PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : illerimizin(şehirler)adları nereden geliyor biliyormuydunuz...



sarıkanarya_41
04-05-2008, 16:48
Van

Van’ı Asur kraliçesi Semiramis kurdu. Bundan dolayı şehre “Şahmirankent” adı verildi. Daha sonra Persler döneminde buraya Van adında bir vali geldi ve şehri bayındır hale getirdiğinden şehre onun adı verildi.

Uşak

Çocuk veya genç adının halk dilinden söylenişidir. Bazı rivayetlere göre ise uşak (ayınla söylenişi) kelimesinin aşık kelimesinden geldiği söylenmiştir.

Urfa

Eski adı “Orhoe veya Orhai”dir. Şehir Babil hükümdarı Ramis-Nemrut tarafından kuruldu.

Tekirdağ

Adını, kıyı boyunca uzanan Tekirdağlarından almıştır.

Tokat

Eski adı “Komana Pontika”idi. Tokat adının Pontika adının halk arasından değişmiş şeklidir.

Trabzon

“Trapezus” sözcüğünden gelir. Anlamı dörtköşe’dir.

Tunceli

Burada bazı maden yataklarının bulunmasından dolayı şehre Tunceli adı verilmiştir. Yani tunçülkesi demektir.

Sakarya

Adını sınırları içinden geçen Sakarya nehrinden alır

Samsun

Eski adı “Amisos”dur. Samsun ismi bu kelimenin halk arasından değiştirilmesidir.

Sivas

Adının nereden geldiği konusunda her hangi bir kayda rastlanmamıştır.

Siirt

Siirt adının Keldani aslından geldiği ve şehir anlamına geldiği söylenir. Diğer bir ravayete göre ise Sert kelimesinin bozulmuş şeklidir.

Rize

Kafkas kökenli bir kelime olduğu sanılmaktadır.

Ordu

Eski adı “Kotyora”dır. Halk tarafından bu isim değişikliğe uğramıştır.

Niğde

İlkçağda bölgede Nagdoslular adlı bir kavim yaşadığından bu şehre isimlerini vermişler. Arap kaynakları şehre “Nekide veya Nikde” demişlerdir. Halk ise şehre Niğde adını vermiştir.

Nevşehir

Onsekizinci yüzyıla kadar şehir bir köydü ve adı “Muşkara” idi. Daha sonra Nevşehirli Damat İbrahim Paşa köyünü geliştirdi ve yeni şehir anlamında Nevşehir adını verdi.

Malatya

Hititler döneminde buranın adı “Meliddu”dur. Halk tarafından Malatya olarak değişmiştir.

Manisa

Yunanca Magnesya’dan gelmiştir. Türkler burayı alınca Manisa olarak şehrin ismini değiştirdiler.

Mardin

Mardin adı Süryanice’de Marde’den geldiği rivayet edilir. Romalılar “Maride” Araplar ise “Mardin” adını vermişlerdir. Diğer bir rivayet göre ise Mer-din yani erkek, yiğit –görmek kelimesinden geldiği söylenmiştir.

Muğla

Eski adı “Mobolla”’dır. Türkler buraya daha sonra Muğla demişlerdir.

Muş

Bir rivayete göre süryanice’deki suyu bol anlamına glene Muşa’dan diğer bir rivayete göre ise Şehrin kurucusu “Muşet’den gelmiştir

Karaman

İlk ismi Laranda’dır. Selçuklu ve Osmanlılarda ki ismi Larende idi. Karamanoğullarının başkenti olduğundan buraya daha sonra Karaman adı verildi.

Kahramanmaraş

Asıl adı Markasi’dir. Halk dilinde Maraş olarak değişmiştir. Kurtuluş savaşında Fransızlara karşı şehirlerini kahramanca savunduklarından meclis tarafından ll Şubat 1922’de kahraman ünvanı verildi.

Kars

MÖ: 130-127 yılında buraya yerleşen Karsak oymağından dolayı şehre kars adı verilmiştir. Kars kelimesinin anlamı ise deve ya da koyun yününden yapılan elbise veya şal kuşağı anlamına gelir.

Kastamonu

Şehrin eski adı “Tumana”dır. Buraya daha sonra Gas-Gas isimli bir kavim yerleşti. İşte Kastamonu Gas ve Tuman’ın birleşmesinden meydana gelmiştir.

Kayseri

Romalılar Mazaka adlı şehri alınca buraya Kaysarea adını verdiler. Yani İmparator şehri anlamına gelir. Daha sonra Kayseri olarak halk arasında yayıldı

Kırşehir

Kır ve Şehir kelimesinin birleşmesinden oluşmuştur.

Kocaeli

Orhan gazi döneminde bu bölgeyi feth eden Akçakoca isimli komutandan dolayı buraya Kocaeli denildi.

Konya

İsa’dan önce 47-50 ve 53 yıllarında Hıristiyan azizlerinden St. Paul burayı ziyaret etti ve şehir önemli bir dinsel merkez olarak gelişti. Bu nedenle Hıristiyanlar ona, “İsa’nın tasviri” anlamına gelen “ikonyum” adını verdiler. Abbasiler burayı alınca “Kuniye’ye” çevirdiler. Türkler bu ismi Konya olarak değiştirdi.

Kütahya

Frigler buraya “Katyasiyum veya Katiation” adını vermişlerdir. Daha sonra yöre halkı buraya Kütahya demiştir

İstanbul

MÖ. 658 yılında Megara kralı Byzas tarafından kurulduğundan bu şehre kurucusundan dolayı Bizantion adı verilmiştir.
Roma imparatoro Marcus Avrelius döneminde imparatorun manevi babasının adıyla “Antion” olarak anıldı.
Bizans İmparatoru Konstantin bu şehri yeniden kurunca buraya kendi adını verdi. Şehre “Konstantin veya Konstanpolis” adı verildi. Araplar “Kostantiniye, Romalılar Konstantinopolis” demişlerdir. Daha sonra bu ismin kısaltılmış şekli olan “Stin-polis” deyimi kullanıldı. İşte İstanbul bu “Stin-Polis” şehrinden türetildi.
Türkler burayı alınca Müslüman şehir anlamında “İslambol” adını verdiler. Fakat daha sonra İstanbul olarak değiştirildi.

İzmir

Şehrin asıl adı “Smyrna”dır. İzmir kelimesi smyrna’nın halk arasındaki kullanış şeklidir. Homeros destanlarında bu kent ismini Kıbrıs Kralı Kinyras’ın kızı Smyra’dan alır ve tanrıça Artemis İzmirli’dir. Kimi kaynaklara göre de, İzmir şehrini ilk kuran Hititler değil, Amazonlar’dır. (Hititler de buraya Navlühun adını vermişlerdir.

Gaziantep

Şehrin eski adı Ayıntab’dır. Kelime anlamı, pınarın gözü demektir. Halk bunu Antep olarak değiştirmiştir. Halk Kurtuluş savaşında Fransızlara karşı başarılı bir savaş verince 6 Şubat 1921’de çıkartılan bir yasayla Gazi ünvanı verildi.

Gümüşhane

Burada daha önceleri gümüş madenleri olduğundan, bu şehre Gümüşhane denilmiştir

Edirne

Romalılar döneminde imparator Hadrianus tarafından kurulduğu için şehir “Hadrianopolis” dını alır. Hadrianus’un şehri anlamına gelen bu sözcük, sonradan değşimlere uğrayarak Edirne halini aldı.

Elazığ

1834 yılında Mezra denilen yerde kuruldu.1862 yılında buraya o sıradaki padişah Abdülaziz’in onuruna “Mamuretülaziz” adı verildi. Bu ismi uzun bulan halk onu Elaziz olarak kısalttı. 1937 yılında Elazığ’a çevrildi.

Erzincan

Erzincan ovasından adını alır. Ezirgan diye halk tarafından söylenir. Buranın eski adı Eriza’dır.

Erzurum

Ardı Rum kelimesinden gelir. Yani Rum toprağı demektir. Diğer bir rivayete göre de Selçuklular buraya Erzen-Rum demişlerdir. Erzen darı demektir. Şehir o zamanlar bir tahıl ambarı olarak kullanılmıştır.

Eskişehir

Eski adı Doylaion’dur. 1080 yılında Türkler burayı ele geçirdi. 1175 yılında burasını Bizans geri aldı. Kılıçarslan bu şehri daha sonra geri alınca, ona “Bizim eski Şehrimiz” anlamına gelen Eski Şehir adını verdi.

Diyarbakır

Bakır ülkesi anlamına gelmektedir. Bu ismin kaynağı Diyar-ı Bekir’dir. Bekir’in memleketi anlamına gelir. Bunun nedeni de Bekir b. Va’il adlı Arap göçebe boyunun buraya yrleşmiş olmasından kaynaklanır. Diyarbakır’ın eski adı Amid veya Amed’dir. Gelen veya bizim anlamına gelir. Dede Korkut kitabında Amid’e Hamid de denilmiştir.

Denizli

Deniz-ili kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. İl eski Türkçe’de ülke, memleket anlamına gelir. Yani deniz memleketi denilir.Bir diğer rivayete göre de kelimenin aslı domuz-ili'dir. Bu da bölgede domuz çokluğundan kaynaklanmaktadır.

Çanakkale

Marmara ve Ege denizlerini birleştiren Boğaz’daki şehir ve kasabaların en büyüğü ve il merkezidir. Boğazın doğu kıyısında ve en dar yerinde kurulmuştur. Burada denizini şekli tıpkı bir çanağı andırır. Bugünkü ismini buradan alır.

Çankırı

İlkçağda “Gangra” kalesinin eteğinde kuruldu. İsmini Gangra kalesinden alan Çankırı’ya yakın zamana kadar Çangırı ve Çenğiri deniliyordu.

Çorum

Rivayete göre Çoğurum kelimesinden türetilmiştir. Bu da bölgede zamanında Rumların çoğunluğu oluşturmasından kaynaklanmaktadır.

BURSA

Eski çağlardaki Bitinya bölgesinin başkentidir. Buraya kurucusu Bitinya kralı Prusias’ın adı verildi. (MÖ:ll.yüzyıl)

BURDUR

Eski adı Askaniya’dır. İsmini yanında kurulmuş olduğu Burdur gölünden alır.

BOLU

Önceleri Bithynion Romalılar döneminde ise Claudiopolis adı verildi. Türkler burayı alınca Claudiopolis sözcüğünü kısaltıp sadece polis dediler. Daha sonra bu da halk dilinde değişerek Bolu oldu.

BİTLİS

Kimi tarihçilere göre, “Bageş” ya da “Pagiş” sözcüklerinden türemiştir. Kimilerine göre de Büyük İskender’in komutanı “Lis” ya da “Badlis” burada bir kale kurmuş. Bitlis sözcüğü bu komutanın isminden kaynaklanıyormuş.

