PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Cem yılmaz: One mınute ama 7 dakika sürdü



mistortune
10-06-2009, 23:07
CEM YILMAZ: ONE MINUTE AMA 7 DAKİKA SÜRDÜ
10.06.2009 14:00:00

Only the registered members can see the link

Can Dündar’ın NTV'de yayınlanan "Neden"i, 3. yılını Cem Yılmaz’la noktaladı. Yılmaz’ın one minute, Bush’a fırlatılan ayakkabılar, Altın Bamya, Obama ve başka konularla ilgili görüşleri şöyle...


Neden, sezonun son programında Cem Yılmaz’ı ağırladı. Can Dündar sordu, Cem Yılmaz yorumladı.


ALTIN BAMYA ÖDÜLLERİ

Can Dündar: Yılın ödülüyle başlıyoruz. Yılın Altın Bamya ödülleri.
- Türkiye sinemasındaki erkek egemen ve cinsiyetçi bakışa tepki olarak Türkiye'de bu sene altın bamya ödülleri verildi. 61 kişilik jürinin oylamasına göre, 1. Altın Bamya erkek karakter ödülünün sahibi Recep İvedik oldu. Ve yine jürinin değerlendirmesi sonucu üç maymun filmininin Hacer'i 1. Altın Bamya kadın karakter ödülünü aldı. Altın Bamya’yı alan filmse Issız Adam oldu. Altın Bamya jurisi, Recep İvedik filmine bir de jüri özel homofobi ödülü verdi. Juri tüm ödülleri, seneye Altın Bamya ödülü verecek film bulamama temennisiyle verdi.

Cem Yılmaz:İlgi çekme adına enteresan.

Can Dündar: Sana da düşmedi öyle bir ödül.

Cem Yılmaz: Bana böyle şeyler genelde denk gelmez ama platformu sormuştum; seyirci biliyor.

Can Dündar: Evet. Daha çok kadın örgütlerinin ağırlıklı olduğu bir yapı...

Cem Yılmaz: Cinsiyet ayırımıyla ilgili ilgi çekmek için güzel de buldukları yöntem biraz kadın egemen bakış açısıyla verilmiş ve can yakmaya yönelik. Etki tepki dengesine bakarsanız güzel bir hareket ama ...

Açıkçası değerlendirmeye alsalar, benle ilgili de bir çok cinsiyet ayrımcı tavır, hal, hareket görebilirler. Mor Çatı ya da diğerleri aklı başında işler yapan topluluklar. Ama bu yapıda Altın Bamya seneye devam eder mi şüphesi taşıyorum. Çok fazla mizahi buldum; fazla şakacı. Dolayısıyla fazla şakacı şeylerin ömrü şaka kadardır. Çocuklar işi büyütsünler, seneye patlıcan versinler anlamında söylemiyorum ama, cinsiyet ayırımınla ilgili olarak erkek bilinçaltına hitap edip de Altın Bamya... Bütün ödülleri ve bu tespitleri yapan jürinin kadın olduğunu düşünmek istemiyorum. Jürisinde erkeklerin de olduğu bir karşıtlık daha çok hoşuma gider.

Can Dündar: Geçen yıl ...

Cem Yılmaz: Şakayı ben biran şaka yapan kimse olarak çok şey buluyorum, yani işlevi gerçekten tartışılır bir konu yani.

Can Dündar: Belli ki, film yapanlar bu konulara dikkat etsinler, bizden ödül almak hayırlı bir iş değil mesajı verilmiş.

Cem Yılmaz: Evet ama bunun çalışabileceğini düşünmüyorum. Çünkü tercih ettikleri filmler gerçekten mizahı; 3 Maymun’u ayrı tutarak söylüyorum, Recep İvedik’teki yaratılan karakterden yola çıkarak bir şey yapmak, eğlenceyi öldürür. Gerek yok ki böyle bir şeye. O karakter elbette ki aykırı hareket yapacak ki bir tezat oluştursun. O karakter kutsanmadıkça bir sakıncası yok. ‘Bunları yapmayın’ demek, böyle bir ilerici harekete pek oturmadı.

Can Dündar: Yakışmadı.

Cem Yılmaz: Tutmadım, devam. Altın Bamya’yı desteklemiyorum ama diğer bütün söylediklerine sonuna kadar destek veriyorum. Bakıyorum gençlerin gözlerine ve görüyorum bunu. Bende de bu huy vardır, gençlerin gözlerinde görüyorsam...

ONE MINUTE

Can Dündar: Yılın çıkışı ödülü ‘one minute’ çıkışıyla Başbakan’a gitti bu yıl.

