PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Bazı önemli hayat kurtarabilecek bilgiler!!!



CABBARİ
12-03-2010, 19:34
Only the registered members can see the link Tansiyonunu ölçeceğiniz kişinin son yarım saat içinde kahve, alkollü içecek, çay, kola veya sigara içmemiş olması, ağır egzersiz yapmamış olması ve ölçümden önce dinlenmiş olması gerekmektedir.
Kişinin kolu sıvanır. Tansiyon aletinin kola sarılan kısmına "manşon" denir. Manşon kalple aynı hizada olacak şekilde sarılmalıdır. (Ya da daha kolayı, dirseğin katlanma çizgisinin bir-iki parmak üzerinden sarılır.)
Only the registered members can see the link Manşon sarmanın püf noktası, manşonu pompa ve göstergeye bağlayan iki hortumun kolun üzerinde kalacak şekilde sarılmasıdır.
Only the registered members can see the link Manşon sarıldıktan sonra steteskopunuzu kulağınıza takınız. Steteskopun sesleri alan kısmına "steteskopun diyaframı" denir. Diyaframı bir yere çarpmamaya dikkat ediniz, kulağınız etkilenebilir. Diyaframı dirsek çukurunda gövdeye yakın tarafa yerleştirmelisiniz. (Çukurun ortası değil, çukurun gövdeye yakın yarısına.) Çünkü dinleyeceğiniz "brakial arter" isimli damar tam bu hizadan geçer.
Only the registered members can see the link Burada da bir püf noktası söz konusu. Pompayı tutacağınız el değil de diğer elinizle, tansiyonunu ölçtüğünüz kişinin dirseğini alttan desteklerken aynı elinizin baş parmağıyla da steteskopun diyaframını dirsek çukurunda muhafaza ediniz.
Diyafram manşonun altına şıkıştırılmaz! Bu şekilde ölçümler hatalı sonuç verir. Ayrıca hastanın kolunu muhakkak alttan desteklemek gerekir. Çünkü hasta kolunu düşürmemek için kasarsa ölçüm hatalı olur.
Şimdi manşonu şişirmeye başlayabilirsiniz. Burada amacımız manşon içindeki hava basıncının, damarlar içindeki basıncı yenmesidir. Dolayısıyla ne bir nabız ne de herhangi bir ses alabildiğimiz "sessiz" sahaya ulaşana kadar şişirmektir.
Only the registered members can see the link Manşonu yaklaşık 180 mm.Hg'ya ("180 milimetre-civa" diye okunur) kadar şişiriniz. Bu basınç çoğu kimsede damarlardaki basıncı yenmeye yetecektir. Eğer bu seviyede nabız atışına benzeyen hiçbir ses duymuyorsanız 30 mmHg. kadar daha şişirip yine nabız atışı şeklinde hiçbir ses duymadığınızdan emin olunuz.
Eğer hala nabız atışına benzer sesler alıyorsanız nabız, sesleri kaybolana dek şişirip yine 30mmHg yukarısının da sessiz olup olmadığını kontrol ediniz. Bazen yanılgıya düşüldüğü için bu 30mmHg'lık kontrolün yapılmasında fayda vardır.
Şimdi yavaş bir şekilde havayı boşaltmaya başlayınız. Gözünüz de basınç göstergesinde olmalıdır. Saniyede 2mm hızla basıncı düşürünüz. Basınç düşerken nabız atışlarını ilk duyduğunuz basınç değerini aklınızda tutunuz. İşte bu basınç "sistolik basınç" ya da "büyük tansiyon" denilen basınçtır. Artık damar içinde kan akışı başlamış demektir. Basıncı düşürmeye devam ediniz.
Nabız sesleri -tıpta bu seslere "Korotkoff sesleri" denir- basınç düştükçe değişecek ve bir noktadan sonra kaybolacaktır. Seslerin kaybolduğu nokta küçük tansiyondur(diyastolik basınç). Yani sesleri ilk ve son duyduğunuz basınçlar size o kişinin tansiyonunu verir.
Only the registered members can see the link En önemli püf noktası: Tansiyon saat ve nabızla birlikte kaydedilir. Örneğin:

Saat: 14:00 Tansiyon: 115 / 75 Nabız: 90
Nabız atışlarını el bileğinin iç yüzünün başparmak tarafında hissederek bulabilirsiniz. Nabız atışlarını hissetmek için işaret, orta ve yüzük parmaklarınızı kullanınız. Bulamıyorsanız fazla dert etmeyiniz çünkü nabız tutabilmek belli bir tecrübeyi gerektirir. Bir sağlık personelinden yardım isteyebilirsiniz.
Eğer ölçtüğünüz tansiyon 140 / 90 'ın üstündeyse (örneğin 140 / 95 veya 170 / 120) bu tansiyon "yüksek" kabul edilir. Daha doğru sonuçlar elde etmek için 15'er dakika arayla üç tansiyon ölçümü yapıp bunların ortalaması alınız.

