Bugünde buraya...
Printable View
Bugünde buraya...
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Yanık gibi, kapanması uzun zaman alan yaralara bir Türk profesör çare buldu.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Profesör Doktor Nesrin Hasırcı'nın geliştirdiği yapay jelatin, "kapanmaz" gözüyle bakılan yaraları iki haftada iyileştiriyor
Türk akademisyenden umut vadeden çalışma... Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Nesrin Hasırcı büyük bir buluşa imza attı. Jelatinden hazırlanan ve içerisine büyüme faktörleri konan "bio-bozunur" adlı madde, yaranın üzerine direkt olarak uygulanıyor. Bio-bozunur çok kısa sürede yarayı iyileştiriyor. Şu an yalnızca tavşan ve fareler üzerinde denenen Bio-Bozunur'un kısa sürede insanlığın hizmetine sunulması bekleniyor. Ancak, yeni buluşun taliplileri şimdiden sıraya girmiş.
Dünya'da da büyük yankı uyandıran buluş, Türk Patent Enstitüsü tarafından da onaylı.
Alıntı tgrthaber.com.tr
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Nezle ya da gribin yol açtığı sinüzit, tedavi edilmezse uykusuzluğa neden olabilecek ağrı, görme bozuklukları ve beyin iltihaplanmasına neden olabiliyor.
Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Tamer Haliloğlu, sinüzitin akut ve kronik olmak üzere ikiye ayrıldığını belirtti.
Özellikle kronik sinüzitin mutlaka tedavi edilmesi gerektiğine değinen Haliloğlu, akut sinüzitin kış aylarında mevsim değişikliği, alerjik reaksiyonlar, vücut direncinin düşmesi, banyo yapıp hemen sokağa çıkma gibi durumlarda ilk olarak ortaya çıktığını ve tekrarlamadığını açıkladı.
Opr. Dr. Haliloğlu, sinüzit hastalığını anlattı:
“Kış dolayısıyla nezle ya da grip en sık rastlanan hastalıklar arasındadır. Dolayısıyla akut sinüzite de bu mevsimde sıkça rastlanır.
Bu iki hastalık nedeniyle sinüs çıkış kanallarını çevreleyen mukoza şişerek bu kanalları tıkar ve sinüs içindeki sıvılar dışarıya atılamaz.
Sıvıların oluşturduğu bakteriyel enfeksiyon da sinüzüti doğurur. Akut sinüzit nedeniyle göz çevresinde ödem ve yanak hizasında basmakla artan ağrı oluşur.
Alın hizasında, göz çevresinde ve burnun iki yanında baş öne eğildiğinde ağrı şiddetlenir. Krizler halinde seyreden bu ağrı gündüzleri tüm sosyal ve fiziksel aktiviteyi imkansız hale getirir.
Geceleri uykusuzluğa götürebilecek şiddette olabilir. Burun tıkanıklığı, iltihaplı burun akıntısı ve koku almada azalma hissedildiğinde doktora başvurulmalıdır.”
Kronik sinüzit kör edebilir!
Opr. Dr. Tamer Haliloğlu, kronik sinüzitin ise Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzmanlarını oldukça sıkıntıya sokan ve hastaları fazlasıyla rahatsız eden bir durum olduğuna dikkat çekti.
Kronik sinüzitte, sinüslerin normal çalışmasını sağlayan sinüs çıkış kanallarının yanı sıra hücrelerin de tıkandığına işaret eden Opr. Dr. Haliloğlu, “bu tür durumlarda sinüslerin içinde uzun süreli, sık tekrarlayan bir havalanma ve temizleme sorunu vardır. Hastalarda rastlanan en önemli bulgu, geceleri şiddeti artan burun tıkanıklığıdır” dedi.
Opr. Dr. Haliloğlu, kronik sinüzitin tedavi edilmediği taktirde görme bozukluğuna da yol açabildiğini vurguladı:
“Tedavi edilmeyen vakalar göz çevresinde de büyük risk taşır. Bu durum gözlerin şişmesine, tamamen kapanmasına ve görme bozukluklarına yol açabilir.
Sinüslerin beyne yakın organlar olması nedeniyle beyin iltihaplarına kadar gidebilecek riskleri vardır. Bu tür ciddi sorunlarla karşılaşmamak için kronik sinüziti bulunan hastaların mutlaka tedavi edilmesi gerekir.”
Opr. Dr. Tamer Haliloğlu, her iki tür sinüzitte de ilaç tedavisinin öncelikli tutulduğunun altını çizerek, kronik sinüzitte sinüs kanallarındaki ve burun boşluklarındaki daralma ve tıkanıklıkların endoskopik yollarla ortadan kaldırılabildiğini açıkladı.
Alıntı cnnturk.com.tr
Buda çok kişide olan, fakat aldırırş edilmeyen bir hastalık..
Çok dikkatlice üstesinden gelinmezse , ileride büyük sorunlarla karşılaşılabilir.
bende niye lazer yaptırdım diyordum yaw :) sinüzitimden dolayıymış demekki
Bendede müthiş baş ağrısı yapıyordu.Tedavi olduk kurtulduk Allaha şükür.
tedavisini söylermisin otla falan mı oldun doktora mı gittin belki bana yardımcı olabilirsin en büyük sorunum sinizüt...Alıntı:
umsado Nickli Üyeden Alıntı
sevgiler.....
bilgilendirme için teşekkürler arkadaşım fa77 arkadaşın dediği gibi bende aynı dertten şikayetçiyim
sevgiler...
