-
İstanbul'da 69 kaçak yakalandı
Gaziosmanpaşa'daki bir evde, Türkiye'ye kaçak giriş yaparak Avrupa ülkelerine gitmeye çalışan Pakistan, Ürdün ve Bangladeş uyruklu 69 kaçak ile bunları evinde saklayan bir kişi yakalandı.
Gaziosmanpaşa'daki bir evde, Türkiye'ye kaçak giriş yaparak Avrupa ülkelerine gitmeye çalışan Pakistan, Ürdün ve Bangladeş uyruklu 69 kaçak ile bunları evinde saklayan bir kişi yakalandı. İstanbul Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre, istihbari çalışmalar sonucu yabancı uyruklu kişilerin saklandığı belirlenen Gaziosmanpaşa Taşoluk Beldesi'ndeki bir eve, mahkemeden alınan arama kararı uyarınca 19 Temmuz'da jandarmalarca operasyon düzenlendi. Operasyonda, Türkiye'ye yasadışı yollardan giriş yaparak Avrupa ülkelerine gitmeye çalışan 40'ı Pakistan, 28'i Bangladeş, 1'i de Ürdün uyruklu toplam 69 kaçak ile bu kişileri evinde saklayan Adem Ş. yakalandı. Adem Ş, sevk edildiği adli makamlarca tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. 69 kaçak ise sınırdışı edildi.
-
2 eşli kocalara yargıdan kötü haber
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu resmi nikah dışında bir başka eşle yaşayan erkeklere yönelik tazminat kararı aldı.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, evlilik birliği içerisinde iken başka kadınlarla birlikte olan, iyi bir gelire sahip olmasına karşın, özürlü çocuğu ve evin ihtiyaçları ile ilgilenmeyen kocanın, eşine maddi ve manevi tazminat ödemesine karar verdi.
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, davacı bir koca, 10 yıllık evliliklerinin son 3 yılında karısının kendisine olan güvensizliği, hakaretleri ve küçük düşürücü sözleriyle müşterek hayatı çekilmez hale getirdiğini belirterek, boşanma davası açtı.
Davacı koca, özürlü çocuklarının velayetinin de karısına verilmesini istedi. Karısı ise davanın reddini ve boşanmaya hükmedildiği takdirde maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etti.
Kartal 3. Aile Mahkemesi, çiftin boşanmasına, çocuğun anneye verilmesine, kadına nafaka ödenmesine karar verdi, ancak kadının tazminat istemini reddetti.
Kararın temyiz edilmesi üzerine, yerel mahkeme kararı, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nce bozuldu. Yerel mahkeme, olayda davalı eşin kocasına sinirlendiğinde, küfür de içeren hakaret vari sözler söylediği anlaşıldığından, tarafları ''eşit kusurlu'' kabul ederek, tazminat istemlerinin reddi yönünde daha önce verdiği kararda direndi.
Kadının kararı temyiz etmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, yerel mahkemenin tazminat isteminin reddi yönündeki kararını bozdu. Hukuk Genel Kurulu'nun kararında, davayı açan kocanın, evlilik birliği içerisinde başka kadınlarla birlikte olduğunun, sadakatsiz davranışlar içinde bulunduğunun, düzenli ve iyi bir gelire sahip olmasına karşın, özürlü müşterek çocuk ve evin ihtiyaçları ile ilgilenmediğinin anlaşıldığı belirtildi.
