PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Diabet Hastalarında Gebelik



Editor
15-06-2010, 22:22
Gebelik doğal bir olay olmasına karşın gebelik sürecinde anne ve bebeğin sağlığını tehlikeye sokabilecek birtakım olaylar gerçekleşebilir. Normal seyreden gebeliklerde bile anne adayının vücudunda meydana gelen bazı istenmeyen değişiklikler, anne ve bebeğin yaşamını tehdit edebilir. Bu nedenle anne adayları gebelik öncesinde gerek vücudun böbrekler, karaciğer, solunum sistemi, kalb ve damar sistemi, kan şekerini ve kan yapısı gibi temel fonksiyonları ve gerekse de özellikle düşüklere ve sakat bebeklere neden olabilen toksoplazma, herpes (uçuk), kızamıkçık, ve benzeri virütik hastalıkar açısından sıkı bir tıbbi kontrolden geçmeli, ve bir sakınca yoksa öyle gebeliğe karar verilmelidir. Aksi taktirde bu sorunlar anne adayını ve hiçbir şeyden haberi olmayan bebeği zor durumlara sokar, hatta ölümlerine yol açabilir !
Bu nedenle gebelikler kazara değil planlanarak, olmalı diyoruz, “aile planlaması” diyoruz. Böylece doğum öncesinde anne adayında ortaya çıkabilecek sorunlar saptanır ve tedavi edilebilir.
Anne adayı daha önceden tamamen normal olsa da gebelik nedeniyle ortaya çıkabilecek problemlerin başında şeker hastalığı (diabet) gelir. Diabetes mellitus (şeker hastalığı) insulin salgılanması ve/veya insulin etkisindeki eksiklik sonucunda ortaya çıkan vücudun temel yapı taşları olan ve gıdalarla alınan karbonhidrat, yağ ve protein kullanımındaki bozuktur. Dünya Sağlık Örgütü diabeti 3 sınıfta toplamıştır. Bunlar diabetes mellitus, bozulmuş glikoz toleransı ve gebelikte ortaya çıkan diabettir. Gebelikte ortaya çıkan diabet gebelik öncesinde aşikar olmayan belirti vermeyen ancak gebelikle belirti veren diabet olarak tanımlanabilir. Bu hastaların daha önceden bilinen diabetleri yoktur. Gebelikte ortaya çıkan diabetlilerde doğum sonrasında glukoz kullanımı düzelebilir, bozuk veya diabetik olarak devam edebilir.
Gebeliklerin yaklaşık % 0,2 - % 0,3’ünde anne adayı daha önceden diyabet tanısı almış iken gebelikte ortaya çıkan diabetin görülme sıklığı % 1 - 4 arasında değişir. Bu oranlara göre Türkiye’de 15 ile 75 bin diyabetik anne bebeği doğduğu anlamına gelmektedir. Dünyada ise günde 135 bin gebeliğin gebelikte ortaya çıkan diabet ile birlikte olduğu bilinmektedir. Görüldüğü gibi hiç de küçümsenecek bir durum değil !
Gebelikte ortaya çıkan diabetin tanısı için 24-28. gebelik haftasında bütün gebelere tarama amaçlı 50 gr. glukoz testi yapılmalıdır. Gebelik kontrolleri sırasında annelerin riskleri belirlenmeli ve oluşabilecek komplikasyonlar yönünden anneler uyarılmalıdır.
25 yaşından küçük olanlarda, normal kiloya sahip olanlarda, ailede diabet öyküsü bulunmayanlarda, daha önceki gebeliklerinde herhangi bir sorun yaşamamış olanlarda gebeliğe bağlı diyabet daha az görülür.
Şişman gebeler, daha önceki gebeliklerinde diabeti olanlar, ailede diabet öyküsü bulunanlar, yaşlı anneler, tekrarlayan düşükleri olanlar, izah edilemeyen anomalili bebek doğuranlar, tekrarlayan vajinal ve üriner enfeksiyonu olanlar ve bebeği normalden iri (4500 gr’ ın üzerinde bebekler) olanlarda daha diabet gelişme riski yüksektir. Bu nedenle önceki gebeliklerinde 4500 gr’ın üzerinde doğum yapanlara ise tanısal amaçlı oral glukoz tolerans testi uygulanmalıdır.
Gebeliğe bağlı diabet ile annenin hastalıkları ve bebeklerin hastalıkları ve ölümleri arasında yakın bir ilişki vardır. Gebeliğe bağlı diabette, bebekte aşırı irilik, yeni doğan yani hemen doğum sonrası bebekte kan şekeri düşüklüğü, kan hücrelerinde bozukluk ve sarılık riski artar, gebeliğe bağlı yüksek tansiyon daha sık görülür, bebeğin rahimde içinde bulunduğu sıvı olan amniyon sıvısındaki artış ve buna bağlı ters gelişlere sık rastlanılır. Bu nedenle bu hastalarda doğum daha çok sezaryen ile gerçekleştirilmek zorunda kalınabilir.
[b] Gestasyonel diabet öncelikle diyet yani beslenmenin düzenlenmesi ile tedavi edilmelidir. Diyet % 50 - 55 karbonhidrat, % 30 yağ ve % 20 protein içermelidir. Günlük alınması gereken kalori miktarı ise gebelik öncesindeki ideal kiloya göre hesaplanır ve kilo başına 30-35kcal’dır. Bunun düzenlenmesini diyetisyenler yapar. Şişman hastalarda kalori miktarı daha da düşürülebilir. Diyet tedavisinde amaç kilo kaybı ile insüline olan doku cevabını artırmaktır. Hastaların bu dönemde demir ve kalsiyum ihtiyaçları karşılanmalıdır. Hastalar günlük aktivitelerine devam etmeli, egzersiz ve yürüyüşlerle kilo vermeye çalışmalıdır. Eğer diyet ve egzersizlerle kan şekerleri normal seviyelerde tutulamıyorsa (açlık kan şekeri