Erzincan Kemah'ta 2008 yılı Ağustos ayında meydana gelen ve 9 Mehmetçiğin şehit düştüğü mayın patlamasıyla ilgili iddia insanın kanını donduruyor.
Güncelleme:04 Mart 2010 05:42
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Erzincan Kemah'ta 2008 yılı Ağustos ayında meydana gelen ve 9 Mehmetçiğin şehit düştüğü mayın patlamasıyla ilgili iddia insanın kanını donduruyor. Jandarma İstihbarat'ta çalışan gizli tanık Hazar, olaydan 5 gün önce teröristlerin bölgede bulunduğu bilgisini jandarmaya ulaştırdığını söylüyor.
Gizli tanık Can ise Nedim ve Ersin üsteğmenlerle Murat Astsubay'ın Ergan Dağı'ndaki PKK'lılarla görüştüğünü, Ş.Ç. isimli örgüt üyesine maddi yardımda bulunduklarını belirtiyor.
Sarıyazı ile ilgili dinlediklerinin kendisini dehşete düşürdüğünü dile getiren Can, "İçlerinden bir tane astsubay, eğer pilleri önceden alıp teröristlere veriyorsa, ardından yine bombayı veriyor ve nereye koyacağına dair yer göstererek 'şuraya koyacaksın, şu zamanda, şu aracın geçişi esnasında da patlatacaksın' diyorsa bu adamın içeride yatması normal." ifadelerini kullanıyor.
Gizli tanık Hazar, ifadesinde Şubat 2007 tarihinden itibaren Erzincan'da Jandarma İstihbarat'a çalıştığını, özellikle kırsal bölgede faaliyet yürüten PKK'lı teröristler konusunda bilgi akışı sağladığını, ulaştığı bilgileri istihbarat görevlileri ile Ankara Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda yüzbaşı olarak bildiği bir kişiye telefonla rapor ettiğini söylüyor.
Kemah saldırısından 6 gün önce iki teröristin olayın gerçekleştiği Sarıyazı köyüne doğru gittikleri, bir gün sonra da 4 kişinin aynı şekilde silahlı ve sırt çantalı olarak Sarıyazı köyüne doğru gittikleri bilgisini jandarmaya ulaştırdığını söylüyor. Ünlüer Et tesislerinin yakınındaki jandarma uygulama noktasına gittiğini, bu sırada santralci ve Mersinli olduğunu söyleyen bir askerle konuştuğunu dile getiren Hazar, Sarıyazı köyü yakınlarında teröristlerin bulunduğunu söylediğini, askerin de bölgede teröristler olduğuna dair ihbar aldıklarını kaydettiğini vurguluyor.
Askerden bilgileri teyit ettikten sonra ertesi gün hem Serhat hem de Sedat Astsubay'a istihbari bilgileri söylediğini ifade eden gizli tanık Hazar, ancak ne iki astsubayın ne de daha sonra gittiği İ.K.'nın kendisini dikkate aldığını aktarıyor.
Gizli tanık Can da, 2008 yılı içerisinde Ünlüer Et tesislerine yakın bir alanda teröristler ve askerler arasında çıkan bir çatışmayla ilgili ilginç bilgiler veriyor. Can, çatışma öncesinde alaydan Yaylabaşı Karakolu'na 27 plakalı şüpheli bir aracın gittiğini, aracın arkasında arı kovanları bulunduğunu fakat arıcılıkla bir alakası bulunmadığı şüphesi üzerine durdurulduğunu ifade ediyor.
Gizli tanık, Hasan Metin isimli birinin araçtan inerek vatansever olduğunu ve iki-üç kez aracın kasasına vurduğunu, bu işaretin ardından teröristlerin gizlendikleri kovanların içinden çıkarak aşağı indiğini ve askerlere ateş açtığını ileri sürüyor. Gizli tanık Can, mukabelede bulunan askerlerin mermilerinin eski olduğunu ve silahların ateşlemediğini iddia ediyor.
04-03-2010, 10:07
toycan
ne beklersiniz bizm askerimizden başka bir işe yaramazlar yan gelip yatarlar birde kendi arkadaşlarını öldürürler bakın başka gizli tanığa amerikan yalakası olmayan memleket evladına
Savcı Cihaner’i apar topar aldılar, adliye bastılar, evini aradılar.
Günlerdir gelişen olaylar zinciri neticesinde ‘devlet krizi’ bile çıktı.
Konuyu ve gelişmeleri az çok herkes bildiği için bu kısımlara çok girmeyeceğim.
