PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Dindar subayın ihracına MHP den onay



beydemir
26-04-2010, 04:11
Ali Karahasanoğlu - Vakit
akarahasanoglu@vakit.com.tr
2010-04-25
Dindar subayın ihracına, MHP’den onay! Anayasa değişikliği görüşmeleri, bir gün aradan sonra tekrar başladı.
Dün ilk önce YAŞkararlarının, özellikle ihraçla ilgili olanlarının yargı denetimine açılması görüşüldü.
YAŞ kararları denilince, hemen hatırlatalım..
Yüksek Askerî Şûra, her yıl iki defa toplanıp, birçok subayı ordudan ihraç eder.
Bu ihraçlar, herhangi bir soruşturma sonucu olsa, kimsenin bir itirazı olmayacak.
Ne soruşturma var,ne de muhataba “Sizin hakkınızda şu iddia var.Ne diyorsunuz?” şeklinde bir soru..
Hani bugünlerde Ergenekoncular kıyameti kopartıyor, “Yargısız infaz yapılıyor” diyorlar ya..
Yargısız infazın, aslında kralı YAŞ kararlarında yapılıyor.
Bugün CHP’sinden tutun, Ceza Hukukçusundan, Anayasa Profesörlerine kadar herkes, “Tutuklama cezaya dönüşmemeli. Uzun süreli tutuklama kararları yanlıştır” diyorlar ya..
Haydi buyurun bakalım, şu YAŞ kararları hakkında kanaatinizi açıklayın: YAŞ kararlarında, bırakın Ergenekon’daki gibi hakim kararı ile tutuklanmayı, bir amirin kafayı takması yüzünden, hiçbir savunma hakkı tanınmadan yüzlerce subay ordudan ihraç ediliyor.. İtiraz hakkı bile yok, YAŞkararlarına.
Ergenekon’da bir kişi tutuklanıyor, her ay dosyasını mahkeme otomatik olarak inceleyip, tahliyesi gerekiyor mu, karar veriyor. Arada bir de, sanığın avukatı itiraz ediyor, bir de öyle iceleniyor. Takriben 30’a yakın hakim; değişik haftalarda, değişik sanıklar için, dosyayı inceleyip, mutlaka bir karar veriyor..
Ama YAŞkararlarında, ne kendiliğinden inceleme var, ne de itiraz!
Üst komutan kancayı takarsa, dosyasını güzel(!) hazırlar, komutanlığa verirse; örneğin “Eşi başörtülüdür” derse.. Veya “kışlada namaz kılıyor” derse.. O subayın işi bitiktir!..
Ne hakimin incelemesi var. Ne avukatın itiraz hakkı. Hiçbir şey yok. Hatta kimisi memuriyette geçirdikleri hakları bile alamadan, kapı önüne konulur.
Şu an itibariyle, YAŞ kararı ile sorgusuz sualsiz ordudan ihraç edilen subay sayısının, 2000 civarında olduğu belirtiliyor.
Bu kadar subay, suçunu bile bilmeden ordudan atılmış. Kimi 10 senesini, kimi 20 senesini verdiği ordudan, üç satırlık yazı ile defedilmişler..
Şimdi, bu ***fî ihraçlara yargı yolu açılıyor!
Açılıyor da; MHP ile CHP’nin yaptıklarına bakın..
MHP’liler çıkmışlar, bu değişikliğe “hayır” oyu veriyorlar!
Bir de üstelik, ateist lâikçilerin ağzı ile, “ordu dışındakilerin emrini dinleyenlerin ihracı haklıdır” gibi tez geliştiriyorlar!
Ayıptır beyler, ayıp..
YAŞkararı ile ihraç edilen 2000 civarındaki subayın en az yarısı MHP seçmenidir..
Onlardan utanın da, söylediğinize biraz dikkat edin..
Takılmışsınız CHP’nin kuyruğuna, gelene de hayır, gidene de hayır!
YAŞkararına yargı yolu açılmasının neyine itiraz ediyorsunuz siz?!
Ne istiyorsunuz; sorgusuz sualsiz, subaylar ordudan atılsınlar, sokak köşelerinde, ailelerini geçindirmek için dilensinler mi?
Ne kadar acımasızsınız siz? Ne kadar gaddar, ne kadar hukuk düşmanısınız!?
Hiç mi bilmiyorsunuz, eşi başörtülü olduğu için, kendisi namaz kıldığı için ordudan ihraç edilenleri..
Ne var yani, bunlara bir itiraz hakkı tanınsa.. Yargı incelese; bir disiplinsizlikleri varsa ihracı onaylasa, disiplinsizlik yoksa ihracı iptal etse!
Ne olur, kıyamet mi kopar?!
CHP’lilerin yaptıklarını eleştirmeye bile gerek yok..
Şahin Mengü, dün çıkmış, Anayasa Profesörü Burhan Kuzu Bey’in derste anlattıkları ile, TBMM’de yaptıkları arasında çelişki yakalamaya çalışıyor..
Be adam, bırak yıllar önce derste teori olarak anlatılanları da, sen kendin; bir gün önce Ergenekon sanıkları için yaptığın savunma ile, YAŞkararı ile ihraç edilenlere bugün sergilediğin acımasızlığa bir bak...
Kendi çelişkini sen izah et. Bomba ile yakalananlar, onlarca defa hakim tarafından dosyası incelenip cezaevinde tutuluyor, sen yine itiraz ediyorsun. YAŞkararı ile ihraç edilenlere ise, bir defacık yargıya gitmeyi bile çok görüyorsun!
Ne biçim hukukçuluk bu böyle? Ne biçim solculuk bu böyle?!

yturan
26-04-2010, 13:05
Hey gidi MHP senin için ne canlara kıyıldı sen böyle mi olacaktın.Neye hizmet edeceğine karar ver artık Sana gönülden bağlı olanlar bu hüsranı yaşatma

osmann
26-04-2010, 13:27
Hey gidi MHP senin için ne canlara kıyıldı sen böyle mi olacaktın.Neye hizmet edeceğine karar ver artık Sana gönülden bağlı olanlar bu hüsranı yaşatma

umarım sesini duyan olur...
selametle...

yakupyurt
26-04-2010, 13:48
mhp nin başına adam gibi adam yok ama biz adam sandık adam değilmiş malum deniz baykal gibi oturmuş koltuğa

kucer06
26-04-2010, 14:14
Yani böyle provakatif bir başlık olamaz.Sanki adam müslüman diye ordudan atılıyor gibi gösteriliyor.Yani ordumuzdaki diğer görevliler dinsiz veya hristiyan bu garibim müslüman ve bu yüzden ordudan atılıyor.Eğer buna gerçekten inanan varsa üzülürüm.Vakit gibi bir gazetedende başka başlık beklenmezdi yani.

toycan
26-04-2010, 18:01
Yani böyle provakatif bir başlık olamaz.Sanki adam müslüman diye ordudan atılıyor gibi gösteriliyor.Yani ordumuzdaki diğer görevliler dinsiz veya hristiyan bu garibim müslüman ve bu yüzden ordudan atılıyor.Eğer buna gerçekten inanan varsa üzülürüm.Vakit gibi bir gazetedende başka başlık beklenmezdi yani.

:present::present::present::present::present::present:

wtwt99
26-04-2010, 18:17
benim merak ettigim bir konu var herkes hükümeti mensuplarını eleştirebiliyor kimse bir şey demiyor peki tsk mensuplarını eleştirdikleri zaman neden nerdeyse vatan haini muamelesi yapılıyor onların hata yapma olasıkları sıfırmı

toycan
26-04-2010, 18:48
benim merak ettigim bir konu var herkes hükümeti mensuplarını eleştirebiliyor kimse bir şey demiyor peki tsk mensuplarını eleştirdikleri zaman neden nerdeyse vatan haini muamelesi yapılıyor onların hata yapma olasıkları sıfırmı

askere yapılan az yani daha ne yapsınlar hainlikleri dokunulmazlıkları kaldırıldığı zaman ortaya çıkar ama amerikalılalarla tek tek görüşmek fazla hayırlı değil ne konuşuldu ne söz verildi kapalı kapılar ardında bu önemli bence yada padişahım çok yaşa demek nekadar normal tartışılır asıl hükümetin içraatına kimse birşey demiyor hergez 3maymunu oynuyor veya durmak yok yola devam diyornedense

toycan
26-04-2010, 19:04
sonra benim kendi inançım su uyur iktidar uyumaz adamlar sarıgülle chp yi yazıcıoğlu ve partisiyle mhp yi bölme planları var bence cünkü bunlar muhalefet istemiyor insanların bilgilenmesi bunlara göre yanlış doğru bilgiyi sadece padişah verir aksi düşünülemez düşünenin boynu vurula bu yüzdende padişahım çok yaşa sesleri yükselmeye başladı hadi hayırlısı

NECAT33
26-04-2010, 19:52
Hayali yazılmış bir yazı..Kafasından geçenleri sanki oluyormuş gibi gösteren bir senaryo. YAŞ kararıyla atılan 2000 askerin yarısı MHP li imiş. Nerden biliyorsun? Beraber mi oy kullandınız.Sözüm ona MHP'yi köşeye sıkıştıracak.MHP; ne yaptığını çok iyi bilen,öyle abuk-sabuk konuşmayan,Konuştuğunda ses getiren bir partidir.Öyle malum medyanın atacağı çamurla kirlenemeyecek bir partidir. Bu yakıştırmalar Fıs Gelir Tırıs gider..Saygılarımla.. NECAT ÇAKIR--TARSUS..

ibalaban
26-04-2010, 20:27
Atatürk'ün Kurduğu Türk Ordusu İçinde dindar subaylarımız arttıkça ordumuzun sırtı yedi düvele karşı yere değmez. Çanakkaledeki mehmetçiğin vatan sevgisini, vatanı namus bilip savunmasını da ilahi güçlere yoran bu zihniyet değil mi?

gacvokem
26-04-2010, 21:14
vakitse iki defa düşünecen :D

ESES-58
26-04-2010, 21:52
Yani böyle provakatif bir başlık olamaz.Sanki adam müslüman diye ordudan atılıyor gibi gösteriliyor.Yani ordumuzdaki diğer görevliler dinsiz veya hristiyan bu garibim müslüman ve bu yüzden ordudan atılıyor.Eğer buna gerçekten inanan varsa üzülürüm.Vakit gibi bir gazetedende başka başlık beklenmezdi yani.

