PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : sağlıklı Yasamanin Sirlari



SAFRAN
03-03-2006, 01:27
..::..saĞlikli Yasamanin Sirlari..::..

--------------------------------------------------------------------------------

Uzun yaşamamızı sağlayabilecek 25 anahtar

Bilimde ve teknolojide sağlanan gelişmeler sayesinde, ortalama insan ömrü her geçen yıl uzuyor. Gelişmiş ülkelerde kadınlar için beklenen yaş 80'i, erkekler için de 75'i buldu. Amerika'da 100 yaşını geçen, yani dalya yapan insan sayısı her yıl %4.1 oranında artmakta. Türkiye'de de ortalama yaşam süresi kadınlarda 70'i, erkeklerde 65'i geçti. Yakın gelecekte dünya nüfusunun %50'sini 60 yaşın üzerindekilerin oluşturması bekleniyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, uzun yaşamanın püf noktalarını Mynet okurları için yazdı.

Geçtiğimiz günlerde İngiltere'de yayınlanan bir incelemede, uzun yaşamanızı sağlayabilecek 25 anahtar tanımlanıyordu.

GÜLÜN

Gülmek bir taraftan stres hormonlarının düzeyini azaltıyor, diğer taraftan vücudun doğal savunma mekanizmalarını ve bağışıklığı güçlendiriyor. Kahkaha, özellikle kalp sağlığı için spor ve egzersiz kadar faydalı. Kahkahanın astım ve alerjik hastalıklar üzerinde olumlu etkileri olduğu biliniyor.

FRANSADA YAŞAYIN

Fransızların İngilizlere göre daha uzun yaşamaları esas olarak diyetlerindeki farklılıklara bağlanıyor. Fransızların daha fazla taze sebze ve meyve yemeleri, pazardan alışveriş yapmaları ve hazır gıdalara daha az ilgi göstermeleri bunun başlıca nedenleri.

8 SAATTEN FAZLA, 4 SAATTEN AZ UYUMAYIN

Gecede 6-7 saat uyuyanlar daha uzun yaşıyorlar. Uykunun 8 saatten fazla ve 4 saatten az olması da yaşama süresini kısaltıyor.

Unutmayın gece uykusu çok önemli. Bir de yatak odanızın karanlık olmasına özellikle dikkat edin.

Bence öğleleri yarım saati geçmeyen uyku da çok yararlı. 90 yaşını geçen Vehbi Koç'un da her gün siesta yaptığı bilinirdi.

MUTLU EVLİLİK

Mutlu bir evlilik erkek için de kadın için de uzun yaşamanın anahtarlarından biri. İlginç bir veri de, birden fazla evlilik yapanların beklenenden erken öldükleri. Yorumunu size bırakıyorum.



YÜRÜ, KOŞ, ATLA

Düzenli egzersiz yapanların daha uzun yaşadığını artık herkes biliyor. Bunun için de en uygun sporlar düzenli yürüyüş ve yüzme.

DÜZENLİ ****

Düzenli **** yaşamı olan çiftlerin olmayanlara göre 7 daha uzun yaşama şansları var. Çünkü **** stresi azaltıyor, mutluluğu artırıyor ve daha iyi uyumamızı sağlıyor.

Hanımların, seksten sonra arkalarını dönüp hemen horlamaya başlayan eşlerini hoş görmelerini diliyorum.

KÖYDE YAŞAYIN

Köylerde yaşayanlar büyük şehirlerdekilere göre daha uzun yaşıyorlar. Mesela Manchester'de bir kadının ortalama ömrü 76 iken, kırsal bölgedeki (Batı Sommerset) kadınlar 84 yıl yaşıyorlar. Japonya'da da şehir merkezinde yaşayan emeklilerin park ve orman kenarlarında yaşayanlara göre erken öldükleri biliniyor.

FAZLA KİLOLARA DİKKAT

Obezite yani şişmanlık hem kalp hastalıkları riskini ve hem de bazı kalın bağırsak, rahim, safra kesesi, meme ve yumurtalık kanseri riskini artırıyor. İngiltere'de yılda 270.000 kişi kalp krizi geçiriyor ve bunların 28.000'i obezite nedeniyle meydana geliyor.

ÇOK ÇOCUK YAPIN

Çok çocuğu olanların da uzun yaşadıkları biliniyor. Çocuk ve torunlarla olan yakın ilişkiler mutluluğu ve yaşama motivasyonunu artırıyor.

PİYANO ÇALMAYI ÖĞRENİN

Hangi yaşta olursanız olun, yeni bir şey öğrenmek, bir müzik aletini çalabilmek beyin fonksiyonlarını olumlu yönde etkiliyor.

Ancak, bir apartmanda oturuyorsanız dikkatli olmanız lazım. Müzik aletinizden çıkan sesler komşularınızı rahatsız edebilir. Hele de davul çalıyorsanız.

İYİMSER OLUN

İyimser olanların yani hayata pembe gözlüklerle bakanların karamsarlara göre 12 yıl fazla yaşadıkları saptanmış. Karamsarlarda viral enfeksiyonların daha fazla görüldüğü ve ağır seyrettiği çoktan beri biliniyor.

ASLA SİGARA İÇMEYİN

Sigaranın sağlığımız üzerine olan olumsuzluklarını artık çocuklar bile biliyorlar. Başta akciğer, gırtlak kanserleri, kalp hastalıkları ve KOAH sigaranın neden olduğu ölümcül hastalıkların en sık görülenleri. Hatta, sigara içilen ortamlarda bile bulunmamaya özen gösterin.



ANNENİZE YAKIN OLUN

Bir araştırmada, annelerine yakın olmayanların %90' ının orta yaşlarda alkolizm, kalp hastalıkları ve yüksek tansiyon gibi ciddi hastalıklara yakalandıkları, buna karşılık annelerine bağlı ve onunla iyi ilişkiler içinde olanların ise sadece %45'inde bu hastalıkların görüldüğü saptanmış.

YÜKSEK EĞİTİM ÖNEMLİ

Araştırmalar eğitim düzeyinin de uzun yaşamayı etkileyen faktörlerden biri olduğunu gösteriyor. Çünkü, eğitimi az olanlarda sigara ve alkol tiryakiliği çok daha fazla ve bunların çeşitli iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla karşılaşma ihtimalleri de daha yüksek.

MEMELERİNİZİ MUAYENE EDİN

Memelerinizi, herhangi bir anormalliğe karşı düzenli aralıklarla ayna karşısında kontrol edin. Bunun için en uygun zaman da adetten bir hafta sonradır. Unutmayın ki erken yakalanan meme kanserinde tedavi şansı çok yüksektir.

DÜZENLİ "SMEAR" YAPTIRIN

Rahim ağzı kanserinin erken tanısında en önemli test "smear" adı verilen bir yöntemle rahim ağzından alınan salgıların mikroskop altında incelenmesidir. Bunu deneyimli bir hemşire bile yapabilir.

ÇİKOLATA YİYİN

Her gün az miktarda çikolata yiyenlerin, haftada üç gün başka tatlılar yiyenlere göre 2-3 misli fazla yaşadıklarını gösteren araştırmalar var. Çikolatada bulunan fenollerin kalp hasalıklarına karşı koruma sağladıkları biliniyor.

İBADET EDİN
Düzenli olarak ibadet edenler daha uzun yaşıyorlar. Dua etmek stresi ve sıkıntıları azaltarak kalp hastalıkları ve kansere karşı koruyuculuk sağlıyor.

BRİÇ KULUBÜNE YAZILIN

Yaşlılar için alışverişe çıkmak veya çeşitli kart oyunları egzersiz kadar yararlıdır. Burada esas önemli olan, hoşunuza giden, siz mutlu eden bir işi yapmanızdır.

SEBZE VE MEYVE YİYİN

Kanserlerin %49' ı diyetle ilgili Günde en az beş kere sebze ve meyve yerseniz başta akciğer, mide-bağırsak, mesane ve meme kanserine yakalanma riskiniz azalır.

YEŞİL ÇAY İÇİN

Yeşil ve siyah çayda bulunan antioksidanlar özellikle kalp hastalıklarına karşı koruyucu etki gösteriyor. Hatta, kalp krizinden sonra düzenli olarak çay içenlerde hayatta kalma şansı içmeyenlere göre %30 daha fazla.

EVE İŞ GETİRMEYİN

Eve iş getirmek stresi ve bu da kalp krizi ve yüksek tansiyon riskini artırıyor.

GEVŞEME TEKNİKLERİNİ UYGULAYIN

Yoga ve meditasyon gibi gevşeme tetkikleri ile stresinizi azaltmayı öğrenin. Bu şekilde yüksek tansiyonla ve depresyon gibi ruhsal sıkıntılarla daha iyi baş edebilirsiniz.

EVE BİR HAYVAN ALIN

Evde kedi, köpek, maymun, kuş... gibi evcil hayvan besleyenler daha iyimser oluyorlar ve daha az strese maruz kalıyorlar. Hipertansiyonu olanlar için köpek en uygunu, ama akvaryum da işe yarayabilir.
__________________

SAFRAN
03-03-2006, 01:27
50 yaş üstüne 12 soruluk hayat testi

ABDli bilimadamlarının geliştirdiği 12 soruluk bir test, 50 yaşın üstündeki bir insanın gelecek dört yıl içindeki ölüm riskini yüzde 81lik bir isabet oranıyla ortaya koyuyor.
İşte test soruları:

1-Kaç yaşındasınız:

60-64= 1 puan; 65-69= 2 puan; 70-74= 3 puan; 75-79= 4 puan; 80-84= 5 puan; 85 ve üzeri= 7 puan

2-Erkek veya kadın:

Erkek= 2 puan

3-Beden-kitle endeksi:

25'ten az (normal ağırlık veya daha az)= 1 puan ekleyin

(Beden kitle endeksinizi bulmak için kilonuzu boyunuzun karesine bölün. Örnek: 65 kg/1.75m*1.75m= 21.2)

4-Diyabetiniz var mı:

2 puan

5-Kanser (küçük deri kanseri vakaları hariç)

2 puan

6-Aktiviteleri engelleyen ve evde oksijen takviyesine gerek duyulan akciğer rahatsızlıkları:

2 puan

7-Kalp yetmezliği:

2 puan

8-Sigara içilmesi:

2 puan

9-Sağlık veya hafıza sorunu yüsünden banyo yapma güçlüğü:

2 puan

10-Sağlık veya hafıza sorunu yüzünden harcamaların hesabını tutma gibi konularda güçlük çekme:

2 puan

11-Sağlık sorunu yüzünden yürüme güçlüğü:

2 puan

12-Sağlık sorunu yüzünden büyük eşyaları çekme veya itme güçlüğü:

1 puan

SONUÇ

0-5 PUAN: 4 yıl içinde ölüm riski yüzde 4'ten az

6-9 PUAN: Yüzde 15 risk

10-13 PUAN: Yüzde 42 risk

14 VE ÜZERİ: Yüzde 64 risk

SAFRAN
03-03-2006, 01:28
Donmaya karşı öneriler

Uzmanlar, bu tür vakalarda en büyük yanlışın, donmaya maruz kalan kişinin birden bire sıcak ortama alınması olduğunu belirtiyor. Dekolte giymeye meraklı vatandaşlar da ayrıca uyarıldı.


Elazığ Sağlık Müdür Vekili Dr. Şemsettin Çil: Kış mevsiminin gelmesi ile birlikte düşen hava sıcaklıkları çeşitli sağlık sorunlarının yaşanmasına neden olmaktadır. Bu sağlık sorunlarından biri de donma nedeniyle sakatlık ve ölümlerin olmasıdır. Donma olaylarında yapılan en büyük hata donmaya maruz kalan kişinin sıcak ortama alınması ve donan bölgenin ovulmasıdır. Bu tip uygulamalar, donma ile karşı karşıya kalan kişiye büyük zarar verir. Ayrıca alkollü içeceklerin insanı donmadan koruyabileceği gibi yanlış bir inanış var. Korumanın aksine alkol alımı ısı kaybını arttıracağından donmayı da kolaylaştırır diye konuştu.

Dr. Çil, donma anında doğru yapılan ilk yardım uygulamalarının hayati önem taşıdığının altını çizerek, Donma ile karşı karşıya kalan insanın öncelikle soğukla temasının kesilerek, ılık bir ortama alınması gerekir. Soğukta donan bir insanın hareket ettirilmemesi, sıcak içecekler verilerek kuru giysiler giydirilmesi, el ve ayakların kalp seviyesinde tutulması, donan bölgenin kendi kendine ısınmasının sağlanması ve su toplamış bölgelerin üstünün örtülmesi gerekir diye konuştu.

DEKOLTE HASTA EDiYOR

Kışın en soğuk günlerinde bile göbeği açık dolaşanlar, dekolte giymeyi sevenler dikkat!


Göbeği açıkta bırakan üstler ve sırtı açık elbiselerle dolaşan hanımlar uyarıldı: Bu kıyafetler hipertemiye (vücut ısısının normalden düşük olması) yol açar, hasta olursunuz!

Büyük Britanya Temel Bakım Vakfından Catriona Logan, Genç insanların giyim tarzını, modanın belirlediğini biliyoruz. Ancak şu kanıtlanmış bir gerçektir ki, eğer insanlar üşürse enfeksiyonlara çok daha çabuk yakalanırlar diyerek genç kızlara şöyle seslendi:

Şu anda moda, kızları göbeklerini açıkta bırakmaya ya da sırtı açık elbiseler giymeye teşvik ediyor. Florida ya da İbizada yaşıyorsanız sorun yok ancak, Britanyada soğuk gecelerde, özellikle bar gibi sıcak ortamlardan dışarı çıkmadan önce mutlaka sıkıca sarınmalısınız. Ancak yine de genç kızların bu uyarıları dikkate alacağını pek sanmıyorum.

SAFRAN
03-03-2006, 01:28
Bilgisayar nasıl doğru kullanılır?

Bilgisayar başında saatler geçiren insanların sağlığı pek çok tehdit aldında. Bilgisayar kullanırken sağlığından olmak istemeyen insanların doktorların bu tavsiyelerini önemsemelerinde yarar var.


Bürolarda olumsuz çalışma ortamı sonucu kas ve eklemler üzerine binen aşırı yükleme ve stresin, kas-iskelet sistemiyle ilgili hastalıklara neden olduğu bildirildi.

Osmangazi Üniversitesi (OGÜ) Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nesrin Demirtaş, teknoloji ve bilgi iletişim ağının gelişmesine bağlı olarak işte, okulda ve evde uzun süre bilgisayar kullanan kişilerin sayısının her geçen gün arttığını, buna paralel olarak da özellikle kas iskelet sistemi, göz ve psikososyal bazı sorunların ortaya çıktığını söyledi.

Statik boyun, kol ve el pozisyonları ve monoton tekrarlı hareketleri gerektiren bilgisayar kullanımı sırasında uygun olmayan şekilde oturmanın, boyun, sırt, bel, omuz ve kollarda ağrı ve rahatsızlıklara neden olduğunu ifade eden Demirtaş, şunları kaydetti: ''Düzgün oturuş şeklinde omurga üzerine binen yükler, bu kavislerin yardımıyla eşit oranda çevre dokulara dağıtılabilmektedir. Kötü oturuşta ise duruş şekliyle ilgili olarak eklem bağlarında

gerginlikler, özellikle boyun ve omuz kaslarının aktivitelerinde ve omurlardaki mekanik yüklerde artış olur. Kötü çalışma ortamı sonucu kas ve eklemler üzerine binen aşırı yükleme ve stres, kas iskelet sistemiyle ilgili hastalıklara neden olur.''

''KADINLAR DAHA ÇOK HASTALANIYOR''

Prof. Dr. Demirtaş, ABD'de kas iskelet sistemiyle ilgili hastalıkların klavye kullananlarda yüzde 81'lere kadar ulaştığını belirterek, bu tür rahatsızlıkların, erkeklere oranla kadınlarda daha yüksek oranda görüldüğünü bildirdi.

Bilgisayar kullanımının yaratacağı olumsuz etkiler konusunda halkın bilinçlendirilmesinin, hastalıkların ortaya çıkmasını engelleyebileceğini anlatan Demirtaş, şöyle devam etti: ''Sürekli kullanım için masa üzerine yerleştirilen bilgisayarlar, portatif bilgisayarlara tercih edilmelidir. Bilgisayarı sadece bir kişi kullanacaksa, o kişinin ölçülerine uyan, tekerlekli ve arkalığın geriye doğru bir miktar hareketine izin veren sandalye seçilmelidir.''

''İYİ GÖRÜŞ ÖNEMLİ''

Bilgisayar kullanımı nedeniyle ortaya çıkan göz rahatsızlıklarının önlenebilmesi için çok parlak oda aydınlatmasından sakınılması gerektiğini de vurgulayan Prof. Dr. Demirtaş, şu tavsiyelerde bulundu:

''Bilgisayar ekranına bakarken, daha az göz kırpılır. Bu durum, gözler için zararlıdır. Her 15 dakikada bir bilgisayar işlemine ara verilerek, tercihen 5-6 metre uzaklıktaki bir nesneye bakılmalıdır. Böylece göz kasları gevşer. Ayrıca her 30-60 dakikada kısa istirahat araları verilmelidir. Bu aralarda ayağa kalkıp, çevrede hareket edilmelidir.''

SAFRAN
03-03-2006, 01:29
Bacak ağrısı ihmale gelmez!

Yorgunluk, egzersiz yetersizliği ya da romatizma olduğu sanılan bacak ağrılarının, atardamarlardaki tıkanıklıktan kaynaklanabileceği, ihmal edildiğinde ayağın kesilmesinin söz konusu olabileceği bildirildi.



Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Ana Bilim
Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şah Topçuoğlu, AA muhabirine yaptığı
açıklamada, yürüyüş sırasında bacaklardaki ağrı nedeniyle durmak
zorunda kalanların akıllarına ilk gelen hastalığın romatizma ya da
siyatik olduğunu belirtti.
Bazı kişilerin de yürüyüş sırasındaki ağrıları egzersiz
yetersizliğine bağladığına dikkat çeken Prof. Dr. Topçuoğlu, ''Bacak
ağrılarına bacaklarda üşüme, soğukluk ve solukluk ekleniyorsa mutlaka
bir damar cerrahına atardamarlar yönünden muayene olunması gerekir''
dedi.

Bu tür şikayetleri olanların bunu hafife alarak, başka
rahatsızlıklara bağladığını vurgulayan Topçuoğlu, şunları söyledi:
''Bacaklarımıza kan atardamarlar aracılığıyla gelir. Bacak
atardamarları bacağın üst kısmından ayaklara doğru iner. Dokular, bu
atardamardan ihtiyaç duydukları oksijen ve besin maddelerini alırlar.
Atardamarlardaki hastalıklar sonucu ise kan akımı tıkanma nedeniyle
azalır ya da kesintiye uğrar. Bu hastalık 50 yaşından sonra genellikle
damar sertliğine bağlıyken, daha öncesinde sigara içmeyle ilgilidir.''
Kan akımı azalmasının ilk belirtisinin yürüyüş sırasında olan ve
dinlenmekle geçen bacak ağrıları olduğunu belirten Topçuoğlu, ''Ağrı,
atardamarlardaki tıkanıklık derecesiyle orantılıdır. Bacak
damarlarındaki tıkanıklık çok ciddi değilse ağrı yürüyüş sırasında
olur, dinlenince geçer. Çünkü atardamarlardaki darlık nedeniyle
bacaklara gelen kan, bacak beslenmesine yeterken, yürüyüş sırasında
yetmemeye başlar'' diye konuştu.

Hastalığın teşhisi ve tedavisinde gecikme olduğunda, hastanın
gecikmiş tedaviden yarar göremeyeceğini ifade eden Prof. Dr.
Topçuoğlu, şunları kaydetti:
''Ayrıca hastalar zamanında tedavi edilmezlerse, ağrıları sürekli
olmaya, ağrı kesicilere cevap vermemeye ve yüzde 5 ile 7 oranında,
ayaklarda belli bir seviyeden kesilmeye yol açar. Bacaklarında
yürürken ya da istirahatta ağrı, solukluk, soğukluk, iyileşmeyen
yaralar olanların öncelikle bacak atardamarlarında bir problem olup
olmadığını araştırması gerekir.''

SAFRAN
03-03-2006, 01:29
Bel sağlığınız için 100 tavsiye


Günlük hayatta durup düşünmeden yaptığınız birçok hareketin aslında bel sağlığınızı tehdit ettiğini biliyor musunuz? Uzmanlar, bel sağlığını korumak isteyen ya da fıtık veya başka bir sebebe bağlı bel rahatsızlığı bulunan herkesin günlük yaşamda dikkat etmesi gerekenleri sıralıyor.


İşte, bel sağlığınız için 100 tavsiye:

1 - Herhangi bir ağırlığı taşımanız gerekirse, yükü vücudunuza simetrik olarak paylaştırdıktan sonra taşıyın.

2 - Cisimleri bir yerden başka bir yere taşırken, belinizin eğik değil de dik pozisyonda olmasına dikkat edin.

3 - Ağır bir yükü kaldırmayı denemeyin. Kaldırmak zorundaysanız, başkalarından yardım isteyin.

4 - Hafif dahi olsa yerden bir cismi alırken dizlerinizi kırın ve çömelerek alın, belden eğilmeyin. Yükü belinizle değil, bacaklarınızla kaldırın.

5- Bir eşyayı alırken ona doğru uzanmayın, yanına iyice yaklaşın ve öyle alın. Bir cismi yerden alırken de önce onu bedeninize doğru yaklaştırıp sonra yükseltin.

6 - Bir eşyayı taşırken, onu gövdenize yakın tutun. Taşınacak eşya vücudunuza ne kadar yakın olursa, omurganıza binen yük o kadar azalacaktır.

7 - İki kişi iseniz ve bir eşyayı iki ucundan tutarak taşımanız gerekiyorsa, birbirinize haber vermeksizin eşyanın bir ucunu asla bırakmayın.

8 - Bir cismi kaldırmadan önce, ne kadar ağır olduğunu tahmin etmeye çalışın. Kaldırma işlemine geçmeden önce cismi hafifçe yoklayarak test edin ve ağırlığı hakkında tam bir fikir edindikten sonra kaldırın.



9 - Cisimleri bedeninizle değil, önce beyninizle kaldırdığınızı unutmayın. Bu nedenle, ağır bir yükü mutlaka kaldırmanız gerekiyorsa, haltercilerin yaptığı gibi çok iyi konsantre olun. Kaldırırken yavaş ve temkinli hareket edin, ani hareketlerden kaçının. Adalelerinize ani yük bindirmeyin. Kaldırma esnasında karın kaslarınızı kasarak bütün kas gruplarınızı aynı anda çalıştırın. Karın ve sırt adalelerinizin kasılması omurganızı destekler.

10 - Ağır bir yükü belinizden daha yükseğe kaldırmayın. Hele bu yükü başınızdan yukarı kaldırmayı denemeniz tam bir felaket olabilir.

11 - Ayakta iken belinizi sağa veya sola doğru rotasyon yaptırıp eğilerek yerden bir şey almayın.

12- Yük elinizde iken dönmeniz gerekiyorsa belinizle değil, ayaklarınızın yerini değiştirerek dönün.

13 - Beliniz geriye doğru eğilmiş vaziyetteyken sırtınıza ağırlık yüklemeyin. Mutlaka yüklemeniz gerekiyorsa, dizleriniz biraz kırılmalı ve vücudunuz öne doğru hafif eğik olmalı.

14 - Ağır bir cismi bir yerden bir yere çekerek veya iterek tek başınıza götürmeyin.