Peki asıl neden neydi?
Gerçekten başsavcı bir cemaat yapılanması hakkında yürüttüğü araştırma nedeniyle mi cezalandırılıyordu?
Hayır, gerçekler şunlar:
* AKP, olayın cemaat üzerine giden bir başsavcının kendileri tarafından cezalandırlıyormuş görüntüsünden memnun.
* AKP, olayın Ergenekon davası vb. konularla ilişkilendirilmesinden ve siyasi bir olaya dönüşmesinden memnun. Bu sayede konunun aslı hiç araştırılmıyor, çünkü tribünler dolu, herkes maça odaklanmış durumda.
* AKP, olayın bir yüksek yargı çatışmasına dönüşmesinden memnun. Çünkü AKP-Asker, AKP-Yargı, AKP-AdınıSenSöyle tartışmalarının hepsinde mağdur, mazlum rolünü kimselere kaptırmıyor. Bu süreçlerde basın yoluyla sürekli kurumlar yıpratılıyor.
Olayın gerçek sebebi ne olabilir?
Erzincan altın, gümüş ve diğer değerli metal varlıkları açısından çok zengin bir bölge. Sadece altın rezervinin ilk yapılan çalışmalarda bugünkü değerle 3milyar dolar (yaklaşık 80 ton) olduğu söyleniyor. Bu rakam uzmanlara göre ancak devede kulak.
Erzincan’ın İliç ilçesinde altın madeni ruhsatı alan şirket tahmin edin kim?
Sürpriz yok: Çalık Maden.
Hani Holding’inin genel müdürü var ya, Başbakan’ın damadı. İşte o şirket.
Ortağı kim?
Sürpriz yok: Anatolia Minerals.
İsmi Anatolia Minerals ama bir Kanada şirketi. İlginç değil mi? Kanada şirketinin adı Anadolu Madencilik.
Ortakları kim dersek yine sürpriz yok: Ahmet Çalık. Artık Türkiye’de her taşın altında aynı ismi görmek mümküm.
Çalık Holding’in maden konusundaki stratejik ortağı Ahmet Çalık’ın da member of board’da olduğu AMDL grubu. AMDL’nin açılımı Anatolian Minerals Development Limited.
Kim bu AMDL diye sorarsak karşımıza yine sürpriz olmayan bir global şirket çıkıyor: Rio Tinto.
Rio Tinto ismi yabancı değil, dünyada daha çok çevre katili olarak anılıyor. Kısaca Rio Tinto, 200 milyar dolarlık bir şirket, yaklaşık yarısının sahibi UK asıllı.
Ayrıca geçtiğimiz yıl Çin’de bu şirketin 5 yetkilisi fesat ve casusluk suçlamasıyla (corruption and espionage) tutuklandı.
Rio Tinto’nun büyük hissedarı Rothschild ailesi. İşte bu da hiç sürpriz değil.
Rothschild ailesi 16. yüzyıldan beri avrupanın en köklü ailelerinden biri. Bankacılık ve finans piyasasında neredeyse her büyük şirketin ardında bu aileden biri var. Pek tabii ki Rothschild ailesi Musevi kökenli.
İki büyük dünya savaşını da bu ailenin çıkardığı söyleniyor. Şaka gibi ama gerçek.
Bu aile son 250 yıldır dünyanın en güçlü odağı, şu anki servetleri 10 triyon dolar civarında, yön verdikleri para büyüklüğü ise bunun en az iki katı. HSBC Bank, J.P.Morgan-Chase, De Beers, Rio Tinto, Aviva, Citigroup, Exxon-Mobil, Chevron…
Un Rothschild qui n’est pas riche, pas juif, pas philanthrope, pas banquier, pas travailleur et qui ne mène pas un certain train de vie, n’est pas un véritable Rothschild. (Edmond de Rothschild)
Bir Rothschild; zengin, musevi, banker ve hayata yön veren bir işadamı değilse, gerçek bir Rothschild değildir. (Edmond de Rothschild)
Yani bizim savcı yaş tahtaya basmış.
Savcının Çöpler köyündeki Çalık ve Anatolia Minerals ortaklığına ait Çukurdere Madencilik Şirketi konusunda yaptığı araştırmalar konuyu buralara getirdi.
