2007 06:30

Erdoğan bu konudaki yetkiyi Abdullah Gül�e terk ederek belki de son dönemin en ağır hatasını yaptı. Çünkü yönetme yeteneğini ve hareket alanını çok daralttı.

Seçim propagandasını, Çankaya yolu kesilen Gül�ün mağduriyeti üstüne kurmaları, Başbakan Erdoğan�a göre siyasetin sunduğu fırsatı iyi kullanmanın gereği idi.

O politika ile hedeflenen başarı elde edildikten sonra durumu yeni şartlara göre değerlendirmek gerekiyordu. O şartlar da Gül konusunda ısrarcı olmamayı emrediyordu.

Ama hesapta olmayan iki zorluk şimdi Tayyip Erdoğan�ın önünde duruyor. Bunlardan birincisi Gül�ün Çankaya�ya çıkmak konusunda sergilediği aşırı istektir. Hatta bu tavrı �militanca ısrar� diye niteleyenler bile vardır.

İkinci zorluk, seçim kampanyasındaki �mağdur Gül� temasından parti örgütünün aşırı etkilenmiş olmasıdır. Örgütte önemli bir çoğunluk �Halk Gül�ü Çankaya�ya çıkaralım diye bize bu kadar büyük destek verdi� inancı içinde liderliği etkilemeye çalışıyor.

Başbakan oynuyor mu?

Son kararı yine Tayyip Erdoğan verecek. O ne düşünüyor?

Seçimden sonra Başbakan �Gül vazgeçerse memnun olacak�mış gibi bir hava estirdi ama bunu açıkça ortaya koyamadı.

Yakın çevresine göre Tayyip Erdoğan, seçim sonuçlarının sağladığı gücü ekonomik ve sosyal hedeflere ulaşmak amacında değerlendirmek isteğindedir. Bu büyük şansı ideolojik hayal ve iddiaları gerçekleştirmek uğruna riske atmak niyetinde değildir.

Fakat lidere aynı mesafede oldukları halde tamamiyle farklı düşünenler de var. Onlara göre Başbakan Erdoğan, Gül�ü küstürecek bir hareketi asla yapmayacaktır. Gül�ün ısrarlı tutumu karşısında gösterdiği hoşnutsuzluğun da politik bir sebebi ve hedefi vardır. O da şu:

�Gül�ün cumhurbaşkanı seçilmesiyle ortaya çıkacak şartlarda Başbakan Erdoğan, Gül�ün yolunu kesmek için yeteri kadar çaba harcadığını söyleyebilecek durumda olmak istiyor!�

Bugünkü seçime bakın

Gerçekten de eşi türbanlı birinin Çankaya�ya çıkması, devlet organlarının uyumunda sıkıntılar yaratacaktır. Bu tehlikenin ihbarı çok önceden yapılmıştır.

AKP�nin şahsında Türk halkının �Ilımlı İslâm Cumhuriyeti� modelini seçtiğine dair kışkırtıcı değerlendirmelerin arttığı ve bu hakaretamiz yorumlara Tayyip Erdoğan�ın tepki vermediği hesaba katılırsa, yeni cumhurbaşkanının önemi daha iyi anlaşılır.

Ankara�daki yaygın beklenti zirvedeki üç koltuğun ikisinde eşleri türbanlı, birinde başı açık şahsiyetlerin oturacağıdır. Başbakan koltuğu sahipli olduğuna göre denge Çankaya ile Meclis Başkanlığı arasında kurulacaktır.

AKP bugün meclis başkanı adayını belirleyecek. O seçimin sonucunu alınca yeni cumhurbaşkanı konusunda daha kolay tahmin yapabileceğiz.

Eşi türban takmayan biri Meclis Başkanı adayı seçilirse Gül�ün Çankaya�ya bir adım daha yaklaştığını söyleyebiliriz!

alıntıdır

pencere77
08-08-2007, 12:19
Ankara Müftü Yardımcısı Eyyüp Demir, Miraç Kandili dolayısıyla başkentte 10 Ağustos Cuma günü yağmur duası yapılacağını bildirdi.

Demir, Cuma namazı öncesi Kocatepe ve Hacıbayram Camii merkez alınmak üzere bunlara bağlı yaklaşık 750 camide yağmur duasının edileceğini belirtti. Demir, bu camilerin dışında ilçe camilerde de vaizlerin yağmur duası yapacaklarını kaydetti.

Demir, duaların cami içlerinde okunacağını, ilçelerde ise vatandaştan talep gelmesi halinde ayrı bir günde alanda da yağmur duasına çıkılabileceğini ifade etti.