-''BUNALIMLI ZAMANDA SÖYLEDİĞİ SÖZLER''-
Kararda, Türk Medeni Kanunu'na göre, boşanmalarda, kusursuz veya az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan maddi tazminat ve boşanmaya sebebiyet vermiş olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın manevi tazminat isteyebileceğinin öngörüldüğü anımsatıldı. Kararda, şöyle denildi: ''Bütün gününü özürlü çocuğuna ayıran, yaşamını ona adayan bir annenin, eşinden beklemesi ve kendisine yardım etmesini düşünmesi kadar doğal bir gereksinim olamaz. Fakat, davalı kadın bu ilgiyi görmediği gibi, bir de eşinin ihanetiyle karşılaşmış, bu nedenle bunalımlı bir zamanında şahidin söylediği sözleri de söylemiş olabilir. Tepkiyle söylenen sözler nedeniyle kadını eşit kusurlu saymak mümkün değildir. Boşanmayla davalı kadın 10 yıllık evlilikten sonra özürlü çocuklarıyla yalnız kalmış, davacı eşinin desteğini yetirmiştir. O halde, mahkemece tarafların sosyal ekonomik durumlarıyla kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak, uygun bir miktarda maddi tazminata hükmedilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Diğer taraftan davacının kusurlu hareketleri sonucu davalının kişilik haklarına ağır bir saldırıda bulunulduğu, duraksamadan uzaktır. Bu itibarla mahkemece tarafların sosyal ve ekonomik durumları tazminata esas olan fiilin ağırlığıyla yine hakkaniyet kuralı dikkate alınarak davalı yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir.''
-
Tosya'da trafik kazası:1 ölü, 9 yaralı
Kastamonu'nun Tosya ilçesinde meydana gelen trafik kazasında 1 kişi öldü, 9 kişi yaralandı.
Alınan bilgiye göre, İstanbul'dan Gümüşhacıköy istikametine gitmekte olan Muhammet Kutun (25) idaresindeki 34 ZD 143 plakalı otomobil, Tosya D-100 kara yolu Ortalıca beldesinde yoldan çıktı. Sabah saatlerinde meydana gelen kazada, otomobildekilerden Emine Kutun (33) olay yerinde hayatını kaybetti. Otomobildeki, çoğu çocuklardan oluşan 10 kişiden 8'i ise ağır yaralandı.
Yaralılardan otomobil sürücüsü Muhammet Kutun Tosya Devlet Hastanesinde tedavi altına alınırken, henüz 2 aylık Seval, Fatma (4),
Abdülsellam (3), Suzan (28), Mustafa Kutun (31), Nilay (2), Nebile (9)
ve Melike Mallı (26) Kastamonu Devlet ve Ankara'da çeşitli hastanelere
kaldırıldılar.
AA
-
Bingöl'de mayın tuzağı: 1 şehit
PKK'nın mayın tuzakları bir faciaya daha neden oldu. Bingöl'ün Genç İlçesi kırsalında PKK'lı teröristlerin döşediği mayın patladı. 1 subay şehit oldu, 2 asker yaralandı.
Bingöl'ün Genç İlçesi kırsalında PKK'lı teröristlerin döşediği mayın patladı. Genç ilçesinin Yazıkonağı Kaygısız mahallesinde operasyon düzenleyen güvenlik güçleri, PKK'lı teröristlerin döşediği mayına bastı. 1 subay şehit oldu, 2 asker yaralandı.
Cihan
-
İzmir'deki cinayete Denizli'de itiraf
İzmir'de bir kadını öldüren zanlı, Denizli İl Emniyet Müdürlüğüne giderek polise teslim oldu ve suçunu itiraf etti.
Alınan bilgiye göre, Denizli Emniyet Müdürlüğüne başvuran M.Y. (23), İzmir'de bir hayat kadınını öldürdüğünü bildirdi. İhbar üzerine Denizli polisi, İzmir Emniyet Müdürlüğü ile bağlantı kurdu. M.Y'nin cinayeti işlediğini bildirdiği Küçükyalı semti 98 Sokak'taki Selin Apartmanı'na giden polis ekibi evin zilini çaldı. Kapının açılmaması üzerine panjuru açık olan camdan eve giren polisler, banyoda bıçaklanarak öldürülmüş 25-30 yaşlarında bir kadın cesedi buldu. Kadının üzerinden herhangi bir kimlik çıkmadı. Denizli Emniyet Müdürlüğüne teslim olan M.Y'nin, İzmir'de 3 gün önce para karşılığı birlikte olmak için ''Naz'' adlı kadını aracına aldığını, Küçükyalı semtindeki eve geldiklerinde kadının fazla para istemesi üzerine çıkan kavgada cinayeti işlediğini söylediği öğrenildi. Olayla ilgili soruşturmanın devam ettiği, ölen kadının kimliğinin belirlenmesi için çalışmaların sürdürüldüğü bildirildi.