BİNGÖL

Buradaki bir çok göllerden dolayı bu isim kendisine verildi.

BİLECİK

Bizanslılar döneminde burada Bilekoma adlı bir kale vardı. Osman bey burayı alınca bu adı Bilecik olarak adını verdi.

BAYBURT

Eldeki kaynaklara göre kasabanın ortaçağdaki adı “Paypert” ya da “Pepert” idi. Bayburt adı buradan gelmektedir.

BALIKESİR

Şehrin adının eski hisar anlamına gelen Paleokastio’dan türediği sanılmaktadır. Halk arasında dolaşan bir söylentiye göre de balı çok anlamına gelir. Çünkü Kesir Arapça’da çok anlamına gelmektedir

AĞRI

İsmi sınırları içindeki “Ararat” dağından alır. Çok eski çağlarda yeryüzü korkunç bir su baskınınına uğradı.(Nuh Tufanı) Nuh peygamber bütün canılardan bir çifti alarak bir gemiye bindirdi. Gemi Cudi (İslam kaynaklarına göre) (Hristiyan kaynaklarına göre de Ararat – Ağrı) dağına kondu. Ararat, önce aran sonra da Ağrı adını aldı.

AKSARAY

Selçuklu Sultanı İzzettin Kılıçarslan, şehirde cami, medrese, kümbetler ve büyük ve beyaz bir saray yaptırdı. Şelir “Aksaray” adını işte bu beyaz saraydan aldı.

AMASYA

Amasya şehrini tarihçi Strabon’a göre Amazon karalı Amasis kurdu ve ona Amasis kenti anlamına gelen “Amasesia” ismini verdi.

AYDIN

İlk olarak Argoslar tarafından kuruldu. Anadolu beylerinden Aydınoğlu Mehmet bey’den aldı. Aydın, Mehmet beyin babasının ismidir.

ARTVİN

İskitler tarafından kuruldu. Artvin sözü iskitçe’dir.

ANTALYA

MÖ ll.ci yüzyılda Bergama karalı Attalos ll tarafından kuruldu. Şehir önceleri ismini kurucusundan aldı ve Attaleia adıyla anıldı. Daha sonra bu isim Adalia, Antalia ve en son Antalya şekline dönüştü.

ANKARA

İslam kaynaklarında Ankara’nın adı Enguru olarak geçer. Kimilerine göre Ankara sözü Farsça “Üzüm” anlamına gelen Engür’den, ya da Yunanca’da Koruk anlamına gelen”Aguirada’dan türemiştir.
Bazılarına Hint-Avrupa dillerindeki “Eğmek” anlamına gelen Ank ya da Sankskritçe de; “Kıvrıntı”,, anlamına gelen ankaba’dan veya Latince’den çengel anlamına gelen uncus’dan türediği ileri sürülmektedir. Frig dilinde Ank “engebeli, karışık arazi anlamına gelir.” Şehrin diğer isimleri; Ankyra, Ankura, Ankuria, Angur, Engürlü, Engürüye, Angare, Angera, Ancora, Ancora ve son olarak Ankara şeklini almıştır.

ANTAKYA

MÖ 300 yıllarında Makedonya Kralı Seleukoz bu yörede Antakya’yı kurdu ve şehre babasının ismi olan Antiokhia adını verdi. Zamanla büyüyen kent, başkent halini aldı.

AFYONKARAHİSAR

Afyon türkülerinde sık sık “Hisar” sözcüğü geçer. “Hisarın bedenleri çevirin gidenleri” Bu hisar sözcüğünün Afyon türkülerinde sık sık yinelenmesi nedensiz değildir. Eski adı Akroenos olan şehri Selçuklular uzun süren bir kuşatmadan sonra ele geçirdiler. “Hisar” kuşatma anlamına gelir. Acılarla elde edilen yere “Karahisar” dediler ve orada, kara taşlardan bir kale kurdular. Onaltıncı yüzyılda bölgede afyon yetiştirlmeye başlayınca, Karahisar’ın başına bir de Afyon eklendi ve şehir “Afyonkarahisar” adını aldı.

ADAPAZARI
Bu ilimize Adapazarlılar kasaca Ada der. Çünkü Sakarya ve Çark suyu arasında yer alan şehir, tıpkı bir adayı andırır. “Pazar sözüne gelince: Burası onyedinci yüzyılda yörenin Pazar yeriydi. İşte, Adapazarı bu iki sözcüğün “Ada” ve “Pazar” sözcüklerinin birleşmesinden oluştu. Adapazarı, Sakarya ilimizin merkezidir.

sarıkanarya_41
04-05-2008, 16:50
illerimizin(şehirler)neleriyle ünlü(meşhur)ADANA
Pamuk ( Beyaz altın ), Adana Kebabı, Çukurova, Anavarza Kalesi, Misis Antik Kenti, Tekir Yaylası, Yaşar Kemal, Sakıp Sabancı

ADIYAMAN
Nemrut Dağı, Besni Üzümü, Pirin-Gümüşkaya Mağaraları, Kahta Çayı

AĞRI
Ağrı Dağı, İshak Paşa Sarayı, Balık Gölü, Göktaşı Çukuru, Gürbulak Sınır Kapısı, Günbuldu Mağaraları

AFYON
Haşhaş, Kaymak, Afyon Sucuğu, Afyon Mermeri, Çağlayan Mesire Yeri, İscehisar Kayalıkları, Bayat Kilimleri, Hüdai, Gazlıgöl, Dinar ve Sandıklı Kaplıcaları

AKSARAY
Ihlara Vadisi, Eğri Minare, Yılanlı Kilise, Sultanhanı ve Ağzıkarahan Kervansarayları, Acemhöyük, Manastır Vadisi, Antik Nora Şehri

AMASYA
Amasya Elması, Borabay Gölü, Amasya Kalesi, Kral Kaya Mezarları, Ahşap Amasya Evleri, Darüşşifa ( Akıl hastalarının müzik ve su sesiyle tedavi edildiği ilk yer ), Şehzadeler Şehri

ANKARA
Ankara Kalesi, Anıtkabir, Tiftik Keçisi ( Ankara Keçisi ), Hacı Bayram Veli Türbesi, August Tapınağı, Roma Hamamı, Gordion ( Frigyanın Başkenti ), Atakule, Karum İş Merkezi, Kızılcahamam-Ayaş Kaplıcaları, Beypazarı Evleri

ANTALYA
Düden-Kurşunlu-Manavgat Şelaleleri, Dim-Damlataş-Karain Mağaraları, Olimpos-Beydağları-Köprülü Kanyon Milli Parkları, Konyaaltı-Lara-Patara Plajları, Turunçgil ve Seracılık Üretimi ile Alanya, Side, Manavgat, Kemer, Kalkan, Kaş Gibi Turizm Merkezleri, Tarihi Kaleiçi Evleri, Altın Portakal Film Yarışması, Kesme Çiçek Üretimi, Aspendos, Perge, Fhaselis, Termessos, Olympos Antik Kentleri

ARDAHAN
Kaşar Peyniri, Çıldır Gölü

ARTVİN
Boğa Güreşleri, Barhal Kilisesi, Sarp Sınır Kapısı, Çoruh Nehri, Karagöl - Sahara ve Hatilla Vadisi Milli Parkları

AYDIN
Deve Güreşleri, Büyük Menderes Nehri, Afrodisias-Milet-Didim-Priene Antik Kentleri ile Kuşadası, Aydın İnciri, Dilek Yarımadası Milli Parkı

BALIKESİR
Susurluk Ayranı ve Tostu, Manyas Gölü ve Manyas Yoğurdu, Ayvalık ve Edremit Zeytini, Kaz Dağları Milli Parkı, Bor mineralleri, Gönen-Manyas-Burhaniye Kaplıcaları, Kaz Dağları Sarıkız Şenlikleri, Şahin Deresi Kanyonu, Sütüven Şelalesi, Ayvalık-Altınoluk-Akçay-Ören Turizm Merkezleri, Hasanboğuldu, Tahtakuşlar Etnografya Müzesi, Balıkesir Kolonyası

BARTIN
Amasra Kalesi, İnkum Plajı, Bartın Çayı

BATMAN
Hasan***f Türbesi ve Kalesi, Petrol Rafinerisi

BAYBURT
Bayburt Kalesi, Şehit Osman Türbesi, Aydıntepe Yeraltı Şehri, Sırakayalar Şelalesi

BOLU
Yedi Göller, Abant, Gölcük, Sünnet Gölleri, Mudurnu ve Göynük’ün Tarihi Ahşap Evleri, Kartalkaya Kış Sporları Merkezi, Mengen’in Aşçıları, Akkaya Travertenleri, Seben Kaya Evleri, Seben Elması, Aladağ Yaylaları, Mudurnunun Sarot ve Babas Kaplıcaları

BURDUR
Sagalassos Antik Kenti, İnsuyu Mağarası, Burdur ve Salda Gölleri

BURSA
Yeşil Türbe, Ulu Cami, Kozahan, İznik Çinileri, Cumalıkızık Köyü ve Evleri, Uludağ Milli Parkı, Kestane Şekeri, Şeftali, Bıçak, Havlu, Gemlik ve Mudanya nın Zeytini, İnegöl Köftesi, Çekirge-Oylat Kaplıcaları, İskender Kebabı, İnkaya Çınarı, Mihaliç Peyniri, İznik Gölü,Emsali zor bulunan IRGANDI köprü, Osman Gazi ve Orhan Gazi Türbesi, Emirsultan türbesi,Molla Gürani Türbesi, Molla Fenari Türbesi, Karagöz ve Hacivat, Üftade Türbesi, Hisar ve Orta Pazar mahallelerindeki surlar ve Osmanlının Bursa ya ilk girdiği Kapı (Saltanat Kapı Yeni Yapılan Değil),Emsali zor bulunan IRGANDI köprü

BİLECİK
Şeyh Edebali ve Ertuğrul Gazi Türbeleri, Saat Kulesi, Türk Büyükleri Platformu, Osmanlının Kuruluş Yeri Söğüt İlçesi, Mermer Üretimi ve Bozöyük Seramiği

BİNGÖL
Kös Kaplıcası, Soğuksu Mesiresi, Buzul Gölleri, Kiğı Kalesi, Yüzen Ada ( Turnalar Gölü ), Kartal ( Karakuş ) Halkoyunu

BİTLİS
Nemrut Dağı, Nemrut Krater Gölü, Ahlat Kümbetleri, Tütün Üretimi, Süphan Dağı, Adilcevaz Kalesi, İhlasiye Medresesi, El-Aman Kervansarayı, Ahlat Selçuklu Mezarlığı, Beş Minare ( Şerefiye, Kalealtı, Ulu, Meydan ve Gökmeydan Camileri )