Ankara cemaatini bir bölgeye taşımanın mümkün olmadığını belirten Demir, ''Aslında Peygamberimizin yaptığı şekilde, özellikle çocukların, bütün insanların ve hayvanların bir alanda toplanması uygundur. Sünnet olan budur. Ama bugün Ankara'yı düşündüğümüzde bu pek mümkün görülmüyor.

Ayrıca bu duaya bütün cemaatin katılmasını istedik'' diye konuştu.Her ihtiyaç duyulduğunda Allah'tan yardım istemek gerektiğini anlatan Demir, ''Türkiye'de bugün sıkıntımız yağmurdur. Allah'tan bunu isteriz ama kabul olup olmayacağını bilemeyiz'' dedi.

Özellikle İstanbul Müftülüğü'nce yapılan yağmur duasından sonra müftülüklere ve imamlara vatandaşlardan çok yoğun talep geldiği için böyle bir karar aldıklarını anlatan Demir, Diyanet İşleri Başkanlığı ile görüşme yapıldıktan sonra Ankara'da yağmur duası yapmaya karar verdiklerini söyledi.

AA

Only the registered members can see the link

pencere77
08-08-2007, 12:20
Başkent suya Cumartesi kavuşuyor
Ankara (AA)- Demetevler'de önceki gün patlayan ana borunun onarımı ve yeniden patlama oluşmaması için suyun şebekeye daha az basınçla verilmesi nedeniyle Ankara'nın tamamına 10 Ağustos Cuma gecesine kadar su verilemeyeceği bildirildi.

AA muhabirinin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan edindiği bilgiye göre, kente su aktarımını sağlayan 2 ana borudan biri olan emetevler'deki borunun onarımının aralıksız sürdürüldüğü belirtildi.

Onarımın 3 gün kadar sürmesini beklediklerini ifade eden yetkililer, ''Onarımın daha erken bitmesi halinde belirtilen tarihten önce de su verebiliriz'' dediler.

11 Ağustos Cumartesi gününden itibaren 3-4 gün boyunca tüm semtlere kesintisiz su verileceğini kaydeden yetkililer, ''Böylece tüm şehir şebekesinin en üst kotlara kadar belli bir doyum noktasına ulaşması sağlanacak'' görüşünü dile getirdiler.

Yetkililer, Çamlıdere ve Kurtboğazı barajlarından daha az basınçla su verileceğini, suyun İvedik Arıtma Tesislerine gelerek buradan abonelere ulaşacağını belirttiler.

İlgili birimlerin, 15 Ağustos Çarşamba gününden itibaren yeniden su kesintisi programı uygulanıp uygulanmayacağı konusunda bir araya gelerek toplantı yapacağını kaydeden yetkililer, alınan kararların kamuoyuna duyurulacağını bildirdiler.

pencere77
08-08-2007, 12:24
yargıtay, eşinin cebinden habersizce para almayı boşanma gerekçesi saydı.

Kayseri 1. Aile Mahkemesi'nin verdiği boşanma kararını onayan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, eşinin bilgisi dışında cebinden para alan kadını suçlu buldu. Eşin cebinden habersizce para almayı ‘güven sarsıcı durum' olarak kabul eden Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, daha önce eksik inceleme nedeniyle bozduğu davayı karara bağladı.

Yargıtay, eşinin cebinden para almasından şikayetçi olan kocanın açtığı ilk boşanma davasını, “Eşin bu durumunun kleptomani (sürekli birşey çalma isteği) olup olmadığı araştırılmadan hüküm kurulması” gerekçesiyle bozmuştu.

Kayseri 1. Aile Mahkemesi'nin Adli Tıp raporu eklediği davada, kadının kleptoman olmadığı tesbit edildi. Mahkeme, bu rapor sonrası eşlerin boşanmasına hükmetti. Yargıtay da mahkemenin kararını onadı. Yargıtay'ın bu kararının ardından kleptoman olmayan kadınlar, eşlerinin cebinden habersizce para alırlarsa bu durum boşanma nedeni kabul edilecek.

ANKA


Only the registered members can see the link

pencere77
08-08-2007, 12:25
Eşler birbirlerini seçerken kiloya da bakıyor
Ankara (AA)- İngiltere'de yapılan yeni bir araştırma, insanların çoğu kez kilosuna yakın kişiyi eş olarak seçtiğini ortaya koydu.

Aberdeen Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada, insanların ekseriya kendi sosyal sınıfından eşini seçtiğini ve buna ek olarak görünüş, boy ve ırkı da göz önünde bulundurduğu belirtildi. Buna rağmen araştırmacılar, yaklaşık aynı kilodakilerin de birbirlerini eş olarak seçme olasılığını ortaya çıkardı.

