ibalaban
16-03-2008, 19:13
KUŞATMA
Amerika’da 137 dönümlük bir çiftlik içinde, giriş-çıkışlarda üst arama, kontrol cihazları, zırhlı araçlarla kontrol edilen ve sekiz adet üç katlı villalarda kalan, siyasetçi, iş adamı, sporcu, medya çalışanları, emniyet mensupları ve daha birçok kesimi, ideolojisine çeken Fetullah Gülen’in, otuz beş yıllık dava arkadaşı ile yolları ayrılan Nurettin Veren'in, Siyah Beyaz Yayınları’ndan çıkan “ Kuşatma” adlı kitabında, birbirinden çarpıcı açıklamaları ile bilinmeyenleri ortaya seriyor.
Buyurun gelişmelere;
Nurettin Veren 1966 yılında başlayan serüvenlerinde; açtıkları “ Işık Evleri” projesine ilave olarak okul açma teklifine, Gülen;
“ Atatürk büstü koymadan okul açılmaz. Okul açıp Atatürk’ü koyarsak, millet bize ne der? Allah bize gazap verir. Gülen, söz konusu tepkileri gerekçe göstererek, okullara tereddüt gösterdi fakat dışarıya şu açıklamayı yaptı.
“ Biz yapamayız, öğretmenimiz yok, okul idaresinden anlamayız. Yetişmiş elemanımız, idari ve eğitim kadromuz yok. Buna rağmen İzmir’in Bozyaka semtindeki talebe yurdunu “ Yamanlar Koleji” adıyla çevirdik ve ilk kez bir okulu hayata geçirmiş olduk. Gülen hala rahatsızdı; nasıl putu, yani Atatürk’ün büstünü ve resmini oraya koyarız” diye. ( Kuşatma/ Nurettin Veren 2007 yılı 1. Baskı sayfa 22)
Ve şimdi özel okullarda Atatürk Köşesinin bulundurulma mecburiyetinin Milli Eğitim Bakanlığı’nca ortadan kaldırılma projesi gündemde.
Sizce bağlantı var mı?
Aynı kitabın 114. sayfasında Nurettin Veren; “ 1992 yılında başlattığı yurtdışı açılımı sonucu 35 ülkede, 6 üniversite ve yüksek okul, 236 lise, 2 ilkokul, 8 yabancı dil merkezi, 8 üniversite hazırlık kursu, 21 öğrenci yurdu olmak üzere 279 eğitim kurumu faaliyete geçmiştir. ( Şu günlerde 500’e yakın olduğu söylenmekte)
Bakın 39. sayfadaki açıklamalara; “ Ülke içinde olduğu gibi, yurtdışındaki okullarla ilgili olarak negatif tepkiler ortaya çıktı. Okulların yurtdışında adeta bir “ Amerikan Üssü” gibi çalıştığını ve Amerika’nın buralarda kendi ideolojisini yaymaya çalıştığını ifade edildi. Hatta Özbekistan yönetimi, bu okulları kapattı ve yöneticilerini de casuslukla suçlayarak hapse attı.”
Şimdilerde Amerika’dan “ Ilımlı İslam” yaptırımının ortaya atılmasının, Gülen’in Amerika’da bulunması ile bir ilişkisi olabilir mi? Ne dersiniz? Açın 59 ncu sayfayı Nurettin Veren bu konuda, bakın neler söylüyor;
“ ABD öyle bir devlet ki, kendisi için potansiyel tehlike olarak gördüğü ulus devletleri parçalıyor, bölüyor. Bu yoldan zayıflatıyor. Yugoslavya, Rusya, Irak ve şimdilerde hedef, Suriye ve İran bir yana Türkiye… Önce Türkiye, sonra Suriye ve İran. Öncelikli hedef, Ilımlı İşgale uğrayan Türkiye’dir. İşgaller, ille de askerle, topla ve tüfekle olmaz. Eli çantalı dolar milyarderleriyle de işgal yapılabilir. Osmanlı’da işgal topla-tüfekle olmamıştır. Osmanlı’da çöküşün başlangıcı askerle olmamıştır. Önce borçlandırma, sonra borçtan kurtarmak için özelleştirme ve mali kıskaç, en sonunda tekelleştirme. Son adımda köleleştirme.”
