PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : 12/04 Türkiye'de Neler oluyor



muzo
12-04-2006, 10:59
MİLLETVEKİLİ "AF" DEDİ ERDOĞAN SİNİRLENDİ

Başbakan Erdoğan'ın doğu ve güneydoğu'dan 70 milletvekili ile toplantı yaptığı özel toplantıda bir milletvekili "genel af"tan söz edince ortam gerildi...
12 Nisan 2006 Çarşamba 10:04


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Terörle Mücadele Yasa Tasarısı TBMM'ye sunulmadan önce doğu ve güneydoğu bölgelerinden 70 dolayında milletvekiliyle dün Mecliz'te özel toplantı yaptı.
Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ile İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in de katıldığı toplantıda, Terörle Mücadele Tasarısı'nın bir an önce Meclis'ten çıkarılacağını vurgulayan Erdoğan, demokratik açılımlardan geriye dönüş olmayacağını söyledi.
Erdoğan, "Devlet oradaki vatandaşlarımızın yüzde 95'inin hassasiyetlerini görmek mecburiyetindedir. Bölgede örgüt tabanı yüzde 5'i geçmez" dedi. Bitlis Milletvekili Abdurrahim Aksoy'un "Bölgede genel af talepleri sık sık dile getiriliyor. Bu teröre bir çözüm olabilir mi?" sözlerine tepki gösteren Başbakan, şöyle devam etti: "Terör örgütünü iyi tanıyoruz, talepleri bellidir.
Bu da onların talepleri. DTP eş başkanı Ahmet Türk de bunu söylüyor. O talepler doğrultusunda konuşmayalım, siz kendi tekliflerinizi getirin. Pişmanlık Yasası çıkardık, eve dönüş düzenlemesi yaptık, bunun gereğini yapmadılar. Biz onlara elimizi uzattık, tutmadılar. Şehit cenazelerini görmüyor musunuz? Böyle bir ortamda aftan söz edilemez. Sizin yakınlarınızdan biri öldürülse, devlet affetse ne hissedersiniz? Kaldı ki, bir insanı öldüren kişiyi affetme hakkı devlette de yoktur." DTP'li belediye başkanlarını da eleştiren Erdoğan, "Ben daha Başbakan bile olmadan onlara iyi niyetli ziyaretler yaptım, bakanlarım ziyaret etti. Ama onlar bir türlü terör örgütü diyemedi, terörü telin edemedi. İyi niyetlerimiz boşa çıktı" dedi.

muzo
12-04-2006, 11:00
AMBULANS ŞOFÖRÜNÜN EN ACI GÖREVİ...

Ambulans şoförü yaralı anonsu alınca olay yerine gitti. Yaralıyı gördüğü an yıkıldı. 17 yaşındaki oğlu yerde yatıyordu..
12 Nisan 2006 Çarşamba 09:46


Hatay'ın İskenderun Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü’nde ambulans şoförü olarak çalışan Mehmet Çolak, görevli olarak gittiği kaza yerinde yaralanan kişinin kendi oğlu Gökhan Çolak, olduğunu görünce gözyaşına boğuldu. Babası tarafından kısa sürede hastaneye yetiştirilen Çolak, müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi.
İskenderun Endüstri Meslek Lisesi 2. sınıf öğrencisi Çolak (17), Dumlupınar Mahallesi Süleyman Şah Caddesi kavşağında kullandığı motosikletin kontrolünü kaybetti. Ali Ürkmez yönetimindeki minibüse çarpan motosikletten fırlayan Çolak, başını kaldırıma vurdu. Kask takmadığı için ağır yaralanan Çolak için vatandaşlar 112 Acil Servis’ten ambulans istedi. Ancak ambulansın başka bir görevde olması nedeniyle olay yerine İtfaiye Müdürlüğü’ne ait ambulans sevk edildi.
Hızla olay yerine ulaşan ambulansın şoförü Çolak (45), yerde kanlar içinde yatan kişinin kendi oğlu olduğunu fark edince gözyaşlarına boğuldu. Polis ve vatandaşların yardımıyla kısa sürede toparlanan Çolak, direksiyona geçerek ölümle pençeleşen oğlunu İskenderun Devlet Hastanesi’ne yetiştirdi.
Çolak, acil servis önünde gözyaşı dökerek oğlundan gelecek iyi haberi beklerken kurtarılamayan oğlunun ölüm haberini alınca sinir krizi geçirdi.

En acı görev

Çolak’ın cenazesi, yapılan adli incelemenin ardından Çankaya Şehir Mezarlığı’nda toprağa verildi. Burada kılınan cenaze namazı sırasında arkadaşlarının yardımıyla ayakta duran Çolak, “Hayatımın en acı görevini yerine getirdim. Ama oğlumu kurtaramadım' diyerek gözyaşı döktü.

muzo
12-04-2006, 11:02
KANUN TASARISINDAN 'SİLAH AFFI' ÇIKTI!..

AB yolunda ilerleyen Türkiye’nin değişen temel ceza yasalarıyla uyumsuzluk yaratan 170 yasasında değişiklikler yapılması amacıyla hazırlanan yasa tasarısı Meclis’e sunuldu.
12 Nisan 2006 Çarşamba 07:47



Önemli değişiklikler getiren tasarıyla çok sayıda yaptırımın içeriği ve şekli değiştiriliyor, bilimsel hırsızlık (apartma) ise bağımsız bir suç olarak Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına giriyor. Geçici maddeleriyle birlikte toplam 7 maddeden oluşan, ancak gerekçeleri dahil edildiğinde toplam 223 sayfalık, "Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" TBMM’ye sunuldu. Bu arada paketten silah affı çıktı. Paket aynen yasalaşırsa, silah ruhsatı alamayacak durumdaki kişilere de ruhsat verilecek. Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’un mevcut düzenlemesine göre ateşli silahla işlenen suçlardan hükümlü bulunanlarla, taksirli suçlar hariç bir yıldan fazla ceza alanlara, "Affa uğramış olsalar bile hiçbir surette" silah taşıma ve bulundurma izni verilmiyordu. Paketle bu madde değiştirildi ve "Affa uğramış olsalar bile hiçbir surette izin verilemez" hükmü kaldırıldı. Böylece, bu kanun hükümlerince cezalandırılıp, affa uğrayanlara silah ruhsatı alma yolu açılacak.

Tasarıda, "Ateşli silahla işlenen suçlardan hükümlü bulunanlar ile taksirli suçlar hariç olmak üzere bir yıldan fazla hapis cezasına mahkum olanlara, ateşli silah taşıma ve bulundurma izni verilemez" düzenlemesi yapıldı ve madde yumuşatıldı.


/Oya ARMUTÇU - HÜRRİYET

muzo
12-04-2006, 11:03
'POLİS SOKAK AĞZI KULLANDI, HUKUK DİLİ DEĞİL!..'

Polisin yaptığı 'Barbie Operasyonu' hukukçular tarafından sert şekilde eleştirildi: "Polis fezlekeyi hazırlarken sokak ağzını kullanıyor, hukuk dili değil. Bu kişilerin hepsinin dava açması lazım."
12 Nisan 2006 Çarşamba 03:33



Barbie Operasyonu'yla ilgili iddianamede ifadeleri alınan 23 kişi "mağdur" sıfatıyla yer aldı. Savcı, aracılık yapanlara ağır hapis isterken, futbolcular ise tanık olarak yer aldı.


İstanbul'da fuhuş operasyonunda gözaltına alınan 4 kişi için fuhuşa teşvik ve aracılıktan 72-144 yıl hapis istemiyle dava açıldı. İddianamede aralarında mankenlerin de bulunduğu 23 kişi "mağdur", adı geçen futbolcular tanık sayıldı.