15 - Bir cismi taşırken ayaklarınızın yere sağlam basması gerekir. Her iki ayağınız arasındaki mesafe de yaklaşık omuz genişliğinizde olmalı ve ayak uçlarınız dışa bakmalı.

16 - Sandalye veya koltukta otururken dik bir pozisyonda olmaya gayret edin ve bunu alışkanlık haline getirin. Bu esnada diz eklemlerinizin kalça eklemlerinden daha yüksekte bulunmasında, ayak tabanlarının yere temas ederken düz konumda olmasında ve yere rahatça basmasında yarar var. Otururken zaman zaman pozisyon değiştirmeniz de iyi olur.



17 - Yumuşak, alçak ve derin koltuklarda oturmayın. stabil olmayan bozuk koltukların ve yumuşak iskemlelerin belinizi tehdit ettiğini unutmayın. Kol konacak sandalye ve koltukları tercih edin.

18 - Sandalyede otururken ayaklarınızın altına bir basamak çekerseniz daha rahat edersiniz.

19 - Abdest alırken, dişlerinizi fırçalarken ya da elinizi, yüzünüzü yıkarken lavaboya doğru eğilmeyin; belinizi olabildiğince dik tutmaya gayret edin. Bu nedenle, evinizdeki lavaboların mümkünse biraz daha yüksekçe yapılmasını sağlayın.

MUTLAKA EGZERSİZ YAPIN

20 - Her gün ez az 15 dakika yürüyün. Yürüme mesafesini giderek arttırın.

21 - Bir defa bel rahatsızlığı geçirmiş ve iyileşmişseniz, uzman doktorunuzun önerdiği egzersizleri aksatmadan yapın; çünkü düzenli egzersiz yapanlarda ağrının tekrarlaması daha seyrek görülür. Kronik ağrısı olan hastalar, hafif ağrılı dönemde bile egzersizlerden yararlanırlar.

22 - Sağlıklı olsanız bile her gün kaslarınızı güçlendirici egzersizler yapın. Karın, sırt ve kalça adalelerinin vücudun doğal korsesi olduğunu unutmayın.

23 - Egzersizleri, altında sunta veya tahta bulunan halı veya battaniye gibi sert bir zemin üzerinde yapın.

24 - Egzersiz hareketlerinin sayısını gün geçtikçe yavaş yavaş arttırın, başlangıçta aşırıya kaçmayın.



25 - Spor veya egzersiz yaparken ani ve zorlayıcı hareketlerden kaçının.

26 - Spor veya egzersize başlamadan önce mutlaka ısınma hareketleri yapın.

27 - Egzersiz sonrasında şiddetli ve 15 dakikadan fazla süren bir rahatsızlık ortaya çıkarsa uzman doktora danışın. Bir saati geçen rahatsızlık söz konusu ise o hareketi yapmayın.

28 - Günlük yaşantınızda ani hareketlerden sakının. Özellikle yataktan veya koltuktan kalkarken ani hareket yapmayın.

29 - Sandalyeden kalkarken bir ayağınız diğerinin önünde olmalı, bacak kaslarınız ve kollarınızın yardımıyla kendinizi yukarıya doğru iterken sırtınız dik pozisyonda bulunmalı.

30 - Yüksek iskemlelerde veya benzeri yüksek yerlerde oturmak bele binen yükü arttırır, bundan kaçının.

31 - Televizyon seyrederken veya herhangi bir gösteriyi izlerken koltukta sırtınızı kamburlaştırmak rahatsızlıklara yol açar.

32 - Her gün beyaz peynir ve bir kase yoğurt yemeyi ya da bir bardak az yağlı süt içmeyi alışkanlık haline getirin, güneş ışığından yeterince istifade edin.



33 - Vücut ağırlığınızı sürekli kontrol altında tutun. Alınan her fazla kilonun vücudunuz ve beliniz için ilave bir yük olduğunu, bunun da belinizin biyomekaniğini olumsuz yönde etkilediğini unutmayın.

34 - Uzman hekime danışmadan bel korsesi kullanmayın. Çelik balenli korselerin uzun vadede bel ve karın adalelerini zayıf bırakacağını unutmayın.

35 - Kesin teşhis konulup bel ağrınızın nedeni anlaşılmadan belinizi asla çektirmeyin ve maniplasyon (el ile müdahale) yaptırmayın. Bunun bazen felce kadar giden sonuçlara yol açtığını unutmayın.

36 - Üzüntü ve streslerin bel sağlığınızı da olumsuz yönde etkilendiğini bilerek ruh sağlığınıza özen gösterin. Ailevi, sosyal veya iş hayatınızla ilgili problemlerinizi çözmek için gerekirse ilgili doktor ve şahıslardan yardım isteyerek köklü bir çözüme gidin. Lüzumu halinde, bulunduğunuz ortamı geçici de olsa değiştirin veya tatile çıkın.

37 - Yaptığınız işi sevin. Stres altında ve işyerinde mutsuz olan kişilerde bel rahatsızlıkları daha sık görülür. Bu nedenle meslek seçimi konusuna henüz hayatın başındayken gereken önemi verin.

38 - Günlük yaşamda gerginlikten kurtulmanın yollarını öğrenin.

39 - Yüksek topuklu veya topuksuz ayakkabı giymeyin. Ayakkabılarınızın topuklarının yüksekliği normal, ökçeleri yumuşak olsun.

40 - Sandalye veya koltuğa oturmak için kendinizi sanki üstüne düşüyormuş gibi bırakmayın. Yavaş yavaş, kontrollü olarak oturma pozisyonuna geçin.




ÇOCUKLARINIZI DİK DURMALARI KONUSUNDA UYARIN
41 - Sandalye veya koltukta otururken, bir cismi hafif dahi olsa öne doğru eğilerek yerden almayın.

42 - Beliniz ağrıdığı dönemlerde alafranga tuvaletleri tercih edin. Tuvalete otururken en azından tek elinizi destek olarak kullanın.

43 - Tuvalet ihtiyacınızı giderirken oturur pozisyonda öne doğru eğilmeyin. Ağrılı dönemde alafranga tuvalette ters oturmanız, bu açıdan yarar sağlayabilir.

44 - Sert yatak istirahatinde iken, altına birkaç yastık koyarak ayaklarınızı yükseltmeniz daha iyi olacaktır. Bu esnada yemeklerinizi yatarak yiyebilirsiniz. Namazlarınızı sağ yanınıza doğru yatarak işaretle kılabilirsiniz. Yastığınızın alçak olmasında da yarar var. Bu pozisyonda yorulursanız yan yatabilirsiniz.

45 - Yan yatışta kalça ve dizlerinizden çekerek bacaklarınızı toplar ve ana rahmindeki gibi kıvrılarak durursanız rahat edersiniz. İki bacağınızın arasına yumuşak bir yastık koymanız da iyi olur.

46 - Doktorunuz mutlak yatak istirahati vermişse, tavsiyesine uyun. Bu tedavi esnasında ağrınız artıyor, durumunuz kötüye gidiyorsa doktorunuza bildirin. Birkaç gün içinde iyileşirseniz yine doktorunuzu haberdar edin. Uzman doktor, hastanın tedaviye vereceği cevaba göre bu süreyi arttırabilir ya da azaltabilir. Zaten ilk birkaç gün sonrasında hastalığın genel seyri kendisini belli eder. Prensip olarak hasta, becerebildiği anda normal yaşantısına dönmelidir. Kriter, hayat kalitesidir. Zira, lüzumsuz uzamış yatak istirahati de doğru değildir.

47 - Yorgunluğa bağlı olarak beliniz ağrıyorsa, usulüne uygun yapılan 10-15 dakikalık istirahat en iyi ilaçtır. Tam rahatlamak ve gevşemek için ayaklarınızı sandalyeyle yükseltirken, boynunuzun altına da küçük bir yastık koyabilirsiniz.



48 - Sırtüstü yatarken yüksek yastık kullanmayın.

49 - Yatağınız bel hizasından itibaren kırılabiliyorsa, 45 derecelik bir açı oluşturacak şekilde ayarlayarak sırtınızı dayayabilir ve dinlenebilirsiniz. Böyle bir yatağınız yoksa, iskemleyi devirerek arkalığın üzerine yastık koyup aynı şekilde dinlenebilirsiniz.

50 - Bacaklarınız düz pozisyondayken ayakta dimdik uzun süre hareketsiz kalmayın. Münavebeli olarak bir ayağınızı öne doğru uzatıp pozisyon değiştirin veya yürüyün.

51 - Sağlıklı iken düzenli olarak spor yapın. Yüzmeye önem verin, yürümeyi ihmal etmeyin.

52 - Daha önce bel rahatsızlığı geçirdiyseniz; güreş, boks, judo, futbol, basketbol gibi mücadele gerektiren ve halter, jimnastik, golf, tenis gibi zorlayıcı sporlardan uzak durun. Bunların yerine yürüme ve yüzme gibi sporları tercih edin. Beli fazla eğmeden bisiklete binmek de faydalıdır.

53 - Çocuklarınız hızlı gelişsinler diye onlara aşırı antrenman veya gereğinden fazla spor yaptırmayın.

54 - Çocuklarınızı, oturarak ders çalışırken öne veya yana eğik durmamaları konusunda sık sık uyarın. Masada uzun süre çalışması gereken kişilerin öne eğilmemeleri için, çalışma yüzeyinin bir miktar eğimli olmasında yarar vardır. Ayrıca, masanızın altına ayak dinlendirme basamağı koyun.

55 - Raflardan kitap veya herhangi bir eşyayı alırken önce ayağınızın altına yükseltici bir şey koyun ve eşyanın hizasına yükseldikten sonra onu alın.

56 - Çamaşır asarken yukarıya doğru uzanarak belinizi germeyin, ipin seviyesini boyunuza göre ayarlayın.

57 - Ayakkabınızı bağlamanız veya benzer bir hareket yapmanız gerekiyorsa, çömelerek veya yüksekçe bir cismin üstüne basarak yapın.

58 - Yataktan kalkarken önce tam yan dönün, daha sonra ellerinizle yandan destek alarak oturur pozisyona geçin ve öyle kalkın. Yatmak için ise önce yatak kenarına oturun ve bacaklarınızı yukarıya çekerken gövdenizi yatağa uzatın.

59 - Otomobil kullanırken koltuğunuz sert olsun, arkaya dayandığınızda koltuk belinizi desteklesin ve adeta kavrasın. Uzun yola çıkarken belinizi ince bir yastıkla destekleyin.




SERT YATAĞI TERCİH EDİN

60 - Otomobile bindiğinizde, koltuğunuzu pedallara yakın olacak şekilde ayarlayın. Dizlerinizin de kalçanızın biraz yukarısında durmasını sağlayın. Aksi halde beliniz rahat etmez.

61 - Uzun süre araç kullanmayın. Şayet önünüzde kat edilecek çok uzun bir yol varsa, sık sık mola vermeyi ve bu esnada biraz yürümeyi tercih edin.

62 - Arabanızın bagajını boşaltırken, eşyaları öne ve ileriye doğru uzanarak almayın. Önce bir ayağınızı tamponun üzerine koyun, sonra belinizi fazla eğmeden bagajı boşaltın.

63 - Çocuklarınıza, okula giderlerken çantalarında mümkün mertebe az yük taşıtmaya çalışın. Bunun için, sadece o günkü dersleri ilgilendiren kitap, defter ve gereçleri yanlarına almaları konusunda onları eğitin.

64 - Ütü yaparken tek ayağınızın altına 15-20 santimetre yükseklikte bir cisim koyarak hafifçe yükseltin, belinizin rahatladığını göreceksiniz. Bir süre sonra basamağın üzerine öbür ayağınızı koyun.

65 - Elektrikli süpürgeyle veya paspasla yerleri temizlerken öne doğru eğilmeyin ve belinizi dik bir pozisyonda tutmaya gayret edin. Bu nedenle uzun saplı süpürge kullanmak daha yararlı olacaktır. Bahçede çalışırken de uzun saplı aletleri tercih edin.

66 - Yatağınız sert olsun. Yattığınız zaman vücudunuz yatağa gömülmesin. Vücudu değişik şekillere sokan, stabil olmayan, yumuşak veya çöküntülü yataklar sağlıklı değildir. Altında sunta veya tahta olan yataklar ile üzerine yatıldığında omurganın fizyolojik kıvrımlarına uyum gösterebilen kaliteli ortopedik yatakları tercih edin.

67 - Bilgisayar karşısında saatlerce hareketsiz veya uygun olmayan pozisyonda kalmak beli rahatsız eder. Bilgisayarda çalışırken başınız dik, beliniz ve kalçalarınızın arka kısmı destekli, köprücük kemikleriniz yere paralel durumda olmalı. Gözleriniz ekranın üst düzeyi hizasına yakın konumda ve ekranı tam karşıdan görecek pozisyonda bulunmalı. Kollarınız rahat, ön kol ve bilekleriniz aynı çizgi üzerinde yere paralel olmalı. Ayaklarınızı da bir destek üzerine koymanız daha iyi olur.

68 - Daha önce bel rahatsızlığı geçirdiyseniz, zıplama hareketi yapmayın ve yüksek bir yerden asla atlamayın.

69 - Sağlıklıyken, günlük yaşantınızda tembel olmayın, hareketliliği tercih edin. Fazla harekete izin vermeyen iş ve hayat düzeni belinizi tehdit eder. Söz gelişi, otobüsten bir durak önce inmek veya asansör yerine merdiveni kullanmak size çok şey kazandırır.

70 - Yürürken veya ayakta dururken vücudunuzun dik bir pozisyonda olmasına özen gösterin. Ağırlığınızı her iki bacağınıza eşit olarak paylaştırın. Ayakta dururken her iki omuz ve kalçanızın aynı hizada olmasına dikkat edin. Doğru duruşta çene içeri çekilmiş, baş dik, sırt ve bel düzdür. Bu duruşta, kulaktan yere indirilen dik çizgi, omuz ve kalçanın ortasından, ayak bileğinin önünden geçer. Ayakta dururken sırt kambur, bel çukur, karın öne sarkık, göğüs yassılaşmış ve çene öne çıkmış olursa, bu duruş yanlıştır. Böyle bir pozisyon bele rahatsızlık verir ve iç organlar da basınç altında kalır.



71 - İşyerinde devamlı oturarak çalışıyorsanız, bu durumun beliniz için sakıncalı olduğunu bilin ve ara sıra kalkıp dolaşın; çünkü oturur pozisyonda iken belinize binen yük, ayakta iken olduğundan belirgin şekilde daha fazladır. Yapılan araştırmalarda, günlük mesaisinin büyük bir kısmını oturarak geçirenlerde bel fıtığına yakalanma riskinin ayaktakilere oranla daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Oturarak çalışırken belinizi ince bir yastıkla desteklemenizde yarar vardır.

72 - Sırtüstü yattığınızda veya bir halıya uzandığınızda, bacaklarınızı dizlerinizden kırarak yukarıya doğru toplayın. Bu pozisyonda beliniz rahatlar ve ağrılarınız daha çabuk geçer.

ÇALIŞIRKEN KENDİNİZİ ZORLAMAYIN
73 - Yan veya sırtüstü pozisyonda yatarak uyuyun. Yüzüstü yatmayın. Sırtüstü dümdüz uzanmak da doğru değildir.

74 - Daha önce bel ağrısı tecrübesi yaşadıysanız, testereyle odun kesmeyin. Şayet bu işlem esnasında alet takılırsa, ileriye ve geriye doğru zorlayarak kurtarmaya çalışmayın.

75 - İri cüsseli hayvanları yakalamak, yere yatırmak veya taşımak gibi zor bir işle meşgul olmak zorundaysanız, tek başınıza çalışmayın. Bu işlemi birden fazla kin sşi beraberce yapın. İşi ehline bırakmak ise en iyisidir.

76 - Saçınızı yıkarken öne doğru iki büklüm eğilmeyin. Yere diz çöktükten sonra dirseklerinizi küvetin kenarına dayayıp başınızı yıkayabilirsiniz. Daha da iyisi, küvetin içine girip oturarak yıkanmaktır.

77 - Bel rahatsızlığınız varsa kamyon, kepçe, greyder gibi belinizi sürekli sarsan iş makinelerini kullanmayın.

78 - Koltukta kitap okurken, sırtınız arkaya yaslanmış ve başınız dik pozisyonda olmalı. Baş ve boyun öne eğilmiş şekilde okumak, beli rahatsız eder.

79 - Masaya veya herhangi bir yere dayanarak dinlenecekseniz, beliniz çukur vaziyette olmasın. Kalça ve dizlerinizi bükerek kendinize daha rahat bir pozisyon verin.

80 - Ayakta çalışırken, ayağınızın altına alçak bir cisim çekin. Vücut ağırlığını zaman zaman bir bacaktan diğerine aktarın. Bulaşık yıkarken lavabonun altındaki dolabı açarak bir bacağınızı içeriye doğru sokarsanız, rahat ettiğinizi göreceksiniz.



81 - Çalışırken kendinizi aşırı yormayın. Bazen bir işten diğerine geçmek de dinlendirici olabilir.

82 - Merdivenlerden inerken bastığınız basamaklara çok dikkat edin. Bazen son basamağa geldiğinizi sandığınızda bir basamak daha vardır ve siz farkında olmadan tüm vücudunuzla aşağıya doğru düşersiniz. İşte bu çok tehlikeli bir harekettir, bundan kaçının.

83 - Tarlada, inşaatta, işyerinde, evde çalışırken veya kar kürerken beliniz aniden ağrımaya başladıysa, geri kalan işi bitirmek üzere gayret sarf etmeyip hemen istirahate çekilin. Sert bir zeminde sırtüstü uzanıp dizlerinizi hafifçe bükerek bacaklarınızı yukarıya doğru toplamış vaziyette 15-30 dakikalık istirahat oldukça rahatlatıcı olur. Eğer bu süre sonunda durumunuzda iyiye gidiş yoksa doktorunuza müracaat edin. Hastalığınız esnasında istirahat süresinin uzun mu yoksa kısa mı olacağını önceden kestirebilmek çok zordur, manyetik rezonans görüntüleme metodu uzman doktora bu konuda bir fikir verir.

84 - Sık sık eğilip bükülmenizi gerektiren bir iş yapıyorsanız, belirli aralıklarla dinlenin. Bu dinlenme esnasında da belinizi aksi yönde esnetin.

85 - Bebeğinizi beşikten veya yattığı yerden alırken ona doğrudan uzanmayın. Önce dizlerinizi kırarak çökün ve bebeğe yaklaştıktan sonra kucağınıza alın.

86 - Bir yaşını geçmiş çocuklarınızı kucağınıza alıp sevmek için belinizden eğilerek ileriye doğru uzanmayın. Çocuğunuzu mutlaka dizlerinizi kırarak kucaklayın ve severken de yanınıza oturtarak veya beraberce yatarak sevin.

87 - Beliniz ağrıyorsa ve ağrı özellikle de bacağınıza vurmaya başladıysa, vakit geçirmeden uzman doktora müracaat edin. Doktor olmayan kişilerle kaybedeceğiniz vaktin bazen telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabileceğini unutmayın.

88 - Kapı veya pencereyi açarken zorlanıyorsanız, güçlü bir kişiden yardım isteyin.

89 - Karın kaslarının kasılmasıyla oluşan etki, disk içindeki basıncı bariz miktarda azaltır. Günlük yaşantınız esnasında çeşitli yerlerde beklerken karnınızı içeri çekerek adalelerinizi gerin ve gergin vaziyette 10'a kadar sayarak soluk almadan öylece durun. Sonra yavaş yavaş gevşeyin. Soluk tutma süresini haftalar ilerledikçe giderek arttırn sın. Karın kaslarınız kasılmış vaziyette soluk alıp vermeye alışın.

90 - Bel fıtığının en çok etkilediği alanlardan biri de kişinin cinsel hayatıdır. Bu konudaki sıkıntılarınızı doktorunuza anlatmalısınız. Doktorunuz size, cinsel perhiz ve aktif cinsel hayatınızın ne şekilde olacağı konusunda geniş bilgi verecektir. Ancak ağrının şiddetini koruduğu süreçte ve akut dönemlerde cinsel perhiz uygundur. Şikayetler gerileyip kişi kendini aktif cinsel hayata hazır hissettiğindeyse, çiftlerin yan yattıkları pozisyon (erkek arkada) tercih edilmelidir. Hastalığı geçirmiş olan kişinin altta bulunduğu ve belini hafif bir yastıkla desteklediği pozisyon da nispeten tavsiye edilebilir.

ÇEVRENİZDEKİ İNSANLARDAN YARDIM İSTEMEKTEN ÇEKİNMEYİN
91 - Bel rahatsızlığı geçirdiyseniz, uçak yolculuğu sırasında ayağınızı rahatça uzatabileceğiniz bir yeri tercih edin. Uzun süreli yolculuklarda koltuğunuzu hafifçe arkaya yatırın ve belinizi ince bir yastıkla destekleyin. Yolculuk esnasında sürekli oturmayın, ara sıra ayağa kalkarak biraz yürüyün. Yolculuk bitiminde valizlerinizi tekerlekli arabaya koyarak taşıyın. Valizleriniz zaten tekerlekliyse, problem yok demektir. İmkan varsa, yolculuk sonunda sıcak bir küvete veya jakuziye girerek adalelerinizi rahatlatın.

92 - Belinizin ağrıdığı günlerde çevrenizdeki insanlardan yardım istemekten çekinmeyin. Evde eşiniz ve çocuklarınız, işyerinde ise arkadaşlarınız rahatsızlığı atlatmanızda size yardımcı olabilirler. Arabanızı bile birkaç gün süreyle başka birileri kullanabilir. Her işi bizzat kendiniz yapmak zorunda değilsiniz.

93 - Doktorunuzun verdiği ilaçları tavsiye edildiği gibi kullanmaya özen gösterin. Mide problemi veya herhangi başka bir yan etki ortaya çıkarsa doktorunuza bildirin.

94 - Bel ve sırt ağrılarının bir kısmı, günlük hayatta yaşanan stres, endişe, kızgınlık, kıskançlık, üzüntü ve bastırılmış öfke gibi duygular sonucunda ortaya çıkar. Devam eden bu tip duygular karşısında belirli bir çözüm ve rahatlama sağlanmazsa, beyin vücudun herhangi bir bölgesinde ağrıyı başlatma komutunu sizden habersiz olarak verir. Böylece asıl meseleden kaçılarak ilgi başka tarafa çekilir. Bel de bu tip olaylardan sıklıkla nasibini alan bölgelerden biridir. Böyle bir mekanizmanın tuzağına düşmüş olan kişi, hafif ağrılarını abartır. Aslında bu şekilde, çözülememiş duygusal problemlerden kaçılmaktadır. Doktora müracaat ettiğinizde yapılan tetkikler neticesinde ciddi bir hastalık teşhisi net olarak ortaya konamamışsa, yukarıda anlattığımız mekanizma aklınıza gelsin. Bir taraftan asıl probleminizi bulup çözmeye çalışırken, diğer taraftan telkinle hasta olmadığınıza kendinizi inandırın. Ağrılarınızın hafiflediğini, hatta kaybolduğunu göreceksiniz.

95 - Tedaviniz bitip yeniden iş hayatınıza döndüğünüzde, faaliyetlerinizi yavaş yavaş arttırın. Hatta ilk birkaç gün yarım mesai ile yetinin. Belinize aşırı yükleme yapmayın. İş, aile ve sosyal hayatınızda, bu önerileri daima göz önünde bulundurun.



96 - Alkol, diğer birçok zararlarının yanı sıra kemik sağlığını da olumsuz yönde etkiler. Omur kemiklerindeki mineral kaybı ve sağlıksız yapı, dolaylı olarak disklere etki eder. Bu nedenle alkol kullanmamaya özen gösterin.

