PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Sigara..:: (Güzel Bir Hikaye Okumanızı Tavsiye Ederim)



CABBARİ
08-09-2006, 19:59
Telefonda hemen hemen hergün kimbilir kaç kez kullandıgımız ''Alo'' sözcügü, gerçekte bir sevgilinin kısaltılmış adıdır.
Sevgilinin tam adı Allessandra Lolita Oswaldo'dur.
Bu sevimli genç kız, telefonu icat eden, A. Graham Bell'in sevgilisiydi. Graham Bell telefonu icat edince ilk hattı sevgilisinin evine çekmişti. Atölyesinde telefon çalınca arayanın Allessandra Lolita Oswaldo'dan başkası olamayacagını bildiginden Graham Bell, telefonu açar açmaz ''Allessandra Lolita Oswaldo'' diyordu. Bell, zamanla sevgilisine, adını kısaltarak hitap etmeye başladı ve telefonu her açışında onu ''Ale Lolos'' diye karşıladı.
Çalışmaları uzadıkça Graham Bell, sevgilisinin adını daha da kısalttı ve iki heceli bir ad buldu.
Bu kısa ad ''Alo'' idi. Allessandra Lolita Oswaldo, geliştirip, tüm kente yaymaya çalıştıgı telefondan başka bişey düşünmeyen sevgilisinin bitmek tükenmek bilmeyen deneylerinden rahatsız olmaya başlayınca Graham Bell'i telefonuyla başbaşa bırakıp onu terketti.
Yaşlı Bell, sevgilisinin birgün onu arayacagı umuduyla telefonun başından hiç ayrılmadı. kentte çekilen telefon hatlarının sayısı da giderek artmaya başlamıştı. Graham Bell'i artık başka kişiler de arıyordu.
Fakat o, telefonun her çalışında kendisini sevgilisinin aradıgını sanarak telefonunu ''Alo'' diyerek açıyor ve artık herkes ''Alo'' diyordu.
O günlerde hemen herkes telefonu açtıklarında Alexander Graham Bell'in anısına saygı olarak ''Alo'' demeye başladı.
Bugün tümümüzün kullandıgı ''Alo'' sözcügü işte o günlerden günümüze uzanmaktadır.

CABBARİ
08-09-2006, 20:00
Hafif sisli bir havada ve güneşin apartmanların arasından yeni yeni güne merhaba dediği bir saatte, vapura dogru ilerleyen genç adam; jeton gişesinde, yaklaşık iki ay önce ayrıldığı kız arkadaşını görür ve titrek bir "merhaba" ile konuşmaya başlar. Bu konuşmalar vapurda da devam eder.

Adamın; "Hava o kadar da soğuk değil, dışarıda oturalım mı?" sorusuna, kızın "Olur" cevabı vermesiyle birlikte vapurun en üst katına doğru yol alırlar.

Birkaç dakika havadan sudan muhabbetlerle geçtikten sonra, adam kıza bir sigara uzatır ve kendisine de bir tane alır. Daha sonra, genç adam birden lafa girer:

- Biliyorum, bu konuları daha önce hiç konuşmadık ya da konuşamadık diyeyim.Merak etme ama, "Neden ayrıldık biz" sorusunu sormayacağım. Sadece sana söylemek istediğim birkaç şey var, onları konuşmak istiyorum.

Genç kız; adama bakarak, - "Evet seni dinliyorum, devam et" dedikten sonra adam, konuşmasına kaldığı yerden devam eder:

- Biliyor musun? Ayrıldıktan sonra, seni sigaraya benzetmeye başladım.

Kız, hiç tahmin etmediği, alakasız bir konuyla lafa girmesinin verdiği şaşkınlıkla,

"Ne? Nasıl yani?" der.

Adam, önce kıza uzattığı sigarayı ve sonra kendi sigarasını, çantasından çıkardığı çakmak ile yaktıktan sonra:

- Mesela bir tane sigara yakıyorum ve kül tablasına koyup izlemeye başlıyorum. Kül tablasına dökülen külleri gördükçe; anılarımız aklıma her biri kül olup acılarıma dönüşüyor sonra. Arada bir elime alıyorum sigarayı ve içime çekiyorum seni. Kendimi zehirlemek için; daha çok, daha çok çekiyorum. Bazen de anıları silkiyorum kül tablasına. "Sen zehiri" hoşuma gidiyor, içimi acıtıyor, vazgeçemiyorum; içime çekmeye devam ediyorum. Ağzımdan çıkan her dumanda, ayrılırken bana bıraktığın; son bakışının silueti beliriyor. Her sigaranın olduğu gibi, senin de sonun yaklaşıyor. Ve ben yavaş hareketlerle; ne zaman seni söndürmek için, elimi götürsem kül tablasına, aptalca bir umutla "Ne olur yapma!! " diyeceğin zamanı bekliyorum. Ama hiçbir zaman duyamıyorum sesini. "Ve işte bitirdim seni" diyorum. Hayır hayır kendimi kandırıyorum galiba, "Seni böyle bitiremem" diyorum sonra. Ama bakıyorum kül tablasına; evet! Sen oradasın, evet! Anılar orada. Ancak, elimde hala kokun var. Yıkasam da, hiç çıkmayacak bir koku. Anlıyorum ki; bu sigarada, senin çok az bir kısmını bitirmişim. Senden bağımsız bir sen, hep içimde yaşıyormuş. Ve anlıyorum ki, sadece sönüyorsun. Seni atesleyecek bir "Ben" bekliyorsun sabırla. O "Ben", çok da bekletmiyor seni. Bir daha yanmaya başlıyorsun. Anılar acılar derken yine bitiyorsun. Yeniden yanıyor ve bitiyorsun. Bu hep böyle devam ediyor; sonunda alışkanlık oluyorsun.

