PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : İlahiyatçı doçentten saçmaca bir açıklama



serdarr78
27-02-2008, 17:23
Aydın'ın Nazilli İlçesi'nde, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) şubesinin düzenlediği, `Kadın üzerinden din istismarı' konulu konferansta konuşan Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Şahin Filiz,'Türban' dinden sapma niteliği taşır' açıklamsında bulundu


Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Şahin Filiz, türbanın İslamda yeri olmadığını ve dinden sapma niteliği taşıdığını savundu.

'HIMAR KELİMESİ YANLIŞ TERCÜME EDİLİYOR'

Türban tartışmalarıyla gündeme gelen `hımar' kelimesinin Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yanlış tercüme edildiğini kaydeden Filiz, şunları söyledi:

"Hımar kelimesi, bazı meallerde, `kadınlar başlarındaki örtüyü omuzlarına ve göğüslerine indirsinler' şeklinde geçiyor. Buradaki `hımar' kelimesi başörtüsü şeklinde tercüme ediliyor. Bu çok yanlıştır. Çok acıdır ki, Diyanet İşleri Başkanlığı da bunu söyleyemedi. Çünkü doğru değil. Hımar içkiden gelir ve `aklı örtmek' demektir. Diğer bir anlamıyla `örtü' anlamına gelir. Bu masa örtüsü de olur veya başka bir örtü, başörtüsü de olabilir. Fetva veren uzman siyasiler olduğu için, bunun farklı bir anlamı olduğunu öğrendik. İslam'ın özgün kaynaklarından hareketle, türbanın İslam'da yeri olmadığı, dinden sapma niteliği taşıdığı kanıtlanmaktadır." Only the registered members can see the link (Only the registered members can see the link)

Hazreti Kuran-ı Kerim'e bakalım ↓

Rabbimizin kadının örtünmesi ile ilgili ayetlerini gözden geçirelim;

Nur Suresi ayet 31. ''Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.''

Kur`an-ı Kerim’de, Nur suresi 31. ayetinde Allah Teala, “Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler” diye buyurmaktadır.
Ama, Allah'dan daha iyi bilenler (haşa) “ayette başınızı örtün diye bir şey yok. Yakanızı, boynunuzu örtün” diye birşeyler zırvaliyorlar. Şimdi eeee bunu duyunca, çok şeyler söylemek gerekiyor da hangi kelimeyi seçelim diye zorlanıyoruz. Bu mantığa göre şöyle sorsak; ‘Pantolonunun paçasını ayakkabının üstüne indir desek, üstünü açabilirsin gibi bir mana mı anlarsın! Şu kafaya bak, mantığa bak.

Arapça’da ‘hımar’ başı örten örtü demektir. Başörtüsünün adı Arapça’da noktalı ‘hı’ harfiyle hımar. Yani hımar herhangi birşeyi örten örtü değildir. Başı örten örtüye denir. Şu masayı örten örtüye ‘hımar’ denmez. İlla ki başı örten örtüdür hımar. Ayette de o geçiyor. Ve hatırlıyorsunuz Kur’an-ı Kerim’de içkiye de hamr denir. Arapca lugatlarda hımar farklı mana ifade eder, hamır'ın manası ise farklıdır. Bunu ilahiyat'da ki bir Profösörün ayırd edememesi İlahiyat'da ki ilmi seviyeyi göstermektedir! (İstisna Alimlerimiz mevcuttur elhamdülillah)

İçkiye neden hamr denmiş? Aklı örtüyor da ondan! İçki aklı çalışmaz hale getiriyor. Aklı örttüğü için, sarhoş ettiği için ‘hamr’ denmiştir. O zaman ‘hımar’ başı örten örtüdür. Baş örtme manası o kelimede esasen vardır.

Kimileri kendi makam ve mevkileri ellerinden gidecek yada bazı insanlara daha hoş görünüp onların istedikleri tarzda yorum yaparak prim yada dünyalık elde edecek. Ama gel gör ki Rabbim her konuda olduğu gibi bu konularda da bize gereken uyarıları yapmış ve olası durumlardan haberdar etmiştir.
Bu kişiler yeryüzünde fitne ve bozgunculuk çıkarmak için şeytanlarından gerekli emirleri daima alarak, tastamam yerine getirmeye gece gündüz uğraşmaktadırlar.


Bakınız Rabbim Bakara suresinin 8 - 18. ayetlerinde bu insanlar için ne buyurmuştur;


8 - İnsanlardan öyleleri de vardır ki, inanmadıkları halde, "Allah'a ve ahiret gününe inandık." derler.
9 - Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Halbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar.
10 - Kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını arttırmıştır. Yalan söylemelerine karşılık onlara elem verici bir azab vardır.
11 - Hem onlara: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın." denildiğinde: "Biz ancak ıslah edicileriz." derler.
12 - İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir, fakat anlamazlar.
13 - Onlara: "İnsanların (müslümanların) inandığı gibi inanın." denilince, "Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?" derler. İyi bilin ki, asıl beyinsiz kendileridir fakat bilmezler.
14 - Onlar iman edenlere rastladıkları zaman: "İnandık" derler. Fakat şeytanlarıyle yalnız kaldıkları zaman: "Biz, sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay ediyoruz." derler.
15 - (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde serserice dolaşmalarına mühlet verir.
16 - İşte onlar o kimselerdir ki, hidayet karşılığında sapıklığı satın aldılar da, ticaretleri kâr etmedi, doğru yolu da bulamadılar.
17 - Onların durumu, bir ateş yakanın durumu gibidir. (Ateş) çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah onların (gözlerinin) nurlarını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı, artık görmezler.
18 - (Onlar) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler.


Tarlasını talan eden farelerden çiftci nasıl kurtulur

Zamanında bir çiftcinin tarlasını yüzlerce fare talan ediyor. Ciftci fareleri tek tek yakalayıp imha etsede üstesinden gelemiyordu, çünkü sayıca çok fazlalar ve her geçen gün dahada çoğalıyorlardı.
Aklına bir fikir gelir ve bunu tatbik etmeye başlar. Tek bir fareyi canlı olarak yakalar ve onu haps eder. İki hafta boyunca fareyi aç bırakır ve diğer fareleri yakalayıp kuşbaşı halinde esir fareye servis yapar.
Haftalarca aç kalmış olan fare kendi arkadaşlarını güzel bir afiyetle yer. Bu durum haftalarca devam eder. Çiftci yakalar fareleri ve ufak ufak doğrayarak esiri olan fareye yedirir.
Bizim farecik olmuştur artık kocaman bir FARE. Güçlü kuvetli ve gayet şişmanca bir haldedir.
Çiftci artık bu kocaman esir olan faresini tarlaya serbest bırakır. Tarlada ki diğer ufak fareler ''aaa bak bu da bizdendir, yanına gidelim'' derler ve o koca faremizin yanına varırlar. Bizim şişman fare haftalarca sadece ufak fare yemiş olması onu artık bir fare değirmeni haline getirmiştir ve ve ve kendisine iyi niyetle yanaşan fareciklerin kafasını koparıp afiyetle yer!

Bir hafta içinde tek bir fare kalmaz tarlada, bizim büyük fare her birini yemiştir ve sonunda oda çiftcimiz tarafınca imha edilir. Böylelikle hem farelerden hemde yetiştirdiği büyük fareden kurtulmuş olur.


Bu hikaye bize ders versin. Okuyup geçmeyelim!

Her ''Evladım'' diyeni baban sanma! Her gördüğün sakallıyı deden bilme! Her sözede kanma! Kitabını bırakıp yan yatma!