PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Yusuf HAYALOĞLU Şiirleri..



sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:29
Adı Bahtiyar
Geçiyor önümden sirenler içinde
Ah eller üstünde çiçekler içinde
Dudağında yarım bir sevda hüznü
Aslan gibi göğsü türküler içinde

Rastlardım avluda hep volta atarken
Sigara içerken yahut coplanırken
Kimseyle konuşmaz dağ gibi titrerdi
Çocukça sevdiği çiçeği sularken

Diyarbakırlıymış adı bahtiyar
Suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar
Geçiyor önümden gülyüzlü bahtiyar
Yaralıyım yerde kalan sazı kadar

Beni tez saldılar o kaldı içerde
Çok sonra duydum ki Yozgat'ta sürgünde
Ne yapsa ne etse üstüne gitmişler
Mavi gökyüzünü ona dar etmişler

Gazete de çıktı üç satır yazıyla
Uzamış sakalı çatlamış sazıyla
Birileri ona ölmedin diyordu
Ölüm bir yanında hüzünle gülüyordu
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:29
Adı Yılmaz
Dalyan gibi bir çocuktu
Benim gözümde küçüktü
Küstü de dağlara çıktı
İner mi inmez mi bilmem

Şimdi dağların tozudur
Belki isyanın sazıdır
Hala kalbimde sızıdır
Diner mi dinmez mi bilmem

Adı Yılmaz kendi Yılmaz
Makamı yok dem tutulmaz
Dağlara soru sorulmaz
İner mi inmez mi bilmem

Mavi gözleri boncuktur
Ölüm korkusu şuncuktur
Azrail atı kancıktır
Biner mi binmez mi bilmem

Parkasına kar yağmıştır
Bir kenarda ağlamıştır
Belki elleri yanmıştır
Söner mi sönmez mi bilmem
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:30
Ah Ulan Rıza
Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.

Cebimde bir lira desen yok,
Madara olduk meyhaneye!
Ah eşşek kafam benim,
Nasıl da güvendim bu hergeleye!

Gelse, balığa çıkacaktık,
Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık.
Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp
Enteresan hayâllere dalacaktık.

Bu sandalı geçen hafta denk getirip
Çalıntıdan düşürdük.
Arkadaşlar ısrar etti,
Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük.

Saat sekizde gelecekti,
Bana birkaç milyon borç verecekti.
Yoksa o nemrut karısı kaçtı da
Onun peşinden mi gitti?

Eğer öyleyse yandık,
Gudubet gene yaptı yapacağını!
Geçen sene de merdivenden itip
Kırmıştı Rıza'nın bacağını.

Abi, kadında boy şu kadar;
Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak!
Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak,
Ya horlarken Rıza'yı boğacak!

Bak, şimdi acıdım, aşkolsun adama,
Ben olsam, vallahi baş edemem! ..
Hele beş tane velet var ki boy-boy,
Allah'tan düşmanıma dilemem!

Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur,
Herkesin suyuna gider.
Yoksa, kalıba vursan hani,
Tek başına on tane adam eder!

Bir keresinde, hiç unutmam
Üç-beş zibidi haraca dadandı;
Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi
Herifleri hastaneye kadar kovaladı!

Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik,
Aynı kafadaydık.
Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu,
Biz, başka havadaydık.

Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır,
Aynı takımı tutardık.
Fener'in her maçına iddialaşıp
Millete az mı yemek ısmarladık! ..

Bir tek askerde ayrıldık,
Bana Bornova düştü, ona Gelibolu.
Döner dönmez evlendirdiler,
En büyük salaklığı da bu oldu! ..

Bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu.
Hep tek tabanca gezdim.
Benim beğendiğimi anam istemedi,
Onun gösterdiğini ben sevmedim.

Neyse, bunlar derin mevzu...
Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek.
Ufaktan yol alayım
Anam evde yalnız, şimdi merağından ölecek! ..

Gittim, vurup kafayı yattım;
Rüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini.
Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp
Hastaneye kavuşmadan can verdiğini! ..

Vay be Rıza! ..
Sonunda sen de düşüp gittin Azrail'in peşine!
Dün, boşuna günahını almışım,
Ne olur, kızma bu kardeşine!

Öğlen kahvede söylediler, Rıza öldü, dediler
Ne kolay söylediler!
Sanki dev bir taş ocağını
Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!

Ah dostum... o kocaman gövdene
O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler?
O zalim tabutun tahtalarını
Senin üstüne nasıl böyle çivilediler?

Yani sen şimdi gittin, yani yoksun,
Yani bir daha olmayacak mısın?
Yani bir daha borç vermeyecek,
Bir daha bira ısmarlamayacak mısın?

Peki, beni kim kızdıracak,
Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak?
Peki, beni bu köhne dünyada
Senin anladığın kadar kim anlayacak?

Ulan Rıza... ne hayâllerimiz vardı oysa,
Ne acayip şeyler yapacaktık...
Totoyu bulunca dükkân açacak,
Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık.

Talih yüzümüze gülecekti be! ..
Karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık.
Hafta sonu iki yavru kapıp
Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık!

Ah ulan Rıza... bu mahallenin,
Nesini beğenmedin de öte yere taşındın?
Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki,
Benim en kıral arkadaşımdın! ..

Ah ulan Rıza... ben şimdi,
Bu koca deryada tek başıma ne halt ederim?
Senden ayrılacağımı sanma,
Bir kaç güne kalmaz, ben de gelirim! ..
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:30
Alır Dağlar
Baba bugün üşüyorum
Karda kaldım üşüyorum
Anama deyin sıcak bir çorba koysun
Üstümü ört baba üşüyorum

Behey babam dalmış babam
Sigarayı sarmış babam
Şapkasına hicran dökmüş
Kibrit gibi yanmış babam

Baba bugün alır dağlar
Bu dert beni alır dağlar
Şehirlere sığmaz oldum
Fazla sürmez alır dağlar

Baba bugün ağlıyorum
Darda kaldım ağlıyorum
Duaların üzerimden eksik etme
İçim yandı ağlıyorum
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:30
Asi Bir Küheylan
Aşiret çocuğuyam adım Küheylan
Kızılca kıyamet yaylasında doğmuşam
Koyaklarda kartal uçurmuşam, kurt kovalamışam, adam vurmuşam
Onursuz yaşanmaz demişem
Rezil rüsva etmemişem kendimi böceklere
Yavri yavri
Bu yüzden dik bakaram adamın yüzüne
Bu yüzden böyle hoyrat kalmışam
Asi bir Küheylanam
Anam rüzgar, babam gurbet
Bin yıldır bu koğuştayam
Diz çöktürmez beni hasret
Seni sevmişem
Bir kekliğin sesini üzmekten sakınır gibi
Seni sevmişem
Gururlu dağ çiçeklerini göğsüme takınır gibi
Ben sazımı kılçadırların boynuna asıpta öyle gelmişem buraya
Yavri yavri
Ölürsem iradi ölürem
Harlanmış bir kılıca alnımla dokunur gibi
Asi bir Küheylanam
Gözlerini benden ayırma
Kırılıp düşerem sonra kimse bakmaz yarama
Bana ne getirmişen Cico
Karda çürümüş sümbül soğanlarımı
Yoksa tozkaldıran taylarımı
Dargeçitlerdemi kanatmışan
O göçebe sevdamızın yamacına
Şimdi kimler konmada söyle
Yavri yavri
Söyle kınalı kuzun nerde
Onu hangi soysuzun sürüsüne katmışan
Asi bir Küheylanam
Mahmut vurma döşüme
Delerem bu duvarları delerem
Jandarma kavuşmaz peşime
Benki dipsiz uçurum boylarında
Paramparça olmuş ölmemişem
Benki huysuz nehir yataklarında
Yaralarımı çamurla sıvamışam
Nasıl sığaram düşündünmü
Şu altı adımlık tosbağa voltasına şimdi
Yavri yavri
Dağları çıldırtan öykümü
Ben bu demirlere dişlerimle yazmışam
Asi bir Küheylanam
El süremezler yeleme
Bırak yırtılayım bırak, gem vurma benim dilime
Hüznün duvarlarında
Sıvası dökülmüş bir yer vardır bilirmisen Yavri
Bilirmisen çiçekler çentik çentiksolar
Bu gevur ölüsü akşamlarda
Bırak gözyaşlarımın açtığı çukurlar öylece betonda kalsın
Donansın peşime bi metelik etmez bu sırtlan adımları.Donansın
Yavri yavri
Şapkam namusumdur
Koma buralarda koma
Tespihim dağılmasın
Asi bir Küheylanam
Kesmez beni bu acılar
Beni vursada bu puştlar
Ancak sırtımdan vururlar
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:31
Ayrılık Hediyesi
şimdi saat sensizliğin ertesi
yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın
avutulmuş çocuklar çoktan sustu
bir ben kaldım tenhasında gecenin
avutulmamış bir ben...

şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
ki bu yaşlar
utangaç boynunun kolyesi olsun
bu da benden sana
ayrılığın hediyesi olsun

soytarılık etmeden güldürebilmek seni
ekmek çalmadan doyurabilmek
ve haksızlık etmeden doğan güneşe
bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun..
şimdi iyi niyetlerimi
bir bir yargılayıp asıyorum
bu son olsun be..bu son olsun!
bu da benim sana
ayrılırken mazeretim olsun!

şimdi saat yokluğunun belası
sensiz gelen sabaha günaydın!
işi-gücü olanlar çoktan gitti
bir ben kaldım voltasında sensizliğin
hiç uyumamış bir ben...

şimdi dişlerimi sıkıp
dudaklarıma kanamayı öğrettim
ki bu kızıl damlalar
körpe yanağında bir veda busesi olsun
bu da benden sana
heba edilmiş bir aşkın
son nefesi olsun...

kafamı duvara vurmadan
tanıyabilmek seni
beyninin içindekileri anlayabilmek
ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü
bütün saatleri öylece durdurabilmek için
çıldırasıya paraladım kendimi
lanet olsun!
artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
olsun be! ne olacaksa olsun!
bu da benim sana
ayrılırken şikayetim olsun

gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun isterim sende ben gibi yan ömrüne hep ağla hep ağla bu benden son dua bu benden ayrılık hediyesi olsun)
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:31
Ayrılık Hediyesi
şimdi saat sensizliğin ertesi
yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın
avutulmuş çocuklar çoktan sustu
bir ben kaldım tenhasında gecenin
avutulmamış bir ben...

şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
ki bu yaşlar
utangaç boynunun kolyesi olsun
bu da benden sana
ayrılığın hediyesi olsun

soytarılık etmeden güldürebilmek seni
ekmek çalmadan doyurabilmek
ve haksızlık etmeden doğan güneşe
bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun..
şimdi iyi niyetlerimi
bir bir yargılayıp asıyorum
bu son olsun be..bu son olsun!
bu da benim sana
ayrılırken mazeretim olsun!

şimdi saat yokluğunun belası
sensiz gelen sabaha günaydın!
işi-gücü olanlar çoktan gitti
bir ben kaldım voltasında sensizliğin
hiç uyumamış bir ben...

