-
en komik iş kazası
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın şantiye şefim; İş kazası tutanağına planlama hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek ayrıntılı anlatmamı istemişsiniz. Şu anda hastanede yatmama neden olan olaylar aynen aşağıda anlattığım gibi olmuştur
•Bildiğiniz gibi ben bir duvar ustasıyım. İnşaatın altıncı katındaki işimi bitirdiğim zaman biraz tuğla artmıştı. Yaklaşık 250kg kadar olduğunu tahmin ettiğim bu tuğlaları aşağıya indirmek gerekiyordu,
•Aşağı indim, bir varil buldum, ona sağlam bir ip bağladım ve ardından altıncı kata çıktım.
•İpi bir çıkrıktan geçirip ucunu aşağıya saldım.
•Tekrar aşağıya indim ve ipi çekerek varili altıncı kata çıkardım.
•İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp tekrar yukarı çıktım.
•Bütün tuğlaları varile doldurdum.
•Aşağı indim, bağladığım ipin ucunu çözdüm.
•İpi çözmemle birlikte birden kendimi havalarda buldum. Nasıl bulmayayım? Ben yaklaşık 70 kiloyum. 250 kilogramlık varil süratle aşağıya düşerken beni yukarı çekti. Heyecan ve şaşkınlıktan ipi bırakmayı akıl edemedim.
•Ben yukarı çıkarken yolun yarısında, aşağı inmekte olan tuğla dolu varille çarpıştık. Sağ iki kaburgamın kırıldığını hissetim.
•Tam yukarı çıkınca, iki parmağım iple beraber çıkrığa sıkıştı; Parmaklarım da bu sırada kırıldı.
•Bu esnada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa saçıldı. Varil hafifleyince, bu sefer ben aşağı inmeye varil ise yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık! Sol bacağımın kaval kemiği de bu sırada kırıldı.
•Yere inince can havli ile ipi bırakmayı akıl ettim. Bu sefer de başımı yukarı kaldırdığımda boş varilin süratle üzerime geldiğini gördüm! Kafatasımın da böyle çatladığını sanıyorum. Bayılmışım, gözümü hastanede açtım
-
Yasli adam ölüm dösegindeydi. ..
Artik son dakikalarini yasiyordu...
Hasta yataginda yatarken birden mutfaktan gelen kokuyu duydu,
en sevdigi çikolatali kurabiyelerin kokusu...
Birden gözleri aralandi,
kendini ayaga kalkacak kadar güçlü hissetti...
Bu sasilacak bir seydi, ölmek üzere olan adami ayaga kaldirmaya kurabiyelerin kokusu yetmisti...
Duvara tutunarak merdivenlere kadar yürüdü...
Basamaklari agir agir inerken sanki mutfaga degil hayata yaklasiyor gibi heyecanliydi. . .
Nihayet mutfak kapisina kadar geldi...
Iste masanin üzerindeki tepside onlarca çikolatali kurabiye,
tam karsisinda duruyordu...
Son gücüyle masaya yaklasti, o kurabiyelerden bir tane agzina atabilse sanki ömrüne ömür katilacakti. ..
Bir tane almak için elini uzatti...
Ama birden karisi yetisti ve eline vurdu:
"Çek elini bakayim...
Onlar cenaze için..."
-
BEN KARIŞMIYORUM.
Eski zamanlarda, rüşvetin pek alıp yürüdüğü bir devirde, bir köyde adamın biri tavuk beslermiş. Bir gün köye tahsildarlar gelmiş, onun hanesine de uğramış ve uygun bir dille adamdan 'kendilerini memnun etmesi gerektiğini' hissettirmişler.Fakat, tavuk besleyen köylü hiç oralı olmamış. Anlamamış gibi yapmış.Bunun üzerine, tahsildarlar hiddetle sormuşlar:
"Ne yediriyorsun tavuklarına?"
"Buğday..."
"Neee? Bu kıtlıkta halk ekmek için buğday bulamayıp süpürge sapı yerken sen tavuklarına buğday veriyorsun ha! Sana bin akçe ceza!.."
Aradan aylar geçmiş. Köye yine aynı tahsildarlar gelmiş, onun da hanesine uğrayıp yine bir rüşvet
alamayınca, adama tekrar sormuşlar:
"Ne yediriyorsun tavuklarına?"
"Mısır... Buğday değil, mısır yediriyorum."
Tahsildarlar, bu kez:
"Nee? Bu kıtlıkta halk ekmek için mısır bulamazken sen tavuklarına mısır yediriyorsun ha! Sana beş bin akçe ceza!" demişler.
Aradan yine aylar geçmiş. Yine aynı tahsildarlar gelmiş. Yine aynı soruyu sormuşlar:
"Ne yediriyorsun tavuklarına?"