CABBARİ
12-03-2010, 19:35
Ortalama diyetimizdeki aşırı tuz (sodyum) birçok çalışmanın odak noktası olmuş ve son yıllarda bu konu çok ilgi görmüştür.
Bulgular, alışkanlık gere i fazla miktarlarda tuz tüketen insanlarda yüksek tansiyonun(yüksek kan basıncı) daha az tuz kullanan insanlara göre daha sık ortaya çıktı ını göstermektedir. Ayrıca, araştırmalar genel olarak yüksek tansiyonu olan insanların, sodyum oranı düşük bir diyet uygulayarak kan basınçlarını düşürebildiklerini göstermektedir. Kan basıncı, kan dolaşımının atardamar duvarlarına uyguladı ı basıncı belirtir. Kan dolaşımında daha fazla sıvı oldu u zaman ya da kan damarları daraldı ı zaman, basınç daha büyüktür.
Ortalama diyetimizde tuz oranı yüksek olma e ilimindedir. Hepimiz yedi imiz tuz miktarına dikkat etmeliyiz, büyük bir tuz sınırlama çabası yalnızca yüksek tansiyonunuz varsa (ya da e ilimliyseniz) gereklidir. O zaman bile, diyetinizdeki tuz miktarını azaltmak, kan basıncınızı azaltmak için ataca ınız adımlardan yalnızca biridir.
Tuz, yedi imiz hemen hemen tüm bitkiler-de ve hayvanlarda vardır. Aslında, vücudumuzun uygun şekilde işlemesi için az miktarda tuz yeterlidir (günde yaklaşık yarım gram, yanı yaklaşık dörtte bir çay kaşı ı). Ortalama olarak günde 6 ile 8 gram (2 ya da 3 çay kaşı ı) tüketilmektedir. Ancak, günümüzde diyetteki tuza ilişkin yayınlarla bu miktar azalmaktadır.
Tuz tüketiminizi sınırlamanız gerekiyorsa, hazırladı ınız yemeklerle işe başlayın. Pişirirken tuz kullanmayın ya da çok az miktarda kullanın. Yemek masanızdan tuzlu u kaldırın. Tuz olmayınca yemek lezzetsiz geliyorsa, tatlandırıcı otlar kullanın. Cips ve turşu gibi tuzlu yiyeceklerden kaçının. Tuzlu tereya ı ve margarinden tuzsuzlarına geçin.
Birçok işlenmiş gıdanın büyük miktarlarda tuz içerdi ini unutmayın. Gıda etiketlerini inceleme alışkanlı ı edinin. Bu etiketler, bileşenleri miktar sırasına göre listelerler. Sodyumun (tuz) listenin üst sıralarında yer aldı ı gıdalardan kaçının. Monosodyum glutamat (MSG), sodyum klorid (sofra tuzu) ve hatta karbonat (sodyum içerir) terimlerini arayın. Ketçap, hardal ve soya sosu gibi tatlandırıcılarda sodyum oranı yüksektir. Hazır çorbalar, et suları, jambon, sö üş et, sosis gibi gıdalarda da tuz içeri i yüksektir.

CABBARİ
12-03-2010, 19:36
NOT EDİN...
International Longevity Centre'ın verilerine göre; en az 1-2 yılda bir genel muayene ile birlikte tansiyonunuzu ölçtürmeniz ve 5 yılda bir de kolesterol seviyelerinizi kontrol ettirmeniz gerekiyor. 45 yaşını geçtiyseniz; her 3 yılda bir kan şekerinizi de ölçtürmelisiniz. 50 yaş üzerinde özellikle erkekler her yıl rektal muayene ile gaytada gizli kan araması, her 5 yılda bir de sigmoidoskopi ya da kolonoskopi yaptırmalılar. Kadınlar 40 yaşından sonra her yıl meme muayenesi ile mamografi yaptırmalı. Yine kadınlar; eğer yaptırdıkları yıllık jinekolojik muayenelerinde 3 yıl üst üste bir hastalığa rastlanmamışsa, bu muayenelerini 2-3 yılda bir yaptırabilir. Bunlara; 2 yılda bir yaptıracağınız işitme ve görme kontrollerini, deri ve lenf bezi muayenelerini, akciğer ve kalp testlerini de ekleyebiliriz. Bu testler; herhangi bir rahatsızlık yaşamayan, sağlıklı bireylerde de; koruma amaçlı olarak yapılır.