Bilim adamları, bu durumun dünya çapında bir obezite salgınına katkıda bulunabileceğini, çünkü annesi ve babası aşırı kilolu olan çocukların şişmanlamaya daha yatkın olabileceğini ifade etti.

Bilim adamlarının 42 çift üzerinde yaptığı araştırma, eşlerdeki vücut yağı miktarının birbirininkiyle benzer oranda olduğu sonucunu verdi. Üniversitenin profesörlerinden John Speakman, aşırı kilolu kişilerin ve obezlerin sosyal faaliyetlerinin tesadüf etmesi sonucu birbirleriyle tanışma ihtimalinin bulunduğunu kaydetti.

Only the registered members can see the link

CABBARİ
08-08-2007, 14:08
sadece ankaraya değil tüm yurda yagmur lazım ciddi bir kuraklık yaşıyoruz herkesin el açıp yalvarması gerek
selametle

bulletfromhell
08-08-2007, 14:14
yargıtay, eşinin cebinden habersizce para almayı boşanma gerekçesi saydı.

Kayseri 1. Aile Mahkemesi'nin verdiği boşanma kararını onayan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, eşinin bilgisi dışında cebinden para alan kadını suçlu buldu. Eşin cebinden habersizce para almayı ‘güven sarsıcı durum' olarak kabul eden Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, daha önce eksik inceleme nedeniyle bozduğu davayı karara bağladı.

Yargıtay, eşinin cebinden para almasından şikayetçi olan kocanın açtığı ilk boşanma davasını, “Eşin bu durumunun kleptomani (sürekli birşey çalma isteği) olup olmadığı araştırılmadan hüküm kurulması” gerekçesiyle bozmuştu.

Kayseri 1. Aile Mahkemesi'nin Adli Tıp raporu eklediği davada, kadının kleptoman olmadığı tesbit edildi. Mahkeme, bu rapor sonrası eşlerin boşanmasına hükmetti. Yargıtay da mahkemenin kararını onadı. Yargıtay'ın bu kararının ardından kleptoman olmayan kadınlar, eşlerinin cebinden habersizce para alırlarsa bu durum boşanma nedeni kabul edilecek.

ANKA


Only the registered members can see the link
bence doğru...aile içi bile olsa hırsızlık adi suçtur bana göre

bulletfromhell
08-08-2007, 14:16
diyanet işleri başkanının açıklamasını takdirle karşılıyorum...'Dua hiç bir zaman tedbir almak değildir' açıklaması hakikaten muhteşem...sen hiç bişey yapma ondan sonra aç elini dua et...öyle şey olmaz.....

umuter
08-08-2007, 14:54
Only the registered members can see the link yaşındaki adam 24. eşini arıyor
Balıkesir'in Edremit ilçesinde 23 kez evlenerek rekor kıran ve magazin programlarına konuk olan 67 yaşındaki Mahmut Kaya, son evlendiği eşinden de boşandı.

"Artık yoruldum" diyen Kaya, " Aslen Uşak Eşme ilçesindenim. 27 senedir Edremit'te oturuyorum. Esnaflıkla uğraştım. 23 evlilik yaptım. En son evliliğimde 4 aylık beraberliğim oldu. 18-19 yaşında bayanlarla evlilik yaptım. Bir tane evliliğim benden 6 yaş büyük. Diğerleri ise hep kendimin yarı yaşımda. Son evlendiğim kişi 42 yaşında idi. En uzun evliliğim ise 17. eşimle 13 sene sürdü. 13 sene sonra 3 çocuğumuz vardı. Ayrılmak zorunda kaldık ve ayrıldık Bundan sonra çok seçici olacağım. Artık ömrünün kalan kısmını geçireceğim hanımı bulmak istiyorum. Evliliklerden bıktım. Ancak yalnız da yaşanmıyor. Şu an 641 kişiyle görüşüyorum. Hanımlardan 160 tane kadarı ile görüştüm. Gelenlerle tek tek görüşmek çok zaman alıyor. Bundan sonra 2'li ya da 4'lü olarak görüşüyorum. İçlerinden bir an önce en uygun olanı seçip evlenmek için ideal kadını arıyorum. Şu an için işyerimi kapattım. Çok yorgum kaldım. Arkadaşımın balık çiftliğinde onun hesap işlerine bakıyorum. Dinleniyorum. Bir yandan iyi bir eş arıyorum. Pikniğe gelip gedenlerle haşır neşir oluyorum. Kazdağların da çok güzel vaktim geçiyor.Tabiatla içice. Hele hele su sesi ile güzel bir hayat yaşıyorum. Çok mutluyum. Kafamı dinliyorum. Bu dinçlikle evliliğe hazırlık yapıyorum. Seda Sayan çıktığım programların içerisinde programcı olarak çok harbi bir bayan ve sözüne sadık. Mert bir bayan olduğu için bana çok yardımcı oldu. Seda Sayan'ı da nikah şahidim yapmayı düşünüyorum. Son programında 22,5 buçuk evlilik yaptım deyince çok şaşırdı. Ben de 1 aylık evliliği buçuk sayıyorum deyince güldü. İnşaallah bir daha karşılaşırım." dedi.

