Mustafa Kemal AtatÜrk Yenİlmeyecek
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK YENİLMEYECEK
Ülkemiz zor günlerden geçiyor.
Bugünün iktidarı gücünü geçmiş sağ iktidarların dini siyasete alet etmelerinden alıyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümüyle birlikte iktidarı ele geçiren mandacı zihniyet bugünlerin tohumunu ekti. Şimdi zehirli dikenler ulusumuzun elini, ayağını, yüreğini kanlar içinde bırakıyor.
Ülkemiz sinsi bir işgalle karşı karşıya. Bu sinsi işgalin işbirlikçileri dini siyasete alet ederek ne Cumhuriyeti anlayabildiler nede Cumhuriyetin özgürlüklerini özgürlükleri sayabildiler. Bildikleri tek özgürlük işbirlikçilik ve kadınlarımızın başları üzerinden türban denilen simgeyi siyasal anlayışları yapmak. Bunlara göre özgürlüğün adı köleleşmek ve erkek egemen toplumun efendileri olmak.
1919’lardaki işgalci sermayenin hedefi neyse, bugünkü küresel sermayenin de hedefi aynı. Ülkeyi borçlandırmak ekonomik olarak çaresiz bırakmak. Sermaye gücünü kullanarak, kendi işbirlikçilerini zenginleştirerek halkı yoksul bırakmak. Açlığı, yoksuzluğu, işsizliği toplumun yaşam biçimine dönüştürmek, sıkıntılar çeken insanların uyanmamaları için onların önüne dini ve etnik kimlikleri koyarak birbirlerine düşürmek. Diğer bir adıyla bölmek, parçalamak ve yönetmektir. Dinci siyasilerin elinde din, bölücü siyasilerin elinde etnik kimlik ne yazık ki, hem gerçek anlamını yitirmiş hem de emperyalizmin oyuncağı haline getirilmiştir.
Ülkemiz çok darda uyanmanın vakti geldi. Susmak teslim olmaktır. Susmak köleleşmektir. Susmak tutsaklığı kabul etmektir. Susmak sorumsuzluktur. Susmak bencilliktir. Susmak insanın kendi kendine ihanet etmesidir. Suskunluk vatansızlığı, vatansızlık köleliği, kölelik kimliksizliği yaratır.
Gizli emperyalist işgale karşı yaşamlarını vatanları uğruna feda eden insanların kemikleri sızlamakta. Nazım Hikmet bu gizli işgalin ardından vatanı emperyalizme karşı savunan şehitleri bakın nasıl yardıma çağırmakta.
Şehitler, Kuvayi Milliye Şehitleri
Mezardan çıkmanın vaktidir!
Şehitler Kuvayi Milliye Şehitleri,
Sakarya’da, İnönü’de, Afyon’dakiler
Dumlupınar’dakiler de elbet
Ve de Aydın’da, Antep’te vurulup düşenler,
Siz toprak altında ulu köklerimizsiniz
Yatarsınız al kanlar içinde,
Şehitler, Kuvayi Milliye Şehitleri,
Siz toprak altında derin uykudayken
Düşmanı çağırdılar
Satıldık, uyanın!
Biz toprak üzerinde derin uykulardayız,
Kalkıp uyandırın bizi!
Şehitler Kuvayi Milliye Şehitleri,
Mezardan çıkmanın vaktidir!
Vatan yoksa ekmekte yoktur.
Vatan yoksa toprakta yoktur.
Vatan yoksa namusta yoktur.
Vatan yoksa ahde vefada yoktur.
Vatan yoksa yurttaşta yoktur.
Vatan yoksa din de yoktur.
Vatan yoksa özgürlükte yoktur.
Vatan yoksa Cumhuriyetin ve demokrasinin hiçbir anlamı yoktur.
AB ve ABD’li emperyalist güçler, Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlanmalı devrimleri ve Cumhuriyetle elde ettiğimiz tüm değerleri yok etmek istiyor. Yerli işbirlikçileri ile birlikte düğmeye bastılar. Atatürk’ten emanet ne varsa bunların hiç birisinin artık hiçbir anlamı yoktur pervasızlığını dışarıda emperyalistlerin içeride türbanın arkasına saklanarak ifade ediyorlar. Cumhuriyetten kalan birçok değerleri küresel sermayeye ucuz pahalı demeden sattılar. Son kaleleri de yıkmak üzere zapt ettiler.
Ülkemiz zalimin pençesinde, zalim zulme başlamadan zulme karşı direnmenin zamanı gelmedi mi?
Zalimin eline düşmemek için şimdi daha çok çalışmalıyız. Eşimize, dostumuza, komşumuza tanıdığımıza, tanımadığımıza nerede olursak olalım, hangi koşulda yaşarsak yaşayalım ülkemize biçilen karanlığın kefenini yırtmak Mustafa Kemal Atatürk aydınlığına ulaşmak için yapılan bu zulmü anlatmalıyız.
Şimdi durma vakti değil. Çizmeleri giyme vakti. Cumhuriyeti yıkmak isteyenlerin planlarını açığa çıkarma vakti. Akıllarının arkasında taşıdıkları sinsiliğin Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyetle hesaplaşma olduğunu anlatma vakti.
Şunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım. Dört yanımızı saran gericiliği ve emperyalist işgali ancak yeniden Atatürk’e dönüşle önleyebiliriz. Atatürk’e dönebilmenin yolu Atatürk’ün önce ilkelerine sonra devrimlerine sahip çıkmakla olası olduğuna inanmalıyız. Atatürk’ü ilkelerinden ve devrimlerinden soyutladığımız takdirde ortada ne Atatürk kalır ne de Atatürkçülük. Bu nedenle, Atatürk’ün ilkelerine nasıl yeniden sarılmak zorundaysak, onun dahi düşüncelerinin ürünü olan Halkevlerini, Halkodalarını, Tarih Kurumunu, Dil Kurumunu, Köy Enstitülerini günün koşullarına göre onun istediği biçimde canlandırmak, yasalarla iptal edilen vasiyetnamesini eski konumuna getirmek zorundayız.
19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Atatürk’ün yaktığı ateşin söndürülmemesi için bu savaşımı Mustafa Kemal Atatürk kazanmalıdır. Atatürk yenik düşürülmemelidir. Bu savaş kazanılmalıdır. Kazanılmalıdır ki her türlü bağnaz düşünce ortadan kaldırılabilsin Tarikatlara, cemaatlere, şeyhlere ve dervişlere bel bağlanmasın. Kardeş kardeşe silah sıkmasın. Duygu hoşgörüyü, hoşgörü de duyguyu karşılasın. Yurtta ve dünyada barışın adı yeniden Mustafa Kemal Atatürk olsun.
Bunu başarmalıyız. Başarmak zorundayız. Başarı umudunun ışığını Mustafa Kemal Atatürk ne de güzel yakıyor.
“Aciz ve korkak insanlar, herhangi bir felaket karşısında milletin de hareketsizliğe sürüklenmesine ve bir kenara çekilip kalmasına yol açarlar.”
İkiyüzlü, işgalci AB ve ABD’li emperyalist güçlerin bir daha yenilmesi, Hektor’un öcünün bir daha alınması için “YA İSTİKLAL, YA ÖLÜM” demeyi şerefimiz, namusumuz, ahde vefamız, andımız saymalıyız.
MUSTAFA KEMEL ATATÜRK’ÜN YENİK DÜŞÜRÜLMESİNE ASLA VE ASLA İZİN VERMEMELİYİZ!!!!!!
Aşur EYLEN
Alıntıdır.