Polisin yaptığı operasyon hukukçular tarafından sert bir dille eleştirildi. Kadınların ifadesine başvurulurken polisin yaptığı açıklamalara karşın dava iddianamesinde mağdur gösterilmeleri "hukuksuzluk" olarak nitelendi.


Kazım KOLCUOĞLU (İstanbul Barosu Başkanı):


"Yasaya göre fuhuş suç değildir ancak aracılık yapmak suçtur. Aracılık yapanları yakalamak için de ortada mağdurlar olması gerekiyor. Kullanılacak insan lazım. Bu kadınların böyle gözaltına alınmaları mevcut CMK'ya göre tamamen yanlıştır. Anayasa'ya, İnsan Hakları Sözleşmesi'ne de aykırıdır. Bir tahkikatı içeren bir olay olduğu için onları gözaltına alamazsınız. Şimdi de mağdur olarak gösteriyorsunuz. Böyle bir şey olur mu? Polis fezlekeyi hazırlarken sokak ağzını kullanıyor, hukuk dili değil. Bu kişilerin hepsinin dava açması lazım."


Yücel Sayman (Eski İstanbul Barosu Başkanı):


"Polis hep bu şekilde davranıyor. Yasal düzenlemelere kendi yorumları açısından 'böyle olması gerekiyor' diyorlar. Hukuk çerçevesinden bakıldığında doğal değil. Ayrıca bu insanlar üzerinde bir baskı sindirme operasyonu olarak görülüyor. Özel hayata müdahale olarak tazminat davası açsalar kazanırlar. Zorla Zührevi Hastalıklar Hastanesi'ne gönderilmesi de hukuka aykırı."


/SABAH

muzo
12-04-2006, 14:04
İLKÖĞRETİMDE İNTERNETLE KAYIT DÖNEMİ

Milli Eğitim Bakanlığı, okul kayıtlarında zorla bağış alınmasının önüne geçmek için internetten yararlanacak.
12 Nisan 2006 Çarşamba 12:07


İlköğretim okullarına 1 haziranda başlayacak kayıtlar, İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir ve Adana'da internet üzerinden alınacak.
Bu amaçla özel olarak oluşturulan bilgisayar programıyla, bir okula kayıt yaptıracak çocukların isimleri, ikametlerinin okula yakınlığına göre belirlenecek ve internetten ilan edilecek.
Böylece, velilere kayıtlarda kolaylık sağlanacak. Sistemde Yüksek Seçim Kurulu'nun kayıtları esas alınacak.
İnternetten kayıt projesi şu anda sadece ilköğretim okullarında uygulanacak. Sistem daha sonra tüm illere yaygınlaştırılacak.

İstanbul'da daha kolay
Projenin teknik altyapısını yürüten Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Teknolojileri Genel Müdürü Nizami Aktürk, projenin İstanbul'da uygulanmasının diğer pilot illere göre daha kolay olacağını söyledi.
Kendi birimlerinin sadece teknik altyapıyı sağlamaya çalıştığını ifade eden Aktürk, 'örneğin Ankara'da Sarar İlköğretim Okulu'nu ele alalım. Etrafında neredeyse konut yok. Hep işyeri, mağazalar bulunuyor. Bu okula Sincan'dan, Kayaş'tan öğrenci geliyor. Buraya nasıl öğrenci alınacağının kuralını kaymakamlık koyacak' diye konuştu.
Bir okulun kayıtlar döneminde kontenjanının dolmaması veya yetmemesi durumunda nasıl bir yol izleneceğini Aktürk, 'bunun da kuralları olacak. O okula ön kayıt yaptıran insanlar asıl kayıtlarını yaptırmamışsa boş kalan kontenjan kadar öğrenci kayıt yaptırabilir. Bu da okul müdürünün inisiyatifine bırakılmayacak' şeklinde anlattı.
Aktürk, bu sistemin liseler için de uygulanıp uygulanmayacağının henüz belli olmadığını belirtti.

muzo
12-04-2006, 14:04
ELAZIĞ'DA MAYINLI SALDIRIYA UĞRAYAN ALBAY'DAN MESAJ VAR

Elazığ'ın Arıcak ilçesinde teröristlerce yola döşenen mayının patlaması sonucu yaralanan İl Jandarma Komutanı Albay Ali Ergülmez, 'Elazığlılar hiç merak etmesin görevimizin başındayız' dedi.
12 Nisan 2006 Çarşamba 12:03


ELAZIĞ - Albay Ergülmez, sağlık durumunun çok iyi olduğunu ve tedavisinin devam ettiğini söyledi.
Arıcak'ta meydana gelen patlamada şehit olan İl Jandarma Komutan yardımcısı Asayiş Şube Müdürü Yarbay Alim Yılmaz için, 'Mekanı cennet olsun diyen Ergülmez, 'Bin canımız da olsa binini de veririz. Elazığlılar merak etmesin görevimizin başındayız' dedi.
Bu arada patlamanın ardından bölgede başlatılan operasyonlarda gözaltına alının 11 kişinin, ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldığı öğrenildi.

muzo
12-04-2006, 14:07
CANIM TÜRKİYEM... DNA SKANDALI!

Yedi kadına tecavüzden tutuklanan suç makinesi Sinan Bahadır’ın iki yıl önce de yakalandığı ancak DNA test kiti bittiği için salıverildiği ortaya çıktı.
12 Nisan 2006 Çarşamba 10:47


Polisle girdiği silahlı çatışmada yakalanan seri tecavüzcü suç makinesi Sinan Bahadır'ın da, iki yıl önce bir tecavüz olayıyla ilgili olarak yakalandığı, ancak test kiti kalmadığı için DNA kontrolü yapılamadan bırakıldığı anlaşıldı

4 bin 500 dolar değerindeki kit, iki yıl önce soruşturmayı yürüten polisin elinde olsaydı, kendini MİT ajanı olarak tanıtan Sinan Bahadır, 6 kadına daha tecavüz edemeden hapsi boylayacaktı...

Bürokratik rezalet şöyle gelişti:




Ayda 22 bin 500 dolarlık kit kullanılan Polis Kriminal Laboratuarı'na, İngilitere'nin Applied Blasystem firması tarafından üretilen kitlerden yeniden almak için İkmal Şubesi'nce ihale düzenlendi. Ancak ihalede sorun çıktı. Alım gerçekleştirilemeden kit bitti. Kriminal polis de bu yüzden soruşturmaları DNA testi yapmadan yürütmek zorunda kaldı.


‘SUÇLULAR BEKLEMEZ’


Sinan Bahadır olayında olduğu gibi Beylikdüzü'nde bir saldırgan tarafından kaçırılaran ve tecavüz edildikten sonra öldürülen 13 yaşındaki Nigar Şahin olayında da soruşturmanın DNA kiti olmadığı için yarm kaldığı anlaşıldı. Son olarak üniversite öğrencisi Yeşim Tuğrul'a asansörde saldırdığı şüphesiyle tutuklanarak cezaevine gönderilen E.G'nin montuna da "kitsizlik" yüzünden DNA kontrolu yapılamadı. Polis yetkilileri, "Biz bekleyebiliriz ancak suçlular beklemez, KİT'in gecikmesi başka çocukların da zarar görmesine sebep olabilir" dediler.




Tecavüzcüyü ‘kit’ yakalattı

2 kişiyi öldürüp, 3 kişiyi yaraladığı iddiasıyla aranan Sinan Bahadır, 2004'te tutuklanmıştı. Polis Bahadır'ın kan örneklerini alarak laboratuvara gönderdi. Altı yıldır işlenen tüm suçlarla ilgili DNA sonuçlarını şifreleyerek depolayanpolis, Bahadır'ın DNA şifresini geçmişte işlenen tüm DNA örnekleriyle mukayese ederek, bugüne kadar 7 kadına tecavüz ettiğini belirlemişti.