97 - Sigara içenlerin vücudundaki tüm hücreler yeterli oksijen alamaz. Bu olaydan kalp, akciğer ve beyin başta olmak üzere bütün organlar etkilenir. Omur kemikleri arasındaki diskler de oksijensiz ortamda daha kolay dejenere olur ve zamanla kendilerini tamir etme yeteneklerini kaybederler. Böylece, bel fıtığı gelişmesi riski de artar. Sigara ayrıca öksürüğü başlatır. Öksürük de dejenere olmuş ve zayıflamış disklerin üzerine aşırı bir basınç uygulayarak bazen bardağı taşıran son damla olabilir. Sigara içmeyin, içiyorsanız mutlaka bırakın. Bu konuda doktorunuzdan veya gönüllü kuruluşlardan yardım alabilirsiniz.

98 - Tek bir çeşit bel fıtığı olmadığı gibi, tek bir çeşit bel fıtığı tedavisi de yoktur. Öyle bir bel fıtığı vardır ki, tedavisi için yalnızca ilaç ve istirahat yeterli olur. Öylesi de vardır ki, fizik tedavi ve diğer konservatif tedavi türleriyle iyileşir. Bazı bel fıtıkları da vardır ki, mutlaka cerrahi girişim gerektirir. Bu nedenle, elindeki tek bir tedavi çeşidiyle tüm bel fıtığı hastalarını iyileştirdiğini söyleyen şahıslara inanmayın, sağlığınızı uzman doktorlara emanet edin.

99 - Uzman doktor yaptığı muayene ve tetkikler neticesinde sizdeki bel fıtığının cerrahi girişim gerektirdiğine karar vermiş ise, ameliyattan kaçmayın. Lüzumsuz kaybedilen zamanın bazen telafisi imkansız sonuçlara yol açtığını bilin. Prensip olarak cerrahi girişim son çaredir; ancak yapılan bütün konservatif tedavilere rağmen iyileşme görülmüyor ve inatçı bir ağrı varlığını sürdürüyorsa, cerrahi müdahaleden çekinmeyin.

100 - Unutmayın; her yere araba ile gitmek, televizyonu uzaktan kumanda ile açıp kapamak, sürekli oturarak çalışmak, kilo aldıracak her türlü besini umursamadan yemek, doğru bir yaşantı değildir

SAFRAN
03-03-2006, 01:30
Beyin Kanamasi

BİRİNİN BEYIN KANAMASI GEÇİRDİĞİNİ NASIL ANLARSINIZ???

Bir toplantida, bir hanim dusuyor ve arkadaslarina bir seyi olmadigini soyluyor.Tokezledigini saniyorlar, ustune basina ceki duzen verip oturtuyorlar.
Biraz sarsilmis gorunuyor ancak aksamin geri kalan kismini da eglenerek geciriyor. Daha sonra kocasi tum dostlarini arayarak esinin hastahaneye kaldirildigini bildiriyor ve hanim sabaha karsi vefat ediyor. Teshis beyin kanmasi. Norolojistin soyledigine gore boyle bir durumda hasta 3 saatin icinde getirilebilseymis, durumu duzeltilebilirmis.

Bir insanin beyin kanamasi gecirmekte oldugu nasil anlasilir ?;

1. Tebessum etmesini isteyin.
2. Iki kolunu birden kaldirmasini soyleyin.
3. Basit bir cumle soylemesini isteyin : Bu gun hava gunesli... gibi

Bunlardan birini yapamiyorsa hemen acil i arayin.

SAFRAN
03-03-2006, 01:30
Hiperaktif çocuklara bantlı tedavi

Bant, 6-12 yaşındaki çocuklara veriliyor ABD'de bir bilim komitesi, çocuklarda hiperaktivitenin tedavisi için üretilen deri üstü bandın satışından yana görüş belirtti.


Komite, Gıda ve İlaç Dairesi'ne (FDA), Amerikan ve İngiliz şirketlerince üretilen Daytrana adlı bandın satışına izin vermesini tavsiye etti.

FDA doktorlarından Robert Levin, klinik deneylerin ilaçlı bandın yan etkilere yol açtığını gösterdiğini rapor etmiş ve raporda FDA'in internet sitesinde yayınlanmıştı.

Raporda değişiklik

Ancak Levin, dün bilim komitesi önünde raporunu değiştirdi ve bandın, güvenli olduğu ve piyasaya sürülebileceği yolunda görüş belirtti. Komite de bandı tavsiye etme kararı aldı.

FDA belgelerinde, bandın iştah kaybı, migren, uykusuzluk, bulantı ve cilt tahrişine yol açtığı belirtiliyordu. Bant, hiperaktiviteye karşı yazılan 'Concerta' adlı ilaç gibi metilfenidat içeriyor.

Bu madde, merkezi sinir sistemini etkiliyor. Cilde yapıştırılan bant, Amerikan Noven ve İngiliz Shire PLC ilaç gruplarınca geliştirildi.

Üreticilere göre, 6-12 yaşındaki çocuklara verilen bant, dokuz saat etkili oluyor.

FDA, bağımsız uzmanlar komitesinin her tavsiyesine uymak zorunda olmasa da bu tür tavsiyelere genellikle birkaç hafta içinde uyuyor.

SAFRAN
03-03-2006, 01:31
Kaçak tüp bebek merkezlerine dikkat



Türk Jinekoloji Derneği, Türkiye'de 35 civarında kaçak tüp bebek merkezi olduğunu açıkladı ve aileleri dikkatli olmaları konusunda uyardı. Kaçak merkezlerin büyük bölümü sperm ve yumurta bağışı üzerine çalışıyor.


Tüp bebek yöntemi, çocuk özlemi çeken çiftler için çoğu zaman umut oluyor. Ancak çeşitli risklerle birlikte.

Türk Jinekoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Tıraş'ın iddiasına göre Türkiye'de, merkezleri İstanbul'da bulunan 35 civarında kaçak tüp bebek merkezi var.

Kaçak merkezlerin büyük bölümü sperm ve yumurta bağışı üzerine çalışıyor. Derneğin aldığı duyuma göre bu merkezleri bebeğinin cinsiyetini önceden belirlemek isteyen çiftler tercih ediyor.

Türk Jinekoloji Derneği'ne göre bu yöntemle bebek sahibi olmak isteyenlerin dikkat etmesi gereken bazı noktalar var:


Başvurduğunuz merkezin Sağlık Bakanlığı'ndan ruhsatlı olup olmadığını, hekimlerin bu konuda uzman eğitim alıp almadıklarını ve merkezin başarı oranını sorgulayın.

Nitelikli bir merkezin ayda en az 50 uygulama yapması gerektiğini kaydeden Sağlık Bakanlığı'na başvurarak, merkezin başarı oranını öğrenin.

Türkiye'de genetik hastalıklar dışında cinsiyet tayini yasaktır. Yumurta ve sperm bağışı da yasal değil.

Tüp bebek konusundaki yanlış inanışlar

Tüp bebek konusundaki yanlış inanışlara da dikkati çeken Tıraş, tüp bebeklerin hastalıklı, normal dışı olabileceği şeklinde inanışların doğru olmadığını söyledi.

Çoğul gebeliğin olumsuzluklarına dikkat çeken Tıraş, "çoğul gebelik bir başarı değildir, başarısızlıktır. Yeni yönetmeliğe göre üç emriyonun üzerinde transfer yapılması halinde, bunun gerekliliğinin belgelenmesi gerekiyor" dedi.

Türkiye'de hala ruhsatlı 20'si kamu, 46'sı özel olmak üzere 66 tüp bebek merkezi bulunuyor.

Bu merkezlerin 28'i İstanbul'da 14'ü Ankara'da, 6'sı İzmir'de, 4'ü Adana'da, 3'ü Antalya'da, 1'i Kocaeli'de, 2'si Bursa'da, 1'i Denizli'de, 1'i Eskişehir'de, 2'si Kayseri'de, 2'si Konya'da, 1'i Sakarya'da, 1'i de Samsun'da faaliyet gösteriyor.

SAFRAN
03-03-2006, 01:31
Ceviz damarlarin dostu


Ceviz, damarları koruyor; kalp-damar hastalıklarından ölme riskini azaltıyor -

Cevizin insan sağlığı üzerindeki etkilerine ilişkin çalışmalar yürüten Uludağ Üniversitesi (UÜ) Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Araştırma Görevlisi Aycan Yiğit, fonksiyonel gıdaların, temel besin gereksinimini karşılamanın yanı sıra vücutta özel fizyolojik etki sağlayan, hastalıklardan korunma ve tedavide etkinlik gösteren gıdalar olarak tanımlandıklarını söyledi. Cevizin de fonksiyonel gıdaların başında geldiğini ifade eden Yiğit, etkili bir kalori, protein, lif, vitamin ve mineral kaynağı olduğu bilinen cevizin yeşil kabuğu ve yapraklarının, yüzyıllar boyunca birçok hastalığın tedavisinde kullanıldığını vurguladi

SAFRAN
03-03-2006, 01:31
Kulak ağrıları neden geceleri artar?


Kulağımız neder ağrır, kulak ağrısı neden diş ağrısı gibi geceleri daha da artar ve dünyayı insana zindan eder. Kulak ağrısın dindirmek için neler yapmalıdır?


Kulak ağrısının en sık görülen sebebi orta kulağı boğaza birleştiren östaki kanalının tıkanmasıdır. Genellikle alerji, sinüzit veya grip hastalıkları sırasında ortaya çıkar. Gün boyunca ayakta iken östaki kanalından boğazımızın arkasına doğru rahat akış sağlanır. Ayrıca çiğneme ve yutkunma östaki kanalı etrafındaki kasları hareket ettirerek, orta kulağa östaki kanalından hava giriş-çıkışını sağlar.

Kulak ağrıları neden geceleri artar?
Ancak, uykuya daldığınızda östaki kanalı rahat boşalamaz. Ayrıca gece yeterince yutkunmadığınız için, fazla hava girişi de olmaz. Orta kulaktaki hava, etraftaki dokular tarafından kullanıldığı için, negatif basınç oluşur. Bu da kulak zarının içeri doğru emilmesi anlamına gelir. Gecenin bir yarısında kulak ağrısı ile uyanabilirsiniz. Dış kulak yolu enfeksiyonları, uçak yolculuğu ve tüplü dalış gibi atmosferik değişiklikler, saç kılının tıraştan sonra dış kulak yoluna düşmesi, diş, dil, çene gibi kulakla ilişkisi olmayıp, kulakta hissedilen ağrılar da kulak ağrısını tetikleyebilir.

Nasıl dindirilir?

* Dik oturun.

* Saç kurutma makinesi kullanın: 10 cm. mesafeden ılık hava ve düşük fan hızında kurutma makinesi ağrıyı azaltacaktır.

* Kulak kepçenizi hafif hareketlerle oynatın: Eğer ağrı duyuyorsanız bu muhtemelen dış kulak yolu enfeksiyonudur. nDış kulak yoluna vücut ısısında yağ damlatılabilir: Vücut ısısındaki suya bebek yağı veya normal zeytinyağı ekleyip, birkaç damla kulağınıza damlatın. Ağrının azaldığını göreceksiniz. Bu, asla zarı delik olan kulağa uygulanmamalıdır.

* Sakız çiğneyin: Östaki kanalının açılması için oldukça faydalıdır.

* Esneyin: Yine östaki kanalını açarak etki gösterir.

* Burnunuzu tutun: Uçakta 10 bin metrede uçarken kulaklarınız tıkanırsa, burnunuzu iki parmak arasında sıkıştırıp, derin bir nefes alın ve havayı genzinize doğru yönlendirecek şekilde üfleyin. Açılma sesi duyacaksınız. Bu basınç eşitlemesinin olduğunu gösterir, aynı zamanda kulak ağrısı da ortadan kalkar. nUçak alçalırken uyumayın.

* Burnunuz tıkalı ve genize doğru akıntı varsa ve her uçağa binişte ağrı oluyorsa, uçağa binmeden 1 saat önce akıntıları azaltan ilâçlardan veya burun damlalarından kullanabilirsiniz

SAFRAN
03-03-2006, 01:32
En DeĞerlİ İlaÇ DoĞada Gİzlİdİr
DOĞADAKİ HER ŞEY BİRBİRİNİN AKRABASIDIR. İNSANI, AĞACI, ÇİÇEĞİ, KUŞU, DENİZİ, DAĞI OLUŞTURAN ATOM VE MOLEKÜLLER, BİRBİRİNİN AYNISIDIR, KOPYASIDIR.

İşte bu nedenle en değerli ilaç huzurun büyük parçası doğada yer alır. Huzur sudadır, topraktadır. Ağaçlarda, kuşlardadır. Doğaya kaçmak için kendinize bol bol fırsatlar hazırlayın.

HUZUR, araştırmalara göre, sağlıklı, formda ve kaliteli bir hayatın köşetaşlarından biri. Huzur ile birlikte olmayan hiçbir şeyin tadı yok. Mutlu bir hayat ile en çok uyuşan, barışan, kaynaşan şey huzur olmalıdır. Huzur ruh sağlığınızın olmazsa olmaz ıdır. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler, su, toprak ve güneş hep birlikte var olmuştur. Beden ve ruhunuz işte bu nedenle doğanın bir parçasıdır, onunla iç içedir.

Bedeniniz suyun, toprağın, güneşin, bitkinin aynısıdır. Ruhunuz doğadaki esas gücün yansıtıcısı ve aynasıdır. Doğadaki her şey normal olarak birbirinin akrabasıdır. İnsanı, ağacı, çiçeği, kuşu, denizi, dağı oluşturan atomlar ve moleküller hep aynıdır, birbirinin kopyasıdır. İşte bu nedenle huzurun büyük bir parçası doğada yer alır. Huzur sudadır, topraktadır. Ağaçlarda, kuşlardadır. Bazen suyun şırıltısı, yaprakların hışırtısıdır. Bazen de güneşin sıcaklığı, ayın ve yıldızların pırıltısıdır. Sıkılıp bunalınca dağlara, ormanlara kaçmanız, ağlayınca yüzünüzü su ile buluşturmanız bundandır.

RUHU BİÇİMLENDİRİR

Doğa, ruhun ve bedenin en değerli ilacı, huzurun kaynağıdır. Ruh bedenle, beden ruhla doğada daha kolay anlaşır,daha çok kaynaşır.

Hayatın iki hareketli hücrenin birleşmesi ile başladığı ve milyarlarca hücrenin aldıkları bir hiç emir ile sonlandığı doğrudur. Hayatın içindeki bedensel ve ruhsal duruşumuzu bu iki küçük hücredeki genetik materyalinin belirlediğine hiç kuşku yoktur. Ama sakın unutmayın! İçinde yaşadığınız çevrenin ve ait olduğunuz yerel dünyanın özellikle ruhsal örgütlenmenizde, şekillenmenizde çok fazla etkisi vardır.

DOĞAYA KULAK VERİN

Bozkır insanını, deniz insanından, şehir insanını, köy, kasaba insanından farklılaştıran şey biraz da budur. Doğa ruh sağlığımızın en büyük destekçisi huzurun en büyük ustasıdır. Huzuru ararken doğa ile daha çok birlikte olun.

Bedensel ve ruhsal egzersizleri beraber yapmanın, huzuru yakalamanın hoşluğunu hissedin. Bu daveti lütfen ertelemeyin. Çünkü huzur ve mutluluk doğada gizlidir.

UNUTMAYIN

A- Hayatı kısaltan şeyler
- Yapacak bir işi olmamak
- Can sıkıntısı
- Agresif-yıkıcı-olumsuz yaklaşımı sürdürmek
- Kazanç ve servet odaklı olmak
- Talihsizlik hallerinde geri çekilmek, küsmek
- Depresyonda, içe dönük, yalnız bir yaşam sürmek
- Doğaya ilgisizlik
- Sağlık bakımına özensiz olmak
- Hırçın, kızgın, ve agresif bir ruhsal örgütlenme
- Uykusuzluk

B- Hayatı uzatan öneriler

- Yardım etmek
- Aşık olmak
- Gülmek/Ağlamak
- Yeni dostluklar kurmak
- Evde hayvan beslemek
- Evlenmek
- Anne baba olmak, torun bakmak
- Fıkra öğrenmek/dinlemek/anlatmak
- Coşku ve neşe odaklı olmak
- Tatil yapmak
- Kendine önem vermek, iyi bakmak
- Eğitim düzeyini arttırmak
- Olumlu düşünmek/İyimser olmak
- Şimdiyi yaşamak
- Müzik dinlemek
- Sevdiklerine daha fazla dokunmak, sarılmak
- İç sesine kulak vermek
- Daha sık **** yapmak
- İyi haberler

ÇİKOLATA FAYDALI OLABİLİR

Son çalışmalar çikolatanın sağlığı koruyan flavonoidleri bol miktarda içerdiğini gösteriyor. Çikolatada bulunan flavonoidler (flavanoller ve prosiyanidinler), üzüm suyunda bulunan resveratrol ve yeşil çayda bulunan epigallokateşinlerle yakın akrabadır! Bu flavonoidler de yeşil çay ve üzüm flavonoidleri gibi bedeninizin antioksidan savunma gücüne güç katar. Antioksidan kapasinizin artması sizi kalp ve damar hasarlanmalarından korur. DNAnızda oluşabilecek muhtemel hasarı önler. Çikolatadaki flavonollerin damarlarda kan akımını kolaylaştırmaları ve damar duvarındaki yangısal olayları önlemeleri de mümkündür.

GÜÇLÜ ANTİOKSİDAN

Çikolata severleri mutlu edecek bir haberimiz daha var: Çikolata flavonoidlerinin yeşil çay polifenollerinden daha güçlü antioksidanlar oldukları anlaşıldı. Kakao, yeşil çay ve şarabın antioksidan kapasitelerini mukayese eden yeni bir çalışmada en yüksek antioksidan kapasiteye kakaonun sahip olduğu belirlendi. Bizim önerimiz çikolata tüketirken sütlü çikolatanın yerine kakao miktarı fazla olan koyu siyah bitter çikolataları tercih etmeniz, beyaz çikolatalardan ciddi bir antioksidan bir yarar beklememeniz, sütlü çikolataların şeker, doymuş yağ ve kalori ile yüklü olabildiklerini asla unutmamanız. Sıcak ve soğuk kakaolu içeceklerden de böyle bir fayda beklemeyin. Kakaolu içeceklerin yapımlarında kullanılan alkali kimyasallar kakaodaki flavonoid miktarını oldukça azaltıyor.

HAYATA OLUMLU BAKIN

Sağlığının kötüye gittiğine inananların takip eden yedi yılda ölme olasılıkları, sağlığının mükemmel olduğunu düşünenlere göre üç misli fazla bulunmuştur. Olumlu beklentiler, sadece kendimizi iyi hissetmemizi sağlamaz, daha uzun ve daha sağlıklı bir hayat sürmemize de katkı sağlar. Olumlu düşünce bağışıklık sistemini güçlendirir, kan basıncını düşürür, kalp atımlarını azaltır, dolaşım sistemini sakinleştirir, cinsel gücü yükseltir, uykuyu derinleştirir. Olumlu bakış ve iyimser yaklaşım en güçlü doğal destektir. Sadece destekleyip korumaz, neredeyse iyileştirir. Hastalıkların ortaya çıkmasını da şiddetini de belirleyen şey hastalık yapıcı etkenlerden çok sizin onları nasıl karşıladığınız, nasıl algıladığınızdır. Muhtemel en iyi sonucu beklemenin size de iyi geleceğinden kuşku duymayın. Olumlu bakışın, iyimser yaklaşımın koruyucu ve iyileştirici gücünden yararlanın.

SAFRAN
03-03-2006, 01:33
SİGARANIN ZARARLARI

SİGARA İÇMENİN VÜCUDA ETKİLERİ

Artık herkes sigaranın ne kadar ne kadar zararlı olduğunu biliyor. Tütünün kanserojen olduğunu duymayan, bilmeyen kalmadı. Ancak, sigaranın zararları bununla bitmiyor, her türlü kalp ve akciğer hastalığına yol açıyor, damar tıkanıklığı felce kadar götürrebiliyor.
İlk nefes ... ve sonrası
Sigara içtiğiniz anda, vücudunuz etkilenmeye başlar. Nabzınız yükselir, daha hızlı nefes alıp vermeye başlarsınız. Kan dolaşımınız yavaşlar. Sigara içinde yaklaşık 3.700 zehirli madde barındıran bir karışımdır. Bunların büyük bir bölümü kanserojendir. En zararları da karbon monoksit, hidrojen siyanid ve amonyaktır ve bu zehirli kimyasal maddeler, bir nefes sigarayla kan dolaşımınıza karışır. Bunun sonucunda, astım, ciğer yangısı, göğüs ağrıları başlar. Daha sık nezle, grip ve soğuk algınlığı geçirmeye başlarsınız.
Her on üç saniyede bir kişi, sigaraya bağlı bir hastalıktan hayatını kaybetmektedir. Her yıl dünyada 2.500.000 milyon kişi sigara yüzünden hayatını kaybetmektedir. Bu ölümlerin başlıca sebebi akciğer kanseridir, ikinci önemli sebep kalp hastalıkları ve diğer kanser türleridir.
İnsan vücudunda, hiçbir bölüm yoktur ki; sigarada bulunan kimyasal maddelerden etkilenmesin. Bu bölümde, vücudunuzda kısa bir tur yapacağız ve vücudunuzun ne halde olduğunu size göstereceğiz:
Baş ve Yüz
Bir sigara bağımlısı olarak, ağız kanserine yakalanma riskiniz çok yüksek. Ayrıca tütün duman diş eti hastalıklarına yol açar, diş çürümesine ve nefesinizin kötü kokmasına sebep olur. Bunların yanı sıra sigara bağımlılarında kronik baş ağrılarında rastlanır. Beyne giden oksijende azalma olur bu da beyin damarlarının daralmasında neden olur. Bu durum kişiyi felce kadar götürür.
Akciğer ve Bronşlar
Soluk borunuzdan ve bronşlarınızdan geçen duman göğsünüze iner. Sigara dumanındaki hidrojen siyanid, bronşlarınızın çeperini yakar ve kronik öksürük ortaya çıkar. Bronşlar zayıfladıkça, bu bölgede pek çok hastalık oluşur. Akciğer salgılarında azalma olur ve bu da kronik öksürüklere yol açar. Sigara içenler, içmeyenlere on kat daha fazla akciğer kanseri olma riski taşırlar.

Kalp
Sigaranın kalbe verdiği zararlar tek kelimeyle yıkıcıdır. Nikotin kan basıncını yükseltir ve kanın daha çabuk pıhtılaşmasına sebep olur. Sigarada bulunan karbon monoksitin kandaki oksijeni yok etmesiyle damarlarda kolesterol depolanır ve bu da kalp krizi riskini arttırır. Bunun yanı sıra, kan dolaşımı bozukluklarına bağlı olarak, felç, parmaklarda kangren ve iktidarsızlık, sigara içenlerde çok sıklıkla görülen hastalıklardır.
Organlar
Sigaranın sindirim sistemine pek çok kötü etkisi bulunmaktadır. Sigara tüketimine bağlı olarak, midede asit salgılanması artar, mide yanmaları ve ülser başlar. Sigara bağımlılarında pankreas kanseri çok sıklıkla ortaya çıkar, büyük ölçüde ölümle sonuçlanır. Sigaranın ihtiva ettiği kanserojen maddeler, idrarla dışarı atılır ancak bu maddelerin vücuttaki varlığı mesane kanserine yol açar. Sigara yüzünden oluşan yüksek kan basıncı ise böbreklere büyük zarar verir.
Sonuçlar
Sigaranın sağlık üzerindeki kötü etkileri araştırmalarla kanıtlanmıştır. Bu araştırmalar göre, sigara tiryakisi erkeklerin %40'ı henüz emeklilik yaşına gelmeden hayatını kaybetmektedir. Bu oran sigara kullanmayanlarda %18'dir. Sigara kullanan kadınlarda ise rahim kanseri riski çoğalmaktadır, hamile kadınların sigara içmesi ise sakat ve ölü doğumlarla sonuçlanmaktadır.
Tüm bunlara rağmen, sigarayı bıraktığınız anda vücut kendi kendini tamir etmeye başlar. On yıl içinde vücut hiç sigara içmemiş gibi olur. Ancak, sigarayı bırakmak için kanser ya da kalp hastası olmayı beklerseniz, vücudunuzun kendini tamir etmesi için pek fazla vakti olamayacaktır. Ne yazık ki, bu hastalıklar çoğunlukla öldürücüdür. Sigarayı bırakmanız için daha iyi bir sebep olamaz. Ne Dersiniz?

