PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Bİrİncİ SÖz



Editor
12-04-2010, 03:17
BİRİNCİSÖZ



‘’Bismillah’’ Her hayrın başıdır . Bil ey nefsim! Şu mübarek kelime İslam nişanı olduğu gibi , tüm varlıkların hal dili (hareketleri) ile durmadan yaptıkları bir duadır . ‘’Bismillah’’ ın ne büyük tükenmez bir kuvvet ne kadar bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen , şu temsili hikayeciğe bak dinle... Şöyle ki;

Eski devirde bir bedevi Arab’ın çölde seyahat edebilmesi için çöl eşkiyalarla dolu olduğundan , bir kabile reisinin ismini alması ve himayesine girmesi gerekirdi. Yoksa hadsiz düşman ve ihtiyacından dolayı perişan olurdu. İşte böyle bir çöl yolculuğu için iki kişi yola çıkar. Bunlardan biri akıllı ve mütevazi, diğeri mağrur ve serseri idi. Mütevazi olan bir reisin ismini aldı, mağrur ise almadı. Alanı her yerde emin bir şekilde selametle gezdi. Bir yol kesene rastlasa , ben filan reisin himayesindeyim der eşkiyada ona ilişmezdi. Bir çadıra girse, bir şehre varsa, o reisin namından dolayı hürmet görürdü. Mağrur olan ise bütün seyahatinde öyle belalar çekti ki tarif edilmez .Daima korku içinde titrer ve dilencilik ederdi .Hem zelil, hem rezil oldu .

İşte ey akılsız ve mağrur nefsim ! Sen misalde geçen o yolcusun. Bu dünya ise o çöldür. Acizliğin ve fakirliğin sınırsız, düşmanın ve ihtiyacın sonsuzdur. Madem öyledir; Şu dünya çölünün Malik-i ebedisi ve Hakim-i ezelisinin ismini al ve ona sığın ki, bütün kainatın dilenciliğinden ve her hadise karşısında titremeden kurtulasın. Ve yalnız ona ibadet edip ona şükret ki, sana olan nimetlerini arttırsın ve tamamlasın.

Sen acizliğini ve fakirliğini bilmediğinden, kendini ihtiyaçsız zannediyor ve kendine bir nevi ilahlık vererek gurura giriyorsun. Oysa, arzu ve ihtiyaçların hayalinin ulaşabildiği yere kadarken, gücün ve kudretin ancak elinin ulaşabildiği yere kadardır.

Mesela; bedeninin varlığını sürdürmesi için, kalbin durmadan elektrik üretip kan pompalamalı, her saniye vücudunda ölen hücrelerinin yerine 700 milyon hücre üretilmeli, bir yerin kanadığında trombosit denen hücreler kanını pıhtılaştırıp yaranı tamir etmeli, akyuvarlar vücuduna giren mikroplarla savaşmalı, karaciğerin ise şeker komasına girmemen için vücudundaki fazla şekeri depolamalıdır. Ve bu hadiseler vücudunda cereyan eden sayısız hadisenin sadece bir kısmından ibarettir. Dünyaya geldiğin andan itibaren vücudunda cereyan eden bu hadiselerden birinin aksaması ölümün için yeterlidir.

İşte vücudunun kontrolü senin elinde olmadığı gibi, dünyada yaşam için gerekli olan sistemlerin kontrolü de senin elinde değildir. Mesela sen enerji kaynağın olan oksijene muhtaç olduğun için ağaçlara da muhtaçsın. Ve o oksijeni vücudun da enerjiye dönüştürecek olan organa, yani akciğere de muhtaçsın. Ve elbette ki ağaçlara da muhtaç olduğun için,ağaçların ihtiyacı olan suya da muhtaçsın. Ve yine suyun oluşumu için bulutlara, bulutların oluşumu için de güneşe muhtaçsın. İşte sadece solunum ihtiyacın için bu kadar sebebe muhtaç olursan, ne kadar aciz ve fakir olduğunu anlarsın.

