PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : GÜL, dün öyle bugün böyle



ahmeTTaşar
11-04-2008, 22:42
GÜL, dün öyle bugün böyle...

Only the registered members can see the link




Konu aynı, içerik farklı
1995 (AB)
“Türkiye’nin AB’ye giremeyeceği kesindir... Çünkü Avrupa Birliği bir Hıristiyan Birliği’dir. Sizi o zenginler köşkünün bahçesindeki bir kulübeye böyle koyarlar işte...”

1992 (Laiklik)
“Moral değerleri açısından yine Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden , en ziyade tahribatı vermiş olan, sistemin ilkelerinin birisi de laiklik ilkesidir.”

2008 (AB)
“Türkiye içindeki ve Avrupa kamuoyundaki bütün tartışmalara rağmen Türk halkı AB standartlarını benimseme, yönünde sessiz, ama devamlı biçimde mesafe almaktadır.”

2008 (Laiklik)
“Türk halkı, anayasanın, devleti, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olarak niteleyen temel ilkeleri konusunda mutabakat içindedir. Bunda hiç şüphe yoktur.”


Haber : Fatih ERBOZ
1992 ve 1995 yılında yaptığı konuşmalarda Avrupa Birliği ile laikliğe eleştiriler yönelten Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün AB’den övgüyle sözederken laiklik ilkesine de vurgu yaptı. Abdullah Gül, Türkiye ve AB arasındaki ilişkilerin, diyaloğun ve işbirliğinin her düzeyde geliştirilmesinin, devam eden katılım sürecinin gereği olduğunu söyledi. İstanbul Radisson SAS Oteli’nde düzenlenen Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi (KİK) 24. Toplantısı’nın açılışında konuşan Gül, Türkiye ile AB ilişkilerinin yapısını üçlü bir sacayağına benzetmenin mümkün olduğunu belirterek, bunun ilk iki ayağını hükümetler arası ve parlamentolar arası temasların teşkil ettiğini ifade etti. Gül, şunları söyledi: “Katılım müzakereleri devam ettiği halde, Avrupa’da ülkemize ilişkin, Türkiye’de ise AB ile ilgili olarak bazı iletişim, algılama ve anlayış sunumları ile kimi zaman da yanlış anlamaların bulunduğunu görüyoruz. Bu itibarla da KİK’in çalışmalarının bundan sonra da etkin biçimde devam etmesini temenni ediyorum.” Gül özetle şöyle devam etti:


Tarihi bir fırsat
“Bugün sizlere Türkiye’nin modern Avrupa kurumları ve değerleriyle olan ilişkilerinin ne kadar tarihsel ve köklü olduğu gibi, bildiğiniz hususları tekrarlamayacağım. Bunlar hepinizin çok iyi bildiği ve zaman zaman çok geniş şekilde konuştuğumuz konular. Bu tarihsel temel artık yepyeni bir olguya dönüşmüştür, yepyeni bir statüye kavuşmuştur. Türkiye 2005 yılında AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamıştır. Müzakerelere başlamakla kalmamış, mesafe de katetmeye başlamıştır. Bu gelişme iki tarafa da tarihi bir fırsat, yeni bir esneklik vermektedir. Bu tür fırsatlar değişen konjonktürler nedeniyle her zaman ortaya çıkmayabilir. Bunun bilinciyle şimdi iki taraf bu tarihi fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeli ve bu yeni perspektifle ilerlemelidir. Türkiye içindeki ve Avrupa kamuoyundaki bütün tartışmalara rağmen Türkiye ve Türk halkı AB’nin değer ve standartlarını benimseme, içselleştirme ve hayata geçirme yönünde sessiz ama devamlı biçimde mesafe almaktadır.” Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türk milletinin reform sürecinde, ara vermeksizin koşar adımlarla gitmesini de tavsiye ederek, “Bunun, Türkiye’yi bugün içinde bulunduğu tartışmalı ortamdan daha güçlü şekilde çıkaracağına, ayrıca toplumun bazı kesimlerinin var olan kaygılarını gidereceğine inandığım için gerçekten tavsiye ediyorum” dedi.