SİGARANIN PSİKOLOJİK ETKİLERİ
Sigara tiryakileri sigara içme isteklerini genellikle şöyle açıklar:
- Gergin olduğum zaman içiyorum.
- Dikkatimi toplamak için içiyorum.
- Canım sıkkın olduğu zaman içiyorum.
- Üzgün olduğum zaman içiyorum.
- Sinirli olduğum zaman yatışmak için içiyorum.
Yalnızca bir sigara bu kadar çok şey verebilir mi? Bu sorunun cevabı sigaranın barındırdığı kimyasal maddelerin psikolojik etkilerinde yatıyor.
Nikotin - Güçlü Bir Uyarıcı
Sigara bağımlılarını kendisine bağlayan nikotin; kokain yada amfitemin kadar güçlü ve onlara benzer bir uyarıcıdır. Tiryakiye sürekli sigara içme isteği veren şey de odur. Nikotin sigara içen kişiyi uyarır, kalp çarpıntısına, yüksek tansiyona, kişinin nefes alıp verişinin hızlanmasına sebep olur. Ne yazık ki, bu etkiler yirmi dakika içinde kaybolur ve tiryaki bir sigara daha yakar.
Karbon Monoksit ve diğer Sakinleştiriciler
Hem sigara dumanında hem de alkolde bazı sakinleştirici maddeler bulunmaktadır. Sigarada bulunan karbon monoksit, kişiyi sersemleştirir. Bu kimyasal maddeler, kısa bir süre için gerilimi, kızgınlığı ve diğer güçlü hisleri bastırır.
Diğer Psikolojik Etkiler
Pek çok sigara bağımlısı için, sigara içmek törensel bir şeydir, kişi işini bırakır, paketten bir sigara alır, onu yakar, dumanı içine çeker ve dışarı verir, kendisini rahatlattığını düşünür. Ayrıca sigaranın yanında bağımlılar genellikle, kahve, çay yada alkol alırlar. Bu öyle bir zevk haline dönüşür ki, kişi için sigarayı bırakmak imkansızlaşır.
Bağımlılığın Gücü
Eninde sonunda, sigara kullanan herkes, nikotin ihtiyacı duymaya başlar. Nikotin güçlü bir uyuşturucudur ve mutlaka bağımlılık yapacaktır. Nikotine bağlanan bir vücut, beyne sürekli nikotin istiyorum mesajı yollayacaktır ve bağımlı kişi sigara üstüne sigara yakacaktır.

Bilmek Güçlenmektir
Sigara yakmanızı sağlayan şeyleri ve sigara içtikten sonra hissettiklerini gözden geçirin. Bu hisleri tanımlamanız sigarayı bırakmaya karar verirken size yardımcı olacaktır.
PASİF İÇİCİLİK
PASİF İÇİCİLİK, AKTİF ZARAR GÖRME
Sigara dumanının zararları saymakla bitmez ve sadece sigara içenler için değil içmeyenler için de çok zararlıdır. Sigara, puro ya da pipo içen bir kişinin yanında duran kişi hem yanan tütününün hem de sigara içen kişinin dışarı verdiği dumanı solur ve oldukça büyük bir zarar görür.
Her yıl binlerce pasif içici, sigara dumanın verdiği zararlardan dolayı hastalanarak, hayatını kaybetmektedir.
Zehirli Duman
Pasif içiciler, sigara içen kişilerin yanında durarak 3.700 çeşit kimyasal gazdan zarar görmektedirler. Bunların büyük bir kısmı zehirlidir, geriye kalan kısmı da kanserojen benzopyrene ve formaldehyde gazlarıdır.
Sigara dumanına ne kadar çok maruz kalırsanız, kalp krizi geçirme ve akciğer kanseri olma riskiniz o oranda artar.
Risk Altındaki Bebekler ve Çocuklar ;
Ne yazık ki, çocuklar için risk çok daha ciddidir. Çünkü, akciğerleri henüz gelişmektedir ve onlar yetişkinlerden daha fazla ve hızlı nefes alıp veririler. Sigara dumanına maruz bırakılarak, pasif içici durumuna düşürülen çocuklarda, kulak ve boğaz enfeksiyonları, bronşit ve zatürree sıklıkla görülen hastalıklardır

SAFRAN
03-03-2006, 01:33
Ağartılmış kotlar zararlı mı?


Türkiye'de 3 tekstil işçisinin, kot ağartmak için kullanılan kumun akciğerlerine zarar vermesi üzerine öldüğüne ilişkin Türk bilimadamlarının araştırması üzerine, bu yöntemle üretilen pantolonların İsveç'e sokulmasının yasaklanması istendi.

Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı'ndan Dr. Metin Akgün ile İstanbul Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nden Dr. Nur Dilek Bakan, Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da 17-21 Eylül günleri arasında düzenlenen ''15. Avrupa Göğüs ve Akciğer Hastalıkları Kongresi''nde ''silikozis''
hastalığıyla ilgili araştırmalarını sunmuşlardı.

Kot ağartma işinde çalışan 3 işçinin 2004 ve 2005 yıllarında ölmesi üzerine araştırma başlatan Türk bilimadamları, genelde maden işçilerinde görülen silikozis hastalığının, kot ağartmak için kullanılan kumun içerdiği silika maddesinin solunmasından da kaynaklandığını ortaya çıkarmışlardı.

Araştırmayla ilgili haberi yayımlayan Uppsala gazetesi, Uppsala Üniversitesi'nde görevli Doç. Anna Rask-Andersen'in görüşlerine de yer verdi. Doç. Rask-Andersen, silika maddesi kullanılarak üretilen kotların İsveç'e sokulmasının yasaklanmasını istedi.

SAFRAN
03-03-2006, 01:33
müziği makamıyla dinle,sağlıklı ol


Müziğin ruhun gıdası olduğu söylenirken, makamların da bin türlü dertlere deva olduğu belirlendi.3



Vakıflar Genel Müdürlüğü, yaptığı araştırmalar sonucunda ve 1484 - 1488 yılları arasında Osmanlı'da İkinci Beyazıd döneminde akıl hastalarının iyileştirildikleri dar üş şifalardaki sırları araştırdı ve müzik ve su sesi ile makamların hangi hastalıklara iyi geldiğini belirledi. Bir kitapçık haline getirerek, sağlık sorunu çekenlerin imkanına sundu. Ayrıca Edirne'de Trakya Üniversitesi tarafından restorasyonu tamamlanarak, müzeler arasında yapılan bir yarışmada Avrupa Ödülü alan İkinci Beyazıt Külliyesi, müzik ve makamlarla yapılan tedavi yöntemlerini maketlerle ve görsel dizaynla insanlığın hizmetine açılmış durumda. Vakıfları inceleme ve araştırmaya sevk eden bu külliyenin kaynaklarına göre daha çok Türk Sanat Müziği'nde kullanılan makamların hangi dertlere deva olduğu kitapçık haline getirilerek yayınlandı. Buna göre, makamlar ve hangi dertlere deva oldukları ise şöyle:

Nihavent Makamı: En eski makamlardan birisi olan Nihavent Makamı, kan dolaşımı, karın bölgesi, kalça ve bacak bölgelerine etkili oluyor. Kulunç, bel ağrısı ve tansiyon rahatsızlıklarına faydalı. Kuvvet ve barış duygusu veriyor. Akıl hastalarının tedavisinde kullanılıyor.

Rast Makamı: Soğuk organlar olarak belirtilen kemik ve yağlara etkili. Fazla uyumayı engelliyor, düşük nabzın yükselmesine yardımcı oluyor. Özellikle çocuk bünyesinde nem hakim olduğu için, bu nedenle oluşan dengesizlikleri düzeltiyor. Yine bu makamda akıl hastalarının tedavisinde kullanılabiliyor. Tedavi değeri yüksek olan dört makamdan birisi olarak geçiyor. Felçli hastalara sıkça tavsiye ediliyor. Başa ve göze etkisi çok. Spazmı çözücü özelliği nedeniyle spastik ve otistik hastaların tedavisinde yararlı.

Rehavi Makamı: Baş ağrısı, burun kanamaları, ağız çarpıklığı ve balgamdan gelen hastalıklarına ayrıca akıl hastalarının tedavisinde etkili. Kadınların doğumlarına yardımcı olan bir makam çeşidi. Bu makamında İbn-i Sina ve Evliye Çelebi'de bahsi geçen bir makamdır. Sonraları Rast makamı, rehavi makamının yerini almıştır. Diğer adı ise Ruhavi'dir.

Hüseyni Makamı: Bu makam sabah ve gün ağarırken etkili. Sabah - öğle arası etkisi fazladır. Cumartesi özel gündür. Güzellik, iyilik, sessizlik, rahatlık verir ve ferahlatıcı özelliği vardır. Karaciğer ve kalp ve ruhların iltihabını söndürür ve yok eder. Mide hararetini giderici özelliği bulunuyor. Büyük erkeklerde görülen gizli ateşli nöbeti ve günde bir kere gelen ateşli nöbetin giderilmesinde faydalı. Sıtma hastalığına etkili olduğu gibi bu makam insanlarda kendine güven duygusunun oluşmasında etki oluyor. Bu nedenle otistik ve spastik hastalara kullanılıyor.

Hicaz Makamı: Yatsı'dan sabaha kadar olan zamanda etkisi fazla. Kuru ve soğuk nedenli hastalıklar için faydalı olduğu belirtiliyor. Kemiklere beyne ve çocuk hastalıklarına tedavi edici etkisi bulunuyor. Üro-genital sisteme ve böbreklere etki gücü fazla. Alçakgönüllülük duygusu veriyor.



Pentatonik Melodiler: Pentatonik müzik, Asya kökenli Türk musikisinin en önemli ve karakteristik özelliği olarak belirtiliyor. Bir gam içindeki 7 sesten ikisinin azalması, 3 adet tam ve 2 adet 1.5 sesten olmak üzere 5 sesten oluşuyor. İnsanlarda kendine güven ve kararlılık veriyor, rahatlık sağlıyor. Çocuklara, 9 - 10 yaşına kadar sadece petatonik müzik dinletilmesi tavsiye ediliyor.

Acemaşiran Makamı: Kuru - sıcak makam olarak biliniyor. Fecirden kuşluk vaktine kadar etkili. Kemiklere ve beyne iyi geliyor. Vücutta yağ dengesini sağlıyor. Yaratıcılık duygusu ve ilham veriyor. Durgun düşünce ve duyguları canlandırıyor. Bayanlarda doğumu kolaylaştırıyor.

Uşak Makamı: Fecirden kuşluk vaktine kadar ve günbatımında etkisi fazla. Kalp, ayak rahatsızlıkları, nikriz (damla) ağrılarına faydalı.

Saba Makamı: Cesaret, kuvvet ve rahatlık veriyor. Seher vaktinde dinlenmesi tavsiye ediliyor.

Buselik Makamı: Nihavent makamı ile benzerlik gösteriyor.

Irak Makamı: Bu makamın etkisi daha çok Cuma günleri. Omurilik, kalça ve uyluk bölgelerine etkisi var. Üzüntüyü giderici ve lezzet verici bir özelliği bulunuyor. Akıl hastalarının tedavisinde de kullanılıyor.

Zirefkent Makamı: Etkisi uyku vakti. Dana çok Çarşamba günleri dinlenmesi tavsiye ediliyor. Sırt, mafsal ağrılarına ve kulunç gibi hastalıklara iyi geliyor.

Zengüle Makamı: Etkisi Günbatımı. Daha çok Cuma günleri dinlenmesi tavsiye ediliyor. Kalça eklemleri ve bacak içleri ile ilgisi bulunuyor. Kalp hastalıklarına, menenjit ve beyin hastalıklarına etkili.

SAFRAN
03-03-2006, 01:34
Saman nezlesinden kaçma yolları


Polen mevsiminin başlamasıyla birlikte saman nezlesinde de artış başladı.

Hapşırık, burun kaşıntısı, burun akıntısı ve burun tıkanıklığı gibi belirtilerle ortaya çıkan saman nezlesi her 10 kişiden 2'sinde görülüyor.



Polenlerden korunma yöntemleri:

Polen ve dış ortam mantarı gibi alerjenler alerjik rinit nedeni olarak sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Bu alerjenlerden tümüyle kaçınma güç olsa da bazı pratik yöntemler uygulanabilir. Günlük polen ve mantar sporu miktarının ve duyarlı olunan alerjenin yılın hangi döneminde yüksek olduğunu bilmek önemlidir. Bunun için;

-Bu dönemlerde mümkün olduğu kadar iç ortamda kalmalı, evde ve arabada pencereler kapalı tutulmalıdır. Dış ortama çıkmak gerektiğinde maske ve gözlük kullanımı önerilebilir.

-Sabahın erken saatleri çiçek tozlarının ve diğer alerjenlerin havada daha yoğun olduğu zamanlardır. Bu saatlerde sokakta olmamaya özen göstermek faydalı olabilir. Kuru ve rüzgârlı havalar da havadaki polen miktarının en yüksek seviyelere çıktığı iklim şartlarıdır.

-Polen yoğunluğunun fazla olduğu bölgelere gidilmemelidir.

-Evde ve arabada polen geçişine engel olan filtrelerin takıldığı ventilasyon sistemlerinin kullanımı yararlı olur.

-Dış ortamdan eve gelindiğinde elbiseler hemen değiştirilmeli ve duş alınmalı, bu sayede karşılaşılan polen miktarı azaltılmalıdır.

-Giysiler üzerine çiçek tozları yapışabileceği için dışarı asılmamalıdır.

Ev içi alerjenleri için korunma yöntemleri:

Ev içi alerjilerine ev tozu akarı, kedi, köpek, hamam böceği ve mantarlar olmakla birlikte bunlar içinde en yaygın olanı ev tozu akarı alerjisi. Bu durum evin temiz veya pis olmasıyla yakından ilgili. Ev tozu akarlarında kurtulmak için;

-Kuş tüyü ve yün yastık ve yatak yerine sentetik olanlar tercih edilmeli, eğer yatak eskiyse değiştirilmeli

-Yatak, yorgan ve yastığın özel dokunmuş kılıflarla kaplanmalı

-Yatak yorgan ve yastık kılıflarının her hafta 55 derece üzerinde ısıda yıkanmalı

-Saman nezlesi olan hastalar mümkün olduğu kadar temizlik yapmamalı, temizlik yapmaya mecbur kaldığında mutlaka maske takmalı

-Temizlik esnasında evden uzaklaşılması ve temizlik bittikten 2 saat sonra eve girilmemeye dikkat edilmeli

-Temizlik yaparken toz kaldırılmamasına dikkat edilmeli(ıslak bezle toz alma, çırpma silkeleme şeklinde temizlik yapmama)

-Halılar tahta döşeme gibi diğer zemin kaplama malzemeleri ile değiştirilmeli. Özellikle beton zemin üzerindeki halılar daha risklidir.

-Değiştirilemeyen halıların akarisidlerle (akarları öldüren kimyasal maddeler) temizlenmeli

-Döşemeli mobilyaların deri, tahta veya vinil mobilyalarla değiştirilmesi iyi olur.

-Yün battaniye, yorgan, hırka, kazak yerine sentetik dokuma ve kumaşlar kullanılmalı.

-Yumuşak tüylü oyuncaklar yasaklanmalı veya sıcak su ile yıkanmalı veya derin dondurucuda 1 gece tutulmalı.

-Perdeler kolay yıkanabilir kumaşlardan seçilmeli veya store-jaluzi tipi perdeler tercih edilmeli.

-Toz tutan malzemeler kapalı dolapta saklanmalı.

-Evin içi her hafta çift kat torbası ve HEPA filtresi olan elektrikli süpürgeyle temizlenmeli.

-Ev içi nem oranının yükselmemesine çalışılmalı, bodrumlarda yaşamaktan kaçınılmalı.

Hamam böceği alerjenleri için korunma yöntemleri:

En önemli unsur ev ortamının temizlenmesidir. Ortalıkta gıda artıklarının bırakılmamalı, mutfakta bulaşık bırakılmaması, temizlik yaparken çamaşır suyu kullanılmalı, etraf sık süpürülmeli, yatak ve perdelerin temizliğine dikkat edilmeli, çöpler evin dışında tutulmalı ve gıdaların sıkıca kapatılmış kutularda saklanmasına özen gösterilmeli.

Mantar alerjenleri için korunma yöntemleri :

Mantar alerjisi yaşanılan binanın yaşı ve yapısı, bodrum katı olması, ısınma şekli, nemlendirici ve klimaların kullanılması gibi çeşitli faktörlerden etkileniyor. Mantarların en sevdiği ortamların rutubetli evler, bodrum katı, banyo, sauna, küvet ve lavabolar olduğunu unutmamak gerekiyor. Ev için mantarlarını azaltmak için;

-Air conditioner veya nem gidericilerle iç ortam neminin azaltılmalı

-Havalandırma fanlarının kullanılması, havalandırma ve klima filtrelerinin bakımının yapılmalı

-Yemek pişirme ve duş alma sırasında ortam havalandırılmalı

-Ev içindeki su kaçaklarının önlenmesi ve sızdırmaz hale getirilmeli

-Kapı ve pencerelerin kapalı tutulmalı

-İç ortamlarda bitki bulundurulmamalı

-Halıların kaldırılması, kaldırılamıyorsa sıkça temizlenmesi ve HEPA filtre kullanılmalı

-Silinebilir ve yıkanabilir duvar kâğıtlarının fungisidlerle silinip temizlenmeli

-Fungisidler veya %10'luk çamaşır suyu ile mantar olan yüzeylerin silinmeli

-Buzdolabı ve nem gidericilerin çamaşır suyu ile temizlenmeli

-Elbiselerin kuru olarak dolaplarda muhafaza edilmeli

-Kitap, kağıt, gazete, ayakkabı gibi mantarlar için iyi bir ortam oluşturan eşyaların iyi havalandırılan odalarda tutulmalı.

-Bodrum katlarında yaşamaktan kaçınılmalı

Ev hayvanları alerjenlerinden korunma yöntemleri:

Saman nezleli hastalar için kedi ve köpekler önemli alerjen kaynağı olabilir. Burada hayvanlardan kaçınma en uygun yöntemdir. Bunun için;

-Evcil hayvanın yatak odasının dışında halıları kaldırılmış, zemini cilalı, ayrıca silinebilir mobilyaları olan bir odada tutulmalı

-Yatak odası havasının HEPA filtreleriyle temizlenmeli

-Yatak odası vantilatörlerinin kapalı tutulmalı

-Hayvanın (mümkünse özel şampuanlarla) haftada 1-2 kez yıkanmalı

-Yatak çarşaflarının her hafta yıkanmalı

Kedilerin tüyleri hafif olduğu için genelde perde, mobilya ve raflara yapışır ve ev temizliği kısmen faydalı olur. Köpeklerin tüyleri daha ağır olduğundan yerde kalır ve vakum ile temizlenebilirler. Kedilerin özellikle anüs çevresindeki tüylerinde akarlar daha çok yerleşir. Kedi evden uzaklaştırılsa bile alerjen düzeylerinde belirgin bir azalma görülmesi 6 aya kadar uzayabilmektedir. Ev tozu akarı ve hamam böceği alerjenleri de belirgin bir temizliğe rağmen uzun süre kalıcı olabilir. Bu nedenle etkin korunma yöntemleri sürekli olmalıdır

SAFRAN
03-03-2006, 01:34
Yaşlanmayı geciktirmek mümkün. Nasıl mı?

Yaşlanmayı durdurmak mümkün değildir. Ancak yaşlanmayı geciktirmek ve yaşlılıkta oluşabilecek bazı hastalıkları ve yetersizlikleri önlemek olasıdır. Herşeyden önemlisi beyin fonksiyonlarını diri tutup, yaşlılığı ertelemek mümkün.



Bir şeyi ne kadar çok yaparsak bir süre sonra o yaptığın şeyi çok iyi yapmaya başladığımızı çoğumuz biliyoruz. Bu düşünceden hareketle kendimizi geliştirmek ve bunu sürdürmek elimizde. Genç bir erişkin olarak yapmaya alıştığımız ve çok iyi yaptığımız şeyleri aynı alışkanlıklarla yapmayı sürdürmek yaşlılığı geciktirmek için yapılacak şeylerin ilk basamağını teşkil eder.

Bir şeyi devamlı yapmak, o yaptığımız şeyi çok iyi yapmamızı sağlar, bunun yanında öğrendiklerimize hergün yeni şeyler eklemek bizi aktif ve zinde tutar. Beynin yaşlanmasını geciktirir ve beyin kapasitesini arttırır.

Yaşlanmaya yol açan faktörlerden birisi de hormon salınımlarındaki azalmadır. Bunu replase etmek mümkündür. Hormon replasman tedavileri eksik olan yerine koyma tedavileridir.

Kesinlikle ebedi gençliği vadetmez, fakat eksiklik sendromlarında yerinde ve zamanında kullanılırsa, çok işe yaradığı da kanıtlanmıştır. Örneğin; östrojen yetmezliği sendromları, testesteron yetmezliği belirtileri, trioid hormonları eksiklikleri gibi durumlarda eksik olanı yerine koyma tedavileri doğru ve uygun zamanda kullanılırsa, çok fayda sağlanılan tedavilerdir.

Beden yaşlandıkca bazı vitamin ve minerallere gereksinimi artar. Ancak avuç dolusu vitamin almak hiçbir zaman ebedi gençliği getirmez. Ayrıca bazı vitaminlerin gerekliliği ve dozu üzerinde de tam bir fikir birliğine varılamamıştır.

Beslenme yoluyla doğru ve doğal vitamin almak en uygun yoldur, ancak yaşlılıkta bozulan beslenme düzeni bazı vitamin ve minerallerin verilmesini lüzumlu kılmaktadır.

Yaşlılığı geciktirici yöntemlerden biri de yaşam tarzı değişiklikleridir. Sosyal yaşam, hareketlilik, iş değişikliği, çevre değişikliliği, pozitif düşünce tarzı insanı ruh ve beden olarak zinde tutar ve motive eder. Sürekli gelecekle ilgili planlar yapmak, sık seyahat etmek, ev eşyaları, gardrop yenilemek, yeni arkadaşlar edinmek, yeni şeyler öğrenmek sürekli insanı motive ederek ve pozitif duygular vererek devamlı bir zindelik sağlar.

Maaselef televizyon izlemek yaşlılığı tetikleyen olayların başında gelen bir alışkanlıktır. Çünkü televizyon seyretmek için arkadaşa ihtiyaç duymazsınız, konuşmaya gerek yoktur. Giyinip kendinize özen göstermenize de gerek yoktur.

Hareket etmezsiniz, düşünmezsiniz ama can sıkıntısından kurtulmak için televizyon karşısında sürekli bir şeyler atıştırırsınız. Bütün bunlar da ne yazık ki, yaşlılığı arttıran sebeplerin başında gelir.