:present::present::present::present:
nede olsa vakit provakasyon merkezi.islami hoşgörüden uzak .islam adı altında vehhabi şövenizmi yap.gündeme MHP yi oturt

umut55
26-04-2010, 21:59
bence konu tartışmaya acık ama belli kurumlar gösterilmesi yanlış başlıkta oldugu gibi

veyselbakan
27-04-2010, 00:13
arkadaşlar bizler nasıl gazetelerden önemli bulduğumuz konuları buraya getirip tartışıyorsak beydemir de bir gazeteden kendisine göre önemli bir konuyu bizlerle paylaşmak istemiş iyide yapmış sizden ricam konuyu formumuza yakışır ve medeni şekilde birbirimizi kırmadan tartışmak ve mümkün olduğunca parti ve başlarında bulunan kişilere hakaret etmeden kurallara uygun şekilde fikir alışverişinde bulunmak olsun hayırlı akşamlar!

hüseyin
27-04-2010, 00:40
mhp'nin böyle bir düşüncede olabileceğini sanmıyorum...haa böyle bir düşünceside varsa onuda bu partiye gönülvermiş arkadaşlar eleştirsin..

beydemir
27-04-2010, 01:34
sonra benim kendi inançım su uyur iktidar uyumaz adamlar sarıgülle chp yi yazıcıoğlu ve partisiyle mhp yi bölme planları var bence cünkü bunlar muhalefet istemiyor insanların bilgilenmesi bunlara göre yanlış doğru bilgiyi sadece padişah verir aksi düşünülemez düşünenin boynu vurula bu yüzdende padişahım çok yaşa sesleri yükselmeye başladı hadi hayırlısı
toycan bir deyim vardır bilirmisin öküzün altında buzağı aramak seninkisi o hesap sayın sarıgül CHP den kendi isteğiylemi ayrıldıki burada AKP suçluyorsun adam o kadar uğraştı ayrılmayacağım diye sayın baykal kendine rakip istemediği için partiden ihraç ettiler yani sence CHP den sarıgülü ihraç edenler AKP limi diyorsun.gelelim rahmetli YAZICIOĞLU na o zaman bizde şu kapıdanmı bakalım AKP karşıtları MHP nin bölünmesini istemediği içinmi öldürtüldü öküzün altında buzağı arama toycan.

beydemir
27-04-2010, 01:36
arkadaşlar bizler nasıl gazetelerden önemli bulduğumuz konuları buraya getirip tartışıyorsak beydemir de bir gazeteden kendisine göre önemli bir konuyu bizlerle paylaşmak istemiş iyide yapmış sizden ricam konuyu formumuza yakışır ve medeni şekilde birbirimizi kırmadan tartışmak ve mümkün olduğunca parti ve başlarında bulunan kişilere hakaret etmeden kurallara uygun şekilde fikir alışverişinde bulunmak olsun hayırlı akşamlar!
:present::45:

toycan
27-04-2010, 09:53
toycan bir deyim vardır bilirmisin öküzün altında buzağı aramak seninkisi o hesap sayın sarıgül CHP den kendi isteğiylemi ayrıldıki burada AKP suçluyorsun adam o kadar uğraştı ayrılmayacağım diye sayın baykal kendine rakip istemediği için partiden ihraç ettiler yani sence CHP den sarıgülü ihraç edenler AKP limi diyorsun.gelelim rahmetli YAZICIOĞLU na o zaman bizde şu kapıdanmı bakalım AKP karşıtları MHP nin bölünmesini istemediği içinmi öldürtüldü öküzün altında buzağı arama toycan.

cevapı sen vermişsin rahmetli yazıcıoğluyla mhp nin birleşmesi senelerdir mümkün olmadı olmayacaktı olamadı corc saroz diye biri var bilirsiniz ekonomik siyasi medyum ne derse çıkar bilgi ünüversitesi destekçisi tesev kurucusu tayibbeyin de destekcisi şimdi sarı gülün sponsoru bilgi ünüversitesi tesev ve saroz sizce neden sarıgülün arkasında daha öncede cem uzan destekçisiydi bayağı bir oy kaybettirdi MHPye neden şenere destek vermiyor sizce olay tek adamlığa doğru kimin modeli abd nin eksikleriyle ısıtılıyor muhalefet olamayınca bunuda yetirmeyi düşünüyorlar adam 23 nisanda başbakanlığı devrettiği coçuğa nediyor asıp kesmek serbest aklında başka birşey yok bize nedemek düşüyor padişahım çok yaşa

veyselbakan
27-04-2010, 10:17
cevapı sen vermişsin rahmetli yazıcıoğluyla mhp nin birleşmesi senelerdir mümkün olmadı olmayacaktı olamadı corc saroz diye biri var bilirsiniz ekonomik siyasi medyum ne derse çıkar bilgi ünüversitesi destekçisi tesev kurucusu tayibbeyin de destekcisi şimdi sarı gülün sponsoru bilgi ünüversitesi tesev ve saroz sizce neden sarıgülün arkasında daha öncede cem uzan destekçisiydi bayağı bir oy kaybettirdi MHPye neden şenere destek vermiyor sizce olay tek adamlığa doğru kimin modeli abd nin eksikleriyle ısıtılıyor muhalefet olamayınca bunuda yetirmeyi düşünüyorlar adam 23 nisanda başbakanlığı devrettiği coçuğa nediyor asıp kesmek serbest aklında başka birşey yok bize nedemek düşüyor padişahım çok yaşa

toycan abi 23 nisandaki çocuğa sence nazire yapmış olamazmı olayı biraz fazla ciddiye almıyormuyuz neticede 23 nisan çocuk bayramı kendisininde çocukları çok sevdiğini biliyoruz ve orada kullandığı as kes sözü bu gün koltuk senin dilediğini yapabilirsin anlamında kullanılmış olamazmı?

toycan
27-04-2010, 11:36
toycan abi 23 nisandaki çocuğa sence nazire yapmış olamazmı olayı biraz fazla ciddiye almıyormuyuz neticede 23 nisan çocuk bayramı kendisininde çocukları çok sevdiğini biliyoruz ve orada kullandığı as kes sözü bu gün koltuk senin dilediğini yapabilirsin anlamında kullanılmış olamazmı?

olur veysel kardeşim olurda başbakanlık mevkin olan adamın daha özenli daha güzel sözler etmesi gerekir hele imam hatip kültürüyle yetişmiş insanın daha çok özen göstermesi gerekir diye düşünüyorum imam cemaat misali benim gibi cahil yanlış anladıysa benim gibilerine nasıl izah edecekler bu adamı bilmem

seyfi505050
27-04-2010, 12:14
Vakit gazetesi olayları çarpıtıyor.Bildiğim kadarıyla MHP anayasa değişikliğine karşı değil ama şu andaki meclisin yapmasına karşı seçimlerden sonra değişikliği yapalım demişti bildiğim kararıyla

beydemir
28-04-2010, 02:26
toycan abi 23 nisandaki çocuğa sence nazire yapmış olamazmı olayı biraz fazla ciddiye almıyormuyuz neticede 23 nisan çocuk bayramı kendisininde çocukları çok sevdiğini biliyoruz ve orada kullandığı as kes sözü bu gün koltuk senin dilediğini yapabilirsin anlamında kullanılmış olamazmı?
Bırak veysel kardeş,toycan kardeşimiz öküzün altında buzağı aramaya devam etsin.

wtwt99
28-04-2010, 09:21
askere yapılan az yani daha ne yapsınlar hainlikleri dokunulmazlıkları kaldırıldığı zaman ortaya çıkar ama amerikalılalarla tek tek görüşmek fazla hayırlı değil ne konuşuldu ne söz verildi kapalı kapılar ardında bu önemli bence yada padişahım çok yaşa demek nekadar normal tartışılır asıl hükümetin içraatına kimse birşey demiyor hergez 3maymunu oynuyor veya durmak yok yola devam diyornedense

iyide 28 şubatı askerler kimin emri ile yaptı sincanda tanklar niye yürüdü orada kudus gecesi vardı yani israil lanetleniyordu bunun türk devletine ne zararlı vardı ama tanklar yurudu bir gerçek var siyasılerde hesap vermeli askerde... başlık hakkında bir sözüm var evet ordudan atılanlar için yargı yolu acık olması lazım eger suçsuz yere atılmışsa gorevine geri dönmeli

toycan
28-04-2010, 10:13
Bırak veysel kardeş,toycan kardeşimiz öküzün altında buzağı aramaya devam etsin.

gercekten hak vermemek elde değıl padişah siirteki olaylar içinde bukadar büyüten medyaya kızmış neden acaba kendisi siirtden milletvekili secildi diyemi o ilde herşey olur ama su akar yolunu bulur coçukları çok seviyorya önemsiz şeyler bunlar herşeyi bildiğim gibi bunuda benden daha bilen olamaz diyor yani bizde buzağıyı konuşuyoruz diyeceğim çokşey var ama bazen susmak en iyisi insanlar laik oldukları şekilde yönetilirler herşey iyiye gidiyor uyusunda büyüsün ninni ölenlerinde kaderinde vardır ölmüşlerdir yaşayanların da kaderinde vardır yaşayaçaklardı ninni

veyselbakan
28-04-2010, 10:16
toycan abicim günaydın hayırlı işler yine güne bomba gibi başladın?:8[1]::8[1]::8[1]:

toycan
28-04-2010, 10:19
canım benim sanada hayırlı işler kolay gelsin ben bugüne öyle başlamış olayım sen hep bomba gibisin nazarlardan uzak ol

hilalyıldız
28-04-2010, 15:10
S.A.Nöbetteydim.Biraz uzak kaldık siz kıymetli kardeşlerimle İzmir'li kardeşlerim gene dil birliğine devam ediyorlar.ALLAH'ü teala diyorki;onlar bakarlar göremezler,duyarlar doğruyu konuşamazlar,onları biz mühürledik.Bu kadar olayı nasıl görmedikleri belli.ALLAH bizleri ıslah etsin.AMİN.AEO.

veyselbakan
28-04-2010, 15:17
[QUOTE=hilalyıldız;474665]S.A.Nöbetteydim.Biraz uzak kaldık siz kıymetli kardeşlerimle İzmir'li kardeşlerim gene dil birliğine devam ediyorlar.ALLAH'ü teala diyorki;onlar bakarlar göremezler,duyarlar doğruyu konuşamazlar,onları biz mühürledik.Bu kadar olayı nasıl görmedikleri belli.ALLAH bizleri ıslah etsin.AMİN.AEO.[/QUOTE
lütfen konuyu başka yerlere çekmeden fikirlerinizi sataşma olmadan beyan ediniz!

toycan
28-04-2010, 15:48
S.A.Nöbetteydim.Biraz uzak kaldık siz kıymetli kardeşlerimle İzmir'li kardeşlerim gene dil birliğine devam ediyorlar.ALLAH'ü teala diyorki;onlar bakarlar göremezler,duyarlar doğruyu konuşamazlar,onları biz mühürledik.Bu kadar olayı nasıl görmedikleri belli.ALLAH bizleri ıslah etsin.AMİN.AEO.

bencede padişahanız böyle buyur muş yermisim yemezmisin bu arada nöbetten yorulmuşsun uyandığına sevindim inşaalah halkımda uyanır diyorum sen ne düşünüyorsun siirt manisa daki olaylarla ilgili vakitin yazdığı gibi buda eski hükümetlerin suçu mu abimizin dediği gibi mhp yi cezalandırmalı mı???

adnanarkan
28-04-2010, 20:23
ordumuzla uğraşanları kınıyorum.her toplumun içinde elbette iyide olur kötüde ama şunu kimse untmasınki ordu bizim ordumuz atatürk ün ordusu.

wtwt99
28-04-2010, 20:58
ordumuzla uğraşanları kınıyorum.her toplumun içinde elbette iyide olur kötüde ama şunu kimse untmasınki ordu bizim ordumuz atatürk ün ordusu.

o zaman bende diyorumki devlet bizim devlet atatürkün devleti ama devlete hergun laf ediyorlar

dragutcim
28-04-2010, 22:52
Ya... bok atalım atmasına ama ülkede ziraat bitmiş hayvancılık bitmiş halen kayıkçı kavgasında hangi yöne kürek çekelim? Et kaç para yarın sıra buğdayla mısıra gelecek, yine Çine bakıp ucuz ucuz mal alalım diycez ama parayı biz nasıl kazanacaz....:common001:

erdal05
28-04-2010, 23:18
albay nevzat tarhan'ın türk silahlı kuvvetlerinde ki...hikayesi...

Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Merzifon'da 1952 yılında doğdu. 1969 yılında Kuleli Askeri Lisesini 1975 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesini bitirdi. GATA stajı, Kıbrıs ve Bursa kıta hizmetinden sonra 1982 yılında GATA'da Psikiyatri uzmanı oldu. Erzincan ve Çorlu'da hastane hekimliği sonunda GATA Haydarpaşa'da yardımcı Doçent (1988) ve Doçent (1990) oldu. Klinik direktörlüğü yaptı. Albaylığa (1993) ve Profesörlüğe (1996) yükseldi. 1996-1999 yılları arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesinde öğretim üyeliği ve Adli Tıp Kurumunda bilirkişilik yaptı. Kendi isteğiyle emekli oldu.
.....
Ünlü bir piskiyatris olan Prof. Dr. Nevzat Tarhan 28 Şubat sürecinde ordu içinde yapılan tasfiyedeki hedef isimlerden birisiydi.

GATA'da çalışırken sürgünden sürgüne gönderilen Nevzat Tarhan bunun inançlı olduğu için yapıldığını öğreniyor. Sürgünlerin ardında ise Batı Çalışma Grubu ve Çevik Bir var.