ÇANAKKALE
Gökçeada ve Bozcaada, Truva ve Assos Antik Kentleri, Gelibolu Şehitler Milli Parkı, Adatepe ve Çetmi (Yeşilyurt ) Köyleri, Dardanel Balık Konservesi, Domates ve Seramik Üretimi, Höşmerim ( peynir tatlısı )

ÇANKIRI
Çankırı Kalesi, Taşmescit, Bülbül Pınarı Dinlenme Yeri, Kayatuzu Üretimi

ÇORUM
Yazılıkaya, Hattusaş, Alacahöyük Ören Yeri, Çorum Leblebisi ve Saat Kulesi

DENİZLİ
Pamukkale Travertenleri, Hierapolis Antik Kenti, Buldan Bezi, Havlu ve Bornoz Üretimi, Güney Şelalesi, Karahayıt Kaplıcaları, Kızıldere Jeotermal Kaynağı , Denizli Horozu

DİYARBAKIR
Diyarbakır Karpuzu, Malabadi Köprüsü, Diyarbakır Surları, Ergani Bakırı, Behrampaşa Camii, Delilo Halkoyunu, Deliller Hanı, Diyarbakır Sokakları, ( Küçeler ) Hilar Kayalıkları, Çermik Kaplıcası, Meryem Ana Kilisesi, Sarı Saltık Türbesi

DÜZCE
Samandere, Güzeldere, Aydınpınar, Sarıyayla, Saklıkent ve Aktaş Şelaleleri,Fakıllı, Sarıkaya ve Aksu Mağaraları, Akçakoca Turizm Merkezi, Efteni Gölü ve Kaplıcası, Konuralp Müzesi, Sakarca, Topuk, Kardüz, Odayeri , Torkul Yaylaları

EDİRNE
Selimiye Camii, Rüstempaşa Kervansarayı, Kırkpınar Yağlı Güreşleri, Ayçiçeği-Pirinç ve Beyaz Peynir Üretimi, Uzunköprü.

ELAZIĞ
Harput Kalesi ve Şehri, Keban Baraj Gölü, Hazar Gölü, Buzluk Mağarası, Çaydaçıra Halkoyunu, Ağın Kaplıcası,Hazarbaba Kayak Merkezi,Arap Baba Türbesi

ERZURUM
Palandöken Kayak Merkezi, Çifte Minareli Medrese, Tortum Şelalesi, Oltu Taşı, Aziziye Tabyaları, Üç Kümbetler, Çağ Kebabı, Tepsi Minare ( Saat Kulesi ), Erzurum Kalesi, Rüstem Paşa Bedesteni, Erzurum Kongresi Binası, Çobandede Köprüsü, Narman Peribacaları

ERZİNCAN
Girlevik Şelalesi, Ekşisu Kaplıcası, Tulum Peyniri, Bakır İşlemeciliği, Aygır Gölü, Buz Mağaraları, Eğinin ( Kemaliye ) folklörü

ESKİŞEHİR
Lületaşı, Porsuk Çayı, Midas Tapınağı, Anadolu Üniversitesi, Yunus Emre Türbesi, Tarihi Odun Pazarı Evleri, Yazılıkaya Frig Vadisi ( Midas Kenti ), Uyuz, Çifteler ve Yarıkçı Hamamları, Çatacık Ormanları ve Mesire Yeri, Eti Bisküvileri, İnönü Planör Kampı, Sivrihisar Ermeni Kilisesi

GAZİANTEP
Antepfıstığı, Antep Baklavası, Zeugma-Karkamış-Yesemek Antik Kentleri, İplik Sanayi, Karpuzatan ve Dülükbaba Mesire Yerleri, Antep Mutfağı

GÜMÜŞHANE
Tomara ve Torul Şelaleleri, Satara Antik Kenti, Kuşburnu Çayı ve Marmeladı, İmera Manastırı ve Gümüşhane Evleri

GİRESUN
Giresun Kalesi, Fındık Üretimi, Hayırsız Ada, Şebinkarahisar Kalesi, Kümbet, Bektaş, Gölyanı, Kulakkaya ve Sisdağı Yaylaları, Aksu Şenlikleri, Pınarlar Şelalesi Aygır Gölü, Giresun Kalesi, Gedikkaya

HAKKARİ
Cilo ve Sat Dağları, Buzul Gölleri, Zap Suyu, Ters Lale ( Ağlayan Lale ), Şemdinli Balı, Sümbül Dağı, Hakkari Kilimleri

HATAY
Antakya Mozaik Müzesi, Harbiye Mesire Yeri, Arsuz Plajları, İskenderun Demir-Çelik Fabrikaları, Soğukoluk Mesire Yeri, Künefe Tatlısı, Sen Piyer Kilisesi, Erzin Kaplıcaları

IĞDIR
Pamuk Üretimi

ISPARTA
Kovada Gölü Milli Parkı, Isparta Gülü, El Dokuması Isparta Halıları, Eğirdir ve Gölcük Gölleri, Isparta Elması,Yazılı Kanyon Milli Parkı, Pınargözü Mağarası, Davraz Dağı Kayak Merkezi

KAHRAMANMARAŞ
Maraş Dondurması, Döngel Mağaraları, Afşin-Elbistan Termik Santrali, Maraş Kalesi, Tarhana,Sütçü İmamı

KARABÜK
Safranbolu Evleri, Safranbolu Lokumu, Demir-Çelik Fabrikası

KARAMAN
Hatuniye Medresesi, Yerköprü Şelalesi, Karaman Koyunu, Türkiyenin Bisküvi Üretim Merkezi, Karaman Elması

KARS
Kars Kalesi, Ani Harabeleri, Sarıkamış Kayak Merkezi, Kaşar Peyniri

KASTAMONU
Cehennem Deresi Kanyonu, Ilgarini Mağarası, Tosya Pirinci, Taşköprü Sarımsağı, Ilgaz Dağı Milli Parkı, Kır Pidesi, Kürenin bakırı

KAYSERİ
Erciyes Dağı Kayak Merkezi, Kayseri Pastırması, Bünyan Halısı, Sultansazlığı Kuş Cenneti, Kapuzbaşı Şelaleleri, Gesi Bağları, Talas Kenti, Gevher Nesibe Tıp Merkezi

KIRIKKALE
Silah Fabrikaları, Petrol Rafinerisi

KIRKLARELİ
Dupnisa Mağarası, Alpullu Şeker Fabrikası, Hamitabat Doğalgaz Santrali, Dereköy-İğneada-Kıyıköy-Kastro gibi Sayfiye Yerleri

KIRŞEHİR
Ahi Evran Türbesi, Hirfanlı Baraj Gölü, Seyfe Gölü, Petlas Lastik Fabrikası, Cacabey Medresesi, Mucur Yeraltı Şehri

KOCAELİ ( İZMİT )
Pişmaniye, Değirmendere Fındığı, Hannibal’ın Mezarı, Petrokimya ve Otomotiv Sanayi, Osman Hamdi Bey Müzesi, Eski Hisar Kalesi, Saat Kulesi, Hereke Halısı, Kandıra Yoğurdu, Abdülazizin Av Köşkü, Kaiser Wilhelm Köşkü, Ballıkayalar Vadisi ve Beşkayalar Tabiat Parkları, Darıca Kuş Cenneti, Maşukiye, Kartepe ve Kuzu Yaylası, Çoban Mustafa Paşa Külliyesi,Yarımca Kirazı

KONYA
Mevlana Türbesi, Alaeddin Tepesi ve Camii, Karatay Medresesi, Çatalhöyük Antik Kenti, Akşehir Nasrettin Hoca Şenlikleri, Balatini Mağarası, Ilgın Kaplıcaları

KİLİS
Kilis Yorganları

KÜTAHYA
Porselen ve Çini İmalatı, Başkomutanlık Milli Parkı, Kütahya Kalesi, Aizanoi Antik Kenti, Tunçbilek-Seyitömer Linyitleri, Tavşanlı Leblebisi, Simav ve Gördes Halıları

MALATYA
Malatya Kayısısı, Günpınar Şelalesi, Pınarbaşı Mesire Yeri, Aslantepe Antik Kenti, Karakaya Barajı, Somuncu Baba Camii ve Balık Gölü, Sürgü ( Takaz ) Mesire Yeri, Arapgir Meydan Köprüsü, Battalgazi Kervansarayı, Sultansuyu Harası, Darende Kudret Hamamı

MANİSA
Sard Antik Kenti, Mesir Macunu, Spil Dağı Milli Parkı, Üzüm ve Tütün Üretimi, Soma’nın Linyiti, Ağlayan Kaya ( Nyobe ) Muradiye ve Ulu Cami Külliyeleri, Vestel Fabrikaları

MARDİN
Deyrul-Zafaran Manastırı, Mardin Kalesi, Taş Evleri, Telkari Gümüş İşlemeciliği, Dara Harabeleri ve Zinciriye Medresesi

MERSİN ( İÇEL )
Kız Kalesi, Cennet ve Cehennem Obrukları, Silifke Yoğurdu, Anamur Muzu, Turunçgil ve Seracılık Üretimi, Göksu Nehri, Sertavul Geçidi, Tarsus Şelalesi, Çamlıyayla ( Namrun )

MUĞLA
Bodrum, Marmaris, Datça, Fethiye, Dalyan, Göcek Gibi Turizm Merkezleri, Kelebekler Vadisi, Bodrum Kalesi, Beyaz Bodrum Evleri, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi, Saklıkent Kanyonu, Ölü Deniz, Çamur Banyosu, İztuzu Plajı, Sedir Adası, Knidos-Letoon-Kaunos-Labranda-Keramos Antik Kentleri, Milas Halıları, Halikarnas Balıkçısı, Marmaris Çam Balı, Sığla Ağacı ve Yağı

MUŞ
Muş Ovası, Malazgirt Anıtı, Gaz Gölü

NEVŞEHİR
Peribacaları, Derin Kuyu ve Kaymaklı Yeraltı Şehirleri, Hacı Bektaşi Veli Türbesi, Üzüm Bağları ve Şarabı, Patates Üretimi, Testi Kebabı, Avanos’un Çanak Çömlek İşçiliği, Göreme Açık Hava Müzesi, Kozaklı Kaplıcaları, Ortahisar ve Uçhisar Kaya Oyması Kaleleri, Tarihi Mustafapaşa Evleri,Zelve

NİĞDE
Saat Kulesi, Aladağlar, Bolkar Dağları, Türkiye’nin Elma ve Patates Deposu, Kuşkayası Mezarlığı, Çiftehan Kaplıcaları

ORDU
Türkiye’nin Fındık ve Bal Deposu, Boz Tepe, Çamlık Mesire Yeri, Yason Burnu ve Kilisesi, ***falan Yaylası

OSMANİYE
Toprakkale Kalesi, Hemite Kalesi, Karatepe-Aslantaş Açık Hava Müzesi, Karaçay ve Şarlak Şelaleleri, Zorkun Yaylası, Haruniye Kaplıcası, Yerfıstığı Üretimi

RİZE
Çay Bahçeleri, Kaçkar Dağları, Ayder ve Çamlıhemşin Yaylaları, Anzer Balı, Zilkale ve Buzul Gölleri, Elevit Şelalesi, Palovit Yaylası, Fırtına Deresi Vadisi, Rize Kalesi, Rize Bezi

SAKARYA
Sapanca ve Poyrazlar Gölleri, Akyazı Kuzuluk Kaplıcaları, Sakarya Nehri, Patates ve Soğan Üretimi

SAMSUN
Tütün Üretimi, Çarşamba ve Bafra Delta Ovaları, Havza ve Ladik Kaplıcaları, Atatürk Anıtı, Bafra Pidesi,Vezirköprü İlçesinin Semaveri

SİNOP
Sinop Kalesi, Boyabat Pirinci, İnceburun ( Türkiye’nin En Kuzey Noktası ), Ayancık Kerestesi, Erfelek Tatlıca Şelaleleri, İnaltı Mağarası, Akgöl, Sinop Hapishanesi, Keten Üretimi, Mantı ve Nokulu da harikadır.