Kısaca insan ömrü son yüzyıllarda uzasa da yaşlılığı önlemek henüz mümkün değil. Anti aging programlarındaki esas amaç uzayan ortalama insan ömründe yaşlı nufüsun artması nedeniyle yaşlılığın meydana getirdiği yetmezlikleri önlemek, mümkün olduğunca başka birisinin bakımına gereksinim duyulmadan yaşayabilmek ve nispeten sağlıklı ve mutlu bir dönem geçirilmesine olanak sağlamaktır.

SAFRAN
03-03-2006, 01:35
Bilgisayar gözü kurutuyor Bilgisayar karşısında uzun süre çalışan kimselerde göz kırpma aralığının uzaması nedeniyle göz kuruması hastalığı görülebildiği, bundan korunma için de bilgisayarın tepeden bakacak şekilde kullanılması gerektiği bildirildi.


Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazmi Zengin, günümüz modern teknolojisinde, işte ve özel kullanımda artık vazgeçilemez yere sahip olan bilgisayarın, doğrudan olmasa da dolaylı olarak bazı rahatsızlıklara neden olabildiğini belirtti.

Genellikle bilgisayar kullananların, bilgisayara uzun bir süre dikkatli şekilde baktığını ifade eden Zengin, ''Bu da 10 saniyede bir kırpılması gereken göz kapaklarının uzun süre açık kalmasına neden oluyor. Bunun sonucunda da göz yüzeyindeki su tabakasının kurumasına bağlı olarak göz kuruması dediğimiz hastalığa neden olabiliyor'' dedi.

Göz kurumasının, zamanında tedaviye başlanmaması halinde gözün korneasının delinmesi sonucu katarakt ve körlüğe dahi neden olabileceğini anlatan Zengin, bilgisayar kullanıcılarının durumu ilaçlı tedavi safhasına getirmeden, kuru ortamda çalışmaktan kaçınarak, klimaya maruz kalmayarak ve varsa kaloriferin üzerine nem yapması için su yerleştirerek, kuru göz sendromundan korunabileceklerini kaydetti.

Zengin, ayrıca göz kuruması rahatsızlığında bilgisayara bakış açısının da büyük önem taşıdığını dile getirerek, ''Özellikle, büro, ofis gibi kapalı ve kuru ortamlarda bilgisayarla çalışanlar, körlüğe dahi neden olabilen göz kuruluğundan kaçınmak için, bilgisayarı tepeden bakacak şekilde kullanmalı'' dedi

SAFRAN
03-03-2006, 01:35
Bağırsak kanserinden korunma yolları

Kalın bağırsak (kolon denilen kısım ve bunun son kısmı olan rektum) feçesin vücutta depo edildiği ve anüs yolu ile dışarıya atıldığı kısma verilen isimdir.

Kolon ve rektumun iç kısmından kaynaklanan kanserlere kolorektal kanserler denmektedir. Kanser hücreleri buradan çıkarak karaciğer ve akciğer gibi uzak organlara yayılabilir, yani metastaz yapabilirler. Bir kez metastaz oluşur ise bu hastalıktan tam olarak kurtulmak mümkün değildir.

Kalın bağırsak kanseri, kanser nedeni ile ölümlerin önde gelen sebeplerindendir, tüm kanser ölümlerinde üçüncü, dördüncü sırada gelmektedir. Kalın bağırsak kanseri ile ilgili kötü bir haber de ülkemizde giderek yaygınlık kazanan fast-food denilen batı tipi diyet alışkanlığı olan toplumlarda gittikçe bu kanser tipinin artmasıdır.

Kalın bağırsak kanseri ile ilgili iyi bir haber ise bunun sıklıkla korunulabilir bir hastalık olmasıdır.

Eğer kolon kanseri erken teşhis edilirse ameliyatla çıkartılarak tedavi edilebilir.

Ancak maalesef bazı kolorektal kanserler tanı konulduğunda zaten mikroskobik yani hücresel düzeyde yayılmış olurlar. Bu metastazlar ilk ameliyattan aylar veya yıllar sonra büyüyüp yeni tümoral kitleler oluşturabilirler. Bu nedenle erken teşhis ve tedavi bu hastalıktan kurtulma şansı tanısa da kolorektal kanserin üstesinden gelmenin en etkili yolu bundan kaçınmak yani korunmaktır.

Kolorektal kanserden korunmak için

1- Kolonoskopik kontroller yapılmalı, kanser öncüsü (prekanseröz) kolorektal polip denilen oluşumlar çıkartılmalıdır.

2- Az yağlı ve bol lifli gıda alınmalıdır. (sebze, meyva, tahıllar gibi)

3- Kemoprovansiyon denilen tabii veya insanlarca yapılmış olan bir takım kimyasal maddeler kullanarak kolorektal polip ve kanserlerin oluşma ihtimalinin azaltılması yöntemi uygulanmalıdır.

POLİPLERİN ÇIKARTILMASI

Kolorektal kanserleri kolon ve rektumun iç yüzeyinde oluşan polip adı verilen ufak çıkıntılardan gelişir. Kolorektal polipler başlangıçta iyi huylu olsalar bile bir kısmı beş ile yirmi yıl içerisinde kansere dönüşebilirler. Bu prekanseröz yani kanser öncüsü polipler adenoma, tübüler adenoma, villoglandüler adenoma ve villöz adenoma gibi isimlerle anılırlar.

Bu prekanseröz poliplerin çıkartılması da kolorektal kanseri engelleyecektir. Polipleri çıkartılmış kişiler arasında kanser oluşma ihtimali %90 oranında azalmaktadır.

Kolorektal poliplerin teşhisi ve çıkartılması için kolonoskopi uygulanır. Kolonoskopi esnasında uzun, kıvrılabilir ışıklı bir kamera içeren alet anüs ve rektum yolu ile gönderilerek tüm kolon gözden geçirilir. Tespit edilen polipler kolonoskopi esnasında ağrısız olarak çıkartılabilir.

Kolon kanserlerinde genetik faktör rol oynar. Birinci derece yakınlarında kolon kanseri olan kişilerde kolon kanseri gelişme riski normal popilasyona göre üç misli fazladır. Birinci derece yakınlarında kolorektal polip ve kanser olanların aralıklı olarak kolonoskopi ile incelenmesi uygun olacaktır.

KOLOREKTAL KANSERDEN KORUNMADA DİYET

Kolorektal poliplerin ve kanserlerin gelişiminde genetiğin önemli rol oynamasının yanında diyet de çok önemlidir.

Hayvan çalışmalarında ve insanlarda yapılan araştırmalarda yüksek hayvansal yağ ve kırmızı etin, et içeren diyetlerin kolorektal kanser riskini arttırdığı saptanmıştır. Yüksek yağlı diyetler kolondaki kolesterol ve safra asitlerinin metabolitlerini arttırır. Laboratuar hayvanlarında bu metabolitlerin hücre çoğalmasını arttırdığı, doku büyümesini hızlandırdığı ve kolon kanser gelişimine neden olduğu gösterilmiştir. Fare deneylerinde bol lifli diyetlerin kolon kanserine karşı koruyucu olduğu gösterilmiştir.

İnsan çalışmalarında bol lifli diyet alanlarda kolorektal kanser insidansı düşüktür.

Yüksek lifli gıdaların kolondaki karsinojen madde konsantrasyonunu düşürdüğü ve kolon duvarı ile karsinojenlerin temas süresini azalttığına inanılmaktadır. Bazı meyve ve sebzelerdeki maddelerin kolonu karsinojenlerden koruma ihtimali de mevcuttur.

Bugünkü bilgilerimizle kolorektal kanser riskini azaltmak için yağ oranı düşük diyet önerilmektedir (diyetteki total kalorinin %30 veya daha azı yağ olmalıdır). Günlük meyve, sebze ve tahıl miktarı fazla gıda alınmalıdır.

Yeşil çay içen insanlarda da kolon kanserinin daha az oluştuğunu gösteren çalışmalar vardır.Yeşil çayda bulunan epigallocatechin denilen aktif maddenin kolon kanseri hücrelerinin büyümesini durdurduğu söylenmektedir.

Düzenli egzersiz yapmanın da barsak çalışmasını düzenleyerek kolon kanseri görülme oranını azalttığı söylenmektedir.

KOLOREKTAL KANSERDE KEMOPROVENSİYON

Kemoprovensiyon kanserden korunmada birtakım tabii maddelerin veya laboratuarda yapılan kimyasalların kullanılması anlamına gelir. Bugün kanserden koruyucu olarak düşünülen maddelerin çoğu sebze ve meyvelerden oluşan maddelerdir. Bu maddeler kolorektal poliplerin ve kanserlerin gelişmesini engeller. Bunların karsinojenleri inaktive ederek etkilediği (mesela potansiyel olarak karsinojenik olan oksijen radikallerini imha eden antioksidanlar buna örnektir) veya bu maddelerin kolorektal hücrelerdeki DNA'nın karsinojenler tarafından hasara uğramasını engelleyerek etkilediği düşünülmektedir.

KALSİYUM

İnsan ve hayvan çalışmalarında ağızdan alınan kalsiyumlu maddelerin kolon ve rektum iç duvarındaki hücre çoğalmasını ve doku büyümesini azalttığı gösterilmiştir. Kalsiyum kolondaki safra asitlerini bağlar, inaktive edilmelerini ve atılmalarını sağlar. Kalsiyumun safra asitlerini inaktive edişinin hücre ve doku büyümesini azalttığına inanılmaktadır. Kalsiyumun prekanseröz polipleri önleyici etkisiyle ilgili çalışmalar devam etmektedir.

NONSTEROİDAL ANTİ İNFLAMATUAR İLAÇLAR

Birçok aktif kemoprovensiyon ajanı insan yapımıdır. Bu ilaçların içerisinde en çok çalışılanı nonsteroidal anti inflamatuar ilaçlardır. Nonsteroidal anti inflamatuar ilaçlar artrit ve vücudun diğer inflamatuar durumlarında çokça kullanılmaktadır. Nonsteroidal anti inflamatuar ilaçlara bazı örnekler Aspirin, İbuprofen, Naproksen ve Proksitam'dır.

Nonsteroidal anti inflamatuar ilaçların kemoproventif etkilerinin nasıl oluştuğu halen araştırılmaktadır. Nonsteroidal anti inflamatuar ilaçlar vücuttaki prostoglandinlerin patent indibitörleridir. Prostoglandinler hücre çoğalması ve büyümesinde etkilidirler. Birçok laboratuar çalışmasında Nonsteroidal anti inflamatuar ilaçların karsinojene bağlı kolon kanser gelişmesini engellediği gösterilmiştir.Ayrıca aspirin ve benzeri ilaçların kanı sulandırdığı için polip ve tümörlerden kanama yaptığı,bu sayede daha erkan tanı konmasını sağladığı da söylenmektedir.

Nonsteroidal anti inflamatuar ilaçların ciddi yan etkileri vardır. Günümüzde sık kullanılan Nonsteroidal anti inflamatuar ilaçlar ülserlere, mide bağırsak kanamalarına ve bazende karaciğer ve böbreklerde yan etkilere yol açmaktadırlar. Uzun süreli kullanımda emniyetliliği, etkisi ve yaşam süresini uzattığı kesin ispatlanmadan doktorlar Nonsteroidal anti inflamatuar ilaçları kolorektal kanser korunmasında uzun süreli ve geniş olarak kullanmaktan kaçınmaktadırlar.

OMEGA 3 YAĞ ASİTLERİ

Omega 3 yağ asitleri çoğunlukla balıklarda ve balık yağında bulunur.Bazı epidemiyolojik çalışmalarda yüksek miktarda balık yağı tüketen kişilerde kolorektal kanser oluşumunun azaldığı gösterilmiştir.Ayrıca deneysel çalışmalarda da kolon hücrelerinde büyümenin yavaşladığı gösterilmiştir.bu konuda daha ileri çalışmalar yapılması gerekmektedir.

FOLİK ASİT

Folik asit son yıllarda gündeme gelen önemli bir maddedir.Hamilelik esnasında annelerde yetersizliği olursa bebeklerde omurilik bozuklukları oluşmasına yol açmakta ve hamilelik esnasında anneye verilmesi ile bebekteki bu bozukluklar önlenebilmektedir.

Ayrıca folik asit kandaki homosistein maddesi düzeyini düşürerek koroner kalp hastalığı riskini azaltmaktadır.Günde 400 mikrogramdan fazla folik asit alanlarda kolon kanseri görülme sıklığının düştüğü gösterilmiştir.Bir çok çalışmada folik asidin hücre DNA'sının bozulmasını önlediği ve tamirine de yardım ettiği gösterilmiştir, bu sayede kolon kanseri oluşma riskini azaltmaktadır.

SELENYUM

Selenyum vücut bağışıklık sistemi için önemli bir maddedir.Selenyum düzeyi düşük kişilerde kanser görülme oranının arttığını gösteren çok sayıda araştırma vardır.Diyete selenyum eklenmesinin yalnızca kolon değil,akciğer ve prostat kanseri görülme oranlarını da azalttığını gösteren çalışmalar vardır.


KOLOREKTAL KANSERDEN KORUNMAK İÇİN NELER YAPMALIYIZ

1-Diyetteki yağ ve kırmızı eti azaltmalıyız.

2- Diyetteki meyve, sebze, kepek ve tahılları arttırmalıyız.

3- Kolorektal kanser taramaları yaptırmalıyız. Check-up ve fizik muayenelerimiz esnasında doktorumuzla kolon kanser taramasını konuşmalıyız. Kolorektal kanser ve poliplerin taranmasında değişik metodlar vardır. Bunlar gaitada gizli kan bakılması, sigmoidoskopi, kolonoskopi gibi tetkiklerdir.

4- Yüksek kolorektal polip ve kanser riski olan kişiler düzenli olarak kolonoskopi yaptırmalıdır. Yüksek riskli kişilerden kasıt birinci derece akrabalarında kolorektal polip ve kanser olanlar, kendisinde daha önce kolorektal polip ve kanser olanlar ve uzun süreli ülseratif kolit ve Crohn hastalığı olanlardır.

SAFRAN
03-03-2006, 01:36
Streste 50 Kural:


Stresi daha iyi tanıyın ve yenmeyi öğrenin!...

Streste 50 kural:
1. Kendinizdeki Stres sebeplerini ve Stres Belirtilerini tanıyın! Vücudunuzu dinleyin!
2. Kendinize dikkat edin.
3. Kendi şahsi performans beklentilerinizi değerlendirin ve mümkün olanla iktifa edin.
4. 7-8 saat uyuyun!
5. Haftada 3 defa 30'ar dakikadan egzersiz yapın ve nabız atışınızı dinleyin!
6. Sigara içmeyin ve başkalarının sigara dumanını solumayın!
7. Normal kilonuzu koruyun.
8. Kahvaltı yapın!
9. Aşağıdaki teknikleri kullanarak ve yararlı şekle dönüştürerek vücudunuzun strese karşı gösterdiği tepkiyi değiştirin!
a. Diyafram solunumu veya diğer solunum teknikleri.
b. Artan kas gevşetme metotları.
c. Meditasyon (derin düşünme, dikkat konsantrasyonu); hayal gücü (hayalı stresli durumlar yaratılarak, sağlıklı tepki egzersizleri ile metanet kazanma)
d. Kendi kendine yapılan egzersizler.
e. Diğer gevşeme yöntemleri. (Yoğa, Transendental meditasyon) (Kendi kendine telkin) hipnoz (yapay uyku), bio geri besleme, gözler kapatılarak dinlenme vb. )
10. Stresi arttıran Trafik, kafein, tein, sigara vb. hususlardan kaçının.
11. Aşırı ışık, gürültü ve ısıyı ayarlayın.
12. Saldırgan, sinirli, asabi, kederli, kötümser tabiatlı kişilerle birlikte olmayı öğrenin, Mümkünse birlikte olmayın.
13. Kendi kendinize yaptığınız olumsuz konuşmalar ve asılsız düşüncelerden vazgeçin!
14. Korku yaratan inanışlarınızı bilip ortadan kaldırmaya çalışınız.
15. Yavaş araba kullananlara sinirlenmeyiniz.
16. Telefonda beklemekten sıkılmayınız.
17. Tekrar eden görevlerden dolayı sabırsız olmayınız.
18. Kolaylıkla tahrik olan bir tip olmayınız. Hiddetlenmeyiniz; Sükunetle düşününüz; Tehevvüre kapılmayınız; Saldırgan olmayınız.
19. Hiddetinizi kontrol etme alıştırmaları yapınız.
20.Kendi Kendine ve Başkaları ile kronik bir kargaşa içerisinde bulunmayınız.
21. Küçük ve önemsiz olaylara aşırı tepki göstermeyiniz.
22. Geçmişte öfkelenmeyi icap ettiren durumları hatırlayınca sinirlenmeyiniz.
23. Yumruklarınızı sıkmayınız, masaya vurmayınız.
24. Sakin ve sabırlı olunuz.
25. Acele, telaş ve sabırsız davranışlardan kaçının. (süratle iş yapmak ayrı bir husustur.)
26. Yemeklerinizi sakin yiyiniz.
27. Sabırsız davranarak başkalarının yarım kalmış cümlelerini tamamlamaya çalışmayınız. dinleyiniz, iyi bir dinleyici olunuz.
28. İki işi bir arada düşünüp yapmaya çalışmayınız. (örneğin, çalışırken yemek yemek; oyun oynarken iş düşünmek vb.)
29. Çok fazla düşünme ve çabalamadan kaçının.
30. Sürekli sözünüzün kesilmesinden kaçının.
31. Etkili bir şekilde irtibat kurmayı öğrenin; iyi bir dinleyici olmak ve kararlılığınızı korumak maksadı ile araştırmalar yapın.
32. Acele -Acele konuşmayın! sakin konuşun!
33. Ana kelimelerin üzerine basarak söylemeyin.
34. Konuşmayı sürekli olarak bir başkasının ilgisine göre yönlendirmeyiniz.
35. Başarılı sayılabilmek için, herkesken daha çok ve daha süratli çalışılması gerektiğini biliniz; ancak aşırıya kaçmayınız; Düzenli programlı çalışınız; Programa dinlenme, spor ve eğlenme koyunuz.
36. Aşırı hırslı olmayın.
37. Herkesi rakip görmekten kaçının.
38. Oyunları her zaman kazanmak için oynamayınız.
39. Emniyet kemerinizi kullanın!
40. Değişiklik yapın.
41. Aile, arkadaş, balık tutma, köpek vb. Destek sistemlerini geliştirip devam ettiriniz.
42. İletişim modellerini değiştirin, araba kullanırken müzik dinleyin, hoşunuza giden ve rahatlatan kaset teypler dinleyin.
43. İş yerinizin size uygun olmasını sağlamak için koltukları ve masaları gözden geçirin.
44. İçinde bulunduğunuz atmosferi değiştirin; ara verin; yemek için dışarı çıkın, yıllık izin kullanın.
45. Oturun, dinlenin, gevşeyin!
46. Kendi itibarınızı arttırmak için çalışın.
47. Stresin üstesinden gelmek için şu üç usulü kullanın; Kontrol, mücadele, kesin kararlılık.
48. Çevredeki ilginç şeylerin farkına varınız.
49. Hayattan, her şeyden zevk alınız.
50. Her görevde zevk alarak çalışınız.
51. Aşağıdaki davranışlardan kaçınınız:
Yüz gerginliği-sıkılmış çene-yandan gülmek-göz kırpmak-acele konuşmak-dil sürçmesi- yüksek ses tonu ile konuşmak- kısık, kuvvetli, hoş olmayan bir ses tonu- başkalarının konuşmalarını hızlandırmak- parmakları ile dizleri oynatmak- konuşurken yumruk vurmak- konuşurken yumruğunu sıkmak- gergin bir duruş- içi çekmek- tek kelimelik cevaplar.

SAFRAN
03-03-2006, 01:36
İlaç gibi meyveler

İlaç gibi meyveler

Art arda yapılan araştırmalarla meyvelerin yepyeni yararları keşfediliyor. Bilim adamları, son değerlendirmelere göre bazı meyvelerin yararlarını şöyle sıralıyorlar :

AVOKADO: Gençlik kaynağı
Hücrelerin yaşlanmasını yavaşlatır ve kanseri önler. Protein bakımından zengindir. İçerdiği E vitamini sayesinde kalp ve deriyi koruyarak dolaşımı düzene sokar. Ayrıca potasyum ve B6 vitamini de içerir.

AYVA: Kani temizler, ishal ve dizanteriyi keser. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir. İnce bağırsak iltihabını giderir. Kani temizler. Çarpıntıyı dindirir.

BADEM: Ağrılara bire bir. Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Böbrek ve mesanedeki iltihapları giderir. Bas ağrısı, karaciğer ve böbrek ağrılarını hafifletir.

CEVIZ: Zekayı geliştirir. Her sabah kahvaltıda yenen bir miktar ceviz Zekayı geliştirir. Yeşil cevizin kabukları kaynatılarak içildiğinde erkeklerde cinsel gücü artırır.

ÇAMFISTIGI: Bronşite ve kalbe. Bronşit, verem, akciğer hastalıklarının çabuk iyileşmesine yardımcı olur. Ruhsal sorunlara iyi gelir. Kalp hastalıklarında faydalıdır.

ÇILEK: Tansiyonu düşürür. Cilt sorunları olanlar için iyi bir meyvedir. Böbrek, idrar yolları ve bağırsak sorunlarına iyi gelir. Ayrıca diş etlerini güçlendirir, dişlerdeki tartarı önler, ağız kokularını ve boğaz ağrılarını giderir. C vitamininin yanısıra yüksek tansiyon ve kolesterolü düşüren maddeler içerir.

DUT: İdrar söktürür. Beyaz dut yaprakları idrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Aç karnına yenen beyaz dut bağırsak solucanlarını söktürür.

ELMA: Günde 1 tane. Günde bir elma yemek doktoru evinizden uzak tutar.. Kalp ve dolaşım sorunlarına karşı korur, ısırarak yenen elma dişetlerini güçlendirir. Kolesterolü yok eder ve kabızlığı önler.. Sindirimi kolaylaştırır. Kokusu rahatlatır ve kan basıncını düşürür.. Artrit, romatizma ve gut hastalıklarına karsı da yararlıdır.

FINDIK: Minik beyaz dev. Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Vücuda kuvvet ve enerji verir. Nekahet devresinin çabuk geçmesini sağlar. Cildi güzelleştirir.

GREYFURT: Kanserden korur. C vitamini bakımından zengin meyve olan greyfurt günlük C vitamini ihtiyacının yüzde altmışını sağlar. İçinde kolesterol oranını düşüren pektin maddesi bulunur. Kansere karsı koruyucu özellik taşır. İştah açar.

INCIR: Enerji kaynağı. Bağırsakları yumuşatır. kabızlığı giderir. Bronşit, öksürük ve boğaz ağrılarında faydalıdır. Enerji verir.
KIRAZ: Kan yapar. Ağrı kesici özelliği vardır. Kani sulandırarak kalp sağlığı üzerinde de olumlu etkiler yapar.

KIVI: Sindirime yararlı. C vitamini ve potasyum bakımından zengindir. Sindirimi kolaylaştırır ve kabızlığı önler.

KUSBURNU: Her derde deva. Kani temizler, Bağırsakları yumuşatır. Mide kramplarına ve sindirim sistemi zorluklarına karsı yararlıdır. Romatizma ağrılarını giderir Ayrıca basur tedavisinde iyi sonuç verir. Marmelat alyuvarların hızla çalışmasını sağlar. Kuşburnu çayı ise hastalıktan yeni kurtulmuş bedene kuvvet verirken soğuk algınlığına, böbrek ve mesane üşütmesine de iyi gelir.