şimdi dişlerimi sıkıp
dudaklarıma kanamayı öğrettim
ki bu kızıl damlalar
körpe yanağında bir veda busesi olsun
bu da benden sana
heba edilmiş bir aşkın
son nefesi olsun...

kafamı duvara vurmadan
tanıyabilmek seni
beyninin içindekileri anlayabilmek
ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü
bütün saatleri öylece durdurabilmek için
çıldırasıya paraladım kendimi
lanet olsun!
artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
olsun be! ne olacaksa olsun!
bu da benim sana
ayrılırken şikayetim olsun

gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun isterim sende ben gibi yan ömrüne hep ağla hep ağla bu benden son dua bu benden ayrılık hediyesi olsun)
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:31
Babanı Unutma Yavrum
Bu sarkı senin al dinle
Usulca dokun sesime
O minicik ellerinle
Babanı unutma yavrum

Yağmurlar rüzgarla barışır
Yağmurlar çimenle öpüşür
Belkide uçurum kavuşur
Babanı unutma yavrum

Bir gün tutuşup kavgaya
Kalbin hırpalandığında
Söküp verebilirim sana
Babanı unutma yavrum

Hasta iken yataklar içinde
O hayın sokaklar içinde
Sorgular yasaklar içinde
Babanı unutma yavrum

Sen benim için üzülme
Bakınca suskun resmime
O körpecik yüreğinle
Babanı unutma yavrum

Bir gün duyarsan dağlarda
Ölüm haberleri radyoda
Bende olabilirim orda
Babanı unutma yavrum
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:31
Başım Belada
Bugün yine düsünemiyeceğin kadar başım belada
Köşe başları tutulmuş üstelik yağmur yağmada
İler-tutar yani yok
Fişlenmişim adım-eşkalim bilinmekte
Üstelik göğsümde yani tam şuramda
Kirli sakkalıyla bir eşkiya gezinmekte
Başım belada
Adamın biri vurulmuş sokakta
Cebinde adresim bulunmuş
Başım belada
Tabancamı unutmuşum helada
Nerden baksan tutarsızlık
Nerden baksan ahmakça
Sevdim inanamayacağın kadar seni esmer kız
Kirpiklerimde çırpınan şu tuzlu gözyaşımda
İhanetin adı yok
Neylersin ki çember daralmakta
Şimdilik hoşçakal yaban çiçeğim
Yasal mermisiyle bir komser yaklaşmakta...
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:32
Ben Bir KadınımKavrulur şu kanlı gözlerimde günler
Akşamdan bir sancıyla
Koklanmış bir gül gibi hayallerim ayak altında
Yol vermez yol vermez ağlamaya gururum
Yılların aynasında
Horlanmış vücudumda memelerim derin acıda

Ben bir kadınım ben bir insan
Taşırım karnımda paramparça can
Bir yanımda cevahir, bir yanımda kan
Bir yanım şiir destan, bir yanım kirli fistan
Bir yanım güller açmış, bir yanım viran

Savrulur şu tozlu saçlarımda rüzgar
Çıldırtan bir hışımla
Saklanmış bir sır gibi, şiirleri ateş hattında
Dayanmaz dayanmaz bu baskıya yürürüm
Sabrımın bir anında
Elimin hamuruyla çeker giderim
Canım burnumda

Ben bir kadınım ben bir insan
Taşırım karnımda paramparça can
Bir yanımda cevahir, bir yanımda kan
Bir yanım şiir destan, bir yanım kirli fistan
Bir yanım güller açmış, bir yanım viran


Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:32
Beni Düşün, Unutma
Ay doğarken bir söğüdün ardından
Göl yüzünde sisli bir esinti ile
Akşamın göğsüne hüzün serperek
Ve Yağmurdan geceye çiçekli perdeler çekerek

Beni düşün, Beni düşün, UNUTMA

En umarsız en umutsuz günümde
Bağrına bir yumruk çökeldiğinde
Ve dağların mazlum ateşi
O güzelim saçlarına cayır cayır yanıp ulaştığında

Beni düşün, Beni düşün, UNUTMA

Beni düşün bir kavganın içinde
Helal bir ekmeğin peşinde
Ve kurtlardan arta kalmış yüreğimin
Can çekişen o son parçasınıda, sana sakladığımı bil
Bil ki haykırırcasına bu esir gövdemi yakarcasına
Kavuşmak için o serin bağrına
Ateşten bir yol arıyorum


Kar yağarken mor dağların ucundan
Sol yerinde sessiz bir inilti ile
Yastığın yüzüne yaşlar dökerek
Ve Akşamdan gizlice bir ah çekerek

Beni düşün, Beni düşün, UNUTMA

Kan kızılı bir gelincik seherinde
Sırtıma kahbe bir hançer indiğinde
Ve bu gencecik ve bu hemencecik ölüm
Çığırtken bir gazete başlığında
Çığlık Çığlık sana kavuştuğunda

Beni düşün, Beni düşün, UNUTMA

Beni düşün şehre her yağmur yağdığında
Islak ve kırılgan bir türkünün içinde
Göğsünden dudaklarına, doğru sancılı bir isyan kabardığında
Bastırarak kalbini avuçlarınla
Sesini okşadığımı bil

Bil ki yalvarırcasına, uzayan yollara dağılırcasına
Sonsuz bir mahşerin ortasında
Bir zemzem suyu gibi seni seni özlüyorum
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:33
Beni Tutmayın
Yağmurlu ve upuzun bir yolu düşe kalka yürümeye çalıştım.
Ve inanılamayacak kadar duygusal bir geçmişimiz oldu seninle.
Üstelik biz bunu bir ömür boyu sürüp gider sanmıştık.
Beni tutma öyle sahnelere gelemem, beni tutma çok kötü yanılırsın.
Yıllardır öyle biriktim, öyle gerildim ki,topyekün boşalır toz olur dağılırsın.



Sen benim en ince dilimde türkümü çaldın
Sen benim en ücra duygularımı talan ederek beslendin
Her şeyin merkezi sendin ve her şey senin etrafında dönerdi.
Bar köşelerinde tükenip kaldırımlarda ararken kendimi, Gelip sana sığınırdım.,umutlarım bir kez daha sönerdi.



Beni tutma şantajlara boyun eğmem.
Beni tutma hırsımdan çatlarım.
Yıllardır öyle sabrettim öyle doldum ki,
Şimdi yanardağlar gibi birden patlarım.



Bir yavru serçe hayata bağlanır gibi ağzım açık bağlandım sana,
Bir topal karınca yuvasına yaklaşır gibi, titredim ve heyecanlandım,
Bu akşam çekip gitme adına bütün ömrümü ve seni sildim.
Bir tuhaf senaryoydu ve bu senaryoda zavallı bir figürandın sadece, anlatamam
Kumlara yazılmış sözcükler kadar kısacıktı ümidim.
Ve anladım ki bir takım şeyleri ben ilk dalgada yitirmişim.



Beni tutma ben senin dizlerine çökemem
Beni tutma ellerinde kalırım, kırılırım



Yıllardır öyle daraldım öyle bunaldım ki;
Şimdi bir saniye bile oyalarsan çıldırırım.
SEN, kalbimi emanet edecek kadar güvendiğim, dost bildiğim.
SEN, bir lokmayı bile hazmedemeyip birlikte yediğim.
Yatalak olsan altına yapsan bile iğrenmeden, alırdım dediğim
Bu nasıl insanlıkmış, bu nasıl arkadaşlıkmış, bu nasıl vefaymış
Bu nasıl acıymış ulan bu nasıl vicdansızlık, bu nasıl cefa


Beni tutma gazabım yakar ellerini, beni tutma hurdahaş olursun.
Yıllardır öyle kırıldım, öyle küstüm ki,bir ah ederim kaskatı kesilir taş olursun.



Ben şimdi gözüne sokuyorum dünyaya,ama sen körsün ısrarla görmüyorsun
Ben şimdi beynine sokuyorum hayatı, bir türlü algılamak istemiyorsun.
Hala o aptal köşende oturup, beni öngörülerinle yargılamak ne kolaymış.
Peki! gördüklerimi gördün, yaşadıklarımı yaşadın mı SEN!
Peki devrik heykellerin önünde düşsüz yanılgıları o yüce gururlarıyla,
Yoksul fakat dürüst bir mızrak gibi dimdik duranların acısını yaşadın mı SEN!
Beni tutma gömleğim kan içinde, beni tutma darmadağın olursun
Yıllardır öyle çok yedim öyle çok doydum ki
Şimdi bir tükürürüm kaskatı olur rezil olursun




Ey kir içinde yüzenler, herkesin atına binenler
Ey sürünenler, ey bölenler, bölünenler,
Herkesi birbirine düşürüp, sinsice sevinenler
Ey gençliğimi harcayanlar, ey kağıttan kaplanlar, zavallı sıçanlar.
Ey ciğeri beş para etmezler, ey sıkıyı gördü mü fellik fellik kaçanlar
Ey darbe kaçkınları, orta yolcular, dönekler, sümüklü böcekler
Ey ispiyoncular, bozguncular, medya çömezleri yüzü yırtılmış köçekler, ibneler




Beni tutmayın ulan burama geldi dayandı.
Beni tutmayın bozarım bu kirli numaranızı
Yıllardır öyle çok sömürdünüz, öyle çok kan kusturdunuz ki
Ulan bir şarjöre diz çöktürürüm ALAYINIZI! .......
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:33
Beyaz Sevda
sen mapusta solan gülsün her yanın duvar
SEN AĞLAMA KAN OLUR BANA O YAŞLAR
sen hayatın küskünüsün acının suskunu

sen yayalada bir baharsın, tarlada rüzgar
içimde sana dair bembeyaz bir sevda var

sen torosta yağan karsın tarlada rüzgar
SAKIN ESME TOZ OLUR KAPANIR YOLLAR
sen eylemin yangınısın hayatın cılgını
tenimde sana dair ürpertiler var

sen munzurda akan çaysın yaylada bahar
SEN GÜLÜNCE GÜL AÇAR YİNE O DAĞLAR
sen sevincin dudağısın sevdanın sapağı
sazımda sana dair esintiler var
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:33
Bir Acayip Adam
Suphi suphi bir acayip adam
Suphi suphi benim canım ciğerim

Kimse bilmez nereli olduğunu

Suphi suphi bir acayip adam
Suphi suphi susar akşam oldumu

Bir cebinde daskapital,
Bir cebinde kenevir tohumu

Suphi suphi bir acayip adam
Suphi suphi benim canım ciğerim

Fırtınadan artakalmış bir teknede tevekkül içinde
Görkemli sakalı ve iğreti parkasıyla
Gizlediği macerasıyla bir acayip adam yaşardı
Akşamları susardı ben konuşsam kızardı
Bir sürgün kasabasıydı bir eski zamandı
Hazirandı, çocuktum, evden kaçmıştım
Gelip ona sığınmıştım
Küçücük bir koydu, sığdı
Burayı keşfeden belki o oldu
Uzaktan kasabanın ışıkları yanardı
İçim anneyle dolardı ağlardım
Suphi şöyle bir göz atardı
Gizli bir cigara sarardı ağlardı
Sonra barışırdık ben flüt çalardım
Cigara sönerdi ağlardı
Nerden geldiğini bilmezdim
Kimsesizdi belki kimliksizdi
Onun macerası onu ilgilendirirdi
Kimseye ilişmezdi bir şeylere küfrederdi hep
Tedirgin bir balık gibi uyurdu
Bazen kaybolurdu arardım
Yağmurun altında dururdu
Bir kalın kitabı vardı cebinde dururdu
Her gün okurdu ben bir şey anlamazdım
Kapağını seyreder duymazdım
Sakallı bir resimdi kimdi ne kadar mütebbessimdi
Sordum bir gün Suphi’ye
Söylediklerini niye anlamıyorum diye
Bildiklerini dedi yüzleştir hayatla
Ve sınamaktan korkma
Doğruyla yanlışı o zaman ayırabilirsin
Ve onu anlayabilirsin
Sonra gülerdi
Günlerim yüzlerce ayrıntıyı merak etmekle geçerdi
Sonra yine akşam olurdu Suphi susardı
Ben konuşsam kızardı
Tekneye martılar konardı
Yüreğim Suphi’ye yanardı ağlardım
Suphi denize tükürürdü
Gökyüzünü tarardı ağlardı
Sonra barışırdık ben flüt çalardım
Yıldız kayardı ağlardık

