KUR’AN’DA ZAMAN KAVRAMI
ALLAH Teala için zamanın tek olduğunu, Kur’an’da kullanılan üsluptan da anlarız. Çünkü bizim için gelecek zamanda olacak bazı olaylar, Kur’an’da çoktan olup bitmiş olarak anlatılır.
Örnekler ve Deliller
1- Ve sûra üfürüldü. Göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp yıkıldı. Ancak Allah'ın dilediği müstesna. Sonra bir daha üfürüldü. Artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetiyorlar. Yer, Rabbinin nuru ile parladı. Kitap kondu, peygamberler ve şahitler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi.... İnkâr edenler bölük bölük cehenneme sevk edildi. Nihayet oraya vardıklarında kapıları açılır ve bekçileri onlara: "İçinizden size Rabbinizin âyetlerini okuyan, bu gününüzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" derler. Onlar da: "Evet geldi" derler. Fakat kâfirler üzerine azap kelimesi hak oldu. "Ebedî olarak içinde kalmak üzere girin cehennemin kapılarından.” Bak, büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür! Rablerinden korkanlar da bölük bölük cennete sevk edildi.(Zümer-68/73)
2- Sur'a üfürüldü, işte bu vaad edilen gündür. Herkes, kendisiyle beraber bir sevk eden ve bir şahitle beraber geldi.... Beraberindeki melek "işte yanımdaki hazır" der. "Haydi ikiniz, atın cehenneme her inatçı nankörü! İyiliklere (sürekli) engel olan, saldırgan, şüpheciyi. O ki Allah'ın yanında başka ilâh edinmiştir. Haydi ikiniz birlikte onu şiddetli azaba atın." Yanındaki arkadaşı der ki: "Rabbimiz! Ben onu azdırmadım. Fakat kendisi derin bir sapıklık içindeydi". "Huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce uyarıcı göndermiştim." “Benim huzurumda söz değiştirilmez. Ve ben kullara asla zulmedici değilim.”(Kaf-20/29)
3- Kitabı sağından verilen, "alın okuyun kitabımı.." "Çünkü ben hesabıma kavuşacağımı sezmiştim" der. Artık o hoşnut bir hayattadır. Yüksek bir cennettedir. Ki o cennetin meyveleri sarkmıştır. "Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü afiyetle yeyin, için." Kitabı sol tarafından verilen "Keşke kitabım verilmeseydi de, Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim, Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı. Malım bana hiç fayda vermedi. Gücüm de benden yok olup gitti." "Onu yakalayın da bağlayın. Sonra cehenneme atın onu. Sonra da boyu yetmiş arşın zincir içerisinde onu oraya sokun." Çünkü o, büyük Allah'a inanmıyordu. Yoksula yedirmeye teşvik etmiyordu. Bu sebeple bugün burada onun candan bir dostu yoktur.(Hakka-19/35)
4- İçlerinden seni dinleyenler de vardır, fakat biz, onu anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne örtüler, kulaklarının içine de ağırlık koyduk. Onlar, bütün delilleri görseler bile yine ona inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde seninle tartışırlar. Ve o kâfirler: "Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" derler. Onlar, insanları Kur'ân'a iman etmekten men ederler, hem de kendileri ondan uzak dururlar. Böylece yalnız kendilerini mahvediyorlar ama farkında değiller. Onların, ateşin üzerinde durduruldukları zaman: "Ne olurdu dünyaya döndürülseydik, Rabb'imizin âyetlerini yalanlamasaydık da müminlerden olsaydık" dediklerini bir görsen! Hayır, daha önce gizleyip durdukları karşılarına çıktı da ondan, yoksa geri çevrilselerdi yine men edildikleri şeyi yapmaya dönerlerdi. Çünkü onlar yalancıdırlar. Dediler ki:" Dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur, biz diriltilecek değiliz". Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen! Rableri onlara şöyle der: "Bu, bir gerçek değil midir?". Onlar da: "Rabbimize yemin ederiz ki gerçektir" derler. Rableri de onlara: "Öyleyse inkârınız sebebiyle azabı tadın!" der. Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır. Kıyamet günü ansızın gelince onlar, günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak şöyle derler: "Dünyada yaptığımız kusurlardan dolayı yazıklar olsun bize!" Bakın yüklendikleri günah ne kötüdür! Dünya hayatı, eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Aklınızı kullanmaz mısınız? (En’am-25/32)
5- Onlar: "Biz yerde kaybolup gittikten sonra, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışta bulunacağız?" dediler. Hayır! Onlar Rablerine kavuşmayı (O'nun huzuruna varacaklarını) inkâr eden kâfirlerdir. De ki: "Size vekil kılınmış olan ölüm meleği canınızı alacak, sonra döndürülüp Rabbinize götürüleceksiniz." (Ey Muhammed!) O günahkârların, Rablerinin huzurunda başları öne eğilmiş olarak: "Ey Rabbimiz! Gördük ve dinledik, şimdi bizi geri çevir de salih bir amel işleyelim, çünkü biz artık kesin bir şekilde inanıyoruz." derlerken bir görsen! (Secde-10/12)
Açıklama: Dikkat edildiği gibi ele aldığımız bu örnek ayetlerde olaylar yaşanıp-bitmiş veya şu anda yaşanıyor cümleleriyle, yani geçmiş ve şimdiki zaman edatlarıyla ele alınmıştır. Mesela; “Sur’a üfürüldü!” denmektedir. Oysa bizim zaman boyutumuza göre daha Sur’a üfürülmemiştir. Yine cennet ve cehennemden tablolar ve konuşmalar nakledilmektedir. Oysa yine bizim zaman boyutumuza göre henüz hesap günü gelmemiş, cennet ve cehenneme de kimse girmemiştir. İşte tüm bu deliller bize, Cenab-ı Hakk’ın zamana bağlı olmaktan münezzeh olduğunu, olmuş ve olacak her şeyi şu anda görüp bildiğini ve zamanın izafi bir kavram apaçık ispat etmektedir.