(BUGÜN)

muzo
12-04-2006, 14:08
SON DAKİKA... TBMM ÖNÜNDE PROTESTO GÖSTERİSİ, 7 KİŞİ GÖZALTINDA
Only the registered members can see the link (Only the registered members can see the link)


Bu sabah Meclis protokol kapısı önünde eylem vardı.
12 Nisan 2006 Çarşamba 10:28


TBMM'nin Çankaya girişinde Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı'nı protesto eden 7 kişi gözaltına alındı.
Bu sabah Meclis protokol kapısı önünde eylem vardı. Halkevlerinden 7 kişilik grup, Meclis'in Atatürk Bulvarı'ndaki kapısının önünde izinsiz gösteri yapmak istedi. Bir süre 'Hastaneler satılamaz' sloganı atan grup, polisin uyarılarına rağmen dağılmadı.
Milletvekillerinin girişin engellemeye çalışan göstericiler TBMM Koruma Müdürlüğü polislerince tartaklanarak gözaltına alındı. Polislerin dayağından olayı görüntülemeye çalışan medya mensupları da payını aldı.

CABBARİ
12-04-2006, 17:37
Rüzgarla büyüyen alevler köyü yuttu
Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı Karaköy’de yangın çıktı. Rüzgarın etkisiyle büyüyen yangın, 150 hanelik köyün büyük bölümü kül ederken, ormana sıçrama riski var.

Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı Karaköy’de yangın çıktı. Rüzgarın da etkisiyle büyüyen yangının, köyün önemli bölümünde sürdüğü bildirildi.

150 haneli Karaköy’deki bir samanlıkta henüz belirlenemeyen nedenle yangın başladı.

Mustafakemalpaşa Kaymakamı Adem Saçan, rüzgarın da etkisiyle büyüyen yangının, köyün önemli bölümünde sürdüğünü belirterek, "Şiddetli rüzgar olduğu için yangının ormana sıçrama riski bulunuyor. Yoğun dumandan dolayı ekipler çalışmalarını güçlükle sürdürüyor" dedi.

Saçan, köyü tahliye ettiklerini dile getirerek, "İtfaiye ekipleri yangına müdahale etmeye çalışıyor, ancak alevler köyün önemli bölümünü sardığı için nereden başlanacağı bilinmiyor" diye konuştu.

Bir köy sakini de, "Yangının kontrol altına alınması mümkün değil. 2 kişi ölmüş olabilir. Köydeki herkes şimdi hayvanlarını kurtarma derdinde" dedi. Yangında ölü ve yaralı olduğu sanılıyor.

CABBARİ
12-04-2006, 17:38
KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, ''Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı''nın yasalaşması halinde 70 milyon vatandaşın sağlık hakkının gasp edileceğini savundu.

KESK Genel Merkezi'nde, Tombul, DİSK Başkanı Vekili Mahmut Seren, TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) 2. Başkanı Metin Bakkalcı, ''Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı''nın neler getireceği ve tasarının yasalaşmaması için yapılacak eylemler hakkında bilgi verdi.

Toplantıda konuşan Tombul, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda ''reform'' olarak adlandırdığı
tasarıda, emeklilik yaşının 65 olduğunu ifade ederek, ''Nereden çıktı
68'' dediğini hatırlattı. Tombul, ''Bu tasarıda ilk öneri 68 yaştı.
Karşı çıkılınca Plan Bütçe Komisyonu'nda tartışmaların ardından
lütfedip 65'e düşürdüler'' dedi.

Başbakan Erdoğan'ın, ''hiçbir hak kaybı olmayacağını, tasarıyla
birlikte milyonlarca vatandaşın sosyal güvenlik ve sağlık hakkının
güvence altına alınacağını'' söylediğini belirten Tombul, konuyla
ilgili halka yanlış bilgi verildiği ve halkın yanlış yönlendirildiğini
savundu.

Tasarının yasalaşması halinde, 29. maddeye göre, 2007 yılından
itibaren kamu çalışanlarının emekli aylıklarının düşeceğini bildiren
Tombul, ''Bu ilerleyen zamanla yeni işe başlayacaklarla birlikte
emekli aylıklarının yüzde 23-33 oranında düşmesi anlamına geliyor''
diye konuştu.


''70 milyon insanı sigorta kapsamına alacağız'' denildiğini, ancak
tasarıda, toplam 30 gün sağlık sigortası primi ödemeyenlerin sistemin
içine giremeyeceğinin yer aldığını vurgulayan Tombul, şöyle devam
etti: ''Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, 'Bu tasarı
yasalaşırca, emekli aylıkları düşecek', 'Prim borcu olan sağlık
hizmetinden yararlanamayacak dedi. Şu anda Bağ-Kur kapsamında olan 9.5 milyon vatandaşın 6.5 milyonu prim borcu olduğu için sağlık
hizmetinden yararlanamayacak. Peki nasıl, 70 milyon kapsama
alınıyor?''

Tombul, Başbakan'ın, ''Büyük bir devrim yapıyoruz. Kimilerine
yeşil kart verildi, kimilerine kırmızı kart gösterildi'' sözlerini
hatırlatarak, ''Bu tasarı yasalaşırsa önümüzdeki yıldan itibaren
birçok vatandaşımız prim ödeyemediği için sağlık hizmetinden
yararlanamayacak. Yaklaşık 10-15 milyon vatandaşımıza sağlık
hizmetleri için kırmızı kart gösterilecek. 70 milyon vatandaşımızın
sağlık hakkı gasp edilecek. Ne kadar para o kadar sağlık hizmeti
anlayışı hüküm sürecek'' dedi.

Ayakta tedavi ve laboratuvar hizmetlerinde de vatandaşın para
ödeyeceğini ve katkı payı alınacağını söyleyen Tombul, tasarıda prim
ödeme gün sayısının 9 bin olarak öngörüldüğünü, ancak tepkilerin
ardından bunun kademeli hale getirildiğini ifade etti.

-VATANDAŞLARA ÇAĞRI-

70 milyon vatandaşı ilgilendiren böyle bir yasanın halka sorulması
gerektiğini söyleyen Tombul, bu çerçevede, KESK, DİSK, TTB ve TMMOB olarak ''Referandum 2006''yı gerçekleştirdiklerini, ulaştıkları 2
milyon 441 bin vatandaşın tasarıya, ''Hayır'' dediğini anlattı. Tombul, bu tasarı ve düzenlemeye karşı olan bütün vatandaşları iradelerine sahip çıkmaya ve iradelerini ortaya koymaya çağırdı.

-EYLEMLER-

Tasarının geri çekilmemesi halinde gerçekleştirecekleri eylemleri
de anlatan Tombul, bu eylemleri şöyle sıraladı:
''-Bugünden itibaren tüm illerde çeşitli alanlar ve AK Parti
binaları önünde oturma eylemleri yapılacak.
-Önümüzdeki hafta başından itibaren tüm illerdeki temsilcilerimizi
illerdeki iradeyi ortaya koymaları için Ankara'ya davet edecek ve bu
iradeleri TBMM'ye sunacağız.
-İşyerlerinde tasarıya karşı irademize sahip çıkan etkinlikler
düzenleyeceğiz.''

TTB 2. BAŞKANI BAKKALCI SORU SORDU...