Genç kız anlatılanları dinlerken; tarif edilmeyecek bir duygu yoğunluğu içindeydi. Bir yandan, birisinin bu kadar acı çekmesine üzüntü duyarken; diğer yandan da, kendisinin hala unutulmamış olmasından, haz alıyordu. Aslında kendisi de unutamamıştı genç adamı. Kendi isteğiyle ayrılmıştı ama; sevmediği ya da artık bir şeyler hissetmediği için değil, en yakın kız arkadaşının da, o insana karşı bir takım duygular beslediği için gerçekleşmişti bu ayrılık. Bunu; ne erkek arkadaşı, ne de en yakın arkadaşı biliyordu. Erkek arkadaşına, "Bu ilişkide bir şeyler eksik, ben daha fazla sürdüremeyeceğim, ayrılmalıyız." diye bir mesaj atarken; kız arkadaşına, "Ilgisiz bir sevgili olmaya başlamıştı günler geçtikçe; çok bunalmıştım. Ve bir gün onu, başka biriyle sarmaş dolaş gördüm. Bu yüzden ayrıldım." demişti. Böylece, hem erkek arkadaşından, kendine göre, makul bir sebeple ayrılmış; hem de arkadaşına, erkek arkadaşını kötüleyerek, ondan soğumasını sağlamıştı. Kendisinin çok acı çekeceğini bile bile, arkadaşını kaybetmemek için, böyle bir yalanlar zincirine başvurmuştu. Artık hayatını,bu yalanlara göre düzenlemeliydi. Bu yüzden; bu karşılaşmalarında duygularını bir tarafa bırakıp, mantığı ile karar vermek zorundaydı. Geri dönüşü yoktu ve kız da bunun farkındaydı. Bütün ayrıntıları, olası bir karşılaşma için düşünmüştü daha önceden. Adamın anlattıklarını dikkatlice dinliyor ve sözünü bitirmesini bekliyordu. Ve adamla göz göze gelip, "Bitti, bu kadardı!" dermişçesine bakmasından sonra, kız konuşmaya başladı:

- Açıkçası bu söylediklerin, hiç beklemediğim şeylerdi. Benim, bu açıklamalarına bir yorum yapmamı bekleme. Çünkü bunlar; senin kendi düşüncelerin. Her biten ilişkiden sonra, yaşanabilecek duygulardan bu anlattıkların. Sunu söyleyebilirim ama; yaşadığımız ilişkide, elimden gelen fedakarlığı gösterdiğime inanıyorum. Seni hiçbir zaman suçlu görmedim, herşey benden kaynaklıyordu. Sonuç olarak, bir şekilde bu ilişki yürümedi ve bitti. Bu kadar basit.

- Bu kadar mı yani?

- Evet...

Genç adam şok olmuştu. Belki, daha ılımlı bir yaklaşım bekliyordu kızdan. Ancak, kesin ve kararlı konuşmuştu kız. Hiçbir umudun kalmadığına, kendini inandırmaya çalışıyordu. Vapur yanaşmışti iskeleye. Tek bir kelime bile konuşmadan vapurdan indiler. Iskelenin sonunda; genç kız, adama sarılarak "Hoşçakal" dedi. Ancak adam, ayrılırken ne sarılmıştı kıza, ne de bir kelime çıkmıştı ağzından. Bir heykel gibi duruyordu kızın karşısında. Kız da, bir tepki gelmeyince; hızla oradan uzaklaşmayı tercih etti. Arkalarına bile bakmadan ayrıldılar. Kız, işyerine ulaştı. Yerine oturduktan hemen sonra, cep telefonuna bir mesaj geldi. Mesaj, eski sevgilisindendi ve söyle yazıyordu:

- "Hep bu karşılaşmayı ve sana sigara hikayesini anlatacağım günü beklemiştim. Ve o gün, gözlerimin içine bakıp; söyleyeceklerine göre, hayatıma bir yön çizeceğime..."

Genç kız, bu mesajdan hiçbir anlam çıkaramamıştı. Bu mesajı düşünürken; bir mesaj daha geldi:

- "... kendi kendime söz vermiştim. Bugün duyduklarım; beni hayal kırıklığına uğrattı ve ben kararımı verdim:"

"SİGARAYI BIRAKTIM..."

CABBARİ
08-09-2006, 20:00
Kal" deseydin, kalırdım. Demedin oysa...
Kuru bir "Bitmesin"den başka hiçbir şey demedin.
Öyle kuru, öyle soğuk, öyle uzaktı ki, ondaki anlam!
Bu kadar kolay mıydı her şey, bu kadar yakın mıydık uçuruma?
Savunmayacak mıydın sevgimizi?
"Kal" diye haykırmayacak mıydın ardımdan?

Düşündüğüm bu değildi...
Hayal ettiklerim, beklediklerim başkaydı senden,
Mücadele beklemiştim oysa...
Yelkensiz olan gemimizi kıyıya ulaştırırız sanmıştım...
Kıyıya ulaştırırsın sanmıştım...
Oysa, onu denizin ortasında savunmasız bırakmama göz yumdun...
Bu kadar yıpratıcı olamazsın...
Oysa, bir anlam olmalıydı yaşadıklarımızda!
Paylaşılan duyguların bir anlamı olmalıydı.
Yüreğimdeki martıların bir anlamı olmalıydı.
Beynimizdeki melodilerin, aramızdaki çekimin,
Geçen akşamki sohbetin bir anlamı olmalıydı.
Duygularımızın bir anlamı olmalıydı.

Yüreğimdeki tüm martıları uçurdun şimdi...
Hangi yöne gittiler bilmiyorum,
Geri dönerler mi bilmiyorum.
Dünya boşaldı mı ne!
Neden bu kadar sessizleşti birden yaşam,
Neden artık parlamıyor yakamozlar gözlerimde?
Neden artık rüzgar esmiyor,
Her şey seninle mi kaldı yoksa?
Mantığım... Mantığımı bana bırak lütfen, ona ihtiyacım var.
Bazı şeyleri anlamak için ona ihtiyacım var!
Evet! Ben istedim ayrılığı, çıkmaz yollara yönelen bendim,
Kucağında bir yığın noktayla karşına çıkan bendim...
Kahretsin! Bunu neden yaptığımı bilmiyorum.
Ve senin buna nasıl göz yumduğunu...
Tıpkı balkondaki akasyaları sularken,
Fazla sudan dolayı sararacaklarını bilmediğim gibi...
Su, onun için hayat olmalıydı oysa...
Ve... Sen de benim tutunacak dalım!

