-
Ehl-i kitapla iman birliğimiz yok (ya millet neye inandığını bilmiyor ya bunlar müslümanlığı bilmiyor yada yıl ve yıl az az empoze ediliyor sanki)
Sual: Ehl-i kitapla iman birliğimiz var mı?
CEVAP
Daha önce açıkladığımız gibi, Hz. Musa’nın getirdiği din bozulunca ve Tevrat’ta değişiklikler yapılınca Allahü teâlâ, Hz. İsa’yı gönderdi. Musevilik böylece yürürlükten kalkmış oldu. İsevilik çok geçmeden bozuldu. Pavlos isimli bir Yahudi Hıristiyanlığı iyice bozdu. Ortaya birbirinden farklı İnciller çıktı. Aralarında eleme yaparak İncil sayısı dörde indirildi. Nihayet, bir daha değişmemek ve hep baki kalmak üzere İslam dini geldi. Bazı cahiller, “Yahudilik de, Hıristiyanlık da hak dindir, onlar da Allah’a inanıyorlar. Onlar da Cennete gidecektir” diyorlar. Hatta bu işte şahince davranan, ehl-i kitaba [Hıristiyan ve Yahudilere] kucak açan bir yazar, “Ehl-i kitapla iman birliğimiz var” diyecek kadar ileri gitti. Amentüdeki altı esasa inanmayanlarda iman birliği olur mu? Ehl-i kitap, bütün peygamberlere [mesela bizim peygamberimize] inanıyor mu ve bütün kitaplara [mesela Kur’an-ı kerime] inanıyor mu?
Hatta onların Allah’a inançları bile farklıdır. Hıristiyanlar teslise [üç tanrıya] inanırlar, Hz. İsa’ya Allah’ın oğlu dediler, Yahudiler de, Hz. Üzeyir’e Allah’ın oğlu dediler. Bu nasıl iman birliği ki? Kur’an-ı kerimde, Ehl-i kitabın kâfir olduğunu bildiren birkaç âyet şöyledir:
(İbrahim ne Yahudi, ne de Hıristiyandı. O Allah’ı tanıyan doğru bir Müslüman idi.) [A. İmran 67]
[Her peygamber gibi Hz. İbrahim de Müslüman idi. Ehl-i kitap hak olsa idi, böyle denmezdi.]
(“Yahudi veya Hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız” diyenlere de ki: “Aksine biz, hanif [doğru olan] İbrahim’in dinine uyarız.”) [Bekara 135]
[Demek ki doğru olmak için Hz. İbrahim’in dini olan İslam’a uymak gerekir.]
(Yahudiler, Üzeyir’e, Hıristiyanlar da İsa’ya Allah’ın oğlu dediler. Daha önce kâfir olmuş kişilerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin.) [Tevbe 30]
[Ehl-i kitap, diğer kâfirleri taklit ettikleri için kötülenmektedir.]
(Ehl-i kitap [İslam’a] iman edip, [kötülükten] sakınsalardı, kötülüklerini örter ve onları nimetleri bol Cennete sokardık.) [Maide 65]
[İslam’a inanmadıkları için iman etmiş olmazlar.]
(Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar, [İslam düşmanlığında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidayet etmez.) [Maide 51]
[Ehl-i kitap kâfir olduğu için dost olmaz.]
(Müminler, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost edinenler, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.) [A. İmran 28]
[Kâfirlere kucak açanlar da, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.]
(Sen, onların dinine uymadıkça, Hıristiyanlar ve Yahudiler senden hoşnut olmazlar. De ki "Doğru yol, ancak Allah’ın [bildirdiği İslamiyet] yoludur.") [Bekara 120]
[Yani, Ehl-i kitap, doğru yolda, [Allah’ın bildirdiği İslamiyet yolunda] değildir. Ehl-i kitabın bozuk dinine girmedikçe, Resulullahtan hoşnut olmazlar. Kiliseye gitmekle, Papa’nın elini öpmekle, Hıristiyanlar, Müslümanlardan hoşnut olmaz.]
(İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduğunu söyleyenlere de ki: Siz mi iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah’ın bildirdiğini gizleyenden daha zalim kim olur.) [Bekara 140]
[Demek ki her peygamber Müslüman, Ehl-i kitap ise bâtıldır.]
Sual: Allah’a inanan gayri müslim kâfir mi?
CEVAP
Bu konudaki âyet-i kerimeleri yukarıda bildirmiştik. Şimdi üç âyet meali daha bildirelim:
[Ey Habibim, Yahudi ve Hıristiyanlara] de ki: (Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin.) [Al-i İmran 31]
[Demek ki Ehl-i kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler, Peygamber efendimize iman etmedikçe, Allah onları sevmez.]