AA
-
Türkler bunu hep yapıyor
Ortadoğu'daki savaşı durdurmak için çaba sarfeden ülkelerin başında gelen Türkiye, tarih boyunca savaştan kaçanlara ırk ayrımı yapmadan liman oldu. İşte örnekler:
Ortadoğu'da yanan ateşi söndürmek için en fazla çaba harcayan ülkelerin başında gelen Türkiye, savaştan kaçanların da ilk sığındıkları liman olarak tüm dünyanın takdirini topluyor. Tarih boyunca, zulme uğrayanların sığınacakları ilk kapı olarak gördükleri Türkler, bugüne kadar yüzbinlerce mazluma kucak açtı. Din, dil ve ırk ayrımı yapmadan, gördükleri zulümden kaçan binlerce kişiyi bağrına basarak insana verilen değeri en iyi şekilde sergileyen Türkler, örnek tutum ve tavrıyla tarihteki en büyük insanlık derslerini veren millet oldu.
TARİHTEN ÖRNEKLER
İspanya'da zulme uğrayan Müslüman ve Yahudiler, Osmanlı Devleti'ne gönderdikleri bir elçi ile içler acısı durumlarını anlatır ve yardım isterler. Osmanlı Devleti, 1505 yılında İspanyol sahillerini vurmak için Kemal Reis kumandasında bir filo gönderir, zulme uğrayan bir kısım Müslüman ve Yahudi Türkiye'ye getirilerek ve katliamdan kurtarılır. İspanya'daki insanlık dramı ve yapılan zulümler iyice artınca Kaptan-ı Derya ve Cezayir Beylerbeyi Kılıç Ali Paşa'ya gönderilen bir fermanla İspanya'da zulme uğrayanlara yardım edilmesi emredilir. Birçok Müslüman ve Yahudi'nin, İspanya'dan önce Afrika sahillerine aktarıldığı daha sonra bunlardan bir bölümünün Adana, Tarsus gibi sancaklara yerleştirildiği tarihi kaynaklarda yer alıyor. Zulümden kaçarak sığınan bu insanlar, durumlarını toparlayıp verimli hale gelene kadar 5 yıl vergiden muaf tutulurlar. Tarihçi Bernard Lewis, bir eserinde, Avrupa'da baskı görüp kovulan Yahudilere Osmanlı'nın kucak açtığına dikkati çekiyor. Lewis, Osmanlı'nın, kovulan ve baskı gören Yahudileri her zaman kabul ettiğini, hatta baskılardan kurtulmaları için Osmanlı topraklarına çağrıldıklarını ifade ediyor.
SIĞINANLARI GERİ VERMEDİ
Avrupa'da katı yönetimlere karşı koyma ve hürriyet cereyanı sırasında ayaklanan beş bin Macar ve Polonyalı da zulümden kaçarak 1849'da Türklere sığındı. Osmanlı Devleti'nin savaşı göze alarak sığınan bu mültecileri vermemesi, bir insanlık destanı olarak tarihe geçti. Tarihi kaynaklara göre, 18. Asırda Macar lider Lajos Kossuth, uğradıkları zulümden kurtulmak için dönemin Padişahı Sultan Abdulmecid'e bir mektup yazarak kendisi ve arkadaşlarına kucak açılabilme imkanının olup olmadığını sorar. Sultan Abdulmecid'in, mültecilerin kendi misafirleri olduğunu belirterek saçlarının bir teline zarar gelmesini tebaasından 50 bin kişinin kurban edilmesine yeğleyeceğine dair garanti vermesi sonrası, 5 bin Macar ve Polonyalı mülteci Türk topraklarına iltica eder. Macar ve Lehlerin Osmanlı Devleti'ne iltica etmesinden sonra Rusya ve Avusturya devletleri, baskı yaparak mültecilerin kendilerine verilmesi hususunda ısrar ederler ve hatta Ruslar, mültecilerinin verilmemesi halinde savaş açacakları tehdidinde bulunurlar. Rusya ve Avusturya'nın isteklerinde direnmeleri üzerine genç Padişah Sultan Abdülmecid'in, büyük bir insanlık dersi vererek ''tahtımı veririm, başımı veririm, fakat devletime sığınanları asla geri vermem'' şeklindeki sözleri tarihe kaydedilir. Osmanlı'ya sığınan Polonyalılar, İstanbul, Halep, Vidin ve Silistre'ye yerleştirilirken, Kossuth liderliğindeki Macarlar ise Kütahya'da misafir edilmiştir.