Bazı şeyler vardı aramızda biliyorsun,
Olmaması gereken ama daima varolan.
Farklı uçlardaydık seninle,
Farklı mevsimleri seviyorduk, farklı zamanlarda....
Sen büyük fırtınalara vardın, bense lodostan bile ürküyordum..
Oysa başardığımız şeyler vardı her şeye rağmen,
Daha doğrusu öyle sanıyordum...
Binlerce yıldız arasında,
Ayın güzelliğini gösterebilmekti tek amacım...
Yıldızları söndürmekti... Sorunları yok etmekti...
"Bitti" deyişim öylesine bir şeydi, öylesine, sıradan, şakacıktan...
"Hayır" demeliydin!
Hatta kıyametler koparmalıydın yüreğimde,
Hendekler açmalıydın yoluma gidemeyeyim diye.
Sahip çıkmalıydın gözlerimdeki ay'a sevgimiz diye...
Beni yolumdan alıkoymalıydın...
"kal" demeliydin... Defalarca "kal" demeliydin...
Oysa, demedin...

Belki de senin çiçeklerin çoktan solmuştu ve ben
Akasyaları kışın yaşatmaya çalışmakla hata etmiştim...
Belki böylesi daha iyi oldu...
"Kal" deseydin kalırdım... Hem de seve seve kalırdım.
Martılarla kalırdım. Yakamozlarla kalırdım.
Demedin oysa!
Bilir misin?
Kaç çığlık olup yıkıldı yüreğim giderken...
Bilir misin?
Nasıl bir cana hasretti yüreğim, yolumdan döndürecek...
Bilir misin?
Nasıl zor oldu ardıma bakmadan çekip gitmek...
'KAL' desen kalacaktım...
DEMEDİN OYSA!!!

CABBARİ
08-09-2006, 20:01
:::10. Sınıf

İngilizce dersinde yanımda bir kız oturuyordu onun için 'benim en iyi arkadaşım'
diyordum... ben onun ipek gibi saçlarınına bakıp onun benim
olmasını istiyordum... ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu
biliyordum, dersten sonra kalktı ve geçen gün sınıfta olmadığı için
günün notlarını istedi ona notları verirken bana teşekkür etti ve yanağımdan
öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok
seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...

11. Sınıf

Telefonum çaldı, arayan oydu ve ağlıyordu bana aşkın nasıl kalbini kırdığını
anlattı, beni evine çağırdı, yalnız kalmak istemediğini söyledi,bende
tabiki gittim, koltuğa, onun yanına oturdum, güzel gözlerine bakmaya başladım ve
onun benim olmasını diledim, 2 saat sonra Drew Barrymore'un bir filmi başladı ve
onu izledik filmi izledikten sonra uyumaya karar verdi, bana herşey için
teşekkür etti ve yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak
istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum
nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...

Son Sınıf

Mezuniyet balosundan birgün önce yanıma geldi ve 'çıktığım çocuk hasta ve
partiye gelemicek' dedi, benimde çıktığım biri yoktu ve 7.sınıfta
birbirimize söz vermiştik eğer çıktığımız biri olmazsa partilere birlikte
gidicektik, 'en iyi arkadaş' olarak. Ve partiye birlikte gittik,o akşam çok
güzeldi, her şey yolunda gitti, partiden sonra onu evine kapısının önüne kadar
bıraktım, kapının önünde ona baktım o da bana o güzel gözleriyle gülümseyerek
baktı. Onun benim olmasını istiyordum...ama o bana benim ona baktığım gözle
bakmıyordu bunu biliyordum, bana 'hayatımın en güzel zamanını
geçirdiğini' söyledi ve yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi
bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum
ama çok utanıyordum...
Günler, haftalar, aylar geçti ve mezuniyet günü geldi çattı... Sürekli onu
izledim onun mükkemmel vücudunu seyrettim. Diplomasını almak için sahenye
çıkarken sanki havada süzülen bir melek gibiydi.Onun benim olmasını
istiyordum... ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu
biliyordum.Herkes evine gitmeden önce yanıma geldi ve ağlayarak bana sarıldı
sonra başını omzuma koydu ve 'sen benim en iyi arkadaşımsın, teşekkürler' deyip
yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum,
onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum

Aradan yıllar geçti...

Bir kilisedeyim ve o kızın nikahını izliyorum...evet artık evleniyordu,onun
'evet, kabul ediyorum' demesini,yeni hayatına girmesini izledim,başka bir adamla
evli olarak. Onun benim olmasını istiyordum...ama o bana benim ona baktığım
gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Yeni hayatına girmeden önce yanıma geldi ve
'nikahıma geldin teşekkürler' deyip yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak
istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum
nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...

Yıllar çok çabuk geçti...

Şu an benim bir zamanlar en iyi arkadaşım olan kızın tabutuna bakıyorum,
eşyaları toplanırken lise yıllarında yazdığı günlüğü ortaya çıktı...
Hemen günlüğünü aldım ve günlükte okuduğum satırlar şöyleydi... 'Onun gözlerine
bakarak onun benim olmasını diledim... ama o bana benim ona
baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Onu sadece arkadaş olarak
istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum
nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum.Keşke bana beni sevdiğini söyleseydi.

Hayatta hiç bir şey için geç kalmayın sevdiğinizi söyleyin. Her ne pahasına
olursa olsun. Bu onu kaybetmekte olsa.....

CABBARİ
08-09-2006, 20:02
Sabah uyandiginda midesinde bir yanma hissetti. Yanmanin nedeni aksam yedikleri degil,uyanir uyanmaz bugün yapacaklarinin aklina gelmesiydi. Bugün 2 yildir götürmeye çalistigi bir birlikteligi bitirecekti.

Aslinda bunu yapmakta geç bile kalmisti.
'Bitmeli dedi içinden, her gün bu tatsiz uyanis bitmeli.'
Genç adam bunlari düsünürken surati sekilden sekile giriyordu. Süratle giyinerek disari çikti. Bugüne kadar hiç bekletmemisti onu, simdi de bekletmemeliydi. Istanbul, soguk ve yagmurlu bir Nisan ayi yasiyordu. Genç adam gökyüzüne bakarak iç geçirdi;
'Bulutlar bizim yasayacaklarimizi biliyor. onlar bile agliyor halimize...'