GENETİK YAPI ÖNEMLİ
Eğer tansiyon, yüksek şeker sorunu, mide rahatsızlığı, kalp çarpıntıları ya da nefes tıkanmalarından yakınmıyorsanız; tüm bu testleri, bahsettiğimiz aralıklarla uygulayabilirsiniz. Ama eğer ailenizde yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kalpdamar sorunları, inme gibi sorunlar yaşayan yakınlarınız varsa; hiç vakit kaybetmeyin!

CABBARİ
12-03-2010, 19:37
Yılda yaklaşık 200 bin insanımız kalp hastalığından hayatını kaybediyor... Göztepe Şafak Hastanesi’nden Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İsmet Dindar ile Doç. Dr. Nuri Kurtoğlu, ani kalp krizlerinde, erken müdahalenin hayati önem taşıdığına dikkat çekerek şu bilgileri verdi:

Sigara bırakılmalı

Kalp,Türk insanını üç koldan vuruyor... 1) Hareketsizlik 2) Kötü beslenme 3) İyi huylu kolesterol düşüklüğü...
Halk arasında “kalp damarlarında tıkanma” olarak da bilinen koroner arter hastalıkları günümüzün bir numaralı ölüm nedenidir...
Ülkemiz gibi sanayileşen toplumlarda sıklığı gittikçe artmaktadır. Halen 2-2.5 milyon koroner arter hastası olduğu düşünülen ülkemizde bu rakamın yaklaşık 3.5 milyona çıkması beklenmektedir...
Halk sağlığı açısından bu denli tehlike arz eden bu hastalığın engellenmesi şüphesiz ki başlangıçta risk faktörlerinin ortadan kaldırılması ile olacaktır. Koroner arter hastalığı için risk faktörleri; sigara içiciliği, hipertansiyon, diyabet, kanda yüksek kolesterol, şişmanlık, hareketsiz yaşam ve yaşlanmadır...
Koroner arter hastalığının tanı ve tedavisinde de büyük aşamalar kaydedilmiştir. Bu nedenle yüksek risk faktörleri taşıyan kişilerin düzenli periyotlar ile kardiyolojik takibi önem arz etmektedir...

40 yaşından sonra…

Elektrokardiyografi (EKG), efor testi, ekokardiyografi, ritm ve tansiyon holterleri-kalp ritmini ve tansiyonu takip amaçlı kullanılan cihazlar ve bir takım nükleer ve tomografik tetkikler ile kalp hastalıklarının tanısı başarı ile konabilmektedir.
Yine geçmiş yıllara göre oldukça kolaylaşmış bir tetkik olan “koroner anjiografi” ile de kalp damar tıkanıklıkları büyük bir doğrulukla saptanabilmektedir. Kalp damar tıkanıklığı olan birçok hastanın tedavisi ise günümüzde by-pass cerrahisine gerek kalmadan balon ve stent tedavileri ile yapılabilmektedir...
Özellikle son dönemde tıbbın kullanımına sunulan “ilaç salan stentler” ile by-pass ameliyatına eş değer sonuçlar elde edilebilmektedir.
Özellikle 40 yaşın üstünde ve risk faktörlerini taşıyan kişiler günlük eforlar ile ortaya çıkan göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı, fenalık hissi ve çabuk yorulma şikayetlerini dikkate almalıdırlar...
Bu şikayetler kalp hatalıklarının belirtisi olabilir. Eğer vaktinde tespit edilmezler ise kalp krizlerine yol açabilirler...

Dakikaların önemi var

Kalp damar tıkanıklıklarının en korkulan sonucu kalp krizleridir. Kalp damarının aniden tıkanması sonucu kalp kasına oksijen iletilememesi olarak tanımlanabilecek olan bu hastalık ölümcül sonuçlar doğurabilmektedir.
Göğüsün ortasında hissedilen, her iki kola veya sırta yayılım gösterebilen, baskı, sıkışma ve yanma tarzında ağrısı olan ve beraberinde terleme, fenalık hissi hatta bayılması olan kişiler mutlaka koroner anjiografi yapılabilen bir merkeze müracaat etmelidirler...
Kalp krizlerinde esas, tıkalı olan damarın bir an önce yeniden açılmasıdır. Bu amaçla pıhtı eriten ilaçlar ve balon-stent işlemleri uygulanmaktadır. Özellikle stent tedavisi kalp krizlerinin erken saatlerinde yapıldığında yaşam kurtarıcı ve hayatı uzatıcı etki göstermektedir...
Bu yüzden kalp krizi geçirdiği düşünülen bir kişiye hemen bir aspirin çiğnetilmeli, sakince bir yere uzandırılmalı, 112 acil servise haber verilerek hastanın en yakın bir anjiografi merkezine sevki sağlanmalıdır