SİVAS
Buruciye Medresesi, Gök Medrese, Kangal Çoban Köpeği, Kangal Balıklı Kaplıcası, Divriği’nin Demiri, Pir Sultan Abdal ve Aşık Veysel, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifa, Çifte Minareli Medrese, Sızır Şelalesi ( Gemerek ),Tödürge Gölü ( Zara )

SİİRT
Veysel Karani Türbesi, Büryan Kebabı, Perde Pilavı, Saat Kulesi, Siirt Yünlü Battaniyeleri, Derzin Kalesi, Billoris Kaplıcası, Jirkan Kilimi

TEKİRDAĞ
Şarköy Üzümü ve Şarabı, Tekirdağ Rakısı, Ayçiçeği, Tekirdağ Köftesi, Rakoçzi Müzesi, Rüstempaşa Camii

TOKAT
Tütün Üretimi, Niksar Ayvaz Suyu, Almus Baraj Gölü, Ballıca Mağarası, TÜzgünümam Yaylası, Zinav Gölü, Gök Medrese, Tokat Çemeni, Sulu Saray ( Sebastapolis ) Tokat Kebabı, Yazma Üretimi

TRABZON
Sümela Manastırı, Atatürk Köşkü, Uzungöl, Zağanos Köprüsü, Hamsiköy Sütlacı, Kadırga Yaylası, Trabzon Bileziği, Akçaabat Köftesi, Boztepe, Beton Helva ve Vakfıkebir Odun Ekmeği, Ayasofya Müzesi, Horon, Kisarna ( Bengisu ) Madensuyu, Sultan Murat Yaylası, Kızlar Manastırı, Trabzonspor

TUNCELİ
Munzur Vadisi Milli Parkı, Düzgün Baba Dağı, Bağın Ilıcası, Munzur Gözeleri, Tek dişli Munzur Sarımsağı

UŞAK
Deri, Kilim ve Battaniye Sanayii, Şeker Fabrikası ( Türkiye’deki İlk Şeker Fabrikası ), Akse Çamlığı, Hamam Boğazı Şifalı Suları

VAN
Van Kedisi, Akdamar Adası, Van Gölü, Hoşap Kalesi, Muradiye ve Bendimahi Şelaleleri

YALOVA
Termal Kaplıcaları, Armutlu Kapıcaları, Atatürk Köşkü Müzesi

YOZGAT
Saat Kulesi, Yozgat Çamlığı Ulusal Parkı, Kerkenez Harabeleri (***kavus Kalesi), Akdağ Ormanları,Arabaşı,Testi ve Tandır Kebabı, Madımak, Çeşka Kalesi, Türkiyenin İlk Dünyanın 3. Milli Parkı Çamlık

İSTANBUL
Topkapı Sarayı, Sultanahmet ve Süleymaniye Camileri, Yerebatan Sarnıcı, Kapalıçarşı, Mısırçarşısı, İstiklal Caddesi, Dolmabahçe ve Çırağan Sarayları, Yıldız-Gülhane - Emirgan Parkları, Çamlıca Tepesi, Prens Adaları, Rumeli Hisarı, Haliç Piyerloti, Kız Kulesi, İstanbul Boğazı, Minyatürk, İstanbul Surları, Galata Kulesi, Sultanahmet Meydanı, Aya İrini Müzesi, Eyüp Sultan Camii, Boğaz Köprüleri, Bozdoğan Kemeri, Fener Rum Patrikhanesi

İZMİR
İzmir Saat Kulesi, Kadife Kale, Meryem Ana Evi, Kültürpark, Efes-Bergama Antik Kentleri, Balçova Kaplıcaları, Kemeraltı Çarşısı, Çamaltı Tuzlası ve Kuş Cenneti, Çeşme Kalesi, Kordon Boyu, Asansör, Kızlar Ağası Hanı, Birgi Çakırağa Konağı, İzmir Köfte, Lokma ve Kemalpaşa Tatlıları, Foça, Çeşme, Seferihisar, Selçuk, Alaçatı Turizm Merkezleri

ZONGULDAK
Taşkömürü ( Karaelmas ), Cehennemağzı, Gökgöl ve İnağzı Mağaraları

ŞANLIURFAUrfa Kalesi, Urfa Sıra Geceleri, Halil-ül Rahman Gölü ( Balıklı Göl ), Harran Harabeleri, Ceylanpınar Üretme Çiftliği, Çiğ Köftesi, Kelaynak Kuşları, Halfeti Evleri, Pamuk Üretimi, Hz.Eyüp Mağarası, Şuayip Şehri ve Mağarası

ŞIRNAK
Cudi Dağı, Kasrik Boğazı, Habur Sınır Kapısı, Mem-u Zin Türbesibiliyormuydunuz......

sarıkanarya_41
04-05-2008, 17:09
illerimizin yüz ölçümleri
Only the registered members can see the link .::İllerimizin Yüzölçümleri ::.
İllerin iki ayrı kamu kurumu tarafından verilmiş yüzölçümleri Plaka kodu İlin adı Alan (km²)
HGK DİE (2004)
01 Adana 14.256 14.045,56
02 Adıyaman 7.572 7.606,16
03 Afyon 14.532 14.718,63
04 Ağrı 11.315 11.498,67
05 Amasya 5.731 5.703,78
06 Ankara 25.615 25.401,94
07 Antalya 20.599 20.790,56
08 Artvin 7.493 7.367,10
09 Aydın 7.922 7.904,43
10 Balıkesir 14.442 14.472,73
11 Bilecik 4.181 4.306,77
12 Bingöl 8.402 8.253,51
13 Bitlis 8.413 7.094,50
14 Bolu 10.716 8.323,39
15 Burdur 7.238 7.134,95
16 Bursa 11.087 10.886,38
17 Çanakkale 9.887 9.950,43
18 Çankırı 8.411 7.491,89
19 Çorum 12.833 12.796,21
20 Denizli 11.716 11.804,19
21 Diyarbakır 15.162 15.204,00
22 Edirne 6.241 6.097,91
23 Elazığ 9.181 9.281,45
24 Erzincan 11.974 11.727,55
25 Erzurum 24.741 25.330,90
26 Eskişehir 13.904 13.902,03
27 Gaziantep 7.194 6.844,84
28 Giresun 7.151 6.831,58
29 Gümüşhane 6.125 6.437,01
30 Hakkari 7.729 7.178,88
31 Hatay 5.678 5.831,36
32 Isparta 8.733 8.871,08
33 Mersin (İçel) 15.737 15.512,25
34 İstanbul 5.170 5.315,33
35 İzmir 11.811 12.015,61
36 Kars 9.594 10.139,09
37 Kastamonu 13.473 13.157,98
38 Kayseri 17.116 17.109,33
39 Kırklareli 6.056 6.299,78
40 Kırşehir 6.434 6.530,32
41 Kocaeli 3.635 3.625,29
42 Konya 40.824 40.813,52
43 Kütahya 12.119 12.013,57
44 Malatya 12.235 12.102,70
45 Manisa 13.120 13.228,50
46 Kahramanmaraş 14.213 14.456,74
47 Mardin 9.097 8.806,04
48 Muğla 12.716 12.949,21
49 Muş 8.023 8.067,16
50 Nevşehir 5.438 5.391,64
51 Niğde 7.318 7.365,29
52 Ordu 5.894 5.952,49
53 Rize 3.792 3.921,98
54 Sakarya 4.895 4.880,19
55 Samsun 9.474 9.364,10
56 Siirt 5.465 5.473,29
57 Sinop 5.858 5.816,55
58 Sivas 28.129 28.567,34
59 Tekirdağ 6.345 6.342,30
60 Tokat 9.912 10.072,62
61 Trabzon 4.495 4.664,04
62 Tunceli 7.406 7.685,66
63 Şanlı Urfa 19.091 19.336,21
64 Uşak 5.174 5.363,09
65 Van 20.927 22.983,06
66 Yozgat 14.083 14.074,09
67 Zonguldak 3.470 3.309,86
68 Aksaray 8.051 7.965,51
69 Bayburt 4.043 3.739,08
70 Karaman 8.816 8.868,90
71 Kırıkkale 4.589 4.569,76
72 Batman 4.671 4.659,21
73 Şırnak 7.296 7.151,57
74 Bartın 1.960 2.080,36
75 Ardahan 5.495 4.967,63
76 Iğdır 3.584 3.587,81
77 Yalova 403 850,46
78 Karabük 2.864 4.108,80
79 Kilis 1.239 1.427,76
80 Osmaniye 3.189 3.195,99
81 Düzce ---- 2.592,95
Toplam Türkiye 780.917 783.562.38