Suphi suphi bir acayip adam
Suphi suphi benim canım ciğerim

Kimse bilmez nereli olduğunu

Suphi suphi bir acayip adam
Suphi suphi susar akşam oldumu

Bir cebinde daskapital,
Bir cebinde kenevir tohumu

Suphi suphi bir acayip adam
Suphi suphi benim canım ciğerim

Bir sürgün kasabasıydı bir eski zamandı
Hazirandı, çocuktum, evden kaçmıştım
Gelip ona sığınmıştım
Bir gün aksilik oldu annem beni buldu
Suphi kaçıp kayboldu kasaba çalkalandı
Olay oldu ben sustum kanım dondu
Polisler onu bulduğunda tekti, felaketti
Herkes meydanda birikti
Karakoldan içeri girerken sanki mağrur bir tüfekti
Ansızın dönüp bana baktı anladın mı dedi
Anladım dedim anladım
Ve o günden sonra hiçbir zaman
Hiçbir yerde hiç ağlamadım
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:34
Bir Anka Kuşu
Yüzlerce soğuk namlu üzerime çevrildi,
Yüzlerce demir tetik aynı anda gerildi!
Anne, beni söğüdün gölgesinde vurdular,
Öpmeye kıyamadığın oğlun yere serildi.
Üşüştü birer birer çakallar üzerime,
Üşüştü her bir yandan göğsüme, ciğerime.
Anne, beni leş gibi yiyip talan ettiler,
Teşhis edilmek için savurdular önüne.
'Yeryüzündeki acıların
Hepsini, hepsini tattım!'
Heder oldum, ekmeğime tütün kattım!
Beni milyon kere yaktılar üstüste.
Bir Anka kuşu gibi anne,
Kendimi külümden yarattım.
Geceler tanır beni; konarım göçerim ben.
Geceler tanır beni; kan damlar içerim ben.
Anne, sen beni unut. Karanlığın bağrında
Kırmızılar ekerim, siyahlar biçerim ben.
Suçüstü yakalandım bölüşürken kalbimi,
Suçüstü, kelepçeyle yardılar bileğimi.
Anne, ben diyar diyar umudun savaşçısı,
Bir tutam sevgi için dağladım gözlerimi.
Prometeus'tum, çiviyle çakılırken taşlara
Ciğerimi kartallara yedirdim.
Spartakus'tüm, köleliğin çığlığında.
Aslanlara yem oldum, tükendim.
Kör kuyuların dibinde Yusuf'tum,
Kerbela çölünde Hüseyin.
Zindanlarda Cem Sultan, sehpada Pir Sultan.
Kaçıncı ölmem, kaçıncı dirilmem bu?
'Tanrılardan ateş çaldım,'
Yüzyıllarca tutuştum, üstüste yandım.
Bir Anka kuşu gibi anne,
Kendimi külümden yarattım.
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:34
Bir Veda Havası
Vakit tamam, seni terk ediyorum.
Bütün alışkanlıklardan öteye...
Yorumsuz bir hayatı seçiyorum.
Doymadım inan, kanmadım sevgine.
Korkulu geceleri sayar gibi,
Birden bire bir yıldız kayar gibi,
Ellerim kurtulacak ellerinden
Bir kuru dal ağaçtan kopar gibi.
Aşk sa bitti, gül se hiç dermedik
Bul kendini kuytularda hadi dal
Sen bir suydun, sen bir ilaçtın.
Hoşçakal iki gözüm hoşçakal.

Vakit tamam seni terk ediyorum
Bu incecik bir veda havasıdır
Parmak uçlarına değen sıcaklık
İncinen bir hayatın yarasıdır
Kalacak tüm izlerin hayatımda
Gözümden bir damla yaş aktığında
Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan
Kan tarlası gelincik şafağında
Ölümse korktum savaşsa hep kaçtım
Vur kendini korkularda hadi al
Seninle bir bütün olabilirdik
Hoşçakal iki gözüm hoşçakal
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:34
Biz Üç Kişiydik
Biz üç kişiydik;
Bedirhan, Nazlıcan ve ben
Üç ağız, üç yürek, üç yeminli fişek...
Adımız bela diye yazılmıştı dağlara taşlara,
Boynumuzda ağır vebal, koynumuzda çapraz tüfek...

El tetikte kulak kirişte
Ve sırtımız toprağa emanet...
Baldıran acısıyla ovarak üşüyen ellerimizi,
Yıldız yorgan altında birbirimize sarılırdık.
Deniz çok uzaktaydı
Ve dokunuyordu yalnızlık.
Gece uçurum boylarında,
Uzak çakal sesleri
Yüzümüze, ekmeğimize,
Türkümüze çarpar geçerdi.

Göğsüne kekik süredi Nazlıcan,
Tüterdi buram buram.
Gizlice ona bakardık,
Yüreğimiz göçerdi...

Belki bir çoban kavalında yitirdik Nazlıcan'ı,
Ateşböcekleriyle bir oldu kırpışarak tükendi.
Bir narin kelebek ölüsü bırakıp tam ortamıza,
Kurşun gibi, mayın gibi tutuşarak tükendi...

Oy Nazlıcan vahşi bayırların maralı,
Nazlıcan saçları fırtınayla taralı,
Sen de gider miydin böyle yıldızlar ülkesine,
Oy Nazlıcan oy can evinden yaralı...

Nazlıcan serin yayla çiçeği
Nazlıcan deli dolu heyecan
Göğsümde bir sevda kelebeği
Nazlıcan ah Nazlıcan...

Artık yenilmiş ordular kadar
Eziktik, sahipsizdik
Geçip gittik, parka ve yürek paramparça,
Gerisi ölüm duygusu, gerisi sağır sessizlik,
Geçip gittik, Nazlıcan boşluğu aramızda...

Bedirhan'ı bir geçitte sırtından vurdular...
Yarıp çıkmışken nice büyük ablukaları,
Omuzdan kayan bir tüfek gibi usulca,
Titredi ve iki yana düştü kolları....
Ölüm bir ısırgan otu gibi sarmıştı her yanını
Devrilmiş bir ağaçtı ayışığında gölgesi
Uzanıp bir damla yaş ile dokundum kirpiklerine
Göğsümü çatlatırken nabzımın tükenmiş sesi...

Sanki bir şakaydı bu, birazdan uyanacaktı,
Birazdan ateşi karıştırıp bir sigara saracaktı
Oysa ölüm sadık kalmıştı randevusuna ah
O da Nazlıcan gibi bir daha olmayacaktı...

Ey Bedirhan; Katran gecelerin heyulası,
Ey Bedirhan; Kancık pusuların belası
Sen de böyle düşecek adam mıydın konuşsana,
Ey Bedirhan ey mezarı kartal yuvası...

Bedirhan mor dağların kaçağı
Bedirhan mavi gözleri şahan
Zulamda suskun gece bıçağı
Bedirhan ah Bedirhan...

Biz üç kişiydik
Üç intihar çiçeği
Bedirhan, Nazlıcan ve ben
Suphi...
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:35
büyük acılar
yüzümden firar etti gözlerim
şimdi bir denize bakıyorlar
dört duvar arasında kalmışım
yanımdakiler öyle diyorlar

kafamı çarptığım ranzanın demiri
ciğerlerimi emen soğuk duvar
saçımdaki karları çoğaltmışım
yanımdakiler öyle diyorlar

görüş günüm olmadı henüz
daha yeni başlıyor büyük acılar
ve daha epey ağrıyacakmışım
yanımdakiler öyle diyorlar

seni görmeyeceğim artık
zaten tamamlanmıştı anılar
ihtimal sabah alınırmışım
yanımdakiler öyle diyorlar

gözlerime iyi bakarsın umarım
günde milyonlarca kez seni ararlar
diğer tüm hisleri bırakmamışım
yanımdakiler öyle diyorlar

yanımdakiler öyle diyorlar
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:35
Can Dostum
Dün gece düşümde can dostu gördüm
Ulu bir çınardan dal verdi bana
Uzandım yüzüne yüzümü sürdüm
Ben zehir istedim bal verdi bana

Dağ yanarsa yağmur çiser mi dedim
Ten yanarsa rüzgar eser mi dedim
Can yağarsa canan küser mi dedim
Çağırdı yanına el verdi bana
Can dostum dostum kül verdi bana

Ben aşkı sırtıma vurdum da geldim
Hasretin acısını çöl verdi bana
Can dostu görünce eridim bittim
Yüreğime ateş kül verdi bana
Can dostum dostum kül verdi bana

Aşk olmazsa kalem yazar mı dedim
Dost olmazsa gönül tozar mı dedim
Hayaloğlu sana kızar mı dedim
Yanağımdan öptü gül verdi bana
Can dostum dostum gül verdi bana
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:35
Ceylan Seni Vuramam
Beni görünce kaçma ne olur
Ceylan ben seni vuramam
Saklananıp beni süzme ne olur
Ceylan ben seni vuramam

Tenhalarda bir gölgeyim
Kimse bilmez ben nerdeyim
Zalim bir avcı degilim
Ceylan ben seni vuramam

Dağlarda gezer dururum
Akşam olur kaybolurum
Belki bende vurulurum
Ceylan ben seni vuramam

Vuramam vuramam
Ceylan ben seni vuramam
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:36
Dağlarda Kar Olsaydım
Şu dağlarda kar olsaydım
Bir asi rüzgar olsaydım
Arar bulur muydun beni
Sahipsiz mezar olsaydım

Şu yangında har olsaydım
Ağlatıp bizar olsaydım
Belki yaslanırdın bana
Mahpusta duvar olsaydım

Şu bozkırda han olsaydım
Yıkık perişan olsaydım
Yine severmiydin beni
Simsiyah duman olsaydım

Şu yarada kan olsaydım
Dökülüp ziyan olsaydım
Bu dünyada yerim yokmuş
Keşke bir yalan olsaydım
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:36
Demedim Mi Haydar?
Biz dağlarda keklik idik
Şimdi bu çöplükte karga olduk
Bizimde boyumuzu aştı bu şehir
Yerlere serildik madara olduk

Demedim mi Haydar Demedim mi sana
Bu İstanbul yutar adamı
Demedim mi Haydar demedim mi söyle
Bu şerefsiz geceler satar adamı

Biz umutlar yolcusuyduk
Rakı sofrasında bir meze olduk
Bizimde harcımız değildi sevmek
Yosmalar içinde kepaze olduk
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:37
Diyarbakır
Diyarbakır düze doğru
Yar salınır bize doğru
Bu hasretlik diner bir gün
Dert dolanır saza doğru


Diyarbakır önü surlar
İçinde bir sevdiğim var
Ana bugün düğün olsun
Güller açsın, gülsün dağlar


Diyarbakır size kalmaz
Geceler gündüze kalmaz
Bu acılar biter bir gün
Devran döner güze kalmaz
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:37
Diyarbakir Türküsü
Diyarbakır ortasinda vurulmuş uzaırım
Ben bu kurşun sesini nerde olsa tanırım
Bu dağlarda gençliğim cayı cayır yanarken
Ay vurur gözyaşına ben gecede kalırım

Üzülme sen, üzülme başını öne eğme
Gün olur kavuşuruz, dert etme Diyarbakır
Yüreğini dağlama, kanlı bezler bağlama
Bu yangın söner birgün, ağlama Diyarbakır

Diyarbakır yolunda toz olmuş dağılırım
Bu hırçın depremlerle sarsılırım kanarım
Arkadaşların yüzü ağır ağır solarken
Gün doğar yaylalara, kahrımdan utanırım

Ey fırtınalı bayır, ey mazlum Diyarbakır
Dağlarında ateşler, alnında kızıl bakır
Çiğdemler solar gibi, anneler yanar gibi
Dizlerine döküldüm, ağlama Diyarbakır
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:37
Dokunma Yanarsın
Çocukluğum çıraklıkta geçti, kir-pas içinde
Gençliğim korsan yürüyüşlerde, mitinglerde
Hapse erken düştüm.. copla erken tanıştım
Küçük voltalardan bıktım, usandım
Şimdi uçsuz bucaksız ovalarda
Adımlarımı saymadan, geriye dönüp bakmadan
Usanmadan, bıkmadan
Deli taylar gibi koşmak istiyorum!
Ve görüyorsunki aşkı beceremiyorum
Beni kendi halime bırak yavrucuğum
Ben yolumu nasıl olsa bulurum...

