Giriş

Orijinalini görmek için tıklayınız : İrade İnsani



Editor
12-04-2010, 04:18
İRADE İNSANI



Ricalun le tülhihim ticaretün vela beyun an zikrillehi v ikamis salati v itaiz zekati . yehafune yevmen tetekallebu fihil kulubu vel ebsar

Allah niyetlerimize derinlik ihsan eylesin, niyetlerimizi peygamber niyeti gibi eylesin. Sonra da niyetlerimizle bizi kabul eylesin.

Fi büyütin ezine allahu en turfea fihesmühü

Bu ayette anlatılan insanları şu karanlık dünyada yapması gereken pek çok işler bekliyor. Nursuz karanlık bir dünyayı aydınlatacak, fitne ateşlerini söndürecek ve dünyaya Hz. Muhammedin ismini duyuracak bir cemaat

Ayette anlatılan bu şerefli mekanlar kendilerinden oturacak eroğlu erleri beklemektedir.

Allahın davasının şakası yoktur. Bedirdeki ciddiyet ve azimle yola çıkılmazsa yolda takılıp kalınabilir. Ölürken dahi işin üzerine gülerek gidilmezse yolda takılıp kalınabilir. Kadiri ilahi bizi kırık dökük bir dünyaya getirdi.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen Allah Kur’an’da sizi teyit ediyor. Peygamber sizi müjdeliyor. Hz. İsalar, Musalar sizi söylemiş ve bu diriliş cemaati beklenmiş. İşte Allah’ın davasını yeryüzünde diriltecek cemaat siz olun. Küfrü, nifakı, şikakı yok edecek bir cemaat olun. Birkaç asırdan beri üst üste biriken karanlık yığınları onları aydınlatacak bir cemaat olun.

Allah’ın kudret ve inayetinden uzak değil. Karıncaya firavunun sarayının yıktıran Allah bizi de peygamberlere yaptırdığı işi yaptırabilir. Koskocaman nemrudu bir sinekle yere seren Allah7ın kudretinden uzak değildir.

Biz bu noktada irademizi kontrol edecek, gücümüzü ölçecegiz. Azmimizi kararlılığımızı pekiştireceğiz.

Ve şevirhüm fil emri ve ize azemte fetevekkel alellah

“işlerinizi görüşerek, istişare ederek elden geçirin. Bir kerede bir işe azmettin mi Allah’a tevekkül et.”

Çokları bu uzun ve çileli yolda takılıp kalacaklar. Bu yolda hiç umulmadık insanlar bu işi sonuna kadar götürecekler. Bu iş hep umulmadık şekilde olmuştur. Gözümüzü açıp baktığımız zaman Allah’ın inayetinin üzerimizden sağanak sağanak yağdığını göreceğiz. Onun lütuf ve keremi başımızdın aşkın geldi.

İşte bütün bu lütuf ve keremler karşısında dişimizi sıkacak nefsin arzularına baş kaldıracak bedenin altında ezilmekten kurtulacak ruhun dereceyi hayatlarına doğru yükseleceğiz.

Menhiyata, çirkinliklere karşı sabır nefse rağmen sabır, fıtrata rağmen sabır. Allah rasülü bu hususu şöyle ifade eder.

Hucibetin neru bişşehevat, ve hucibetih cenneti bil mekarih

Cennet yolu dikenlidir. Cennet cibilliyetinizin isyan edeceği şeylerle döşelidir. Fıtratınıza ters şeylerle karşı karşıya kalacaksınız. Soğukta abdest almadan hiç olmaz yerde namaz kılmaya kadar. En sıcak en uzun günlerde oruca sıvanmadan, değişik yerlerde değişik şekillerde maratona kalkmaya kadar.

Din yolunda başınıza gelen şeylere katlanacaksınız. Cennet yolu başlarınızda değirmen taşları çevrilecek ama katlanacaksınız. Zira cennet yolu bu. Eğer işin başka yolu olsa idi Efendimiz o kolay yolu araştıracaktı. Zira O ümmeti için sürekli kolay olanını istemiştir.

30’u uykuda geçen 60 senelik bir ömür sizden isteniyor. Belli bazı saatleriniz dininizi ihyaya sarf etmeniz isteniyor ve bunun karşılığında size ebedi bir saadet vadediliyor.

Allah bizimle pazarlık ediyor. Pazarlığın bir tarafında bizim elimiz varsa karşı tarafta Allahın eli var. Allah bu hususu şöyle ifade ediyor.