"Ben hiçbir şey yedirmiyorum" demiş çaresiz köylü.
"Yemek paralarını horoza veriyorum. Onlar ailece ne alıp bulurlarsa yiyorlar. Ben karışmıyorum
-
BU KIS NASIL GECECEK ?
Kis baslamak üzeredir. Kizilderili toplulugu sefin etrafina toplanmis,kisin sert mi yoksa yumusak mi geçecegini ögrenmek isterler.Geleneksel yeteneklerini dedelerinden bu yana çoktan kaybetmis bulunan sef isi saglama almak için kisin sert geçecegini ve mümkün oldugunca fazla odun toplamalarini söyler kabilesine.
Akilli bir adam olan sef birkaç gün sonra yakinlardaki meteoroloji istasyonuna telefon eder:"Bu kis soguk mu geçecek sizce ?"
Meteorolog cevap verir: "Evet,oldukça sert geçecege benziyor.
"Bu cevabi alan sef derhal kabilesine döner ve kisin çok sert geçecegini, daha çok odun parçasi toplamalari gerektigini söyler.Bir süre sonra Meteoroloji istasyonunu tekrar arar ve sorar:
"Kis hala soguk mu geçecege benziyor ?".
"Evet" der karsidaki: "Oldukça soguk geçecege benziyor.
"Sef kabilesine döner ve sadece odunlari degil,bulabildikleri her çali çirpiyi toplamalarini ister.Birkaç gün sonra Meteoroloji istasyonunu tekrar arar:
"Kisin sert geçeceginden gerçekten emin misiniz?".
Adam: "Kesinlikle. Bugüne dek yasanan en sert kislardan birini yasayacagiz gibi görünüyor."
"Nasil bu kadar emin olabiliyorsunuz ?" diye sorar sef. Meteorolog yanitlar:
"Kizilderililer çilginlar gibi odun topluyorlar da ondan..."
-
ADAM bara gidip oturdu, yanında bir devekuşu vardı.
İçkisini içtikten sonra garsona "Hesap ne kadar dedi" ve garson "Üç dolar yirmi sent" deyince tam o kadar parayı çıkartıp verdi.
İkinci gün yine gitti, yanında devekuşu vardı.
İçkisini içtikten sonra garsona borcunu sordu. Garson "Dört dolar on sent" dedi ve adam yine bakmadan cebinden dört dolar on senti çıkartıp tam istenen kadar parayı tezgáha bıraktı.
Üçüncü gün:
Adamın yanında devekuşu vardı, hesabını sordu, tamı tamına hesap kadar parayı çıkartıp ödediğinde barmen sordu:
"Hep hesabınız kadar para var cebinizde...
"Doğru..."
"Bunun sırrı nedir?.."
Adam anlattı:
"Ben bir cinle tanıştım, benim üç dilekte bulunmamı, tamamen yerine getireceğini söyledi. Ben de üç şey istedim; birincisi sağlıklı ve her zaman yakışıklı olmayı, ikincisi her zaman ihtiyacım kadar cebimde para bulunmasını... Ki sen ne kadar hesap istesen biliyorum ki cebimde o kadar para var, çıkartıp veriyorum..."
Garson yine sordu:
"Tamam anladım... Peki bu devekuşu ne?.."
Adam:
"Cine üçüncü dileğim olarak ’Yanımda her zaman uzun bacaklı bir piliç olsun’ demiştim, cin yanlış anladı..."
-
Memur maaşlarına yapılan zammı yetersiz bulan Temel de, “Memur Eylemi”ne katılmış...
Ancak mesai saati bitiminde, arkadaşları evlerine gitmesine rağmen o, dairede kalmış...
Eve gitmek için geciken Temel’i merak eden Fadime, telefonla her arayışında:
“Eylem yapıyorum karıcığım” cevabını alıyormuş...
Kadıncağız sonunda sinirlenmiş:
“-Ula herif, hemen eve gel... Gece yarısı oldu, hem eylem yapıyorum diyorsun, hem de eşek gibi çalışıyorsun... Bu ne biçim eylem?...”
“Kolay mı sanıyorsun Fadime” demiş Temel;
“-Bu, ‘İşi yavaşlatma eylemidir’... Sekiz saatlik işi yavaşlatınca, en az on sekiz saatini alıyor adamın...”
--------------------------------------------------------------------------------
-
AY TUTULMASI
Albay, binbaşıya :
-Yarın güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir şey değildir. Erleri talim elbiseleri ile talim meydanına getirin de olayı görsünler. Bende orada bulunup kendilerine gerekli bilgiyi verecegim. Şayet yağmur yağarsa, tabii bir şey göremeyiz .O zaman erleri, üstü kapalı talimgaha götürürsün.