sarıkanarya_41
04-05-2008, 17:14
CoĞrafİ BÖLge, BÖLÜm Ve YÖre KavramLarI
Yeryüzü, farklı doğal özelliklere sahip alanlardan oluşmuştur. Yeryüzünde yüzey şekilleri, iklim, bitki örtüsü, nüfus dağılışı ve ekonomik yapı bakımından farklı yerler vardır. Bazı yerler düzlüklerle, bazı yerler dağlarla kaplıdır. Çeşitli iklim özelliklerine ve doğal bitki örtüsüne sahip yerler vardır. Tarım veya sanayi faaliyetlerinin ön planda olduğu farklı yerler de görülebilir. Buna bağlı olarak nüfus, bazı yerlerde seyrek, bazı yerlerde yoğundur. Bu yerler, sahip oldukları özelliklere göre kutup bölgesi, çöl bölgesi, sanayi bölgesi, yoğun nüfuslu bölge gibi isimler alır. Doğal özellikler, toplumları farklı yönden etkiler. Gelişmiş ülkeler, farklı coğrafi özelliklere sahip sahalardaki potansiyeli belirleyerek, ondan yararlanmayı başarabilmiştir. Bu ülkeler doğal şartlardan daha az etkilenmektedir. Ancak geri kalmış ülkeler, olumsuz doğa koşullarından daha çok etkilenmektedir. İşte, fiziki, beşeri ve ekonomik özellikleri ile diğer yerlerden ayrılan kendi sınırları içerisinde benzerlik gösteren alanlara coğrafi bölge denir. Örneğin; Karadeniz Bölgesi gibi.
Coğrafi bölgelerin her yerinde bütün özellikler aynı değildir. Fiziki, beşeri ve ekonomik özellikler bakımından farklılaşmalar görülür. Bu farklılıklar bölge içinde değişik coğrafi alanların ortaya çıkmasına neden olur. Örneğin İç Anadolu Bölgesi'nin güney kesimi, Türkiye'nin en az yağış alan yerlerinden biridir. Bu durum; nüfus, yerleşme, toprak özellikleri ve ekonomik faaliyetleri bakımından farklılıklar ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bir bölge içinde bazı özellikleri ile ayrılan bölgeden küçük bu alanlara bölüm adı verilir. Örneğin; Akdeniz Bölgesi'nin, Adana ve Antalya olmak üzere iki bölümü vardır. Bu iki bölümün arasında, aynı bölgede yer almalarına rağmen yüzey şekilleri, nüfus ve yerleşme tipleri ile ekonomik faaliyetler bakımından çeşitli farklılıklar vardır.
Bir coğrafi bölüm içerisinde de farklı özelliklere sahip yerler bulunabilir. Bir bölüm içinde farklı özellikler gösteren alanlara yöre denir. Örneğin; Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde, Dicle Bölümü içinde yer alan Mardin Eşiği gibi. Mardin Eşiği çevresine göre daha yüksekte yer almaktadır. Bu da buranın daha fazla yağış almasına ve daha serin olmasına neden olmuştur. Başta Mardin olmak üzere bir çok yerleşme bu eşik üzerine kurulmuştur.
COĞRAFİ BÖLGELERİ OLUŞTURAN FAKTÖRLER
Bir coğrafi bölgenin sınırlarının belirlenmesinde birtakım özellikler dikkate alınır. Bu özellikleri iki ana grupta inceleyebiliriz:
Fiziki özellikler
Beşeri ve ekonomik özellikler
1. Fiziki özellikler
Bir coğrafi bölgeyi oluşturan fiziki özellikler arasında, bölgenin coğrafi konumu, yüzey şekilleri, iklim ve bitki örtüsü önemli yer tutar. Bölgelerin belirlenmesinde en önemli faktör, coğrafi konumdur. Bir bölgenin ülke içindeki yeri, komşu ülkelere, denizlere, ana yollara olan yakınlığı ona farklı özellikler kazandırır. Örneğin; Karadeniz Bölgesi, Karadeniz kıyıları boyunca uzanır. İç Anadolu Bölgesi'nin ise denize kıyısı yoktur. Bu nedenle Karadeniz Bölgesi ile İç Anadolu Bölgesi arasında iklim, yerleşme ve ekonomik faaliyetler bakımından farklılıklar görülür.
Yüzey şekilleri, coğrafi bölgeleri oluşturan önemli özelliklerden biridir. Dağların yükseklikleri, uzanış doğrultuları veya ova ve platoların geniş yer kaplaması onu diğer bölgelerden ayırır. Örneğin; Karadeniz Bölgesi'nde dağlar kıyıya paralel olarak uzanır. Kıyılar fazla girintili çıkıntılı değildir. Dağlar, genel olarak kıyının hemen gerisinde yükseldiğinden kıyı ovaları dardır. Ege Bölgesi'nde ise dağlar kıyıya dik olarak uzanır ve kıyıları girintili çıkıntılıdır. Bölgedeki dağ sıraları arasında geniş çöküntü ovaları yer alır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin en belirgin topoğrafik özelliği ise engebelerin çok az yer kaplamasıdır.
Coğrafi bölgelerin oluşmasında etkili olan diğer bir özellik, iklimdir. İklim; toprak yapısını, bitki örtüsünü, su kaynaklarını etkilediği gibi, nüfusun dağılışı ve ekonomik faaliyetler üzerinde etkilidir. Örneğin; Karadeniz Bölgesi'nin kıyı kesiminde etkili olan, nemli iklimin sayesinde bol yağış ve yıkanmış toprak isteyen ürünlerin yetişmesi, ormanların geniş yer kaplaması ve akarsuların bol su taşıması mümkün olmuştur.
2. Beşeri ve ekonomik özellikler
Coğrafi bölgeleri oluşturan beşeri ve ekonomik özelliklerin başında nüfus, yerleşme ve ekonomik faaliyetlerin türü gelir. Bölgelerin fiziki özelliklerinin beşeri ve ekonomik faaliyetleri üzerinde büyük etkileri vardır. Örneğin; İç Anadolu Bölgesi'nde iklim özellikleri, tahıl tarımına uygundur. Plato ve ovalar geniş yer kapladığı için küçükbaş hayvancılık yaygındır. Nüfus, yağışın daha fazla olduğu alanlarda toplanmıştır.
TÜRKİYE'NİN İDARİ BÖLÜMLERİ
Türkiye, idari ve mahalli şartlar göz önünde bulundurularak çeşitli idari bölümlere ayrılmıştır. Buna göre yurdumuz, merkezi idare kuruluşu bakımından illere, iller ilçelere, ilçeler ise köylere ayrılmıştır. Bunlara Mülki İdare Bölümleri denir. İdari bölümlerin tespitinde coğrafi durumları, ekonomik şartları, kamu hizmetlerinin gerekleri ve ulaşım durumları dikkate alınmaktadır. Ülkemizdeki en büyük idari birime il adı verilir. Bir il; il merkezi, ilçe merkezleri ve ilçelere bağlı bütün köyleri kapsar. İllerde yönetme ve yürütme görevini, devletin atadığı valiler yerine getirir. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında 63 olan il sayımız, değişen şartlar ve ihtiyaçlara göre bugün 80'e ulaşmıştır. Gelişmiş bir çok ilçemiz de il olmayı beklemektedir.
İdari bölümlerin sınırlarının tespitinde, o bölümün coğrafi özelliklerinden çok, ülke hizmetlerinin daha iyi yürütülebilmesi göz önünde tutulur. Bu nedenle idari il sınırları ile coğrafi sınırlar çakışmaz. Bazı illerimizin toprakları bütünüyle bir coğrafi bölgenin sınırları içinde yer alırken, bazı illerimizin toprakları iki veya daha fazla coğrafi bölgede yer alabilir. Örneğin; Antalya ili, bütünüyle Akdeniz Bölgesi içinde kalırken, Erzurum ili iki, Bilecik ili ise dört bölge içinde yer alır.
Her ilin bir il merkezi vardır. İl merkezi genellikle il sınırları içindeki en büyük kenttir. Örneğin; Samsun ilinin merkezi Samsun kenti, Denizli ilinin merkezi Denizli kentidir. Ancak bazı illerimizin adı ile il merkezi olan kentin adı farklıdır. Örneğin; Hatay ilinin merkezi Antakya, Kocaeli ilinin merkezi İzmit, Sakarya ilinin merkezi Adapazarı, İçel ilinin merkezi ise Mersin'dır.
İllerimizin yüz ölçümleri birbirinden farklıdır. Yüz ölçümü en büyük ilimiz Konya, en küçük ilimiz Yalova'dır.
İllerimizin nüfusları ve nüfus yoğunlukları birbirinden farklıdır. Ülkemizin en kalabalık ve yoğun nüfuslu ili, İstanbul'dur. Tunceli en az nüfusa ve nüfus yoğunluğuna sahip ilimizdir.
Ülkemizde, ilden daha küçük idari birimlere ilçe adı verilir. Her il, büyüklüğüne göre çeşitli sayıda ilçelerden oluşur. Örneğin; Bitlis ilinin 6, Hakkari ilinin 3 ilçesi vardır. İlçeleri, devletin tayin ettiği kaymakamlar yönetir.
Ülkemizdeki en küçük idari birime ise köy adı verilir. Muhtar tarafından yönetilen köy, yönetim açısından ilçe merkezine bağlıdır.
Son nüfus sayımına göre Türkiye'de 8 il, 850 ilçe ve 35.000'den fazla köy bulunmaktadır.
Ülkemizde halkın ihtiyaç duyduğu çeşitli hizmetlerin tümünün merkez tarafından sağlanması mümkün olamamaktadır. Bu nedenle, idari yönetimin dışında yerel yönetime ihtiyaç duyulmuştur. Yurdumuzdaki yerel yönetimler; köy, il özel idaresi ve belediye'lerdir. Vali ve kaymakamın denetimi altındaki bu kuruluşlar, yasa ve yönetmelikler çerçevesinde, ait oldukları yerlerin gerekli hizmetlerini yürütürler.
Yerel hizmetlerin daha iyi yürütülebilmesi için bazı büyük kentlerimiz, ana kent (büyük şehir) yapısına kavuşturulmuştur. Örneğin; İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa Gazi Antep, Konya, Kayseri, Mersin gibi. Ana kent yapısındaki şehirlerimizde, şehrin adını taşıyan bir ana kent bele-diyesi ile ilçelerin adlarını taşıyan ilçe belediyeleri bulunmaktadır. Son yıllarda bir yönetim birimi olan bucakların ortadan kalkması ile bazı büyük köylerimizde veya birkaç köyün birleştirilmesi ile belde adı verilen birimler oluşturulmuştur. Beldelerimizde hizmetlerin daha iyi yürütülebilmesi için belediyeler kurulmuştur
__________________
Only the registered members can see the link MutLu Türküm Diyene....
Only the registered members can see the link

sarıkanarya_41
04-05-2008, 17:18
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin yol ve su problemi yıllardan beri çözülemiyor