(De ki: “Ey Ehl-i kitap, gelin aramızda şu müşterek söze uyalım: “Ancak Allah’a kulluk edelim, Ona şirk koşmayalım, Allah’ı bırakıp insanları Rabler edinmeyelim” Yine de, yüz çevirirlerse, “Şahid olun ki, biz Müslümanız” deyin!) [Al-i İmran 64]
[Ehl-i kitap yani Yahudi ve Hıristiyanlar buna yanaşmadı, yani Müslüman olmadılar.]
([Senden önce peygamberlere] iman edenler, Yahudi, Hıristiyan ve sabiinlerden Allah’a ve ahirete inanıp salih amel işleyenler için elbette Rablerinin katında mükafatlar vardır.) [Bekara 62]
[Hz. Musa zamanında, ona inanan Yahudiler ve Hz. İsa zamanında ona inan Hıristiyanlar, elbette Cennete gidecektir. Çünkü, bütün peygamberler gibi, Hz. İbrahim gibi, Hz. Musa da, Hz. İsa da Müslüman idi.]
Diğer dinler bozulduğu için Allahü teâlâ, en son olarak İslam dinini gönderdi. Başka dinleri kabul etmediğini açıkça şöyle bildirdi:
(Allah indinde hak din ancak İslam’dır.) [Al-i İmran 19]
(Sizin için din olarak İslam’ı beğendim.) [Maide 3]
(Kim İslam’dan başka din ararsa, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.) [Al-i İmran 85]
Bu konudaki birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Cennete sadece Müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim]
(Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan [ve her kâfir] elbette Cehenneme girecektir.) [Hakim]
(Yahudi ve Hıristiyanlara selam vermeyiniz!) [Müslim]
(Ehl-i kitap size selam verdiği zaman, ve aleyküm deyin.) [Buhari]
(Yahudi ve Hıristiyanlar sakal boyamaz. Onlara benzemeyin, boyayın!) [Müslim]
(Saçlarınızı kırmızı veya sarıya boyayın, ehl-i kitaba muhalefet edin!) [İ. Ahmed]
Peygamber efendimiz imanı şöyle tarif etmiştir:
(İman; Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe [yani Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana], kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna ölüme, öldükten sonra dirilmeye, inanmaktır.) [Buhari, Müslim, Nesai]
Amentüdeki altı esastan birini inkâr eden kâfir olur. Sadece Allah’a inandım demek kâfi değildir. Hıristiyan ve Yahudiler, bizim peygamberimiz dahil bütün peygamberlere inanmadıkça kâfirlikten kurtulamazlar. Yahudiler, Hz. İsa’ya, Hıristiyanlar da, Muhammed aleyhisselama inanmadıkları için kâfir oldular. Amentüde bildirilen altı husustan birini, mesela kaderi inkâr eden, kâfir olur, bütün iyi amelleri yok olur. (Redd-ül Muhtar)
Cenab-ı Hak buyurdu ki:
(Onlardan kimi, ona [Muhammed aleyhisselama] iman etti, kimi de, ondan yüz çevirdi. Bunlara da çılgın ateşli Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr ederek kâfir olanları elbette ateşe atacağız.) [Nisa 55-56]
-
Ehl-i kitabı kötüleyen Allah’tır
Sual: Kur’anda ehl-i kitabın kâfir olduğu bildirilmiyor mu?
CEVAP
Kur’an-ı kerimde, Ehl-i kitabın kâfir olduğunu bildiren âyet-i kerimelerden bazıları şöyledir:
(İbrahim ne Yahudi, ne de Hıristiyandı. O Allah’ı tanıyan doğru bir Müslüman idi.) [Al-i İmran 67] [Her peygamber gibi Hz. İbrahim de Müslüman idi. Ehl-i kitap hak olsa idi, böyle denmezdi.]
(“Yahudi veya Hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız” diyenlere de ki: “Aksine biz, hanif [doğru olan] İbrahim’in dinine uyarız.”) [Bekara 135] [Ehl-i kitap hak olsa idi, sözleri reddedilmezdi. Hz. İbrahim’in dini olan İslam’a uyan kurtulur.]
([Ehl-i kitap] "Yahudi ve Hıristiyanlar hariç hiç kimse Cennete girmeyecek" dediler. Bu, onların kuruntusudur. De ki: "Doğru söylüyorsanız delilinizi getirin." Hayır onların dedikleri gibi değildir.) [Bekara 111,112] [Şu halde Ehl-i kitabın iddiaları kuruntudur, gerçek değildir.]