''TÜRKLER TEHDİTLERE BOYUN EĞMEDİLER''
Osmanlı'ya sığınan Macar lider Kossuth ve arkadaşları, 21 ay sonra Kütahya'dan ayrılarak Londra'ya giderler. Londra'da büyük bir coşkuyla karşılanan Kossuth'un burada yaptığı konuşmada, kendilerine sığınma hakkı veren Türklere minnettarlığını şu sözlerle ifade eder: ''Bugünkü hayatıma ve hürriyetime sahipliğim, Avusturya ve Rusya'nın tehditlerine ve baskılarına rağmen beni ve arkadaşlarımı muhafaza eden Türkler sayesindedir. O Türkler ki, yüksek hislerle ve insan haklarına saygılı oluşlarıyla tüm tehditlere boyun eğmediler. Türk milleti bu yönüyle üstün bir güce sahiptir. Türklerin bugün ve istikbalde mevcut olması, Avrupa'nın ve insanlık aleminin yararınadır. Ben Türklerden gördüğüm lütuf ve saygının hatıralarıyla yaşıyorum.''
RUSLARA AÇILAN KUCAK...
1917 Bolşevik Devrimi sonrası ülkelerini terk eden Beyaz Ruslar, ilk durak olarak Türkiye'yi seçer. Rusya'dan kaçanları da engin hoşgörü ve misafirperverlikle kabul eden Türkler, kaçarken yanlarına hiçbir şey almayan Beyaz Ruslara yardım amacıyla Hilal-i Ahmer Cemiyeti tarafından onbinlerce göçmen için 1921 yılının ocak ayında ''halk çorbası'' kampanyası başlatır. Ayrıca, düzenlenen battaniye kampanyasıyla 1921 kışında binlerce Beyaz Rus'a yün battaniye sağlanır, sağlık sorunlarının çözümü için çeşitli fonlar oluşturulur. Sayıları 150 ila 200 bin arasında olan Beyaz Rusların Türkiye'yi seçmelerinde en büyük neden ise engin hoşgörü ve misafirperverliktir. Yazar Jak Delon, kaleme aldığı ''Beyoğlu'nda Beyaz Ruslar'' adlı eserinde Türkiye'ye kaçan Beyaz Rusların hayatını anlatırken, o dönemleri yaşayanların anılarına da yer veriyor. Eserde bir Beyaz Rus, Türkiye'yi seçme nedenlerini, ''Rusya'dan kaçarken hep şunları düşündük: İspanyol engizisyonundan kaçan Yahudilere kapılarına açan tek ülke olan Türkiye, 1920'lerde bizi de geri çevirmeyecektir'' sözleriyle özetliyor. 1905 yılında Çarlık Rusyası'ndaki meşrutiyet devrimi sırasında, ülkelerinden kaçmak zorunda kalan 30 bine yakın Rus'un da Türkiye'ye sığınarak hayatlarını kurtarabildikleri tarihi kaynaklarda yer alıyor.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE SONRASI
İkinci Dünya Savaşı sırasında zulme uğrayan binlerce insan yine Türkiye'ye sığınır. Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden 10 bini aşkın insanın, öldürülme ve eziyet görme korkusuyla kendilerini güvencede hissedebilecekleri tek ülke olan Türkiye'ye geldikleri biliniyor. Hitler döneminde siyasi ve ırkçı nedenlerle işlerinden olan, sanatlarını icra edemez hale gelen ve onun da ötesinde hayatları tehlikeye giren binlerce Yahudi kökenli ya da sosyal demokrat düşünceye sahip Alman, 1933'ten itibaren gidecek ülke ararken, aralarında bilim adamı, mimar, mühendis, sanatçıların da bulunduğu bir bölümü Türkiye'ye sığınır. Alman mültecilerden çoğu, genç Türkiye Cumhuriyeti'nde özellikle üniversiteler de önemli görevler alırlar. Hitler rejiminden kaçarak Türkiye'ye sığınan yaklaşık bin Alman mültecinin üçte ikisi, 2. Dünya Savaşı'nın bitiminden hemen sonra Amerika ve İngiltere'ye yerleşir, bir bölümü Almanya'ya geri dönerken 28 Alman da Türkiye'yi vatan olarak seçer. 1979 yılında İran'daki İslam devrimi sonrası rejim muhaliflerinin ilk sığındıkları ülke de Türkiye oldu. Sovyetler Birliği'nin 1979'da Afganistan'ı işgali sonrası sonrası ülkeden kaçan milyonlarca Afganlıdan yaklaşık 4 bin kişi Türkiye'ye göç etti. Birinci Körfez Savaşı sırasında da Saddam'ın korkusuyla Türkiye'ye kaçan binlerce Peşmerge, kurulan mülteci kamplarında en iyi şekilde misafir edildi. Bulgaristan'da Jivkov rejiminin baskı politikası nedeniyle 300 binin üzerinde Türk yine anavatana sığınmak zorunda kaldı. Türkiye, Sırp zulmünden kaçan Kosovalılara da kucak açtı.
AA
-
Yaşlı adam av tüfeğiyle öldürüldü
Denizli'nin Acıpayam ilçesine bağlı Yazır kasabasında, çobanlık yapan kişi öldürülmüş olarak bulundu.
Alınan bilgiye göre, eşi Mehmet Altun'un (66) eve gelmemesi üzere arama yapan Cennet Altun, Türkmentepesi mevkiinde eşini av tüfeğiyle öldürülmüş olarak buldu. Durumun jandarmaya bildirilmesi üzerine, soruşturma başlatan ekipler, daha önce Altun ile aralarında husumet olduğu belirtilen aynı kasabadan Mehmet Z. ve Hüseyin Z., üzere gözaltına alındı.
Olayla ilgili soruşturma devam ediyor.
Cihan
-
İki aile arasında kavga: 6 yaralı
Hakkari'de iki aile arasında arazi anlaşmazlığı yüzünden çıkan kavgada 6 kişi yaralandı..
Hakkari'nin Durankaya beldesinde, 2 aile arasında çıkan taşlı sopalı kavgada, 6 kişi yaralandı.
Beldeye bağlı Yeni Mahalle'de yaşayan Tatlı ve Artık aileleri arasında arazi anlaşmazlığı nedeniyle tartışma çıktı.
Tartışmanın kavgaya dönüşmesi sonucu iki aile fertleri birbirlerine taş ve sopalarla saldırdı.
Kavgada, 2'si ağır olmak üzere 6 kişi yaralandı. Yaralılardan durumu ağır olan Tahir Tatlı ve Hüseyin Artık, Hakkari Devlet Hastanesinde yapılan ilk müdahalenin ardından Van Devlet Hastanesine sevk edildi.
Güvenlik güçleri kavganın şehir merkezine yayılmaması için geniş güvenlik önlemi aldı.
Öte yandan, köy korucusu oldukları belirtilen aileler arasında silahlı çatışmanın yaşanmaması için de jandarma ekipleri de beldede konuşlandı.