Yazı Boyutu : Only the registered members can see the link Only the registered members can see the link Only the registered members can see the link Only the registered members can see the link
Only the registered members can see the link Birliği'yle müzakere hazırlıkları yapan Türkiye'ye yakışmayacak istatistikler. Türkiye'nin geri kalmış bölgelerinden biri olan Güneydoğu Anadolu'da köyler hala susuz ve yolsuz. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün istatistiklerine göre bölgede bulunan 8 bin 95 köy ve mezranın bin 65'inde yeterli su yok, 2 bin 290'ında ise su bulunmuyor. Bölge yerleşim birimlerinin 29 bin 467 kilometrelik yol ağının büyük bir bölümü stabilize.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin yol vu su problemi yıllardan beri çözülemiyor. Yaklaşık 7 milyon insanın yaşadığı Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde köy ve mezralar adeta ortaçağı yaşıyor. Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illerinde bulunan 8 bin 965 köy ve mezranın 5 bin 610'unda yeterli su bulunuyor. Geri kalan bin 65 köy ve mezrada su yetersizliği yaşanırken, 2 bin 290 yerleşim yerinde ise hiç su bulunmuyor. Su bulunmayan köy ve mezralar ihtiyaçlarını eşek sırtında, at arabalarıyla su taşıyarak gidermeye çalışıyorlar.
YOLLAR BOZUK
Su probleminin had safhada olduğu bölgede yol durumu da kötü. 29 bin 467 kilometre yol ağına sahip olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde asfalt olan yol uzunluğu 7 bin 706 kilometre. Yerleşim birimlerinin ulaşımını sağlayan yolların büyük bir bölümü stabilize. 13 bin 951 kilometrelik yolu stabilize olan güneydoğuda 6 bin 457 kilometre tesviyeli yol, bin 35 kilometre ise ham yol bulunuyor. Asfalt yollarında uzun süre bakımsız kalması sebebiyle bozulduğu bölgede insanlar köylerine ulaşmada veya şehir merkezine gitmede büyük sıkıntı yaşıyorlar. Özellikle kış aylarında yoğun olan yağış yüzünden yollar diz boyu çamur olduğu için uzun süre kapanıyor.
İLLERİN YOL VE SU DURUMU
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün istatistiklerine göre Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki illerin yol ve su durumları rakamlarla şöyle;
"393 köy ve 556 mezra bulunan Adıyaman'da yeterli su bulunan yerleşim yeri sayısı 639. İlde 51 köy ve mezrada su yetersizliği yaşanırken, 259 yerleşim yerinde hiç su bulunmuyor. Batman ilinde 566 yerleşim biriminden sadece 141'inde yeterli su var. 170 yerleşim merkezindeki su miktarı yetersiz kalırken, 255 köy ve mezrada susuzluk yaşanıyor. Bölgenin en büyük illerinden biri olan Diyarbakır'da 2 bin 16 yerleşim biriminden yeterli suyu bulunan köy-mezra sayısı 774. İlde 361 köyde su yetersizliği yaşanırken, 721 köy ise su bulamıyor. Güneydoğu'nun su konusunda en şanslı illerinden biri olan Gaziantep'te 694 yerleşim biriminden 629'unda su bulunuyor. İl genelinde sadece 58 yerleşim biriminde su yetersizliği yaşanırken, 7 merkezde ise hiç su bulunmuyor.
Su konusunda bölgenin ikinci şanslı ili ise Kilis. 199 köy ve mezra bulunan Kilis'te 138 yerleşim merkezinde yeterli su bulunurken, 61 yerleşim biriminde su konusunda yetersizlik yaşanıyor. 857 köy ve mezranın bulunduğu Mardin'de 625 yerleşim biriminde yeteri miktarda su bulunuyor. İlde yetersiz su bulunan 102 yerleşim merkezi bulunurken, hiç su bulunmayan köy ve mezra sayısı 130. 500 yerleşim merkezine sahip olan Siirt'te 344'ünde su bulunurken, 45 merkezin suyu yetersiz, 111 yerde ise hiç su bulunmuyor.
Bölgenin en çok yerleşim merkezi bulunan ili olan Şanlıurfa'da 2 bin 693 köy ve mezradan 2bin 39'unda yeterli su bulunurken, 99'unda su yetersizliği yaşanıyor. İl genelinde suyu olmayan köy ve mezra sayısı ise 555. 491 köy ve mezraya sahip Şırnak ilinde su bulunan yerleşim yeri sayısı 281. 118 köy ve mezrada bulunan su ihtiyaca cevap vermezken, 92 merkezde ise hiç su bulunmuyor.
3 bin 388 kilometrelik yol ağına sahip olan Adıyaman'ın: 857 kilometre yolu asfalt, bin 708 kilometre yolu stalibize, 787 kilometrelik yolu tesviyeli, 36 kilometrelik yolu ise ham yol.
Batman: 2 bin 212 kilometrelik yol ağının; 346 kilometresi asfalt, bin 31 kilometresi stabilize, 577 kilometresi tesviyeli, 167 kilometresi ise ham yol.
Diyarbakır: 5 bin 863 kilometre yol ağının: 703 kilometresi asfalt, 3 bin 362 kilometresi stabilize, bin 302 kilometresi tesviyeli, 496 kilometresi ham yol.
Gaziantep: 2 bin 887 kilometre yol ağının: 2 bin 200 kilometresi asfalt, 666 kilometresi stabilize, 19 kilometresi tesviyeli, 2 kilometresi ham yol.
Kilis: 781 kilometre yol ağının: 395 kilometresi asfalt, 29 kilometresi tesviyeli,
Mardin: 3 bin 556 kilometre yol ağının: 977 kilometresi asfalt, bin 576 kilometresi stabilize, 972 kilometresi tesviyeli, 31 kilometresi ham yol
Siirt: bin 881 kilometre yol ağının: 224 kilometresi asfalt, 997 kilometresi stabilize, 519 kilometresi tesviyeli, 141 kilometresi ham yol.
Şanlıurfa: 7 bin 264 kilometre yol ağının; bin 667 kilometresi asfalt, 3 bin 653 kilometresi stabilize, bin 706 kilometresi tesviyeli, 238 kilometresi ham yol.
Şırnak: bin 726 kilometre yol ağının: 337 kilometresi asfalt, 601 kilometresi stabilize, 546 kilometresi tesfiyeli, 242 kilometresi ham yol.
Bölgenin en uzun yol ağına sahip olan Şanlıurfa'da köy yollarının hali içler acısı.. Yazın tozdan geçilmeyen köy yolları, kış aylarında adeta çamur deryasına dönüyor.
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde 8 bin 965 köy ve mezranın 5 bin 610'unda yeterli su bulunuyor. Geri kalan bin 65 köy ve mezrada su yetersizliği yaşanırken, 2 bin 290 yerleşim yerinde ise hiç su bulunmuyor. Su bulunmayan köy ve mezralar ihtiyaçlarını eşek sırtında, at arabalarıyla su taşıyarak gidermeye çalışıyorlar.

sarıkanarya_41
04-05-2008, 17:20
Türkiye'de yetişen meyve türleri
-Sert Çekirdekli Meyveler
Erik
Şeftali
Kayısı
Kiraz
Vişne
Karayemiş
Kızılcık
İğde
Yemişen
Kuşburnu

-Yumuşak Çekirdekli Meyveler
Elma
Armut
Ayva
Ünnap
Alıç
Kocayemiş
Muşmula

-Sert Kabuklu Meyveler
Ceviz
Badem
Fındık
Antepfıstığı
Kestane
Çamfıstığı

-Üzümsü Meyveler
Üzüm
Çilek
Dut
Karadut
Ahududu
Böğürtlen
Frenküzümü
Bektaşiüzümü
Mersin
Gilaboru
Kırmızıdalçileği

-Subtropik Meyveler
Limon
Portakal
Mandarin
Altıntop(Greyfurt)
Turunç
Şadok
Laym
Bergamot
Kamkat
Kırmızılimon
Tatlılimon
Nar
Trabzonhurması
İncir
Kivi
Pikan
Artvinhurması
Zeytin
Yenidünya
Avokado
Fejoa
Hintinciri
Ağaçkavunu
Keçiboynuzu


-Tropik Meyveler
Mango
Guava
Papaya
Liçi
Anona
Muz
Ananas
Hurma

sarıkanarya_41
04-05-2008, 17:23
ulkemız de yetısen meyveler ın cıceklerı:
Only the registered members can see the link

Kat kat beton binalar arasında, durmaksızın akan trafiğe ayak uydurmaya çalışan kentli insan için de baharın ayrı bir önemi var. Parklarda, bahçelerde, yol kenarlarında açan papatyalar, çiçeklenen meyve ağaçları bakmayı bilen gözlere yaşama sevinci veriyor.

Meyveler, pek çoğumuz için besin paletinin en lezzetli, en sağlıklı ürünleridir.


Only the registered members can see the link
Only the registered members can see the link

Palet çok geniş olduğu için, hemen herkesin damak ve göz zevkine uyan meyve türleri vardır. Lezzet, biçim, renk ve cesamet bakımından büyük farklılıklar gösteren meyvelerin ortak özellikleri ise, cinsi ve türü ne olursa olsun, kendilerinin gelişmesini sağlayan bitkiyi yeniden hayata getirebilecek yetenek ve malzemelere sahip olmalarıdır. Daha yalın bir anlatımla, olgunlaşıp toprağa düştüğünde, çevre koşulları da elverişli ise, bir elmadan bir elma fidanı, bir kirazdan bir kiraz fidanı gelişir.


Only the registered members can see the link
Only the registered members can see the link

Kısacası meyve, bir bitkinin bütün cevherlerini kendi ölçeğinde toplayabilmiş çok değerli bir üründür. Yukarıda değinildiği gibi, meyvelerin yaşamımızdaki yeri vazgeçilmezdir. Onları günlük hayatımızda bir besin maddesi olarak değerlendirirken ressamlara, fotoğrafçılara "natürmort" konusu da olurlar. Ancak çoğumuz, özellikle kentlerde yaşayanlarımız onların yaşamlarının ilk evreleri olan çiçeklenme dönemlerinde ne denli güzel ve gözalıcı olduklarının farkında olmayız. Çoğu meyvelerin, özellikle de "gül" ailesinden olanların çiçekleri ta uzaklardan seçilecek kadar gözalıcıdır.

Only the registered members can see the link
Aslında Türkiye'de yetişen meyvelerin çoğunluğu gül ailesine aittir. Elma, armut, erik, badem, kayısı, şeftali, zerdali, kiraz, vişne, ayva, çilek, ahududu, böğürtlen, üvez, muşmula, alıç, kızılcık, yemişen ve kuşburnu gülgillerdendir. İlkbaharın müjdecisi olan "tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç" bademdir. Pembe-beyaz çiçekler, yapraklardan önce ortaya çıkarlar ve koyu renk dallarla doyumsuz bir kontrast oluştururlar. "Dal üstüne aykırı çiçek açan" kirazdır.