MUZ: En zengin meyve. Folik asit, potasyum ve B6 vitamini bakımından son derece zengin bir meyvedir. Potasyum krampları önler.

NAR: Kalbi korur. Vücudu ve kalbi kuvvetlendirir, korur. İshali keser. Vitamin deposudur.

PORTAKAL: C vitamini deposu. Kanser önleyici maddeler ile bol miktarda C vitamini içerir.

VISNE: Ateşi düşürür. İshali keser, Ateşi düşürür, idrar söktürür ve vücuda rahatlık verir.
__________________

SAFRAN
03-03-2006, 01:36
Mutfaktaki Doktorlar


Sağlıklı hayatın sırrı, mutfağınızda
bulundurmanız gereken ve ...

Mutfaktaki Doktorlar


Sağlıklı hayatin sırrı, mutfağınızda bulundurmanız gereken ve "10 Doktor" diye nitelenen yiyeceklerde saklı. Kanserden, kalp krizine kadar, bir dizi ölümcül hastalık ile mücadele eden bu "10 Doktor":
Balık, havuç, sarmısak, karnabahar, fasulye, soğan, zeytinyağı, elma, portakal soya fasulyesidir.

ABD'de yapılan, önleyici tedavi ve sağlıklı hayata ağırlık verilen araştırmalara göre balık, kalp krizine karsı iyi geliyor. Somon,
alabalık ve ton balığı türleri, taşıdıkları D vitamini ve Omega-3 yağı ile yüksek tansiyonu düşürüyor.

Günde beş adet havuç, kalp krizi riskini üçte iki oranında azaltıyor. Havuç, ayrıca gözler için de yararlı.
Sarmisak, soğuk algınlığına karsı savaşıyor. Enfeksiyonlarla mücadele için, günde iki diş sarmisak yenilmesi, büyük fayda sağlıyor. Sarmisak, bakteriyel ve virütik hastalıklara ve enfeksiyonlara karşı doğal bir antibiyotik görevi yapıyor.
Karnabahar, kanseri kısıtlayan karotenoid maddesi taşıyor. Özellikle çiğ olarak yenilmesi tavsiye ediliyor.

Fasulye, seker hastalığını önlüyor ve vücuttaki inüsilin üretimini dengede tutuyor. Soğan, kollestrol düzeyini düşürüyor. Böylece, kalp krizi ve kansere karşı önleyici görev üstleniyor.

Zeytinyağı yüksek tansiyonu düşürüyor ve vücutta tas oluşmasını önlüyor. Zeytinyağı ayrıca, kötü kolesterol LDL düzeyini azaltıyor, iyi kolesterol HDL'yi ise koruyor ya da artırıyor.

Elma kolon kanserini önlüyor. Beyin ve kemiklerin ihtiyaç duyduğu borom maddesini barındırıyor. Elmadaki balic asid ise, boşaltım sistemi için yararlı.

Portakal, C vitamini deposu portakal, hamile kalmayı kolaylaştırıyor, virüsler ve alerji ile mücadele ediyor.

Soya fasulyesi, kemik hastalıklarına karşı, birebir diye niteleniyor ve vücuttaki kemiklerin gücünü koruyor. Yapılan bir araştırmada, proteini etten sağlayan kadınların, soya fasulyesinden sağlayanlar, günde 50 mg daha fazla kalsiyum kaybettiği ortaya kokuyor.

Özetle "Mutfaktaki 10 Doktor"
Balık: Kalp krizi, yüksek tansiyon.
Havuç: Kalp krizi, göz.
Sarımsak: Enfeksiyon önleyici.
Karnabaharı: Kanser.
Fasulye: Seker.
Soğan: Kolesterol, safra kesesi, böbrekte tas.
Zeytinyağı: Kolesterol.
Elma: Kolon kanseri, beyin ve kemik takviyesi, boşaltım.
Portakal: Virüs, alerji, hamileliği kolaylaşlatırma.
Soya fasulyesi: Kemik hastalıkları

SAFRAN
03-03-2006, 01:37
Beyni Çalıştıran Besinler

Beyni çalıştıran besinler

Bazı yiyecekleri daha fazla yiyerek hafıza, algılama yeteneği ve dikkati artırıp, daha hızlı düşünebilmenin mümkün olduğunu belirten uzmanlar, sınavlara hazırlanan öğrencilerin beyinlerinin daha iyi çalışması için zencefil, kimyon, havuç, ceviz, fındık, fıstık, lahana, karides gibi besinleri almalarını öneriyor.
Diyetisyen Ferin Batman, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yaklaşan sınav günleri öncesinde, ilköğretim ve liselerin son sınıflarında okuyan öğrenciler için "beynin daha iyi çalışmasına yardımcı olacak yiyecekler" hakkında bilgi verdi.
Batman, öğrencilerin sınavlar için son hazırlıklarını yaptıklarını, ancak pek çoğunun, "konsantre olamamaktan, öğrendiklerini çabucak unutmaktan, dikkatini veremeyip aynı sayfayı tekrar tekrar okuduklarından" yakındıklarını söyledi.
Vücudun küçük bir bölümünü oluşturan beynin, yiyeceklerle alınan enerjinin yüzde 20’sini harcadığını, beynin, kanın taşıdığı oksijen ve glikozla beslendiğini kaydeden Ferin Batman, "Araştırmalar, belirli yiyecekleri daha fazla yiyerek hafızanızı, algılama yeteneğinizi, dikkatinizi artırıp, daha hızlı düşünebileceğinizi gösteriyor" diye konuştu.

ODAKLANMA İÇİN CEVİZ, FINDIK

Batman, bir konuya "odaklanma" için ceviz, fındık, fıstık, soğan ve karides gibi yiyeceklerin yenmesini önerdi. Batman, şunları söyledi:
"Ceviz, fındık, fıstık gibi yiyecekler konferanslarda, konserlerde, uzun araba yolculuklarında, sinirleri kuvvetlendirirken, beyindeki haber alma maddelerinin oluşumunu hareketlendirirler.
Soğan, aşırı yıpranmaya, fiziksel yorgunluğa karşı kanı sulandırır, beyin oksijeni daha iyi alır.
Karides, beyin besinidir. Vücuda önemli omega 3 yağ asitleri sağlar. Dikkat verme süresini daha uzatır."

STRESSİZ ÖĞRENME İÇİN LAHANA

Öğrenmenin artırılması için çeşitli önerilerde bulunan Batman, şunları kaydetti:
"Lahana, tiroit bezlerinin aktivitesini yavaşlattığı için daha stressiz öğrenmeyi sağlar. Stresin getirdiği atıştırma krizlerinde, düşük kalorisi sayesinde bol bol çiğ olarak yenebilir.
Limon- Portakal, C vitamininden dolayı canlandırır, algılama yeteneğini artırır. Çalışma ve sınav öncesi, limonata veya portakal suyu için.
Yaban mersini, beynin kanla daha iyi beslenmesi için, uzun süreli bir öğrenmede ideal bir meyvedir."

EZBER İÇİN HAVUÇ

Hafızayı güçlendirmek için de havuç, ananas, avokado, zencefil, kimyon gibi yiyecek ve baharatların tüketilmesini isteyen Ferin Batman, bu besinlerin yararlarını şöyle anlattı:
"Havuç, beyin metabolizmasını canlandırarak, hatırlama yeteneğini arttırır, bir şey ezberlerken bir küçük tabak sıvı yağlı havuç salatası yiyin.
Uzun bir metin ezberleyebilmek için fazla miktarda C vitaminine ihtiyaç vardır. Ananas bunu sağlar, ayrıca önemli bir element olan mangan içerir.
Avokado, kısa süreli hafıza içindir. Fazla miktarda yağ asidi içerir. Çalışırken yarım avokado yeterlidir."

YENİ FİKİRLER ÜRETMEK İÇİN ZENCEFİL

Yaratıcılığın geliştirilmesi için zencefil yenmesini öneren Batman, zencefilin içerdiği maddelerin beynin yeni fikirler üretmesini sağladığını söyledi. Batman, "Zencefil alındığı zaman kan sulandığı için vücutta daha serbest akar, beyin oksijenle beslenir" diye konuştu.
Kimyonun da içerdiği uçucu yağların bütün sinir sistemini uyardığını söyleyen Ferin Batman, "Aniden bir fikre, bir buluşa ihtiyacı olan kimyon çayı içmelidir. Çay, bir fincana iki tatlı kaşığı dolusu kimyon eklenerek yapılabilir" dedi.

MUTLULUK

Ferin Batman, küçük bir kase çileğin, stresi gidererek mutluluk verdiğini, muzun da "serotonin" maddesi içerdiği için mutluluk verdiğini kaydetti. Batman, kırmızı biberdeki aroma maddelerinin de vücudun mutluluk hormonu salgılanmasına neden olduğunu belirterek, çiğ ve acı olan kırmızı biberin en etkilisi olduğunu bildirdi.

SINAV ÖNCESİ STRESE KARŞI

Batman, sınav öncesi strese karşı da öğrencileri uyararak, "Gerginken yenmek istenen çikolata, hamur işi, tatlı gibi besinler, kola, kahve gibi içecekler çok miktarda şeker ve kafein içerdikleri için sinirleri bozar. Doğru bir beslenme, stresli zamanların üstesinden gelmemizde bize yardımcı olacaktır" diye konuştu.
Bunun için yanlış alışkanlıkların değiştirilmesini isteyen Batman, öğrencilere şu beslenme önerisinde bulundu:
"-Kahvaltı etmeden güne başlamayın. Sabahları vücudun ve beynin enerji deposu boştur. Bu nedenle sinirli ve dikkatsiz olunabilir. Okul çocukları ile yapılan bir araştırmada iyi bir kahvaltı edenlerin daha verimli oldukları ortaya çıkmıştır. Kahvaltıda karbonhidrat ile protein doğru bir karışımdır. Örneğin, kepek veya çavdar ekmeği ile peynir veya yulaf ezmesi ile meyve veya yoğurt, süt yenebilir.

STRESE KARŞI BALIK

-Stres, vitaminlere ve minerallere olan ihtiyacı arttırır. Önemli anti-stres maddeleri mineral olarak kalsiyum (süt ürünlerinde, yeşil sebzelerde) ve magnezyumdur (kepek, çavdar, baklagiller, bal kabağı ve ayçiçeği çekirdeği). B vitaminleri grubu aynı zamanda sinir vitaminleri olarak adlandırılır. B vitaminleri ette, balıkta, kepek çavdar ürünlerinde ve koyu yeşil sebzelerde bulunur. Haftada en az 2 kez balık tüketilmelidir.
-Çikolatayı seyrek, meyveyi sık yiyin. Arada bir az miktarlarda çikolata yenmesi stresi azaltır ama fazla yendiğinde kan şekeri önce artar, sonra hemen düşer. Sonuçta yorgunluk ve tatlılara karşı istek ortaya çıkar. Buna karşılık meyve veya kepek, çavdar ürünleri organizma tarafından daha yavaş enerjiye dönüştürülür, kan şekerinin dengesi bozulmaz.
-Yemekleri küçük porsiyonlarda, sık yiyin. Birden aşırı miktarda ve yağlı yemekler uykunuzu getirir. Enerjinizi uzun süre korumak ve aynı düzeyde tutmak için günde en az 6 öğün ve az miktarlarda yenmelidir.
-Kahveyi ve kolayı azaltın. Sabahları bir iki fincan kahve uyku sersemliğinizi gidermede yardımcı olur. Fazlası ise kalp çarpıntısına, huzursuzluğa, geç saatlerde de uykusuzluğa, korku ve endişeye neden olur. Kolalı içeceklerde bol miktarda kafein içerir. Alkol ise ertesi sabah unutkanlığa neden olur."

SAFRAN
03-03-2006, 01:37
Cildimizin 7 DÜsmani
Saglikli Cilt hepimizin amacidir... öyleyse cildimizi koruyalim, iyi bakalim...

CILDIMIZIN 7 DÜSMANI

Sabahları aynaya baktıgınızda yorgun, çizgileri derinleşmiş, hatta sivilceli bir yüzle mi karşılaşıyorsunuz? Günün başlangıcında canınızı sıkan bu tür sorunlar nereden kaynaklanıyor?

1- Sigara ve içki
İkisi de vücudunuzu zehirler ve geriye pörsümüş sarkık bir cilt bırakır. Sigara ayrıca agız kenarındaki çizgilerin derinleşmesini hızlandırır.

2- Yetersiz uyku
Geç yatılmış bir gecenin izleri hemen grileşmiş yorgun görünümlü bir ciltle kendini ele verir. Eger yeterli derecede uyuyamıyorsanız, bunu uyandıgınızda kan dolaşımını saglayacak hareketler ve yüzünüze soguk su çarparak telafi etmeye çalışın. Uykusuzlu un yol açtı ı çizgileri kapatmak için hafif bir nemlendirici sürün.

3- Makyaj temizlemeden yatmak
Gözenekleri tıkayarak toksinlerin cilt yüzeyine çıkıp atılmasını önler. Göz makyajı silinmedigi takdirde bir göz iltihabına neden olabilir.

4- Sivilcelerle oynamak
Deri dokularına zarar verir. Ayrıca enfeksiyonun çevreye yayılmasına neden olarak sorunu büyütür. Sivilcelerle hiçbir zaman oynamayın. Enfeksiyonlu bölgeye antiseptik merhem sürün.

5- Yüzü ovmak ya da aşırı fırçalamak
Yüzünüzdeki ölü deriyi temizlemek için satılan bazı toz ya da kremler deriniz için fazla kaba gelebilir. Cilt tipiniz ne olursa olsun yüzünüze daima nazik davranın.

6- Çok sıcak suyla yıkamak
Yıkanırken suyun kaynar derecede sıcak olmaması için önlem alın. Aşırı sıcak, cildi kurutur ve dokuları zedeler.

7- Yanlış beslenme
Saglıksız besleniyorsanız deriyi koruyucu yaşamsal maddeleri alamıyorsunuz demektir. Ayrıca ultraviyole ışınlarından da uzak durun.


IŞIL IŞIL BİR CİLT İÇİN ALTIN KURALLAR!

- Hergün en az 1.5 litre su tüketin.

- İnce bir yastık, mümkünse hiç yastık kullanmadan, yüzdeki kırışıklıkları engellemek için sırt üstü yatın ve düzenli uyumaya özen gösterin.

- Nemlendiriciyi yüzünüze masaj yaparak yayın.

- Yaz aylarında uzun müddet güneşlenmekten kaçının.

- Günde en az bir saat temiz havada yürüyüş yapın.

- Mümkün oldugu kadar yüz ve vücut temizligini alışkanlık haline getirin.

- Uzman rehberli inde cilde uygun, yaşlılıgı geciktirici kozmetik ürünleri kul

SAFRAN
03-03-2006, 01:38
Cep Telefonunun Zararları



İki bilim adamının yazdığı 'Tehlikeli Oyuncak' adlı kitap, cep telefonunun zararlarına ilişkin tehlikenin boyutlarını gözler önüne serdi. İşte cebimizin madde madde kısa ve uzun vadeli zararları;

Cep telefonuyla ilgili yeni teknolojilere kulağımızı kabartmışken, iki bilim adamı keyfimizi kaçırdı. Tehlikeli Oyuncak adlı kitap, cep telefonunun insan sağlığı üzerindeki zararlarına ilişkin çarpıcı araştırma sonuçlarını, cep telefonu lehine yapılan bilimsel çalışmaların nasıl fiyasko ile sonuçlandığını ve bilim adamlarının ilginç itiraflarını içeriyor. İşte cep telefonunun ortaya çıkaracağı rahatsızlıklar ve ondan korunma yöntemleri...

ÖLÜMÜNE KONUŞUYORUZ...

Cep telefonumuz yoksa, varlığımızın da bir anlamının kalmayacağı günlere doğru koşar adım gidiyoruz. Kısa sürede elimiz ayağımız zannettiğimiz bu cihaz sayesinde konuşuyor, yazışıyor, fotoğraf çekiyor, TV izliyor, müzik dinliyor, tansiyonumuzu ölçüyor, haberdar oluyor, hesaplarımızı düzenliyor, ödüyor, harcıyor ve daha pek çok şey yapıyoruz.

Kulaklarımızı, cep telefonlarının muhteşem işlevlerine kabartmışken alın üç yeni gelişme size: Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC), cep telefonlarından ve baz istasyonlarından maruz kalınan radyo dalgalarını içine alan elektromanyetik alanları, muhtemel kanserojen içeren 2-B grubuna aldı. Bu bilgi muğlak geliyorsa, işte daha anlaşılır olanı: İngiltere Radyolojik Koruma Kurulundan: Cep telefonları küçük çocuklarda tümör riski yaratıyor. Bu türden bilgilerden daha çok var; çünkü zaman ilerliyor ve kullandığımız teknolojinin uzun vadede görülecek zararları bir bir ortaya çıkmaya başladı: Dünya iletişim devlerinden AT&T için çalışıp cep telefonunun zararının olmadığını söyleyen Dr. George Carlo, şirketten ayrıldıktan sonra yazıp konuşabiliyor ancak: Laboratuvar deneyleri, cep telefonu radyasyonunun genetik şifre bozukluklarına yol açtığını göstermiştir.

Medyada arada bir yayınlanan haberler, cep telefonlarının zararsız olduğu, yapılan araştırmalarda zararının henüz tam olarak tespit edilemediği yönünde bilgiler veredursun; bu harika cihaz sayesinde sağlığımızın büyük bir tehdit altında olduğu, artık bilimsel verilerle ve yüksek sesle dillendirilmeye başlandı. Türkiyede madalyonun kara yüzü ile ilgili yayınlanan ilk kitap, geçtiğimiz günlerde okurun ilgilisine sunuldu. Hayykitap Yayınlarının çıkardığı Tehlikeli Oyuncak adlı eser, Prof. Dr. Selim Şeker ve Anıl Korkut tarafından yazıldı. Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümünün hocalarından Prof. Selim Şeker, 25 yılı aşkın zamandır elektromanyetik ve bunun insan üzerindeki etkileri konularında bilimsel çalışmalar yapmış, eserler kaleme almış bir isim. Anıl Korkut ise moleküler biyoloji, genetik ve kimya okumuş, halen Amerika Colombia Üniversitesinde genetik konusunda doktora çalışmalarını sürdüren bir bilim adamı... Şeker ve Anıl"ın bilimsel-akademik bir dile boğulmadan, herkesin anlayabileceği bir dil ve üslupla kaleme aldıkları kitap, cep telefonunun sağlığımız üzerindeki zararlarına ilişkin çarpıcı araştırma sonuçlarını, dehşet verici çelişkileri, cep telefonu üreticilerinin cep telefonu lehine destekledikleri bilimsel çalışmaların nasıl fiyasko ile sonuçlandığını gösteren örnekleri, bilim adamlarının ilginç itiraflarını içeriyor. Kanserden beyin tümörüne, yüksek tansiyondan hafıza kaybına, cep telefonunun kısa ve uzun vadede ortaya çıkan ve çıkması muhtemel olumsuz etkilerinin anlaşılır bir dille açıklandığı kitapta, en az zararla gerçekleştirilecek kullanım için, bir kısmını üst tarafta alıntıladığımız tavsiyelerde bulunuluyor.

Konu ile ilgili görüştüğümüz Prof. Dr. Selim Şeker, kulağımızın neredeyse içine sokup beynimize bu kadar yakın tuttuğumuz, elektromanyetik radyasyon yayan başka bir cihazın olmadığını belirtiyor ve şöyle diyor: Diğer aletlerin kullanımında aldığımız zararı, vücut kendini yenileyerek bertaraf edebiliyor. Oysa cep telefonunu yoğun kullandığımız için buna fırsat vermiyoruz. Cep telefonunun kullanımı gün geçtikçe artıyor. Dolayısıyla daha da bağımlısı oluyoruz ve tehlike gittikçe büyüyor.

Prof. Şeker, zaman zaman medyada cep telefonlarının insan sağlığına zararı olmadığı yönündeki haberleri nasıl karşıladığı yönündeki sorumuzu, sigara örneği ile açıklıyor: 1960larda sigaranın zararlarından hiç söz edilmiyor, sadece öksürük yaptığı konuşuluyordu. Ama şimdi kanser yaptığını biliyoruz. Biz sigarada yapılan hatanın cep telefonunda da yaşanmaması için dikkatli olmamız gerektiğini, zararlı yanlarıyla ilgili sonuçları ve ihtimalleri belirtip uyarmayı istiyoruz. Bu teknolojiyi bilinçli kullanmak, çocuklardan uzak tutmak gerektiğini, bir bilinç oluşturup cep telefonu üreticilerini, daha az elektromanyetik radyasyon yayan cihazlar yapmaları için zorlamak gerektiğini söylüyoruz.

Türkiyede bazı GSM operatörlerinin hazırladığı ve cep telefonunun sağlığa zararının olmadığını belirttiği broşürlere, para karşılığında, konu ile ilgili bir tane bile makalesi olmayan bilim adamlarının imzasının alındığını belirtiyor Prof. Şeker ve ekliyor: Bu türden çalışmaları bağımsız kuruluşlar yapar. Şikayetçi olunan tarafın, şikayet ile ilgili çalışma yapması etik acıdan ne kadar doğru olur? Ama medya bu kuruluşlardan büyük miktarlarda reklam girdisi sağladığı için aleyhte sonuç veren çalışmaları değerlendirmiyor, lehte olan çalışmaları ön plana çıkarıyor.


Cep telefonundan korunmanın basit yolları

Cep telefonu görüşmelerini mümkün olduğunca kısa tutup gereksiz konuşmalardan kaçınmak, yakında sabit hat varsa onu tercih etmek.

Acil durumlar hariç çocuklara cep telefonu kullandırtmamak, telefonları onların yakınında tutmamak.

Cep telefonu görüşmelerini çocuklardan mümkün olduğunca uzakta yapmak.

Hamilelikte cep telefonunu acil durumlar dışında kullanmamak, hamilelik süresince evdeki cep telefonlarını kapalı tutmak.

Cep telefonunu bir kulaklık aracılığıyla kullanmak. (Bu, zararı bütünüyle önlemez, ancak azaltabilir. Çünkü kulaklıkla da radyasyon beyne ulaşır.)

Konuşma dışında cep telefonunun ekstra özelliklerini kullanmaktan kaçınmak. (Bir çalar saat, gece boyunca başucunuzda durarak biyolojik ritminizi altüst edecek cep telefonuyla aynı işlevi görecektir.)

Kısa bilgi gönderiminde SMS kullanmak.

Cep telefonlarının en savunmasız zamanda yakalayacağı geceleri cihazı kapatma alışkanlığı kazanmak.

Cep telefonlarının en çok radyasyon yaydığı zamanlar, telefon çaldığı ve çevirdiğiniz numaranın bağlandığı anlardır. Bu sırada telefonu baş bölgesinden uzakta tutmak. (Gelen çağrıyı açtıktan veya karşı taraf görüşmeye açtıktan 1-2 saniye sonra cihazı kulağa götürmek daha güvenlidir.)

Asansör ve otomobil gibi dar ve kapalı alanlarda cep telefonu ile görüşme yapmamak. (Cihaz çekmediği için görüşmenin gerçekleşmesi baz istasyonun daha fazla elektromanyetik radyasyon iletmesini gerektirir.)

Baz istasyonları ve taşıma hatlarını, okul, kreş, hastane ve huzurevi gibi alanların uzağında kurmak. (Radyasyondan en çok zararı çocuklar, hamileler ve yaşlılar görür.)

SAR değeri daha düşük cihazı tercih etmek daha az radyasyona maruz kalmak demek. SAR değeri düşük cep telefonlarını tercih etmek.

