süleyman09
13-09-2008, 09:28
İMÂN ve NAMAZ
NAMAZIN EHEMMİYETİ
Namazı Hafife Almak
Kıyamette evvela (namaz)dan sorulacaktır.Namaz doğru ise, diğerlerinin hesabı, Allahü tealanın yardımı ile kolay geçecektir. (Kelam-ı kibar)
Namaz, dinin direği
Bu zat buyuruyor ki: Bu dünyada, insana,
Önce lazım olan şey, ermektir tam imana.
Bundan sonra, salih ve yarar iş yapmalıdır.
Bunların içinde de en mühimmi, (namaz)dır.
Resulullah buyurdu bir hadis-i şerifte:
(Namaz kılmak, bu dinin direğidir elbette.)
Namaz kılan bir kimse, dinini doğrultmuştur.
Namaz kılmayan ise, dinini yıkmış olur.
Namazı, doğru dürüst kılarsa eğer insan,
Kurtulur, günah olan kötü işler yapmaktan.
İnsanı kötülükten korumayan bir namaz,
Görünüşte namazdır, doğru namaz olamaz.
Velakin doğrusunu yapıncaya kadar tam,
Görünüşü yapmaya, etmeli yine devam.
Buyuruldu: (Bir şeyin, hepsi yapılamazsa,
Hepsini de elinden kaçırma hiç olmazsa.)
Allah�ın merhameti sonsuzdur çünkü evlat.
O, kabul edebilir görünüşü, hakikat.
(Böyle kılacağına, hiç kılma) dememeli.
(Böyle kılacağına, dosdoğru kıl) demeli.
Namazı, cemaatle eda etmeli ki hep,
Azaptan kurtulmaya, namazdır çünkü sebep.
Müminun suresinin başındaki âyette,
Buyuruldu: (Müminler, kurtulacak elbette.)
Âyetin devamında, şöyle buyurmaktadır:
(Onlar, namazlarını dosdoğru kılanlardır.)
Bir kadı, heyecanla gelerek bir veliye,
Yalvardı: (Oğlum için bir dua edin) diye.
Oğlu, taun derdine birden yakalanmıştı.
Diğerleri hep ölmüş, bir bu oğlu kalmıştı.
Cevaben buyurdu ki: (Ben, aciz bir kimseyim.
Onun kurtulmasına, yok elimde bir şeyim.)
Sonra geçti içeri, iki rekat bir namaz,
Kılıp, Hak teâlâya eyledi dua, niyaz.
Sonra kalkıp dedi ki: (Oğlunuz buldu sıhhat.
Evinde, sapa sağlam oturuyor şu saat.)
Ayrılıp, sevinerek evine koştu kadı.
Gördü ki, hakikaten sıhhat bulmuş evladı.
Bu zat, bir sohbetinde buyurdu: (Bu camiler,
Allahü teâlânın sevdiği mahaldirler.
Hatta Allah�ın evi addedilir bu yerler.
Allah�ın misafiri sayılır müdavimler.
Rabbimiz buyurur ki: (Herkes, misafirini,
İktidarına göre ağırlar tabii ki,
Zengin, zenginliğine göre çok ikram yapar.
Fakir de, ona göre mütevazı ağırlar.
Benim misafirimdir cami cemaatları.
Ben de, şanıma göre ağırlarım onları.)
Ahiret
Ahirete iman kamil imanın bir parçasıdır. kuran Ahirete imanı "Allah ve Ahiret gününe inanırlar" şeklinde bir çok yerde imanı bütünleyen bir kavram olarak kullnır. Yine ahirete iman insanın dünya orucunu hakkıyle tutmasını sağlayan bir öğedir. İnkarın da asıl dayanağı ahireti tanımamak onu yok saymaktır. Tekrar dirilişi kabul etmemek ve varlığı dünya ile sınırlamaktır.
Kuranın ilk sayfalarında Muttakileri yani kitabın hidayet edeceği söylenen kişileri kuran vasıflandırırken " onlar ahirete yakin bir şekilde iman ederler" der. Bu husus çok müthiş tir. Öyleki Yakiyn iman " bir şeye karşı şüphe duymak, sonrasında edinilen bilgi ile bu şüphe yerini yıkılmyana bir bilgiye terketmesidir " işte bakara suresinin ilk ayetlerinde muttakilerin ahirete imanı böyle vasfedilmektedir. O muttakiler ahirete öyle inanırlar ki onların bu inançları daha önceden büyük bir şüphe duydukları ahiret, sonrasından aldıkları bilgi ile yerini muhteşem ve yıkılmaz bir ahiret bilincine çevirmişti. Onlar ahirete böyle iman ederler. Kuranın bize rehber olabilmesi için böyle bir ahiret bilincine ( inancına ) sahib olmalıyız.