Cem Yılmaz: O bu yıl mıydı?

Can Dündar: Evet.

- İsrail'in Filistinliler’e yönelik saldırısı tüm dünyanın tepkisini çekti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Davos'taki sözleriyse kayıtlara yılın çıkışı olarak geçti.

Can Dündar: Ne hissettin bu çıkışla?

Cem Yılmaz: Enteresan bir çıkıştı ve bundan çok mizah devşireleceği de belliydi. Şu an hissettiklerim: Davos’la ilgili görüntü başlar başlamaz herkeste bir tebessüm ve kıkırdama oluyor. Bundan bahsediyorum. Genelde, mizah dergisi geleneğinden beri, bahsettiğimiz şeyler bvir mizahçı için kaçınılmaz bir nimet. Ama üzerinden zaman geçtikçe, o görüntüyü ilk gördüğümüz anda kıkırdama tepkisi iyi bir şey mi; şüphem var. Benim oradan devşirdiğim bir şaka vardı. One minute ama 7 dakika sürdü. Öyle bir korelasyon kurmuştum ama onun dışında çok şeyler yapıldı.

Can Dündar: Sonra Maliye Bakanı’nın oğlu da one minute üzerine marka denemesi yaptı...

Cem Yılmaz: Marka girişimi oldu ve ben olağan buluyorum. İşte içerikle ilgili pek konuşulmaz hale geliniyor. Şakanın bir de böyle tehlikesi var. ‘İsrail meselesi neydi, oradaki durum neydi, Davos’ta ne konuşuluyordu’nun önüne geçen bir hal bu.

Can Dündar: Bir getirisi oldu mu sence; dünyada ve Türkiye'de?

Cem Yılmaz: Tabiki. Eğer bir idareci popülerlikle ilgili bir şeye bina ediyorsa durumunu, neden olmasın. Bir popülerlik sağladığı kesin. Bir sonraki Davos’a bakmak lazım.

Can Dündar: Daha da gelmem.

Cem Yılmaz: Hani önümüzdeki maçlara bakmak lazım denir ya...

Can Dündar: Ama daha da gelmem dedikten sonra gider mi?

Cem Yılmaz: Nasrettin hocanın fıkrası gibi ya tutarsa.

Can Dündar: Diplomatik davranmasam çok farklı şeyler olabilirdi dedi sonradan, Allah korudu sanki...

Cem Yılmaz: Bu sohbet monşerlere kadar gidecek galiba. Gönüllere su serpilmiş olabilir ama ben bir komedyen olarak içeriği daha fazla önemsiyorum. Sorumuz nedense, dünyada bu tip malzeme veren politikacılarla ilgili çok daha sert şakalar yapılıyor ama memleketimizde şakanın algılanması, şakanın tüketilme şekli, şakanın gerçeğinin önüne geçme meselesi ve meselenin magazinleşmesi meselesi diğer memleketlere nazaran daha başka.

Meseleler Amerika’da çok kırıcı, can yakıcı, alaycı mesele ele alındıktan sonra bir yandan da bir gerçek devam ettirilebiliniyor. Bizde eğer bir şey şakaya dönüştürülürse şaka olarak devam ediyor. Bir enflasyon canavarı karikatürü, neredeyse bizi ‘o dinoyu sevelim’ noktasına getirdi. Ya da zam diye çizilen bir odun figürü vardı; zamı yapandan bahsetmiyorum. 70’li ve 80’li yıllardaki karikatürlerde kazık anlamında bir odun çizilirdi ve öyle bir resmedilirdi ki obje olarak dekoratif bir şey olarak algılanır ve ‘şuraya da koyasım’ geldi noktasındaydı.
Şakayı yapmakla ilgili cesaretten ziyade, şakayı tüketmekle de ilgilenmek gerekir diye düşünüyorum. En iyi çıkış yapan dediniz ya, birazdan çıkarak en iyi çıkışımı yapacağım. Bütün Davos’a katılanlara buradan sevgilerimizi iletiyoruz.

AYAKKABI VE BUSH

Can Dündar: Yılın gazetecisine geçelim. Yılın gazetecisi Bağdat’tan çıktı bu yıl...

-Irak'a son bir ziyaret gerçekleştiren eski ABD Başkanı George Bush, küçük ama tarihi bir protesto gösterisiyle karşılaştı. Iraklı bir gazeteci, Irak
Başbakanı Nuri El Maliki ile düzenlediği ortak basın toplantısında Bush'a ayakkabılarını fırlattı. Bush çevikti, pabuçlar isabet etmedi. Gazeteci 1 yıl hapis cezası aldı.