Upuzun çayırlarda yalınayak koşmak istiyorum
Saçlarım rüzgara konuk..yüzüm dağlara dönük
Göğsümün çeperini ölümle sınayan esaret
Ve yüreğimi yararcasına zorlayan cesaret
Kıyasıya vuruşsun istiyorum!
Koşmak.. koşmak istiyorum sevgilim
Dönemezsem affet..

Firari gecelerin uzmanı olmuşum
Bütün istasyonlarda afişim durur
Beni bir çocuk bile bulur!
Dokunma bana çıldırırsın
Dokunma bana sende ellerin tutuşur!

Koşmak istiyorum
Eksozların, molozların, yağmaların kıyısından
Onca insafsızlıkların, onca haksızlıkların
Manzarasızlıkların, parasızlıkların
Allahsızlıkların kıyısından
Kimseye ve hiçbirşeye değmeden
Ciğerlerimi yok edercesine koşmak istiyorum!

Koşmak istiyorum
Şiirimin ve yumruğumun namusuyla
Kavgaya karışmadan, tutuklanmadan ve küfür etmeden
Kafamı kırarcasına koşmak istiyorum!

Avucunu son bir defa, ağlamadan tutmak istiyorum
Gözlerim yüzüne küskün, sazım sevgine suskun..
Saati ayrılığa krmuşum olmaz teslimiyet
ziyan aklımı senle bozmuşum, içerim felaket! .
Kurşunlara geleyim istiyorum
Ölmek..ölmek istiyorum sevgilim
Sağ kalırsam affet

Firari acıların uzmanı olmuşum
Bütün telsizlerde adım okunur
Beni bir korkak bile vurur! .
Dokunma bana fişlenirsin
Dokunma bana, sende yanarsın
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:38
Fosso Necdet
Elinde bir buzbağ şişe
Dolanıyor köşe köşe
Şimdi karakola düşe
Cop tirina nirinomda
Hop tirina nirinom

Sivri burun top yumurta
Nara basar uluorta
Bekçileri tarta tarta
Tır tirina nirinomda
Tara tirina nirinom

Gene bir gün böyle zır zop
Gece bekçisi demiş hop
Belinin ortasına cop
Cop tirina nirinomda
Hop tirina nirinom

Geçirmiş bir siyah şalvar
Poz kesiyor gaddar gaddar
Tesbihi sarı kehribar
Şık tirina nirinomda
Tok tirina nirinom

Gene bir gün böyle yan yan
Hava basarak bir yandan
Karakolun sokağından
Pat tirina nirinomda
Pataküte de nirinom

Şapkası tam sekiz köşe
Zevkten olmuş dokuz köşe
Güveniyor on kardeşe
Hot tirina nirinomda
Zot tirina nirinom

Mahalleli bezmiş ama
Çıkamıyor kimse cama
Adam değil sanki kazma
Hoşt tirina nirinomda
Foşt tirina nirinom

Gene bir gün böyle çalım
Yürüyorken zalım zalım
Demişler ki gel bakalım
Şak tirina nirinom da
Şaka sukada nirinom

Fosso Necdat demiş aman
Anlamış vaziyet yaman
Kafasından çıkmış duman
Fos tirina nirinomda
Fıs tirina nirinom
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:38
Geride Kaldın Sen
Devrilip gidiyorum işte
Geride kaldın sen...

Aşınmış sevdalar gibi
Yıpranmış postallar gibi
Lime-lime, yarasız
Geride kaldın sen...

Kaprislerinle, nazlarınla
Bakışlarınla, sözlerinle
Tutulmayan vaatler gibi
Harcanmış saatler gibi
Tek başına, kararsız
Geride kaldın sen...

Buraya kadarmış güzelim
Boynumda bıraktığın diş izi
Bitmez sandığın aşk denizi
Buraya kadarmış.

Vedalaşmak isterdim oysa
Klasik bir film öyküsü gibi
Ellerini tutup usulca
Son bir kez öpmek isterdim
Kendimi mazur gösterip
Masum ve mağrur bir duruşla
Her şeyi kadere yıkmak isterdim.

Ne gerek var oysa
Yürümeyen birtakım şeylerin
Nedenlerini tartışmaktansa
Asla yürümeyeceğini anlayıp
Bunu hiç konuşmamak
Daha bir yiğitçe değil mi?

Süzülüp gidiyorum işte
Bela olmadan
Yoluna çıkmadan
Hesap filan sormadan
İncitmeden, acıtmadan...

Bir bileti yırtar gibi
Bir kabuğu atar gibi
Sıyrılıp gidiyorum işte
Geride kaldın sen...

Bir tren penceresinden
Akıp giden bozkırın
Ortasında bir kuru ağaç gibi
Geride kaldın sen...
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:38
Giderim
Artık seninle duramam
Bu akşam çıkar giderim
Hesabım kalsın mahşere
Elimi yıkar giderim

Sen zahmet etme yerinden
Gürültü yapmam derinden
Parmaklarım üzerinden
Su gibi akar giderim

Artık sürersin bir sefa
Ne cismin kaldı ne cefa
Şikayet etmem bu defa
Dişimi sıkar giderim

Bozar mi sandın acılar
Belaya atlar giderim
Kurşun gibi mavzer gibi
Dağ gibi patlar giderim

Kaybetsem bile herşeyi
Bu aşkı yırtar giderim
Sinsice olmaz gidişim
Kapıyı çarpar giderim

Sana yazdığım şarkıyı
Sazımdan söker giderim
Ben ağlayamam bilirsin
Yüzümü döker giderim

Köpeklerimden kuşumdan
Yavrumdan cayar giderim
Senden aldığım ne varsa
Yerine koyar giderim

Ezdirmem sana kendimi
Gövdemi yakar giderim
Beddua etmem üzülme
Kafama sıkar giderim
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:39
Git
Demek şimdi gidiyorsun;
Yazdığımız son şiir öyle yarım kalacak!
Demek şimdi gidiyorsun; Kuşlarımız acıkacak, saksılarımız artık sulanmayacak!
Demek öykümüzü bir ruj lekesi gibi yapıştırıp
aynanın sahtekâr yüzüne
-Oy benim yaralım-
Demek şimdi gidiyorsun;
Beni böyle toz gibi dağıtıp merdivenlern dibine!

Her şey tamam diyorsun, git...
Beni viran bir şehir gibi terket...
Haydi git!
Dışarısı ispiyon...Dışarısı ihanet...
Seni bir gören olmasın, dikkat et! ..

Dostlukmuş...ölüme yürümekmiş...
Üstüne titremekmiş...vefaymış! ..
Aşk dediğin, zavallı bir kapıyı duvara çarpıp
Çıkıncaya kadarmış! ..
Bana komaz deyip
Sancını bir kilo rakıya gömsen de gece yarıları,
-Oy benim yaralım-
Asıl sancı, uyandığında
Bütün odaları boş görünce koyarmış! .

Gitmek istiyorsun, git...
Bir savaşçı asla vedalaşmaz!
Durma git!
Dışarısı dinamit...dışarısı enkaz!
Şunu cbine koy, ne olur ne olmaz..

Eylül mağdurlarıydık, kimsemiz yoktu,
Yaralarımız aman vermiyordu canımıza..
Kimseye kıymamıştık oysa, masumduk..
Rahatsız ediyordu bizi bu yalancı tarih!
Yırtılan bir pankart gibi
Şehirlerin ortasına çığ düşürdüyse öfkemiz;
-Oy benim yaralım-
En az bir karıncanın yüreği kadar
Namuslu ve çalışkandı ellerimiz!

Artık bitti diyorsun, git..
Kırılsın kapı-çerçeve, kırılsın bu cam..
Sorma git!
Dışarısı panik..dışarısı izdiham!
Biliyorum, seni vuracaklar bu akşam...

Ne çok fire verdik üstüste..
Ne çok arkadaş yitirdik bu tozlu yolculukta..
Kimliği tespit edilmemiş,
Ne çok ceset vurdu zeytin güzeli akşamlarımıza!
Büyük ütopyalar ve büyük dağlar gibi
İçerden çürümüşüz meğerse...
-Oy benim yaralım-
Her gelen ölüm yazmış,
Her giden ayrılık işlemiş bu talihsiz gergefimize...

Kendini arıyorsun, git..
Aptal bir hayat kur, içinde beni barındırmayan
Kalma git..
Dışarısı barut..dışarısı gardiyan!
Yine bir tek ben olurum sana parçalanan..

Demek şimdi gidiyorsun;
Sonunda bizi de çökertiyor bu kancık zelzele!
Demek şimdi gidiyorsun;
Yıkılan bir duvar gibi; ömrüme devrile devrile..
Demek mecburi istikametlerin,
Ayrılığı gösteren o adaletsiz kavşağında
-Oy benim yaralım-maralım
Demek şimdi gidiyorsun,
Ve bana bir tek secenek kalıyor: güle güle!

Beni öldürüyorsun, git..
Kalmasın sende kahrım, kalmasın derdim
Bakma git
Kafamı yumruklayıp ardınsıra ağlarsam namerdim...
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:39
Gitti Ah Gitti
gitti ah..,
gecelere hüzünleri serperek
yarali bir kus gibi kanarcasina gitti..,
yalvaran gözlerime, elemi pay ederek,
bir kabahatmis gibi, kacarcasina gitti...

gitti ah..
sarkilara bel baglamak faydasiz.
üstüme kapilari kaparcasina gitti...
gecenin geldigini haber vermeden; hirsiz...
yasanmis bir ömrü calarcasina gitti

gitti ah... bir nehirdi,
yazamadigim siirdi.
yüzüme son bir defa
bakarcasina gitti...

gitti ah...
gözyaslari yanaklarimda kaldi.
hayatin perdesini cekercesine gitti...
belki doyulmamis toz pembe bir masaldi.
gögsümden yüregini sökercesine gitti...

gitti ah...
karsilasmak ömür boyu imkansiz.
beni hazanda koyup bahar dalina gitti...
bilmiyorum ne yapsam, ne söylesem anlamsiz.
ayrilmisti dünyamiz; kendi yoluna gitti...

gitti ah... bir mevsimdi,
cizemedigim resimdi.
kalbime bir civiyi,
cakarcasina gitti...
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:39
Hangi Ayrılık?
Hangi sevgili var ki, senin kadar duyarsız ve kalpsiz?
Ve hangi sevgili var ki, benim kadar çaresiz?

Hangi ayrılık var ki, böyle kanasın ve böyle acısın?
Ve hangi taş yürek var ki, benim kadar ağlasın?


Hangi gün karar verdin, küt diye çekip gitmeye?
Hangi lafım dokundu sana, böyle inceden inceye?
Hangi otobüs söyle, hangi uçak, hangi tren?
Seni benden götüren, beni bir kuş gibi öttüren.
Hangi kırılası eller dolanır, kırılası beline?
Hangi rüzgar şarkı söyler, o ay tanrıçası teninde?
Hangi çirkin gerçek uğruna, tükettin güzel ütopyamızı?
Hangi boşboğazlara deşifre ettin, en mahrem sırlarımızı?
Hangi cama kafa atsam?
Hangi kapıyı omuzlayıp kırsam?
Hangi meyhanede dellenip, hangi masaları dağıtsam?