“Ilımlı İslam”ın ortaya atılma nedenini ve ülkemiz ekonomisinin can damarları olan kuruluşların yabancı şirketlerce satın alınmasının nedenlerini şimdi anladınız mı?
Öldüm pahasına yurdumun değerlerini satın alan sömürge devletleri, bizi birbirimize düşürmek için neler yapmadılar ki! Sağ-Sol, Alevi-Sünni, Türk-Kürt ve şimdilerde de “ Ilımlı – Ilımsız” ve daha kimbilir, bilmediğimiz ne senaryolar bizi bekliyor. Bunlar, öyle amip ülkeler ki, menfaatleri için Fenerbahçe - Galatasaray takımları üzerinden bile çıkar üretmeye çalışırlar.
Ama etle-tırnağı kimse ayıramayacaktır!
Yeter ki bu ülkelere karşı bilinçli, uyanık ve birlik beraberlik içinde olalım.
Gelelim haftanın flaş siyasi magazin haberine; Başbakan, “ En az üç çocuk yapın” diyor, demesine de, peki, çalışanlara verdiği üç kuruşluk zamla bu iş nasıl olacak? Çocuk doğurmak yetiyor mu? Onların, fizyolojik ihtiyaçları, eğitimi ve geleceğini kim verecek? İşsizler ordusu yaratan, eğitim sisteminde eşitliği sağlayamayan, iç ve dış borç batağına sürükleyen siyasiler mi? Geçin Başbakan geçin, sizin nasıl olsa tuzunuz kuru. Bana sorarsanız, “Benim ne oğluma gemicik alacak param, ne de birikimim, nede siyasi kariyerim var. Eğer maaşımı yarından itibaren 5 bin YTL’ye çıkartırsanız, bende bu geceden itibaren çocuk imalatına soyunabilirim. Üç mü olur, beş mi, orasını da Allah bilir!”
Cumhurbaşkanı; “ Anne ben Afrika’ya gidiyorum!”
Annesi; “ Ay çok uzak, paran gitmesin?”
Son dakika; “ AKP için Yargıtay’ca “Kapatma Davası” açılmış.
Son söz; “ Demokrasi için, daha çok fırın ekmek yememiz gerekecek”
Uyanık kalın, benim Sevgili dostlarım.
Ertuğrul ERDOĞAN
Amerika’da 137 dönümlük bir çiftlik içinde, giriş-çıkışlarda üst arama, kontrol cihazları, zırhlı araçlarla kontrol edilen ve sekiz adet üç katlı villalarda kalan, siyasetçi, iş adamı, sporcu, medya çalışanları, emniyet mensupları ve daha birçok kesimi, ideolojisine çeken Fetullah Gülen’in, otuz beş yıllık dava arkadaşı ile yolları ayrılan Nurettin Veren'in, Siyah Beyaz Yayınları’ndan çıkan “ Kuşatma” adlı kitabında, birbirinden çarpıcı açıklamaları ile bilinmeyenleri ortaya seriyor.
Buyurun gelişmelere;
Nurettin Veren 1966 yılında başlayan serüvenlerinde; açtıkları “ Işık Evleri” projesine ilave olarak okul açma teklifine, Gülen;
“ Atatürk büstü koymadan okul açılmaz. Okul açıp Atatürk’ü koyarsak, millet bize ne der? Allah bize gazap verir. Gülen, söz konusu tepkileri gerekçe göstererek, okullara tereddüt gösterdi fakat dışarıya şu açıklamayı yaptı.
“ Biz yapamayız, öğretmenimiz yok, okul idaresinden anlamayız. Yetişmiş elemanımız, idari ve eğitim kadromuz yok. Buna rağmen İzmir’in Bozyaka semtindeki talebe yurdunu “ Yamanlar Koleji” adıyla çevirdik ve ilk kez bir okulu hayata geçirmiş olduk. Gülen hala rahatsızdı; nasıl putu, yani Atatürk’ün büstünü ve resmini oraya koyarız” diye. ( Kuşatma/ Nurettin Veren 2007 yılı 1. Baskı sayfa 22)
Ve şimdi özel okullarda Atatürk Köşesinin bulundurulma mecburiyetinin Milli Eğitim Bakanlığı’nca ortadan kaldırılma projesi gündemde.
Sizce bağlantı var mı?