O dönemlerde çok sıkıntı çektiğini söyleyen Tarhan ''bir iki sene boyunca arabamın altına bakmadan arabaya binmiyordum'' diyor.

1969 yılında Kuleli Askeri Lisesi'ni bitiren Nevzat Tarhan ardından Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitirir. 1982 yılında GATA'ta doktor olarak göreve başlayan Nevzat Tarhan'ın hayatı 28 Şubat döneminde Genelkurmay'a gelen asılsız ihbar mektupları ile bir anda altüst olur.

Bu mektuplar sonucunda hiçbir gerekçe gösterilmeden görevinden alındığını ve dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir tarafından Çorlu Veteriner Sağlık şubesine psikiyatris olarak atandığını söylüyor.

Davayı kazanmasına rağmen GATA komutanının kendisine söylediği şok sözler Tarhan'ı bir kez daha yıkar. Dönemin GATA Komutanı Tuğgeneral Çetin Harmankaya ''sen kazandın dönersin ama bir müddet sonra seni Şırnak'a atayacaklar. Emir komuta zinciri dışında bir odak var bu odak sizi istemiyor'' der.

'YAŞAM TARZINI BEĞENMİYORUZ'

Bu atamaların nedenini öğrenmek isteyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan'a şok bir cevap gelir: ''yaşam tarzınızı beğenmiyoruz''

''Onlara göre laik yaşam tarzı demek içki içmek, eşinin başının açık olması ve dinden uzak durmak'' diyor Prof. Dr. Tarhan.

'BU İŞLERİN ALTINDA ERGENEKON VAR'

28 Şubat sürecinde sahte belgeler düzenleyerek insanların damgalandığını söyleyen Tarhan bu işi Ergenekon'un yaptığını ifade ediyor.

''Emir komuta zinciri dışında bir odak var bu odak sizi istemiyor'' sözü ile ne kastedilmek istendiğini anlamak için araştırmalar yaptığını söyleyen Tarhan, bu işin ucunun Ergenekon Terör Örgütü'ne dayandığını iddia ediyor.

'ÇEVİK BİR'E DAVA AÇTIM'

Emekli olduktan sonra dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'e dava açan Prof. Dr. Nevzat Tarhan davayı kazanır. Fakat Yargıtay daha sonra kararı bozar. Mahkeme ise ilk kararında ısrar etmez. İşte burada mahkemenin baskı altına alındığını ''askeri bir savcı mahkemeye gelerek biz bu dava ile ilgileniyoruz, siz olayı kapatın'' dediğini iddia ediyor Tarhan.

'ORDUNUN ARŞİVİ AÇILMALI'

Genelkurmay'ın ordu arşivlerini açması gerektiğini söyleyen Tarhan bu şekilde 28 Şubat sürecinde neler tezgahlandığının, ne tür komplolar yapıldığının ortaya çıkacağını söylüyor.

''Eğer amacımız gerçeği ortaya çıkarmaksa bu arşivler açılmalı, hukuk ancak böyle çalıştırılır'' diyen Tarhan, ordu yıpranmak istemiyorsa bunu yapmalı diyor.

28 Şubat'ta insanların hassas duyguları ile oynanarak bir iç düşman yaratıldığını söyleyen Tarhan, ''dini duyarlılığı olan insanlar kitlesel düşman olarak kabul edildi'' diyor.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan son yasa ile davayı tekrar gündeme getirmekte kararlı.

dragutcim
29-04-2010, 00:40
sayın erdal05; Yani ordu ülkemizi kaosa sürüklüyor, Din düşmanlığı yapıyor, haklı olanların önünü kesip çıkmaza sokuyor... bunu mu demek istiyorsunuz, yada kardeşim Prof. Dr. Nevzat Tarhan bunumu söylüyor ben söylenenleri buraya taşıyorum önünde yada arkasında değilim ne anlıyorsanız anlayınmı? diyorsunuz. Bak kardeşim adam söylediğinin her yerindedir. Bu söylemi adının geçtiği platformda açıklarsa benimseyip deklare etmek ihtayacını duyan kişidir. Hiç orasında burasında yok kardeşim bu da bunu söylüyor diye yorumsuz taşıma durumuna düşmez. Bu ucuz ayak oyunlarıdır. Direk söyleyelim, kıvırmadan! Bak ben diyorum ki Ne Mutlu Türküm Diyene! Türkiye Türklerindir. Bu ülkenin bölünmez bütünlüğünü bozmaya kalkan kalleşler, farelerin sonu gibi sonu, yaşamakla devam edip sonlarını lağımda bulacaklardır. :bangin:

beydemir
29-04-2010, 01:24
gercekten hak vermemek elde değıl padişah siirteki olaylar içinde bukadar büyüten medyaya kızmış neden acaba kendisi siirtden milletvekili secildi diyemi o ilde herşey olur ama su akar yolunu bulur coçukları çok seviyorya önemsiz şeyler bunlar herşeyi bildiğim gibi bunuda benden daha bilen olamaz diyor yani bizde buzağıyı konuşuyoruz diyeceğim çokşey var ama bazen susmak en iyisi insanlar laik oldukları şekilde yönetilirler herşey iyiye gidiyor uyusunda büyüsün ninni ölenlerinde kaderinde vardır ölmüşlerdir yaşayanların da kaderinde vardır yaşayaçaklardı ninni
. biliyorsun bazı medya kuruluşları elinden gelse adamı bir kaşık suda boğacaklar
coçukları çok seviyorya önemsiz şeyler bunlar
gerçekten böyle düşünüyor olamazsın bence çok büyük bir iftiradır bu.AKP kökenli birileri bu yazdıllarını okursa başın araya gider eleştirilerini daha ılıman yapman daha iyi olur.
aşağıya başbakanın konuşmasından bu konuyla ilgili bölümü aldım.
“Yani 1 yıl önce olmuş bir olay hakkında her türlü yasal yollar, bunun yanında ilgili bakanlıkların atması gereken adımlar, valiliğin atması gereken adımlar, hepsi atılmış ve bugün bu tekrar gündeme getiriliyor. Bu gazetecilik değildir” diyen Erdoğan, “Bu bir medya mantığı değildir, bu basın ahlak ilkelerine yakışan bir yaklaşım değildir. Bu tam aksine, gerek o ilimizle ilgili gerek o olayda adı geçenlerle ilgili psikolojik yıkımlara neden olur. Buralarda çok daha dikkatli olmaya bence gerek var diye düşünüyorum.”
burda ben coçukları çok seviyorya önemsiz şeyler bunlar bu imayı hak eden birşey görmedim sen gördünmü yoksa çamur at yapışmazsada izi kalsınmı diyorsun senin yazdıklarınla başbakanın konuşması arasında bir benzerlik kuramadım doğrusu

beydemir
29-04-2010, 01:35
Ya... bok atalım atmasına ama ülkede ziraat bitmiş hayvancılık bitmiş halen kayıkçı kavgasında hangi yöne kürek çekelim? Et kaç para yarın sıra buğdayla mısıra gelecek, yine Çine bakıp ucuz ucuz mal alalım diycez ama parayı biz nasıl kazanacaz....:common001:
dostum 8 yıl önceki gazeteleri bi oku derim o zaman devlet bitmişti devlet iflas'ını açıklamak üzereydi erken seçime gitme bahanesiyle yönetimden kaçtılar aylık enflasyonun, şu anki yıllık enflasyonu ikiye katladığını emekliye maaş veremeyecek duruma gelindiğini banka faizlerinin %200 e çıktığını dövizin hergün yükseldiğini bir gün dahi cebinde TL bulunduranın zara ettiğini vs.vs.vs. bi oku istersen TÜRK milleti olarak geçenleri çabuk unutuyoruzda.

hüseyin
29-04-2010, 01:35
albay nevzat tarhan'ın türk silahlı kuvvetlerinde ki...hikayesi...

Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Merzifon'da 1952 yılında doğdu. 1969 yılında Kuleli Askeri Lisesini 1975 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesini bitirdi. GATA stajı, Kıbrıs ve Bursa kıta hizmetinden sonra 1982 yılında GATA'da Psikiyatri uzmanı oldu. Erzincan ve Çorlu'da hastane hekimliği sonunda GATA Haydarpaşa'da yardımcı Doçent (1988) ve Doçent (1990) oldu. Klinik direktörlüğü yaptı. Albaylığa (1993) ve Profesörlüğe (1996) yükseldi. 1996-1999 yılları arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesinde öğretim üyeliği ve Adli Tıp Kurumunda bilirkişilik yaptı. Kendi isteğiyle emekli oldu.
.....
Ünlü bir piskiyatris olan Prof. Dr. Nevzat Tarhan 28 Şubat sürecinde ordu içinde yapılan tasfiyedeki hedef isimlerden birisiydi.

GATA'da çalışırken sürgünden sürgüne gönderilen Nevzat Tarhan bunun inançlı olduğu için yapıldığını öğreniyor. Sürgünlerin ardında ise Batı Çalışma Grubu ve Çevik Bir var.

O dönemlerde çok sıkıntı çektiğini söyleyen Tarhan ''bir iki sene boyunca arabamın altına bakmadan arabaya binmiyordum'' diyor.

1969 yılında Kuleli Askeri Lisesi'ni bitiren Nevzat Tarhan ardından Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitirir. 1982 yılında GATA'ta doktor olarak göreve başlayan Nevzat Tarhan'ın hayatı 28 Şubat döneminde Genelkurmay'a gelen asılsız ihbar mektupları ile bir anda altüst olur.

Bu mektuplar sonucunda hiçbir gerekçe gösterilmeden görevinden alındığını ve dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir tarafından Çorlu Veteriner Sağlık şubesine psikiyatris olarak atandığını söylüyor.

Davayı kazanmasına rağmen GATA komutanının kendisine söylediği şok sözler Tarhan'ı bir kez daha yıkar. Dönemin GATA Komutanı Tuğgeneral Çetin Harmankaya ''sen kazandın dönersin ama bir müddet sonra seni Şırnak'a atayacaklar. Emir komuta zinciri dışında bir odak var bu odak sizi istemiyor'' der.

'YAŞAM TARZINI BEĞENMİYORUZ'

Bu atamaların nedenini öğrenmek isteyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan'a şok bir cevap gelir: ''yaşam tarzınızı beğenmiyoruz''

''Onlara göre laik yaşam tarzı demek içki içmek, eşinin başının açık olması ve dinden uzak durmak'' diyor Prof. Dr. Tarhan.

'BU İŞLERİN ALTINDA ERGENEKON VAR'

28 Şubat sürecinde sahte belgeler düzenleyerek insanların damgalandığını söyleyen Tarhan bu işi Ergenekon'un yaptığını ifade ediyor.

''Emir komuta zinciri dışında bir odak var bu odak sizi istemiyor'' sözü ile ne kastedilmek istendiğini anlamak için araştırmalar yaptığını söyleyen Tarhan, bu işin ucunun Ergenekon Terör Örgütü'ne dayandığını iddia ediyor.

'ÇEVİK BİR'E DAVA AÇTIM'

Emekli olduktan sonra dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'e dava açan Prof. Dr. Nevzat Tarhan davayı kazanır. Fakat Yargıtay daha sonra kararı bozar. Mahkeme ise ilk kararında ısrar etmez. İşte burada mahkemenin baskı altına alındığını ''askeri bir savcı mahkemeye gelerek biz bu dava ile ilgileniyoruz, siz olayı kapatın'' dediğini iddia ediyor Tarhan.

'ORDUNUN ARŞİVİ AÇILMALI'

Genelkurmay'ın ordu arşivlerini açması gerektiğini söyleyen Tarhan bu şekilde 28 Şubat sürecinde neler tezgahlandığının, ne tür komplolar yapıldığının ortaya çıkacağını söylüyor.

''Eğer amacımız gerçeği ortaya çıkarmaksa bu arşivler açılmalı, hukuk ancak böyle çalıştırılır'' diyen Tarhan, ordu yıpranmak istemiyorsa bunu yapmalı diyor.