Anlayacağınız bizim savcının tek suçu Erzincan’da görev yapıyor olması.yani amerikan çıkarlarına hizmet etmemesi bakın şimdi birde komutan var bugün tatbikat yönetecek cumhurun başbakanın gelemediği tatbikatı yöneten ergenekoncu komutan Orgeneral Saldıray Berk: 3. Ordu Komutanı. Berk, 2.Ordu Komutanı Orgeneral Necdet Özel’le birlikte, NATO’da görev yapmamış iki komutandan biri. NATO’da görev yapmadığı gibi, yine biyografisine bakıldığında görülebileceği üzere, Moskova Kara Ataşeliği ve Bakü Silahlı Kuvvetler Ataşeliği görevlerinde de bulundu. TSK bünyesindeki Rusça bilen az sayıda yüksek rütbeliden biri. Türkiye’nin Rusya’ya en yakın sınırlarını NATO’cu olmayan bir paşa tarafından komuta edilen bir ordunun savunmasına ABD’nin sessiz kalması söz konusu olamaz. (Kaynak ODATV-21.02.2010)
TSK’nın durumuna genel olarak bakıldığında ise ABD ya da NATO’nun rahatsızlık duyduğu ve öncelikli hedef olan kuvvetler şunlar:
NATO dışı kuvvetler olan Jandarma Genel Komutanlığı (Şimdi yasa değişiklikleriyle NATO’ya bağlanmak isteniyor, sınırların korunması üzerinde de yeni bir güç oluşturulması planları var). Ege Ordu (1975’te Kıbrıs harekatı sonrası kurulan 4. Ordu) ve (1990 itibarıyla milli bir güç haline gelen ve Kuzey Irak’ta operasyonlar gerçekleştiren) Özel Kuvvetler Komutanlığı.
tesadüf ya hepimiz ermeniden sonra hepimiz amerikancı olduk olduk olmadık sizi sokacakları durum bu ülkeni düşünmek size mi kalmış bırak amerikalı ve uşakları düşünsün
04-03-2010, 10:40
swerrt
..... :49:
04-03-2010, 11:50
enerji98
çok teşekkürler Toycan a, uzun zamandır, gündem değişiklikleri ile ne olup bittiğini kaçıranlar için ne güzel özetlemiş, tabii sadece bir kısmını. Dilerim böyle görebilen insan sayımız yeter miktardadır, yoksa perde arkası oynanan oyunlar sonunda, ergenekon, açılım, anayasa değişikliği , referandum, rejim derken soyulmuş, işsiz, aşsız, milliyetsiz, cibilliyetsiz... olmaya az kaldı?
04-03-2010, 11:57
veyselbakan
Herkes bakar toycan abim yakalar:)
04-03-2010, 12:10
toycan
veysel kardeşim size laik olmaya calışıyoruz birde ülke değerlerinin kaybolmasını önlemeye calışıyoruz yoksa birgün ermeni birgün amerikalı olamak kolay zor olan dedelerimize laik olabilmek kemiklerini sızlatmamak birde gercek tehlikenin fazla uzakta olmadığını görmek örnekleri önümüzde ırak iran afganistan pakistan filistinin geçmişine bakın bazı şeyler gözünüzde canlanır
04-03-2010, 12:53
aliihsan48
Toycan kardeş,yazın belge niteliğinde.Her ne kadar kaynağını bilmiyor da olsak,konunun geçiştirilecek bir yanının olmadığını vurguluyor.Sadece ilk cümlende bir gönderme seziyorum!.Böyle bile olsa başkalarının yaptığını yapmayalım.askerimize sahip çıkalım.
04-03-2010, 13:09
toycan
benim asker icin düşüncemi hergez bilir asker biterse biz ve cumhuriyet TÜRKİYe biter bu cabalar bunun için okuyun karar sizin Yaşadığımız son olaylar bize Mustafa Kemal’in 31 Temmuz 1920'de Afyonkarahisar Kolordu Karargahı'nı teftişi sırasında subaylara hitaben yaptığı konuşmayı hatırlattı. O konuşmanın bir bölümü şöyleydi: "İngilizler… Ordumuzu kamilen lağvederek milleti muhafaza-i istiklali için muhtaç olduğu nokta-i istinattan mahrum etmeye teşebbüs ettiler... Herhalde ordu, düşmanlarımızın birinci hedefi taarruzu oldu. Orduyu imha etmek için mutlaka zabitini mahvetmek, zelil etmek lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta mevani ve müşkilat kalmaz.” Yakın tarihe baktığımızda Kemalist ve bağımsızlıkçı Türk askerleri ilk kez bugün hedef alınmıyor.