(Yahudiler, Üzeyr’e, Hıristiyanlar da İsa’ya Allah’ın oğlu dediler. Daha önceki kâfirlerin sözlerini taklit ettiler. Allah onları kahretsin.) [Tevbe 30] [Ehl-i kitap kâfir olduğu için lanete uğradı.]
(Ehl-i kitap [İslam’a] iman edip, [kötülüklerden] sakınsalardı, kötülüklerini örter ve onları nimetleri bol Cennete sokardık.) [Maide 65] [Ehl-i kitap hak olsa idi, imana davet edilmezdi.]
(Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar, [İslam düşmanlığında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan [kâfir] olur. Allah, [kâfirleri dost edinip kendine] zulmedenlere hidayet etmez.) [Maide 51] [Ehl-i kitap hak olsa, onlara dost olana kâfir denir miydi?]
(Müminler, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost edinenler, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.) [Al-i İmran 28] [Kâfirlere kucak açan, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.]
(Sen, onların dinine uymadıkça, Hıristiyanlar ve Yahudiler senden hoşnut olmazlar. De ki "Doğru yol, ancak Allah’ın [bildirdiği İslamiyet] yoludur.") [Bekara 120] [Yani, Ehl-i kitabın bozuk dinine girmedikçe, hoşnut olmazlar. Kiliseye gitmekle, Papazın elini öpmekle de hoşnut olmazlar.]
(İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduğunu söyleyenlere de ki: Siz mi iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah’ın bildirdiğini gizleyenden daha zalim kim olur.) [Bekara 140] [Her peygamber Müslüman idi, Ehl-i kitap ise bâtıldır.]
[Ey Habibim, Ehl-i kitaba] de ki: (Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin.) [Al-i İmran 31] [Yani Ehl-i kitap, Resulullaha iman etmedikçe, Allah onları sevmez.]
(De ki: “Ey Ehl-i kitap, gelin aramızda şu müşterek söze uyalım: “Ancak Allah’a kulluk edelim, Ona şirk koşmayalım, Allah’ı bırakıp insanları Rabler edinmeyelim” Yine de, yüz çevirirlerse, “Şahit olun ki, biz Müslümanız” deyin!) [Al-i İmran 64] [Ehl-i kitap kâfir olduğu için, onlara biz Müslümanız deyin buyuruluyor.]
([Senden önce peygamberlere] iman edenler, Yahudi, Hıristiyan ve sabiinlerden Allah’a ve ahirete inanıp salih amel işleyenler için elbette Rablerinin katında mükafatlar vardır.) [Bekara 62]
[Hz. Musa zamanında, ona inanan Yahudiler ve Hz. İsa zamanında ona inanan Hıristiyanlar, elbette Cennete gidecektir. Çünkü, bütün peygamberler gibi Hz. Musa da, Hz. İsa da Müslüman idi.]
İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan elbette Cehenneme girecektir.) [Hakim]
(Cennete sadece Müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim]
Bu vesikalara rağmen, (Muhammedün Resulullah demeye lüzum yok) diyenler çıkarsa, bunların cahil değil, sinsi birer misyoner olduklarında şüphe kalmaz.
-
Anlayana ve nasipli olana bunlar yeter
Gayri Müslimleri sevmek
Sual: Bazı kimseler, kiliseye gidip âyinlere katıldığımız için, onlarla yakınlık ve dostluk kurduğumuz için bizi eleştiriyorlar. Eğer kâfirleri sevmek yasak olsaydı, onlara hoşgörüde bulunmak yasak olsaydı dinimiz kitaplı kâfirlerle evlenmeye izin vermezdi. Çünkü insanın hanımını sevmemesi mümkün değil. Yoksa Ehl-i kitapla evlenmek yasak mı?
CEVAP
Ehl-i kitap zimmi ise tenzihen mekruh, harbi ise tahrimen mekruhtur. Bugün zimmi olan Ehl-i kitap yoktur. Hepsi harbidir. Tahrimen mekruh olsa da caizdir. Ancak evlenmekle kâfiri sevmeyi aynı kefeye koymak ne kadar yanlıştır. İnsan muzu da sever ama bunu yemek için sever. Gayri müslim kızının kaşını, gözünü sever. Dinini sevmesi asla caiz olmaz.
Muhammed Masum hazretleri buyurdu ki:
Kâfirleri sevmemek Kur'an-ı kerimde açıkça emredilmiştir. Kur'ana uymak ise farzdır.