Evet ‘’Bismillah’’ öyle mübarek bir definedir ki; senin sonsuz acizliğin ve fakirliğin, seni sonsuz rahmete ve kudrete dayandırıp Kadir-i Rahim’in dergahında acizliği ve fakirliği en makbul bir şefaatçi yapar. Evet şairinde dediği gibi;



Verirmiş ‘’ben acizim kudret senin’’ deyince

Verenin şanı büyük sen iste istedikçe. ( N. F. K )



Evet bu kelime ile hareket edenin misali, askere kaydolup devlet namına hareket eden ve dolayısıyla hiç kimseden korkusu olmayan, devlet namına, kanun namına diyerek her vazifeyi yerine getiren her şeye karşı dayanan kişiye benzer. Başta denildiği gibi, bütün varlıklar hal dili ile ‘’Bismillah’’ der .Mesela görsen ki; bir tek adam geldi ve bütün şehir ahalisini bir yere sevk etti ve emrederek bazı işlerde çalıştırdı, hiç şüphesiz anlarsın ki o adam kendi namıyla hareket etmiyor. Belki o bir askerdir ve devlet namına hareket etmektedir.

İşte kainattaki her şeyde; Cenab-ı hak namına ‘’Bismillah’’ diyerek dağ gibi yükleri kaldırmakta ve akıl almaz işleri görmektedir. Mesela her bir ağaç bismillah der ve adeta rahmet hazinesinin meyvelerinden ellerini doldurarak bizlere servis yapar. Her bir bostan ‘’Bismillah’’ der ve kudret mutfağında bir kazan olur ki, çeşit, çeşit ve lezzetli yemekleri toprakta beraber pişirir. Her bir inek deve koyun gibi mübarek hayvanlar ‘’Bismillah’’ der rahmet feyzinden bir süt çeşmesi olup, bizlere, Rezzak namına en latif, en temiz, hayat kaynağı gibi bir gıdayı takdim eder

Her bir bitki, ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları, ‘’Bismillah’’ der. Sert olan toprağı deler, geçer. Allah namına, Rahman namına der, her şey ona hizmetkar olur. Evet havada dalların yayılması ve meyve vermesi gibi; o sert taş ve topraktaki köklerin kolaylıkla yayılması ve yer altında yemiş vermesi.. hem şiddetli sıcaklığa karşı aylarca nazik, yeşil yaprakların yaş kalması; tabiatperestlerin ağzına şiddetli bir tokat vurarak diyor ki ; en güvendiğin sıcaklık ve soğukluk dahi, bir emir tahtında hareket etmektedir.

Ey nefsim ! Anladın ki; şuursuz varlıklardaki ve eşyadaki harikulade ve akıl almaz halleri, varlıkların kendine vermek, onları da bir ilah kabul etmek olacağından, bu mümkün değildir. Bilmelisin ki; alemdeki tüm varlıklar ‘’Bismillah’’ deyerek alemlerin Rabbi olan Allah’ a dayanmakta ve ona tevekkül ederek bu mucizevi işleri gerçekleştirmektedir.

Madem kainatta her şey Allah der. Ve ona dayanır. Öyleyse ihtiyaçları tüm aleme yayılmış ve varlıkların en aciz’i olan sen de Allah demeli, Allah’a dayanmalı ve Allah a sığınmalısın. Bil ki; sen aciz ve fakir olduğunu bildiğin nisbette, kudrete ve rahmete dayanıp zengin olur, kendini büyük ve ihtiyaçsız gördüğün nisbette, de belaya uğrar ve rahmetten uzaklaşırsın. Acizliğinin ve fakirliğinin farkında olduğunun ispatı ise, göstereceğin sabır ve tevekkül, yapacağın şükür ve dua ve Allah’u Tealanın en büyük emri olan beş vakit namazı eda etmendir. Evet namaz; kulun küçüklüğünü göstermesi ve Rabbin’i bilmesidir. Zira Rabbinin günde beş defa Hayya’l es Salah (haydi namaza) çağrısına koşarak, ALLAH’u ekber (Allah büyüktür) demeyenler. Bende büyüğüm ve bir Rabbe sığınmaya ihtiyacım yok, der gibi bir tavrın içine girmiş olacaklarından, büyük bir cezaya maruz kalır ve rahmetten uzaklaşırlar.