Depresyon geçiren insanların kendilerini işe vererek sıkıntılardan kurtulabileceği inancının yanlış olduğu, tam tersine, bu insanlardan daha çok iş beklenilmesinin hastalığın şiddetini artırabileceği vurgulandı.
KAYSERİ - Depresyondaki insanların zaten iş yapmak istemediği ve iş yapacak enerjilerinin de olmadığını belirten Doç. Dr. Tayfun Turan, “bu insanlardan daha çok iş beklenilmesi durumunda depresyonun şiddeti daha da artabilir” uyarısında bulundu.
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tayfun Turan, depresyonun çeşitli sebeplerden kaynaklanabileceğini ve her mevsimde görülebileceğini, ancak bazı mevsimsel değişikliklerin de depresyonu tetikleyebileceğini kaydetti.
Kışın doğanın adeta uyku haline büründüğünü, bu durumun insanların psikolojilerini de etkilediğini belirten Turan, “Kış mevsiminde gün ışığının azalması, günlerin kısalması, yeşil örtünün ortadan kaybolması, ağaçların yapraklarını dökmesi ve doğanın adeta uyku halini alması, her insanda hüzün, burukluk ve karamsarlık ortaya çıkarır. Güneş ışığının az olması insan mizacını olumsuz yönde etkiler. Doğada görülen uyku hali, yatkınlığı olan insanlarda depresyonu tetikler” diye konuştu.
Depresyonun karamsarlık, ümitsizlik, zevk ve keyif alamama, ölmeyiisteme, cinsel isteksizlik, vücudun değişik bölgelerinde ağrılar, iç sıkıntısı, intihar düşüncesi, iş-güç yapmakta zorlanma, okul ya da iş başarısının düşmesi, uyku ve iştah düzeninde değişiklikler gibi belirtiler ile ortaya çıktığını bildiren Turan, bu belirtiler görülmesine rağmen çoğu zaman insanların depresyonu fark edemediğini ya da bu emarelerin bir hastalık belirtisi olarak kabul edilmediğini belirtti.
“İNTİHARLARIN YÜZDE 50’Sİ DEPRESYONDAN KAYNAKLANIYOR”
Depresyonun, tedavisi olan ve tam iyileşme sağlanabilen bir hastalık olduğunu ifade eden Turan, hastalık belirtilerinin hasta veyayakınları tarafından fark edilmesi halinde mutlaka bir psikiyatriste başvurulması gerektiğini vurguladı.
Depresyonun, toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren, yol açtığı maddi ve manevi kayıplar açısından önemsenmesi gereken bir hastalık olduğuna dikkati çeken Turan, şöyle devam etti:
“Yapılan araştırmalara göre, depresyona giren insanların yüzde 15’i intihar sonucu kaybediliyor. Tüm intihar olaylarının yüzde 50’si ise depresyondan kaynaklanıyor. Depresyonun kadınlarda görülme oranı erkeklere oranla iki kat daha fazladır. Her 4-5 kadından biri ve her 8-10 erkekten biri yaşamlarının herhangi bir döneminde depresyon atağıgeçirmektedir. Bu sonuçlar göz önünde bulundurulduğunda depresyonun insan hayatını ne derece etkilediği daha iyi anlaşılabilir.”
Depresyona giren insanların, depresyona yol açan sıkıntılarından kurtulmaları için kendilerini işlerine daha çok vermeleri gerektiği yönünde yanlış bir inanış olduğunu belirten Turan, “Depresyona giren insanlar zaten iş yapmak istemezler ve iş yapacak enerjileri de yoktur. Bu insanlardan daha çok iş beklenilmesi durumunda depresyonun şiddeti daha da artabilir. Bu nedenle depresyondaki insanlardan, tedavi süresinde iş beklenilmemelidir” dedi.
Alıntı ntvmsnbc.com
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Prebiyotik maddeler, sindirim sistemi boyunca vücutta emilmeden kalın bağırsağa gelen ve kalın bağırsaktaki yararlı bakterilerin gelişimini ve aktivitelerini olumlu yönde etkileyen maddelerdir.
İSTANBUL - Günlük lif ihtiyacımız 20-35 gr.’dır ve bunun karşılanması için gün içinde sebze-meyve, kepekli ürünler ve kuru baklagillerden en az 3-4 porsiyon yenmesi gerekir. Sebze, meyve ve tahıllarda doğal olarak bulunan lifler bağırsaktaki yararlı bakterileri uyararak, prebiyotik etki sağlar.
Prebiyotik maddeler, sindirim sistemi boyunca vücutta emilmeden kalın bağırsağa gelen ve kalın bağırsaktaki yararlı bakterilerin gelişimini ve aktivitelerini olumlu yönde etkileyen maddelerdir.
Prebiyotik etki, ihtiyacımız olan bu liflerin;
* Vücutta kalsiyum emiliminin arttırılmasına,
* Yağ metabolizmasının ve mide-bağırsak sistem fonksiyonlarının düzenlenmesine,
* Zararlı maddelerin emiliminin engellenmesine,
* Kan şekerini ayarlayarak veya kontrol ederek diyabetik problemlerin önlenmesine,
* Kolesterolün ayarlanmasına ve kontrol edilmesine,
* Kanserin önlenmesine katkı sağlar.
Günlük beslenmemizde sebze-meyve, kepekli ürünler ve kuru baklagillere her zaman ve yeterli miktarda yer vermediğimizde, günlük lif ihtiyacımızın karşılanmasında sorunlar yaşıyoruz.
Alıntı ntvmsnbc.com