Bende bu sersem başımı, karakolun duvarına vursam.
Kendimi caddeye atıp, arabaların altına savursam.
Hangi tercih beni en hızlı şekilde öldürür?
Hangi şekil öldürmez de, ömür boyu süründürür?
Kayıp ilanı mı versem, şehir şehir dolanmak yerine?
Ödül mü koysam, ölü veya diri seni bulup getirene?
Hangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan zonklasın?
Hangi cam kesiği var ki, böyle musluk gibi içime damlasın?
Hiç sanmam! ...
Hasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz! .
Feriştah olsa, böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz.
Hangi mübarek dua,
Hangi evliya tesir eder, seni döndürmeye?
Hangi aptal mazeret ikna eder, ateşimi söndürmeye?
Olur mu be! . olur mu?
Bu da benim gibi adama yapılır mı?
Aşk dediğin mendil mi?
Buruşturup bir kenara atılır mı?
VEFA bu kadar basit mi? Alınır mı? Satılır mı?

Hangi hırsız çaldı, seni yırtık cebimden?
Hangi pense kopardı bizi birbirimizden?
Hangi uğursuz hamal taşıdı valizini?
Hangi çöpçü süpürdü yerden bütün izini?
Hangi yaldızlı otel çarşaf serip barındırdı?
Hangi süslü manzara seni kolayca kandırdı?
Hangi şarlatan imaj böyle çabuk ilgini çekti?
Hangi pembe vaadler o saf kalbini cezbetti?

Dağ gibi adamı eze eze! .....
Hangi anası tipli parlak çömeze,
Hangi alemlerde kahkahanı ettin meze?
Hangi yamyamlara yedirdin o masum rüyamızı?
Hangi mahluklar çiğnedi el değmemiş sevdamızı?
Hangi bıçak keser şimdi benim biriken hıncımı?
Hangi mermi dağıtır insanlara olan inancımı?
Hangi bekçi, hangi polis artık zapteder beni?
Ve! .. Hangi su bağışlatır?
Hangi musalla temizler seni?

Bu Nasıl Ayrılık? ...
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:40
Hani Benim Gençliğim Nerde..
Hani benim gençliğim nerde
Bilyelerim topacım
Kiraz agacı altında yırtılan gömleğim
Çaldılar çocukluğumu habersiz.

Penceresiz kaldım anne
Uçurtmam tellere takıldı
Hani benim geçnçliğim nerde.

Ne varsa bu gençliği yakan
Ekmek gibi aşk gibi
Ne varsa güzellikten yana
Bölüştüm büyümüştüm.

Bu ne yaman çelişki anne
Kurtlar sofrasına düştüm
Hani benim gençliğim nerde.

Hani benim sevincim nerde
Akvaryumum kanaryam
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:40
Hayat Nedir Anne?
benim hiç sapanım olmadı anne,
ne kuşları vurdum,
ne de kimsenin camını kırdım...
çok uslu bir çocuk değildim ama,
seni hiç kırmadim, hep boynumu kırdım.
ben hayatım boyunca
bir tek kendimi vurdum! ..

suskun görünsem de,
fırtınalı ve mağrurdum anne.
bir mızrak gibi,
aynada hep dik durdum anne! ..
ben sana hiç bir gün laf getirmedim,
leke sürmedim.
ama göğsümü çok hırpaladım,
kalbimi çok yordum...
ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum! ...

benim hiç sevgilim olmadı anne,
ne bir yuva kurdum,
ne bir gün şansım güldü...
öpemeden bir bebeğin gidişini,
tükendi gitti çağım...
kimi yürekten sevdiysem,
yüreğini başkasına böldü...
bir muhabbet kuşum vardı,
o da yalnızlıktan öldü...

sen beni göğsünde
hep acılarla mı soğurdun anne?
yoksa evlat diye,
koca bir taş mı doğurdun anne?
eziyet degilim, zahmet değilim,
musibet hiç değilim;
bir senin mi balına sinek kondu, söylesene!
doğurdun da beni,
ne ile yoğurdun anne?

benim hiç hayalim olmadı anne...
ne seni rahat ettirdim,
ne kendim ettim rahat...
BİR MUTLULUK FOTOĞRAFI BİLE ÇEKTİRMEDİ BU HAYAT!
kaybolmuş bir anahtar kadar
sahipsizim anne...
ne omuzumda bir dost eli,
ne saçımda bir şefkat...

say ki yollardan akan,
şu faydasız çamurdum anne...
say ki ıslanmaktım, üşümektim,
say ki yağmurdum anne!
bunca yıldır gözyaşlarını,
hangi denizlere sakladın?
oy ben öleyim,
SEN BENİ NE DİYE DOĞURDUN ANNE? ? ?
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:40
İçerden Çıkan Adam
İçerden çıkacak birazdan adam
Yılların tortusu çökmüş yüzüne
Alnını güneşe serecek adam
Uykusuz ranzalar suskun voltalar
Geride kalacak ve ah hüzünle
Bir gül gibi savrulup gülecek adam
Kar yağmıştır sardunyanın üstüne
Anılar toza toza bulanmıştır
Kitaplar sobada yanmış
Ah sazlar duvarda kalmış
Güzelim şarkılar yağmalanmıştır

İçerden çıkacak birazdan adam
Yıpranmış bavulu hantal sesiyle
Kendini yollara vuracak adam
Yüz çeviren DOSTLAR sinsi tavırlar
Açığa çıkacak ve ah kendiyle
Bir ince hesabı görecek adam
Susamıştır TEBESSÜMÜN seyrine
Saçları hiçbirgün okşanmamıştır
Bir İHTİLAL kadar yalnız
Ah vefanız kadar yanlış
Mümkünse farzedin YAŞAMAMIŞTIR
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:41
İncinen Gurur
Pencereden baktığımda görüyorum
Senin yüzün incir yaprağında
Senin ürkekliğin duvar üstünde yürüyen
Bir kedinin kıvraklığında

Aynada dururken görüyorum
Kırmızı öpüşün sol yanağımda
Dişimi fırçalarken senin ağzın
Serin suların berraklığında

Rakı devrilmiş masalarda yokluğun
Veya benden önce kalkıp gitmişliğin
Gece boyu dolandığım barlarda
Sarhoşlara tekrarladığım adın
Balıkçı kahvesinde, çorbacıda, kenarlarda

Dökülmek istemiyorum hayır! ..
Çingene çiçekçiler habire yaltaklandığında
Bilmediğim soruların açtığı çukuru
Yalanlarla doldurmak istemiyorum

Seni kaybettim galiba
İki taşın arasında kaldım
Bu, benim hatam değildi
Seni ben çook geç tanıdım

Derin acılar bahçıvanı
Yüreğime ne ektin böyle...
Aşk korkağını bağışlar mı?
Söyle...

Aramak ne kötü herkeste seni
Her gözde bulup yanılmak seni
Ah turuncu rüyalar güzeli
Hem kendini yok ettin
Hem beni

Başka ne acıtabilir içimi
Yaşım kırkı devirmişken
Seni böyle patavatsızca sevmişken
Ve, tam aynayı güneşe çevirmişken
Başka ne...

Seni vefasız aşklara bırakıyorum
Yüzümü kırılan bardaklarda ara
Düşünme ben ne olurum
Sanırım bi daha onarılmaz
İncinen gururum
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:41
İntihar Mavi
Dağların dorukları dumanlı olur
Geriye dönmez savaşçılar...

Fırtınayla yıkanmıştır ömürleri
Karla yıkanmıştır yüzleri...
Bu yüzden asla vedalaşmaz
Ve kılıçlarında taşırlar şiiri! .

Bu yüzden sevdaları mahzundur
Yürekleri kallavi!
Alınları ihanet vurgunudur.
Gözleri intihar mavi...
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:42
İstanbul Acılar Kraliçesi
İstanbul ey İstanbul ey
Ey acıların gözyaşlarının kraliçesi
İstanbul ey İstanbul ey
Ey bozgunların garip çiçeği
Bu akşam yemin ettim
Seni bir daha öpmemek için
Benki bütün duvarlarını, afişlerle donatıp
Yumruğumla kanatmıştım
Rezil bir aşktı
Bütün arkadaşları miting alanlarında
Ve mezarlıklarda bırakmıştım

İstanbul ey İstanbul ey
Acılar kraliçesi
Umudun ve direncin yorgun anası
Ve ey çıldırmak üzere olmanın çamurlu ikonası
Tırnaklarım kopuyor, Görmüyormusun
Bir benmiyim kapılarını şaşıran her yokuşun başında
Bir benmiyim ekmek arasına canına doğrayıp doğrayıp yutan
Bir kedi bile sağarken yüreğini
Telaş içerisinde yavrusuna
Ey acımasız acuze!
utan şu türbelerinden
Minarelerinden utan
İstanbul ey İstanbul ey
Acılar kraliçesi
Savaşın ve bozgunların gariban çiçeği
Ve ey teslimiyete düşmenin o hazin gerçeği
Bayraklarım kanıyor, Sormuyormusun
Kadınlarınki;
Omuzları hicran, saçları ihanet sarısı
Çocuklarınki;
Yağmur emiyor yıkılası kaldırımlarından
En ücra genlerime, alyuvarlarıma,
Kılcal damarlarıma, ruhuma kadar.Bıktım
İliklerime, gömlek ceplerime kadar sızan
Bu Allahsız yağmurundan
İstanbul ey İstanbul ey
Acılar kraliçesi
İhtişamın ve sefaletin çaresiz bacısı
Ve ey çürümenin yok olmanın amansız sancısı
Ciğerlerim çatlıyor, Duymuyormusun
Hangi pencerene çıksam
O salya sümük pezevenk suratları
Hangi caddene dökülsem
O şangur şungur düş kırıkları
Bütün bu ezginler, tükenenler, yerlere serilenler, tutunamayanlar
Sarsmıyormu seni hiç
Bunca infilak
Bunca isyan çığlıkları
İstanbul ey İstanbul ey
Acılar kraliçesi
Aldanışların ve hüznün yalancı tanrıçası
Ve ey ruhu kirlenmiş gecelerin cilveli yosması
İntihar anı geldi, beni öpmüyormusun,
Ağlamak istemiyorum, yenildim sana
Hikayenin özeti bu
Bir istimlak gibi ödedim ve çiğneyip geçtin maceramı
Şimdi ben suçlarımı didikleyen bu martı sürüsüyle
Şimdi ben hangi şehirde soğulturum zonklayıp duran bu yaramı
İstanbul ey İstanbul ey
Acılar kraliçesi
İhanetin ve ihbarların arkadan dolaşan bıçağı
Ve ey ödeşmelerin, yüzleşmelerin, erkekçe vuruşmaların kaçağı
Beni harcadın ulan!
Beni sattın
Utanmıyormusun
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:42
işte gidiyorum
İşte gidiyorum...
Karşılıksız bir aşka kurban ettim ömrümü!
İşte gidiyorum,
Toprak alsın benim de bu hazin öykümü...

İşte gidiyorum... gurbet yorgunu gövdemi,
Çukura kim indirecek?
İşte gidiyorum,
Bu menfur cinayeti, şimdi çıkıp kim üstlenecek?

Çürüdü gözlerim,
Çürüdü yüreğim, bu yağmurlu şehirde.
İşte gidiyorum,
Beni kaldırın, hicranım kalsın teneşirde.

Size, yüzyallardır sesini kaybetmiş
Bir türküyü söyleyecektim;
Ve bir yayla rüzgarı şefkatiyle
Kirpiğinizin ucundan öpecektim...

Bir masum türküydü sadece
Yüz binlerce mağdurun gönlünde;
Belki söyleriz hep birlikte
Belki... mahşerin birinci gününde.

Nasıl sevmiştim hepinizi,
Nasıl böyle oldu akıbetim?
Ve nasıl çöle döndü,
O benim gül-gülistan memleketim?

İşte gidiyorum,
Hiçbiriniz, hiçbir dilde beni anlamadınız.
Ben başımı verdim, sizinse
İnsafsız bir linç oldu karşılığınız.