Can Dündar: İki atışta da denk gelmemesi enteresan. Denk gelse herhalde başka bir şey olur.

Cem Yılmaz: Tepkiyle ilgili ‘ gazetecilik nezaketine yakışmadı’ yorumları beni çok güldürmüşü, onu hatırlıyorum. İkincisi, geç kalmış bir şeyi dillendirdiği için de... Bir detay daha hatırlıyorum, hiçbir komedyene fırsat bırakmayacak bir girişim gördüm ve ayakkabıların bizim memlekette üretildiği konusuydu...

Bu tepkiye lojistik desteği biz sağlıyoruz gibiydi. Ayakkabılar denk gelseydi enteresan olurdu da ben o arkadaşımızın gazeteciliğe döndükten sonra o 15 saniyeyi kitaplaştırıp aşağı yukarı 260 sayfalık bir şey yazacağını tahmin ediyorum. Tarihi ve enteresan bir an gerçekten.

OBAMA, AYASOFYA, KEDİ...

Can Dündar: Yine Amerika’dan devam edelim, yılın misafiri bu yıl Türkiye'ye geldi: yeni başkanı Obama.
-Gelişi şerefine atılan toplardan ürkse de ABD Başkanı Barak Obama, Türkiye'de olumlu izler bıraktı. Bu olumlu izlerden Ayasofya'nın kedisi de (Gli) nasibini aldı.

Can Dündar: Beğeniyor musun Obama’yı?

Cem Yılmaz: Önceleri çok tepkiliydim; saf bir insan olarak, bizi Amerika’daki seçim niye bu kadar ilgilendiriyor? Çünkü çok soruluyordu, hatta bizim yerel seçim sandığında da; yemin etmişti tahmin ediyorum, soruyorlardı nedir, ne değildir diye. Obama’yla ben, Los Angeles’taki Madonna konserinde tanıştım. Madonna ve çılgın kalabalık da Obama’yı destekleyince artık kaçınılmaz olarak Obama’yı destekleme... Seçim günü neticeler sonrası orada yapılan şakalar, benim gerçekten çok hoşuma gitmişti. Renkli bir insan olmasından kaynaklı yapılan şakalar ve renkli komedyenlerin...

Mesela bir televizyon yayını vardı. Hangisi olduğunu tam hatırlamıyorum. Bir skeç yaptı ve haber bülteninde renkli bir arkadaşa bağlanılıyor ve o arkadaş seçim sonucunu açıklayacak; içkili ve diyor ki, “biraz seni ciddiyete davet ediyorum”, “beni artık hiçbir yere davet edemezsin, artık top bizde” diye isyan ediyordu ve bir evsizi dövüyordu. Yanından geçen yayına giren bir evsizi dövüyor ve merkez , “ne yapıyorsun, bir evsiz adamcağızı niye dövüyorsun”, “o evsiz değil ki, o kongre üyesi eski” deniyordu. Acımasız şakalar yapıyorlardı ama Obama gerçekten bir film yıldızı, ahkam keserek ‘bir proje’ falan demek istemiyorum ama neredeyse öyle.

Can Dündar: Tasarlanmış bir şey mi?

Cem Yılmaz: Neredeyse. Bununla ilgili çok şakalar yapıldı. Amerika Birleşik Devletleri başkanı eğer siyahi bir başkansa ya Marslılar inecektir birazdan ya da dünyanın sonu gelmiştir gibi... Obama’nın bütün kampanyası ‘change’ üzerineydi, aynı zamanda bozuk para demek. Sanki orada da tuhaf bir görüntü vardı, yani siyahi bir başkan ve altında bozuk para yazıyor. Ona da takılmıştım.

...Buradaki ziyaretinyle ilgili bir üstadımla paylaştığım şaka vardı. Ayasofya’yı gezerken ‘ya çok mu alıcı gözüyle bakıyor’ acaba diye bir şaka geçti aramızda. Kendisi de Mehmet Çağçağ, benim ustamdır dergiden. O da onu karikatürleştirmişti. Kedi bizim kedi ama seven Obama olunca... Şaka değil, bu bir enteresanlık hissi uyandırıyor. Sonrasında gençlerle yaptığı sohbet, aldığı sorular... bütün bunları yapabiliyor olması gerçekten başarı.

Can Dündar: Çok başarılı buldunuz.