Bizim ahirete yakıyn inancımız pekişmesi açısında bir numane olsun diye kaleme aldığım bu metin benim ahiret husunda yaratandan türetmiş olduğum akli delilli bir ahiretin varlığının bilgisidir. Benzerini türetin ve aklınız ahiretin varlığı ile tatmin bulsun. Sonra da kuran rehberiniz olsun.
...
Her soruya ve her şeyin asıl tasavvuruna vakıf olmak için önce yaratanı, sonra insanı sonrada varlığı iyi tanımak gerekli. Bu üçlüyü yine aynı sıralamada algılammak gerekli aksi durumda insan yanlış bir tasavvrula aklını inşa edecektir. Yaratanın ve yaratılmışların fiilerini incelemekle bu üçlünün verilerine ulaşabiliriz.
Yaratanın Fayda Bekletisi Yok
Varlığı okumaya tabi tuttuğumuzda onların açık bir şekilde yaratana bir fayda sağlamadığını görebilirz. Zira yaratan için, ona bir fayda için en küçük bir işi gerçekleştirmiyorlar. Yaratıcı varlığı üretmemiş zira üretmek fayda sağlamak için yapılır. Yaratmak böyle değildir. Yaratan yaratırken yarattıklarında fayda beklemez.
Yaratılmış Yaratılandan Faydalanır
Buna karşılık olarak, fayda ilişkisini ters olarak görebiliyoruz. Yani yaratan yaratılmıştan fayda beklemezken, yaratılmış yartandan her saniye faydalanır. Yaratılmış yaratandan sağladığı faydada bir kesintiye maruz kalırsa varlığını yitirir. Yaşam döngüsü sona erer. Her yaratılmış, canlı veya cansız herşey bir faydanın parçasıdır. Varlığını idame ettiren veya hayat süren herşey yaratandan faydalanır. Bir denge içerisinde kendi rolünü ve varlığını sürdürür. Yeri gelir faydalanır yeri gelir fayda olur. Bu yaşam döngüsü böyle devam eder.
Faydanıp Fayda Olmayan
İnsan bu yaratılmışlar içerisinde bir farklılığı arz eder. Öyleki tüm varlık faydalın fayda olurken. İnsanın kendisi her şeyden en üst düzeyde faydalanır. En askari düzeyde fayda olur. Yaratanın tüm yaratılmışlara ilham ettiği faydalanma sınırlarını aşar. Ve varlığı kendine hizmet ettirir.
İnsan ekolojik denge sınırları dışındadır. Allahın varlığa mecbur kıldığı denge insana hakim değildir. İnsan yaratandan en çok faydalanandır. Bu insanın arzusu değildir. Bunu insan isteyerek başarmamıştır. Bunu yaratan arzu etmiştir. Yaratan insana ayrıcalık tanımış ve kendisinden en çok faydalanma potansiyeline sahib bir varlık kılmıştır.
Hayat ve Ölüm
Bütün bunlara rağmen varlık tüm bu faydalanma işini belirli bir süre zarfında gerçekleştirir. Yani yaratanın varlığa fayda olması bir süreye hapsolmuştur. Mutlak bir faydalanış değildir. Sınırlandırılmış bir faydadır. Ölüm tüm faydanlanma işlemini sona erdirir. En üst düzeyde fayda sağlayan insan kısıtlı bir fayda sağlayabilir. Yaratan ölümü ve Hayatı yani bri zaman dilimini böyle bir amaç için ayırması dikkat edilmesi gereken bir husustur. Neden ? Sorusuna bir kaç cevap verilebilir.
a) Öylesine ( tesadüfen )
b) Oyun olsun diye
c) Bir beklenti sebebiyle
a) öylesine : bir düzen, kusursuz bir yapı, muhteşem bir oluşum şuursuzluğu, önemsizliğin getirisi olamaz. Yaratan bu denli muhteşem ve kusursuz işler gerçekleştirirken şuursuz olamaz.
b) Oyun olsun diye: Çok falza detay var ve yaratılış sürekli devam etmekte. Oyun isteyen bu kadar çok ve dataylı ve işlevli yaratmaz.
c) Bir beklenti sebebiyle: Yoktan var edilmek bir izzettir, Varlık içerisinde somut olmak bir izzettir, Somutlar içerisinde canlı olmak bir izzettir, Canlılar içerisinde serbest olma bir izzettir, Serbestler içerisinde şuurlu olmak bir izzettir. Şuurlu olup bilgi işlemek te bir izzettir. Bilgi işleyip tüm varlığa hem kıyamet hemde amir olmakta bir izzettir.