AA
-
Mersin'de insan kaçakçılığı operasyonu
Mersin'de, insan kaçakçılığı yaptıkları iddiasıyla gözaltına alınan 10 kişiden 7'sinin çıkarıldıkları mahkemece tutuklandığı bildirildi.
Mersin'de, insan kaçakçılığı yaptıkları iddiasıyla gözaltına alınan 10 kişiden 7'sinin çıkarıldıkları mahkemece tutuklandığı bildirildi.
Mersin Emniyet Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre, bir süre
önce Mersin'in Bozyazı ilçesi açıklarında, 27 yabancı uyruklunun
yasadışı yollarla yurtdışına kaçırılması girişiminin ardından yapılan
operasyonlarda, olayla ilgili ''Eser Reis'' adlı teknenin kaptanı R.S.
ile biri Antalya'da olmak üzere 10 kişi yakalandı.
Bu arada, insan kaçakçılığında kullanıldığı belirtilen bir sürat
teknesine Alanya Yat Limanı'nda, Cumhuriyet Savcılığının talimatıyla
el konuldu.
''Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, göçmen ve gümrük
kaçakçılığı'' suçlarından adliyeye sevk edilen R.S, M.K, T.K, İ.A,
M.G, B.M. ve B.A. tutuklanırken, S.A, İ.A. ve M.Ş. tutuksuz
yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Bu arada, Mali Şube ekiplerinin düzenlediği başka bir operasyonda,
dolandırıcılık ve uyuşturucu kaçakçılığı suçlarından arandığı
bildirilen Z.K'nin, 6 adet sahte kredi kartıyla yakalandığı,
''Sahtecilik ve dolandırıcılık'' suçundan sevk edildiği nöbetçi
mahkemece tutuklandığı kaydedildi.
(KRM-MUT-ORK-MLK)
AA
-
Saltanat Kapısı törenle kapatıldı
Topkapı Sarayı Bab-ı Hümayun Kapısı (Saltanat Kapısı), törenle, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç tarafından araç trafiğine kapatıldı.
Tören, saygı duruşunda bulunulması ve Mehter Takımı eşliğinde İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. Bakan Koç törende yaptığı konuşmada, her zaman ''hiçbir şey eskisi gibi olmayacak'' dediklerini ifade ederek, Topkapı Sarayını, ''hiçbir şey eskisi gibi olmayacak'' bir şekilde kullanmaya başlamanın ilk adımını bugün attıklarını söyledi.
Atilla Koç, bahçenin araç trafiğine kapatılmasıyla bundan sonra ziyaretçilerin, mekanı ve mekanı çevreleyen her türlü canlı ve cansızı da seyredebileceklerini ve bundan etkileneceklerini dile getirdi. Bakanlık, İstanbul Valiliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Eminönü Belediyesinin, ''Artık hiçbir şey eskiden olduğu gibi çalakalem olmayacak'' anlayışını ortaya koymak istediğini ifade eden Koç, ''Elbette acelemiz var. Hem de çok acelemiz var, ama acelemiz hakikat ve hakikate bağlılığımızın önüne geçmeyecek'' dedi.
Koç, bakanlığı ile söz konusu kurumlar arasındaki ''Topkapı Sarayı
Bütünleştirme ve Sur-u Sultani Kapsamında Düzenleme Projesi''ne
ilişkin protokolün 8 ay önce imzalandığını hatırlatarak, şunları
söyledi:
''(Göç yolda düzelir) aceleciliğiyle beraber '10 defa ölçüp 1 defa
biçme' dengesini kurduk. Bundan sonra yolumuz açılmıştır. Bir şeyin
açılabilmesi için bir şeyin kapanması gerekiyor. Zaman süreci böyle
süre gidiyor. Bu sarayda yaşayanlar, bize İstanbul'u hediye ettiler.
İstanbul'u hediye ederken bir şeyi kapattılar, Ortaçağı kapattılar,
Yeniçağı açtılar. Bu kadar benzetme belki mübalağalı olabilir, ama
artık Topkapı için yeni bir çağ başlıyor.''