İşte gidiyorum,
Penceresiz bir dünyanın bilinmez labirentine...
İşte gidiyorum,
''Saçlarındaki yıldızları artık koparabilirsin anne! ''

Sonunda kaptırdım gönlümü
Ölüm denen o kaypak türküye.
Ve işte kurtuldun benden
Şen olasın ey sevgilim; Türkiye!

Elbet benim de vardı,
Kendime ve yurduma dair umutlarım.
Belki bıraktığım yerden sürdürür;
Dostlarım, karım ve çocuklarım...

Çatladı yüreğim, çatladı sazım.
Demek ki böyleymiş yazım.
Sizlere armağan olsun
Sizlerden ödünç aldığım bu yürek sızım.

Bu nasıl hapis Tanrım
Sabah-sabah bu ne hikmet, bu ne sis?
Kalbime son mermiyi sıkmak
Sana mı düştü, ey güzel Paris?

İşte gidiyorum,
Kalmadı söyleyecek son bir sözüm.
Dediğiniz gibi olsun be!
Dediğiniz gibi olsun gözüm!

İşte gidiyorum,
Tükenmişti inancım, bu nankör hayata dair.
Belki benim için birkaç mısra döktürür
Hayaloğlu diye bir şair! ..
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:42
Kaçak ve Anne
Uçtum ateş üstüne
Dağlansın diye sızım
Sorma halim ne olur
Yoruldum anlamsızım

Yağmur doldu içime
Acım sigarasızım
Uyuyor musun anne
Ben geldim vefasızım

Suç oldu suç üstüne
Her şarkım her yazım
Vuruştum türkülerle
Kanla beslendi sazım

Bir rüzgarın önünde
Kaçağım kuralsızım
Duyuyor musun anne
Yalnızım çok yalnızım

Ah dağılsam dizine
Uyusam doymaksızım
Sabah olmasa gece
Kaçmaktan dermansızım

Sür beni gül yüzüne
Ki sende kalsın sızım
Ağlıyor musun anne
Gidiyor hayırsızım.

(Almanya 13.02.2001)
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:43
Kaçakcı Kurban
Lele Kurban Ben Olayım
Ak Göğsünde Ben Olayım
Senin Yerin Sıcak Kalsın
Ah Yine Giden Ben Olayım

Lele Kurban Zor Gelir
Dağlara Giden Zor Gelir
Avcı Yaralar Kekliği
Bağrıma Giden Zor Gelir

Lele Kurban Boşa Gider
N e Söylesem Boşa Gider
Çiğnenir Ektiğim Güller
Ah Emeklerim Boşa Gider

Lele Kurban Gülü Verir
Dönmesemde Gülü Verin
Mayın Tarlasına Düştüm
Kan Kırmızı Gülü Verin
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 00:43
Kalan Kalir
Vur sirtina, vur sirtina
Dostun oldum vur sirtina
Madem ki ben kaldiramam
Derdimi al vur sirtina

Duman kalir, duman kalir
Ocak tüter duman kalir
Ben yanarim hic tükenmem
Benden sonra duman kalir

Ah ne fayda, ah ne fayda
Kefen beyaz ha ne fayda
Bir hayina yas dökersin
Kadrin bilmez ah ne fayda

Kalan kalir, kalan kalir
Giden gider kalan kalir
Ben giderim geri gelmem
Benden sonra kalan kalir

Meydan kalir, meydan kalir
Yigit ölmez meydan kalir
Yere vurma hatirimi
Sana kahpe meydan kalir
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 21:52
Kavgamın Çiçeği
Seni düşünüyorum seni
Sen ey kavgamın çiçeği

Toprağa su yürürken
Dağlar yeşerirken
Şafağın kızıl okları
Gecenin kalbine dalarken

Seni düşünüyorum seni
Sen ey kavgamın çiçeği
Bana sen öğrettin kavgayı

Seni özlüyorum seni
Sen ey kavgamın çiçeği

Sulara ay düşerken
Dalgalar öpüşürken
Sokağın titrek lambası
Islanan yüzüme düşerken

Seni özlüyorum seni
Sen ey kavgamın çiçeği
Bana sen öğrettin gülmeyi

Seni seviyorum seni
Sen ey kavgamın çiçeği

Seni düşünüyorum seni
Sen ey kavgamın çiçeği
Bana sen öğrettin gerçeği
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 21:52
Kızın Adı Özgürlük
Minnacık bir kız vardı
Bir ormanda yaşardı
Karanlıkta kaybolsak
Elimizden tutardı


Yürüdüğü kırlarda
Papatyalar açardı
Omuzundan güvercinler uçardı

Öldürdüler yarım kaldı
Dudağında son gülücük
Yalnızca bir adı kaldı
Kızın adı özgürlük

Minnacık bir kız vardı
Göğsüne gül takardı
Beyaz bir at üstünde
Bulutlara konardı

Irmağın aynasında
Saçlarını tarardı
Yüzünü ay ışığıyla
Yıkardı

Minnacık bir kız vardı
Yüreği kuş kadardı
Tutunca rüzgar olur
Bir su gibi kayardı

Geciken şafaklarda
Yıldızları yakardı
Uyanınca seher yeli
Kokardı

Öldürdüler yarım kaldı
Dudağında son gülücüK
Yalnızca bir adı kaldı
Kızın adı özgürlük
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 21:53
Kim Susturabilir Bizim Türkümüzü
Kim susturabilir bizim türkümüzü kim
Biz ki bu hasreti semahların seyrinden alıp gelmişiz
Biz ki onu sitemkar anaların kirpiğinden derlemişiz
Süzülsün de acının derin izler bıraktığı gül yanaklardan
Yere dökülsün istememişiz
Bizim türkümüzü rüzgar söyler her gece
Ay vurdukça parıldar gün doğdukça hız alır
Nevroz ateşleriyle sağaltarak çırpınan yarasını
Can havliyle kardaş
Kan içinde bir kartal gibi vadilere saldırır
Türkülere ilişmeyin
Türküler nehirdir gecenin bağrına akar
Fazla eşelemeyin kardaş
Taşınca ne siperler kalır ne dev barikatlar
Deşmeyin diyorum deşmeyin
Kim susturabilir bizim türkümüzü kim
Biz ki nice amansız badirelerde serden geçmişiz
Biz ki ilmikler boynumuza takılıyken bile türkü söylemişiz
Sonra ırmak boylarında göğertip körpe otların serinliğinde
Dağlara emanet etmişiz
Biz ki her yangının külünden diri canlar yaratmışız
Bizki mazlumların defterine kanlı resimlerle sıralanmışız
Banaz yaylasından kerbelaya kar götürsün turnalar
Ölürüz sanma kardaş
Dostun attığı gülden yaralanmışız
Türküleri dövmeyin
Türküler gökyüzüdür karanlığa yıldızlar çakar
Üstümüze gelmeyin kardaş
Namuslu bir devrimcinin alnında kavga ışıldar
İncitmeyin diyorum incitmeyin
Kim susturabilir bizim türkümüzü kim
Bizki karacaoğlanı aşkla veyseli toprakla yüceltmişiz
Bizki köroğlunun narasıyla nice beyleri yere çökertmişiz
Yine de masum bir bebek gibi avuç avuç sevdamızı
Kalanlara vasiyet etmişiz
Adam dediğin sapına kadar yiğit olmalı
Ne karıncayı incitmeli ne ozanları yakmalı
Öyle sansar gibi punduna getirmek de neymiş
Adam dediğin kardaş
Yüreği varsa eğer getirip ortaya koymalı
Türküleri yakmayın
Türküler çiçektir en umutsuz zamanlarda açar
Kavgayı uzatmayın kardaş
Yüzyıllardır tuz döke döke çürüdü bu yaralar
Kanatmayın diyorum kanatmayın
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 21:53
Mülayim
Yıldızları senmi yaktın Mülayim
Ozanlara senmi kıydın Mülayim
Bir dikili ağacın bile olmadı
Herkes yedi senmi doydun Mülayim

Sert oldunda ne değişti Mülayim
Mert oldunda ne değişti Mülayim
Cart curt edip biraz nutuk atsaydın
Hırt olsaydın yaşardın be Mülayim

Ormanları senmi yaktın Mülayim
Çetelere senmi taktın mülayim
Düşüneni yazanı ve çizeni
Zindanlara sen mi tıktın Mülayim

Sert oldunda ne değişti Mülayim
Mert oldunda ne değişti Mülayim
Cart curt edip biraz nutuk atsaydın
Hırt olsaydın yaşardın be Mülayim
Mülayim Mülayim
Alem adamsın be Mülayim

Köprülerden azmı geçtin Mülayim
Zemzemlerden azmı içtin Mülayim
Böyle susmak yakışırmı hiç sana
Hayatından vazmı geçtin Mülayim
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 21:54
Nalân
Merhaba Nalân... bu sen misin,
Yoksa sen mi sandım;
Biri çimdiklesin beni...
Şöyle ışığa gel de göreyim,
Beni dümdüz eden,
O yalandan da yalan gözlerini...

Merhaba Nalân...
Amortiden mi çıktın güzelim?
Bak yine şapşal ettin bizi...
Oysa ne güzel unutmuştuk
Ve ne güzel sona ermişti,
O gerzek pembe dizi! ..

Hani, son bölümde sen yamuk yapıp
Fabrikatör Nubar Bey'in
Tarabya köşküne gitmiştin...
Hani, arkadaşım Halit Akçatepe'nin yanında
Beni acayip refüze etmiştin...
Ve işte o an gözümde,
Eskicinin bile almadığı
Bir eski eşya gibi, bitmiştin! ..

Merhaba Nâlan..
Pişmanlıklar denizinin biletsiz yolcusu...
Merhaba, artist olma hayallerinin
İkinci sınıf karakter oyuncusu! ..

Vay anasını sayın seyirciler,
Vay anasını be... vay anasını! ..
Bak, şimdi ağlarım ha,
Tez kapatsın biri,
Gözlerimin bozuk vanasını! ..

Oysa, o zehir kusan fabrika yolunda
Beraber ıslanmıştık biz, nice yağmurda.
Ve o gün, Nubar Bey'in çarpıp kaçtığı
Bir hayvancağızdı inleyen,
Yol kenarı çamurunda.

Ve hep kendine ayırdığın
O bencil yüreğin,
Bir de o gariban köpeğe sızlamıştı.
Ve ben, ilk defa seni böyle bilmiştim,
Ve damarlarım ilk defa böyle cızlamıştı! ..

Merhaba Nâlan... merhaba!
Yoksul mahallemizin en havalı kızı.
Merhaba, yanlış ağlara takılmış
Muhteşem deniz yıldızı! ..

Ben sana bakınca, dolardım bulut gibi
Dolardım da bir türlü yağamazdım...
Sen bana bakınca,
Bir ağlamak düğümlenir boğazımda,
Gurur yapar, ağlamazdım...

Ne düşkündüm sana be!
Hani hayvanlar yavrusunu yalarmış,
Aynen öyle...
Ne tutkuydu bizimkisi be!
Hani Ferhat dağları nasıl delermiş,
Aynen öyle...
Ve o nasıl gidişti be!
Hani bir tren gelir de üzerinden geçermiş,
Aynen öyle...

Of Nâlan of! ..
Sen benim neler çektiğimi bilsen,
Bunu bilmekten ölürdün...
Şu kadarını söyleyeyim:
Hani taş olsan,
Yani taş olsan;
Ortadan ikiye bölünürdün...

Gitme Nâlan, dur!
Tekrar gitme ne olur! ..
Aldırış etme saçma sapan sözlerime.
Yoo... hayır, ağlamıyorum,
Galiba cıgaranın dumanı kaçtı gözlerime.

Belki de sen haklıydın,
Bu mahallede ne bahtın açılır,
Ne de boyun uzardı.
Üstelik annen ölmüştü
Ve sokağınız,
Acını kaldıramayacak kadar dardı...

