Orijinalini görmek için tıklayınız : Nasreddin hoca fikralari
Nasreddin Hoca sürekli ikilemeli konusan bir arabaciya bir gün der ki:
"Efendi, benim esyalar tasinacak, gel de tasi" Arabaci,
"Neler var" diye sorar. Hoca,
"Dolap molap, yatak matak, sandalye mandalye" der. Arabaci,
"50 Akceni alirim Hoca" der. Hoca,
"Olur" der. Arabaci esyalari tasir, Hoca adama 25 Akce verir. Adam,
"Hoca, bu paranin yarisi" der. Hoca,
"Iyi ya iste, sen de esyalarin yarisini tasidin, dolapi götürdün, molap kaldi, yatagi götürdün, matak kaldi"der.
Cennette yer kalmadi
Bir gün padişah vezirlerine.
gidin bana hoca yı çağırın demiş..
nasrettin hoca gelmiş.
padişah:
hoca ben cennetemi yoksa cehennememi gitcem demiş.
hoca: cehenneme
padişah:neden demiş
hoca:boş yere öldürrüğünüz insanların hepsi cennete gitti cennette yer kalmadı......
Nasrettin hoca Istanbul'a gidiyormuş.Istanbul'a vardıktan sonra eşeğini kaybetmiş,otele gitmiş.
Odasına girmiş.Eşeğini düşünüyormuş.Yatak taş gibiymiş.Yatağın altına girmiş,bu sırada yeni evli bir çift gelmiş ve yatağa yatmışlar.
Adam:
"Hayatım senin gözlerine bakınca bütün Istanbul'u görüyorum" demiş.
Nasrettin Hocada:
"Benim eşeği görüyon mu benim eşeği?" demiş
Secdeye varırsa
Nasreddin Hoca ile arkadaşları Konya'da bir eve akşam yemeğine davet edilmişler. Ev eski ve ahşap, bastıkça tahtalar gıcırdıyor, hoca laf atmış :
-Evin tahtaları ses veriyor!
Adam ukala ya :
-Bizim ev pek sofudur, ara sıra zikreder!
Hoca laf altında kalır mı :
-Ya aşka gelip secdeye varırsa?
Sen düştün
Nasreddin Hocanın bir gün karısı ölmüş.Bir ay sonra kocası ölmüş dul bir kadınla evlenmiş.Evlendiği kadın Hoca ya sürekli eski kocasını anlatıyormuş.Yine bir gün yatakta kocasını anlatıyordu."İşte benim kocam şöyle yapardı, böyle yapardı" diye.Hoca sinirlenmiş ve kadına bir tekme atmış kadın yere düşmüş.Kadın sormuş:
-Aman hoca niye attın beni yataktan? Hocanında cevabı hazır:
-Eeee yatakta bi sen yatıyosun bi ben bide eski kocan.Üçümüz sığamadık sende düştün
Nasreddin Hoca Akşehir'de kadılık vazifesini yürütürken karşısına iki adam çıkmış. Birisi öteden beri cimriliği ile tanınmış bir aşçı, diğeri de boynu bükük bir fakir. Aşçı sözü almış :
- Hocam demiş, ben bu adamdan davacıyım. Dükkanın önünde fasulye pişiriyordum. Tencerenin kenarından buğusu çıkıyordu yemeğin. Bu adam elinde somunla geldi. Kopardığı lokmaları yemeğin buğusuna tutup başladı atıştırmaya. Nihayet koca bir ekmeği bitirdi. Ondan fasulye buğusunun parasını istedim, vermedi.
Nasreddin Hoca anlatılanları dikkatlice dinledikten sonra fakire dönüp :
- Doğru mu bunlar ? diye sormuş.
- Evet, demiş fakir adam.
- Öyleyse para kesesini çıkar bakalım.
Zavallı fakir kadı efendiye karşı gelememiş. İçinde üç beş akçe bulunan para kesesini Hoca' ya uzatmış. Bu sefer aşçıyı çağırmış yanına. Keseyi kulağına yaklaştırarak şıngırdatmaya başlamış. Sonra da :
- Haydi demiş aldın işte alacağını. Aşçı :
- Nasıl olur ? diye şaşkınlığını belli etmiş. Paramı vermediniz henüz. Hoca cevap vermiş :
- Fazla uzatma, yemeğin buğusunu satan akçenin de sesini alır elbet !