KADİR TOPBAŞ
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da kentin
kültürel miras ve değerlerini koruma, kullanma ve geleceğe taşıma
sorumluluğu içinde hareket ettiklerini söyledi.
Topbaş, İstanbul'un artık dünyayı etkileyen duruma geldiğini ve
kentte ciddi bir değişiklik ve dönüşümün yaşandığını belirterek, buna
paralel olarak da şehrin turizmden aldığı payın yükselmeye başladığını
anlattı.
Kadir Topbaş, İstanbul'un geçmişten gelen tüm mirasını korumak
amacıyla hareket ettiklerini dile getirerek, şöyle konuştu: ''İstanbul'un bu bölgelerinde yıpranmaya müsaade etmeyeceğiz. Topkapı Sarayının kapısında otobüslerin izleri var. Bu yanlış kullanım. Dünyanın her yerinde müze alanlarında insanlar uzun mesafeler yürüyor. Doğru olan budur. Bugüne kadar cesaret gösterilerek bu karar alınamamıştı. Sayın Atilla Koç'u bu konuda karar aldığı için kutluyor ve teşekkür ediyorum. Sarayın bahçesi adeta otobüs otoparkına dönmüştü. İnsanlar o ortamda tarihi hissedemiyorlardı. Artık insanlar sarayın bahçesine yürüyerek girecek ve tarihi hissedecek.''
OTOBÜSLER ÇATLADIKAPI'DA PARK EDECEK
İstanbul Vali Yardımcısı Cumhur Güven Taşbaşı da Topkapı Sarayının
Bab-ı Hümayun Kapısının İl Özel İdaresi tarafından 2 yıl önce 250
milyar liraya restore edildiğini, ancak o dönemde kapının
kapatılmadığını söyledi.
Taşbaşı, restorasyondan sonra da içeri giren otobüslerin kapının
sağına soluna çarptıklarını, çizdiklerini ve egzoz gazı ile dokusunu
tahrip ettiklerini vurgulayarak, Bab-ı Hümayun Kapısının
kapatılmasının çok olumlu bir gelişme olduğunu belirtti.
Çatladıkapı'da bir top sahasının otobüslerin park etmesi için
tahsis edildiğini kaydeden Taşbaşı, İl Özel İdaresinin 20 trilyon
lirayı tarihi ve kültürel varlıkların korunmasına ilişkin projelere
ayırdığını bildirdi.
KOÇ, KAPIYI KAPATTI
Konuşmaların ardından Kültür ve Turizm Bakanı Koç, Topkapı Sarayı
Bab-ı Hümayun Kapısını, sembolik olarak kapının sağ kanadını iterek
araç trafiğine kapadı. Bakan Koç, ''Vatandaşlar içeri, otobüsler
dışarı'' diye konuştu.
Daha sonra Topkapı Sarayının bahçesini gezen Koç, burada yaptığı
açıklamada, bahçenin Türk bahçelerinin en güzel örneklerinden biri
olduğunu söyledi.
Sarayların en önemli algılanma yerlerinin bahçeleri olduğuna
işaret eden Koç, Selçukluların da bahçe mimarisinin çok güzel olduğunu
ve bunun örneklerini Konya ve Alanya'da inşa etmeye yakında
başlayacaklarını kaydetti.
Koç, bahçenin zenginlik, hayat, güzellik ve medeniyet olduğunu
dile getirdi.
Törene TURSAB Başkanı Başaran Ulusoy, Eminönü Belediye Başkanı
Nevzat Er, Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü Nurullah Çakır da katıldı.
Topkapı Sarayındaki törenin ardından Atilla Koç, Kadir Topbaş ve
beraberindekiler yürüyerek Ayasofya Müzesine geldi ve müze bahçesinde incelemelerde bulundu.
Bakan Koç, burada kendisine ilgi gösteren yabancı turistlerle
hatıra fotoğrafı da çektirdi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Ayasofya'daki incelemeye ilişkin, ''Ayasofya'daki sebili Hamidiye olarak hizmete geçirecekleri'' bilgisini verdi.
AA