Cumhuriyet kazanımları
Gül, Türk halkının, anayasanın, devleti, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olarak niteleyen temel ilkeleri konusunda mutabakat içinde olduğunu ve bunda hiç şüphe bulunmadığını belirtti. Gül, şöyle dedi: 85 yıllık Cumhuriyet döneminde sağlanan başarı ve kazanımlar, cumhuriyetimizin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma özelliklerini daha da güçlendirmiştir, daha da derinleştirmiştir. Türk halkı, bu sürecin devamı konusunda tam bir kararlılık içindedir. Bu doğrultuda, cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak olarak özetlediği hedefe ulaşma yolunda bugüne kadar muazzam bir mesafe kat edilmiştir. Türkiye’nin ufku aynı doğrultuda son derece açıktır.”


Gül, 13 yıl önce böyle diyordu
Avrupa Brliği (AB) hayali için taviz üstüne taviz veren AKP’nin en dikkat çekici isimlerinden olan Abdullah Gül’deki, AB değişimini görmek için, Usta gazeteci yazar Hulki Cevizoğlu’nun “İşgal ve Direniş” kitabındaki şu satırlara bakmak yeterli. “Günlerden 8 Mart 1995. Kürsüde bir konuşmacı var. Refah Partisi Kayseri milletvekili Abdullah Gül, TBMM’de AB için özetle şöyle diyordu: ”Siz o profesörün (Erol Manisalı) dediği gibi, Avrupa’nın Zenginler Kulübü’nün köşkünde, bahçedeki bir barakaya girdik diye sevinerek geldiniz... Sizi o zenginler köşkünün, üzülürek maalesef söylüyorum, kendi ülkem adına, bahçesindeki bir kulübeye böyle koyarlar işte...


Taviz veriliyor...
1982 yılından itibaren, mâli yardım yapmayacak mıydı, Ankara Antlaşması veyahut da diğer anlaşmalara göre? Burada herşey tek taraflı olarak gitmektedir. Avrupa’nın menfaatleri söz konusu olduğunda tavizler verilmektedir, fakat Türkiye’nin çıkarları söz konusu olduğunda, hiçbir direniş, hiçbir ısrar olmamaktadır.”


AP, bölmek istiyor
Gül, 12 yıl önce, SP’nin Kızılcahamam Kampı’nda ise şunları söylüyordu: “Avrupa Parlamentosu’nda (AP), Türkiye’de bölücülüğün, otonom idarelerin nasıl istendiğini, Ermeni davalarının savunulduğunu göreceksiniz. Fakat Türkiye’de, bu milletin Müslüman’ca yaşaması söz konusu olduğunda, köktendincilik denilecek; Avrupa, budur.”


Laikliği tehdit olarak görmüştü
Abdullah Gül, 1992 yılında Türkiye Gönüllü Kültür Teşekkülleri 3. İstişare Toplantısı’nda yaptığı laiklik konusundaki konuşmasında ise şunları söylemişti: “Tarih boyunca görülmüştür ki, en kalıcı ve birleştirici unsur din olmuştur. Ama bu Türkiye’deki resmi ideoloji tarafından devamlı tehdit altına alınmış. Moral değerleri açısından yine Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden, sistemin ilkelerinin birisi de laiklik ilkesidir. Maalesef laiklik, gerek kavram olarak, gerek uygulama olarak Türkiye’de hep münakaşa konusu olmuş. Laikliği, devlet ile dinin birbirlerinden ayrılığı şeklinde en basit olarak tarif edersek, önce Türkiye’de tabii din böyle söylenmiş, ondan sonra da tam bir kontrol altına alınmıştır.”

Görevini mahkemeye devretti!
AKP’nin gönderdiği hiçbir yasayı veto etmeyen Gül, Anayasa Mahkemesi’nin yükünü ardırdı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül göreve geldiği günden bu yana, Çankaya Köşkü’ne sunulan kanunlar konusunda veto mekanizmasını çalıştırmazken, Gül’ün, kanunları birer birer onaylaması da yeni dönemde Anayasa Mahkemesi’nin yükünü artırdı. Gül’ün önüne gelen kanunları jet hızıyla onaylaması CHP’nin sık sık Anayasa Mahkemesi’nin yolunu tutmasına yol açarken CHP bugüne kadar 2’si Anayasa değişikliği 7’si kanun olmak üzere toplam 9 kez Yüksek Mahkeme’ye başvuruda bulundu. Hafta başından bu yana Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Kanunu ile bazı belediyelerin kapatılmasını ve 43 yeni ilçe kurulmasını öngören kanun için Anayasa Mahkemesi’ne başvuran CHP, “kadrolaşma” iddialarına yol açan Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nda değişiklik öngören kanun için de hazırlık yapıyor.







Yeniçağ...