Kâfirleri sevmenin haram olduğunu bildiren âyet-i kerimelerden birkaçının meali şöyledir:
(Allah’a ve kıyamet gününe iman edenler; babaları, kardeşleri ve akrabası olsa da, Allah’ın ve Resulünün düşmanlarını sevmez.) [Mücadele 22] (Demek ki babası da olsa kâfir sevilmez.)
(Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin, sevmeyin!) [Maide 51]
Hakiki imana kavuşmak
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Allah’ın düşmanlarını düşman bilmeyen, hakiki iman etmiş olmaz. Müminleri Allah için seven ve kâfirleri düşman bilen, Allah’ın sevgisine kavuşur.) [İ. Ahmed]
(Allah’ın dostunu seven, düşmanını düşman bilenin imanı kâmil olur.) [Ebu Davud]
(İsyan edenlere düşmanlık ederek, Allah’a yaklaşın!) [Deylemi]
(Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur.) [Taberani]
(Kâfirlerle mal, can ve dilinizle cihad edin!) [R.Muhtar] (Kâfirleri sevmek cihad değildir.)
Halife Hz. Ömer'e, (Hireli bir Hıristiyan var. Çok zeki, yazısı da çok güzel, bunu kendine kâtip yap) dediler. Kabul etmedi. Aşağıdaki âyeti okuyup, (Mümin olmayan birini dost edinemem) dedi.
Ebu Musel Eşari hazretleri anlatır:
Halife Ömer'e (Hıristiyan katibim çok işe yarıyor) dedim. “Niçin bir Müslüman kâtip almadın? (Ey müminler, Yahudi ve Hıristiyanları sevmeyin) âyetini işitmedin mi sen?” dedi. Ben de, “Onu dini için değil, kâtipliği için aldım” dedim. “Allahü teâlânın hakir ettiğine ikram etme! Onun zelil ettiğini aziz eyleme! Allah’ın uzaklaştırdığına yaklaşma” dedi. “Ama Basra’yı onunla idare edebiliyorum” dedim. “Hıristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen onu değiştir” dedi.
Sual: Bazı kimseler, hoş görü adı altında gayri müslimlerle arkadaşlık kuruyorlar, Kiliselerine gidiyorlar, âyinlerine katılıyorlar. Bu dinen caiz midir?
CEVAP
Asla caiz değildir. Aşağıdaki âyet-i kerimeler, kâfirleri sevmenin haram olduğunu bildiriyor:
(Ey müminler, mümin olmayan kâfirlerle dost olmayın!) [Âl-i İmran 118]
(Ey iman edenler, benim ve sizin düşmanınız olanları dost edinmeyin.) [Mümtehine 1]
(Kâfirlerle [kılıçla], münafıklarla [dille] cihad et! Onlara sert davran, düşmanlık göster!) [Tevbe 73]
(İbrahim ve Onunla beraber olan müminlerin sözlerinden ibret alın! Onlar, kâfirlere dediler ki: Biz sizden ve putlarınızdan uzağız. Dininizi beğenmiyoruz. Allah’a inanıncaya kadar, aramızda düşmanlık, nefret vardır.) [Mümtehine 4]
Eshab-ı kiram, (Kâfirlere karşı çok çetin, sert davranırlar) diye övülüyor. (Feth 29)
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, bir Peygambere vahy etti ki, şu âbide söyle: (Benim için ne yaptı?) Âbid dedi ki: Yâ Rabbi! Senin için ne yapılır? Allahü teâlâ buyurdu: (Düşmanıma, benim için düşmanlık ettin mi ve sevdiğimi benim için sevdin mi?) [Mektubat-ı Rabbani 3/55]
Kâfirler ve fasıklar, Allahü teâlânın düşmanı olmasalardı, Buğz-ı fillah farz olmazdı. İnsanı Allahü teâlânın rızâsına kavuşturacak şeylerin en üstünü olmaz ve imanın kemaline sebep olmazdı.
Şeyhülislam Abdullah-ı Ensârî hazretleri buyuruyor ki: Falancayı sevmiyorum. Çünkü, hocamı üzmüştü. Bir kimse, hocanı üzer de sen üzülmezsen, köpekten aşağı olursun.
Mektubat-ı Masumiyye’de buyuruluyor ki:
Müminin kâfiri sevmesi üç türlü olur:
1- Onun küfrünü beğenir. Bunun için sever. Bu muhabbet yasaktır. Çünkü onun dininden razı olmuştur. Küfrü beğenen kâfir olur. Böyle muhabbet, imanı giderir.