BULUSMA VAKTI...
Artik Kadiköy iskelesindeydi. Birkaç dakikalik beklemeden sonra karsidan kiz arkadasinin geldigini gördü. Simdi midesindeki agri daha da artmisti.

Besiktas'a geçtiler. Yolculuk sirasinda hiç konusmadilar. Genç kiz, sevgilisinin bu durgunluguna anlam verememisti. Nereden bilecekti bugün ayrilik çanlarinin çalacagini...


Besiktas'a geldiklerinde bir cafede oturdular. Genç kiz anlamisti sevgilisinin kendisine bir sey söylemek istedigini.
'Bana birsey mi söylemek istiyorsun' diye sordu. Genç adam, gözlerini kaçirarak
'Evet'
dedi. Genç kiz heyecanlanmisti, biraz da sinirlenerek
'Söylesene, ne diye bekliyorsun' dedi.
Genç adam içini çektikten sonra
'Sence biz nereye kadar gidecegiz?' diye sordu. Genç kiz,
'Bunu sorma geregini niye duydun?' diye yanit verdi. Genç adam söze basladi...
''Birkaç ay önce aksam 23:00 civarinda sana telefon açip senin için yazdigim siiri okumak istemistim. Sen bana
'Sirasi mi simdi canim yaa, isin gücün yok mu?'
demistin. Biliyormusun o an nakavt olan bir boksör gibi hissettim kendimi. Özür dileyip telefonu kapatmistim. Daha sonra da bu siiri benden hiç istememistin. Geçenlerde hasta olup yataklara düstügümde arkadaslarimla birlikte sen de gelmis, Meralin
'Sen sanslisin, sevgilin sana bakar' sözüne Isim yok da sana mi bakacagim, annen baksin' demistin. Hatirladin mi?''


DUYGUSALLIGI SEVMEM...
Genç kiz,
'Biliyorsun ben duygusalligi sevmiyorum. Hem hasta bakici gibi göründügümü de kimse söyleyemez' diye yanitladi. Genç adam güldü,
'Evet canim haklisin. Zaten olmak istesen de bu kalbi tasidigin sürece hasta bakici, hemsire falan olamazsin.'
Genç adam devam etti...
'Bana simdiye kadar kaç kere sabahin erken saatlerinde güzel sözcüklerden olusan bir mesaj çektin? Hiç... Hatta günün hiçbir saatinde çekmedin. Duygusalligi sevmeyebilirsin. Ama sen seni seven insanlari da mutlu etmeyi sevmiyorsun. Halbuki ben senin tam tersine kendimden çok insanlari mutlu etmeyi seviyorum. Seni tanidigimdan beri her sabah, her aksam, her gece yani seni andigim her saat tatli bir mesajim vardi senin için biliyormusun? Seninle ben AKLA KARA gibiyiz.'
Genç kiz anlamisti,
'Yani ne istiyorsun benden sair olmami mi?' Genç adam tekrar gülümsedi içinden. Dün gece verdigi ayrilik kararinin ne kadar dogru oldugunu düsündü.
'Hayir' dedi,
'Sair olmani istemiyorum. Olamazsin da...

BIZ AYRILMALIYIZ.
Ayrilirsak ikimiz için de en
hayirlisi olacak.' Genç kiz sasirmisti,
'Neden ama? Ben seni seviyorum. Senin de beni sevdigini saniyordum.' Genç adam iç çekerek
'Hayir canim, sen beni sevdigini saniyorsun. Eger beni sevseydin simdi baska seyler konusuyor olurduk' dedi. Genç kizin gözleri yasarmisti. Genç adam cebinden çikarttigi mendili uzatti, genç kiz gözyaslarini silerek
'Sen bilirsin, umarim beni bir baskasi için birakmiyorsundur...' dedi. Genç adam
'Nasil böyle bir sey düsünürsün, senden baska kimse olmadi ve uzun zaman da olacagini sanmiyorum' yanitini verdi. Genç adam ve genç kiz iki sevgili olarak oturduklari masada artik iki yabanciydilar. Birkaç dakika sessizce oturduktan sonra Genç kiz,
'Kalkalim istersen' dedi. Genç adam
'Ben biraz daha burada kalmak istiyorum, istersen sen kalkabilirsin' diye yanitladi. Genç kiz
'Tamam o zaman sana mutluluklar dilerim' diyerek elini uzatti. Genç kizin sesi ve eli titriyordu. Genç adam,
'Istersen arkadas kalabiliriz' dedi ve birbirlerine son kez sarildilar.

"BEN DOGRU YAPTIM..."
Genç adam dogru yaptigina inaniyordu. Eve döndügünde yürümekten bitap bir haldeydi. Odasina girdi. Gece bitmek bilmiyordu. Sabah erken kalkip ise gidecekti, uyumaliydi. Birkaç saat sonra uykuya dalmayi basardi. Sabah 7'de saatin ziliyle uyandi. Evden çikacagi zaman cep telefonuna bakti, mesaj ve 10 cevapsiz arama vardi. Yorgun oldugu için duymamisti telefonun sesini. Aramalar ve mesaj sevgilisindendi. Heyecanla mesaji açti, sunlar yaziyordu:

SADECE ONLARI SEVMEYI SEVDIM,
HEPSINI ONLARSIZ YASADIM DA,
BIR SENI SENSIZ YASAYAMIYORUM,
BU ASKI TEK KALPTE TASIYAMIYORUM,
SANA YEMIN GÜZEL GÖZLÜM, BIR TEK SENI SEVDIM,
VE SENI SEVEREK ÖLECEGIM, ELVEDA BIRTANEM...

Genç adam sasirmisti. Onu tanidigi günden beri ilk defa siir aliyordu ve üstelik sabahin besinde yazmisti. Heyecanla onu aradi, telefonu yabanci bir ses açti. Genç adam
''Nalan'la görüsebilir miyim?'' dedi. Ama karsisindaki agliyordu, hiçkira hiçkira hemde...
'Ben onun annesiyim yavrum, kizim bu sabah intihar etti. Gece sabaha kadar birilerini arayip durdu. Sabah odasinin isigini sönmemis görünce girdim. Yavrum kendini asmisti....'