İnnellaheştera minel müminine enfüsehüm ve emvelehüm bienne lehümül cenneti

Allah sizden satın almak istiyor. Sizinle pazarlık yapmak istiyor. Elinizi uzatıp pazarlık yapmazmısınız. O en vefalı dostla el uzatıp pazarlık edin. Mallarımızı ve canlarınızı Allah’a vererek karşılığında cenneti alacağız.

İrade insanının yolunda pek çok mekarih vardır. Hadis onu ve huffetin neru biş şehevati cehennem yolu şehvetlerle, iştihalarla makam ve mansıp duygularıyla, bedeni arzularla, cismani isteklerle, dünya ile dünya içinde allah7a ait olmayan şeylerle donatılmıştır. Takılıp kalırsan kurtulman mümkün değildir. Cehennem yolu nefse hoş gelen şeylerle doludur. Dünya karşınıza çıkacak, şeytanca tuzaklar karşınıza çıkacak siz bunları aşıp cennet yoluna talip olacaksını . iradenin hakkını verecek ruha kendi dinamiklerini kazandıracak ve bu yola koyulacağız. Bu yolda azim ve kararlılık gereklidir. Bin bir cefa ve ezayla rağmen yola devam etme bin bir mekarihe rağmen yolunu değiştirmeden hedefe emin adımlarla gitme.

Efendimiz her hususta olduğu gibi bu hususta da bize örnektir. Biricik rehberimizdi. Pek çok mekarihle karşılaşmış pek çok eza ve cefa görmüş ama zerre kadar yolundan inhiraf etmemiş hedefine ulaşmıştır.

Aişe Validemiz buyurur ki;

Hel ete aleyhi şeyün eşeddü min uhud

“Uhuddan daha şiddetli bir bela başınıza geldimi ya Rasulallah”

Aişe validemiz sadece Uhudu idrak etmişti. Allah Rasulü pek çok eza ve cefa çekerken henüz o çocuktu. Daha eveel Allah Rasülününün çektiği pek çok çileyi görmemişti. O Uhudu görmüş orada Allah Rasulünün başını yarmışlar dişini kırmışla8dı. Efendimizin şu sözlerine şahit olmuştu.

“Bir cemaat nasıl kurtuluşa erer nasıl iflah olur ki peygamberlerinin başını yardılar dişini kırdılar oysaki o onları hidayete çağırıyor, kurtuluşa davet ediyor Allah7a çağırıyordu.”

Allah Rasulünün kalbi kırılmıştı. İnkisara uğramıştı. Ve bu sözleri söylemişti ancak Allah inkisarın bu kadaını bile istemiyordu ve şöyle buyuruyordu.

Leyse leke minel emri şeyun en yetube aleyhim ev yuazzibehum



“Benim sevgili peygamberim bu işte sana göre bir şey yok. Allah dilerse onların tevbelerini kabul eder dilerse onlara azab eder.”

Allah iltifatla nebisine sesleniyor ve işin Allah’a

a ait olduğunu söylüyordu.

İşte Aişe validemiz bunları görmüş onun için efendimize sormuştu. Efendimizde şöyle buyurdu.

Lekad lakitü min kavmike ve eşedde me lekite yevmel akabeti



“kavminden Uhuttan daha şiddetlisini Akebede gördüm” siyer ve meğazi yazarları vakayı taifle irtibatlandırıyor. Ancak efendimiz dilinde akabe olarak geçiyor.

Efendimiz ............... oğullarının yaptıklarını bir bir Aişe validemize hikaye ediyor. Mekke kapılarını kapamış. Yüzler ekşi karşılıyordu. İşte insanlığın iftihar tablosu ne kadar kırılmış ne kadar müteessir olmuş ki

İnneme eşku bessi ve huzni ilellah



Makamında “kimseye değil Allah’ım yalnızca sana şu hüznümü ve ızdırabımı şikayet ediyorum. Mekke teveccüh kapılarını kapmıştı. Efendimizde canı sıkılınca iki kapıya müracaat ediyordu. Biri erken doğmuş, hidayete erken uyanmış manasına Hadicetül Kübra anamız. O vefat edip bir güneş gibi uful edince bi’setin 8. Senesinde efendimiz onun o hüzün esen kapısına doğru bakmış ve hayrı bana kim teselli verecek demişti. Bir yetim gibi boynunu bükmüştü.

Duha suresindeki elem yecitke yetimen fe eva ayetini böyle tevil edebilirsiniz.

Diğer bir kayı ise Ebu Talipti. Haç. Ebubekir Mekke’nin fethinde yaşlı babası Ebu kuhafe’nin elinden tutmuş Allah Rasulünün yanına getirmiş ve ne kadar arzu ederdim şuan babamın yerinde, amcanız Ebu Talibin olmasını dediği Ebu Talip diğer teselli kapısı.