Böylesi büyük bir nizami insanın ellerine verme ona lutuf ve izzet vermektir. İnsansız dengeyi ve faydayı bir şiar edinen yaratan o dengeyi kaosa sürükleyecek birisini nasıl şereflendirir. Yada bundan ne diye hoşnut olur. Yaratılmışlara düzeni istemek yaratanın fiillerini tasdik eder. Varlığı kaosa sürükleyeebilecek bir gücü elinde bulunduran nasıl kötülüğe-kaosa sebebiyet verebilir. Yaratan sürekli düzen kurarken, yaratılmış bunun aksini nasıl fiile dökebilir. Yaratılmışın yaratana onun fiilleri ile icabet etmekle yükümlü değilmidir? Yaratılmış yaratanın muradı icabetle mükellef değilmidir? Ki o sürekli denge ve düzen kurarken yaratılmış bunun gayrısını inşaa etmeyi nasıl şiar edinir.
Fayda Farklılığı
Her insan aynı nimete mazhar değildir. Kimisi kendi varlığını idame ettirmekte zorlanırken kimisi sınırsız bir bolluk içerisinde. Tüm yaratılmış yaratandan faydalanır. Var olduğu noktada fayda sağlayamayacaksa hicret eder. Fayda sağlayacağı bölgelere gider. Yeryüzü yaratanın mülküdür. Tüm yaratılmışlar bunda hak sahibidir.
Kimisi mülke sahib çıkar faydalanmada taşkınlık yapar. Kimisi iç bulamaz! İnsan yeryüzünün en çok faydalananı olduğu gib iyeri gelir en az faydalananı oluverir. Yaratan fayda üretmiş kimisi fayda sağlayamadan bu sebeple ölür kimisi bol bol fayda sağlar israf eder saçar. Fayda sağlayamayan rezil bir hayatı sürer, faydası bol olan de refah içerisinde yaşar. Bunda yaratılmışarın tercihi yoktur. Kimis doğar fayda olmayan bir coğrafyada, ölür faydalanamadan, kimisi doğar bol fayda olan bir coğrafyada, ölür tüm sefasını sürerek.
Yaratanın Mükemmelliği
Yaratan noksanlıklardan çok beridir. Dilerse tüm yeryüzünü bol rızıkla donatır. Tüm insanları bol bol faydalandırırdı. Onun mevcut olanı yaratmasındaki gücü bariz belli iken benzerini ve fazlasını yaratamaması nasıl düşünülebilir ki? Yeryüzünde faydayı sınırlı tutması bir maksada binaen midir? Yoksa öylesine yada oyun olsun diye mi?
Ölümün Varlığı
Bir de ölüm gibi bir zaman bitişiyle dünyadan sağlanan fayda sona ermektedir. Yaratan er insanı bir süre bol faydalandırmakta yada faydasını az. Eğer bu faydalama sınırsız olsaydı bir kesmi mükafatlandırıyor diğer bir kesmi cezalandırıyor olur du? Ama sınır lı öyleyse doğum ve ölüm arasında ki fayda bir amaç gütmekmidir? Bolca faydalanan ölene kadar düzen kuracak bozgunu engelleyecek –ki yaratan bununla vasıflanmış. Eksik faydalanan ölene kadar düzen kuracak – bozgunu engelleyecek!
Sonuç
Nimetlendirmek için yaratan yarattığna şefkat, merhamet, ilgi, alaka ve rahmet besler. Bu böyle olunca tüm varlıklarda gözlemlemek gerekir. Ama dünya bundan yoksun. Azınlık olan insan refah ve bolluk içindeyken, Çoğunluk kıtlık ve sefalet içerisindedir. Yaratanın merhameti, şefkati, ilgisi, elekrem liği fiilen vucuda gelmemiş ve sosyal adalet insanın eline bırakılmıştır. Refah içerisinde olan sefalette olanın hakkını iyan etmektedir.
Allah ın şefkat ve ilgisine muhtaç olan insan onun ilgisine ve şefkatine nail olmadan göçüp gitmektedir. Varlığını bitirmektedir. O vakit Allahın kuluna şefkat ve merhamet edeceği bir var oluş daha olmalı. Allah merhamet sahibi, şefkat sahibi, ilgi sahibi, İlgi ve Alaka sahibi iken Rahman ve Rahim ken ZALİM olabilir mi? Adil olmalı
Powered by vBulletin® Version 4.2.5 Copyright © 2025 vBulletin Solutions, Inc. All rights reserved.