Bakalım bu vurdumduymazlığın sonu nereye varacak?
Fıkrayı bilirsiniz…
Bir adam uçuruma düşerken bir dala tutunur ve “Kimse yok muuu?” diye bağırır.
Gök gürler, şimşek çakar bir ses “Ben varım, canını almaya geldim” der.
Adamcağız korkar, anlamamış gibi yapar, “Kimse yok muuu?” diye bağırmaya devam eder.
Bizim durumumuz da fıkradaki adama benziyor.
Türkiye’nin kanını, iliğini kemiğini emdiler…
Elde avuçta ne varsa sattılar…
Hukuk, medya, yargı hepsini ele geçirdiler…
Meclis, devre dışı…
Muhalefet, Allahlık…
Boğazımıza kadar borçlandırdılar…
Sendikalar, meslek odaları, üniversiteler; “eller yukarı” teslim…
Esnaf tükendi…
Devletin bütün kuralları ve kurumları yok edildi…
Halk çaresiz…
Tam “tükenmişliği” oynuyoruz…
Çaresizlik içinde “Kimse yok muuu?” diye bağırıyoruz…
Karşıdan gelen cevap net:
“Biz varız, canınızı almaya geldik.”
İşi ciddiye almıyoruz, gerekli tepkiyi göstermiyoruz, hâlâ bağırmaya devam ediyoruz:
“Kimse yok muuu?”
Bu saatten sonra sesimizi duyan olur mu acaba?
Duysalar bile uçuruma düşmek üzere olan adamdan mı, yoksa oyun kuran güçlüden yana mı olurlar?
Tam zamanı, 1874-1965 yılları arasında yaşayan eski Birleşik Krallık Başbakanı Winston Churchill’in o ünlü sözünü hatırlayalım:
“Kişi tehdit edici bir tehlikeye asla sırtını dönmemeli ve ondan kaçmaya çalışmamalıdır. Eğer bunu yaparsanız, tehlikeyi iki misline çıkarmış olursunuz. Onunla hemen ve çekinmeksizin yüzleşirseniz, tehlikeyi yarı yarıya indirirsiniz. Herhangi bir şeyden asla kaçmayın. Asla!”
Peki, ünlü devlet adamının bu sözüne uygun davranıyor muyuz?
Ne yazık ki, hayır.
Herkes sorunlara sırtını dönmüş, “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın”ı oynuyor.
Sonuçta, “gittikçe ısınan suya atılan kurbağaya” benziyoruz.
İçinde bulunduğumuz suyun, kaynamaya başladığında bizi yakacağına ihtimal vermiyoruz.
Uyuşuk ve vurdumduymaz tavrımızı devam ettiriyoruz.
Prof. Dr. İlber Ortaylı Hoca’dan:
“Adamın adı Yusuf, oğlunun ismi Musa, torununa Bünyamin ismi vermiş… 3 bin yıllık Yahudi ismi bunlar. Sonra kalkıp soruyor, hocam şapkayı Yahudilerden mi aldık diye. Yahudi kipasını takke diye takıyor, Yahudi gibi sünnet oluyor, kurban kesiyor. Yahudi’ye benzemiyor, peygamberini peygamber diye kabul ediyor, ama şapkayı görünce eyvah Yahudi’ye benzedik diye Atatürk’e saldırıyor.”
Esnafın borç karnesi
Özetle:
*Borcu olan esnaf oranı, Şubat 2021’de yüzde 65’e çıktı.
*Bu oran Aralık 2020’de yüzde 45, Ocak 2021’de ise yüzde 51 idi.
Esnafın borçlanma oranı, iki ayda yüzde 45’ten yüzde 65’e fırlamış.
Jet hızı!
Bu iklim böyle giderse, yılın sonunda “borçsuz esnaf” sanırım mumla aranır olur.
İnsan olabilmenin simgesi
Ünlü Alman edebiyatçı Goethe’nin (1749-1832) yaşamla ilgili şu öğütleri çok önemli:
*Çalışmaya zaman ayırın, çünkü başarının bedeli budur.
*Düşünmeye zaman ayırın, çünkü güçlü olmanın kaynağı budur.
*Çevrenizdekilere nazik davranın, çünkü mutluluğa giden yol budur.
*Gülmeye zaman ayırın, çünkü ruhunuzun müziği budur.
*Erdemli olmaya zaman ayırın, çünkü insan olabilmenin simgesi budur.
Goethe’nin bu sözlerine kulak verelim!
İşsizlik düşüyor öyle mi?
Son bir haftada çarpıcı iki “işsizlik” olayı yaşandı.
*Birinci olay, Rize’de… ÇAYKUR, 210 işçi alımı için ilana çıktı, tam 22 bin 956 işsiz başvuruda bulundu.
*İkinci olay ise Adana’da… Büyükşehir Belediyesi; operatör şoför, ağır vasıta şoförü, büro elemanı ve park bahçeler işçisi olarak görevlendirmek üzere 200 eleman alımı için ilan verdi, tam 52 bin kişi müracaat etti. Başvuranların 45 bini üniversite mezunu.
Ülkemizde işsizliğin ne boyuta geldiğine bakar mısınız?
Üniversite mezunları, işsizlik canlarına öyle tak etmiş ki, işçi olarak çalışmak istiyor, ama yine de iş bulamıyor.
Böyle bir ortamda, TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) her ay halkla dalga geçmeye devam ediyor.
Neymiş?
İşsizlik azalıyormuş…
Külahıma anlat sen onu!
kocaeligazetesi.
M.Tanzer Ünal
ALINTIDIR
