PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Zamandan Kesİtler



melek73
23-03-2006, 11:02
ZAMANDAN KESİTLER

görüntü için( Only the registered members can see the link
)

Görüntü retinada yakıyor kendini. Aç sudanlı bir çocuğun incecik siyah
teni, narin kemikleri ve güneşten pişmiş yere yenilmiş öne eğik başı.Sol
tarafta, arka planda, bir akbaba oturmuş ve bekliyor. Bu fotoğraf Kevin
Carter’e 1994 Pulizer Ödülünü kazandırmış ve ona göre insanı anlatan bir
fotoğraf daha olmalı. Belki de kendi elleriyle yaşamına son verdiği aynı
senede yorgun ve kederli hafızasında beliren son görüntüydü bu.

Carter, bir grup Güney Afrikalı fotoğrafçının 80’lerin sonu ve 90’ların
başındaki kargaşayı ve Güney Afrikadaki ırk ayrımı yüzünden yaşanan vahşetin
ölüm sancılarını görüntüleyen sözde Bang-Bang Klübü üyesiydi. Üyeler bir
çeşit ırk ayrımı paparazisiydi, devriye bölgeleri, siyahlar ve beyazların
kanlı kan davalarının ve kimi zaman güç mücadelesi için siyahilerle
siyahilerin kavga ettikleri Güney Afrika’da siyahların yaşadığı yerlerdi.
Bir diğer isimde, siyahilerin yaşadığı yurtlardaki öldürücü savaş
fotoğraflarıyla 1991 Pulitzer ödülünü alan Greg Marinovich idi ve onun gibi
Joao Silva da siyahilerin yaşadığı yerlerdeki askeri harekatı içeren
portfolyosuyla 1992 Güney Afrika basın fotoğrafçısı ödülünü almıştı. Onlar
Bang-Bang Klüpte yer alan, ele avuca sığmayan fotoğrafçılardandır. (Gizli
Savaştan Enstantane Fotoğraflar (William Heinemann, 254 sayfa)

Kitabın önsözünde, Archibishop Desmond Tutu onlardan “ olağanüstü soy
” olarak bahsediyor. Onlar kesinlikle ayrı insanlardı, meslektaşları onlara
saygı duyardı ama editörlere göre onlar kibirli, başa çıkılmaz, fazlasıyla
sorumsuzlardı. Halbuki yüreklilikleri, cesaretleri veya işlerine
bağlılıkları yani -ne kadar tehlikeli o kadar iyi- düşünceleri asla
sorgulanmadı. Marinovich Pulitzer’ini kazandıktan sonra “ İnsanlar orada
birbirlerini öldürdükleri sürece neredeyse her yerde bana verilecek bir iş,
bir görev istedim” demişti.

Marinovich’in isteği onu Bosna ve Hırvatistan savaşının içine getirdi.
Aynı zamanda Carter ve diğerleri gibi o da Afrika’nın diğer bölümlerinde
kıtlığı, kuraklığı ve iç savaşı aktardı. Bunlar Johannesburg yakınında
siyahilerin yaşadığı savaş yerinde üstlerine çullanan adrenalinin Bang-Bang
Klüpte gerçekten bir araya gelişiydi.

Ken Oosterbroek, 1989 ve 1991'de yılında Güney Afrikalı basın
fotograçısı ödülünü kazanmıştı,aynı zamanda Johannesburg günlük Star
gazetesinin baş fotografçısıydı. Uzun boylu, güçlü genç bir adamdı. Güney
Afrika 'daki siyahilerin yaşadığı yerlerdeki politik şiddetin önüne
geçmesine yardım etmesi için Oosterbroek Silva 'yı kiraladı ve kısa süre
içinde iki iyi arkadaş oldular. 1992 ' de gazete yönetimi Silva 'nın
şiddetli stress belirtileri gösterdiğini ve çatışmalı ortamlardan uzak
durması gerektiğini söyledi. Ancak Silva karara aldırmadı. Bang-Bang 'lerin
bira içip zaman geçirdikleri bir zamanda, Oosterbroek 'in şakayla karışık
"Bu günlerde içimizden biri yorgunluktan ölmüş olacak..." dediği duyuldu.
Güney afrikalı siyahilerin yaşadığı Thokoze 'da, 1994 yılında genel seçimden
yani ırk ayrımının sonsuza dek sona ermesinden sadece iki hafta önce
Oosterbroek, siyahi göstericiler ve polis arasındaki bir çapraz ateşte
öldürüldü.

Marinovich aynı kazada ciddi bir şekilde yaralanmış , iyileştiğinde ise
Güney Afrika yeni bir döneme , ırkçılık sonrası demokrasiye girmişti. Bang
Bang gençler değişiklikleri kabul ederken bir yandan da onları köşeye iten
ve kanlı sokak dramalarını akıllara kazıyan ve rüyalarını avlayan o
görüntüleri akıllarından çıkaramıyorlardı. Bu arada fotoğrafçıdaki ahlaki
ikilemi de yaşıyorlardı , ölümün ve yıkımın serinkanlı ve yansız kaydedicisi
olmak ve yardım etmek yerine olayı fotoğraflamak : Peki bir fotoğrafçı ne
zaman fotoğrafçı olmayı bırakmalıydı?

Kevin Carter, 1994’ün bir Haziran günü bahçe sulama hortumunu araba
egzostuna bağlamak için bilinen gümüş fotoğrafçı bantlarını kullandığı gün
bıraktı. Geride bıraktığı intihar notu karmaşıktı ama içinde bulunduğu
ızdırap dolu ruh halini sorgulayan hiçbirşey yoktu.Yazmadan birkaç zaman
önce ” Kendimi normal insanlara yabancılaşmış hissediyorum. Objektif
kapakları kapanıyor ve korkunç kan görüntüleriyle karanlık yerlere doğru
geriliyorum.”

Bu karanlık yerler Carter’in cevaplamadığı soruları da beraberinde
getirdi. Ondan önce ve ondan sonra gelen fotoğrafçılar gibi o da gözlerinin
önünde insanların ölüşünü izledi ve sadece fotoğraflarını çekti. O zavallı
Sudanlı çocuğa yardım etmediğini kabul etti.Ama fotoğrafı çektikten sonra
bir ağacın altına oturdu ve gözyaşlarına boğuldu......

Kaynak : TIME EUROPE - October 9, 2000, Vol. 156 No. 15, PETER HAWTHORNE