PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Adanmış Bir Ruh, Kimseye Yüzsuyu Dökmez



Editor
12-04-2010, 03:22
Adanmış bir ruh, kimseye yüzsuyu dökmezOnly the registered members can see the link Only the registered members can see the link imana ve Kur'an'a hizmet yolunda bulunan insanlar, mutlaka kendilerini iktisada alıştırmak zorundadırlar. Aksi halde, itibarlarını yitirme, güven kredilerini kaybetme ve davalarına laf getirme ihtimalleriyle karşı karşıya kalırlar. Oysa, itibar ve güven, hizmet erleri için en geçerli akçe ve en büyük sermayedir. Güvenilirliğini yitirmiş bir mü'min, irşad vazifesini yaparken kendisine lazım olan bütün sermayesini kaybetmiş demektir. Bundan dolayı, adanmış bir ruh, hiç kimseye el açmamalı, yüzsuyu dökmemeli ve vaktinde geri verme imkânına sahip değilse başkalarından tek kuruş almamalıdır. Dava adamı yaşama zevki, hayat kaygısı, rahat tutkusu, lüks arayışı ve israf alışkanlığından fersah fersah uzak kalmalıdır. O, süt gibi duru, su gibi berrak ve toprak gibi mütevazı halini ömür boyu korumalıdır. Kendisinden öncekileri yiyip bitiren lüks, israf, debdebe ve ihtişam onun evinden içeri girememeli, hele gönlüne yol bulamamalı ve ona hükmedememelidir. O, asla tavanlardaki boya, zeminlerdeki cilâ, masalardaki ibrişim ve yataklardaki atlaslarla kadr ü kıymetini yüceltme, giyim-kuşamla beyan ve düşüncelerine ağırlık kazandırma, maddi debdebe ve ihtişamla dünya meftunlarına sempatik görünme peşinde olmamalı ve İslam'dan başka vesile-i izzet aramak suretiyle maskara durumuna düşmemelidir. Unutulmamalıdır ki, mü'minler şekil ve düşünce değiştirmekle, kılık-kıyafet ve hayat tarzı açısından başkalarına benzemekle diğer kültürlerin temsilcilerine karşı asla şirin görünemezler; böyle yapmakla, sadece ruhlarını ipotek etmiş ve kalblerini de öldürmüş olurlar. Davranışlarındaki oynaklık, düşüncelerindeki renksizlik ve hayatlarındaki fantezilerle başkalarının gönlüne gireceklerini ve onları kendi düşünce çizgilerine çekeceklerini zannedenler, farkına varmadan yabancılara iltihak etmeye ve onların fikir atmosferleri içinde eriyip gitmeye mahkum zavallı kimselerdir. Ancak israf ve lüksten alabildiğine uzak duran, hep iktisat ve istiğna ruhuyla yaşayan ve izzeti, Din-i Mübin'e bağlılıkta arayan mefkûre kahramanlarıdır ki, ev yerine bir çadırı da mesken tutsalar, her öğün kuru ekmekle de karın doyursalar, üzerlerine elbise diye bir çuval da geçirmiş olsalar, -Allah'ın inayetiyle- başkalarına tesir edip kalb kapılarını açacak olanlar işte onlardır.