28 Şubat'ta insanların hassas duyguları ile oynanarak bir iç düşman yaratıldığını söyleyen Tarhan, ''dini duyarlılığı olan insanlar kitlesel düşman olarak kabul edildi'' diyor.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan son yasa ile davayı tekrar gündeme getirmekte kararlı.

ordu içersinde insanların nasıl harcandığının yanlızca bir örneği nevzat tarhanın dramı...üstelik profösörlük ve albaylık ünvanına ramen,alt rütbelerdekinin karşılaştığı haksızlığı siz düşünün..bunlara sebep kendini yaratan allahına ibadet etmesi,hanımının başının kapalı olması,toplantılarda millet şarap bira viski içerken onun meşrubat içmesi vs vs...
sivil yargı ve sivil yönetimden tamamen muaf ayrı bir cumhuriyet olan ordumuzun nevzat tarhan gibilerinin olayı kokuşmuşluğun yanlızca bir kısmı...sivil iktidarlara baskılar,muhtıralar,darbeler,ihale yolsuzlukları,sahte çürük raporları,sınırlardaki ticari çıkarlar vs vs ..

mesleğini kendi çıkarları doğrultusunda icra eden her meslekten insanoğlunun yaşadığı ülkemizde ast üst emir komuta zinciri içersinde görev yapıp sayıları sekizyüzbini bulan silahlı bir gücün aylık yiyecek içecek giyecek ihtiyaçlarının karşılanması bedelinin tutarı sivil tüccarlar kadar ordu içersindeçeşitli rütbelerdeki subaylarında iştahını kabartmaktadır,aynı şekilde silah ve mühimmat alımlarında..butür alışverişlerde komusyon karşılığı kendi çıkarlarını düşünen subaylar olmuştur ve olacaktır,olmaması eşyanın tabiatına aykırıdır..bunun çaresi daha şeffaf ve denetlenebilir bir reforme edilmiş profosyenel bir ordudur..böyle bir ordu savaşa giderken ağzından şarap kokusu çıkartmadan ALLAH ALLAH diye yeri göyü inletip düşmanının üzerine gidip zeferler kazanan ordudur..inşallah o günler yakındır.

ŞAVKÇI09
29-04-2010, 01:45
vakitse iki defa düşünecen :D

:present::present::present:

beydemir
29-04-2010, 01:50
albay nevzat tarhan'ın türk silahlı kuvvetlerinde ki...hikayesi...

Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Merzifon'da 1952 yılında doğdu. 1969 yılında Kuleli Askeri Lisesini 1975 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesini bitirdi. GATA stajı, Kıbrıs ve Bursa kıta hizmetinden sonra 1982 yılında GATA'da Psikiyatri uzmanı oldu. Erzincan ve Çorlu'da hastane hekimliği sonunda GATA Haydarpaşa'da yardımcı Doçent (1988) ve Doçent (1990) oldu. Klinik direktörlüğü yaptı. Albaylığa (1993) ve Profesörlüğe (1996) yükseldi. 1996-1999 yılları arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesinde öğretim üyeliği ve Adli Tıp Kurumunda bilirkişilik yaptı. Kendi isteğiyle emekli oldu.
.....
Ünlü bir piskiyatris olan Prof. Dr. Nevzat Tarhan 28 Şubat sürecinde ordu içinde yapılan tasfiyedeki hedef isimlerden birisiydi.

GATA'da çalışırken sürgünden sürgüne gönderilen Nevzat Tarhan bunun inançlı olduğu için yapıldığını öğreniyor. Sürgünlerin ardında ise Batı Çalışma Grubu ve Çevik Bir var.

O dönemlerde çok sıkıntı çektiğini söyleyen Tarhan ''bir iki sene boyunca arabamın altına bakmadan arabaya binmiyordum'' diyor.

1969 yılında Kuleli Askeri Lisesi'ni bitiren Nevzat Tarhan ardından Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitirir. 1982 yılında GATA'ta doktor olarak göreve başlayan Nevzat Tarhan'ın hayatı 28 Şubat döneminde Genelkurmay'a gelen asılsız ihbar mektupları ile bir anda altüst olur.

Bu mektuplar sonucunda hiçbir gerekçe gösterilmeden görevinden alındığını ve dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir tarafından Çorlu Veteriner Sağlık şubesine psikiyatris olarak atandığını söylüyor.

Davayı kazanmasına rağmen GATA komutanının kendisine söylediği şok sözler Tarhan'ı bir kez daha yıkar. Dönemin GATA Komutanı Tuğgeneral Çetin Harmankaya ''sen kazandın dönersin ama bir müddet sonra seni Şırnak'a atayacaklar. Emir komuta zinciri dışında bir odak var bu odak sizi istemiyor'' der.

'YAŞAM TARZINI BEĞENMİYORUZ'

Bu atamaların nedenini öğrenmek isteyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan'a şok bir cevap gelir: ''yaşam tarzınızı beğenmiyoruz''

''Onlara göre laik yaşam tarzı demek içki içmek, eşinin başının açık olması ve dinden uzak durmak'' diyor Prof. Dr. Tarhan.

'BU İŞLERİN ALTINDA ERGENEKON VAR'

28 Şubat sürecinde sahte belgeler düzenleyerek insanların damgalandığını söyleyen Tarhan bu işi Ergenekon'un yaptığını ifade ediyor.

''Emir komuta zinciri dışında bir odak var bu odak sizi istemiyor'' sözü ile ne kastedilmek istendiğini anlamak için araştırmalar yaptığını söyleyen Tarhan, bu işin ucunun Ergenekon Terör Örgütü'ne dayandığını iddia ediyor.

'ÇEVİK BİR'E DAVA AÇTIM'

Emekli olduktan sonra dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'e dava açan Prof. Dr. Nevzat Tarhan davayı kazanır. Fakat Yargıtay daha sonra kararı bozar. Mahkeme ise ilk kararında ısrar etmez. İşte burada mahkemenin baskı altına alındığını ''askeri bir savcı mahkemeye gelerek biz bu dava ile ilgileniyoruz, siz olayı kapatın'' dediğini iddia ediyor Tarhan.

'ORDUNUN ARŞİVİ AÇILMALI'

Genelkurmay'ın ordu arşivlerini açması gerektiğini söyleyen Tarhan bu şekilde 28 Şubat sürecinde neler tezgahlandığının, ne tür komplolar yapıldığının ortaya çıkacağını söylüyor.

''Eğer amacımız gerçeği ortaya çıkarmaksa bu arşivler açılmalı, hukuk ancak böyle çalıştırılır'' diyen Tarhan, ordu yıpranmak istemiyorsa bunu yapmalı diyor.

28 Şubat'ta insanların hassas duyguları ile oynanarak bir iç düşman yaratıldığını söyleyen Tarhan, ''dini duyarlılığı olan insanlar kitlesel düşman olarak kabul edildi'' diyor.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan son yasa ile davayı tekrar gündeme getirmekte kararlı.
evet işte bu Türk İslam ülküsünü savunan bir partinin yasaya hayır demekle düştüğü durum. bence kendi seçmenine sırt çevirmektir sivil mahkemede yargılanma hakkı olsaidi herhalde birçok subay görevinde kalırdı

toycan
29-04-2010, 10:25
. biliyorsun bazı medya kuruluşları elinden gelse adamı bir kaşık suda boğacaklar
coçukları çok seviyorya önemsiz şeyler bunlar
gerçekten böyle düşünüyor olamazsın bence çok büyük bir iftiradır bu.AKP kökenli birileri bu yazdıllarını okursa başın araya gider eleştirilerini daha ılıman yapman daha iyi olur.
aşağıya başbakanın konuşmasından bu konuyla ilgili bölümü aldım.
“Yani 1 yıl önce olmuş bir olay hakkında her türlü yasal yollar, bunun yanında ilgili bakanlıkların atması gereken adımlar, valiliğin atması gereken adımlar, hepsi atılmış ve bugün bu tekrar gündeme getiriliyor. Bu gazetecilik değildir” diyen Erdoğan, “Bu bir medya mantığı değildir, bu basın ahlak ilkelerine yakışan bir yaklaşım değildir. Bu tam aksine, gerek o ilimizle ilgili gerek o olayda adı geçenlerle ilgili psikolojik yıkımlara neden olur. Buralarda çok daha dikkatli olmaya bence gerek var diye düşünüyorum.”
burda ben coçukları çok seviyorya önemsiz şeyler bunlar bu imayı hak eden birşey görmedim sen gördünmü yoksa çamur at yapışmazsada izi kalsınmı diyorsun senin yazdıklarınla başbakanın konuşması arasında bir benzerlik kuramadım doğrusu
ya ne güzel valla siz seneler önce olmuş olayları ısıtıp ıstıp önümüze koyuyorsunuzda biz yapınca olay terbiyesizlik terbiyesizlik nedir biliyormusunuz terbiyesizlik biz bu olayı kendi aramızda hallettik demek valisiyle kaymakamıyla emniyet midürüyle yazıklar olsun sizin zihniyetiniz bu iktidarı bunun için alet olarak istiyorsunuz gercekten gömleğinizi çıkartmışsınız yarında millete biz kendi aramızda hallettik mi diyeceksiniz allaha emanet olun sende çok yaşa padişahım

tamer41
29-04-2010, 10:57
“Ret Cephesi”ne bak, Ergenekon’u anlarsın!

