-
Tevbe
TEVBE[/b]
“Allah tevbe edenleri sever ve temizlenenleri sever.” Bakara 222.
“Ey iman edenler, Allah’a tevbe-i nasûhla teveccüh edin.” Tahrim, 66/8
“Yine onlar ki, Allah ile beraber (tuttukları) başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan, günahı (nın cezasını) bulur; Kıyamet günü azabı kat kat arttırılır ve onda (azapta) alçaltılmış olarak devamlı kalır. Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışta bulunanlar başkadır; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.” Furkan 68–70
“Al*lah’ın ka*bu*lü*nü va*ad bu*yur*du*ğu töv*be, kö*tü*lü*ğü an*cak ca*hil*lik se*be*biy*le iş*le*yip, son*ra da ça*bu*cak vaz*ge*çe*rek gü*nah*tan dö*nüş ya*pa*cak olan*la*rın töv*be*si*dir. İş*te Al*lah’ın, töv*be*le*ri*ni ka*bul ede*ce*ği kim*se*ler bun*lar*dır. Al*lah alîm ve ha*kîm*dir (her*ke*sin içi*ni dı*şı*nı hak*kıy*la bi*lir, tam hü*küm ve hik*met sa*hi*bi*dir.)” Nisa: 17.
Abdullah İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: : Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini duydum: "Allah, mü'min kulunun tevbesinden, tıpkı şu kimse gibi sevinir: Bir adam hiç bitki bulunmayan, ıssız, tehlikeli bir çölde, beraberinde yiyeceğini ve içeceğini üzerine yüklemiş olduğu bineği ile birlikte seyahat etmektedir. Bir ara (yorgunluktan) başını yere koyup uyur. Uyandığı zaman görür ki, hayvanı başını alıp gitmiştir. Her tarafta arar ve fakat bulamaz. Sonunda aç, susuz, yorgun ve bitap düşüp: Hayvanımın kaybolduğu yere dönüp orada ölünceye kadar uyuyayım der. Gelip ölüm uykusuna yatmak üzere kolunun üzerine başını koyup uzanır. Derken bir ara uyanır. Bir de ne görsün! Başı ucunda hayvanı durmaktadır, üzerinde de yiyecek ve içecekleri. İşte Allah'ın, mü'min kulunun tevbesinden duyduğu sevinç, kaybolan bineğine azığıyla birlikte kavuşan bu adamın sevincinden fazladır.” Müslim'in bir rivayetinde şu ziyâde var: "Sonra adam sevincinin şiddetinden şaşırarak şöyle dedi: Ey Allah'ım, sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim."
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Son nefesini vermedikçe Allah, kulun tevbesini kabul eder. "
Resûlullah: ‘Günahtan tam dönen, o günahı hiç işle*memiş gi*bidir; Allah bir kulu sevdiği zaman artık ona günahı zarar ver*mez.’ dedi ve şu meâldeki âyeti okudu: ‘Şüphesiz Allah, çokça tevbe edenleri ve tevbe edip tertemiz olanları sever.’ (Bakara, 2/222) Tevbenin alâmeti nedir diye sorulunca da buyurdular ki: ‘Gö*nül*den pişmanlıktır’
Ey hasta kardeşler! Siz gayet nâfi ve her derde devâ ve hakikî lezzetli kudsî bir tiryak isterseniz, imanınızı inkişaf ettiriniz. Yani, tevbe ve istiğfar ile ve namaz ve ubudiyetle, o tiryak-ı kudsî olan imanı ve imandan gelen ilâcı istimal ediniz. İman ilâcı ise, ferâizi mümkün oldukça yerine getirmekle tesirini gösteriyor. Gaflet ve sefahet ve hevesât-ı nefsâniye ve lehviyât-ı gayr-ı meşrua, o tiryakın tesirini men eder. Hastalık madem gafleti kaldırıyor, iştahı kesiyor, gayr-ı meşru ***iflere gitmeye mâni oluyor; ondan istifade ediniz. Hakikî imanın kudsî ilâçlarından ve nurlarından, tevbe ve istiğfarla, dua ve niyazla istimal ediniz. 25. Lem’a.