TTB 2. Başkanı Metin Bakkalcı da Başbakan Erdoğan'ın, ''reform''
diye tanıttığı tasarıyla ilgili şu soruları yanıtlamasını istedi:
''-Emeklilik maaşları düşecek midir?
-Emeklilik prim gün sayısı kademeli de olsa 9 bin güne çıkacak
mıdır?
-Sağlık hakkı için 127 YTL geliri olandan 64 YTL prim alınacak
mıdır?''

Bakkalcı, bugün gazetelerde yer alan haberlerde ''18 yaşına kadar
anne babası tescil edilsin ya da edilmesin sağlık hizmetine ulaşacak''
denildiğini belirterek, ''Eğer anne-baba tescil edilmişse zaten 18
yaşına kadar bakmakla mükellef. Tescil değilse, sistemin içine
alacaklar. Ortada yeni hiçbir şey yok'' diye konuştu.

TÜRK-İŞ: KAYITDIŞI DAHA CAZİP HALE GELECEK

Türk-İş Yönetim Kurulu, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı'nın, işverenlerin ve sigortalıların yükümlülüklerini ağırlaştırarak, kayıt dışı istihdamı daha cazip hale getireceğini savundu.
Türk-İş Yönetim Kurulu, ''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün AK Parti Grup Toplantısı'nda sosyal güvenlik reformu konusundaki
değerlendirmeleri üzerine yazılı açıklama yaptı.

Başbakan Erdoğan'ın ''kamuoyuna büyük bir reform gibi sunduğu
tasarının çalışanların çok önemli hak kayıplarına neden olduğu'' öne
sürülen açıklamada, Erdoğan'ın, sosyal güvenlikteki çalışmaları,
''Cumhuriyet tarihimizin en büyük reform paketlerinden biri'' olarak
nitelediğine dikkat çekildi.

''Hazırlanan tasarıların, sigortalı işçilerin, memurların, esnafın
ve çiftçilerin mevcut haklarının geriye götürülmesini ve
yükümlülüklerinin ağırlaştırılmasını'' öngördüğü savunulan açıklamada,
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı ile aylık
geliri, prime esas kazancın aylık alt sınırının altında olan, hizmet
akdi ile ev hizmetlerinde sürekli çalışanlar, nam ve hesabına çalışan
esnaf ve sanatkarların, çiftçiler ve bir günlük işlerde yevmiyeli
olarak çalışan işçilerin ''zorunlu emeklilik sisteminden dışlandığı''
savunuldu.

Açıklamada, prim gün sayısının, tam aylıkta 9 bin, kısmi aylıkta 5
bin 400 güne yükseltilmesinin, esnek usulde ve mevsimlik işlerde
çalışanların emekli olma imkanını ortadan kaldırdığı ifade edildi.

Başbakan Erdoğan'ın, sosyal tarafların tasarıya ilişkin değerlendirmelerinin dikkate alındığını anlattığı kaydedilen açıklamada, ''Tasarıya ilişkin önerilerimiz tüm ısrarlı girişimlerimize rağmen dikkate alınmamıştır'' denildi.


-''TÜRKİYE'YE UYMUYOR''-

Yasa tasarısının, sigortalıların emekliliklerine ilişkin hak ve
yükümlülüklerini düzenleyen maddelerinin Türkiye'deki çalışma hayatı
şartlarına uymadığı anlatılan açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
''Sayın Başbakan, bütün vatandaşların eşit hak ve yükümlülüklere
sahip olduğu tek bir emeklilik sistemi getirdiklerini söylemiştir.
Oysa tasarının sigortalıların hak ve yükümlülüklerini düzenleyen
maddelerinde Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı düşecek farklılıklar
öngörülmüştür. Örneğin, iş kazası sonucu malullük, yaşlılık aylığını
hak etmeden işten çıkartılan kamu görevlisi sigortalıya tam sürekli iş
göremezlik ödemesi öngörülürken, sigortalı işçilere, esnaf ve
sanatkara ve çiftçilere bu hak tanınmamıştır. Sigortalı işçilerde,
esnaf, sanatkar ve çiftçilerde prime esas kazanç üst sınırı
öngörülürken, kamu görevlisi sigortalılarda üst sınır öngörülmeyerek
bazı yüksek aylık alan kamu görevlilerinin, milletvekillerinin yüksek
emekli aylığı almalarına olanak sağlanmıştır.''

Emekli aylıklarının tasarının yasalaşmasıyla düşeceği kaydedilen
açıklamada, sosyal güvenlik sisteminin açıklarının yıldan yıla
büyümesinin yönetenlerin aldığı yanlış kararlar nedeniyle olduğu ifade
edildi ve SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı'na devrinin ardından
kurumun açıklarının 4.8 milyar YTL daha artırdığı belirtildi.
Başbakan Erdoğan'ın, konuşmasında, ''50 yaşında emekli olan bir
vatandaşım, gitti bu defa başka yerde kayıt dışı çalışmaya başladı''
diyerek, ''mevcut sistemi suçladığı'' ileri sürülen açıklamada,
tasarının, işverenlerin ve sigortalıların yükümlülüklerini
ağırlaştırarak, kayıt dışı istihdamı daha cazip hale getirdiği ifade
edildi.

Açıklamada, halen sigortalı işçilerin, memurların, esnaf ve
sanatkarın çocuklarının 18 yaşına kadar zaten tedavi imkanlarından
ücretsiz olarak yararlandığı kaydedilerek, kız çocuklarının ise 18
yaşını doldursalar bile çalışmadıkça ve evlenmedikçe sağlık
yardımlarından yararlanabildikleri belirtildi.

DSP: SORUNLAR DAHA DA AĞIRLAŞACAK

DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, ''Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı, sorunları çözmek yerine daha da ağırlaştıracaktır'' dedi.
Zeki Sezer, yazılı açıklamasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı ile ilgili
gerçekleri kamuoyunun gözünden kaçırmaya çalıştığını öne sürdü.

Tasarının, geçmiş dönemlerde sosyal güvenlik sisteminin bozulmasına yol açan bütün hataların bedelini, bunda hiçbir sorumluluğu ve katkısı olmayan çalışanlar ile emekli, dul ve yetimlerden çıkarma anlayışı ile hazırlandığını belirten Sezer, şunları kaydetti:

''Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı, sorunları çözmek yerine daha da
ağırlaştıracaktır. Şu anda zaten ağır bir geçim sıkıntısı altında
ezilen emekli, dul ve yetimler çok daha zor duruma düşecek, aylıkları
önemli ölçüde azalacaktır. Uygulamada yeni adaletsizlikler ve sistemde
tam bir kargaşa ortaya çıkacaktır. Sağlık hizmetlerinin kapsamı
daralacaktır. Emeklilik koşullarının aşırı ağırlaştırılması, birçok
kişinin emeklilik hakkını ömür boyu elde edememesi sonucunu
doğuracaktır. Bütün bunlar sisteme olan ilgiyi azaltacak, halen yüzde
50'leri aşmış bulunan kayıt dışı istihdam daha da artacaktır.
Şimdiden açıkça görülüyor ki, Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı,
düzeltilmezse sosyal bünyemizde derin yaralar açacaktır.
Türkiye'nin bir sosyal güvenlik reformuna gereksinmesi vardır. Bu,
nesilleri acımazsızca ezme yoluna gitmeden de yapılabilir.''

HÜR-PARTİ: KARA DELİKLER AÇACAK

HÜRPARTİ Genel Başkanı Yaşar Okuyan, sosyal güvenlikle ilgili açıklanan yasa tasarılarının yeni ve onarılamaz kara delikler açacağını öne sürdü. Okuyan, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan sosyal güvenlik
tasarılarını eleştirdi.

Tasarılarda 18 yaşına kadar herkesin sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanmasının getireceği maliyetin nereden finanse edileceğinin açıklanması gerektiğini ifade eden Okuyan, hiçbir prime
muhatap kılınmaksızın böyle bir maliyetin altından kalkılamayacağını
ileri sürdü.