Binbaşı, yüzbaşıya :
-Albayın emri ile yarın sabah saat dokuzzda güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir olay değildir. Şayet hava kapalı olursa bir şey görülemeyecektir. Bu durumda tutulma, kapalı talimgahta gerekli talim elbisesiyle yapılacaktır.
Yüzbaşı, teğmene :
-Albayın emri ile yarın sabah dokuzda taalim elbisesi ile güneş tutulmasının açılış merasimi yapılacaktır. Şayet yağmur yağarsa ki bu durum pek görülen bir olay değildir, Albay kapalı talimgahta gerekli bilgiyi verecektir.
Teğmen, başçavuşa :
-Yarın sabah dokuzda hava güzel olursa, talim kiyafeti ile albay tutulacak. Kapalı talimgahta yağmur yağarsa, alayın meydanında manevra yapılacak. Çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir.
Basçavuş, askere :
-Yarın sabah saat dokuzda kapalı talimgaahta Albayı tutacağız. Sabah hepiniz talim techizat ile hazır olun.
Askerler kendi aralarında :
-Yarın sabah bizim basçavus Albayı tutukklayacakmış.
-
SALAK ERLER
İki çavuş iddaya girer hangimizin eri daha salak diye. İlk çavuş erini çağırır ve der ki;
-Oğlum al şu 10 milyonu git bana bir araaba al. Er:
-Baaaşüstüne çavuşum der gider.
ikinci çavuş çağırır erini:
-olum git bak bakayım ben evdemiyim der..
er:
-baaşüstüne çavuşum der çıkar.
bu iki salak er çarşıda karşılaşırlar erlerden biri:
-yahu bende bir çavuş var o kadar salak ki bana para verdi git bana araba al diye lan keriz bugün pazar arabayı nerden bulayım..
diğer er:
-yahu benim ki daha salak yok gidip kenddisi evdemiyiş değilmiymiş diye bakacakmışım be ey lavuk yanında koskaca askeriyenin telefonu var evi arada sorsana...
-
Manevra varmış. Temel elde tüfek yerde yatıyormuş. Komutan gelip sormuş :
-Düşman önden gelirse ne yaparsın Temel??
Temel cevaplamış.
Şu yandan, bu yandan,
Arkadan gelirse, diye tekrar sormuş komutan.
Temel bunları da cevaplamış. Komutan en sonunda :
-Ya düşman tepeden gelirse? deyince.
Temel dayanamamış ve :
-Habu memleketin tek askeru ben miyum koomitanum daa!
-
KAPTAN BRAVO
Günün birinde acik denizlerde yol alirken, gözcü seslenmis diregin tepesinden, "heyyoooo, uzakta bir korsan gemisi göründüüüüü...
" Bunun üzerine tüm mürettebat dehset icinde saga sola kosusturmaya baslamis. Kaptan Bravo sakin bir sesle yardimcisina seslenmis,
"bana kirmizi gömlegimi getirin."
Yardimci derhal kaptanin kirmizi gömlegini getirmis... Bravo gömlegi giyerken adamlarini savas düzenine sokmus ve korsanlari yenmis...
Daha sonra, gözcü bu kez bir degil, iki korsan gemisini tespit etmis uzaklarda...
Kaptan Bravo bu kez de kirmizi gömlegini istemis ve yine korsanlari duman etmis. O aksam, bütün mürettebat güvertede oturmus, o günkü zaferi konusurken, adamlardan biri kaptana sormus:
"Kaptanim, niye savastan önce kirmizi gömleginizi istiyorsunuz, cok merak ettik de, bagislayin sormakla bir kusur ediyorsam..."
Bravo soruyu cevaplamis:
"Sundan istiyorum evladim... Eger saldiri sirasinda yaralanirsam kirmizi gömlek akan kanimi belli etmez, böylelikle siz de korkusuzca düsmanlarimiza direnmeyi sürdürürsünüz.
"Ortaligi bir sessizlik kaplamis, sadece denizin sipirtisi ve rüzgarin yelkenlere dokunusu duyuluyormus... Adamlarin yürekleri kaptanlarinin cesaretine duyduklari hayranlikla güm be de güm atiyormus...
Safak sökerken gözcü bu kez bir degil, iki degil, ama tam ON korsan gemisinin yaklasmakta oldugunu tespit etmis. Mürettebat kutsayici bir sessizlikle kaptanlarina bakarak, onun o artik alisilagelen kirmizi gömlek talebinde bulunmasini beklemeye baslamislar.
Kaptan Bravo celik gibi gözleriyle gemisine yaklasan korsan filosuna bakmis, sonra korkusuzca adamlarina dönmüs ve sakin bir sesle bagirmis:
"Kahverengi pantolonumu getirin bana!"