PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Astım



Editor
12-04-2010, 03:02
Astım





Astım, hava yollarının kronik inflamatuar bir hastalığıdır. Bu inflamasyonda mast hücreleri, eozinofiller ve T-lenfositler başta olmak üzere değişik hücreler rol oynamaktadır. Duyarlı kişilerde, nöbetler halinde gelen hışıltı (hırıltı, ıslık sesi), nefes darlığı, göğüste sıkışma hissi ve öksürük yakınmaları ortaya çıkmaktadır. Yakınmalar, özellikle gece ve/veya sabaha karşı görülür. Bu semptomlar, spontan olarak veya ilaçlarla, kısmi veya tam reversibilite gösteren yaygın ve değişken hava yolu obstrüksiyonuna bağlıdır. Kronik inflamasyon, ayrıca hava yollarının uyarılara karşı duyarlılığının artmasına, başka bir deyimle bronş aşırı duyarlılığına neden olmaktadır. Duyarlılığı artmış hava yolları, sağlıklı kişileri etkilemeyecek kadar küçük uyarılar karşısında bile bronkokonstriktör yanıt verirler. Sonuç olarak bronşiyal astım 3 özelliğiyle tanımlanır. Bunlar:



1. Kronik hava yolu inflamasyonu

2. Bronş aşırı duyarlılığı

3. Diffüz, reversibl hava yolu obstrüksiyonudur.





Epidemiyoloji



Hastalığın dünya üzerindeki dağılımı, ülkeden ül***e ve bazen bir ülke içinde bölgeden bölgeye değişim göstermektedir. Avustralya, Yeni Zelanda, bazı Pasifik adalarında sık (%10`dan fazla) bazı Güneydoğu Asya ülkeleri, Kuzey Amerika Kızılderilileri ve Eskimolar`da seyrek (%1`den az) görülür. Hastalığın Avrupa ülkelerindeki prevalansı %5-10 arasında değişmektedir. Ülkemizde saptanan prevalans rakamları genellikle batı ülkelerinden daha düşük düzeylerdedir. Çocukluk dönemi için “son bir yıldaki astım prevalansı” %5 ile 8 arasında iken, aynı oran erişkinlerde genelde %5`in altındadır.



Büyük şehirlerde, deniz kenarında ve endüstri bölgelerinde yaşamak, düşük sosyoekonomik durum, evde özellikle bebeklik ve çocukluk döneminden başlayarak sigara dumanı maruziyeti ve kişisel/ailesel atopi öyküsü ülkemizdeki majör risk faktörleridir.





Patogenez ve Patoloji



Astımlı hastaların bronşlarından alınan bronkoalveoler lavaj ve biyopsi örnekleri hafif olgularda bile kronik hava yolu inflamasyonunun varlığını kanıtlamıştır. Hastalığın ağırlığı, hava yolu inflamasyonunun yoğunluğu ile paralellik göstermektedir.



Hava yolu inflamasyonunun oluşmasında genetik ve çevresel faktörler rol oynarlar. Astım ve atopinin ailesel geçiş gösterdiği bilinmekte, kalıtımın büyük oranda rol oynadığı tahmin edilmektedir. Ebeveynlerden birisinin astımlı olması halinde doğacak çocukta astım riskinin 2-3 kat, anne babanın her ikisinin de astımlı olması durumunda ise bu riskin 6-7 kat artması genetik faktörlerin önemini göstermektedir. Astım için bilinen en önemli genetik risk faktörü, atopidir.



Genetik ve çevresel risk faktörlerinin kontrolü altında bronş mukozasında lenfositlerin Th2 yönünde farklılaştığı ve Th2 kaynaklı sitokinlerin de atopi ve hava yolu inflamasyonundan sorumlu olduğu kabul edilmektedir. Sonuç olarak astımlı hastalarda ortaya çıkan fizyopatolojik olayların ve dolayısıyla semptomların altta yatan nedeni hava yollarının kronik inflamasyonudur. Hava yolu inflamasyonunda lenfositler, makrofajlar, mast hücreleri ve eozinofiller rol oynar. Lenfositler kronik inflamasyonun modülasyonundan sorumludurlar ve orkestra şefi rolünü üstlenmişlerdir. Mast hücreleri ve özellikle eozinofiller ise effektör hücrelerdir. Bronş mukozasında oluşan epitel hasarı, vazodilatasyon, ödem, bronkokonstriksiyon, mukus hipersekresyonu, subepitelyal fibrozis, revaskülarizasyon, submukozal salgı bezi hipertrofisi ve düz kas hipertrofisi gibi kalıcı yapısal değişiklikler (remodelling) eozinofiller ve mast hücreleri aracılığı ile olmaktadır.