Aynı kitabın 114. sayfasında Nurettin Veren; “ 1992 yılında başlattığı yurtdışı açılımı sonucu 35 ülkede, 6 üniversite ve yüksek okul, 236 lise, 2 ilkokul, 8 yabancı dil merkezi, 8 üniversite hazırlık kursu, 21 öğrenci yurdu olmak üzere 279 eğitim kurumu faaliyete geçmiştir. ( Şu günlerde 500’e yakın olduğu söylenmekte)
Bakın 39. sayfadaki açıklamalara; “ Ülke içinde olduğu gibi, yurtdışındaki okullarla ilgili olarak negatif tepkiler ortaya çıktı. Okulların yurtdışında adeta bir “ Amerikan Üssü” gibi çalıştığını ve Amerika’nın buralarda kendi ideolojisini yaymaya çalıştığını ifade edildi. Hatta Özbekistan yönetimi, bu okulları kapattı ve yöneticilerini de casuslukla suçlayarak hapse attı.”
Şimdilerde Amerika’dan “ Ilımlı İslam” yaptırımının ortaya atılmasının, Gülen’in Amerika’da bulunması ile bir ilişkisi olabilir mi? Ne dersiniz? Açın 59 ncu sayfayı Nurettin Veren bu konuda, bakın neler söylüyor;
“ ABD öyle bir devlet ki, kendisi için potansiyel tehlike olarak gördüğü ulus devletleri parçalıyor, bölüyor. Bu yoldan zayıflatıyor. Yugoslavya, Rusya, Irak ve şimdilerde hedef, Suriye ve İran bir yana Türkiye… Önce Türkiye, sonra Suriye ve İran. Öncelikli hedef, Ilımlı İşgale uğrayan Türkiye’dir. İşgaller, ille de askerle, topla ve tüfekle olmaz. Eli çantalı dolar milyarderleriyle de işgal yapılabilir. Osmanlı’da işgal topla-tüfekle olmamıştır. Osmanlı’da çöküşün başlangıcı askerle olmamıştır. Önce borçlandırma, sonra borçtan kurtarmak için özelleştirme ve mali kıskaç, en sonunda tekelleştirme. Son adımda köleleştirme.”
“Ilımlı İslam”ın ortaya atılma nedenini ve ülkemiz ekonomisinin can damarları olan kuruluşların yabancı şirketlerce satın alınmasının nedenlerini şimdi anladınız mı?
Öldüm pahasına yurdumun değerlerini satın alan sömürge devletleri, bizi birbirimize düşürmek için neler yapmadılar ki! Sağ-Sol, Alevi-Sünni, Türk-Kürt ve şimdilerde de “ Ilımlı – Ilımsız” ve daha kimbilir, bilmediğimiz ne senaryolar bizi bekliyor. Bunlar, öyle amip ülkeler ki, menfaatleri için Fenerbahçe - Galatasaray takımları üzerinden bile çıkar üretmeye çalışırlar.
Ama etle-tırnağı kimse ayıramayacaktır!
Yeter ki bu ülkelere karşı bilinçli, uyanık ve birlik beraberlik içinde olalım.
Gelelim haftanın flaş siyasi magazin haberine; Başbakan, “ En az üç çocuk yapın” diyor, demesine de, peki, çalışanlara verdiği üç kuruşluk zamla bu iş nasıl olacak? Çocuk doğurmak yetiyor mu? Onların, fizyolojik ihtiyaçları, eğitimi ve geleceğini kim verecek? İşsizler ordusu yaratan, eğitim sisteminde eşitliği sağlayamayan, iç ve dış borç batağına sürükleyen siyasiler mi? Geçin Başbakan geçin, sizin nasıl olsa tuzunuz kuru. Bana sorarsanız, “Benim ne oğluma gemicik alacak param, ne de birikimim, nede siyasi kariyerim var. Eğer maaşımı yarından itibaren 5 bin YTL’ye çıkartırsanız, bende bu geceden itibaren çocuk imalatına soyunabilirim. Üç mü olur, beş mi, orasını da Allah bilir!”
Cumhurbaşkanı; “ Anne ben Afrika’ya gidiyorum!”
Annesi; “ Ay çok uzak, paran gitmesin?”
Son dakika; “ AKP için Yargıtay’ca “Kapatma Davası” açılmış.
Son söz; “ Demokrasi için, daha çok fırın ekmek yememiz gerekecek”
Uyanık kalın, benim Sevgili dostlarım.
Ertuğrul ERDOĞAN