YIGILIP KALDI...
Genç adam beyninden vurulmusa döndü. Bir gün önceki mide agrisinin iki katini çekiyordu simdi. Oldugu yerde yigilip kaldi...
Birkaç ay sonra iki doktor konusuyordu hastanede. Doktarlardan biri digerine karsidaki hastanin durumunu soruyordu. Doktor yanit verdi...
'Haaa o mu? Üç ay önce getirdiler. Kendisi yüzünden bir kiz intihar etmis. O günden sonra cep telefonunu elinden hiç birakmamis. Devamli bir seyler yazip birine yolluyor. Geçenlerde merak ettim. O uyurken gönderdigi numarayi aradim. Numara 3 ay önce iptal edilmis. Gelen mesajlarda bir siir var. Bu adam duygusal mi bilmem ama benim anladigim kadariyla siiri yazan çok duygusal biriymis...
"ÇEVRENIZDEKI INSANLARIN NE HISSETTIGI YA DA NE DÜSÜNDÜGÜNDEN O KADAR EMIN OLMAYIN,
BAZEN BIR KALBIN, IÇINDE NELER SAKLADIGINI ÖGRENDIGINIZDE HERSEY IÇIN ÇOK GEÇ OLABILIR..."

CABBARİ
08-09-2006, 20:03
Annesi.. Bir de kendisi.. O kadardi bütün hayati..Bir gün fena halde
sikildi, dayanamadi, atti kendini sokaga..
Bir yigin vitrinin önünden geçti.. Tam bir CD satan dükkani da geride
birakmisti ki, bir an durdu.
Geri Döndü, kapidan içeri, gözüne hayal meyal takilan genç kiza bir daha
bakti. Kendi yaslarinda harika
bir genç kizdi tezgahtar.. Hani ilk bakista ask derler ya, öyle takilip
kalmisti iste.. Içeri girdi.. Kiz gülümseyerek kostu ona.. "Size nasil
yardim edebilirim" diye.. Nasil bir gülümsemeydi o.. Hemen oracikta sarilip
öpmek istedi kizi.. Kekeledi, geveledi, sonra "Evet" diyebildi.. Rastgele
bir plagi isaret ederek.. "Evet.. Su CD'yi bana sarar misiniz?.." Kiz CD'yi
aldi, içeri gitti. Az sonra paket edilmis geri geldi. Aldi paketi, çikti
dükkandan, evine döndü, açmadan dolabina atti..
Ertesi sabah gene gitti ayni dükkana.. Gene bir CD gösterdi kiza, sardirdi,
aldi eve getirdi, atti
paketi dolaba, gene açmadan.. Günler hep alinip sardirilan CD'lerle geçti..
Kiza açilmaya bir türlü
cesaret edemiyordu. Annesine açildi sonunda.. Annesi "Git konus oglum, ne
var bunda" dedi..
Ertesi sabah bütün cesaretini topladi. Erkenden dükkana gitti. Bir CD
seçti. Kiz gülerek aldi plagi.
Arkaya gitti, paketlemeye. Kiz içerdeyken bir kagida "Sizinle bir gece
çikabilir miyiz" diye yazdi,
altina telefon numarasini ekledi, notu kasanin yanina koydu gizlice.. Sonra
paketini alip kaçti
Gene dükkandan..
Iki gün sonra evin telefonu çaldi.. Anne açti telefonu.. CD Dükkanindaki
tezgahtar kizdi arayan..
Delikanliyi istedi.. Notunu yeni bulmustu da.. Anne agliyordu..
"Duymadiniz mi" dedi.. "Dün kaybettik oglumu.."
Cenazeden birkaç gün sonra, anne oglunun odasina girebildi sonunda...
Ortaliga çeki düzen vermeliydi.
Dolabi açti.. Oraya atilmis bir yigin açilmamis paket gördü..Paketleri
aldi, oglunun yatagina oturdu ve bir tanesini açti.. Içinde bir CD vardi,
bir de minik not..
"Merhaba.. Sizi öyle tatli buldum ki.. Daha yakindan tanimak istiyorum..
Bir aksam birlikte çikalim mi..
Sevgiler.. Jacelyn!."
Anne bir paketi daha açti..
Onda da bir CD ve bir not vardi..
"Siz gerçekten çok tatli birisiniz, hadi beni bu gece davet edin, artik..
Sevgiler.. Jacelyn!.."

CABBARİ
08-09-2006, 20:05
Mahkeme salonunda, seksenlerindeki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla suskun, Ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözleri ve keskin çizgileriyle bıkkın bakışları süzüyordu etrafını...

Ve Hakimin tokmak sesiyle sustu uğultu ve tok sesiyle, sözü yaşlı kadına verdi, hakim...

"Anlat teyze neden boşanmak istiyorsun...?"

Yaşlı kadın derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı...



"Bu herif yetti gayri, 50 yıldır bezdirdi hayattan..."



Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu mahkeme salonunda... Sessizlik bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu, kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından... Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı, kadın neler diyecekti. Herkes onu dinliyordu.. Yaşlı kadının gözleri doldu... Ve devam etti...



"Bizim bir sedef çiçeği vardı, çok sevdiğim... O bilmez... 50 yıl önceydi... O çiçeği bana verdiği çiçeklerin arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm.. Yavrumuz olmadı, onları yavrum bildim... Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım... Her gece güneş açmadan önce bir tas suyla sulayacağım onu diye... İyi gelirmiş dedilerdi... 50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kere de bu çiçeği ben sulayayım demedi... Ta ki geçen geceye kadar... O gece takatim kesilmiş.. Uyuyakalmışım... Ben böyle bir adamla 50 yıl geçirdim... Hayatımı, umudumu her şeyimi verdim... Ondan hiç bir şey göremedim.. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim.... Onsuz daha iyiyim, yemin ederim."



Hakim, yaşlı adama dönerek;

"Diyeceğin bir şey var mı baba" dedi.

Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle hakime yöneldi.