Kimin içi yanıyor
Bir bayram günü Nasreddin hoca komşusuna ziyarete gidince komşusu her misafire olduğu gibi hocaya da bal ikram ediyor. Bir tepsi içinde gelen koca bir petek baldan her gelen misafir bir iki kaşık alır çekilirmiş. Komşusu bakar ki hoca kaşığı daldırdıkça daldırıyor. Peteğin yarısına gelmiş daha duracağa da benzemiyor. Dayanamayıp:
- 'Aman hoca fazla yeme yoksa için yanar.' deyince hoca cevabı yapıştırır:
- 'Kimin içinin yandığını Allah bilir
Tesbih
Bir gün Hoca, yol üstü bir hana inmiş. Nuh Nebi'den mi kalmış, Kaal-u bela'dan mı? Her ne ise.. Her tarafı delik deşik olmuş; adeta çökmeyen bir başı kalmiş. Hoca'nin yüreğine bir korkudur düşmüş ama, ne desin? Nihayet bir söz arasında:
"Yahu, bu senin tavan da ne kadar gıcırdıyor be, beşik mi mubarek!" diyecek olmuş ama, hancı baba hiç oralı olmamış; sözü şakaya boğarak;
"Ağzını hayra aç Hoca, bu gıcırtı besik gıcırtısı değil; tavan tahtaları Hak'ka tesbih cekiyor!" demiş.
Hoca'nin közü küllenirmi? Gözlerini hancının gözüne dikerek;
"Peki ama, demis; ya bu tavan böyle tesbih çeke çeke aşka gelip de secdeye kapanırsa, bizim halimiz nice olacak
Ipe un sermek
Nasreddin Hocanın komşusuna ip lazım olmuş. Hocaya gitmiş kapıyı çalmış. Hoca kapıyı açmış. Komşu selamun aleyküm hocam demiş. Hoca da ve aleyküm selam diye karşılık vermiş. Adam hemen konuya girmiş:
-Hocam bana ip lazım oldu sendekini bana ödünç verir misin? demiş.
Hoca:
-Verirdim komşu ama bizim hatun ipe un serdi demiş.
Komşu:
-Aman hocam ipe un serilir mi? demiş.
Hoca kızmış:
-Ah bre köftehor vermek istemediğimde serilir demiş
Keşiş
Bir keşiş dünyanın en akıllı adamını bulmak için diyar diyar geziyormuş. Sıra Nasreddin hocanın köyüne gelmiş ve köylülere sormuş.
- sizin köyün en akıllı adamı kim? demiş.
Köylülerde:
- Nasreddin hoca demiş.
Bunun üzerine keşiş köy meydanında Hoca ile görüşmeye başlamış ve eline bir çomak almış yere bir daire çizmiş, Nasreddin hoca da çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüş, keşiş bir doğru daha çizerek daireyi dörde bölmüş,hocada
dörde bölünmüş dairenin üç dilimine çarpı işareti koymuş, keşiş
elleriyle aşağıdan yukarıya doğru hareket yapmış, hocada yukarıdan aşağıya yapmış ve keşiş büyük bir hayranlıkla hocayı tebrik etmiş.
Olup bitenden bir şey anlamayan halk, keşişe ne olduğunu sormuş.
Keşişde :
- Bu adam gerçekten dünyanın en akıllı adamı, yere dünya çizdim
o ortadan ekvator geçer dedi, ben dünyayı dörde böldüm o da dört de üçü sudur dedi, ben yerden buharlaşma sonucunda ne olur dedim, o da yağmur yağar dedi.
Bu sefer hocaya neler olduğunu sorar halk.
Hoca da:
- Bu adam oburun biri, yere bir tepsi baklava çizdi ben de yarısı benim dedim, daha sonra tepsiyi dörde böldü o zaman dört de üçü benim dedim, o da tepsi altından ateşi hafif hafif almalı dedi ben de üstüne fındık fıstık ekelersek daha iyi olur dedim
Timur'un hediyesi
Aksak Timur, Nasreddin Hoca'nın köyüne uğrar. Köylü padişahı layıkıyla ağırlar.
Padişah da giderken bu konuk severliğe karşılık; "Köyünüze bir fil hediyem olsun" der ve gider. Fil bu zamanla bağ bahçe koymaz her yanı talan eder. Köylü ne yapsın çaresiz padişahın hediyesi diye ses çıkaramaz.
Hocaya:
-Hocam perişan olduk bizi kurtar. Biz bu file birşey yapsak padişah kellemizi alır derler. Hoca:
-Benimle gelin padişaha durumu arz edeyim der. Köylüyü arkasına alır huzura çıkar.
Timur:
-Hoca niye geldin? Filim nasıl? diye sorar.
Hoca:
-Padişahım bu filiniz derken bir bakar korkudan arkasında kimse kalmamış herkes kaçmış.
Padişah:
-Eeeee ne olmuş file?
Hoca:
-Padişahım hediyeniz olan filden çok memnun kaldık.Yalnız kalıyor bir tane daha istiyoruz.
Haha
Nasreddin Hocayla Timur kavga eder:
Timur sinirinden döverim seni der..
Nasrettin Hoca gülerek;
-Sen beni dövemezsin..
Timur:
-Ben dövmem adamlarım döver..
Nasrettin Hoca:
-öyle söylesene ağlayayım der
İnşallah benim hatun
Bir gece hoca karısı ile konuşurken şöyle demiş:
-Yarın hava yağmurlu olursa oduna, açık olursa tarlaya gideceğim. Karısı çıkışmış:
-Efendi inşallah de! Hoca hiddetlenmiş:
-Niçin inşallah diyeyim hatun? İki işten biri mutlaka olacak, ya o, ya bu!