Cem Yılmaz: Bir aktör olarak; politik aktör diye bir tabir vardır ya, bir aktör olarak Sean Penn’den iyi buluyorum.

Can Dündar: Kısaca bu şeyi de sorayım, bu top patlatma işinden törenlerde vazgeçmeli miyiz acaba?

Cem Yılmaz: Ne münasebet. O bir ritüel ve ben top patlamasından korkmasına gülmedim.

Can Dündar: Cem Yılmaz, Obama’yı aktör olarak, politik aktör olarak başarılı bulduğunu açıkladı.

Cem Yılmaz: Çünkü herhangi bir icraatını henüz görmedim, Mısır’daki konuşmadan çıkan netice bu sayın Dündar. Beni burada bir komedyen olarak... ben bilimsel konuşuyorum. Konuşmaktan çok icraat görmek istiyor Ortadoğu...

(Reklam arası sonrası yeniden stüdyo...)

Cem Yılmaz: Şaka öyle tehlikeli bir şey ki, biraz önce bir telefon geldi. Benim Amerikan vizem yanmış.

Can Dündar: Obama’nın kulağına gitti bu?

Cem Yılmaz: Yani bu kadar da çabuk müdahale olmaz ki, biz Ortadoğu’ya dedik, Avrupa’ya demedik...

Can Dündar: Sonucu görmek lazım Can bey dediniz, sonucu gördünüz sayın Yılmaz.

Cem Yılmaz: Şöyle bir şey; şaka yaparak almadık ki vizeyi, şaka yaparak elimden aldılar; onu anlamadım. Varsın olsun canım ne olacak.

Can Dündar: Geçen yılın önemli olaylarından biri yerel seçimlerdi ve orada bir aday yaptığı küçük bir hareketle yılın adayı ödülüne layık görüldü.

-Başbakan Erdoğan'ın Niğde mitinginde adaylar tanıtılırken, Bozköy Belediye Başkan Adayı Kemal Beşer, sahnede yer kalmayınca seçmenlerine görünmek için ilginç bir yola başvurdu ancak tüm bu çabasına rağmen belediye başkanı seçilemedi.

Cem Yılmaz: Türkiye’de gerçekten siyasetle uğraşmak çok zor bir şey, bunu gösteriyor. Kelle koltukta, kazanamadı değil mi?

Can Dündar: Evet.

Cem Yılmaz: Çok güzel deodorant reklamı olur. “Liderlerin seçimi”

Can Dündar: Bu yıl Türkiye'nin gündemine düştü ve çıkmak bilmiyor. Yılın dansı kolbastı.
-Karadeniz'de doğdu, tüm Türkiye'nin dansı oldu. Bilenler oynadı, bilmeyenler okuluna gitmeye başladı. Kolbastıya sonunda siyasette kayıtsız kalmadı. Adalet ve Kalkınma Partisi Ankara Milletvekili Aşkın Aşan'ın partisinin çevre şenliğindeki kolbastı performansı herkesten övgü aldı.

Cem Yılmaz: Biraz önce seçilemeyen bir adayı gördük kelle koltukta, seçilmiş bir adayı görüyoruz o da sahnede.

Can Dündar: Denedin mi hiç?

Cem Yılmaz: Denemedim ama çok zor.

Can Dündar: Denemek istersen ...

Cem Yılmaz: Kolbastının yükselişini destekliyorum, neden? Gençler tarafından geçmişi olan bir dans. Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin bir grubu var bildiğim kadarıyla. Bilinçli yapılması, öğretilmesi hoşuma gidiyor. Başarılı buluyorum.

... Ben bir kere Karadeniz turnesi yaptım ve onun da bir sebebi var. Baktım ihtiyaç yok bir daha gitmedim. Çok eğlenceli. Arkadaşlarım anlattı: bir dans gösterisi; Mustafaların yaptığı o muhteşem gösteri. Oynanıyor, organizatör arkadaşlar da bu gösterinin görüntüye alınmaması, fotoğraf çekilmemesiyle ilgili bir tedbirler almışlar ve girişte izleyenlere ‘video kamerası var mı?’ diye soruluyor. Birine deniyor ki “ablacım video kamerası var mı?”, “aaa yanımızda yok evde unuttuk” diyerek fırlayıp alıp geliyorlar. Eğlenceliydi. Daha da gitmem Davos’a oldu.

Can Dündar: Yılın şarkısı, yılın yarışmasıyla birlikte ortaya çıktı ve bütün yıl boyunca söylendi; Düm tek tek... Şu gerçek bir kez daha anlaşıldı, herkes komşusuna veriyor...