Ayağına dikenler batınca amcam der inlerdi. Onun kapısına bakınca o kapıda amcasının gür ve tok sesle yapacağını yap. Seninle beraberim sesini duyardı.

İşte efendimiz bu iki kapıda içini döker teselli olurdu. Allah bütün teveccühü kendisine çevirmek için o iki teselli kaynağını kendisine çevirmek içi8n o kiki teselli kaynağını elinden almıştı. Sadece Allah7’a tevekkül edip ona dayanıp ona güvenmesini Allah istiyordu. Efendimiz buruk ve mahzun amcasının kapısına bakmış ve şöyle demişti. “ne kadar yokluğunu çabuk hissettirdin ey amcacığım”

İşte efendimiz Hz. Aişe’ye karşılaştığı bu ağır tabloları anlatıyordu. Beni Abdi ya leylin oğulları Efendimize çeşit çeşit hakaretler yapıyorlardı. Birisi şöyle diyor “ben Kabe’nin örtülerinin çalarım eğer sen peygamberlikten bir şeyle gemmişsen” hırsızların en adisi en kötüsü olayım ki sen peygamberlikle gelmişsen”. Bir başkası şöyle diyecek “eğer sen peygambersen bundan sonra ben seninle bir keline nasıl konuşayım ki, konuşamam. Sen peygambersin haşin burnun büyük senin deyip kahkaha atacak ve aklı sıra efendimizle alay edecek dalga geçecek.

kardeşte Allah rasülüne şöyle der. “Allah aciz mi senden başkasını bulamadı da seni peygamber gönderdi.”

Zerratı vücudumuz adedince estağfurullah saygısızlığın bu denlisine estağfurullah onurunu rencide olmuş mahzun olarak geri dönmüştü. Aişe validemize anlatıyor “............. Saledeb gelmiştim. Kaç km olduğunu bilemiyorum. Birkaç saatlik yol yürümüştü. Başında kanlar akıyordu. Zira iş sadece hakaretle kalmamış bütün yaramaz çocuklarını Efendimizin üstüne salmışlardı. Şu mecnunu taşlayın demişlerdi.

İşte efendimiz bu yolu bin bir çilelere rağmen yürümüş kat etmişti. Cennet dahi efendimizin gözünü kamaştıramamış, hiçbir şeye takılıp kalmamış, dönüp yeryüzüne buruk buruk bakmış benimkiler orada oraya dönmeliyim demişti ve miraçtan tekrar yeryüzüne dönmüştü. İşte efendimiz kar revan içinde ernüs sa’lmebse kadar gelmişti. Ayaklarından kanın aktığını gören o kadirşinas sahabi o kanları da yere dökmemeye çalışıyordu. Alıp yüzlerine, gözlerine sürüyorlardı. Kokladıkları zaman mis gibi koktuğuna şahit olmuşlardı. Cennet yoluydu çok çetin ve ızdırap doluydu ama o bütün bunları aşmaya azmetmiş cennet yolunda yürümüştü. Güller içerisinde dikenli yollara girmişti. Ancak o insanların inanmaması karşısında bir hüzün duyuyor ve bunalıyor derdini şerh edecek birini arıyordu. Neden sonra tepesinde bir bulutu görüyor kendisini güneşten koruyan bir bulutun varlığını hissediyordu. O bulut cibrildi. Hz. Muhammed’i hiç yalnız bırakmayan her an imdadına koşan Cibrildi. Ve şöyle sesleniyordu.

Kad semiallahu kavle kavmike v ma raddu aleyke v heze meleku cibal. Ve’mur ma şi’te.

“Allah kavminin sana söylediği o çirkin sözleri işitti. Bu dağlara müvekkel melek ne buyuruyorsan onu yapacak.”

Cibril meleği tanıtmış melek edeple geride duruyor dağlara müvekkel melek. Cibril meleği takdim edince bir adım ilerliyor ve şöyle diyor

Kad semiallahu kavle kavmike v ma raddu aleyke v ene meleku cibal.

Evet Allah kavinin sana dediği sözleri işitti. Sana verdikleri cevabı duydu. Ben dağlara müvekkel meleğim. Tuttum mu dağları yerinden sökerim, dağları paramparça ederim, belalar fışkırtırım.

Efendimizin kalbi hüzünle doluydu ama buna rağmen o gerçek üzüntüyü, gerçek burkuntuyu meleğin sözlerinden sonra hissetti, irkildi ve hemen asıl niyetini ifade etti.