Hani “Ergenekon’u sulandırma” ve dolayısıyla “kafaları bulandırma” görevi üstlenen taife, hemen her ağızlarını açtıklarında “elma”larla “armut”ların “Ergenekon sepeti”ne doldurulduğunu söylüyorlar ya; bir “general” ile “profesör”ün, bir “sendikacı” ile bir “gazeteci”nin aynı sepete konulduğunu iddia edip; “Bu birbirine benzemez insanlar, nasıl aynı örgüte dahil ediliyor?” diye soruyorlar ya; gelin, biz de aynı soruyu “Meclis’teki muhalefet” için soralım... Söyleyin Allah aşkına; “sosyal demokrat” olduğunu iddia eden bir CHP ile, “Türk milliyetçisi” olduğunu iddia eden bir MHP, ya da “Kürt milliyetçiliği” yapan bir BDP, nasıl “aynı tavır”da birleşebiliyor?..
Malûm, “Anayasa değişikliği paketi”nin oylamaları esnasında, CHP’li Milletvekilleri “oylamalara bile katılmayarak”, değişikliğe “karşı” çıktıklarını göstermişlerdi... Değişikliğe o kadar karşıydılar, iradelerine öylesine “ipotek” konulmuştu ki; “Geçici 15. Madde”nin kaldırılmasını, dolayısıyla “12 Eylül Cuntası”nın yargılanmasını “kendileri teklif ettiği” halde, oylamaya bile katılmadılar!..
Buna, ister “CHP’de Baykal diktası” deyin, ister “faşist baskı” deyin, netice değişmez... Netice ortada: AK Partili Milletvekillerine “evet” oyu kullanmaları yönünde “baskı” yapıldığını iddia eden CHP’li kurmaylar, kendi milletvekillerinin oy kullanmasına bile “yasak” koydular!.. “Oy kullanma” esnasında; bırakın Genel Kurul’da kalmayı, “çiçeklerin bulunduğu yerdeki oy sandıkları tarafına geçmeleri” bile yasak!..
Tam bir baskı, tam bir faşizanlık!..
Hitler ve Mussolini ne ki;
Baykal, onları cebinden çıkarır!..
Peki, bu “baskı” ve “ipotek” niye?..
Ola ki; CHP’li vekillerin gönülleri yumuşar da, “evet” deyiverirler diye!.. Amaç, “vicdanlara da pranga” vurmak!..
Oylamalar, güya “gizli” yapılıyor!..
“Baykal sultası”na boyun eğen CHP’liler, işte “açık açık” koyuyorlar tavırlarını!..
MHP VE BDP: “İSTEMEZÜK!”
“MHP’nin tavrı”na gelince!.. Kabul edelim ki, MHP’liler hiç olmazsa “dürüst” davrandılar... Tabiî, “dürüst” olmaları, “çelişki”lerini ve “çifte standart”larını ortadan kaldırmaz!.. Fakat, yine de “oylama”lara katıldılar ve “Dev-buğ’un buyrukları” doğrultusunda “ret” oyu kullandılar!..
Öyle bir “retçi” idiler ki;
“12 Eylül kıyımı”na uğrayan “ülkücü” gençlerin “3 ayaklı sehpalarda asılmaları”na ve “demir parmaklıklar ardında çürütülmeleri”ne rağmen, “12 Eylül’cülere yargılanma yolu” açan teklife bile “ret” oyu verdiler!..
Düşünebiliyor musunuz;
Herhalde “ip” yokluğundan, “Apo’yu idam sehpasından kurtaran” bir MHP, “ülkücüleri idam eden” askerî cuntanın yargılanmasına “hayır” dedi!..
Ya BDP’nin tavrı?.. Anayasa oylamaları sürecinde, onlar da epey “git-gel” yaşadı...
“Baskı”lardan, “dayatma”lardan ve kendilerine yapılan “zulüm”lerden en çok yakınan, kurdukları “parti”lerin her defasında kapatıldığından şikâyet eden bir BDP, “parti kapatmaları zorlaştıran” Anayasa teklifine bile “hayır” dedi!..
Şu “çelişki”ye bakın;
Hem “parti kapatmalar”dan şikâyet ediyorsun, hem de “parti kapatmaları zorlaştıran” teklife “hayır” diyorsun!..
Demek oluyor ki, baskı da bir “edebiyat”mış, dayatma ve zulüm söylemi de!
Hani, adamın biri “berber koltuğu”na oturup, sormuş ya berbere; “Saçlarım ak mı, kara mı?”
Berber de demiş ya;
“Önüne düşünce görürsün!”
CHP’nin de, MHP’nin de, BDP’nin de saçları önlerine döküldü ve kimin “ak”, kimin “kara” olduğunu millet gördü!..
Kim “samimi”dir, kim “rol kesmekte” ve “oynamaktadır”, hepimiz gördük!.. Millet, bu tabloyu elbette değerlendirecektir!.. Meclis’te “oy sandığına gitmeyenleri” de değerlendirecektir, gidip “ret” veya “evet” diyenleri de değerlendirecektir!..
DARBELERİN SONU NİYE GELMİYOR?
Sözün burasında, “Meclis’teki önceki gece”den bahsetmek istiyorum... Bana göre; önceki gecenin “2 hatibi” vardı: Biri, aynı zamanda Anayasa Profesörü olan AK Parti Milletvekili Burhan Kuzu, diğeri de Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay...
Bence, Burhan Kuzu’nun şu sözleri, hem “hafıza kayıtları”na geçmeli, hem de “tarih”e kazınmalıdır:
¥ “Bugün yargı bağımsızlığını öne çıkaranlar 28 Şubat’ta, Genelkurmay Başkanı’nın brifing salonuna bir otobüs yetmedi, ikinciyi kaldırarak giden yargıçlara sesleniyorum; bugün getirdiğimiz düzenlemeyi yargı bağımsızlığına aykırı sayan o insanlar, acaba oraya gidip Çevik Bir salona girdiği zaman neden ayağa kalkıp alkışladılar?”
¥ “27 Nisan 2007’de Başbakan dik dururken, Bakan açıklama yaparken, bugün ‘12 Eylül yargılansın’ diyenler neredeydi?”
¥ “Türkiye’de neden darbelerin sonu gelmiyor? Bunun sebebi, siyaset içerisinde rakibini sandıkta yenemeyenlerin bu tür darbelere bel bağlamasıdır. Türkiye’de sivil generaller var bilesiniz. Evvela kafaların değişmesi lazım. Rakibini sandıkta yeneceksin.”
DARBECİLERE “EMRİNİZDEYİZ PAŞAM” DİYENLER!
Ertuğrul Günay’la ilgili tavrımı biliyorsunuz... Bana göre çok “yanlış”lar yaptı ve ben de kendisini eleştiren çok yazı yazdım... Ama, “yiğidi öldürsen de, hakkını yeme” demişler!.. Ertuğrul Günay, önceki gece, “çok güzel bir konuşma” yaptı...
CHP’ye de, MHP’ye de, Kamer Genç’e de öyle “gönderme”ler yaptı ki; ben olsam; “yer yarılsa da, yerin dibine girsem” derdim... Ama, “sözün adresinde” olanlar o kadar rahattı ki; “yüz”leri “kösele” kaplı olmalı ki, “suçlama”ları kös kös dinlediler!..
Buyurun, o suçlamalardan bazıları:
¥ “Bugün kaldıracağımız hüküm, 1961 Anayasası’ndaki hükümle aynıdır... Bu hukukumuzda 50 yıldan beri var. 7 yılın sorumluluğu bizim ama geride 47 yıl var. Bu akşam hepimiz birlikte, Türkiye demokrasisi, hukuku, Anayasasının alnına sürülmüş bulunan bu kara le***i kaldırmanın onurunu ve sorumluluğunu gelin birlikte paylaşalım.”
¥ “Hiçbir hukuk metninde 28 Şubat’ı gerçekleştirenlerin yargılanamayacağına ilişkin düzenleme bulunmuyor... Neden yargılanamıyor biliyor musunuz?.. Çünkü darbe olduğunda Pakistan’da yüksek mahkemenin yargıçları cübbelerini çıkararak darbecilerin önüne atıyorlar, bizde ise yüksek mahkemenin yargıçları darbecilerin önünde ‘Emrinizdeyiz Paşam’ diyorlar.”
¥ 12 Eylül, herkesi mağdur etti. Verilen görevleri kabul etmeyen, direnç gösteren bir tavır sergilemek yerine, Danışma Meclisi’nde üyelik kapmak için nice insanlar sıraya girdi, kimileri de ‘Biz hapisteyiz ama fikrimiz iktidarda’ diye 12 Eylül’ü haklı gördüğünü, içselleştirdiğini, bağışladığını söyleyebildi. Bunları toptan hepimizin reddetmesi gerekiyor.”
Ertuğrul Günay’ın, kendisine yönelik, “dönek deyince ne anlıyorsunuz?” sorusuna verdiği cevap da; CHP’lilerin suratında patlayan “Osmanlı tokadı” gibiydi:
“Ben sosyal demokrasi, sosyal adalet, milli irade gibi kavramları kullanıp da sonra milli iradenin seçtikleriyle baş edemeyeceklerini gördükleri zaman, postal sesinden umut bekleyen demokrasi düşmanlarını anlıyorum.”
Bu söz, “CHP’ye kapak” olur herhalde!..
1961 VE 1982’DEKİ MADDELER
Bu vesileyle, yine Ertuğrul Günay’ın gündeme getirdiği bir “olay”dan söz etmek istiyorum.
Malûm, şöyle demişti:
“Bugün kaldıracağımız hüküm, 1961 Anayasası’ndaki hükümle aynıdır.”
Ne yalan söyleyeyim; bu “aynılığı” hiç düşünmemiştim... Demek, 1982 Anayasası’ndaki “Geçici 15. Madde” ile 1961 Anayasası’ndaki “Geçici 4. Madde” aynıymış, ha... Hemen “ilgili maddelere” baktım ve gördüm ki; tıpkısının aynısı!..
Buyurun, “darbeci generaller”in “kendilerini korumak” için “yazdırdıkları” maddelere bir bakalım:
“1961 Anayasası’nın, Geçici 4. Maddesi” aynen şöyle:
¥ “27 Mayıs 1960 tarihinden itibaren Kurucu Meclis’in toplandığı 6 Ocak 1961 tarihine kadar yasama yetkisini ve yürütme görevini Türk Milleti adına kullanmış bulunan Milli Birlik Komitesi’nin ve Devrim Hükümetleri’nin karar ve tasarruflarından ve bunların, idarece veya yetkili kılınan organ ve mercilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar hakkında cezai veya mali veya hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz.”
Buyurun, bir de 1982 Anayasası’nın “Geçici 15. Madde”sine bir bakalım:
¥ “12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanlık Divanı’nı oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk Milleti adına kullanan, 2356 sayılı kanunla kurulu Milli Güvenlik Konseyi’nin, bu Konsey’in yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisi’nin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali veya hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz.”
Nasıl; “aynısının tıpkısı” değil mi?..
3 PARTİ, NİYE ‘RET CEPHESİ’NDE?
Gördüğünüz gibi;
“Cuntacı”lar; asmışlar-kesmişler, yemişler-içmişler ama “kendilerini garantiye almak” için Anayasa’ya hüküm koydurmuşlar:
“Bize dokunamazsınız!..
Bize hesap soramazsınız!”
49 yıl sonra bugün “kaldırılan” hükümler, işte bu hükümlerdir!.. Artık, “darbecilerden hesap sormak” mümkün olacaktır.. Önceki gece, daha doğrusu, dün sabaha karşı, bu yol açılmıştır!..
Gelin, görün ki;
“Kendileri teklif ettikleri” halde, “Baykal markajı”nı aşamayan zavallı CHP’liler, bu maddenin oylamasına bile katılamadılar!..
MHP de, “ülkücü şehitler” edebiyatı yapmasına rağmen, maalesef “ret” oyu verdi.
BDP’liler de “MHP’nin kuyruğu”na takıldı!..
Yazımızın başına dönelim... “Birbirleriyle ilgisi olmayan insanlar”ın, nasıl olup da “Ergenekon sepeti”ne konulduğunu merak edenler; “birbirlerine benzemez 3 parti”nin, nasıl olup da “ret cephesi”nde buluştuğuna bir bakmalıdır!..
Hani, Ecevit, bir “şiir”inde der ya;
“Sıla derdine düşünce anlarsın
Yunanlıyla kardeş olduğunu”
Bana öyle geliyor ki;
CHP, MHP ve BDP’liler de, “Meclis’e düşünce” anladılar, birbirleriyle “kardeş” olduklarını!
Evet, “statüko kardeşi” olduklarını!


Ana muhalefet... Ana Yasa!
Bizim kültürümüz ve inancımızda “Ana”nın kutsal bir yeri vardır... Her söze eyvallah ederiz de, “Ana”ya söz söyletmeyiz... Bu yüzden de, “mukaddes” bulduğumuz her şeyi, “ana” ile birlikte anarız... Meselâ, “Anadolu” deriz ama “Babadolu” demeyiz!..
Muhalefetin en büyüğüne de; yine bu saygımızdan dolayı, “Ana muhalefet” deriz... Onlar, “baba bir muhalefet” yapsalar da, adları “ana muhalefet”tir!..
Meselâ biz, “değişmez yasa”lara “Ana Yasa” deriz... Tabiî, bu yasalara uygunluğu kontrol eden makama da “Ana Yasa Mahkemesi” deriz!.. Öyle ya; “ana”lar şefkatlidir, “ana”lar fedakârdır, koruyucudur, kollayıcıdır!.. Bu yüzden, biz “ana”lara “öf” bile demeyiz!..
Ama; “evlat”ların olduğu gibi, “ana”ların da “görev ve sorumluluk”ları vardır!..
Görev ve sorumluluğunu bilmeyen “ana”lara boyun eğilmez!..
“Ana muhalefet”in genel başkanı Bay Baykal dün demiş ki;
“Anayasa oylaması Köşk’te onaylandıktan sonra, Anayasa Mahkemesi’ne gideceğiz!”
Niye “Anadolu”ya gitmiyorlar da “Anayasa Mahkemesi”ne gidiyorlar?.. Demek ki; “Anasının has evlâdı” görüyorlar kendilerini!..
Demek ki, “Anadolu”ya gitmeye yüzleri yok!..
Siz olsanız, bu durumda “Ananı da al git!” demez misiniz?
Kesinlikle derim..

