PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : ülkemizdeki Terörün iç yüzü...



osmann
30-10-2007, 10:51
Mehmet Şevket Eygi

27.10.2007


CEP telefonlarıyla yapılan konuşmalar dinleniyor... Caddelerde, meydanlarda, marketlerde, başka binalarda gizli kameralar harıl harıl resim çekiyor... Her taraf istihbaratçı, casus, kışkırtıcı dolu. Her sözden, her hareketten, her davranıştan mâna çıkartıyorlar... Mânası olmasa bile...

İkinci dünya harbinde, Naziler zaferden zafere koşarken, bir Alman generali akrabalarından bir çocuğa “Yakında sana çikolata getireceğim”’ demiş. O tarihte Almanya’da çikolata yok. Nereden verecek? Türkiye’yi işgal etmek planları var, ederlerse Türkiye’den alıp getirecek... İstihbaratçılar, casuslar böyle küçük cümlelerden bile mâna çıkartırlar.

Türkiye’de birtakım adamlar yangına körükle gidiyor. Medyada birileri Türk-Kürt çatışması çıkartmak istiyor. Ateşe benzin dökenler var.

Bunlar marazi şovenlik tezahürleri midir? Hayır, o kadar masum değil onlar. Kışkırtmaların ardında, bilerek veya bilmeyerek ülkeyi parçalamak, bir iç savaş ortamına sokmak, silah tacirlerine yüz milyarlarca dolar kazanç sağlamak isteyenler bulunuyor.

Adam medya patronu geçiniyor. Hayır, o büyük bir babadır. Sahibi bulunduğu gazete ve tv’lerin maddî kıymeti bankalarına, holdinglerine, ithalat ve ihracat kurumlarına nisbetle pek önemli değildir.

Savaş çıkmalı ki, birileri vursunlar, hem de çok yüksek meblağlarda vursunlar. Türkiyeliler ölürmüş?.. Türklerle Kürtler birbirine girermiş, ülke harap olurmuş... Hiç önemi yok. Yeter ki onlar vursunlar, milyar dolarlarına yeni milyar dolarlar katsınlar. Cumhuriyet Türkiyesi 85 yıllık tarihinin en büyük tuzağı ile karşı karşıyadır. Kuzey Irak’ı, Ortadoğu’nun İsviçre’si haline getirmek için çalışan firmalar hangi ülkeye mensuptur? Türkiye’ye...

Orada, ABD’den ve İsrail’den gelen yüz milyarlarca dolarlık bir yapılaşma ve kalkınma sektörü vardır. Kuzey Irak, dünyanın en kokuşmuş bölgesidir. Orada birtakım politikacılar, Kürtçüler doların milyarlarını devşiriyor.

PKK bir taşerondan başka bir şey değildir.

Kürtçülük bir slogandan ibarettir. O sloganın ardında yekun olarak yüz milyarlarca dolarlık uyuşturucu işi ve başka kara ve kirli işler vardır.

Silah, cephane kaçakçılığı vardır.

ABD’den, İsrail’den, bazı AB ülkelerinden gelen muazzam miktarda para vardır.

Örtülü ödeneklerden akıtılan yağlar ve ballar vardır.

PKK sayesinde birtakım adamlar kısa zamanda Karun kadar zengin olmuşlardır.

1980’lerde, 90’ların başında beş parasız, şimdi milyon dolarlar içinde yüzüyor... Bu işin içinde elbette bir iş var.

Bu ülkede namuslu Türklerle namuslu Kürtler iç içe birlikte yaşıyor. Artık en büyük Kürt şehri Diyarbakır değil. İstanbul’dur. Kışkırtıcılar, silah tacirlerinin hesabına çalışanlar kanlı bir iç savaş başlatmak istiyor.

Benim tahminimce ülkemizde 7-8 milyon Kürt bulunmaktadır. PKK çetecilerinin sayısı ise bilemediniz 3-4 bin. Temizlemeye gücünüz yetiyorsa onları temizlersiniz. Geride kalan milyonlarca Kürt asıllı vatandaşımıza bir fiske bile vurmaya hakkınız yoktur.

Biliyorum, Kürtlerin iyisi de var, kötüsü de. Her kavim böyle değil midir? Türklerin kötüsü yok mu?

Ben bir Müslüman olarak, salih ve takvalı bir Kürdü, fasık bir Türke tercih ederim.

Türklerden tarih boyunca nice amil ulema, kamil şeyhler, temiz insanlar yetişmiştir. İç savaş kışkırtıcıları, gerginlik çıkartmak isteyen provokatörler Türkiye’nin bütünlüğüne hıyanet ediyor.

“Ucuz, yüzeysel, faydasız, nümayişli vatanseverlik tiyatrolarına aldanmamalıyız.

1930’ların sonunda İspanya’da da böyle kışkırtmalar olmuş ve korkunç ve kanlı bir iç savaş çıkmıştı.

1950’lerdeki 6-7 Eylül faciasını düşünelim. Aslı esası olmayan yalanlar, şeytanî tertipler sonunda İstanbul savaş meydanına dönmüştü.

PKK eşkıyasını temizleyeceksen, önce yurt içinde temizle. Bu işi bitirdikten sonra gerekiyorsa yurt dışında da temizlik yapabilirsin.

Şehrin temiz olmasını istiyorsan önce kendi kapının önünü süpüreceksin.

Silah, cephane, askerî araç ve gereç ticareti yapmak için dolap çevirenlere karşı uyanık olmalıyız ve onların tuzaklarına düşmemeliyiz.

1984’ten bu yana PKK’yı bugünkü hale getiren Türkiye’dir.

PKK basit bir terör teşkilatı değildir.

Gölgesinde uyuşturucu kaçakçılığı,

Silah ticareti yapılan;

Türkiye’yi parçalamak için ABD ve İsrail emellerine hizmet eden taşeron bir örgüttür.

PKK, Kandil dağında değildir; Washington’da, Tel Aviv’de, Erivan’dadır.

15 askerimizin şehid edilmesi, sekizinin esir veya rehin olması elbette vahimdir ama ondan çok daha vahim şeyler ve işler vardır:

Türkiye’yi lüzumsuz bir savaşa sürüklemek,

Silah tacirlerine milyarlarca dolar iş sağlamak için kışkırtıcılık yapmak,

PKK terörünün gölgesinde yapılan uyuşturucu ticaretini görmezlikten gelmek,

“Örtülü” musluklarından yağlar ballar akıtmak ve birilerini bu yolla zengin etmek...

Beyler, bu PKK basit ve sade bir terör işi değildir. İşin içinde bir sürü iş daha vardır. Bu işleri bilmeden, bu işleri görmeden, bu işleri bitirmeden ne PKK biter, ne terör...

İnşaallah Türkiye tuzaklara düşmez, düşürülmez...