''Böyle bir keyfiyet mümkün değildir'' diyen Okuyan, sosyal
güvenlik kuruluşlarının tek çatı altında birleştirilmesiyle aylık
bağlama usulünün nasıl bir araya getirileceğinin açıklanması
gerektiğini kaydetti.


Başbakan Erdoğan'ın ''bu tasarıları okumadığını, okuduysa
anlayamadığını'' iddia eden Okuyan, ''Sosyal güvenlikle ilgili
tasarılar yeni ve onarılamaz kara delikler açacaktır'' dedi.


Tasarıların seçime yönelik popülist bir adım olduğunu savunan Okuyan, tasarılarının kanunlaşması halinde sağlıkta özelleştirmeye doğru gidileceğini söyledi. Okuyan, ''Bu tasarılar sosyal güvenlikte devrim değil, sosyal güvenliği yeniden devirmektir'' dedi. Yaşar Okuyan, Başbakan Erdoğan'ın Danışmanı Cüneyd Zapsu'yu da ABD'de söylediği ileri sürülen sözleri dolayısıyla eleştirdi.

SHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI AKALIN: NÜFUS CÜZDANI SAĞLIK KARNESİ OLSUN

SHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Hakkı Akalın, ''Her yurttaşın nüfus cüzdanı, aynı zamanda sağlık karnesi sayılmalıdır'' dedi.
Akalın, Parlamento'da düzenlediği basın toplantısında, SHP'nin
yıllardır sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplanmasını
savunduğunu belirtti. Akalın, SHP'nin tasarılarla ilgili görüş ve
önerilerin yer aldığı bir broşür hazırlayarak kamuoyunun bilgisine
sunduklarını kaydetti.

Kurulması düşünülen Sosyal Güvenlik Kurumu'nun 13 yönetim kurulu
üyesinin 8'inin hükümet tarafından atanacağını, 5'inin ise sosyal
tarafların temsilcisinden oluşacağını dikkati çeken Akalın, ''Güvenlik
kurumunun, siyasi müdahalelerden uzak, özerk bir yapıya kavuşturulması
gerekir'' diye konuştu. Sağlık sigortası olan herkesin, her türlü sağlık hizmeti alması gerektiğini savunan Akalın, önerilerini şöyle sıraladı:

''Zorunlu iyileştirme vasıtası kabul edilen ortez, protez, araç ve
gereçlerinden katılım payı alınmamalıdır. Doğum öncesinden yani anne
bakımı ile başlayarak, her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının nüfus
cüzdanı, aynı zamanda sağlık karnesi sayılmalıdır. Dosyasına ve
reçetesine yazılacak vatandaşlık numarası aldığı sağlık hizmetinin
karşılığının ödenmesi için yeterli olmalıdır.


Kısmi süreli çalışanlar ve geçici işlerde çalışan işçilerle ilgiliOlarak, prim ödenmeyen günler için bu kişilerin Primsiz Ödemeler Kanunu'ndan yararlandırılması sağlanmalıdır. Sigortalının ölümü halinde 900 gün prim ödemiş olanların emekli, dul ve yetimlerine ölüm aylığı bağlanabileceğine ilişkin hükümler yeni mevzuatta da korunmalıdır. Cenaze masrafı ödenmesi için 360 gün prim ödeme koşulu aranmamalıdır.''
SHP Genel Başkan Yardımcısı Akalın, 1999 ve 2001 yıllarında
yaşanan ekonomik krizler nedeniyle çok sayıda insanın işsiz kaldığını
hatırlatarak, sigortalılığın başlangıç yılından bugüne kadar 25 yılını
doldurmuş, ancak emekli olamamış sigortalıların borçlanarak emekli
olmasının sağlanması gerektiğini sözlerine ekledi.

ASO BAŞKANI ÇAĞLAYAN: UZLAŞI ŞART

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Zafer Çağlayan, sosyal güvenlik sistemi reformunun sadece bugün çalışanları değil, gelecek nesilleri de yakından ilgilendirdiğine işaret ederek, ''Bu nedenle kısa vadeli politik çekişmelerden uzak, büyük bir uzlaşıyla bu reformu gerçekleştirmeliyiz'' dedi.

Çağlayan, yaptığı yazılı açıklamada, bugün TBMM'de görüşülmeye
başlanacak olan Sosyal Güvenlik Sistemi Yasa Tasarısı'na, iktidarıyla,
muhalefetiyle toplumun tüm kesimlerini destek olmaya çağırdı.
Bu süreçte TBMM'ye de büyük görev düştüğünü belirten Çağlayan,
''Türkiye'nin en ufak zaman kaybedecek lüksü yok. Çünkü bunun ardındanistihdamı artırıcı ve kayıtdışını engelleyen politikaların da süratle
TBMM gündemine gelmesi gerekir'' dedi.

Sosyal güvenlik sistemi açıklarının ekonomik istikrar ve
sürdürülebilir büyüme için ciddi risk oluşturduğuna dikkati çeken ASO
Başkanı Çağlayan, şunları kaydetti:
''Bugünkü sistem, istihdam üzerindeki yükleri artırarak hem
istihdam artışını frenlemekte hem de kayıtdışını beslemektedir. Bu
nedenle sosyal güvenlik sistemi reformu, gerçekleştirilmesi gereken
yapısal reformlar arasında öncelik taşımaktadır. Sosyal güvenlik
sistemi IMF için değil, Türkiye'nin geleceği için yapılacaktır.


Ancak, reform sadece bugün çalışanları değil, gelecek nesilleri de
yakından ilgilendirmektedir. Bu nedenle bugün TBMM'de görüşülecek yasatasarısının, üzerine kısa vadeli politik çekişmelerin ve popülist
zihniyetin gölgesini düşürmeden tartışılması ve en geniş uzlaşmayla
yasalaştırılması büyük önem taşımaktadır. Tasarı TBMM'den iktidarıyla,
muhalefetiyle birlikte çıkartılmalı.''

Çağlayan, bir taraftan da istihdamı engelleyici politikalardan vazgeçilmesi, yeni bir istihdam stratejisi geliştirilmesi gerektiğini,çünkü Türkiye'nin en büyük sorunlarından birinin işsizlik olduğunu ifade etti.
Türkiye'nin, genç ve dinamik nüfusuyla, iktisatçıların ''nüfus
penceresi'' dedikleri büyük bir fırsat yakaladığını vurgulayan
Çağlayan, ancak sosyal güvenlik sistemi akılcı bir biçimde
oluşturulmazsa, bugünün genç nüfusu yaşlandığında, toplum için
altından kalkılması güç bir yük doğabileceğini kaydetti.

Sosyal Güvenlik Sistemi reformunda sosyal güvenlik prim yükünü
azaltıcı ve kayıtdışı istihdamı caydırıcı önlemler de alınması
gerektiğini belirten ASO Başkanı, bu önlemler alınmadığı müddetçe
sistemin açık üretmeye devam edeceğini ve başarılı olma şansının
azalacağını savundu.

muzo
12-04-2006, 17:44
MENOPOZDAN ÇIKARMIŞTI

'İLKLERİN DOKTORU'NDAN YENİ BİR 'İLK' DAHA...