VAKİT gazetesi yazarı HASAN KARAKAYA nın yazısıdır

tamer41
29-04-2010, 11:00
mesajım 2 kere çıkmış yetkili arkadaşlar bu mesajımı silerse uygun olacak

toycan
29-04-2010, 11:05
tamer kardeş hoşgeldin özledik seni valla vakit gazetesi yazarına hangi demokraside kullanılaçak oyları akp nin kullandığı oyları biri kamerayla cekiyor diğeri kalemle not alıyor bu ret verdi bu evet verdi diye sonra başbakanı çıkaçak adamlar gruplarını serbest bıraksın diyecek yok böyle birşey böyle komiklik adamlara dokunulmazlığı neden kaldırmıyorsunuz diyorsun tık yok ama hergesi yargılama hakkı istiyorsun tövbe tövbe bunların alayı peygamber soyundan geliyor herhalde ALLAHtan dokunulmama garantisi almış bunlar tamer kardeş bunları o vakit yazarına bir sorsan bakalım ne diyecek

senolusta
29-04-2010, 12:19
ark herkes kendini bilmeli hele askerlikte rütbe olayı vardır eger askeriyede disiplin kaybolur ise ozaman çok deger verdigimiz canımız olan askeriye herkesin elinde oyuncak olur düşünün bir binbaşı baş cavuştan emir alıyor ise orda düzen kalmamıştır kimse kimseye neden namaz kılıyorsun dermi hepimiz askerlik yaptık ama din olayını tugayına taşırsan bu benim dergahımdan dersen olay boyutunu aşar dogrudur devlet bey sesi cıkmaz ama cıktıgında gür cıkar dürst lügünden zerre kadar şüpem olmaz önce devletim sonra ben onu bunu bilmem boş verin şu ülkemizin düştügü duruma bakın sanayii,bitmiş,ciftci bitmiş,hayvancık bitmiş , esnaf kan aglıyor ,benim ne umrumda ana yasa benim ne umrumda vakit gazetesi yazdıkları değil ben acım esnaf ac millet ac benim umrumda olan bu bakın ben şunu derim şunu bilirim milletin garibanın yemin oyunu almış iktidara gelmiş kendi çıkarları kendi cevresi için calışıyorsa allahından şeytanından bulsun

hilalyıldız
29-04-2010, 14:10
:present::present::present:

S.A.Sizce hangi gazeteyi okuyalımda memnun olasınız,söyleyin o gazeteyi okuyalım:49:.AEO

toycan
29-04-2010, 15:54
ark herkes kendini bilmeli hele askerlikte rütbe olayı vardır eger askeriyede disiplin kaybolur ise ozaman çok deger verdigimiz canımız olan askeriye herkesin elinde oyuncak olur düşünün bir binbaşı baş cavuştan emir alıyor ise orda düzen kalmamıştır kimse kimseye neden namaz kılıyorsun dermi hepimiz askerlik yaptık ama din olayını tugayına taşırsan bu benim dergahımdan dersen olay boyutunu aşar dogrudur devlet bey sesi cıkmaz ama cıktıgında gür cıkar dürst lügünden zerre kadar şüpem olmaz önce devletim sonra ben onu bunu bilmem boş verin şu ülkemizin düştügü duruma bakın sanayii,bitmiş,ciftci bitmiş,hayvancık bitmiş , esnaf kan aglıyor ,benim ne umrumda ana yasa benim ne umrumda vakit gazetesi yazdıkları değil ben acım esnaf ac millet ac benim umrumda olan bu bakın ben şunu derim şunu bilirim milletin garibanın yemin oyunu almış iktidara gelmiş kendi çıkarları kendi cevresi için calışıyorsa allahından şeytanından bulsun

:present::present::present::present::present:

toycan
29-04-2010, 15:57
S.A.Sizce hangi gazeteyi okuyalımda memnun olasınız,söyleyin o gazeteyi okuyalım:49:.AEO

bence siz kendi gazetelerinizi biz kendi gazetelerimizi okumaya devam edeceğiz gibi geliyor bizim yazdıklarımıza cevap bile vermekten çekinen zihniyet abilerinden veya cemaatden habersiz bir iş yapmaz gibi geliyor ALLAH sonumuzu hayırlı kılar inşaallah

erdal05
29-04-2010, 23:06
İskender Pala....... bir edebiyat profesörü, yazar… Divan edebiyatının halk kitlelerince yeniden sevilip anlaşılabilmesi için klasik şiirden ilham alan makaleler, denemeler, gazete yazıları yazdı. Seminerler, konferanslar tertip etti. Bugün geniş kitleler onu “Divan edebiyatını sevdiren adam” olarak tanıyor. Baskıları yüz binlere ulaşan iki romanın da yazıcısı o.
12 Eylül’ün hemen ardından başlayıp 28 Şubat sürecinde YAŞ kararıyla son bulan Deniz Kuvvetleri’nin subayı iskender pala'nın...ordumuzda görev yaparken ...acı hikayesi...:(

İskender Pala TSK'dan niçin atıldı
İskender Pala'nın, 15 yıllık askerlik sürecini anlattığı İki Darbe Arasında adlı kitabı yayımlandı. Pala, dindar bir subay olarak orduda yaşadığı haksızlıklardan söz ediyor.

Yazar ve edebiyat araştırmacısı İskender Pala'nın İki Darbe Arasında adlı anı kitabı Kapı Yayınları tarafından yayımlandı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ni bitirdikten sonra askeriyenin sınavına giren ve 1982 yılında edebiyat öğretmeni olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'nde istihdam edilen İskender Pala, 12 Eylül darbesinden sonra başlayan ve 28 Şubat sürecine kadar süren 15 yıllık askerlik yaşamını İki Darbe Arasında'da özetlemiş. Dindar bir subay olarak meslek yaşamı boyunca çeşitli haksızlıklara uğrayan ve 1996'da Yüksek Askeri Şûra kararıyla ordudan ihraç edilen İskender Pala'yla, kitabı ve Türkiye'yi 28 Şubat müdahalesine götüren sürece ilişkin tanıklıkları hakkında konuştuk.

Askerlik yaptığınız 15 yılın anılarını kaleme almaya nasıl karar verdiniz? Amacınız neydi?

Hakikatlerin bilinmesini, görülmesini istedim. Benimle aynı kaderi paylaşan 3 bin civarında insan var Türkiye'de. Bu insanlar benim kadar şanslı değillerdi. Benim elimde başka bir mesleğim ve akademik kimliğim olduğu için kendime başka bir hayat kurabildim. Ama onlar benim gibi hayatlarının ikinci kısmını anlamlandıramadılar.

Kimi, çocuğunu okutamadı, evine ekmek götüremedi. Bu kitabı yazmamın amaçlarından biri de ordudan uzaklaştırılan bu insanların hakkını aramaktı. Çünkü onların itibarlarının iade edilmesi gerekiyor.
Ayrıca askerlik mesleğine halel getirebilecek uygulamalar varsa bunlar görülsün ve ortadan kaldırılsın istedim. Kitabın buna da vesile olmasını umdum.

Orduda, inancınız ve eşinizin kıyafet tercihi yüzünden diğer subaylardan farklı görüldüğünüzü ne zaman hissettiniz?

1982 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri'nde göreve başladım ve ilk görev yerim Heybeliada Deniz Lisesi'ydi. O yıllarda, TSK'de, başörtüsü konusunda hassasiyet oluşmaya başlamıştı. Bir süre sonra, doktorasını tamamlamış bir edebiyat öğretmeni olmama rağmen bahriyenin en gözde okullarından biri olan Heybeliada Deniz Lisesi'nden alınıp Astsubay Hazırlama Okulu'na tayin edildim. Bu şekilde bana, “Seni bu halinle istemiyoruz” mesajı verdiler. İlk o zaman hissettim farklı görüldüğümü. Maddi sıkıntı çektiğimiz için lojmana taşındık. Komşularım ve meslektaşlarım, eşimin başörtülü olduğunu görünce birden değişiverdiler.

Ordudayken herhangi bir cemaat ya da tarikatla ilişkiniz var mıydı?

Hayır, yoktu. Askerlik yaptığım dönemde benim namaz kıldığımı gören sadece tek kişi olmuştu. O da tesadüfen gördü. Namaz kıldığımı kimse görmese de bu biliniyordu ve bilinmesi yeterliydi. Üniformalıyken eşimi koluma takıp “Bakın işte benim eşim başörtülü” demiyordum. Hatta TSK'nin bu konuda hassasiyeti olduğunu bildiğimden eşimle birlikte bir yere gideceğim zaman sivil kıyafet giymeye gayret ederdim. Ancak namaz kıldığınız, oruç tuttuğunuz ya da eşinizin başörtülü olduğu bilinince, size karşı bakış açıları da değişiyor. Sizi dindar değil de “irticacı” olarak değerlendiriyorlar.

Heybeliada'daki Subay Gazinosu'na eşinizle birlikte gittiğinizde size yemek servisi yapılmamış ve restoranı terk etmeniz gerektiği söylenmiş. Bu olaydan sonra eşinizle birlikte hiçbir askeri tesise, orduevine gitmediniz mi?

Hayır gitmedik. O olaydan sonra ne eşim ne de ben bunu göze alabildik. Askeriye'ye ait hiçbir gazinoya gidip çay içemedim eşimle birlikte. Heybeliada'daki olay tam bir travmaydı bizim için. Düşünün herkesin yemek yediği bir askeri gazinoda size servis yapılmıyor, üstelik önünüzdeki tabaklar toplanıyor. Tüm gözlerin size çevrildiğini hissettiğiniz anda şöyle bir teklifle karşılaşıyorsunuz: “Ya eşinin başörtüsünü çıkar ya da burada yemek yiyemezsin.

Doktoralı bir edebiyatçı olmanıza rağmen, Astsubay Hazırlama Okulu'ndaki edebiyat öğretmenliği görevinizden de alınmış ve askerlik hayatınız boyunca mesleğinizle ilgisiz işlerde istihdam edilmişsiniz. Bunun nedeni neydi sizce?

Okullarda okutulan Türk Dili Edebiyatı kitaplarını yazmış birini ilgisiz işlerde görevlendirmenin bir mesai israfı olduğunu düşündüm hep. Bu, bana verilen bir cezaydı. Ancak sicile işlenen bir ceza değil, örtülü bir ceza. Askeri liselerin tüm sınıflarında bir kamera vardır, tüm dersler izlenir. Böyle bir ortamda öğretmenin inancının bir önemi var mı?

1996 yılında, YAŞ kararıyla, Milli Görüş'e mensup olduğunuz gerekçesiyle ordudan atılmanızda o dönemde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan'ın sizden “Bizim İskender” diye söz etmesinin de payı olduğunu yazmışsınız kitabınızda.

Tabii, Tayyip Bey o sözü söyledi diye atılmadım TSK'den. Sonuçta süreç işlemiş ve Tayyip Bey'in o sözü bardağı taşıran son damla olmuş. Ben o sırada Beşiktaş'taki Deniz Müzesi'nde çalışıyordum. Taksim'deki Preveze Deniz Zaferi kutlamalarında Kuzey Deniz Saha Komutanı İlhami Erdil'le Tayyip Bey sohbet ediyor. O günlerde de Barbaros Türbesi'nin aydınlatılması ve onarımı gündemde. Komutan, Belediye'nin de bilgisi olsun diye konuyu Tayyip Bey'e açıyor ve “Bizde İskender Pala adlı bir binbaşı var. Barbaros'un vasiyetini okumuş.

Dediğine göre Barbaros, türbesinin aydınlatılmasını vasiyet etmiş” diyor. Tayyip Bey de,” Siz, bizim İskender'den söz ediyorsunuz” diyor. Sonra Kuzey Deniz Saha Komutanı İlhami Erdil dönüyor yanındaki subaya ve “Nereden onların İskender'i oluyor araştırın, icabına bakın” şeklinde talimat veriyor. Bu olayı bana törende fotoğraf çeken bir arkadaşım anlattı. Bundan sonra süreç işledi aralık şûrasında ordudan ihraç edildim.

Tayyip Erdoğan sizden neden “Bizim İskender” diye söz etmiş peki?

Belediye'nin düzenlediği kültürel etkinlikler kapsamında konferanslar veriyor ve belediyenin çıkardığı dergilerde yazıyordum. Tayyip Bey beni o vesileyle tanıyordu. Yoksa ben, hiçbir zaman bir partinin üyesi olmadım. TSK'de üniforma giydiğim 15 yıl boyunca asla politikayla uğraşmadım.

Kitabınızda, YAŞ'a ihraç edilmesi istemiyle gönderilen askerlerin dosyalarının 1/3 oranında arttırıldığı yönünde ilginç bir ayrıntı da var.