1- İşte bugün de inananlar kâfirlere gülecek. Koltuklar üzerinde etrafa bakacaklar. Nasıl, kâfirler yaptıklarının cezasını buldular mı? "İşte bu, sizin yalanlamakta olduğunuz (iyi ve kötüyü) ayırt etme günüdür" Toplayın mahşere o zulmedenleri, eşlerini ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri. Toplayın da götürün onları sırata (cehennem köprüsüne) doğru. Ve durdurun onları, çünkü sorguya çekilecekler. "Ne oldu sizlere de yardımlaşmıyorsunuz?" Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır. Onlar, birbirine dönmüş tartışıyorlar. "Siz bize (hayırlı görünerek) sağdan gelir dururdunuz" Onlarda der ki: "Hayır, siz inanmamıştınız." "Bizim de size karşı bir gücümüz yoktu. Fakat siz azmış bir kavimdiniz.""Onun için üzerimize Rabbimizin azap sözü hak oldu. Şüphesiz azabımızı tadacağız.""Evet biz, sizi kışkırttık. Çünkü biz de azgındık." (Saffat-23/32)
2- Cennetlerin içindekiler (cehenneme götürülen) günahkarlara soruyorlar: "Nedir sizi Sekar'a (can yakıcı azaba) sokan?" Dediler ki: "Biz namaz kılanlardan değildik.""Yoksula da yedirmezdik.""Boş şeylere dalanlarla dalar giderdik.""Ceza gününü yalanlardık.""İşte böyleyken ölüm gelip bize çattı." (Müddessir-40/47)
Açıklama: Bu örnek ayetlerde ise ayrıca cennet ehlinin ve cehennem ehlinin aralarındaki konuşmalar bile nakledilir. Ve ayetlerde konuşmaları nakledilen insanlardan biri olma ihtimalimiz hiç de küçük değildir. Mesela Müddessir suresindeki, cehenneme götürülenlere soru soranlardan veya sorulan sorulara cevap veren günahkarlardan biri –Hafizanallah- biz olabiliriz. Meded Ya Rabb’el-Alemin. Cehennemden Sana sığınırız.
1- Azabı soran sordu. O, kâfirler içindir ve onu engelleyebilecek yoktur. O, derecelerin (boyutların) sahibi Allah'tandır. Melekler ve Ruh miktarı elli bin yıl süren bir gün içinde ona çıkar. O halde güzel bir sabır ile sabret. Çünkü onlar o azabı uzak görürler. Biz ise onu yakın görüyoruz.(Mearic-1/7)
Açıklama: Mearic suresinin bu ilk ayetleri de konunun anlaşılmasını kuvvetlendirmektedir. Ve zaten Mearic Arapça’da “dereceler ve boyutlar” manasındadır. Ayetlerin kısaca üzerinde duracak olursak; kafirlere gelecek azabın artık engellenemeyeceği, onların zaten şu an farklı bir zama boyutunda cehennemde o azabı tattıklarını, “O, derecelerin sahibi ALLAH’tandır.” ifadesi Cenab-ı Hakk’ın ilminin tüm boyutları kapsadığını, Melekler ve Ruh’un dünya yılıyla elli bin yıl süren bir zamanda ALLAH’a yükselmesinin, zamanın farklı boyutlarda uzayıp kısaldığını, “Onlar o azabı uzak görürler; biz ise yakın görüyoruz.” ifadesi ise “Azap ne zaman gelecek?” diye Efendimiz Aleyhissalatü Vesselama soranları Cenab-ı Hakk’ın şu anda azap içinde gördüğünü belirtmektedir.
Zamanın izafiliğinin kavranmasıyla, bugüne kadar anlaşılmayan bir çok mesele de gün yüzüne çıkmıştır. Mesela bu konuyu kavrayan bir insan, ALLAH’ın olmuş ve olacak her şeyi tespit etmesini yani her şeyin kaderinin yazılmış olduğu meselesini rahatlıkla kavrar. “Kaderimde yazılıysa suçum nedir?” gibi bir düşünce içinde asla bulunmaz. Ve yine bilir ki; cennet ve cehennem şu an farklı bir zaman boyutunda yaratılmış durumdadır. Yani Cenab-ı Hakk’ın ilminde yaratılmıştır. Ve kişi kendisi de şu anda farklı bir zaman boyutunda ya cennette veya cehennemdedir. Dolayısıyla da “Cennet ve cehennem şu an yaratılmış mıdır?” sorusunu rahatlıkla cevaplayabilir.