PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Adâlet mülkün temelidir



Editor
12-04-2010, 03:15
Adâlet mülkün temelidirOnly the registered members can see the link

Afrika’da bir ülke.. Gelir kaynağı çiçekçilik.. Bir büyük sömürgeci ülke bir anlaşma yapmış 99 yıllık. Süre bitmiş sonunda ama bakın sonra ne olmuş? Kur’an-ı Kerim’in ana maksatları dörttür; tevhid, nübüvvet, haşir ve adâlet... Kur’an âyetlerinde hak ve adâletin önemi hep vurgulanır. Hz. Ömer (ra) “Adâlet mülkün temelidir.” demiştir. Ecdadımız Osmanlı’yı asırlarca ayakta tutan en mühim unsurlardan birisi de hâlâ o dillere destan adâletidir. İsterseniz, kendi hükümetlerinin yanlış tutumlar karşısında, Osmanlı tapularıyla yürüyüş yapan ve “Osmanlı adaleti isteyen” Rum papazlara kulak verelim... İsterseniz, Hikmet Çetin’e dışişleri bakanı iken, bir İsrail başbakanının anlattığına göre kendi yakasına yapışıp, “Ben Osmanlı adaleti istiyorum” diyen Yahudi bir belediye başkanının sözlerine kulak verelim... İsterseniz arşivleri karıştıralım, hep o şanlı adâletin karşımıza çıktığını göreceğiz... Cenab-ı Hak haksızlığı ve zulmü sevmez. İmtihan dünyasında bulunduğumuz için inançsızlık devam edebilir; ama zulüm ise sonuna kadar sürmez. Gerçi zâlim de Allah’ın kılıncıdır. Onunla günahkâr insanlardan intikam alır; ama döner o zâlim kılınçtan da intikam alır. Bazen Câlut’lara Davud’unu, bazen Firavun’lara Musa’sını gönderir... Mazlumken zâlimleşenlere de müstahak oldukları cezaları verdirir... Bazılarına açık belâlar, bazılarına da gizli musibetler vererek içten içe çökertir. Evet bütün bunlar Hz. Adem’den bu yana insanlık tarihinde sürüp giden gerçeklerdir. Mühim olan ibret almaktır... Aslında bu meselenin dünya çapında bir sistem şeklinde ele alınması gerekir. Bugün “güçlüyüm” diyerek başkalarını ezenler, eninde sonunda birgün ezilenlerin yerine geçeceğine göre, dünyanın güçlü devletleri başlarına bela gelmeden önce, insanın şeref ve onuruna yaraşır adaletli ve hakkaniyetli bir sistemi hayata geçirmek zorundadırlar. Şimdi pek isim vermeden şöyle bir Afrika’ya bakalım: Bir ülke... Gelir kaynağı çiçekçilik. Ama çiçek yetiştirmenin kimin gelir kaynağı olduğuna karar vermek zor. Çünkü çiçek bahçeleri bir Avrupa ülkesine ait. Yüz sene önce 99 seneliğine el konulmuş. Afrikalılar süre bitti diye sevinirken, Avrupalılar tek taraflı bir belge ortaya koyuyorlar. “Aslında 999 senelik, siz gösterin bakalım 99 senelik olduğuna dair belgenizi...” Baştan 99 sene için belgenin bir nüshasını, hatta bir kopyasını bile o zavallılara vermemişler. Yerlilerin sevinci kursaklarında kalıyor. Ne yapsınlar daha kendi bahçelerine sahip olmaları için 900 sene beklemeleri gerekiyor... Nasıl olsa vakit bol, insan ve emeği çok ucuz! Kendi topraklarından çıkan ürün dünya birinciliğine denk; ama onların günlük kazançları yüz Şilin yani bir Euro... Yüzleri yerde ve uysal görünümlüler; ama içleri öfke dolu... Belli etmemeye çalışıyorlar... Bu durum onlarda ezile ezile ikinci bir tabiat haline gelmiş; ama sonu nereye varır?.. Zamanında kitabına uydurmak için cezalar koymuşlar... Kitabı açıp bakmışlar. Çünkü son sayfası öyle yazıyor: “Yüz kırbaç vurulması gerekiyor!.” Suçu olsun olmasın, kitapta yazıyor ya... Asırlarca bedenleriyle beraber şeref ve onurları un ufak edilmiş. Buna rağmen işe bakın ki, kimileri hâlâ sömürge dönemini arzuluyor. “Ne iyi idi, imar vardı o zamanlar. Ülkede bir şeyler yapılıyordu. Tüh niye gittiler!.” diyorlar. Neden böyle demek zorundalar? Çünkü sömürgeciler giderken eli iş yapan, kerpeten tutan ne kadar işe yarar adam varsa yerli-yabancı hepsini de yanlarında götürmüşler. Geriye koca bir hiç kalmış... 40-50 sene geçmiş; ama ülke bu yüzden hep yerinde saymış... Hep yönetile yönetile, yönetilmeye alışanlar bir türlü yönetici olamamışlar. Zaten kendilerine pek güvenleri de olmamış... Evet baştaki hak, adalet meselesini tekrar hatırlamak mecburiyetindeyiz...