Ertesi gün hava yağmurlu olduğu için ormana gitmek üzere sabahleyin erkenden evden çıkmış, biraz gittikten sonra yolda bir sipahiye rast gelmiş. Atın üzerindeki sipahi seslenmiş Hocaya:
-Bana bak baba! Filan köye nerden gidilir? Hoca da ilgisiz bir tavırla cevap vermiş:
-Bilmem. Sipahi yoluna devam etmek isteyen Hocayı bırakmamış ve kamçıyla birkaç defa şiddetle vurduktan sonra bağırmış:
-Seni gidi hain herif seni! Bilmezsin ha! Çabuk düş önüme! Sen beni ta o köye kadar götüreceksin!. Hoca bu emri yerine getirmezse başına neler geleceğini düşünerek sipahinin önüne düşmüş ve hayli uzakta bulunan köye kadar götürmüş. Fakat vakitte bir hayli geç olduğu için artık ormana gidememiş, doğruca evine gelmiş. Kapıyı çalınca karısı içerden seslenmiş:
-Kim o? Hoca da suçlu suçlu karşılık vermiş:
-İnşallah benim hatun, aç kapıyı!
Mum ateşiyle pişen yemek
Bir gün Nasreddin Hoca ve arkadaşları iddiaya tutuşmuşlar. Eğer Hoca karanlık ve soğuk bir gecede, sabaha kadar köy meydanında bekleyebilirse arkadaşları ona güzel bir ziyafet çekecekmiş. Şayet bunu beceremezse o, arkadaşlarına ziyafet çekecek. Kararlaştırılan gün Hoca meydanın ortasında, sabaha kadar tir, tir titreyerek beklemiş. Sonra yanına gelenlere :
- Tamam demiş. İddiayı kazandım.
- Ne oldu ne yaptın demişler.
- Bekledim sabaha kadar demiş.
- Hayır demişler. Sen uzaktaki bir mum ışığı ile ısınmışsın. İddiayı kaybettin! Ziyafetimizi hazırla. Hoca çaresiz kabul etmiş. Ziyafet vakti kocaman bir kazanın altına minicik bir mum koymuş. Güya yemek pişirecek.
- Ne yapıyorsun? demişler. Kıs, kıs gülerek cevap vermiş :
- Bu mum sıcağıyla size yemek pişireceğim arkadaşlar. Uzaktaki bir mum ışığıyla ben nasıl ısındıysam, bu kazandaki yemek de öyle pişecek!...
Cenazenin neresinden
Yine bir gün komşudan biri vefat etmişti.Herkes işi bırakıp cenazeye gitmişti.
O sırada bir adam Nasreddin Hoca'ya yaklaşarak; "Hocam size sorum olacak" der ve şöyle devam eder:
-Acımız fazla büyük elbette sabretmeli, cenaze gotürürken neresinde gitmeli? Hoca:
-Elbette sonu budur her kulun, tabutta bulunma da nerde isterse orda bulun!
Ne yer ne içer?
Nasrettin Hoca, bir köyde vaaz veriyormuş. Laf arasında Hazreti İsa'nin göğün dördüncü katında olduğunu söylemiş...
Vaazdan sonra, bir kadın Hoca' ya yanaşmış :
-Hazreti İsa, orada ne yer, ne içer ?, demiş.
Hoca'nin tepesi atmış :
-Ey hatun, köyünüze geleli şunca zaman oldu, benim ne yiyip, içtiğimi sormazsın da, Allah' ın peygamberini sorarsın
Yüzme bilirsin degil mi?
Hocanin iki karisi varmiş. Bir gün ''en cok hangimizi seviyorsun''diye sorarlar hoca söylemek istemez. Yeni karisi:
- ikimizde göle düşsek,önce hangimizi kurtarırdın?demiş.
hoca eski eşine,
- sen biraz yüzme biliyordun degil mi?
Eşeğe yazık olur
Nasreddin Hoca hayvanlarına ağır yükler yükleyip onlara eziyet eden köylülerine iyi bir ders vermek istemiş. Bir gün eşeğine binerek köy meydanında dolaşmaya başlamış. İşin garibi dolu bir çuvalı da sırtına vurmuş, öyle geziyor. Şaşırıp sormuşlar : <BR>- Yahu Hoca Efendi, hem eşeğin üzerindesin, hem çuvalı sırtında taşıyorsun. Nasıl bir iş bu ? <BR>Hoca cevabı yetiştirmiş hemen : <BR>- Zavallı hayvan, demiş. Zaten gece gündüz demeden hizmet ediyor bana. Sırtına bindiriyor, yüklerimi taşıyor, değirmeni çeviriyor. Bu kadar hizmetlerinden sonra dolu çuvalı da ona yüklemek istemedim. Bu yüzden ben vurdum sırtıma.
emeğine sağlık.bugünkü hergünkü gibi moralbozukluğunun üzerine güzel oldu.biraz ***if verdi.
Powered by vBulletin® Version 4.2.5 Copyright © 2025 vBulletin Solutions, Inc. All rights reserved.