Evet, daha sonra içerden edindiğim bir bilgiye göre YAŞ'ın asker kanadı, ihraç dosyalarının sayısını 1/3 oranında arttırmış. Başbakan itiraz ettikçe bu dosyaları elemeyi böylece ihraç edilmesi gereken kişileri ihraç etmeyi planlamışlar. Yani şüpheli personel dosyalarını da sakıncalı personel gibi göstermişler. Ama Erbakan direnmedi ve şûraya katılan hiç kimse “163 çok büyük bir rakam” demedi. Dolayısıyla 163 kişi ordudan ihraç edildi.

Sohbetimizin başında ihraç edilen bu 163 kişinin itibarlarının iade edilmesi gerektiğini ve bu kitabı yazma nedenlerinizden birinin de bu olduğunu söylediniz. Bundan YAŞ kararlarının yargı yoluyla kaldırılmasını mı kast ediyorsunuz?

YAŞ kararları yargıya açılabilir. Olmadı, insanların itibarları iade edilir. Çünkü o insanların sicilleri bozuldu. Mesela ben oğlumun ileride üst düzey bir devlet yetkilisi olabileceğini sanmıyorum.

xp_n3r00
29-04-2010, 23:22
benim merak ettigim bir konu var herkes hükümeti mensuplarını eleştirebiliyor kimse bir şey demiyor peki tsk mensuplarını eleştirdikleri zaman neden nerdeyse vatan haini muamelesi yapılıyor onların hata yapma olasıkları sıfırmı


Ben Kıbrısta yaşıyorum ve size ordu ile ilgili bir şey aktarayım. Şimdi biliniyor ki kuleli askeri lisesi orduya alınmak üzere vatan evlatlarımızın eğitildiği bir yer. Ancak bilmem kabul edecek misiniz ama 8. sınıfı bitirmiş bir çocuk askeri okulda okuyabilmek için başvuru yapıyor sınava giriyor ve Anne babası hakkında bi takım sorular yöneltiliyor( annesinin baş örtüsü baba ve annesinin ise namazı vs). Peki bu sorular neden soruluyor? Durumu kestiremeyen çocuk dürüstçe cevaplar veriyor ve sonuç 'elendiniz' oluyor. Sorarım size ordu dine karşı değilde yıllarca benim ülkemde neden bu tür olayları duyuyorum. Türkiyedeki durumu Türkiyedeki kardeşlerim daha iyi bilirler ama benim bölgemde durum bu? Ordunun dine tutumu neden olumsuz

beydemir
30-04-2010, 02:23
ya ne güzel valla siz seneler önce olmuş olayları ısıtıp ıstıp önümüze koyuyorsunuzda biz yapınca olay terbiyesizlik terbiyesizlik nedir biliyormusunuz terbiyesizlik biz bu olayı kendi aramızda hallettik demek valisiyle kaymakamıyla emniyet midürüyle yazıklar olsun sizin zihniyetiniz bu iktidarı bunun için alet olarak istiyorsunuz gercekten gömleğinizi çıkartmışsınız yarında millete biz kendi aramızda hallettik mi diyeceksiniz allaha emanet olun sende çok yaşa padişahım

toycan benden alıntı yaptığın konuda terbiyesizlik diye bir kelime kullandımmı bakarmısın ben kullanmadım ama sen öyle anlıyorsan diyeceğim birşey yok .
yazıklar olsun sizin zihniyetiniz bu iktidarı bunun için alet olarak istiyorsunuz gercekten gömleğinizi çıkartmışsınız
bir daha oku kendi yazdıklarını bu yazdığın kelimeler neyi ifade ediyor kendi yazdıklarından birşey anlayabilirsen tercüme etde anlayalım.
anlayabildiğim tek kelime yazıklar olsun bu kelimeyi kimin için kullandığın belli değil eğer bana kullandınsa sana iade ediyorum terbiyesizde yazıklar olsun kelimeside sana ait yani terbiyesiz diyen kendisi terbiyesizdir ben kimseyi kırmamaya gayret gösteririm yani kimseye terbiyesiz laf söylemem ama terbiysizden laf gelirsede terbiyesiz der geçerim kaç tane konuda senden alıntı yaptım birisine bile adam gibi cevap veremedin anca yukarıda mavi yazılı senin yazmış olduğun kelimeler gibi ipe sapa gelmez kelimeler kullanıyorsun.ben senden alıntı yaptığım zaman toycan kardeş diyorum sen terbiyesizlik yapıyorsun ama senin gibi terbiyesizler olmasa terbiyeyi nereden öğreneceğizki:nono:

hilalyıldız
30-04-2010, 10:58
bence siz kendi gazetelerinizi biz kendi gazetelerimizi okumaya devam edeceğiz gibi geliyor bizim yazdıklarımıza cevap bile vermekten çekinen zihniyet abilerinden veya cemaatden habersiz bir iş yapmaz gibi geliyor ALLAH sonumuzu hayırlı kılar inşaallah

S.A.Sayın kıymetli kardeşim ben İSLAM cemaatindeyım,kıtabım KURAN,rehberim peygamberimiz Muhammed Mustafa (SAV),ve onların yolunda giden SALİH kullar.ALLAH'a şükür başkada bir yere bağlı değilim vede başkasından emir alacak kadar cahil değilim,yaşımız olmuş 52,yeterli tfcrübemizde var ELHAMDÜLİLLAH.Ama şu cemaatlara bağlı değilim,çoğunluğu alkol içen TEKELİ cemaatına,çoğu faşist ve inkarcı DARBE VE CUNTACI tarikatına,doğruyu bildiği ve gerçeği gördüğü halde inkar eden ATAİST tarikatına,nikahsız ve ahlak,edep ve hayasız yaşayan ZİNACI-FUHUŞCU tarikatından,başkasının alın terinden kazanarak açları,mazlumları,yoksulları ve kimsesizleri görmeyen kumar ve bahiste harcayan KUMARCI-BAHİSCİ tarikatından vede kendinE LAİK deyip İSLAM-KURAN-SÜNNET düşmanlıoğı yapan cemaatlarından hiç değilim.Bizim dinimiz zaten LAİKLİĞİ savunuyor.Yüce ALLAH şöyle diyor peygamberimize,deki; senin dinin sana benim bana ayeti yeter bilmeyenlere.AEO.:praying:HAYIRLI CUMALAR.

surersat1
30-04-2010, 12:01
MHP su an CHP ile ayını kapta yemek yiyorlar hatta seçim öncesi biz CHP ile kualisyon kuracağız dediler madem siz islama karşı olan ve ellerine geçeceği ilk fırsatta camii leri yıkacak olan ve islamiyete karşı çıkan bu parti ile birlik olmuşlar ben bir MHPli olarak utanç duyuyorum böyle giderse değil MHP ye MHP nin M sine oy verirsem yazıklar olsun bana

NECAT33
30-04-2010, 13:17
“Ret Cephesi”ne bak, Ergenekon’u anlarsın!