12 Mart darbesini izleyen günlerde önce 13 subay “9 Mart hareketine” dahil oldukları gerekçesiyle emekliye sevk edildi. Daha sonra 18 ay içinde 700’den fazla subay ve askeri öğrenci tasfiye edildi.
12 Eylül darbesinde ise 2000’den fazla Kemalist subay, Amerikancı generaller tarafından emekliye ayrılmak zorunda bırakıldı. Kimileri suçlandı, hapis yattı.
Daha sonra TSK ile ABD arasındaki ayrılık noktası Irak oldu. ABD’nin harekete geçirdiği Irak’ı işgal planları ve Çekiç Güç, Türk ordusu ile Pentagon’un arasını açtı.
ABD’nin Irak’a ilk saldırısı öncesinde Özal yönetiminin Türk askerini Amerikan ordusuna plase etmek istemesi üzerine, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay’ın 1990’daki istifası ilk isyan bayrağıydı.
1993’te uçağı bir Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis suikasta uğratılarak şehit edildi. Çünkü hem ABD’ye karşı gelebiliyor, hem de Kürtlerle anlaşabiliyordu.
Amerikalıların askere yönelik hedefinde öncelikli olarak Jandarma ve Ege Ordu Komutanlığı vardı. Çünkü bu iki kuvvet NATO dışındaydı.
Bu süreçte en önemli gelişmelerden biri de Türkiye’nin NATO üyeliğinden bu yana Sovyet tehdidi kisvesi altında sola karşı kontrgerilla tertipleri düzenleyen Özel Harp Dairesi’nin lağvedilerek yerine Özel Kuvvetler Komutanlığının yapılandırılması oldu.
Ankara'da ÖKK için yeni bir yerleşim yerinde yönetim ve eğitim tesisi yapımına başlandı. ABD bundan son derece rahatsız oldu, ajanları vasıtasıyla Askeri Savcılığa ÖKK tesis inşaatında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla dava açtırdı ve ÖKK'nın yapılandırılmasını uzun süre felce uğrattı.
Bu süreçteki en temel değişim ise Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu döneminde yaşandı. Kıvrıkoğlu, henüz göreve gelmeden 1997’de KKTC’deki bir Özel Kuvvetler tatbikatı sırasında suikaste uğradı. Ancak gelen mermi onun hemen önünde oturan Albay Vural Berkay’ı şehit etti. Kıvrıkoğlu, görevi sırasında ABD’ye gitmeyen tek Genelkurmay Başkanı olarak tarihe geçti. Oysa Rusya ve Çin’e pek çok kez giderek savunma işbirliğini görüşmüştü. Bu dönem, Amerika açısından mutlaka hesabı sorulması gereken bir dönem olarak saptandı. Bu nedenle Kıvrıkoğlu’nu Ergenekon’un “1Numarası” gibi lanse etmeye çalıştılar.
Gelelim bugüne. Ergenekon Davası’nın başından, Şubat 2010’un son günlerindeki “balyoz” soruşturmasına kadar tutuklanan veya gözaltına alınıp bırakılan emekli veya muvazzaf subaylardan bazılarının “gerçek suçları”, yani ABD tarafından “istenmeyen adam” ilan edilmelerinin nedenleri şöyleydi:
Eski Jandarma Genel Komutanı Emk. Orgeneral Şener Eruygur: NATO dışı bir kuvvetin komutanı olmak, ABD karşıtı olmak, ADD Genel Başkanlığı yapmak, Kemalistlik, Avrasyacılık, ADD’nin Cumhuriyet Mitinglerinin düzenlenmesinde yer almak.
Emk. Orgeneral Hurşit Tolon: NATO Dışındaki Ege Ordu Komutanlığı yapmak. ABD’nin bölge politikalarına karşıt olmak, Kemalist ve Avrasyacı olmak. Çuval olayı sırasında ABD’de iken tepki göstererek, kendi inisiyatifiyle Türkiye’ye dönmek.
Emk. Tuğgeneral Levent Ersöz: NATO Dışı bir kuvvetin, yani Jandarma Komutanlığı’nın İstihbarat Daire Başkanlığı görevini yapmak. Şırnak ve Diyarbakır’da PKK ve Amerikan unsurlarına karşı operasyonlar düzenlemek. Türkiye’deki Amerikancı unsurlara, karşı-istihbarat faaliyeti yürütmek.
Emk. Jandarma Albay Atilla Uğur: Mardin’de PKK’ya karşı çarpışan ve sonrasında terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ı teslim alan ve sorgulayanlar arasında bulunmak. (1999 yılından bu yana PKK tarafından kimliği araştırılırken, kimliği Ergenekon tertibiyle deşifre oldu.)