Tek sıkıntısının kendisini görmeye gelenlerin aynı anda gelmesi olduğunu belirten Kaya, "6 çocuk, 6 torun sahibiyim. Evleneceğim bayanda öyle fazla bir özellik aramıyorum. Öncelikle dürüst ve namuslu olmasını istiyorum. Sevgiler bir anlıktır, gelip geçer ama saygı olmadığında sevgi de olmaz. Bu bakımdan eşine saygılı davranan, sadık bir bayan arıyorum. Güzellik son sıraya kalan bir şey, fakat eli ayağı düzgün olsun, temiz olsun yeter. Saygısı olmayan bir evliliğin yürümediğini anlamış bulunuyorum" diye konuştu.

Görüştüğü insan çok olduğu için telefona kontör yetiştiremediğini söyleyen Kaya, "Cep telefonu satışı yaptığım işyerimi bu yüzden kapatmak zorunda kaldım. Günde bin 500 kontör yetmiyor" şeklinde konuştu.

kucer06
08-08-2007, 19:40
Mayalar için 2012 yılı zamanların sonu. Maya Kehanetleri'ne göre 22 Aralık 2012 tarihi dünya için çok önemli.


Çünkü bu dönemde içinde yaşadığımız çağ sona erecek ve yeni bir çağ başlayacak. Büyük bir tufanla gelecek olan bu yeni çağın ipuçlarını ise bilim adamlarına göre iklimsel değişimler sayesinde şimdiden gözlemleyebiliyoruz. Beşinci kutupsal kayma olarak adlandırılan bu değişimde daha önceki değişimlerde olduğu gibi yine kutupların manyetik alanının değişmesi iddiaları ileri sürülüyor ve dünyadaki iklimlerin değişimi de buna bağlanıyor. "Kutuplar yer veya açı değiştirdiğinde kutuplarda buzlar eriyor. Kaldı ki, küresel ısınma sonucu şu anda Kuzey Kutbu'ndaki buzullar zaten erimeye başlamış durumda. Mayalar'a göre de daha önce yaşanan dört çağda tıpkı bu şekilde sona erdi" deniyor. Acaba bunlar bilimsel olarak kanıtlandı mı? Bu soruya cevap olarak da, Dünyanın en az dört kez kutupsal kayma (Kuzey ve Güney Kutbu) yaşadığı bilimsel verilerle kanıtlandı deniyor. Bazı belgesellerde dünyanın manyetik alanının belirli periyotlarla nasıl değiştiğini bilimsel olarak açıklanıyor. Şu anda dünyanın manyetik alanında muazzam bir değişim var deniyor. Bunun da en büyük nedeni güneşte meydana gelen değişimler. İlginç olan şey Mayalar'ın bunu bilmeleri ya da gerçekten bilip, bilmedikleri... İddianın bir diğer yanı da Mayalar'ın bununla da yetinmeyip, gelecekte tüm insanlığı etkileyecek trajediyi bizlere şifreli bir şekilde duyurmuş olmaları ve bu şifreye göre dünya için 2012 yılı çok önemli. Ama neden şifre? Bu cevap verilemiyor....