Terso gidiyordu herşey...
Milllet işi-gücü bırakmış,
Aklını bize takıyordu.
Altımızda çul yoktu,
Üstümüzde dam akıyordu.
Arap kızı camdan bakıyordu...

Sen gittikten sonra ben,
Hiç sorma...
El attığım her işi, çok geçmedi batırdım.
Çünkü seni unutmanın tek yoluydu;
Bütün kazancımı şaraba yatırdım.

Ama gelinliğin duruyor.
Baba yadigarı cumbalı evi de satmadım.
Yalanım varsa kalkmayayım şuradan:
Ben seni bir tek gün,
Bir tek gün bile unutmadım! ..

Merhaba Nâlan,
Merhaba üzgün melek.
Merhaba kadersizim, talihsizim.
Merhaba titreyen elim, sancıyan belim,
Ağrıyan dizim, vazgeçilmezim! ..

Ama Necdet Tosun öldü Nâlan,
Artık yemekleri sen,
Salatayı da ben yapacağım.
Sami Hazinses kadar olmasa da
Bahçeyi sevdiğin çiçeklerle donatacağım.

Kemal Sunal da öldü Nâlan,
İyi kalpli amcaları birer-birer uğurladık.
Ve dünya kirlendi,
Filmler bozuldu
O masum sevdalar yaşanmıyor artık...

Sen varsın, ben varım.
Bir de, acımasız bir dünya var dışarıda...
Esas film şimdi başlıyor,
Ve bütün koltuklar bomboş bu sinemada! ..

Merhaba Nâlan, merhaba! ..
Sen ortada sıçan, ben şaşkın körebe...
Ulan seviyorum seni be! ..
Ulan, nereden inceldiyse,
Oradan kopsun be! ..
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 21:54
Ne Demeli Şimdi
Ne demeli şimdi
bir çiğdemin toprağı yırtışını seyredişim
göğe mi dokunmalı
ucuna mı körpe filizin
öyleyse karanlık sokaklarda koştuğumu düşün
ay yine bir kadın gibi sarkıyorken denize
dirseklerimle böğrüme gömdüğüm titremeyi düşün
oradan gövdemi kaplayışını soğuk bir terin
vay perçemle günün huysuzluğu dolaşan kısrak
vay acemi öpüşlerden gövdeme boşalan acımtırak has
telaş, kıvranış, parıltılı gözlerdeki atılganlık
ya görevin ne senin görevin
oynaşmak değil mi içimdeki savaşmak duygusuyla
ve benim nevresimim kararmışsa kirden
rutubetten
sarhoşsam gülümseyiş ağlayışlardan
ve kaynak sularıyla üzerime yağan aydınlık hülyaları
senden gelen ısıyla koruyorsam...
Ne demeli şimdi
ey serçelerin sabahlarla bölüştüğü cıvıltı
ey bir romanın olur olmaz yerinde dikkati çeken hayal
acıyış, şevkat, umursayış, hırçınlık seli...
beni düşün öyleyse
beni hayretin ve karanlığın eşiğinde
beni fitillerde başlayan bir fısıltı anında
ilk satırını yazarken bir bildirinin
kulaktan kulağa dolaşan haberlerin bağraında
beni dar camlarda değil
bir bulutun seyrinde düşün
burada
ortasında
sıçraya sıçraya kabaran alevlerin.
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 21:55
Nerden Bileceksiniz
Üstüm başım toz içinde
Önüm arkam pus içinde
Sakallarım pas içinde
Siz benim nasıl yandığımı
Nerden bileceksiniz.

Bir fidandım deriildim
Fırtınaydım duruldum
Yoruldum çok yoruldum
Siz benim neler cektiğimi
Nerden bileceksiniz.

Taş duvarlar yıkıp geldim
Demirleri söküp geldim
Hayatımı yıkıp geldim
Siz benim neden kaçtığımı
Nerden bileceksiniz.

Gökte yıldız kayar şimdi
Annem beni anar simdi
Sevdiğim var kanar şimdi
Siz benim niye içtiğimi
Nerden bileceksiniz.

Bir pınardım kan oldum
Yol kenarı han oldum
Yanıldım ah ziyan oldum
Siz benim neden sustuğumu
Nerden bileceksiniz.

Ben ardımda yas bıraktım
Ağlayan bir eş bıraktım
Sol yanımı boş bıraktım
Siz benim kime küstüğümü
Nerden bileceksiniz.

(Almanya 13.02.2001)
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 21:55
Neylersin
Bazen acı dinmez, bazen de yağmur
Sevgilim gülümse, her şey unutulur
Suskunuz bu akşam üstü
Hasrete yanmışız, neylersin

Bir gün, bu mahzun sevdadan geriye
Kalırsa, sadece o hüzün kalır..
Sen de anladın ki yapa-yalnızız...
Buluşmamız yasak,
Görüşmemiz uzak...
Devrilmiş kadehler gibi, dönüyor başımız,
Neylersin...

Ah güzelim,
İncinmiş bir sesi vardır yağmurun;
Yanaklarına vurduğunda hissedersin.
Ve bir veda sözcüğü, saçlarına,
Titreyen bir öpücükle dokunduğunda;
Bu anı dondurmaya yetmez nefesin.
Bir film sahnesi gibi
Akar gider ayrılık,
Neylersin...

Biz zaten hiçbir romanda
Kendi hayatımıza rastlamadık.
Bütün şarkılar bizi yanlış anlatmıştı.
Ve bütün bulmacalar yarım bırakılmıştı.
Tenha sokaklarda üşüyüp durdu sırtımız.
Oysa tuttuğumuz balıkları bile
Yeniden denize bağışlamıştık.
Biz, hayata dair
Hiçbir yanlış yapmamıştık...
Neylersin...

Biz bu sonucu haketmedik,
Hayır, etmedik...
Ömrümüz bu talana lâyık değildi.

Bazen acı vurdu, bazen de yağmur
Hiç gülmedi yüzümüz,
Hiç büyümedi gülümüz...
Bizi yalnızca akşamlar kucakladı,
Biliyorsun,
Sabaha çıkmayan bir yoldu yürüdüğümüz...

Bir gün, bu öykünün sonuna gelince
Ansızın desem ki: hoşça kal canım!
Unutursun,
Mecburen unutursun...
Yıldızlar söner, bu aşk da biter!
Bazı gün hatırlayınca, sessizce ağlarız.
Neylersin...

Ah bebeğim, ah..
Kekremsi bir tadı vardır gözyaşının,
Dudaklarına sızınca farkedersin.
İçindeki vurgun aşklar mezarlığında,
Ayrılık, ölümden üste yazılınca,
Gideni durdurmaya yetişmez sesin...
Bir inme gibi dolaşır bedeninde pişmanlıklar,
Neylersin...

Biz zaten hiçbir sinemaya
Tam vaktinde yetişemedik.
Bütün vapurlar bizden önce kalkmıştı.
Ve bütün biletler biz gelmeden satılmıştı.
Boşuna telaşlarda yorduk günlerimizi.
Oysa Nuh'un Gemisi'nde bile
Bize yer kalmamıştı.
Ve hiçbir mutluluğa adımız kaydolmamıştı.
Neylersin...

Biz bu aşkı sürdüremezdik,
İnan, sürdüremezdik...
Kalbimiz bu heyecana müsait değildi.

Bize hep acılar kaldı, bize hep yağmur...
Unutmasan bile artık
Unutur gibi yapacaksın.
Ve buruşturup-buruşturup attığım kağıtlarda,
Hiç bitiremediğim
Bir şiir olarak kalacaksın...
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 21:56
Ödedim mi Bedelini
Ödedim mi bedelini
Ödedim mi yaşamanın
Ayışığı oynaşırken
Yar elini okşamanın

Açtıysa menekşe bil ki
Duyduysa karınca bil ki
Senden önce birileri
Ödemiştir bedelini

Sokak sokak vuruşarak
Adım adım yaklaşarak
Hey hey hey
Hey hey hey
Gözyaşıyla kanla terle
Tarihle hesaplaşarak

Ödedim mi sebebini
Ödedim mi var olmanın
Heybetli bir dağ misali
Dimdik ayakta durmanın

Öldüyse civanlar bil ki
Dolduysa zindanlar bil ki
Kimseyi vurmasın
Çözülsün diye çelişki

Sokak sokak vuruşarak
Adım adım yaklaşarak
Hey hey hey
Hey hey hey
Gözyaşıyla kanla terle
Tarihle hesaplaşarak
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 21:56
Rüzgar Eser
Rüzgar eser çoban ateşleri
Dört bir yana serpişir
Yağmu ciser yıldızlar ıslanır
Hasret ile kıprışır

Dağlar küser tozlu yamacında
Can can ile çarpışır
Benim canım kim bilir nerede
Taş yastığa ağlaşır

Yollar tozar yayla çocukları
Kuzu gibi meleşir
Hasret uzar kardelen yüreği
Kar altında titreşir

Kuşlar uçar turnam yaralıdır
Boyun büker bekleşir
Benim yaram nevroz ateşinde
Yana yana depreşir
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 21:57
Sana Geldim
Yağmurlar içinden ıslandım geldim
Bir kuru değneye yaslandım geldim
Sıcacık çorbana muhtacım inan
Ölümlerden geçtim uslandım geldim

Üşüdü ellerim üşüdü kalbim
Yaban ellerinde taşlandım geldim
Sanki cehennemdi sensizlik bana

Irmaklar içinden sislendim geldim
Tren yollarında islendim geldim
Kalmadı hevesim kalmadı inan
Yıkandım arındım süslendim geldim

Sana geldim sana kucaklarmısın
Bilmemki yeniden bağışlarmısın
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 21:58
Sen Ağlama Yar
Dağlar beni koy ver gidim yar ağlamasın
Dizin vurmasın
Doymadım ömrüme nasıl ölem yar ağlamasın
Gülüm solmasın
Yollar tuzak ben ne edim yar ağlamasın
Yürek yanmasın

Ağlama yar sen ağlama yar
Gadan belan bana gelsin
Sen ağlama yar
Gül kırılmasın
Gönül kırılmasın
Kar fırtına boran olsun
Gülüme yağmasın
Ben öleyim oy ben öleyim
Bu canıma kurşun değsin
Dur ben öleyim

Ağlama yar gel ağlama yar
Sana gelen bana gelsin
Sen ağlama yar
Gülüm darıldı
Gönlüm yoruldu
Kar fırtına boran vurdu
Gülüm kırıldı
Ben öleyim oy ben öleyim
Bu canıma kurşun değsin
Dur ben öleyim
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 21:58
Sen Yanma Diye
Ben çürümüş bir asayım
Zindanlara yol eyledi dert beni
Çarmıha gerilmiş bir İsa'yım
Çivilere zapteyledi dert beni

Pir sultanıda gördüm
Darağaca vur eyledi aşk beni
Hacı Bektaş'ı kırda gördüm
Bir ceylana pir eyledi aşk beni

Her yangına, her ataşa
Koz eyledi dert beni
Bu dağlara, bu yollara
Toz eyledi aşk beni

Ben yanarım aşk için
Ben yanarım gül için
Bu ateş sönmesin diye
Ben yanarım kim için
Ben yanarım sen için
Bari sen yanma diye

Ben yıkılmış bir ozanım
Yangınlara kül eyledi dert beni
Kerbela çölünde, bir Hüseyi'nim
Damla suya kul eyledi dert beni

Ben Yunus'u nurda gördüm
Dergahına gül eyledi aşk beni
O mecnu'nu firarda gördüm
Bir Leyla'ya deleyledi aşk beni
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 21:59
Sen Yoksun
Gazetelerin Kurumamış
Akşam Baskısında En Çok
Arıyorum Seni Ah... Yoksun
Ne Bir Yazı Ne Bir Resim Yok