Emk. Korgeneral Engin Alan: CIA güdümlü ve NATO’ya bağlı Özel Harp Dairesi’nden sonra tam aksi yönde çalışan Özel Kuvvetler Komutanlığı yapmak. Abdullah Öcalan'ın Kenya’da yakalanma operasyonunu Türkiye’den yönetmek. ve Şemdin Sakık’ın Kuzey Irak'tan Yarasa Operasyonu ile Türkiye'ye getirilmesinde rol oynamak.
Emk Orgeneral Çetin Doğan: NATO Dışı Kuvvet, Ege Ordu Komutanlığı görevi yapmak. 1. Ordu Komutanı iken Batı Çalışma Grubu’nu yönetmek. Ulusalcı-Kemalist görüşlere sahip olmak. Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer tarafından Türk-Kazak Ahmet Yesevi Üniversitesi'nin başına atanmak.
Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Emk Orgeneral H. İbrahim Fırtına: 2004 ve 2005 tarihlerinde Rusya ve Çin’i ziyaret ederek hava savunma sistemleri ve uzay programlarında işbirliği için görüşmeler yapmak.
Emk Orgeneral Ergin Saygun: 16 Kasım 2006 tarihinde ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dr. Jack Crouch ile görüşmek için Beyaz Saray’a görüşmeye gitmişken, üst araması yapılmak istenmesi üzerine üstünü aratmamak ve kapıdan geri dönmek.
Albay Berk Erden: Güney Deniz Saha Komutanlığı’na bağlı Deniz Radar Gözetleme Birimi komutanıydı. Görev sorumluluk alanı İzmir Körfezi, Ege Denizi ve Akdeniz. Ege ve Kıbrıs ile Akdeniz’deki İsrail, ABD çıkarları önünde engeldi. Napoli’deki NATO Üssü’nün bu komutanlığın merkezi Urla’ya taşınması planları yapılıyordu.
İzmir Güney Deniz Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç ve Emk Koramiral Feyyaz Öğütçü: Aynı nedenlerle hedef alınan isimler arasındaydılar.
Tümamiral Cem Gürdeniz: Tuğamiralken, Karadeniz’de Türkiye’nin ulusal operasyonu olarak başlatılan Uyum Harekâtı’nın planlayıcısı ve uygulayıcısıydı. Türkiye, NATO üyesi olarak Karadeniz’de bu operasyona başlayınca, Washington yönetimi ABD’nin öncülüğünde Akdeniz’de yürütülmekte olan Aktif Çaba operasyonunun Karadeniz’i de kapsayacak şekilde genişletilmesi ısrarını sürdüremedi. Türkiye, bu operasyonun ayrıntılarına ilişkin olarak NATO’yu sürekli bilgilendirince, ABD’nin, “NATO gemileri Karadeniz’de terörle mücadele, insan kaçakçılığı ve bölgesel güvenlik için bulunmalı” gerekçesi de ortadan kalkmış oldu. Uyum Harekâtı’na daha sonra Rusya ve Ukrayna’nın katılımı sağlanıp ABD’nin bu bölgeye girme çabalarının önü tamamen kesilmiş oldu. Özetle; Cem Gürdeniz, ABD’nin Karadeniz’e çıkma çabalarının önünü kesen komutan olarak tanınırdı. Şimdi cezaevinde. (Kaynak Işık Kansu-Cumhuriyet 27.02.2010)
04-03-2010, 18:12
Dijitalci
Yüreğine Sağlık TOYCAN Kardeşim.!! Memlekette ne kadar gizli tanıklar varmışta haberimiz yokmuş... Allah Bu ŞEREFSİZLERİ bildiği gibi yapsın... Topla tüfekle yıkamadıkları TSK yı İFTİRALARLA Salya Sümük gibi bu hale getirdilerya HELAL olsun... Bakalım yarın hangi iddia çıkacak Daha önce olan hangi olay TSK ya İhale olacak hadi bakalım hayırlısı olsun..
04-03-2010, 18:37
ESES-58
çok teşekkürler TOYCAN kardeşim,paylaşımın ve bilgilerin çok güzel ve değerli,bu asker milleti kendine ordusuna düşman etmeye çalışıyorlar.ama şunu bilin biz TÜRK milletiyiz,çok yokluklar,acılar gördük ama ALLAH ın emriyle,ordumuzla,karakterimizle daima var olduk vede olacağız