"Askerliğimi, reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım, o bahçenin görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim... Fadime'mi de orada tanıdım... Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim... O çiçeklerle doludur bahçesi... Kokusuna taptığım perişan eder yüreğimi... İlk evlendiğimiz günlerin birinde boyun ağrısından onu hekime götürdüm... Hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir dedi.. Her gece uykusunu bölüp, uyansın, gezinsin dedi... Hekimi pek dinlemedi, bizim hatun... Lafım geçmedi... O günlerde tesadüf bu çiçek kurudu... Ben ona gece sularsan geçer dedim.. Adak dilettim... Her gece onu uyandırdım. Ve onu seyrettim... O sevdiğim kadının yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim... Her gece o çiçek ben oldum... Sanki... Ona bu yüzden tapabilirdim..." dedi adam o yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle...

"Her gece O yattıktan sonra uyandım... Saksıdaki suyu boşalttım... Sedef gece sulanmayı sevmez, hakim bey.. Geçen gece de... Yaşlılık.. Ben de uyanamadım.. Uyandıramadım... Çiçek susuz kalırdı amma, kadınımın boynu yine azabilirdi... Suçlandım.. Sesimi çıkartamadım..."



O an Mahkeme salonunda her şey sustu...

Ertesi sabah gazeteler "Sedef susuz kaldı" diye yine yalnızca neticeyi haber yaptılar.


Vedaz Ayaz'dan aktaran
Ayşe Arman

CABBARİ
08-09-2006, 20:06
Saflıktan uzak ve çarpıtıcıdır istemlerin bakışı. Ancak heves ve arzulardan el çektiğimiz, ancak bakışlarımız
gözlemlere dönüştüğü zaman aralanır nesnelerin kapısı,
güzellikler gözlerimizin önüne serilir... Satın almak, kiralamak, ağaçlarını kesmek, avlanmak,
ipotek ettirmek istemiyle bir ormana baktım mı,
ormanı değil, onun benim istemimle, benim planlarım, benim tasa ve dertlerim, benim cebimle ilişkilerini
algılarım yalnız. Ama kendisinden hiçbir şey beklemeksizin ona baktım mı,
"kafamda kendisiyle ilgili bir düşünce olmaksızın" yeşil derinliklerine daldırdım mı gözlerimi,
ancak o vakit orman ormandır, doğa parçasıdır o vakit, bitkisel bir varlıktır ve güzeldir.

İnsanların yüzlerinde de tıpkı bunun gibidir durum. Korkuyla, umutla, arzuyla, belli bir niyet ve belli bir
beklentiyle yüzüne baktığım insan, insan olmaktan çıkar, istemimin puslu bulanık bir aynasına dönüşür.
Kendim bilerek ya da bilmeyerek dar kalıplara sıkıştırıp gerçeği çarpıtan binbir soruyla bakabilirim bir
insanın yüzüne. Cana yakın biri midir, yoksa mağrur mu? Kendisiyle düşüp kalktığımız insanlardan pek
çoğunu işte bu tür sorularla süzüp durur; kılık kıyafetlerini, hal ve tavırlarını kendileri hakkında
beslediğimiz niyet ve amaçlara uygunluk yönünden değerlendiririz.
Adımız insan sarrafına çıksa da bu durum aslında içler acısıdır.

İstemlerin susup gözlemlerin konuştuğu, kirden arınmış görmelerin sesini yükselttiği anda
herşey başkalaşır. Karşımızdaki insan bizim için yararlı ya da zararlı bir varlık olmaktan çıkar,
ne çevresini ilgiyle kucaklayan, ne soğuk, ne iyi yürekli, ne hoyrat, ne güçlü ne de zayıf biridir artık.
Bir doğa parçasına dönüşür, kirden arınmış gözlemlerimize konu olan tüm nesneler gibi o da güzelleşir,
ilginçlik kazanır. Çünkü gözlem araştırma ya da eleştirme değil, sevgidir yalnız.
En yüce, en çok arzulanmaya değer durumudur ruhumuzun, heves ve tutkulardan soyunmuş sevgidir.

Yeter ki bu duruma ulaşalım, isterse birkaç dakika, birkaç saat, birkaç gün için ele geçirelim bu durumu...
Onu sürekli elde tutmak, katıksız bir mutluluk demektir.
Anında insanlar her zamankinden başka türlü görünür gözümüze.
İstemlerimizi yansıtan aynalar ya da karikatürler olmaktan çıkar, yeniden doğa parçalarına dönüşür.

Hermann Hesse

CABBARİ
09-09-2006, 15:57
aşık olmak ne güzeldir
sevenin varsa bir içimdir
ama karşılıksız olursa eger
senin için tam bir felakettir

ruzgarm
21-11-2007, 12:16
Hafif sisli bir havada ve güneşin apartmanların arasından yeni yeni güne merhaba dediği bir saatte, vapura dogru ilerleyen genç adam; jeton gişesinde, yaklaşık iki ay önce ayrıldığı kız arkadaşını görür ve titrek bir "merhaba" ile konuşmaya başlar. Bu konuşmalar vapurda da devam eder.

Adamın; "Hava o kadar da soğuk değil, dışarıda oturalım mı?" sorusuna, kızın "Olur" cevabı vermesiyle birlikte vapurun en üst katına doğru yol alırlar.

Birkaç dakika havadan sudan muhabbetlerle geçtikten sonra, adam kıza bir sigara uzatır ve kendisine de bir tane alır. Daha sonra, genç adam birden lafa girer:

- Biliyorum, bu konuları daha önce hiç konuşmadık ya da konuşamadık diyeyim.Merak etme ama, "Neden ayrıldık biz" sorusunu sormayacağım. Sadece sana söylemek istediğim birkaç şey var, onları konuşmak istiyorum.

Genç kız; adama bakarak, - "Evet seni dinliyorum, devam et" dedikten sonra adam, konuşmasına kaldığı yerden devam eder:

- Biliyor musun? Ayrıldıktan sonra, seni sigaraya benzetmeye başladım.

Kız, hiç tahmin etmediği, alakasız bir konuyla lafa girmesinin verdiği şaşkınlıkla,

"Ne? Nasıl yani?" der.