Kavga Sperlerinde Yoksun
Jandarma Sirenlerinde Yok
Düzmece Bir İntiharmısın
Arama Bültenlerinde Yok

Yanımda Yoksun Canımda Yok
Ne Çok Özledim Bilsen Ne Çok
Sen Yoksun Faydası Yok
Ben Yokum Ah Ben Yokum

Vurulan Kuşun Kan Damlayan
Körpe Kanatlarında En Çok
Soruyorum Seni Ah…Yoksun
Son Bir Ümit Son Bir Çare Yok
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 21:59
Sende mi Heyecan
Şu dağların yamacına
Sende mi savruldun hey can
Anaların acısına
Sende mi kaydoldun hey can
Fırtınaya bağır açtın
Kuş musun sanki be hey can
Yıldırma değip geçtin
Taş mısın sanki be hey can

Sende mi yandın
Sende mi soldun
Sende mi kayboldun hey can
Nedir bu çığlık
Nedir bu feryat
Sende mi vuruldun hey can

Şu dağları yanağına
Sende mi gül oldun hey can
Sevdaların yangınında
Sende mi çöl oldun hey can

Kar mı yağdı saçlarına
Darda mı kaldın be hey can
Çığ mı düştü yollarına
Zorda mı kaldın be hey can

Sende mi yandın
Sende mi soldun
Sende mi kayboldun hey can
Nedir bu çığlık
Nedir bu feryat
Sende mi vuruldun hey can
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 21:59
Suphi
Suphi bir acaip adam
Suphi benim canım ciğerim
Kimse bilmez nereli olduğunu
Susar akşam oldumu
Bir cebinde das kapital
Bir cebinde kenevir tohumu

Fırtınadan arda kalmış bir teknede tevekkül içinde
Görkemli sakalı ve iğreti parkasıyla gizlediği macerasıyla
Bir acaip adam yaşardı
Akşamları susardı
Ben konuşsam kızardı
Çocuktum evden kaçmıştım
Gelip ona sığınmıştım
Bir sürgün kasabasıydı
Bir eski zamandı, hazirandı
Küçücük bir koydu, sığdı
Burayı keşfeden belki de oydu.
Uzaktan kasabanın ışıkları yanardı
içim anneyle dolardı, ağlardım
Suphi şöyle bir göz atardı,
Gizli bir cigara yakardı
Ağlardı, sonra barışırdık
Ben flüt çalardım, cigara sönerdi ağlardık

Nerden geldiğini bilmezdim,
Kimsesizdi, belki kimliksizdi
Onun macerası onu ilgilendirirdi
Kimseye ilişmezdi
Bir şeylere küfrederdi hep
Tedirgin bir balık gibi uyurdu
Bazen kaybolurdu
Arardım, yağmurun altında dururdu
Bir kalın kitabı vardı, cebinde dururdu, hergün okurdu
Ben birşey anlamazdım
Kapağını seyreder duymazdım
Sakallı bir resimdi, kimdi, ne kadar mütebessimdi
Sordum bir gün Suphi'ye söylediklerini niye anlamıyorum diye
Bildiklerini dedi; yüzlestir hayatla ve sınamaktan korkma
Doğru ile yanlışı o zaman ayırdedebilirsin
Ve onu anlarsın
Sonra gülerdi
Günlerim yüzlerce ayrıntıyı merak etmekle geçerdi
Sonra yine akşam olurdu.
Suphi susardı, ben konuşsam kızardı
Tekneye martılar konardı
Yüreğim Suphi'ye yanardı, ağlardım.
Suphi denize tükürürdü
Gökyüzünü tarardı, ağlardı
Sonra barışırdık
Ben flüt çalardım
Yıldız kayardı, ağlardık.

Bir sürgün kasabasıydı, bir eski zamandı, hazirandı
Çocuktum, evden kaçmıştım, gelip ona sığınmıştım
Bir gün aksilik oldu
Annem beni buldu
Suphi kaçıp kayboldu
Kasaba calkalandı, olay oldu
Ben sustum, kanım dondu
Polisler onu yakaladığında tekti
Felaketti
Herkes meydanda birikti
Karakoldan iceri girerken sanki mağrur bir tüfekti
Ansızın dönüp bana baktı
' Anladın mı ? ' dedi.
Anladım dedim anladım
Ve o günden sonra hiç bir zaman hiç bir yerde
Hiç ağlamadım...
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 22:00
Topal Sevda
Dün sahilde karşılaştık...
Biran gözüm ısırdı,sonra birden tanıdım
Düşmemek için zor tuttum kendimi
Bacaklarım titredi,bir ağaca yaslandım...

Yırtılan bir mektup gibi
Sisli hatıraların gerisinden bakıyordu..
Eski bir sevdanın durulmamış nehirleri
Çırpınarak yüreğime akıyordu.

Hatırladığım bir sonbahar günüydü,
Karşımızdaki yeni eve taşındılar
Bütün gün bakışıp duruyorduk
Gözleri sanki birer kurşundular!.

O zamanlar ben, zıpkın gibi bir çocuktum;
Liseye yeni başlamıştım
Onun saçlarını geriye savurup
Çapkınca gülümsemesinden hoşlanmıştım..

Ne zaman cama çıksam, karşı balkonda
Itırlı bir çiçek gibi tütüyordu
Ne zaman buluşalım desem, olmaz diyordu
Mektuplaşmak ona yetiyordu..

Bir Temmuz akşamıydı, unutmam
Yazlık sinema daha yeni dağılmıştı;
Bahçe kapısında sıkıştırıp öpmüştüm,
İçeri kaçıp saatlerce ağlamıştı..

Sonraları çok kanuştuk, gezdik
Bazen ağlaşıp bazen gülüştük
Çılgın gibiydik, her fırsatta buluştuk,
Uluorta öpüştük, herkesin diline düştük..

Ailesi baş edemedi, Mersin deki halasına gönderdi
Hiç arayıp sormadım
Ben osıralar devrimci oldum.
Mahalleden ayrılıp yıllarca evede uğramadım..

Dünyam değişmişti artık
Memleketin gidişatını hiçmi hiçbeğenmiyordum
Forumlara,yürüyüşlere katılıyor,
Durmadan şiir okuyup,ajitasyon çekiyordum..

Ah o gençlik rüzgarı ah..
Ezilen insanları tek başıma kurtaracağmı sandım
Anarşik bir eylem sırasında
Seken kurşunlarla bacağımdan yaralandım...

Ameliyatın ardından yıllarca yattım içerde,
Dosyam bir hayli kabarmıştı..
Beni o nemli koğuşlarda
Vefakar anamdan başka hiç kimse aramamıştı..

İçerden çıkınca onu sordum
Bir astsubayla evlenip buradan gitmişti..
Oysa kibrit ağusuyla koluma dağladığım
İsmi hala silinmemişti...

Hayat devam ediyordu
İçkiye vurmuştum, unutmayı denyordum
Pencerenin önünde, kuruyan bir çiçek gibi
Günden güne tükeniyordum..

Anam çökmüştü artık,ölmeden mürüvvet istiyordu
Bazan oturup dertleşirdik..
Kimsesiz bir kadın varmış,körmüş, olur demiş
Bende fazla uzatmadım,evlendik.

Geçmişe ait ne varsa; mektuptu,resimdi.
Bir bir ayırıp yaktım ateşte.
Nasıl gittiğini sorarsanız, ne bileyim,
Kör-topal gidiyor işte..

Ne varki, o hırçın saçları hepyüzüme savruluyor
Balkona her baktığımda.
Pişmanlık, bir eski yara gibi
Hala kımıldayıp duruyor onu hatırladığımda.

Biiyorum, onunla olsaydım
böyle kavga edip durmazdım yüreğimle.
Biliyorum, bu sevdayı ben yıktım,
Ben öldürdüm bu hoyrat ellerimle.!

Dün sahilde karşılaştık
Bir an boş bulundum,sendeler gibi oldum
Öyle bir baktı ki, ben o gözlerde
Bir ömrün bütün acılarını buldum...

Bir şeyler söylemek ister gibiydi
Başını eğip, gitti çocuklarının yanına
Nedendir bilmiyorum, fakat
Gimek istemedi sanki, kocasının koluna.

Ardından koşup durduramadım, ona soramadım
Öylece dona kaldım.
Çünkü o anarşik eylemden beri
Ben artık deynekli bir topaldım!...
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 22:06
Yalnızca Bir Anlık
Bu derede, bu bulutun gölgesi,
Yalnızca bir anlıktır.
Bir daha tekrarlanmaz asla,
Dere gider bir yana,
Bulut gider bir yana,
Sen kalırsın ortada.

Son vapurda, bir kadına rastlar,
Kibarca gülümsersin.
Kaybettin, geri gelmez artık,
Vapur gider bir yana,
Kadın gider bir yana,
Kalbin kalır ortda.

Yalnızca bir anlıktır mutluluk.
Sevdalar, heyecanlar;
Hepsi bir anlık.
Kalansa, tortusudur hayatın,
Yalanlar ve acılar;
Bir de yalnızlık.

Hey koca Yusuf!
Yusuf'cuk, ah yusufçuk!

Rüzgarlara savurdun hep, şarkını.
Herkesten saklandın,
Her şeye gücendin durdun.
Yoruldun,
İflah etmezsin sen.

Ömrün gitti bir yana
Hüznün gitti bir yana,
Şiirin kaldı ortada...
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 22:07
Yaşamak Güzeldir Anne
Anne ben senin oğlunum
Kanayan bir yurdum var
Anne ben senin oğlunum
Sönmeyen bir umudum var

Ellerimi tutma ne olur
Beni ağlatma ne olur
Anne ben senin oğlunum
Bu kavgaya inancım var

Yasamak güzeldir anne
Yasamak senin için
Yasamak güzeldir anne
Yasamak yarınlar için

Ölmek yaşamaktır yine
Halkının yüreğinde
Ölmekte güzeldir anne
Ölmek özgürlük için

Anne seni seviyorum
Sana ihtiyacım var
Anne seni seviyorum
Ciğer delen bir acım var
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 22:07
Yüreğim Kanıyor
Sakin göllerin kuğusuyduk
Salınarak suyun yatağında
Yarılan ekmeğin buğusuyduk
Göğsüm daralıyor, yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle...
İkimiz birer yolcuyduk
Aynı ormanda kaybolmuş
Aynı çıtırtıya ürperen iki serçe
Hep aynı yerde karşılaşırdık
Tesadüf bu
Dedim ya!
Hiç yoktan susturuldu şarkımız
Göğsüm daralıyor
Yüreğim kanıyor
Bitmeseydi bizim öykümüz böyle
Olmasaydı sonumuz böyle
Dağlarda çoban ateşiydik
Dolanarak suyun yanağından
Ceylanın pınara inişiydik
Olmasaydı sonumuz böyle...
Yusuf Hayaloğlu

sarıkanarya_41
09-02-2009, 22:07
Yüzümden firar etti gözlerim
yüzümden firar etti gözlerim
şimdi bir denize bakıyorlar
dört duvar arasında kalmışım
yanımdakiler öyle diyorlar

kafamı çarptığım ranzanın demiri
ciğerlerimi emen soğuk duvar
saçımdaki karları çoğaltmışım
yanımdakiler öyle diyorlar

görüş günüm olmadı henüz
daha yeni başlıyor büyük acılar
ve daha epey ağrıyacakmışım
yanımdakiler öyle diyorlar

seni görmeyeceğim artık
zaten tamamlanmıştı anılar
ihtimal sabah alınırmışım
yanımdakiler öyle diyorlar

gözlerime iyi bakarsın umarım
günde milyonlarca kez seni ararlar
diğer tüm hisleri bırakmamışım
yanımdakiler öyle diyorlar

yanımdakiler öyle diyorlar
Yusuf Hayaloğlu