2- Herkesle iyi geçinmek lazım olduğu için onlarla da iyi geçinilir.
3- İkisi ortasıdır. Onlara meyleder, yardım eder. Dininin bâtıl olduğunu bilerek, akrabalık, iş arkadaşlığı sebebi ile dostluk yapar. Bu sevgi küfre sebep olmaz ise de, caiz değildir. Çünkü bu sevgi, zamanla onun dinini beğenmeye sebep olur. Zaruretsiz gayri müslimler ile beraber olmak, kiliselerine gitmek, âyinlerine katılmak caiz değildir. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Ey iman edenler, Yahudileri de, Hıristiyanları da dost edinmeyin! Onlar, [İslam’a olan düşmanlıklarında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidayet etmez.) [Maide 51]
(Müminler, müminleri bırakıp da, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost edinenler, Allah’ın dostluğunu bırakmış olurlar.) [Al-i İmran 28]
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur.) [Taberani]
[Yani bir milletin, âdete, tekniğe ait işlerini değil de, onların dinlerini, ibadetlerini, günah olan işlerini seven kimseler, kıyamette onlarla birlikte Cehenneme giderler. Fenne ait işlerini ve günah olmayan âdetlerini yapmak caiz ve lazımdır. Çünkü Fen, müminin kaybettiği malıdır, nerede bulursa alması lazımdır. Gayri müslimler ile ticaret yapılır. Aldatılmaz, kötülük yapılmaz. Herkese olduğu gibi onlara da iyi davranılır. Müslüman olmaları için dua da edilir. Fakat onları kâfir iken şerefli kabul etmek caiz değildir. Cenab-ı Hak buyurdu ki:
(Kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet, şeref mi arıyorlar? Bilsinler ki, bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.) [Nisa 139]
(İzzet ve şeref isteyen, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah’ındır.) [Fatır 10]
(Münafıklar, “Eğer bu savaştan Medine’ye dönersek, andolsun ki, şerefliler, alçakları oradan çıkaracak” diyorlardı. Oysa, şeref Allah’ın, Resulünün ve müminlerindir; ama münafıklar bunu bilmezler, anlamazlar.) [Münafikun 8]
(Allah indinde en üstününüz, en şerefliniz takvada en ileri olandır.) [Hucurat 13]
[Takva, Allah’a ve Resulüne inanıp, emirlerine riayet etmektir.]
(Kur’an-ı kerim, şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.) [Hakka 40, Tekvir 19]
(Yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, küçük günahlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere [Cennete] koyarız.) [Nisa 31]
(De ki, mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden geri alırsın. Dilediğini aziz, şerefli; dilediğini de zelil edersin.) [Al-i İmran 26]
Allahü teâlâ, son âyet-i kerimede insanları dört sınıfa ayırmıştır:
1- Hem mülk, hem de şeref verdikleri. [Süleyman aleyhisselam gibi]
2- Mülk verip, şeref vermedikleri. [Firavun, Nemrut gibiler]
3- Şeref verip, mülk vermedikleri. [Mülk sahibi olmayan her Müslüman böyledir]
4- Şeref ve mülk vermedikleri. [Mülk sahibi olmayan her kâfir böyledir]
Hz. Ömer, kölesi ile nöbetleşe deveye biniyorlardı. Şam’a girerken deveye binme sırası köleye geldiği için, köle deve üzerinde idi. Şam ordusunun kumandanı olan Ebu Ubeyde bin Cerrah, bir heyetle karşılayıp, (Ya Halife! Böyle ne yapıyorsun? Bütün Şamlılar, bilhassa Rumlar, Müslümanların halifesini görmek için toplandılar. Sana bakıyorlar. Bu yaptığını beğenmezler) der.
Hz. Ömer buyurur ki:
(Ya Eba Ubeyde, senin bu sözün, çok zararlıdır. İşitenler, şerefi, vasıtaya binip gitmekte ve süslü elbise giymekte sanacaklar. Şerefin, Müslüman olmakta olduğunu anlamayacaklar. Biz aşağı insanlardık. Allahü teâlâ Müslüman yapmakla bizleri şereflendirdi. Onun verdiği bu şereften başka şeref ararsak, Allahü teâlâ bizi yine zelil eder. Her şeyden aşağı eder. İzzet, İslam’dadır. İslam’ın ahkamına uyan, aziz olur. Bu ahkamı beğenmeyip, izzeti, şerefi başka şeylerde arayan zelil olur.)
Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, hakkı Ömer’in diline ve kalbine yerleştirdi.) [Tirmizi]
-