Erken menopoza giren bir kadına dünyada ilk kez uygulanan yöntemle dondurduğu yumurtalık dokusunu naklederek menopozdan çıkaran, kemoterapi nedeniyle üretkenliğini kaybetmiş kanser hastasının aynı teknikle anne olmasını sağlayan ABD'deki Türk doktor Kutluk Oktay, yine ilk kez ikiz olmayan kardeşten
12 Nisan 2006 Çarşamba 13:43


İZMİR - Amerikan Cornell Üniversitesi Kısırlık Tedavisi ve Üreme Merkezi Başkanı Prof. Dr. Kutluk Oktay, Türkiye'de gerçekleştirmeyi planladığı operasyonla ilgili bilgi verirken daha önce ikizler arasında gerçekleştirilen yumurtalık nakillerinden çocuk sahibi olunduğunu anımsattı.
Oktay, 'Kardeşiyle genetik yapıları çok yakın olduğu için bu hastadan da umutluyum. Tabii dünyada ilk kez yapılacak bir uygulama olması nedeniyle bir belirsizlik durumu söz konusu. Ancak bugüne kadar yaptığımız çalışmalar, başarı şansı olduğunu gösteriyor' dedi. Halen nişanlı olan hastasının prosedürü tamamlayarak, hazır olmasını beklediklerini kaydeden Oktay, hastasının hazır olması durumunda yaz aylarında yapılması beklenen operasyonda, genç kızın menopozlu yumurtalığının çıkarılarak, kardeşinden alınacak sağlıklı yumurtalığın nakledileceğini ya da menopozlu yumurta dokusu içine kardeşin sağlıklı dokusunun aşılanacağını bildirdi.

muzo
12-04-2006, 17:45
NE GÜZEL ADALET... 7 KİŞİYİ ÖLDÜREN SÜRÜCÜYE CEZA YOK!

Mehmet Ağar'ı bekleyen DYP'lilerin arasına otomobiliyle dalarak 7 kişiyi öldüren sürücü serbest kaldı.
12 Nisan 2006 Çarşamba 14:06


SİNOP’ta DYP lideri Mehmet Ağar’ı 29 ay önce yol kenarında bekleyen grubun içine otomobiliyle dalarak 7 kişinin ölümüne neden olduğu gerekçesiyle 168 yıl hapis istemiyle yargılanan 33 yaşındaki Reşat Nart Özdamar, cezai ehliyeti olmadığına ilişkin rapor üzerine tahliye edildi.
Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndaki 44 doktorun ‘akıl hastası’, 2’sinin ise muhalefet şerhi koyduğu rapor üzerine Özdamar'ın tedbiren yüksek güvenlikli bir kuruluşta tedavi altına alınmasına karar verildi.
İzmir'deki 9 Eylül Üniversitesi Denizcilik İşletmeciliği Fakültesi mezunu Reşat Nart Özdamar, Sinop Cam Sanayi Fabrikası’nda Üretim ve Planlama Müdürü olarak çalışırken, yanında kadın sekreter, 27 yaşındaki Koray Avcı olduğu halde 6 Aralık 2003 tarihinde işletmeye ait otomobille Samsun yönüne hareket etti. Reşat Nart Özdamar, Sinop-Samsun il sınırındaki Kanlıçay Mevkii'nde DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ı bekleyen kalabalığın arasına 100 kilometreyi aşkın hızla daldı. Kazada DYP eski Milletvekili Kadir Bozkurt, DYP Sinop İl Başkanı Ayhan Ayyıldız, Ayancık DYP İlçe Başkanı Nizamettin Önal, Gerze DYP eski İlçe Başkanı Bilgin Akça, İl Genel Meclisi eski üyesi Onur Birer ile partili Suat Selçuk ve Turhan Akgün öldü. Özdamar ile yanındaki Koray Avcı kazadan hafif yaralı olarak kurtulurken, 6 araç da hasar gördü.

HASTA RAPORU VERİLDİ
Sinop Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘Dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu 1'den fazla kişinin ölümüne sebebiyet vermek’ suçundan hakkında 7 kez 24 yıl hapis cezası istemiyle yargılanan Özdamar, mahkeme kararıyla İstanbul'daki Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. 11 Şubat 2004 tarihinde muayene edilen sanığa ‘Paranoid Bozukluk’ teşhisi konulurken ‘Cezai ehliyeti olmadığına’ dair rapor verildi. Kazada ölenlerin avukatları itiraz edince Reşat Nart Özdamar bu kez İstanbul Adli Tıp Kurumu’na sevk edildi. 31 Mart 2004 tarihinde Reşat Nart Özdamar hakkında, “Cezai ehliyetini etkileyecek veya ortadan kaldıracak mahiyet ve derecede akıl hastalığı tesbit edilmedi’ raporu verildi. Çelişkili iki rapor bu kez üst makam olan Adli Tıp Kurumu 4'üncü İhtisas Kurulu’nca değerlendirildi. 7 Ekim 2005 tarihinde sanık için ‘cezai ehliyeti olmadığı’ raporu verildi.
Son kararı Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu verdi. 23 Şubat 2006 tarihinde düzenlenen raporda 46 uzman doktordan 44’ü sanıkta ‘Paranoid Sendromu’ olarak bilinen akıl hastalığının saptandığını, dolayısıyla cezai ehliyetinin bulunmadığı belirtildi. 2 doktor ise, hazırlanan rapora muhalefet şerhi koydu. Raporda, sanığın suç işlediği sırada algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğini ortadan kaldıracak derecede hastalığının etkisi altında olduğu, cezai sorumluluğunun kişide şuur ve hareket serbestliğini ortadan kaldıracak mahiyette ve derecede olan ‘Paranoid Sendrom’ denilen akıl hastalığının saptandığı vurgulandı.
Raporun Sinop Ağır Ceza Mahkemesi’ne ulaşmasından sonra Reşat Nart Özdamar, bugün 5’inci ve son kez yargı önüne çıktı. Hakim Hüseyin Ersoy başkanlığındaki duruşmada Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan gelen rapor okundu. Rapor, kazada ölen DYP eski Milletvekili Kadir Bozkurt’un avukatı Hasan Sert itiraz ederken, “Sanığın cezai ehliyeti olduğuna inanıyoruz' dedi. Reşat Nart Özdamar ise, rapora bir diyeceği olmadığını söyledi.
Mahkeme Başkanı Hüseyin Ersoy, verdiği 10 dakikalık adadan sonra kararı okudu. Mahkeme, 7 kişinin ölümüne neden olmaktan yargılanan Reşat Nart Özdamar’ın rapora göre ceza verilmesine yer olmadığına ve tahliye edilmesine, yüksek güvenlikli kuruluşta tedavi oluncaya kadar da koruma altına alınmasına oy birliğiyle karar verdi. Sanık Reşat Nart Özdamar ise karara hiçbir tepki vermedi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Hüseyin Ersoy, kararı okuduktan sonra sanığın yüzüne bakarak, “Hüküm bu' dedikten sonra duruşmadaki güvenlik görevlilerine “Sanığı alabilirsiniz' dedi.
Mahkeme Başkanı Hakim Hüseyin Ersoy, Yeni TCK’ya göre, sanığın tedavi oluncaya kadar hastanede kalacağını, yapılan yazışmalardan sonra da sanığın hangi hastaneye gönderileceği konusunda karar verileceğini söyledi.

muzo
12-04-2006, 17:46
AVUKATLARLA TARTIŞINCA YIĞILDI

DHKP-C DAVASI BAŞKOMİSERİN HAYATINA MALOLDU

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek olan DHKP-C üyesi Ercan Kartal Davası öncesinde, davanın avukatları ile adliyede görevli Başkomiser İsmail Hakkı Gökalp arasında çıkan tartışma sonrası Başkomiser Gökalp, kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
12 Nisan 2006 Çarşamba 16:11