Peki bu görüşe göre 2012 yılında dünya yok mu olacak? Mayalar 2012'yi insanlığın yeniden yukarı çıkışının yaşanacağı bir çağ olarak tanımlıyor. Hatta farklı inançlarda yer alan Altın Çağ'a böyle ulaşılacağı da iler isürülüyor. Yani 2012'nin önemi burada. Düşen insanlık tekrar yukarı çıkacak ve bu çıkış 2012'de başlayacak. Yine iddialara göre çıkış süreci başladı, belki de 2012 bir final olabilir. Ancak tufanla kıyameti birbirine karıştırmamak lazım da deniyor. Yani kıyamet ruhsal bir değişim, tufan ise fiziksel bir değişim demek. Ayrıca kıyamet tasavvufi ve ezoterik anlamda ayağa kalmak ve uyanmak demek. Ve bu uyanıştan kastedilen şey ruhsal aydınlanma... Bu nedenle verilen tarih çok önemli. Ancak bu tarihlemede iki yıllık bir hata payı bulunabileceği de belirtiliyor nedeni ise Maya Takvimi'nin bizim kullandığımız Gregoryen Takvim arasındaki farktan kaynaklanıyor yani MÖ 1'den MS 1'e geçilmiş olması, aradaki 0 atlanmış. Astrofizikçi Cotterel de bu konuya dikkat çekiyor. Şu anda bilimsel olarak ispat edilen dünyanın dört kez kutup değişimi geçirdiği iddiası Mayalar'a referans olarak veriliyor. Deniyor ki, insanları bunu yeni keşfetse de, Mayalar bunun farkındaydılar.

Medyada Dilek Sancılı imzalı bir habere göre, bu iddiaların kaynağı ünlü astro fizikçi Coterelli... Onun bilgilerini bir BBC muhabiri Adrian Gilbert'in derlemesi sonucunda dünya kamuoyuna duyurdu. En önemli buluş da eski Maya kenti Palanque'deki Yazıt Tapınağı'nda bululan mezar taşının kapağındaki şifrenin çözülmesiyle oldu. Kapağın üzerindeki şerit motiflerini simetrik bir şekilde yan yana getirildiğinde ortaya bir Jaguarun ve bunun üzerinde de bir Yarasa sembolünün ortaya çıktığını gördüler. Mayalar'ın sakladıkları bu sembollerin bir anda belirmesi Cotterel'i şaşkına çevirmişti. Çünkü Mayalar'ın mitolojik yazıtlarında Jaguar beşinci yani bizim çağımızı, yarasa ise ölümü sembolize etmekteydi... Kapağın üzerinde açık bir şekilde görülen Güneş Haçı'nın üzerindeki delikler ise Güneş'in manyetik hareketlerini temsil etmekteydi. İşte bu Mayalar'ın gizli mesajıydı. Yani yaşanacak trajedinin sebebi Güneş'te meydana gelecek olan manyetik değişimlerdir.. İlginçtir ki şu andaki iklim değişiminin nedenlerini Güneş'e bağlayan bilim adamları da çok sayıda... Yalnız Mayalar'ın değil Sümer takvimlerinin de aynı tarihleri işaret etmekte olduğu da söyleniyor.

Astrolojik pencereden bakarsak...

Balık Burcu Çağı'na?inançlara göre aşağı yukarı milattan önce 6. Yüzyıl civarlarında girmiş olmalıyız. Bu dönem dünya üzerinde Antik Yunan Felsefesi'nin en etkin olduğu bir dönem. Aynı zamanda İbraniler'de de peygamberliklerin başladığı bir dönem. Doğuda ise Zerdüşt, Laotse, Buddha, Konfüçyüs, Jaina ve diğer öğretilerle birlikte yeni felsefeler ortaya çıkmış. Yani düşünce ve inanç akımlarında büyük bir gelişimin yaşandığı bir dönem.?Yine iddialara göre, daha da gerilerde Mayalar'da de altın çağlarını yaşamaktaydılar. MÖ 2000'lerde başlayan Koç Burcu çağının girişinde Meksika'da ve Mısır'da piramitler inşa ediliyordu. Daha önceki tarihlere inebilmek için yeterli bilgi olmadığından genel bilgiler vermekten öteye geçilemiyor. Yaklaşık MÖ 8400-8000 arasında Aslan Burcu'ndan çıkıp Yengeç Burcu'na girmiş olabiliriz. Astronomik hesaplara göre ise, Kova Burcu'na girilen tarihten tam 11.027 sene öncesini kabul etmeniz gerekir. Fakat bu sayı sadece matematik bir çözümlemedir. Çünkü bu kadar uzun bir zaman periyodu içinde dünyanın beklenmedik değişmelere maruz kalmış olması her zaman mümkündür hatta kesindir.?Efsanevi Atlantis kıtasında da, bilgelerin kıtanın batacağını anlayıp aşağı yukarı bu tarihte ayrılmak ihtiyacını hissettikleri söyleniyor. Ama bunlar da birer iddia... Acaba yararlı mı? Hayır, aksine çöküşün yaşanacağını haber veriyorlar yani kötümserler, ötesi ise iyi olacak... Ama kimlere..?

Ya da kimler onlar..? Cevabı bilemiyoruz ama bizlerin olmayacağını sanırım biliyoruz...