Nakkus
12-06-2006, 11:00
Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş şeklidir..
Şüphesiz ki yaşamı tersten yaşamak daha güzel,
hatta mükemmel olurdu.
Nasıl mı ?
Camide, musalla taşında uyanıyorsunuz. Bir tahta
sandık içersinde, herkes
karşınızda saf durmuş, iyiliğinize dua ediyor ve
tüm haklar helal edilmiş
vaziyette.
Tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı, olgun ve ağırbaşlı
olarak. Herkes
etrafınızda, büyük bir itibar, iltifatlar, çocuklar
torunlar hepsi hazır.
Arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.
Doğar doğmaz devlet size maaş
bağlıyor, aylık veya
üç ayda bir maaşınızı
alıyorsunuz. Ne güzel, hazır maaş, hazır ev....
Altmışlı yaşlara kadar her
şey garanti, huzur içinde yaşıyorsunuz. Sağlığınız
gittikçe düzeliyor,
kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.
Bir gün çalışmak istiyorsunuz ve işe ilk başladığınız gün size hoş geldin
hediyesi olarak bir plaket ve altın kol saati
veriyor patronunuz..
Genel Müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan
tecrübeli bir insan olarak işe başlıyorsunuz. Herkes karşınızda el
pençe divan...
Vücudunuzda da bazı hoşa giden dirilişler de başlıyor.
Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz. Diğer
hormonsal aktiviteler
artıyor, fevkalade.... Aman ne güzel günler
başlıyor... Derken bir gün
patron size artık üniversiteye gitsen daha iyi olur
diyor. Bu arada
babanız ortaya çıkmış, "fazla çalıştın" diyor,
"artık eve dön, işi bırak,
okumaya başla, harçlığın benden olsun..." Keyfe
bakar mısınız ? Okuduğunuz
dersler gittikçe kolaylaşıyor. Ekmek elden, su
gölden bir dönem başlıyor.
Partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor.
Derken, anne ve babanız sizi götürüp getirmeye
başlıyor, araba kullanma
derdi de yok artık.... Günün birinde sizi okuldan
da alıyorlar, "evde
otur, keyfine bak, oyuncaklarınla oyna" diyorlar..
Mamanız ağzınıza
veriliyor, zaman zaman altınızı bile temizliyorlar,
hatta bu durum
alışkanlık yaratıyor ve hiç tuvalet kullanmamaya
başlıyorsunuz. Derken
anneniz bir gün size süt verme kararını alıyor ve
başka bir keyifli dönem
başlıyor. Mama artık
her yerde, her an ve en taze
şeklinde hazır. Bir gün
karanlık fakat güvenli ve ılık bir ortama
giriyorsunuz. Beslenmek için
ağzınızı açmaya dahi gerek yok; bir
kordondan
besleniyor, sıcacık,
yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir ortamda döne
döne yaşıyorsunuz.
Sonra küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini
alıyorsunuz. Ve günün
birinde hayatınız bitiyor...
CAN YÜCEL..
__________________
Şüphesiz ki yaşamı tersten yaşamak daha güzel,
hatta mükemmel olurdu.
Nasıl mı ?
Camide, musalla taşında uyanıyorsunuz. Bir tahta
sandık içersinde, herkes
karşınızda saf durmuş, iyiliğinize dua ediyor ve
tüm haklar helal edilmiş
vaziyette.
Tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı, olgun ve ağırbaşlı
olarak. Herkes
etrafınızda, büyük bir itibar, iltifatlar, çocuklar
torunlar hepsi hazır.
Arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.
Doğar doğmaz devlet size maaş
bağlıyor, aylık veya
üç ayda bir maaşınızı
alıyorsunuz. Ne güzel, hazır maaş, hazır ev....
Altmışlı yaşlara kadar her
şey garanti, huzur içinde yaşıyorsunuz. Sağlığınız
gittikçe düzeliyor,
kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.
Bir gün çalışmak istiyorsunuz ve işe ilk başladığınız gün size hoş geldin
hediyesi olarak bir plaket ve altın kol saati
veriyor patronunuz..
Genel Müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan
tecrübeli bir insan olarak işe başlıyorsunuz. Herkes karşınızda el
pençe divan...
Vücudunuzda da bazı hoşa giden dirilişler de başlıyor.
Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz. Diğer
hormonsal aktiviteler
artıyor, fevkalade.... Aman ne güzel günler
başlıyor... Derken bir gün
patron size artık üniversiteye gitsen daha iyi olur
diyor. Bu arada
babanız ortaya çıkmış, "fazla çalıştın" diyor,
"artık eve dön, işi bırak,
okumaya başla, harçlığın benden olsun..." Keyfe
bakar mısınız ? Okuduğunuz
dersler gittikçe kolaylaşıyor. Ekmek elden, su
gölden bir dönem başlıyor.
Partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor.
Derken, anne ve babanız sizi götürüp getirmeye
başlıyor, araba kullanma
derdi de yok artık.... Günün birinde sizi okuldan
da alıyorlar, "evde
otur, keyfine bak, oyuncaklarınla oyna" diyorlar..
Mamanız ağzınıza
veriliyor, zaman zaman altınızı bile temizliyorlar,
hatta bu durum
alışkanlık yaratıyor ve hiç tuvalet kullanmamaya
başlıyorsunuz. Derken
anneniz bir gün size süt verme kararını alıyor ve
başka bir keyifli dönem
başlıyor. Mama artık
her yerde, her an ve en taze
şeklinde hazır. Bir gün
karanlık fakat güvenli ve ılık bir ortama
giriyorsunuz. Beslenmek için
ağzınızı açmaya dahi gerek yok; bir
kordondan
besleniyor, sıcacık,
yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir ortamda döne
döne yaşıyorsunuz.
Sonra küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini
alıyorsunuz. Ve günün
birinde hayatınız bitiyor...
CAN YÜCEL..
__________________