Hani “Ergenekon’u sulandırma” ve dolayısıyla “kafaları bulandırma” görevi üstlenen taife, hemen her ağızlarını açtıklarında “elma”larla “armut”ların “Ergenekon sepeti”ne doldurulduğunu söylüyorlar ya; bir “general” ile “profesör”ün, bir “sendikacı” ile bir “gazeteci”nin aynı sepete konulduğunu iddia edip; “Bu birbirine benzemez insanlar, nasıl aynı örgüte dahil ediliyor?” diye soruyorlar ya; gelin, biz de aynı soruyu “Meclis’teki muhalefet” için soralım... Söyleyin Allah aşkına; “sosyal demokrat” olduğunu iddia eden bir CHP ile, “Türk milliyetçisi” olduğunu iddia eden bir MHP, ya da “Kürt milliyetçiliği” yapan bir BDP, nasıl “aynı tavır”da birleşebiliyor?..
Malûm, “Anayasa değişikliği paketi”nin oylamaları esnasında, CHP’li Milletvekilleri “oylamalara bile katılmayarak”, değişikliğe “karşı” çıktıklarını göstermişlerdi... Değişikliğe o kadar karşıydılar, iradelerine öylesine “ipotek” konulmuştu ki; “Geçici 15. Madde”nin kaldırılmasını, dolayısıyla “12 Eylül Cuntası”nın yargılanmasını “kendileri teklif ettiği” halde, oylamaya bile katılmadılar!..
Buna, ister “CHP’de Baykal diktası” deyin, ister “faşist baskı” deyin, netice değişmez... Netice ortada: AK Partili Milletvekillerine “evet” oyu kullanmaları yönünde “baskı” yapıldığını iddia eden CHP’li kurmaylar, kendi milletvekillerinin oy kullanmasına bile “yasak” koydular!.. “Oy kullanma” esnasında; bırakın Genel Kurul’da kalmayı, “çiçeklerin bulunduğu yerdeki oy sandıkları tarafına geçmeleri” bile yasak!..
Tam bir baskı, tam bir faşizanlık!..
Hitler ve Mussolini ne ki;
Baykal, onları cebinden çıkarır!..
Peki, bu “baskı” ve “ipotek” niye?..
Ola ki; CHP’li vekillerin gönülleri yumuşar da, “evet” deyiverirler diye!.. Amaç, “vicdanlara da pranga” vurmak!..
Oylamalar, güya “gizli” yapılıyor!..
“Baykal sultası”na boyun eğen CHP’liler, işte “açık açık” koyuyorlar tavırlarını!..
MHP VE BDP: “İSTEMEZÜK!”
“MHP’nin tavrı”na gelince!.. Kabul edelim ki, MHP’liler hiç olmazsa “dürüst” davrandılar... Tabiî, “dürüst” olmaları, “çelişki”lerini ve “çifte standart”larını ortadan kaldırmaz!.. Fakat, yine de “oylama”lara katıldılar ve “Dev-buğ’un buyrukları” doğrultusunda “ret” oyu kullandılar!..
Öyle bir “retçi” idiler ki;
“12 Eylül kıyımı”na uğrayan “ülkücü” gençlerin “3 ayaklı sehpalarda asılmaları”na ve “demir parmaklıklar ardında çürütülmeleri”ne rağmen, “12 Eylül’cülere yargılanma yolu” açan teklife bile “ret” oyu verdiler!..
Düşünebiliyor musunuz;
Herhalde “ip” yokluğundan, “Apo’yu idam sehpasından kurtaran” bir MHP, “ülkücüleri idam eden” askerî cuntanın yargılanmasına “hayır” dedi!..
Ya BDP’nin tavrı?.. Anayasa oylamaları sürecinde, onlar da epey “git-gel” yaşadı...
“Baskı”lardan, “dayatma”lardan ve kendilerine yapılan “zulüm”lerden en çok yakınan, kurdukları “parti”lerin her defasında kapatıldığından şikâyet eden bir BDP, “parti kapatmaları zorlaştıran” Anayasa teklifine bile “hayır” dedi!..
Şu “çelişki”ye bakın;
Hem “parti kapatmalar”dan şikâyet ediyorsun, hem de “parti kapatmaları zorlaştıran” teklife “hayır” diyorsun!..
Demek oluyor ki, baskı da bir “edebiyat”mış, dayatma ve zulüm söylemi de!
Hani, adamın biri “berber koltuğu”na oturup, sormuş ya berbere; “Saçlarım ak mı, kara mı?”
Berber de demiş ya;
“Önüne düşünce görürsün!”
CHP’nin de, MHP’nin de, BDP’nin de saçları önlerine döküldü ve kimin “ak”, kimin “kara” olduğunu millet gördü!..
Kim “samimi”dir, kim “rol kesmekte” ve “oynamaktadır”, hepimiz gördük!.. Millet, bu tabloyu elbette değerlendirecektir!.. Meclis’te “oy sandığına gitmeyenleri” de değerlendirecektir, gidip “ret” veya “evet” diyenleri de değerlendirecektir!..
DARBELERİN SONU NİYE GELMİYOR?
Sözün burasında, “Meclis’teki önceki gece”den bahsetmek istiyorum... Bana göre; önceki gecenin “2 hatibi” vardı: Biri, aynı zamanda Anayasa Profesörü olan AK Parti Milletvekili Burhan Kuzu, diğeri de Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay...
Bence, Burhan Kuzu’nun şu sözleri, hem “hafıza kayıtları”na geçmeli, hem de “tarih”e kazınmalıdır:
¥ “Bugün yargı bağımsızlığını öne çıkaranlar 28 Şubat’ta, Genelkurmay Başkanı’nın brifing salonuna bir otobüs yetmedi, ikinciyi kaldırarak giden yargıçlara sesleniyorum; bugün getirdiğimiz düzenlemeyi yargı bağımsızlığına aykırı sayan o insanlar, acaba oraya gidip Çevik Bir salona girdiği zaman neden ayağa kalkıp alkışladılar?”
¥ “27 Nisan 2007’de Başbakan dik dururken, Bakan açıklama yaparken, bugün ‘12 Eylül yargılansın’ diyenler neredeydi?”
¥ “Türkiye’de neden darbelerin sonu gelmiyor? Bunun sebebi, siyaset içerisinde rakibini sandıkta yenemeyenlerin bu tür darbelere bel bağlamasıdır. Türkiye’de sivil generaller var bilesiniz. Evvela kafaların değişmesi lazım. Rakibini sandıkta yeneceksin.”
DARBECİLERE “EMRİNİZDEYİZ PAŞAM” DİYENLER!
Ertuğrul Günay’la ilgili tavrımı biliyorsunuz... Bana göre çok “yanlış”lar yaptı ve ben de kendisini eleştiren çok yazı yazdım... Ama, “yiğidi öldürsen de, hakkını yeme” demişler!.. Ertuğrul Günay, önceki gece, “çok güzel bir konuşma” yaptı...
CHP’ye de, MHP’ye de, Kamer Genç’e de öyle “gönderme”ler yaptı ki; ben olsam; “yer yarılsa da, yerin dibine girsem” derdim... Ama, “sözün adresinde” olanlar o kadar rahattı ki; “yüz”leri “kösele” kaplı olmalı ki, “suçlama”ları kös kös dinlediler!..
Buyurun, o suçlamalardan bazıları:
¥ “Bugün kaldıracağımız hüküm, 1961 Anayasası’ndaki hükümle aynıdır... Bu hukukumuzda 50 yıldan beri var. 7 yılın sorumluluğu bizim ama geride 47 yıl var. Bu akşam hepimiz birlikte, Türkiye demokrasisi, hukuku, Anayasasının alnına sürülmüş bulunan bu kara le***i kaldırmanın onurunu ve sorumluluğunu gelin birlikte paylaşalım.”
¥ “Hiçbir hukuk metninde 28 Şubat’ı gerçekleştirenlerin yargılanamayacağına ilişkin düzenleme bulunmuyor... Neden yargılanamıyor biliyor musunuz?.. Çünkü darbe olduğunda Pakistan’da yüksek mahkemenin yargıçları cübbelerini çıkararak darbecilerin önüne atıyorlar, bizde ise yüksek mahkemenin yargıçları darbecilerin önünde ‘Emrinizdeyiz Paşam’ diyorlar.”
¥ 12 Eylül, herkesi mağdur etti. Verilen görevleri kabul etmeyen, direnç gösteren bir tavır sergilemek yerine, Danışma Meclisi’nde üyelik kapmak için nice insanlar sıraya girdi, kimileri de ‘Biz hapisteyiz ama fikrimiz iktidarda’ diye 12 Eylül’ü haklı gördüğünü, içselleştirdiğini, bağışladığını söyleyebildi. Bunları toptan hepimizin reddetmesi gerekiyor.”
Ertuğrul Günay’ın, kendisine yönelik, “dönek deyince ne anlıyorsunuz?” sorusuna verdiği cevap da; CHP’lilerin suratında patlayan “Osmanlı tokadı” gibiydi:
“Ben sosyal demokrasi, sosyal adalet, milli irade gibi kavramları kullanıp da sonra milli iradenin seçtikleriyle baş edemeyeceklerini gördükleri zaman, postal sesinden umut bekleyen demokrasi düşmanlarını anlıyorum.”
Bu söz, “CHP’ye kapak” olur herhalde!..
1961 VE 1982’DEKİ MADDELER
Bu vesileyle, yine Ertuğrul Günay’ın gündeme getirdiği bir “olay”dan söz etmek istiyorum.
Malûm, şöyle demişti:
“Bugün kaldıracağımız hüküm, 1961 Anayasası’ndaki hükümle aynıdır.”
Ne yalan söyleyeyim; bu “aynılığı” hiç düşünmemiştim... Demek, 1982 Anayasası’ndaki “Geçici 15. Madde” ile 1961 Anayasası’ndaki “Geçici 4. Madde” aynıymış, ha... Hemen “ilgili maddelere” baktım ve gördüm ki; tıpkısının aynısı!..
Buyurun, “darbeci generaller”in “kendilerini korumak” için “yazdırdıkları” maddelere bir bakalım:
“1961 Anayasası’nın, Geçici 4. Maddesi” aynen şöyle:
¥ “27 Mayıs 1960 tarihinden itibaren Kurucu Meclis’in toplandığı 6 Ocak 1961 tarihine kadar yasama yetkisini ve yürütme görevini Türk Milleti adına kullanmış bulunan Milli Birlik Komitesi’nin ve Devrim Hükümetleri’nin karar ve tasarruflarından ve bunların, idarece veya yetkili kılınan organ ve mercilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar hakkında cezai veya mali veya hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz.”
Buyurun, bir de 1982 Anayasası’nın “Geçici 15. Madde”sine bir bakalım:
¥ “12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanlık Divanı’nı oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk Milleti adına kullanan, 2356 sayılı kanunla kurulu Milli Güvenlik Konseyi’nin, bu Konsey’in yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisi’nin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali veya hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz.”
Nasıl; “aynısının tıpkısı” değil mi?..
3 PARTİ, NİYE ‘RET CEPHESİ’NDE?
Gördüğünüz gibi;
“Cuntacı”lar; asmışlar-kesmişler, yemişler-içmişler ama “kendilerini garantiye almak” için Anayasa’ya hüküm koydurmuşlar:
“Bize dokunamazsınız!..
Bize hesap soramazsınız!”
49 yıl sonra bugün “kaldırılan” hükümler, işte bu hükümlerdir!.. Artık, “darbecilerden hesap sormak” mümkün olacaktır.. Önceki gece, daha doğrusu, dün sabaha karşı, bu yol açılmıştır!..
Gelin, görün ki;
“Kendileri teklif ettikleri” halde, “Baykal markajı”nı aşamayan zavallı CHP’liler, bu maddenin oylamasına bile katılamadılar!..
MHP de, “ülkücü şehitler” edebiyatı yapmasına rağmen, maalesef “ret” oyu verdi.
BDP’liler de “MHP’nin kuyruğu”na takıldı!..
Yazımızın başına dönelim... “Birbirleriyle ilgisi olmayan insanlar”ın, nasıl olup da “Ergenekon sepeti”ne konulduğunu merak edenler; “birbirlerine benzemez 3 parti”nin, nasıl olup da “ret cephesi”nde buluştuğuna bir bakmalıdır!..
Hani, Ecevit, bir “şiir”inde der ya;
“Sıla derdine düşünce anlarsın
Yunanlıyla kardeş olduğunu”
Bana öyle geliyor ki;
CHP, MHP ve BDP’liler de, “Meclis’e düşünce” anladılar, birbirleriyle “kardeş” olduklarını!
Evet, “statüko kardeşi” olduklarını!


Ana muhalefet... Ana Yasa!
Bizim kültürümüz ve inancımızda “Ana”nın kutsal bir yeri vardır... Her söze eyvallah ederiz de, “Ana”ya söz söyletmeyiz... Bu yüzden de, “mukaddes” bulduğumuz her şeyi, “ana” ile birlikte anarız... Meselâ, “Anadolu” deriz ama “Babadolu” demeyiz!..
Muhalefetin en büyüğüne de; yine bu saygımızdan dolayı, “Ana muhalefet” deriz... Onlar, “baba bir muhalefet” yapsalar da, adları “ana muhalefet”tir!..
Meselâ biz, “değişmez yasa”lara “Ana Yasa” deriz... Tabiî, bu yasalara uygunluğu kontrol eden makama da “Ana Yasa Mahkemesi” deriz!.. Öyle ya; “ana”lar şefkatlidir, “ana”lar fedakârdır, koruyucudur, kollayıcıdır!.. Bu yüzden, biz “ana”lara “öf” bile demeyiz!..
Ama; “evlat”ların olduğu gibi, “ana”ların da “görev ve sorumluluk”ları vardır!..
Görev ve sorumluluğunu bilmeyen “ana”lara boyun eğilmez!..
“Ana muhalefet”in genel başkanı Bay Baykal dün demiş ki;
“Anayasa oylaması Köşk’te onaylandıktan sonra, Anayasa Mahkemesi’ne gideceğiz!”
Niye “Anadolu”ya gitmiyorlar da “Anayasa Mahkemesi”ne gidiyorlar?.. Demek ki; “Anasının has evlâdı” görüyorlar kendilerini!..
Demek ki, “Anadolu”ya gitmeye yüzleri yok!..
Siz olsanız, bu durumda “Ananı da al git!” demez misiniz?
Kesinlikle derim..

VAKİT gazetesi yazarı HASAN KARAKAYA nın yazısıdır

Yahu neden anlamamakta direniyorsunuz.? Bu Hükümet ''Allah birdir'' Diye anayasa teklifi verse,ona da ''HAYIR'' demek caizdir..Çünkü güvenirliğini çoktaaann kaybetti.Anlamadınız mı daha???.

veyselbakan
30-04-2010, 13:23
MHP su an CHP ile ayını kapta yemek yiyorlar hatta seçim öncesi biz CHP ile kualisyon kuracağız dediler madem siz islama karşı olan ve ellerine geçeceği ilk fırsatta camii leri yıkacak olan ve islamiyete karşı çıkan bu parti ile birlik olmuşlar ben bir MHPli olarak utanç duyuyorum böyle giderse değil MHP ye MHP nin M sine oy verirsem yazıklar olsun bana
arkadaşlar ben size bir şey söyleyeyim bütün partiler danışıklı dövüş yapıyorlar vatandaşta körü körüne bunların arkasından gidiyor amaç sadece show ve reklam bizlerde burada bunların boşu boşuna korumacılığını yaparak birbirimizi üzüyoruz ister ikdidar parti ister muhalefet partileri olsun hiç farketmez onlar ekranlarda showlarını yapıyor olan yine biz vatandaşlara oluyor çiftçilik bitti dışarıya et verirken et alır duruma geldik yahu geçen gün adamlar güğümlerle sütleri yerlere boşalttı içim parçalandı çiftçiye revamıdır bu işsizlik deseniz yıllardan beri bir çare bulunamadı 9 yaşındaydım yine aynı 36 yaşına geldim yine aynı burada tutturduk chp mhp akp diye
bir arkadaşımızın da dediği gibi edik büdük şeylerle gündeme geleceklerine
birbirlerini bir kaşık suda boğacakmış izlenimlerini bırakıp adam gibi oturalım hep birlikte şu memleketin durumunu beraber düzeltelim yok girmişler körü körüne parti liderliği egosuna karşılarındaki parti doğru bile söylese kabullenip hazmedemiyorlar birbirlerini arkadaş bu triplerin showların ne bana ne memlekete faydası var mademki bu insanlar türkiye için bizler için oradalar önce insan gibi birbirlerinin fikirlerini dinlemeye öğrecekler meclis k1 kickboks turnuvası gibi her gün horoz gibi birbirleri ile kavga ediyorlar parti liderleri birbirlerine ağza alınmayacak laflar ediyorlar peki bunu yaptıklarının ertesi günü işsizlik yada çiftçiye çözüm yada teröre çözüm kısacası devletin tüm sorunları çözülüyormu hayır demekki amaç burada ne oraya kim giderse gitsin kavgasını showunu yapsında vatandaş ne hali varsa görsün!