Adam, önce kıza uzattığı sigarayı ve sonra kendi sigarasını, çantasından çıkardığı çakmak ile yaktıktan sonra:

- Mesela bir tane sigara yakıyorum ve kül tablasına koyup izlemeye başlıyorum. Kül tablasına dökülen külleri gördükçe; anılarımız aklıma her biri kül olup acılarıma dönüşüyor sonra. Arada bir elime alıyorum sigarayı ve içime çekiyorum seni. Kendimi zehirlemek için; daha çok, daha çok çekiyorum. Bazen de anıları silkiyorum kül tablasına. "Sen zehiri" hoşuma gidiyor, içimi acıtıyor, vazgeçemiyorum; içime çekmeye devam ediyorum. Ağzımdan çıkan her dumanda, ayrılırken bana bıraktığın; son bakışının silueti beliriyor. Her sigaranın olduğu gibi, senin de sonun yaklaşıyor. Ve ben yavaş hareketlerle; ne zaman seni söndürmek için, elimi götürsem kül tablasına, aptalca bir umutla "Ne olur yapma!! " diyeceğin zamanı bekliyorum. Ama hiçbir zaman duyamıyorum sesini. "Ve işte bitirdim seni" diyorum. Hayır hayır kendimi kandırıyorum galiba, "Seni böyle bitiremem" diyorum sonra. Ama bakıyorum kül tablasına; evet! Sen oradasın, evet! Anılar orada. Ancak, elimde hala kokun var. Yıkasam da, hiç çıkmayacak bir koku. Anlıyorum ki; bu sigarada, senin çok az bir kısmını bitirmişim. Senden bağımsız bir sen, hep içimde yaşıyormuş. Ve anlıyorum ki, sadece sönüyorsun. Seni atesleyecek bir "Ben" bekliyorsun sabırla. O "Ben", çok da bekletmiyor seni. Bir daha yanmaya başlıyorsun. Anılar acılar derken yine bitiyorsun. Yeniden yanıyor ve bitiyorsun. Bu hep böyle devam ediyor; sonunda alışkanlık oluyorsun.

Genç kız anlatılanları dinlerken; tarif edilmeyecek bir duygu yoğunluğu içindeydi. Bir yandan, birisinin bu kadar acı çekmesine üzüntü duyarken; diğer yandan da, kendisinin hala unutulmamış olmasından, haz alıyordu. Aslında kendisi de unutamamıştı genç adamı. Kendi isteğiyle ayrılmıştı ama; sevmediği ya da artık bir şeyler hissetmediği için değil, en yakın kız arkadaşının da, o insana karşı bir takım duygular beslediği için gerçekleşmişti bu ayrılık. Bunu; ne erkek arkadaşı, ne de en yakın arkadaşı biliyordu. Erkek arkadaşına, "Bu ilişkide bir şeyler eksik, ben daha fazla sürdüremeyeceğim, ayrılmalıyız." diye bir mesaj atarken; kız arkadaşına, "Ilgisiz bir sevgili olmaya başlamıştı günler geçtikçe; çok bunalmıştım. Ve bir gün onu, başka biriyle sarmaş dolaş gördüm. Bu yüzden ayrıldım." demişti. Böylece, hem erkek arkadaşından, kendine göre, makul bir sebeple ayrılmış; hem de arkadaşına, erkek arkadaşını kötüleyerek, ondan soğumasını sağlamıştı. Kendisinin çok acı çekeceğini bile bile, arkadaşını kaybetmemek için, böyle bir yalanlar zincirine başvurmuştu. Artık hayatını,bu yalanlara göre düzenlemeliydi. Bu yüzden; bu karşılaşmalarında duygularını bir tarafa bırakıp, mantığı ile karar vermek zorundaydı. Geri dönüşü yoktu ve kız da bunun farkındaydı. Bütün ayrıntıları, olası bir karşılaşma için düşünmüştü daha önceden. Adamın anlattıklarını dikkatlice dinliyor ve sözünü bitirmesini bekliyordu. Ve adamla göz göze gelip, "Bitti, bu kadardı!" dermişçesine bakmasından sonra, kız konuşmaya başladı:

- Açıkçası bu söylediklerin, hiç beklemediğim şeylerdi. Benim, bu açıklamalarına bir yorum yapmamı bekleme. Çünkü bunlar; senin kendi düşüncelerin. Her biten ilişkiden sonra, yaşanabilecek duygulardan bu anlattıkların. Sunu söyleyebilirim ama; yaşadığımız ilişkide, elimden gelen fedakarlığı gösterdiğime inanıyorum. Seni hiçbir zaman suçlu görmedim, herşey benden kaynaklıyordu. Sonuç olarak, bir şekilde bu ilişki yürümedi ve bitti. Bu kadar basit.

- Bu kadar mı yani?

- Evet...

Genç adam şok olmuştu. Belki, daha ılımlı bir yaklaşım bekliyordu kızdan. Ancak, kesin ve kararlı konuşmuştu kız. Hiçbir umudun kalmadığına, kendini inandırmaya çalışıyordu. Vapur yanaşmışti iskeleye. Tek bir kelime bile konuşmadan vapurdan indiler. Iskelenin sonunda; genç kız, adama sarılarak "Hoşçakal" dedi. Ancak adam, ayrılırken ne sarılmıştı kıza, ne de bir kelime çıkmıştı ağzından. Bir heykel gibi duruyordu kızın karşısında. Kız da, bir tepki gelmeyince; hızla oradan uzaklaşmayı tercih etti. Arkalarına bile bakmadan ayrıldılar. Kız, işyerine ulaştı. Yerine oturduktan hemen sonra, cep telefonuna bir mesaj geldi. Mesaj, eski sevgilisindendi ve söyle yazıyordu:

- "Hep bu karşılaşmayı ve sana sigara hikayesini anlatacağım günü beklemiştim. Ve o gün, gözlerimin içine bakıp; söyleyeceklerine göre, hayatıma bir yön çizeceğime..."

Genç kız, bu mesajdan hiçbir anlam çıkaramamıştı. Bu mesajı düşünürken; bir mesaj daha geldi:

- "... kendi kendime söz vermiştim. Bugün duyduklarım; beni hayal kırıklığına uğrattı ve ben kararımı verdim:"

"SİGARAYI BIRAKTIM..."

osmann
21-11-2007, 13:08
güzel miş. paylaşımın için sağol.
sigara tehlikeli ve yasaktır... öldürür...