Cem Yılmaz: ... Diyeceksiniz zaten, herkes komşusuna veriyor. Bu inşallah Eurovision’la sınırlı bir şeydir. Hepimizin komşusu var. Madem müzikle ilgili değil o zaman telaş yapmanın manası yok...

Cem Yılmaz, programın başında yeni film çalışmasıyla ilgili de açıklamalarda bulundu. Yahşi Batı’yla ilgili bölüm şöyleydi:

Can Dündar: Sıcak bir gelişmeyle başlayalım. Geçen Salı günü sizi pavyonda görmüşler. Uğur Yücel’le doğruysa Aksaray’da bir pavyonda.

Cem Yılmaz: Evet genelde o tabir pavyona düşme diye adlandırılan tabir. Evet bir film çekimi için bulunduk, yani film çekimleri yani ...

Can Dündar: Hep öyle derler değil mi?

Cem Yılmaz: Aktörlerin türlü bahaneleri vardır. Mesela son zamanlarda aşağı yukarı bir deste büyük boy pehlivan kilosundayım. Deniyor ki neden böyle? Film çekimi için.... Bu bahene Yani bazı mekanlar ve haller düşünüyorum yani bu bahanenin kaldırmayacağı ama hiç yok. Dolayısıyla neden kullanılmasın bu bahane. Neden buradasınız, gözlem yapıyorum.

Can Dündar: Zekeriya Beyaz hoca öyle bir otelde yakalandığı zaman bir sosyal gözlem olarak dile getiriyor.

Cem Yılmaz: Mesleğimiz icabı her yerde olmamızla ilgili bir durum var. Kaldı ki film setlerinde türlü türlü hallere de giriyoruz ama evet içinde gözlem de var diyebiliriz.

Can Dündar: Olay yerinde Rus turistler olduğu da söylendi...

Cem Yılmaz: Zannetmiyorum, rastlamadım. Dilimizi konuşan insanlarla haşır neşir olduk.

Can Dündar: Yeni film hazırlığı nedir?

Cem Yılmaz: Uğur abinin bir hafta sonra başlayacakları bir film hazırlığı var. O mekanlarda...

Can Dündar: Bir bilenle mi gitmek istedi?

Cem Yılmaz: Kalabalıktık, bütün ekip oradaydı. Onların ekibi ve misafir olarak ben. Belki bir sonraki proje için. Filmlerin konu edildiği mekanlar benim ziyaret edeceğim yerler olmuyor; bu mekanlar zor...

Can Dündar: Uzayda ...

Cem Yılmaz: ‘Gora’yı çekeceğiz. Mars’a mekan bakmaya gidiyoruz’ gibi bir şey yok. Onun için arkadaşlarımın ziyaretlerinde bulunuyorum, o proseste. Proses, neden proses? Ben bunu açıklamak için buradayım.

Can Dündar: Yeni filminiz Yahşi Batı mı??

Cem Yılmaz: Evet.

Can Dündar: Orada da bir gözlem şansı...

Cem Yılmaz: Yahşi Batı deyince akla, vestern filmlerine gönderme olacak gibi bir şey geliyor. Bu gönderme kalıbını da çok sevmemekle beraber akla gelen şey bu. Ama amacım bir tırnak içinde kovboy filmi çekmek değil. 1850, 60, 70’lerde Amerika’da geçtiği için ve iki Türkün, iki Osmanlının başına gelen bir macera olduğu için Yahşi Batı oldu. Çok fantastik bir film değil ama eğlenceli.

Can Dündar: Yaşanmış bir hikaye mi?

Cem Yılmaz: Yaşanmış olmasını çok isterdim doğrusu. Bu biraz da benim alanım. Konu ve hikayelerle ya da filmin genel yapısıyla, diliyle oynayabileceğim için; eğip bükebileceğim için komedi. İstediğim gibi tasarlayabiliyorum hikayeleri. Tarihsel bir gerçekliğe oturtma çabası var ancak eğer stiliniz çok absürt komedi değilse; o tarihte bu var mıydı şeklinde yapmamaya gayret ederim. Bir önceki filmde, ‘dinazorlar insanlarla aynı zamanda hayatta değildi’ diye bilimsel çıkışlar oldu; bunları kaldırabilirsek...

Can Dündar: Şu anda yazım aşamasında mı?

Cem Yılmaz: Evet ve son dönemeçlerde artık. Temmuz sonunda inşallah başlayacağız.

Can Dündar: Cem Yılmaz ne rolde oynuyor?

Cem Yılmaz: Söyleyemem gizli...