Harici antenli cep telefonlarını tercih etmek.

Cep telefonunu gün içinde vücudunuzdan olabildiğince uzakta, çantada; çantanız yoksa, en dış cebinizde taşımak.

Cep telefonlarını elektromanyetik fren sistemli taşıtlarda, petrol istasyonlarında ve hastanelerde kullanmamak.

Cep telefonunu kalp, beyin ve cinsel organlara yakın bir yerde taşımamak.

Yakınınızda bulunan baz istasyonunu kaldırtmak ve servis yetkililerine, istasyonları için sağlığı tehdit etmeyecek yerler seçme konusunda sorumluluklarını hatırlatmak.

Cep telefonunun bir organımız olduğunu zannetmemek, hayatı cep telefonu olmadan idare etmenin yollarını aramak, mümkün mertebe klasik iletişim araçlarını kullanmak.

Kısa vadeli zararları (24 saat)

Görüş alanında daralma.

Kalp pilinin bozulma riski.

Yoğun stres ve yorgunluk hissi.

Konsantrasyon ve dikkat bozulması.

Kulak çınlaması ve kulaklarda ısınma

İşitmede geçici aksaklıklar oluşması.

Baş ağrıları ve sersemleme

Uzun vadeli zararları (10 yıl)

Genetik yapının bozulması.

Beyaz kan hücresi (lenfoma) kanseri.

Kan beyin bariyerinin zedelenmesi.

Kalp rahatsızlıkları.

Hafıza zayıflaması ve beyin tümörü riski

Kalıcı işitme bozuklukları.

Embriyo gelişiminin zarar görmesi.

Kadınlarda düşük riskinin artması.

Kan hücrelerinin bozulması.

Bağışıklık sisteminin bozulması.

Yüksek tansiyon.

Sperm sayısının azalması.

Cilt kanseri.

SAFRAN
03-03-2006, 01:38
7 Günde Sigaraya VEDA


7 Günde Sigarayı Bırakma Programı
Kendinizi 7 günlük programa hazırlayabilmeniz için aşagıdaki önerileri uygulayın:

En çok ihtiyacınız olan şey içtiginiz sigaraların adedi yazan bir listedir. Bu isteyi sigara paketinizin üzerine saglamca yapıştırın. Her gün bu tip bir listeye ihtiyacınız olacak. Bu nedenle listenizi fotokopi ile çogaltın ve yanınızda hazır bulundurun.

Spor, sigaranın yerini tutabilecek en iyi şeydir. Spordan sonraki tatlı yorgunlukiçindeki bir bedenle sigara içmek hiç de çekici gelmeyecektir. Bu nedenle içinizde step dansı ya da yoga ö renmek, tenis oynamak veya koşmak için bir arzu duymuşsanız, şimdi bunu gerçekleştirmenin tam sırasıdır. Eger bu etkinliklere sigarayı bırakmanın birinci günü başlarsanız çok daha iyi olur. Kendinize bir cimnastik kitabı alıp içindekileri evinizde kendi başınıza da uygulayabilirisiniz.
Sigarayı bırakma gününden önceki gün içebildi iniz kadar çok sigara içmek de yararlı olur. Birinci günden önceki gün üç paket ya da içebildi iniz kadar fazla sigara için. Sigaranın yaratabilecegi en berbat duruma düşün; yo un duman içinde bir oda, acıyan bir bo az, agızda leş gibi nikotin tadı ve kıpkırmızı gözler.
Sigarayı bırakmayı bir işkence gibi görmeyin. Sigara içmeyi biraktıg ınız ilk günler bir parça rahatsızlık duyabilirsiniz. Örne in ci erler temizlenmeye başladı ı için birkaç gün öksürük şiddeti ve balgam artabilir. E er bu şikayetler sizi endişelendiriyor ise doktorunuza danışıp ayrıntılı bilgi alın.

1.GÜN
Sigarayı bırakmanızın temel nedenlerini bir liste halinde yazın. Bu listeyi gözünüze çarpacak heryere asın; banyo aynasına, buzdolabına veya televizyonun üstüne. Bir kopyasını da yanınızda taşıyıp iradenizin zayıfladı ını hissettiginizde cebinizden çıkarıp tekrar okuyun.
Bütün sigara paketlerinizi atın.
Yalnızca bir paket ve en sevmedi iniz sigarayı alın. Böylece sigaranıza zahmetsizce ulaşamayacak ve içti inizde beklediginiz zevki alamayacaksınız. Normalde içtiginizden daha düşük nikotin ve katran içeren bir markayı seçmeniz vücudunuzun nikotinsiz günlere daha kolay adapte olmasını saglar.
İçti iniz sigara miktarını gösteren listeyi paketinizin üzerine yapıştırın. İçti iniz her sigarayı yakmadan önce kaydetmeyi ve numaralandırmayı unutmayın. Böylece kısa süre sonra günde ne kadar sigara içti iniz konusunda bir fikriniz olacaktır. "1" numaralı sigara, onu içmeden yapamayaca ınız sigara, "2" numaralı sigara çok istedi iniz ancak birinci kadar dayanılmaz olmayan ve "3" numaralı sigara onu içmeden de yaşayabilece iniz sigaradır. Sigaranın yanına zamanı ve onu içerken içinde bulundu unuz durumu da yazın. Örne in otobüs ya da önemli bir telefon beklerken veya sıkıntılı ve endişeli oldu unuz bir zaman gibi. Canınız her sigara içmek istedi inde, bu liste doldurma işini eksiksiz yapmayı ihmal etmeyin. Kül tablalarınızı temizlemeyin. Kül tablanızın bir süre sonra a zına kadar doldu unda ortaya çıkan i renç tabloyu gözlerinizle görün.

2.GÜN
Bugün "3" nolu sigarayı içmeyeceksiniz ve kendinizi numaralandırma hataları yaparak kandırmayacaksınız.
Sigara, tiryakinin a zını meşgul eder. Bunun bir başka yolu da şekersiz sakız çi nemektir. Yanınızda her zaman sakız bulundurun. Bunun yerine şekerleme ve meyva suyu da yiyip içebilirsiniz. Birçok kişi kilo almaktan korktugu için sigarayı bırakmadıgını söylemektedir. Eger planlı ve dengeli yerseniz şişmanlamazsınız. Sigara yakma alışkanlı ınız varsa yeme iniz bitti i an da sofradan kalkın ve 5 dakikalık kısa bir yürüyüşe çıkın. Duman yerine ci erlerinize dolan temiz hava yeme in tadını daha iyi çıkarmanıza yardımcı olacaktır.

3.GÜN
"3" numaralı sigaraları içmemek çok da kötü bir işkence sayılmazmış. Bugün belki "2" numarayı bile içmeyebilirsiniz. İçti iniz sigaraları listenize kaydetmeyi unutmayın. Her sigaradan önce kendinize "bu sigarayı gerçekten istiyor muyum? " sorusunu sorun.
Sigara içmek yerine derin nefes alıp verme egzersizi yapmayı deneyin. Rahatlayın iki ya da üç kez derin nefes alıp verin. Kendinizi gerçekten daha iyi hissedeceksiniz. Bu egzersiz, sigara içmeme kararınızı destekleyecektir.
Sigara içmeden durabilece iniz belli bir süre belirleyin. Örne in günün en fazla sigara içti iniz döneminde sigara içmeden en fazla ne kadar dayanabilece inizi ölçün. Günün ilk sigarasını içmeyi mümkün oldu u kadar geciktirin. Eger çok tiryaki iseniz en az bir saat, ortalama sigara içen biriyseniz iki saat ve az sigara içen biri iseniz yarım gün sigara içmemeyi deneyin. Unutmayın ki otobüs ya da tiyatro gibi sigara içmenin yasak oldu u yerlerde kendinize hakim olabiliyorsunuz.
Sigara markanızı de iştirme zamanı geldi. Artık daha düşük katran ve nikotin içeren bir sigara alıp tütünün vücudunuza verdi i zararı daha da azaltabilirsiniz.

4.GÜN
Bugün "2" numaralı sigarayı bırakıyorsunuz. Gerçekçi olun. Yalnızca gerçekten ihtiyacınız olan "1" numaralı sigarayı gerçekten ihtiyacınız oldu u bir anda için.
Şimdi biraz rahatlıyoruz. Gidip gerçekten sevdi iniz ne varsa yiyin. Paranızı biftek, ananas, karides gibi şeylere harcayın. Özellikle çok sevdi iniz bir yiyece i bol bol yiyin. Ama kilo probleminiz varsa tatlı konusunda biraz dikkatli olun.
Genellikle sigara içti iniz bir ortam seçin. Bir kokteyl ya da sigara dumanına bogulmuş bir toplantı odası ve bu ortamda bulundu unuz süre içinde hiç sigara içmeyin. Eger kendi sınırlarınızı kendiniz belirlerseniz, bunlara uymak o kadar da zor olmaz.
Çakmak ve kibritlerinizi atın. Sigaranızı yakmak için ateş aranmanız, size ne yapmak üzere oldu unuzu ve kaç sigara içti inizi düşünmek için kolaylık saglayacaktır.

5.GÜN
Artık sigara almayın. İçtiginiz sigara listesini yanınızda taşıyın ve kaydetmeye devam edin. Bugün sadece "1" numaralı sigarayı içeceksiniz unutmayın.
Bugün arkadaşlarınıza sigarayı bıraktıgınızı söyleyin. Onlardan özellikle de içmeyenlerden büyük destek göreceksiniz. Kararınızı tanıdıklarınıza açmanız bu kararı daha da kesinleştirir.
Kül tablalarınızı dökmemenizi istemiştik. Şimdi onları kullanmanızın zamanı geldi. Bütün kültablalarınızdaki kül ve izmaritleri bir kavanoza doldurup üstüne biraz su ekleyin. Bu kavanozu sürekli elinizin altında bulundurun ve canınız sigara içmek istedi inde kapa ını açıp biraz koklayın. Canınız hala sigara içmek istiyor mu?
Bu akşam kül tablalarınızı yıkayıp dolabın üst raflarına kaldırın. Yarın hiç sigara içmeyece iniz için onlara hiç ihtiyacınız olmayacak.

6.GÜN
24 saat hiç sigara içmeyin.
Sigara içmenin yasak oldu u yerlere gidin. Müzeleri ya da sigara içmeyen arkadaşlarınızı ziyaret edin, sinemaya gidin, üst üste film seyredin.
Alkollü içeceklerden uzak durun. Alkol ve sigara birlikte iyi gider. Alkol ayrıca iradenizi ve direncinizi de zayıflatır.

7.GÜN
24 saat daha sigara içmeyin.
Bu hafta içmedi iniz sigaralardan kalan parayla kendi kendinize özel bir tasarruf hesabı açın. Bir yıl boyunca her hafta bu hesaba aynı miktarda para yatırın. Yıl sonunda tahmin edece inizden çok daha fazla para birikmiş oldu unu göreceksiniz. Bu parayla çok isteyipte alamadı ınız bir şey alın.
Sigarayı bırakmaya ba lı depresyon ya da fiziksel semptomlar hissederseniz doktorunuza başvurup yardım isteyin.
İnsan oldu unuzu unutmayın. İradeniz kırılıp bir sigara içerseniz hemen umutsuzlu a kapılmayın. Sigarayı bırakma nedenlerinizi tekrar okuyun ve yeni nedenler varsa ekleyin. Sizin üzerinizde en etkili olan teknigi deneyimlerinizle bulacaksınız. Buldu unuz teknikleri uygulamaya devam edin. Zorlanmadı ınızı hissetti iniz günün programına geri dönün. Devam edin. Bırakabilirsiniz ve bırakacaksınız.

ZAFER GÜNÜ Artık siz de sigara içmeyenlerdensiniz. Neden bir parti verip bunu kutlamıyorsunuz? Size, sigarayı bırakmanız konusunda destek veren tüm dostlarınızı ça ırıp, bunu birlikte kutlayın.

Ben hiç denemedim... ama Kimbilir Faydasi olur????

SAFRAN
03-03-2006, 01:39
Çok tükürenler bu haber size!


Ağzınızdaki tükürüğü aklınıza geldikçe dışarı atmayın. Tükürüğün faydasını veren bu haberi okuduktan sonra bir daha tükürmeyeceksiniz. İşte ağzımızdaki sıvı hazine...

Trafikte beklemenin verdiği sıkıntı bir yana camını açıp rahat rahat yere tükürenlere dayanmak mümkün değil. Tabii Çin'i düşününce Türkiye biraz daha iyi durumda. Çin hükümeti, tükürükle geçebilen ve ülkeyi tehdit eden SARS (Akut Solunum Yetmezliği Sendromu) ile mücadele etmek için sokaklara tükürük torbaları bile yerleştirdi. Ülkemizde henüz tükürük torbaları yok ama yere tükürmek alışkanlığından vazgeçmek için birçok neden olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bulaşıcı hastalıkların yayılmasında etkili olan tükürük, tüküren kişinin vücudunda ilaç gibi etkili. Yani ağzında tutsa birçok hastalıktan korunacak.

İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Osman Gümrü, tükürüğün vücut için çok önemli bir sıvı olduğunu hatırlatıp eksikliği halinde ortaya çıkan sorunlara dikkat çekti: 'Tükürüğün içindeki oksijen, ağız dokularının beslenmesini sağlıyor. Ağız oksijensiz kalınca dişeti hastalıkları ve ağız kokusu ortaya çıkıyor. Ağzın içini kaplayan pembe renkteki mukozanın ıslak kalmasını sağlıyor. Tükürük azalıp bu doku kuruduğunda ise çatlaklar ve yaralar oluşuyor. Yaralarda üreyen bakteriler mantara neden oluyor. Tükürük azaldığında tat alma duyusu bozulur. En küçük lokma dahi yutulamaz. Çünkü tükürüğün lokmaları yapıştırıcı ve kaydırıcı özelliği var. Tükürük azaldığında dil rahatlıkla dönemediği için hastanın konuşması bozulur. Radyoterapi tedavisi gören kanser hastalarında bu soruna çok sık rastlanır. Bu nedenle yanlarında su şişesi bulundururlar. Tükürüğün yokluğunun ne demek olduğunu en iyi onlar anlar.'

Tükürüğün vücut için birçok faydası varken bu doğal ilaçtan mahrum kalmak uğruna gün içinde sıkça tükürenlerin sayısı azımsanmayacak kadar fazla. Gümrü, bunun nedenini şöyle açıklıyor: 'İnsanlar tükürüğün vücut için ne kadar faydalı olduğunu bilmiyor. Tükürüğü, burundaki sümük gibi sanıyorlar. Kötü olduğunu düşünerek yere tükürüyor. Yolda, hastane bahçesinde gördüklerimi uyarıyorum.'



Dişlerin çürümesini önlüyor

Prof. Dr. Osman Gümrü, tükürüğün dişlerin çürümesini nasıl önlediğini anlattı: 'Dişlerin arasında kalan gıda artıkları çürümeye neden oluyor. Tükürüğün dişleri yıkama özelliği ise bu sırada devreyi giriyor. Konuşurken, yutkunurken salgılanan tükürük, dişleri yıkayıp bakterilerin bir noktada tutunmasına engel oluyor. Burnundan sorunu olanlar ağızlarından nefes alır. Bu durum da ağız kuruluğuna ve dişlerin çürümesine neden olur.'

Sindirime yardımcı oluyor

Lokmaların rahat yutulmasını sağlıyor.

Tükürükteki enzimler sindirime yardımcı olup midenin görevini azaltıyor.

Tükürüğün içindeki bol miktarda oksijen ağız içindeki dokuların beslenmesini sağlıyor.
Diş çürüklerine ve ağız kokusuna engel oluyor.

Ağzın kendi kendini temizlemesini sağlıyor.
Günde 1.5 litre tükürük salgılıyoruz


Prof. Dr. Osman Gümrü, vücudun doğal ilacı tükürük hakkında bilgi verdi:

Vücut günde 1-1.5 litre tükürük salgılıyor.

Ana tükürük bezleri; kulak önünde (parotis), çene altında (submandibüler) ve dil altında (sublingual) yer alıyor. Yanakta, dudakta ve boğazın çevresinde yüzlerce tükürük bezi var.

Tükürüğün içinde vücudun ihtiyaç duyduğu protein, mineral ve elektrolit var.

Sakız çiğnemek tükürük salgısının üç kat artmasını sağlıyor.

1 santimetreküp tükürükte 750 bin bakteri var. Bu bakteriler normal şartlarda vücutla dost geçiniyor. Bağışıklık sistemi zayıflayınca hastalığa neden olabiliyor. Tükürük yere saçıldığı anda bu bakteriler bir başkasının hasta olmasına zemin hazırlıyor.

Tükürükle geçen hastalıklar; difteri, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, öldürücü gripler.

Ağızlarında tükürük miktarı azalan hastaların protez damakları sık sık düşüyor.

Parkinson, diyabet hastalarında tükürük miktarı azalıyor.

ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) AIDS'e yol açan HIV virüsünü tükürükten teşhis eden testi onayladı. Yakın tarihte bu test uygulanacak. AIDS hastalığı şimdiye kadar kan testleriyle teşhis ediliyordu

SAFRAN
03-03-2006, 01:40
Dikkat! Yataktan aniden kalkmayın


Yataktan kalkış sırasında bacağın kıvrılmaması, koldan da destek alınmaması boyun ve bel ağrısı şikayetlerini artırabiliyor

Nöroşirürji Uzmanı Op. Dr. Veli Çıtışlı 'Yanlış duruş, oturuş, yatış ve kalkışların, kas gerilmesinin en önemli sebebi strestir. Strese girildiğinde önce boyun kasları gerilir. Bu gerilme sonucunda 'C' harfine benzeyen boyun omurgamız düzleşir, omuz ve sırta giden sinirlerin çıkışları daralır ve sinirler baskı altında kalır. Bu baskıyla birlikte sırttaki kaslar gerilir ve ağrı duyulur' diyor.

YAN YATIN
Yüzüstü yerine yan yatarak uyumak, baş ve boyuna yastıkla destek sağlamak, kolları aşağıda tutmak önemlidir. Sert ortopedik yatak kullanılması, bel ve boyunda rahatlık sağlar. Yatak altına tahta konulması da faydalıdır'diyor.

SAFRAN
03-03-2006, 01:40
Saç Dökülnmesinin Nedenleri ?


Tüm toplumlarda saç ve saç şekillerinin sosyal ve kültürel bir önemi vardır. Saç dökülmesi ile karşılaşan bir insan kendisini fiziksel ve ruhsal olarak zayıf görmeye başlayarak bu durumdan kurtulabilmek için değişik yöntemlere başvurabilir. Ancak saç dökülmesine neden olan sebep bulunmadan doğru bir tedavi şekli uygulanamaz. Bu nedenle , aşırı saç dökülmesi, saç köklerinde zayıflık ve saç tellerinde incelme şikayetleri başlayan insanların Deri Hastalıkları Uzman hekimlerine başvurmaları gerekmektedir

Nomal Saç Büyümesi:
Sağlıklı bir insansanda saçların yaklaşık %90'ı sürekli uzama halindedir. Bu büyüme evresi 2-6 yıl kadar sürebilir.Geriye kalan %10'luk kısım ise 2-3 ay kadar süren dinlenme evresinde bekler.Bu dinlenme evresi sonucunda saçlar dökülür., dökülen saç köklerinden yeni saçlar büyümeye başlar ve döngü bu şekilde devam eder. Saç telleri ayda ortalama 1-1.5 cm kadar uzar. İnsanlar yaşlandıkça saç uzama hızları yavaşlar. Doğal sarışınlar(140.000), esmer(105.000) ve kızıllardan(90.000) daha çok saç teline sahiptirler. Saç dökülmelerinin çoğunun sebebi normal saç büyüme döngüsünden kaynaklanır. Günde 50-100 adet saç telinin dökülmesi normal sınırlar içerisinde kabul edilir.Eğer aşırı miktarda saç kaybı,saçlarda gözle görülen incelme oluşursa en kısa zamanda doktora baş vurulmalıdır.

Saç dökülmesinin başlıca nedenleri:

Uygunsuz saç bakımı ve kozmetik ürün kullanımı: Saça uygulanan her türlü boya, renk açma, saçı düzleştirme veya perma gibi yöntemler uygun koşullarda yapılmazsa saça zarar verebilir.Bu yöntemlerin sık sık veya aynı anda uygulanması da saçı zayıflatıp kırılmasına neden olabilir. Saçı çeken saç şekillerinin de (atkuyruğu, örgü, saçı sıkı lastiklerle toplama gibi) sıklıkla uygulanmaması gerekir çünkü saç diplerine etki eden sabit çekme kuvveti saç kaybına neden olabilir. Saçı sık sık yıkamak, taramak ve fırçalamak da saçı kırabilir.Saçı sampuanladıktan sonra saç kremi kullanmak saç taranmasını kolaylaştırır. Saç ıslakken daha kırılgandır bu nedenle havlu ile saçı ovalayarak kurutmaya çalışmak, taramak ve fırçalamaktan kaçınılmalıdır.Geniş ağızlı ve düz uçlu taraklar tercih edilmelidir.

Ailesel saç kaybı : Saç dökülmelerinin en sık sebebi kalıtsal özelliktir. Bu kalıtıma sahip olan kadınlarda da saçlarda azalma görülür ancak kellik oluşmaz. Bu duruma ' Erkek Tipi Kellik' denir, 10-20-30'lu yaşlarda başlayabilir. Son zamanlarda yeni tıbbi tedavi seçenekleri sunulmasına rağmen kalıcı bir düzelme sağlamak saç transplantasyonu dışında henüz mümkün değildir. Hasta için uygun olacak yöntem doktor tarafından seçilmelidir.

Alopesi areata: Bu tip saç kayıplarında düzgün yüzeyli, para büyüklüğünde veya daha geniş yuvarlak yama tarzı alanlar oluşur. Nadiren tüm saç ve vücut kıllarında kayıp oluşabilir. Çocuk ve erişkin her yaşta gözlenebilir. Saç dökülmesini yapan neden bilinmemektedir.Bir çok hastada saçlar kendiliğinden büyür. Şiddetli ve uzun süren durumlarda sürme veya ağızdan tedaviler uygulanabilir.

Doğum sonrası: Gebe bayanlarda saçlarının büyük bir kısmı büyüme halindedir. Doğum sonrası saçlar saç büyüme döngüsünün dinlenme fazına geçerler. 2-3 ay içerisinde saçların aşırı miktarda döküldüğü fark edilebilir, bu süreç 1-6 ay kadar sürebilir ve çoğunlukla saçlar büyüyerek eski miktarlarına ulaşırlar.

Yüksek ateş, ağır enfeksiyon ve soğuk algınlığı: Hastalıklar saçların dinlenme evresine girmesine neden olabilir. Yüksek ateş ve ağır bir hastalıktan 4 hafta ile 3 ay sonra yoğun bir saç kaybı gelişebilir.Zaman içerisinde saçlar tekrar eski halini alır.

Tiroid hastalıkları: Fazla ve az çalışan tiroid bezi saç kaybına neden olabilir.Tiroid hastalıkları laboratuar testleri ile araştırılabilir. Tiroid hastalığının tedavisi ile saç kayıpları da düzelir.

Eksik protein içerikli beslenme: Proteinden fakir diyetler yapan veya anormal beslenme alışkanlığına sahip kimselerde protein eksikliği oluşur ve vücut proteini muhafaza etmek için saçları dinlenme evresine sokar.2-3 ay sonra yoğun bir saç kaybı oluşur. Saç kökleri zayıflar. Bu durum diet ile yeterli miktarda protein alınımı ile düzelebilir.