ruzgarm
12-03-2010, 20:43
Teşekkürler çok yararlı bilgiler

tamer41
12-03-2010, 22:47
hocam bu doktorlardan bi tetkik istemek ne mümkün 2 hafta kadar önce devlet hastanesi genelcerrahi bölümüne gittim ekg yaptırdım çarpıntı vardı doktorun tavsiyesi üzere başka bi devlet hastanesinin kardiyoloji bölümüne gittim doktordan efor testi istedim genelcerrahın efor testini tavsiye ettiğini benimde içimin rahat olması için yaptırmak istediğimi söyledim efendi ben gerek görmüyorum dedi kestirdi attı ben ısrar ettim sesini yükseltti başhekime gittim gerek görmemişse yapacak bişey yok dedi bu dediklerini bide 6 ayda bi yılda bir yaptırmak istesek varya alimALLAH yanlış iğne falan yaparlar öldürürler adamı ALLAH bu doktorların elinden kurtarsın bizi adam gibi doktorlar yetişsin inşaALLAH ha bide bunların sekreterleri büyük dert doktordan çok onlar illet

CABBARİ
13-03-2010, 16:27
hocam bu doktorlardan bi tetkik istemek ne mümkün 2 hafta kadar önce devlet hastanesi genelcerrahi bölümüne gittim ekg yaptırdım çarpıntı vardı doktorun tavsiyesi üzere başka bi devlet hastanesinin kardiyoloji bölümüne gittim doktordan efor testi istedim genelcerrahın efor testini tavsiye ettiğini benimde içimin rahat olması için yaptırmak istediğimi söyledim efendi ben gerek görmüyorum dedi kestirdi attı ben ısrar ettim sesini yükseltti başhekime gittim gerek görmemişse yapacak bişey yok dedi bu dediklerini bide 6 ayda bi yılda bir yaptırmak istesek varya alimALLAH yanlış iğne falan yaparlar öldürürler adamı ALLAH bu doktorların elinden kurtarsın bizi adam gibi doktorlar yetişsin inşaALLAH ha bide bunların sekreterleri büyük dert doktordan çok onlar illet
ben gecen sene gittim hem efor hem ekg hemde ultrasonla muayene oldum şükür birşey çıkmadı ama devlet hastanesiyse pek ilgilenmezler şayet özel sigorta ssk yada bagkurun varsa özel hastanelerinb çogu fark almadan istediğine bakıyorlar zaten direk kantahlili yaptırıyor kolestrol yuk****e tansiyonunda yuk****e otomatikman efor istiyor işine gelmemiş olabilir keza yarım saat sürüyor:)

swerrt
13-03-2010, 18:20
Teşekkürler
Çok güzel bilgiler...

mugumrah
13-03-2010, 19:02
teşekkürler

CABBARİ
06-08-2010, 12:15
Kalp krizinin belirtilerini bilmek böyle bir durumla karşılaşan bireylerin zaman kaybetmeden tıbbi bakıma ulaşabilmesini sağlar. Kalp krizinde erken müdahale çok önemlidir ve hem hayati riskin azaltılması , hem de kalp kasının zarar görmeden kurtulabilmesi için kilit önem taşır. Kalp krizinin temel belirtisi göğüs ağrısıdır. Klasık hastada bu göğüs ağrısı şiddetli, baskı yada basınç tarzında, ezici, sıkıştırıcı bir ağrıdır ve göğsün sol yarısında ya da göğüs kemiğinin altında hissedilir. Sol kola, alt çeneye, sırta da yayılabilir. Daha nadir olarak sadece bu yayılma bölgelerinde de hissedilebilir. Özellikle yaşlı veya diyabet hastası olanlarda belirtiler farklı olabilir. Bu kişiler halsizlik, bayılma, nefes darlığı gibi belirtileri hissedebilir ve bu durumlarda da kalp krizi akla gelmelidir. Tüm hastalarda sıklıkla soğuk ter dökme, bulantı, kusma gibi belirtiler de olabilir ve kalp krizi dışındaki tanıları akla getirerek değerli zamanın yitirilmesine yol açabilir. Sözü geçen belirtileri yaşayan kişilerin vakit kaybetmeden acil tıbbi yardım istemelerini önermekteyiz.

NeRoMaN
06-08-2010, 12:25
Teşekkürler.

seyfi505050
06-08-2010, 12:26
Cabbari hocam verdiğin bilgiler için teşekkür ederim

CABBARİ
06-08-2010, 12:40
gün gelir lazım olur kimse mükemmel değildir ALLAH muhtaç etmesin ama bilgi bilgidir sonuçta
selametle