YUSUF MELİKOĞLU
İSTANBUL (İHA) - İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek olan DHKP-C üyesi Ercan Kartal Davası öncesinde, davanın avukatları ile adliyede görevli Başkomiser İsmail Hakkı Gökalp arasında çıkan tartışma sonrası Başkomiser Gökalp, kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün görülecek olan DHKP-C davası öncesi TAYAD üyesi olduğu belirlenen Kemal Delen ve polis arasında arbede yaşandı. Arbede sonrası polis tarafından gözaltına alınan Kemal Delen adliye karakoluna götürülürken, DHKP-C duruşması için adliyede bulunan avukatlardan Naciye Demir ve Taylan Sanay ile polis arasında tartışma yaşandı. Avukatlarla tartışmaya giren adliyede görevli Başkomiser İsmail Hakkı Gökalp (54) yaşanan tartışma sonrası kalp krizi geçirdi. Adliye önüne yıkılan Gökalp'e ilk müdaheleyi adli tabip doktoru yaparken, Başkomiser Gökalp daha sonra sivil bir araçla Taksim İlkyardım Hastanesi'ne kaldırıldı. Başkomiser Gökalp hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

muzo
12-04-2006, 17:47
AKSU'YU KORUMALARI TUTTU

YAŞLI KADIN BAKAN AKSU'NUN ÜZERİNE DEVRİLDİ

Eskişehir'de, Yaşlılar Köşkü'nü ziyaret eden İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun üzerine, hatıra fotoğrafı çekimi sırasında baygınlık geçiren yaşlı bir kadın devrildi.
12 Nisan 2006 Çarşamba 16:13


ESKİŞEHİR (İHA) - Hafif şekilde yaralanan kadının bacaklarına çarpmasıyla kendisi de düşme tehlikesi atlatan Bakan Aksu'yu, yanındakiler ve korumaları tuttu.
Bir dizi programa katılmak üzere helikopterle Eskişehir'e gelen Bakan Aksu, Mihalıççık İlçesi'ndeki Türkiye Güçsüzler ve Kimsesizlere Yardım Vakfı Selami Vardar Yaşlılar Köşkü'nü de ziyaret etti. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Eskişehir Milletvekilleri Muharrem Tozçöken, Fahri Keskin, Mehmet Ali Arıkan, Vali Kadir Çalışıcı, İl Emniyet Müdürü Savaş Yücel, diğer yetkililer ve yaşlılar birlikte bina önünde hatıra fotoğrafı çektirmek istedi. Fotoğraf çekimi için herkes yerini aldığında, Bakan Aksu'nun arkasında duran ve yürüme güçlüğü çeken Cahide Kavuklu (80), aniden baygınlık geçirdi. Merdiven basamağındaki yaşlı kadın, Abdülkadir Aksu'nun üzerine devrildi. Bakan Aksu, yaşlı kadının bacaklarına çarpmasıyla düşme tehlikesi geçirdi. Aksu ve yere düşen kadının imdadına, orada bulunan yetkililer ve korumalar yetişti. Bakan Abdülkadir Aksu, kısa sürede kendini toparlarken, hafif şekilde yaralanan Cahide Kavuklu ise doktor kontrolünden geçirilmek üzere köşk içine alındı.

muzo
12-04-2006, 17:48
Okul ödevi hayatına mal oldu 12.04.2006

--------------------------------------------------------------------------------

Samsun’un Bafra ilçesinde bir ilköğretim okulu öğrencisi, İş Teknik Dersi için ödev olarak hazırladığı elektrik devresini kontrol ederken akıma kapılarak öldü

Edinilen bilgiye göre, Bafra 50. Yıl İlköğretim Okulu son sınıf öğrencisi Döndü Akman (14), İş Teknik Dersi için ödev olarak bir elektrik devresi düzenlemesi seçti.

Hazırladığı düzeneği normalde pille çalıştırması gereken Akman, ödevini evde bulunan prize takarak kontrol etmek isterken akıma kapıldı. Yakınları tarafından Kızılırmak Devlet Hastanesi’ne kaldırılmak istenen talihsiz öğrenci, yolda hayatını kaybetti.

Olay Akman’ın öğrenim gördüğü okulda büyük üzüntüye neden olurken, Okul Müdürü Recep Arabacı, başarılı bir öğrenci olan genç kızın ölümünden büyük üzüntü duyduklarını söyledi.

Arkadaşları da İş Teknik Dersi için kendilerine çeşitli ödevler sunulduğunu, Akman’ın elektrik devresiyle ilgili ödevi kendi isteği ile seçtiğini bildirdiler.

Dede Mustafa Akman, söz konusu devre için malzemeleri kendisinin aldığını belirterek, "Böyle olacağını nereden bilebilirdim" derken, anne Nimet Akman olayın şokunu yaşıyor.

Genç kızın cenazesinin Rusya’da çalıştığı bildirilen baba Ramazan Akman’ın dönmesinin ardından toprağa verileceği öğrenildi.

muzo
12-04-2006, 17:49
Pepe: Belediyeler festivalleri iptal etsin, atık su sistemini yapsın 12.04.2006

--------------------------------------------------------------------------------

Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Türkiye'nin her yerinde yeraltı sularına, jeotermal ve termal kaynaklara karşı alabildiğine bilinçli bir tüketme olduğunu belirterek, ''Türkiye'nin sanayileşmiş en büyük illerinden birisinde, bir şirket, o boşalttığı suyun yerine bir taraftan da tehlikeli atık sularını basıyor. Bu konuda ülkesini seven herkesin hassas olması gerekir'' dedi.


İstanbul Çevre ve Orman İl Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi Katı Atık Yönetimi Şube Müdürlüğü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Atık Maddeleri Değerlendirme Sanayi ve Ticaret A.Ş'nin (İSTAÇ) işbirliğiyle düzenlenen ''İstanbul Tıbbi Atık Sempozyumu''nun açılışında konuşan Pepe, günde hasta başına 2 kilogram tıbbi atık, yine günde kişi başına 1 kilogramdan daha fazla olmak üzere yılda 35 milyon ton evsel atık üretildiğini belirtti.


Türkiye'deki tıbbi atıkların çok önemli bir kısmının evsel atıklarla birlikte gömüldüğünü kaydeden Pepe, şöyle konuştu:


''Teknolojinin geliştiği günümüzde tıbbi atıkların bertaraf edilmesi mümkün. Artık bunları yakma tesisleri var. Bunlar çok pahalı mı, çok pahalı değil. Peki kaç ilde, hastanede, belediyede var, pek çoğunda var. Ama pek çoğu çalıştırmıyor, kullanmıyor.


Burada temel sorun eğitimdir. Duyarlılık denilen şey Almanya, Fransa gibi dünyanın gelişmiş ülkelerinde var da bizde niye yok veya niye yeterince gelişmemiş? Bu, küresel ölçekteki tehlikelerin ulusal ölçekteki nedenine dair kafamızda birtakım modellerin gelişmediğinin neticesidir.'' Çıkarılan yönetmeliği uygulayacakların birbiri ardı sıra işlememesi durumunda bu konudaki kaygıların birkaç kişinin derdi ve tasası olmaktan öteye geçemeyeceğini ifade eden Pepe, Türkiye'de 16 büyükşehir belediyesinin önemli bir kısmının atık su tesisi bulunmadığını söyledi.


Ülkede 3225 belediye bulunduğunu anlatan Pepe, ''Siyasi endişelerle 2 ağaç gövdesi gördükleri yeri belediye yapmışlar. 1000 nüfusu olmayan yerleri ilçe yapmışlar. Biz de diyoruz ki böyle belediye anlayışı ile Türkiye'nin modernleşmesini ve şehirleşmesini temin etmemiz mümkün değil. 'Nüfusu 2000 altındaki belediyeleri kaldıralım' deyince kıyamet kopuyor'' diye konuştu.