İlaçlar: Bazı ilaçlar geçiçi bir süre saç dökülmesine neden olabilir. Romatizmal, gut, depresyon, kalp hastalığı, yüksek tansiyon için reçete edilen ilaçlar ve yüksek doz A vitamini saç dökülmesi yapabilir.

Kanser tedavileri: Bazı kanser tedavileri saç hücrelerinin bölünmesini durdurabilir. Saçlar deriden çıkınca zayıflar ve kırılır. Bu durum terapiden 1-3 hafta sonra gerçekleşir ve hastalar saçlarının %90 'ını kaybeder , terapi sona erdikten sonra saçlar tekrar büyüme gösterir ve eski haline döner.

Doğum kontrol hapları: Doğum kontrol hapı kullanan bir bayanda saç dökülmesi sıklıkla kalıtsal bir yatkınlıkla oluşabilir. Saç dökülmesi gelişirse haplar Kadın-doğum doktorları tarafından değiştirilmelidir. Hap kullanımını kesen bir bayanda 2-3 ay sonra saç dökülmesi başlayabilir ve 6 ay kadar sürebilir. Bu durum doğum sonrası gözlenen saç dökülmesi mekanizması ile benzerdir.

Düşük serum demir düzeyi: Demir eksikliği saç dökülmesine neden olur.Bazı insanlar demiri besinsel olarak eksik alırken bazılarında ise demirin bağırsaklardan emilimi yetersizdir. Bayanlarda adet kanamaları nedeni ile demir eksikliği daha sık görülür. Demir eksikliği laboratuar testleri ile araştırılıp , demir hapları ile tedavi edilmelidir.

Büyük cerrahi girişimler ve kronik hastalıklar: Büyük cerrahi operasyon geçiren hastalar 1-3 ay içinde aşırı bir saç dökülmesi fark edebilirler. Bu durum birkaç ay içinde geçer. Ağır kronik hastalığı olan hastalığı olan kişilerde saç kaybı ömür boyu devam eder.

Mantar hastalıkları: Küçük yamalar halinde kabuklanmalar ile başlayıp yayılabilir, saçlarda kırılma saçlı deride kızarıklık şişlik ve hatta sızıntıya neden olabilir. Bu bulaşıcı hastalık çocuklarda daha sık görülür ve ilaç ile tedavi edilmelidir.

Trikotilomani(Saç koparma hastalığı): Çocuklar ve bazen erişkinler saç, kaş veya kirpiklerini koparıncaya kadar çekebilirler ve bunu bir alışkanlık haline getirirler. Böyle durumlarda psikoloji danışmanlarına başvurulması uygundur.

SAFRAN
03-03-2006, 01:41
KÖtÜ AĞiz Kokusu (halitosis -

Kötü ağız kokusu, çoğu zaman mahcubiyete, sosyo-psikolojik problemlere sebep olur; hatta evlilikleri bile etkileyebilir.


SEBEPLERİ:
Ağız boşluğunda yaşayan bakterilerin artıkları olan sülfürlü bileşikler kötü kokuya yol açar. Ölü ve ölmek üzere olan bakteriler sülfür bileşikleri açığa çıkarır.
Bakteri tabakaları ve yiyecek artıkları dilin arka tarafında birikir. Dilin yüzeyi oldukça pürüzlü bir yapıdadır ve bakterilerin yaşamasına elverişli bir özelliğe sahiptir. Büyük miktarda sülfür bileşikleri de bu alanlarda birikir.
Eğer diş yüzeyi temizlenmezse kısa sürede bakterilerin yaşamasına elverişli bir hal alır.
İleri derecede dişeti rahatsızlığına sahip olanlarda kişinin kendi başına temizleyebilmesi pek mümkün olmayan, ulaşılamayan alanlar vardır. derin dişeti cepleri gibi böyle alanlar da kötü kokuya sebep olur.
Şanslıyız ki ağız boşluğundan kaynaklanan kötü kokuların tedavisi kısa sürede sonuç vermektedir ve problem halledilebilmektedir.



TEDAVİ YÖNTEMLERİ (Ağız boşluğu kaynaklılarda)


Diş problemleriyle diğer patolojik nedenlerin tedavisini yapın. Tam bir ağız muayenesi yaptırın. Koku testleri uygulanabilir ki bu testlerle uçucu sülfür gazları ve halitosis hastalığının boyutları tespit edilir.

İleri dişeti hastalıkları ve/veya diş çürükleri tedavi edilmelidir.

Ağız enfeksiyonları yok edilmeli gömük, sorunlu dişler çekilmelidir.

İyi bir ağız hijyenine özen gösterilmeli. Dişlerin tüm yüzleri ve dil sırtı temiz tutulmalıdır. ağız enfeksiyonları tedavi edildikten sonra gargaralar ve diş macunları da yardımcı olabilir.

Ağız kuruluğuna mani olmak için gün boyu su için.

Tükürük salgısını hareketlendirin: bakteri oluşumunu önlemek için ağzın oksijenlenmesine yardımcı olur. Şekersiz sakız çiğnemek bunun en kolay yoludur. Bu arada mentollü pastillere dikkat! Kokuyu giderir gibi görünse de kuruluğa neden olur.

Su içeriği bol olan sebze (domates, kereviz, pırasa) ve meyveler (elma muhteşem bir ilaçtır) tüketin. Yiyeceklerinizin üzerine maydanoz doğrayın.

Eczanelerde satılan maydanoz yağı bazlı kapsüller alın.

Sarımsak, soğan ve baharattan kaçının (ya da, sarımsak ve soğanı pişirerek yemeyi tercih edin). Çoğunlukla kötü sindirildiklerinden süt ürünleri de bu probleme neden olabilir.

Dilinizin üzerinde biriken bakterileri temizlemek için bir dil raspası kullanın veya fırçalama sırasında dilinizi temizleyin.

Kahve taneleri çiğneyin, portakal veya limon kabuğu emin.

Alkol ve sigarayı bırakın.


Kötü ağız kokusundan şikayet edenler bu konunun üzerine gitmelidir. çünkü basit bir müdahale ile bu probleminizden tamamen kurtulmanız mümkün olabilir. Eğer ağız ve dişlerinize yapılan müdahaleden sonra hala ağız kokusundan şikayetçi iseniz diğer sebepleri de araştırmak gerekecektir:



AĞIZ KOKUSUNUN DİĞER SEBEPLERİ:
Özellikle sinüs ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlar
Şeker hastalığı (Diyabet) (aseton kokusu)
Böbrek yetmezliği (balık kokusu gibi)
Karaciğer yetmezliği
Metabolizma bozuklukları (teşhisi zor olabilir, zaman zaman ortaya çıkan kötü bir balık kokusu)
Açlık, diyet, ağız kuruması, oruçlu olmak (Sıvı gıda eksikliklerinde vücuttaki yağ ve protein çözünmeye başlar, bu metabolizmanın yan ürünleri kötü ağız kokusu olarak yansır)

SAFRAN
03-03-2006, 01:41
Sürekli Oturmak Zararlı!...

Bilgisayar basinda, ofis masasinda ya da evdeki calisma masasinda...


gün boyu oturarak çalışanların zamanla kemikleri zayıflıyor, kan damarları daralıyor ve kaslarının şekli bozuluyor. Çaresi saatte bir ayağa kalkıp dolaşmak... Her 10 kişiden yedi ile dokuzu bel, her 100 kişiden 30-60'ı boyun ağrısı çekiyor. Bu durumun sorumlularından birinin de sürekli oturarak ya da uzun süre ayakta durarak çalışmak olduğuna dikkat çekiliyor. Gazeteciler, ogrenciler, memurlar, doktorlar, muhasebeciler, operatörler ve tezgâhtarlar en çok risk altında olanlar.


Yatarak dinlenin
Sürekli oturan insanın kemiklerinin zayıfladığını, bel, boyun ağrıları meydana geldiğini, damarların daraldığını, kasların boyunun kısaldığını, esnekliğin azaldığını, eklemlerin şeklinin bozulduğunu belirten doktorlar, ağrılara engel olmanın saat başı ayakta gezinmek olduğunu ifade ederek, yatarak dinlenmenin de ağrılara iyi geldiğini kaydettiler


İşte en ideal oturma biçimi!
Gün boyu oturmak söz konusu olduğunda en ideali 'rahat etmek'. Gün boyu masa karşısında 'dirsek çürütürken' yandaki gibi ideal şartlara sahip olamayanların dikkat etmesi gerekenlerse şunlar: Sırtınız dik olmalı. Masa, çalışırken eğilmenizi gerektirmeyecek yükseklikte ve uzaklıkta olmalı. Masayla vücut arasında kolları esnekçe kullanmayı sağlayacak bir oran bulunmalı. Doğru oturuş pozisyonunu koruyabilmek için bulunulan ortamın aydınlatması ve ısısının da kişinin rahat edebileceği durumda olması gerekiyor. Tüm bunlar sağlandığında bile, bir saatte bir kalkıp 5-10 dakika dolaşarak kasları hareket ettirmek gerekiyor

SAFRAN
03-03-2006, 01:42
Hapşırık, oluşturduğu basınçla kalbi koruyor...


Hapşırık sırasında oluşan basınç nedeniyle kalp damarlarına yoğun kan pompalanmasının kalbe iyi geldiği bildirildi.

Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Hüseyin Telli, vücudun doğal refleksi hapşırık sırasında ağızdan çıkan havanın hızının çok yüksek olduğunu söyledi.

Bu hızın vücutta oluşan yüksek basınçtan kaynaklandığını belirten Telli, ''Hapşırırken karın bölgesi ve beyin ağırlıklı olmak üzere vücutta büyük bir basınç ortaya çıkar. Bu basınç nedeniyle kalp damarlarına yoğun kan gider'' dedi.

Bazı riskler taşısa da kalp damarlarına kan gitmesini sağlayan hapşırığın kalp için faydalı olduğunu vurgulayan Telli, ''Basınç nedeniyle bayılmalar, hatta hapşırığın tutulması durumunda çok ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. Ancak, biz kalp uzmanları, sağlıklı kalp için hapşırığı severiz. Tansiyon hastalığı ve bayılma tehlikesi olmayan kişiler, hapşırıkla sağlıklı bir kalbe sahip olabilirler'' diye konuştu

SAFRAN
03-03-2006, 01:42
Üzümün şifa kaynağı olduğunu biliyor musunuz?


Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeki Kara, ''Bir kilogram üzüm, içerdiği besin değerleri açısından, 1.150 litre süt, 390 gram et ya da 1.2 kilogram patatese eşdeğerdir. Kanser oluşumunu önleyen, kalp krizi riskini azaltan üzüm, cildin güçlenmesini sağlıyor'' dedi.

Kara, kalori değeri yüksek olan üzümün, kalsiyum, potasyum, sodyum ve demir yönünden zengin olduğu gibi, A, B1, B2, ve C vitaminleri açısından da önemli bir besin kaynağı olduğunu belirtti.

Bazı karaciğer hastalıkları ile kansızlığın tedavisinde etkili olan üzümün, yüksek tansiyonu kontrol altında tuttuğunu ifade eden Kara, ''İçerdiği meyve asitleri ve lifli yapısı ile mideye zarar vermeden, böbrek ve barsak sisteminin çalışmasını düzenler. Kanın temizlenmesine yardımcı olan bu şifa kaynağı meyve, doğum kontrol hapının yan etkilerini azaltır'' dedi.


Kara, yüksek kalori içeriğine karşın, çok düşük miktarlarda yağ ve protein içerdiği için ideal bir diyet besini olan üzümün yağların erimesine yardımcı olduğunu anlattı. Kara, şunları söyledi:

''Bir salkım üzüm, beyin hücrelerini zinde tutar. Üzümün, özellikle de renkli üzümlerin kabuğunda bulunan resveratrol isimli madde, hücre yenileyicidir. Bu madde tümör oluşumuna izin verebilecek hücre içi molekülleri etkileyerek kanser oluşumunu engeller. Kanser oluşumunu önleyen, kalp krizi riskini azaltan üzüm, güneş ışınları, stres ve sigara nedeniyle bozulan cildin güçlenmesini sağlıyor.

Üzüm, ciltteki yaşlılık lekelerini ve kahverengi lekeleri de azaltır

SAFRAN
03-03-2006, 01:43
Hangi Saatte Ne Içmeliyiz?

Uyanınca 1 bardak ılık su için.

Neden?

Organizma gece boyunca toksin ve artık maddeler üretiyor. Bu maddelerin vücuttan atılımını kolaylaştırmak ve vücudun ısı mekanizmasını gün boyunca dengelemek için sabahın erken saatlerinde sıvı almak çok yararlı.

Ne içmelisiniz?

Oda ısısında bekletilmiş 1 bardak su içmek böbrek ve ba ırsakların işlevini artırarak vücudu toksin ve artıklardan temizliyor. Cilde pürüzsüz bir görünüm kazandırıyor. Dilerseniz su yerine idrar söktürücü ve toksin atıcı özellikler içeren bitkisel çaylar da içebilirsiniz.

Öneri:

Kilo probleminiz varsa içti iniz ılık suya birkaç damla limon suyu veya greyfurt suyu damlatıp karıştırın. Bitkisel çay hazırlamak için; 2 çay kaşı ı ufalanmış ahududu yapraklarını 1 çay fincanı kaynar suda 15 dakika bekletip süzün. Çayı ılık için. Bir di er alternatif için; 20 gr radika yapra ı, 10 gr kayına acı yapra ı ve 10 gr atkuyru u yapra ını ufalayarak 1 fincan kaynar suda 10 dakika bekletin ve süzün. Ilık olarak için.

SAAT 08.30

Kahvaltıda 1 fincan kahve için.

Neden?

Günün ilk ö ününde yani kahvaltıda enerji veren bir içece i tercih edin. Gün ortasına kadar sizi formda tutmalı, zihni uyarmalı ve konsantrasyonu artırmalı.

Ne içmelisiniz?

Kahve sinir sistemini uyaran maddeler içeriyor. Bu maddeler ani enerji verip, zihni açıyor ve konsantrasyonu artırıyor. Ayrıca metabolizmayı hızlandırıyor.

Öneri:

Kahve içmeyi seviyorsanız, susuzlu u gideren serinletici bir içece e ne dersiniz? Bunun için yo un bir kahve hazırlayın. 1 tatlı kaşı ı tozşekerle tatlandırıp so umaya bırakın. Birkaç taze nane yapra ı, 1 diş karanfil ve birkaç parça buz ilave edin. Buzdolabında 5 dakika bekletip için. Sıradışı bir alternatif için; kahve fincanının dibine biraz kakao serpin. Üzerine 1 tatlı kaşı ı espresso kahve ilave edin. Sıcak süt döküp kahve eriyinceye kadar karıştırın. Yarım tatlı kaşı ı damla çikolata ile süsleyip için.

SAAT 10.30

Ara ö ünde 1 bardak taze meyve suyu için.

Neden?

Sabahları saat 10:00 ile 11:00 arasında vücudun su rezervi azalıyor. Kan şekeri düşüyor. Oganizmada yorgunluk ve konsantrasyon azalması başgösteriyor. Bu aşamada deyim yerindeyse vücudun yeniden şarj edilmesi gerekiyor. Organizmayı yeniden tazeleyerek güçlendirecek besleyici bir meyvenin suyu yararlı olur.

Ne içmelisiniz?

Meyve suyu özellikle sıcak havalarda terle kaybedilen vitamin ve mineral tuzlarının geri alımını sa lıyor. Ayrıca meyvede bulunan şeker sayesinde enerji ile tansiyon iniş ve çıkışları sözkonusu olmuyor. Portakal, greyfurt, vişne, kayısı suyu, muzlu süt veya çilekli süt içebilirsiniz.

Öneri:

E er kuvvetli bir kahvaltı yapmadıysanız ya da ö le ö ününü atıştırma ile geçirdiyseniz meyve suyuna protein ve bol kalsiyum içeren yo urt veya süt ilave edin. Alternatif olarak toksin atıcı ve antioksidan özellikli bir içecek hazırlayabilirsiniz. Yarım yeşil biber, 1 kereviz sapı ve kabukları soyulmuş 1 domatesi robotta ezin. Birkaç buz parçası ekleyin.

SAAT 12:00

Güneşten koruyucu bir içecek için.

Neden?

Hem ö le ö ününe tok başlamak, hem terleyerek kaybetti iniz mineralleri geri almak, hem de cildinizi güneşin zararlı etkilerinden korumak için betakaroten, C ve B vitaminleri ile mineraller içeren bir meyve suyuna ihtiyacınız var.

Ne içmelisiniz?

Taze domates suyunda tüm bu özellikler mevcut. Domates, mineral özellikle de potasyum kayna ı. Ayrıca serbest radikallere karşı savaşan likopen maddesi içeriyor. Ancak organizmanın likopeni özümsemesi için domates suyuna 1-2 damla zeytinya ı ilave etmenizde yarar var.

Öneri:

Domates suyunu di er sebzelerle de zenginleştirebilirsiniz. Demir ve C vitamini kayna ı olan ıspana ı ekleyerek varsa tansiyon sorununuzu da çözümleyebilirsiniz. 150 gr ıspanak, yarım bardak su ve 1 avuç fesle en yapra ını robotta ezin. Bir tutam tuz, karabiber ve 1 damla tabasco sosu ilave edip karıştırın ve domates suyuna ekleyin. Daha güzel bronzlaşmak, bronzlu u korumak ve cilt problemlerinizi çözümlemek için domates-havuç suyu karışımı da bir di er alternatif olabilir.

SAAT 14:00

Yemekten sonra hazmı kolaylaştıran bir içece i seçin.

Neden?

Sıcak havalarda hazımsızlık sorunları çok yaygın bu nedenle hafif yemekler yenmeli. Ö le ö ününde az yeseniz bile aşırı sıcak havaların etkisiyle hazımsızlık probleminden yakınabilirsiniz. Bu durumda mide salgısını artırarak hazmı kolaylaştıran bir içecek içmenizde yarar var.

Ne içmelisiniz?

1 fincan çay için. Çay, hem hazmı kolaylaştırıyor, hem de içeri indeki tein maddesi nedeniyle genelde bu saatlerde başgösteren uyku halini engelleyerek canlılık veriyor.

Öneri:

E er birkaç kilo fazlanız varsa siyah çay yerine yeşil çayı tercih edin. Yeşil çay ö le ö ününde aldı ınız kiloları eritip vücudun ya alımını yavaşlatıyor. Sıcakta so uk içecekler içmeyi tercih ediyorsanız so uk çayı tercih edin. Bunun için 4 poşet yeşil çayı 2 fincan kaynar suda 5 dakika bekletip çıkarın. 2 çay kaşı ı bal, 1 fincan limon suyu ve 4-5 buz parçası ilave edin. Karıştırıp, buzdolabında yarım saat bekletip için.

SAAT 17:00

İkindi için besleyici bir meyve suyunu tercih edin.

Neden?

Ö le ö ününü bir küçük tost ya da hafif bir salata ile mi geçirdiniz? Günün bu saatlerinde hafif bir yorgunluk belirtisi ve konsantrasyon azalması sözkonusu olabilir. O halde vücudunuzu canlandıran ve besleyen hafif bir içece e ihtiyacınız var demektir.

Ne içmelisiniz?

Şeker, vitamin ve mineral içeren olgun bir mevsim meyvesi ile hazırlanmış bir meyve suyunu tercih edebilirsiniz. Şeftali, kayısı, vişne, karpuz-kavun, ahududu gibi meyvelerle hazırlanmış meyve suyuna protein ve kalsiyum içerikli bir kahve fincanı süt ilave edin. Böylece akşam ö ününe tok olarak başlayabilirsiniz.

Öneri:

Kilo probleminiz varsa light sütü tercih edin. Kolit ya da ba ırsak sorunlarından yakınıyorsanız süt yerine light yo urt ilave edin. Varis sorununuz varsa damarları güneşin zararlı etkilerinden koruyan çilek, ahududu ve bö ürtlen gibi meyveleri seçmenizde yarar var.

SAAT 20:00

Akşam ö ününde 1 kadeh şarap için. ($arapmi$)

Neden?

Akşam saatlerinde bunaltıcı sıcaklar yerini hafif bir serinli e bırakıyor, ısı birkaç derece düşüyor ve hafif bir esinti çıkıyor. Bu saatler hafif bir içki almanın tam zamanı.

Ne içmelisiniz?

So uk bir kadeh şarap akşam ö ününün iyi bir eşlikçisi olabilir. İçerdi i şeker sayesinde enerji verirken, damar sistemi üzerinde olumlu etki ederek damarların genişlemesini sa lıyor.

Öneri:

Beyaz şarap mı yoksa kırmızı mı? Her ikisinde de bulunan bir madde, antioksidan görevi üstlenerek serbest radikallere karşı savaşıyor ve yaşlılı a karşı koruyor. Ancak beyaz şarap içerdi i özel bir madde nedeniyle kolesterol seviyesini de düşürerek kalbi koruyor. Sıradışı bir içki denemek isterseniz, 1 şişe kırmızı şarap, 1 çay barda ı konyak, 1 şeftali suyu, 3 kayısı suyu, 150 gr frambuaz veya çilek suyu, 1 portakal suyu, 1 limon suyu, birkaç nane yapra ı ve birkaç buz parçasını harmanlayıp içkinizi hazırlayın.

SAAT 23.00

Bira ile gevşeyin. (Bunu hic tavsiye etmem) biraymi$booo

Neden?

Barda veya bir davettesiniz... Ya da tatilde... Hoş bir geceyi hafif bir içki ile renklendirebilirsiniz. Kolay hazmedilen ve gevşetici etkisi olan bir içki olmalı.

Ne içmelisiniz?

Akşam yeme inden sonra gitti iniz e lence yerinde şaraptan daha az alkollü olan birayı tercih edin. İçeri indeki şerbetçiotu sayesinde bira hazmı kolaylaştırıyor. Ancak ba ırsak gazlarını ve karında şişkinlik yapmasını önlemek için birayı yudum yudum içmeye özen gösterin.

Öneri:

Her zamanki bira yerine besleyici, aromatik ve hafif alkollü ama sıradışı bir içkiye ne dersiniz? Büyük bir şişeye 2 şişe birayı boşaltıp 1 kadeh şampanya ilave edin. 1 rendelemiş limonun kabu u ve suyunu, 1 çorba kaşı ı tozşeker ve birkaç buz parçasını ekleyin. Şişeyi iyice sallayarak malzemelerin birbirine karışmasını sa layın. Buzdolabında bekletip so uk olarak için.


Her rahatsızlı ın bir içece i var

Diş a rısı

Ani diş a rısına yakalandınız. Diş çürü ü a rısı ya da dişeti iltihabı gibi sorunlarda acil tedavi için birkaç damla konyak veya viski için. Bu içeceklerde alkol oranı yüksektir ve dezenfektan, iltihap giderici ve a rı kesici özellikler içerirler.

Baş a rısı

Düşük tansiyon kaynaklı başa rısını acil olarak tedavi etmek için bir fincan kahve için. Kahve, damarları yapılandırıcı etkisiyle tansiyonu yükselterek a rıyı dindiriyor. Bu konuda en etkili kahve, yüksek miktarda kafein içeren Amerikan kahvesidir.

Hazımsızlık

Yeme i abartmış olabilirsiniz. Bu konudaki can simidiniz 1 bardak kolalı içecektir. Bu içecekler, mide sularının salgısını artırarak hazmı kolaylaştırırlar. Kola ayrıca mide bulantısını da geçirir. Kilo sorununuz varsa light içecekleri tercih edin.

ido16
03-03-2006, 01:58
Bilgilendirmeler için teşekkürler eline sağlık yararlı bilgiler

usuallyone
27-10-2011, 00:39
teşekkürler