Astım Tanısı



Astım tanısının temeli anamneze dayanmaktadır. Dikkatli bir anamnezle olguların büyük çoğunluğunda astım tanısı konulabilir. Diğer yöntemler tanıya yardımcı olarak veya ayırıcı tanıda kullanılırlar.



Astım semptomları:



-Nefes darlığı

-Hışıltılı solunum: Wheezing, hırıltı, ıslık sesi olarak da ifade edilebilir. Aksi kanıtlanıncaya kadar her hışıltılı solunum astım olarak kabul edilmelidir.

- Göğüste sıkışma ve baskı hissi

-Öksürük: Genellikle nonprodüktiftir. Hasta koyu kıvamlı, tıkaç gibi, az miktarda bir balgam çıkarınca rahatlar. Soğuk algınlığı nedeniyle ortaya çıkan öksürükler üç haftadan daha uzun sürerse ve hasta “her soğuk algınlığının göğsüne indiğini” söylerse astımdan şüphelenilmelidir. Astım bazen sadece öksürük ile kendini gösterebilir (“Öksürükle seyreden astım”). Öksürüğün inatçı olması ve gece uykudan uyandırması tipiktir.



Astım semptomlarının özellikleri:



*Tekrarlayıcı karakterdedir. Daha çok gece ve/veya sabaha karşı ortaya çıkar.

*Nöbetler halinde olur.

*Kendiliğinden veya ilaçlarla hafifler veya kaybolur.

*Şikayetin olmadığı dönemler vardır.

*Bazı faktörler (alerjenler, iritanlar, egzersiz, virüs enfeksiyonları ilaçları, emosyonel faktörler) ile provoke olur.

*Mevsimsel değişkenlik gösterebilir .



Astım tanısı için sorulması gereken sorular



1. Hastanın göğsünde zaman zaman hırıltı, hışıltı veya ıslık sesi duyuluyor mu?



2. Özellikle geceleri ve/veya sabah uyandığında ortaya çıkan inatçı öksürük var mı?



3. Öksürük ve/veya solunum güçlüğü nedeniyle zaman zaman uykudan uyanmak zorunda kalıyor mu?



4. Koşu veya diğer egzersizler dahil, fiziksel aktivite sonrasında öksürüyor veya göğsünden hırıltı/hışıltı sesi geliyor mu?



5. Semptomların belirli bir mevsim veya ortamla ilişkisi var mı?



6. Solunum yoluyla alınan alerjen veya iritan maddelerle (sigara dumanı, parfüm, boya, diğer kokular) karşılaşma sonrası öksürük, hırıltı/hışıltı veya göğüs sıkılması ortaya çıkıyor mu?



7. Soğuk algınlığı “göğsüne iniyor” mu veya iyileşmesi 3 haftadan fazla zaman alıyor mu?



8. Semptomlar ortaya çıktığında hasta herhangi bir ilaç kullanıyor mu? Hangi sıklıkta? Bu ilaçtan sonra şikayetleri hafifliyor mu?



9. Zaman zaman gelen nefes darlığı atakları oluyor mu?



Hasta yukarıdaki sorulardan herhangi birine “evet” yanıtı verdiği takdirde, astım düşünülüp, hasta incelemeye alınmalıdır. Ancak, solunum semptomlarının değişik nedenlerden kaynaklanabileceği olasılığını unutmamak gerekir.



Fizik Muayene Bulguları



Hastalığın ağırlık derecesine göre değişir. Oskültasyonda normal akciğer bulguları olabileceği gibi, ekspiryum sonunda veya inspiryum ve ekspiryumda ronküs duyulabilir. Ayrıca ağır olgularda pulsus paradoksus saptanabilir.



Hastanın sabah ve ilaçlarını almadan önce muayene edilmesi önerilir.



Ağır atak sırasında sessiz akciğer, hiperinflasyon, siyanoz, taşikardi, yardımcı solunum kaslarının kullanımı, interkostal çekilmeler bulunabilir.

Atopi ve Alerjenler



Atopi; çevresel alerjenlere karşı (ev tozu akarları, polen, küf mantarları gibi) aşırı miktarda IgE üretilmesine kalıtsal yatkınlık olarak tanımlanır. Atopik kişilerde astım, atopik olmayanlara göre daha sık görülür.