Türkiye'deki organize sanayi bölgelerinin atık su ve katı atık bertaraf tesislerinin bulunmadığını belirten Pepe, bunun çok maliyetli bir iş olmadığını, fabrikaların bu tesisleri kurmak için en fazla 50 bin doları vermekten imtina ettiklerini söyledi.

'İPE UN SERİYORLAR'


Belediyelerin çöpleri hemen anayolun üzerine, büyük bir nehrin kenarına, şehrin ya da turizm alanlarının yanı başına döktüğünü anlatan Pepe, şöyle devam etti:


''Bu belediyenin dozeri var mı, var. O belediye o dozerle birlikte meskun alanın dışında bir yerde diğer kamu kurum ve kuruluşlarının dozerleriyle birlikte çalıştırsa, altına bir metre yüksekliğinde kil serse, üzerine çöpleri dökse, sonra da üzerini örtse, bu çok basit. Bunun için trilyonlara, dış krediye ihtiyaç yok. Bunun için akla ve izana ihtiyaç var. İnsanların geleceğine saygıya ihtiyaç var. Ama belediyeler senede 10 festival yapıyorlar. Bunun için sponsorlar buluyor, Türkiye'nin en pahalı şarkıcılarından bir tanesine 50 bin dolar veriyorlar. Ona para var. Bu festivallerden iki tanesini iptal et, bu işi yap.


Biz bakanlık olarak Türkiye'de bir seferberlik başlattık. Ama çöple, atık su veya katı atıkla ilgili çalışma yapmak yasalara göre bizim işimiz değil, belediyenin işi. Biz 'Yer tahsisinde yeri verelim. Her türlü desteği verelim' diyoruz ama maalesef istediğimiz şekilde bizim bu çalışmamıza ortak olmuyor. İpe un seriyorlar.


Tuzla'da insanlık suçu televizyon ekranlarına, gazete manşetlerine konu olduğunda 'eyvah, eyvah, ne oldu' deyip herkes saçını başını yoluyor. Olaylar Tuzla'daki bir yüzkarası tablodan ibaret olsa, onu birkaç saat içinde alır götürür bertaraf ederiz. Öyle de olacak zaten. Arkadaşlarımız bu konu ile ilgili çalışmalarını sürdürüyor. Ama bu konuda hep birlikte olmamız lazım. Sorumluluğumuzun ortak olduğunu fark etmemiz lazım. O zaman iş kolaylaşır.''

'MEDYAYA BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR'


Türkiye'deki çevre sorunların çözümünün dünyanın gelişmiş ülkelerinden daha kolay olduğunu, çünkü Türkiye'nin sanayileşmesini tam olarak tamamlayamadığını belirten Pepe, ''Ama vurdumduymazlığın sürmesi halinde bozulmanın şiddeti artıyor'' dedi.


Pepe, ülkede çevre ile ilgili duyarlılığın artmasında medyaya büyük görevler düştüğünü ifade ederek, Türkiye'de çevre ile ilgili söz söylemenin çok zor olduğunu, bunun için para ve kamuoyu desteği bulamadıklarını söyledi. Çevrenin, daha çok küçük salonlarda entelektüellerin tartıştığı bir konu olduğunu belirten Pepe, bu konunun salonlardan dışarı taşması gerektiğini dile getirdi.

'ÇEVRE İNSANLIĞIN ORTAK GELECEĞİ'


Tehlikeli atıkların Tuzla'da olduğu gibi ya toprağa gömüldüğünü ya da yeraltı sularının yerine boşaltıldığını anlatan Pepe, şöyle konuştu:


''Tuzla'da bu fabrika alanı dışında olduğu için tespit edildi. Bir de fabrikaların geniş alanları vardır, onları alanların içine gömerler.


Bir kısmı yeraltı sularını çok vahşi bir şekilde tüketiyor. Trakya'daki organize sanayi bölgelerindeki yeraltı su seviyesi 15 sene önce neredeydi, bugün nerede? 150 metreden 450 metreye indi. Burada bir alarm var. Sadece Trakya'da değil, Türkiye'nin her yerinde yeraltı sularına, jeotermal, termal kaynaklara karşı alabildiğine bilinçli bir tüketme var. Dünyada hiçbir şey sonsuz değildir. Türkiye'nin sanayileşmiş en büyük illerinden birisinde bir şirket o boşalttığı suyun yerine bir taraftan da tehlikeli atık sularını basıyor.'' Bu konuda belediye başkanlarının, kaymakamların, valilerin, ülkesini seven herkesin hassas olması gerektiğini vurgulayan Bakan Pepe, ''Böyle olsaydı, Tuzla'da bu cenazeyi neden buraya gömüyorsun diye sorarlardı. Ama soran olmadı'' dedi.


Çevrenin bütün insanlığın ortak geleceği olduğuna işaret eden Pepe, Türkiye'nin su havzalarının tehdit altında olduğunu söyledi.


Pepe, İstanbul'un sağlıklı su kaynaklarının sanayinin tehdidi altında olduğunu ifade ederek, İstanbul'da bir sitenin kanalizasyonunun, büyükşehirin içme suyunun kullanıldığı bir göle aktığını bildiğini kaydetti.


--------------------------------------------------------------------------------
Pepe: Çevre Kanunu'ndaki yaptırımlar yetersiz
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Çevre Kanunu'ndaki yaptırımların son derece yetersiz olduğunu belirterek, "Tuzla'daki şirkete 7.5 milyar lira ceza kesebiliyoruz. Yani Boğaz'da mükellef bir yemek ve garsona verilen bahşiş kadar... Ben buna sadaka diyorum" dedi.

Pepe, İstanbul Çevre ve Orman İl Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi Katı Atık Yönetimi Şube Müdürlüğü, İSTAÇ AŞ'nin işbirliğiyle düzenlenen "İstanbul Tıbbi Atık Sempozyumu"na katılmak üzere Grand Cevahir Hotel ve Kongre Merkezi'ne gelişinde gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, Tuzla'da toprağa gömülü olarak bulunan kimyasal atıklarla ilgili olarak verilen bir ceza olup olmadığını sorması üzerine Pepe, "vurdumduymazlığın ağır faturasının böyle birkaç olay kamuoyuna mal olduktan sonra görüldüğünü ve bunun dehşetengiz tablosu karşısında herkesin irkildiğini, utandığını, kızdığını ama birkaç gün sonra bunun geçtiğini" kaydetti.

Pepe, "750 bin ton tehlikeli atığın sadece 30-35 bin tonu, hadi bilemediniz 50 bin tonu bertaraf edilebiliyor. 720 bin ton nereye gidiyor? Nereye gittiğini Tuzla'da gördük... Toprağa gömülüyor" dedi.

Çevre Kanunu'ndaki yaptırımların son derece yetersiz olduğunu belirten Pepe, şöyle konuştu:

"Şu anda Tuzla'daki olayda uygulayabileceğimiz ceza 'çelik çomak parası gibi', 'sadaka gibi', '5-10 kuruş verirseniz kurtulursunuz bu işten gibi'... Tuzla'daki şirkete 7.5 milyar lira ceza kesebiliyoruz. Yani Boğaz'da mükellef bir yemek ve garsona verilen bahşiş kadar... Ben buna 'sadaka' diyorum. Bu işin failleri 5-10 kuruşla kurtulamayacaklarını bilmesi lazım. O noktaya gelmesi gerekir ki bu faillerin kamuoyunda teşhir edilmesi lazım. Bunların çok ciddi para cezalarına çarptırılması lazım. Hatta ve hatta gerekirse bunların hapis ve ticaretten mene kadar gitmesi lazım. Niye? Bölge insanını, bir bölgeyi tamamen tehdit edecek olaylar da olabilir."