CABBARİ
25-03-2008, 14:35
Konular Birleştirilmiştir!!!
selametle

osmann
25-03-2008, 14:45
:::10. Sınıf

İngilizce dersinde yanımda bir kız oturuyordu onun için 'benim en iyi arkadaşım'
diyordum... ben onun ipek gibi saçlarınına bakıp onun benim
olmasını istiyordum... ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu
biliyordum, dersten sonra kalktı ve geçen gün sınıfta olmadığı için
günün notlarını istedi ona notları verirken bana teşekkür etti ve yanağımdan
öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok
seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...

11. Sınıf

Telefonum çaldı, arayan oydu ve ağlıyordu bana aşkın nasıl kalbini kırdığını
anlattı, beni evine çağırdı, yalnız kalmak istemediğini söyledi,bende
tabiki gittim, koltuğa, onun yanına oturdum, güzel gözlerine bakmaya başladım ve
onun benim olmasını diledim, 2 saat sonra Drew Barrymore'un bir filmi başladı ve
onu izledik filmi izledikten sonra uyumaya karar verdi, bana herşey için
teşekkür etti ve yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak
istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum
nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...

Son Sınıf

Mezuniyet balosundan birgün önce yanıma geldi ve 'çıktığım çocuk hasta ve
partiye gelemicek' dedi, benimde çıktığım biri yoktu ve 7.sınıfta
birbirimize söz vermiştik eğer çıktığımız biri olmazsa partilere birlikte
gidicektik, 'en iyi arkadaş' olarak. Ve partiye birlikte gittik,o akşam çok
güzeldi, her şey yolunda gitti, partiden sonra onu evine kapısının önüne kadar
bıraktım, kapının önünde ona baktım o da bana o güzel gözleriyle gülümseyerek
baktı. Onun benim olmasını istiyordum...ama o bana benim ona baktığım gözle
bakmıyordu bunu biliyordum, bana 'hayatımın en güzel zamanını
geçirdiğini' söyledi ve yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi
bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum
ama çok utanıyordum...
Günler, haftalar, aylar geçti ve mezuniyet günü geldi çattı... Sürekli onu
izledim onun mükkemmel vücudunu seyrettim. Diplomasını almak için sahenye
çıkarken sanki havada süzülen bir melek gibiydi.Onun benim olmasını
istiyordum... ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu
biliyordum.Herkes evine gitmeden önce yanıma geldi ve ağlayarak bana sarıldı
sonra başını omzuma koydu ve 'sen benim en iyi arkadaşımsın, teşekkürler' deyip
yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum,
onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum

Aradan yıllar geçti...

Bir kilisedeyim ve o kızın nikahını izliyorum...evet artık evleniyordu,onun
'evet, kabul ediyorum' demesini,yeni hayatına girmesini izledim,başka bir adamla
evli olarak. Onun benim olmasını istiyordum...ama o bana benim ona baktığım
gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Yeni hayatına girmeden önce yanıma geldi ve
'nikahıma geldin teşekkürler' deyip yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak
istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum
nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...

Yıllar çok çabuk geçti...

Şu an benim bir zamanlar en iyi arkadaşım olan kızın tabutuna bakıyorum,
eşyaları toplanırken lise yıllarında yazdığı günlüğü ortaya çıktı...
Hemen günlüğünü aldım ve günlükte okuduğum satırlar şöyleydi... 'Onun gözlerine
bakarak onun benim olmasını diledim... ama o bana benim ona
baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Onu sadece arkadaş olarak
istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum
nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum.Keşke bana beni sevdiğini söyleseydi.

Hayatta hiç bir şey için geç kalmayın sevdiğinizi söyleyin. Her ne pahasına
olursa olsun. Bu onu kaybetmekte olsa.....

ÇOK TUHAF CABBARİ....:new_icon9: :49:
Seninle ilkokula yazıldığımız gün geldi aklıma
Aynı sıralarda yan yana oturuyorduk
okul heyecanı yanında sana olan ilgim...
Elini tutup “Seni seviyorum” demek istedim,
Beni yanlış anlarsın diye,arkadaşımsın diye diyemedim

Mezuniyette son gün hatıra defterlerini dolduruyorduk.
Kimi şarkı söylüyor kimi ise söyleşi...
Bana hatıra defterini verdiğinde “zamanı” demiştim.
Yazmaya başladığımda “seni seviyorum” yazmak istedim.
Beni yanlış anlarsın diye,arkadaşımsın diye diyemedim..

Aradan yıllar geçti. Sen başka, ben başka fakültede...
Aklım sürekli sende idi.Sürekli “şu an ne yapıyordur”sorusu
Arasıra telefon ederdim sana ve hep aynı nakarat...
Telefonda hep “seni seviyorum” demek istedim.
Beni yanlış anlarsın diye, arkadaşımsın diye diyemedim.

Birgün bir davetiyeye icabet edip nikaha gittim.
Beyaz gelinlik periler gibi yapmıştı seni..
Ben bu sahneyi daha evvel milyonlarca kez hayal etmiştim.
Hayallarimin içinde hep “seni seviyorum” demek istedim.
Beni yanlış anlarsın diye, arkadaşımsın diye diyemedim.

Artık dünya evine giriyorsun, Mutluluklar dilerim.
İçim acısada senin adına sevinçliyim...
Bana “iyiki geldin.Çok sevindim” dediğinde,
Elinden tutup “seni seviyorum” demek istedim.
Beni yanlış anlarsın diye, arkadaşımsın diye diyemedim

Aradan ne kadar geçti bilmiyorum,Artık saçlarımda kırlar var...
Bana çocuklarınla geldiğinde Ne kadarda sevinmiştim.
Bir ara bana “neden evlenmiyorsun,seni evlendirelim” demiştin.
O an gözlerine bakıp “ben seni seviyorum” demek istedim.
Beni yanlış anlarsın diye, arkadaşımsın diye diyemedim.

Şimdi yaşlı bedenimle tabutunun başında ağlıyorum için için..
Bana bir mektup verdiler, “son sözü” dedi kız kardeşin,
Beynimden vurulmuşa döndüm, okurken her satırı.
Diyorsunki mektupta; “seni seviyorum demek istedim”
“ Ama beni yanlış anlarsın diye,Arkadaşımsın diye diyemedim