Only the registered members can see the link
Only the registered members can see the link

Bembeyaz demetler halindeki çiçekleri temizliğin, saflığın, güzelliğin simgesi olmuştur. Japonlar çok sevdikleri kiraz ağaçlarının benzersiz baharını Amerikan halkıyla paylaşmak için bir barış antlaşması vesilesiyle fidanlarını ABD'ye göndermişler, Amerikalılar da onları Washington D.C.'de Cumhurbaşkanlarının anıt mezarlarının bulunduğu parktaki gölün çevresine dikmişler.


Only the registered members can see the link
Only the registered members can see the link

Günümüzde kirazların çiçeklenme dönemi "cherry blossom", Washington'un ziyaretçi akınına uğramasına neden olmaktadır. Son yıllarda Japonlar, kirazın anayurdunun Türkiye'de Giresun olduğunu öğrenmişler. Sadece bu güzel ağacın vatanını görmek için bazı gruplar Giresun'u ziyaret ediyorlar.

Only the registered members can see the link
Anayurdu Türkiye olan meyve sadece kiraz değil. Bademin, kayısının, narın, vişnenin, incirin anayurdu da Türkiye. Üzümün de ilk kez Anadolu'da kültüre alındığına dair bulgular mevcuttur. Bu husus bazen meyvenin bilimsel adından da anlaşılıyor; kirazda "Prunus cerasus", incirde "Ficus carica" olduğu gibi.

Only the registered members can see the linkŞeftali çiçeklerinin canlı pembe renkleri mevsime ayrı bir coşku katar. Erik ağaçlarının sık dokulu bembeyaz çiçekleri deniz kıyılarından yaylalara dek her yerde rastlanan bir güzelliktir. Alıçlar, üvezler, yemişler, kızılcıklar, ahlatlar küçük demetler halindeki beyaz çiçekleriyle boy gösterirler.

Ancak gülgillerin renk zenginliğinin en fazla olduğu tür, aileye adını veren yabangülüdür. Meyvesi kuşburnu olan yabangülü Türkiye'de beyaz, pembe, sarı ve narçiçeği renklerde bulunmaktadır. Elma yetiştiriciliğinin yaygın olduğu illerimizde elma bahçeleri Nisan sonlarında bir çiçek bahçesine döner.

Only the registered members can see the link

Ve en son açan, türküde söylendiği gibi, ayva çiçekleridir. Çok iri meyveler oluşturacağını belirtircesine uçuk pembe çiçekleri sap üzerinde tek başınadır.


Only the registered members can see the link
Only the registered members can see the link

sarıkanarya_41
04-05-2008, 17:24
TÜRKİYE Doğası:

Only the registered members can see the link
Türkiye, coğrafi olarak Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarından etkilenebilecek bir konumda. Her üç kıtada yayılış gösteren hayvanların çoğu ülkemizde de yaşayabiliyor. Buna ek olarak ülkemizin farklı jeolojik yapısı ve farklı iklimsel özellikleri de çok zengin bir biyoçeşitliliğe sahip olmamızı sağlıyor. Bunlar, ülkemizin zengin biyoçeşitliliğinin nedenleri. Bilinmeyense, bu biyoçeşitliliğimizi oluşturan türlerin neler olduğu. Bu yazımızdan itibaren biyoçeşitliliğimizi oluşturan canlıları, farklı özelliklerini ön plana çıkararak tanımaya çalışacağız. İlk olarak da, ülkemizde yaşayan en küçük ve en büyük memeli hayvanları seçtik. En küçük memeli hayvanımız, bilimsel adı Suncus etruscus olan, Etrüsk sivrifaresi ya da cüce sivrifare. Etrüsk sivrifaresinin boyu 3,5 cm ile 4,8 cm arasında, ağırlığıysa 1,8 gramla 3 gram arasında değişir. En büyük memeli hayvanımızsa bilimsel adı Cervus elaphus olan, kızılgeyik ya da ulugeyik. Kızılgeyiğin boyu 270 cm (burundan kuyruğa kadar olan kısım), ağırlığıysa 497 kg kadar olabilir. Kızılgeyik, Etrüsk sivrifaresinden yaklaşık 70 kat daha büyük ve yaklaşık 220 kat da daha ağırdır. Bu kadar büyük farka karşın her ikisinin de beden yapıları ve özellikleri birbirine çok benzer. Etrüsk sivrifaresi, kızılgeyiğin küçültülmüş hali gibidir. Kalp, böbrekler, akciğer, karaciğer gibi organların yerleşim biçimi her ikisinde de aynıdır.

En Büyük Memeli: Kızılgeyik
Geniş yapraklı ve karışık ormanlarda sürüler halinde yaşarlar. Bunun yanında, ormaniçi açıklıkların ve çayırların bol olduğu iğne yapraklı ormanları da yaşam alanı olarak seçerler. Yazları ormanların yüksek kesimlerine doğru giderler. 3000 m yükseklikteki yerlere kadar çıkabilirler. Bataklığı olan ormanları da severler. Yazın çamurlu yerlere yatarak üzerlerindeki parazitlerden arınırlar. Ülkemizde başta Antalya, Eskişehir, Kızılcahamam ve Nallıhan (Ankara) olmak üzere birçok milli parkta bulunurlar. Bunun dışında Kuzey Amerika, Afrika, Asya ve Avrupa’da da yaşarlar.
Kızılgeyikler Ekim’de çiftleşir ve Haziran’da da 1 tane yavru doğururlar. Yeni doğan yavru 13-18 kg ağırlığında, sarımsı kıllarla kaplı ve krem rengi benekli olur. Anne yavruyu 2 ay kadar emzirir. Yavru 2 yıl kadar annesiyle gezebilir. Büyüdükçe sırt kısmının renkleri yazın kızılımsı kahverengiye, kışınsa grimsi kahverengiye dönüşür. Karın kısımlarıysa hep açık renkli olur. Başları ve kulakları büyük olur. Erkek kızılgeyiklerin 100-150 cm olabilen dallı boynuzları dikkat çekicidir. Omuz yüksekliği 150 cm kadar olabilir. Erkekler dişilere oranla daha iri olurlar. Boyunlarında da koyu renkli yeleleri vardır. Üreme zamanlarında erkekler arasında kavgalar çıkar, kavgayı kazanan erkek tüm sürüdeki dişileri dölleme hakkına sahip olur. Taze sürgünler, meyveler ve çeşitli yapraklarla beslenirler.

En Küçük Memeli: Etrüsk Sivrifaresi
Etrüsk sivrifaresi, daha çok ormanlıkları, çalıları, çayırlıkları yaşam alanı olarak tercih eder. Nemli topraklar ve bahçelerde de yaşar. Bedeninin sırt kısmı, kızıla çalan kahverengimsi gri, karın kısmıysa daha açık renkli olur. Yumuşak ve kısa kıllı bir kürkü vardır. Ülkemizde Orta ve Batı Anadolu’da yaşar. Bunun dışında Akdeniz kıyılarında Portekiz’de, Madagaskar’da, Güney Asya’da ve Afrika’da bulunurlar.
Only the registered members can see the link
Çok küçük boylarına karşın bir defada 2-6 tane yavru yaparlar. 27-28 gün süren gebelikleri vardır. 17-20 gün boyunca da yavrularını emzirirler. Tutsaklıkta 1,5 ile 3 yıl kadar yaşarlar. Ancak, yabani doğada bu yaşam süreci daha kısadır. Av baskısı ve bireylerin yaşlandıkça yavaş hareket etmeleri ve bağışıklık sistemlerinin zayıflaması nedeniyle yaşama süreleri 1 yılı geçmez. Bu özellikleri nedeniyle, en kısa yaşayan memeli hayvan olarak da bilinirler.

Böcekçil olarak beslenen Etrüsk sivrifaresinin metabolizma hızı çok yüksektir ve bu hayvanlar devamlı hareket halindedir. Çok obur olup, devamlı böcek avlarlar. Böcek dışında solucan, karınca ve böcek larvaları da yerler. Avlanırken uzun burunlarını kullanırlar. Avlarını yakaladıktan sonra ön ayaklarıyla tutarak avlarını yerler. Kaçarken ince tiz bir ses çıkarırlar ve çok hızlı hareket ederler. Yavaşken ya da hareketsizken çıkardıkları sesler duyulmaz. Bilimadamları, bu seslerin ekolokasyon (sesle yön bulma) için kullandığını düşünüyorlar. Etrüsk sivrifaresinin en büyük düşmanları baykuşlardır. Ekosistemde böceklerle beslendiklerinden, böcek populasyonlarının kontrol altında tutulmasını sağlarlar. Bu özellikleri nedeniyle tarım ürünleri için yararlıdırlar.

sarıkanarya_41
04-05-2008, 17:28
AHIR SİSTEMİ VE HAYVAN YETİŞTİRİCİLİĞİ

PROF. DR. ALAEDDİN BOBAT: ''AÇIK VE YARI AÇIK AHIR SİSTEMLERİ, KAPALI AHIR SİSTEMLERİNE GÖRE DAHA UCUZA İNŞA EDİLEBİLİYOR VE TEMİZLİK, BAKIM GİBİ İŞLEMLERİ ÇOK DAHA KOLAY YAPILABİLİYOR''

Kocaeli Üniversitesi Arslanbey Meslek Yüksekokulu Öğretim Elemanı Prof. Dr. Alaeddin Bobat, Türkiye'de hayvan yetiştiriciliğinde kullanılan barınakların, iklim ve diğer etkenler göz önünde bulundurulmadan yapıldığı için önemli verim kayıplarına neden olduğunu söyledi.
Kocaeli Üniversitesi Anıtpark Yerleşkesi konferans salonunda düzenlenen ''Yarı Açık Ahır Sisteminde Hayvan Yetiştiriciliği'' konulu seminerde konuşan Bobat, büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinde kullanılan ahırların iklim özelliklerine göre sıcak bölgelerde açık olması gerektiğini belirtti. Ilıman bölgelerde ise yarı açık ahırların kullanılmasının daha iyi olacağını anlatan Bobat, kapalı ahırların ise sadece çok soğuk bölgelerde inşa edilmesinin yararlı olacağına değindi. Bu durumun yetiştiricilerimiz tarafından dikkate alınmadığını vurgulayan Bobat, şunları kaydetti: ''Türkiye'nin hemen hemen her yerinde kapalı ahırlar kullanılıyor.Kapalı ahırlarda yetişen büyükbaş hayvanlarda da buna bağlı olarak önemli verim kayıpları meydana geliyor. Türkiye'nin çoğu bölgesi açık ya da yarı açık ahır sistemleri kurmaya uygun iklim koşullarına sahiptir. Açık ve yarı açık ahır sistemleri, kapalı ahır sistemlerine göre daha ucuza inşa edilebiliyor ve temizlik, bakım gibi işlemleri çok daha kolay yapılabiliyor.
'' Ziraat Yüksek Mühendisi Ramiz Asker ise konuşmasında, açık ve yarı açık ahır sistemi kurulacak arazinin seçiminin bu konudaki en önemli unsur olduğuna dikkat çekerek şöyle dedi: ''Ahırın kurulacağı arazinin, en az yüzde 4 eğime sahip olması gerekir. Ayrıca, zemininin her zaman kuru olması gerektiği için geçirgen topraklı ve taban suyu seviyesi düşük alanlar tercih edilmelidir. Arazide hakim soğuk hava akımları varsa, ahırın akımlara maruz kalan tarafı ya da tarafları kapatılmalıdır. Ahırın açık tarafı her zaman güney ya da güneydoğuya bakmalıdır.''
İzmit Ziraat Odası Başkanı Şinasi Turoğlu da yürüttükleri ''Tarım Sektörünün Gelişmesi İçin Yenilikçi Bir Sistemde Büyükbaş Hayvan Yetiştiriciliği Projesi'' hakkında bilgi verdi. Turoğlu, istihdam sorunlarına çözüm getirmeyi temel amaç olarak öngören program kapsamında uygulanan projeyle, kırsal alanda hayvancılık sektörünün gelişmesine öncülük edilerek, bölgede kente göçü azaltacak sonuçlar yaratmanın hedeflendiğini vurguladı.
Projenin İzmit'e bağlı Sepetçiler Köyü'nde uygulanmakta olduğunu belirten Turoğlu, şu bilgileri verdi: ''Sepetçi Köyü'nde kurduğumuz yarı açık ahırda 60 çiftçimiz teorikve uygulamalı eğitimlerden geçirilmektedir. Proje uygulama sürecinde elde edilecek ürünler satılarak geliri Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu'na şartlı bağış olarak yatırılacak ve Kocaeli'ndeki kimsesiz çocuklara ulaşması sağlanacak.''