Anamnez



Aşağıdakilerin anamnezde bulunması atopiyi düşündürmelidir. Semptomların çocukluk döneminde başlaması. Alerjik rinit (burunda akma ve/veya tıkanma, postnazal akıntı, genizde, kulakta ve burunda kaşınma hissi, hapşırık nöbetleri), konjonktivit, ürtiker, egzema, besin ve ilaç alerjisi belirtilerinden biri veya birkaçının bulunması. Aile anamnezi: Birinci kuşak akrabalarda astım veya diğer atopik hastalıkların olması.



Prick testleri



Sadece amaca yönelik yapılmalıdır. Bu testler her astımlı hastaya rutin olarak uygulanacak bir tanı yöntemi değildir.



Sadece belli mevsimlerde ortaya çıkan ve ön planda rinokonjonktivitle seyreden polen alerjisinin tanısında genellikle anamnez yeterlidir. Etkene anamnezle ulaşılamıyorsa, alerjenlerden korunma ve tedavi için önlemler alınması mümkünse Prick deri testleri uygulanabilir. Bu testler astım ayırıcı tanısında da bazen yardımcı olarak kullanılır.



Diğer Yöntemler



RAST ve ELISA yöntemleriyle serumda total, spesifik IgE ölçümü pahalı bir inceleme olup, duyarlılığı prick testlerine göre daha düşüktür. Spesifik bronş provokasyon testi ise, içerdiği ağır riskler nedeniyle sadece bilimsel araştırma amaçlı olarak gelişmiş kliniklerde uygulanır.



Eviçi Alerjenler



Ev tozu akarı: Tüm dünyada en yaygın alerjendir. Ülkemizde sahil kesimlerinde ev tozu akarları duyarlılığı, iç ve yüksek kesimlere oranla daha sık saptanmaktadır. Ev tozu akarları, mikroskop altında görülebilen canlılar olup halılar, yatak, yorgan, battaniye ve kumaşla kaplı mobilyalarda kendilerini tekstil lifleri arasında derinlere gömerek yaşarlar. Yaşamları için ideal ortam 22-26°C ısı ve %55`in üzerinde nemdir. Akarların yaşaması için gereken bu koşullar hemen hemen her evde vardır. Mantar sporları ve bakteriler ile kontamine olmuş insan epitel döküntüleri ile beslenirler.



Alınacak Önlemler



1. Özellikle hastanın yatak odasında bulunan halı, kilim, battaniye ve kumaşla kaplı mobilyalar kaldırılmalıdır.



2. Evde ahşap, deri, plastik ve vinleks kaplı eşyalar ve mobilyalar kullanılmalıdır.



3. Nevresim, çarşaf ve yatak kılıfları düzenli olarak haftada bir kez sıcak su ile (55°C üzeri) yıkanmalıdır. Battaniye ve perdeler 3 ayda bir yıkanmalı veya temizlemeye verilmelidir.



4. Önemli bir akar kaynağı olan tüylü yumuşak oyuncaklar evden uzaklaştırılmalıdır.



5. Evde hayvan bulundurulmamalıdır.



6. Özel yatak kılıfları kullanılabilir.



7. Eviçi nem oranını düşük tutmak amacıyla ev içerisinde çamaşır kurutulmaması, mutfak ve banyo kapısının kapalı tutulması uygundur.



8. Eviçi temizlik toz kaldırmadan yapılmalıdır.



Ev hayvanları: Evde beslenen hayvanların idrar, tüy ve salyası alerjik reaksiyonlara yol açabilir. Bu nedenle evde hayvan beslenmemesi uygundur.



Hamam böcekleri: Evin sürekli temizlenmesi ve ilaçlanması gerekir. Ortamda yemek artıkları ve çöp bulunmamalıdır. İlaçlamanın düzenli aralıklarla ve mutlaka hastanın evde olmadığı sırada yapılması gereklidir.



Küf mantarları: Evde rutubetin önlenmesi önemlidir.



Dış Ortam Alerjenleri:



Bunlar, ot, ağaç ve değişik bitki polenleri ve mantar sporlarıdır. Ülkemizde ağaç polenleri 1-1.5 ay, çimen polenleri ise ortalama 3 ay süreyle duyarlı kişileri etkiler. Dış ortam alerjenlerinin kontrol altına alınması mümkün değildir. Ancak karşılaşmayı önlemek için:



1. Alerjenlerin yoğun olduğu dönemlerde hasta dışarı çıkmamalıdır.

2. Kapı ve pencereler kapalı tutulmalıdır.

3. Seyahatlerde gidilecek çevrenin durumu göz önüne alınmalıdır.