sarıkanarya_41
04-05-2008, 17:31
iller harıtamız:
Only the registered members can see the link

sarıkanarya_41
04-05-2008, 17:33
Secimlerden önce il sayisinin 81´den 100´e cikartilacagi gündeme gelmisti. O sekilde haritamizin görünümünü simdiden merak etmekteyim dogrusu.

İl olabilecek ilçelerimiz :

SUNGURLU
BEYŞEHİR
ÇORLU
ANAMUR
TARSUS
LÜLEBURGAZ
KOZAN
İSKENDERUN
SİVEREK
VİRANŞEHİR
KIZILTEPE
CEYHAN
İNEGÖL
NAZİLLİ
BANDIRMA
TURHAL
TURGUTLU
SALİHLİ
AKHİSAR
ALANYA
BAFRA
POLATLI

sarıkanarya_41
04-05-2008, 17:36
DÜNYA'NIN NÜFUSU 2075 YILINDA 500 MİLYON AZALACAKMIŞ, YALAN! </B>
Birleşmiş Milletler'in verilerine göre, dünyada nüfus artışı hızla yavaşlıyor, dünya genelinde nüfusun 2075 yılında 500 milyon azalacağı hesaplanmış. Batı Avrupa ülkelerindeki nüfus artışı yavaşlamasının, Asya ve Latin Amerika ülkelerinde de görüldüğü, kadınların doğurganlık dönemlerinde sahip oldukları çocuk sayısının özellikle Hindistan, Endonezya, Brezilya, Meksika ve İran gibi doğum oranı yüksek ülkelerde önemli ölçüde gerilediği görülmüş.

Doğum oranı düşen ülkeler arasında Türkiye'nin yanı sıra Hindistan, Meksika, Endonezya, Tunus, ABD, Brezilya, Tayland, Çin ve Rusya da gösterilmiş. Nüfus artışının yavaşlamasının sonucu olarak, dünya nüfusu giderek yaşlanacakmış. Türkiye'de bugün nüfus yaş ortalaması 20-30 iken, 2025 yılında 30-40'a yükselecekmiş. Avrupa ve Avustralya en yaşlı kıta olacakmış, Asya, Kuzey ve Güney Amerika'nın, Türkiye ile birlikte 30-40 yaş arası dilimde yer alacağı saptanmış. Yaş ortalaması halen 20'nin altında bulunan Afrika'da ise nüfus, 25 yıl sonra 20-30 yaş ortalaması grubuna girecekmiş. BM verilerine göre, dünya nüfusundaki artış 21. yüzyılın ortalarında 9 milyara ulaştıktan sonra duracak ve azalma başlayacakmış. Daha önce yapılan tahminler, nüfusun yüzyıl ortasında 12 milyara ulaşmasını öngörüyormuş.

Dünya nüfusu halen 6 milyar dolayında bulunuyor. Dünya Bankası uzmanları ise nüfusun yüzyıl sonunda 9-10 milyara ulaştıktan sonra sabit kalacağını tahmin ediyor. Bu arada bu tahminler, nükleer bir savaş çıkmaması ve Çin'in nüfus kontrolü uygulamasını sürdürmesi gibi bazı ön koşullara bağlıymış.

İŞTE GERÇEKLER

Sizin de gördüğünüz gibi miş miş de miş miş. Bu nasıl bir araştırma gerçekten de aklım almıyor. Sokağa çıkıyorum etraf çocuk kaynıyor, bir aile toplantısına gidiyorum yine çocuk bolluğu var. Devlet büyüklerimiz de zaten hep nüfus artışını desteklerler. Nasıl oluyor da nüfus artış hızı düşüyormuş aklım almıyor.

Bence Türkiye başta olmak üzere Hindistan, Çin, Brezilya, Meksika, İran, Endonezya, Tunus, Tayland gibi ülkeler diğerlerine yalandan bizim nüfus artışımız gayet de bi normal, hatta inişe geçti diyorlar ama çaktırmadan nüfuslarını artırmaya devam ediyorlar. Ben size şimdi gerçekleri açıklıyorum.

2075 yılında dünyanın yarısını Çinliler, Hintliler, Brezilyalılar ve Türkler oluşturacak. Diğer yarının üçte ikisini Meksika, Endonezya, İran, ABD (bu ül***i o tarihte sadece Latin Amerika, uzak doğu ve Afrika kökenliler oluşturacak),Rusya ve kuzey Afrika'da yaşayan halklar oluşturacak. Geriye kalan üçte biri de Avrupa, Avustralya ve Afrika'nın orta ile güneyinde yaşayanlar oluşturacak. Pek çok ulusun önemli bir bölümü, büyük bir olasılıkla ortadan kalkmış gibi bir şey olacak.

Baştan saydığımız ülkelerin nüfusu o kadar artacak ki, artık onların zevkleri, dünya görüşleri kainatın büyük bir bölümünü çevreleyecek. Örneğin tek tük kalmış kızılderililer urfa kebaba bayılacaklar, yeryüzünde kalan birkaç Belçikalı hayatının geri kalanını pirinç lapası yiyerek geçirecek, Son kalan İsveçli'yi yalnız kalmasın diye klonlayıp iki İsveçli haline getirecekler, ancak normal yollarla çoğalmaları mümkün olmadığı için yeryüzünde hep bir kaç İsveçli olacak ama hepsi de birbirinin tıpkısının aynısı olacak. Galler'de koyunlarla birlikte dolanan üç-beş Gallerlinin kafalarında, mutlaka Meksikalıları kızgın güneşten koruyan, el sombrero denen geniş kenarlı hasır şapkalar olacak. Ancak Gallerliler güneşe hasret oldukları için bu şapkalar onları yağmurdan koruyacak. Artık makarnanın anavatanı olarak İtalya kabul edilmeyecek. Çünkü Çinliler tüm gücü ellerine geçirmiş oldukları için yıllardır iddia ettikleri gibi makarnanın anavatanın Çin olduğunu herkese kabul ettirecekler. Hint-Avrupa dil ailesi diye bir aile olmayacak, sadece Hint dilleri bu grubu oluşturacak.

Dünya'da en geçerli diller Çince ve Türkçe olacak ama nüfusun önemli bir bölümünü oluşturan Türkler İngilizce öğrenmeye devam edecekler. Türk öğretmenler, Türk öğrencilerine İngilizce olarak edebiyat, tarih, matematik, fizik, kimya anlatacak. Bu nedenle Türklerin Türkçesi bugünkünden daha da beter olacak. Ancak Türkçe'yi öğrenen yabancılar gerçek Türkçe'den taviz vermeyecekler. Bugün tatlının ne olduğuna dair pek bir fikri olmayan Japonlardan o tarihte üç beş tane kalmış olacak. Onlar ömürlerinin geri kalanını cevizli, fıstıklı, portakallı, kaymaklı lokum yiyerek geçirecekler. O, üç beş Japon beslenme şeklini tamamıyla değiştirdiği için hepsi sumo güreşçisi gibi olacak.

Hindistan'da Keşmir sorun olmaya devam edecek. Hintli kadınların yerel giysisi çok moda olacak. İki parçadan oluşan ve de göbeği açık olan bu elbiseleri, az sayıdaki eskimo kadını giymeye kalkacak. Bunun sonucunda böbreklerini şiddetli derecede üşütecekleri için, eskimoların genlerine böbrek taşı ve kumu yerleşecek. Dünyada nesli tükenmek üzere olan eskimolar o tarihten itibaren doğuştan böbrek özürlü olacaklar.

KIRAATHANELERE AKIN

Dünya nüfusunun büyük bir bölümünü oluşturan Türkler dünyanın en ücra köşelerinde bile bulunacaklar. Örneğin Şili, Ekvator, Monako, Vietnam, Nijerya gibi günümüzde pek de kayda değer bulmadığımız ülkelerde kıraathaneler açılacak. Burada Türk erkekleri sabahtan gece yarılarına kadar bol bol sigara-çay içip kağıt oynayacaklar. Bölgenin insanları, bu adamların o sigara dumanında saatler, günler, haftalar boyu birbirlerinden bıkıp usanmadan kağıt oynamalarını bir türlü anlayamayacaklar. Kıraathanelerden yayılan kokunun, ayaklarını yıkamayan adamların çoraplarından yayıldığını bir türlü fark edemeyecekler.

2075 yılında, artık dünyanın yaşanamaz bir yer olduğunu fark eden zengin uluslara mensup kişiler, değişik galaksilerde yaşamak üzere dünyayı terk edecekler ancak bu arada hemen her kıtada, televizyonlarda ağa-kuma-mafya ilişkilerini içeren diziler yayınlanacak. Kıbrıs sorununa çözüm için Rauf Denktaş ve Glafkos Klerides haftalık mutat toplantılarına devam edecekler. Birleşmiş Milletler silah denetçileri, Irak'ta hala silah arıyor olacaklar. Anlayacağınız, fazla değil yetmiş-yetmiş beş yıl sonra dünya çok eğlenceli bir yer olacak ama bakalım kimlerin ömrü bu eğlenceye katılmaya yetecek?