emmi usta. tamam başbakana inanıcazda milletie hiçemi sayıcaz.
bu akşam haberleri izlemedin sanırım.
Anakarada bazı alışveriş merkezlerini gösterdi.
Bazıları yavaş yavaş kepenk indirmeye başlamış..
Printable View
Basri kardeş millette kim oluyor, gosgoca başbakanın yanında? Başbakan, "Hamdolsun kriz yok diyorsa yoktur. Haberleri izledim. O kepenk kapatanların çoğu her dönem olduğu gibi, başbakanın şakşakçılarıydı unuttun mu? Ama sen, 50 lirayı bozdurunca elinden kayıp gidiyor o başka mesele.
Saygılar.
Babayın arif olduğunu biliyordum da, senin saf olduğunu bilmiyordum, Basri kardeşim. Yazın doğalgaz döşetenler, şimdi vazgeçtiler gaz almaktan. Krizn daha, nasıl hissedilmez, anlamıyorum? Ama sevgili % 47'ye helal olsun. Onlara vız gelir bu krizler filan. Gerisi hikaye.
Saygı ve sevgilerimle..
Basri kardeşim, herkes felaketin farkında da, ama iktidar bizden olunca "ALLAH KAHRETSİN, ŞİMDİ NERDEN ÇIKTI BU KRİZ" derdindeler.Alıntı:
Beyaza, kara diyen medyamız ve onların parasız avukatlığını; onlar ne yazarsa doğrudur mantığıyla kopyala yapıştır, yapan arkadaşlarımızın sorunu. 600 lira ile sigortasız yaşamayı sorun etmeyenlerin derdi, beni de germiyor artık.:smiles22:
Saygılar.
benim bakış acım farklı krızın suclularında bırı halkımız ben dıyorum bızım halktamı para yokbugun cık dısarı 10 yasındakı cocukta telefon var biz alışmısız para yok demeye..... bunları bırakarım asıl etken pıyasadan kucuk esnafın bıtırmesı bunu bıtıren sıyasetcıler degıl halkımızdır halk buyuk magazalara marketlere gıdıyor kısaca 10 kısının kazanması gereken parayı bır kısı kazanıyor gerıye kalan 9 kısı avucunu yalıyor
Halkımızda suç olduğunu bi yana bırakın bana kalırsa suç yönetimde.Dünya ve ülkemiz bu durumdayken hiç ehemmiyeti yokken başbakanlığa neden o kdr lüks araçlar alınır ne gereği var?MAdem ki büyük buhrandan sonraki en büyük sıkıntılardan birinin içerisindeyiz neden fatih terime o kdr maaş veriliyor hak mı bu?Ve en önemlisi 2009 cumhurbaşkanlığı bütçesi tam % 25 arttırılmış ne eksiği vardı ki cumhurbaşkanlığının bu oranda arttırılmış siz düşünün bi kere.Bu da benim kişisel düşüncem...
ARKADAŞLAR ÜŞENMEYİN VE ŞU YAZININ TAMAMINI OKUYUN..SANIRIM BİZİM IZDIRABIMIZ DA AYNI :(
pirinc taneleri
Beş yaşında idim. Rahmetli babaannem pirinç ayıklıyordu. Bir tane yere düştü. Babaannem eğildi, aramaya başladı. Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya çalışıyordu.
Çocukluk iste,
-Aman babaanne dedim. Bir pirinç tanesi için bu kadar caba harcamaya, yorulmaya değer mi?
Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı, öf***le doğruldu.
-Sen oturduğun yerden ahkâm kesiyorsun, ' dedi.- Hiç pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar. Bir pirinç tanesinde kaç insanin göz nuru, alın
teri, emeği, çilesi var biliyor musun?'Utancımdan kıpkırmızı olmuştum.
Aradan yıllar geçti. Hukuk Fakültesinde öğrenciyim. Alain'in proposlarini okuyorum.
Birden irkildim. Babaannemi hatırladım. Alain, bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa, bütün uygarlığa karşı ihanet etmiş olur diyordu. İlave ediyordu. bir iğnenin üretiminde binlerce insanin alın teri, göz nuru, el emeği vardır diyordu.
On dokuz yıl evveldi. Stockholm'e gitmiştim. Bir otele indim. Geceydi. Sabahleyin, traş olmak için lavaboya gittiğimde, aynanın yanında ilginç bir not gördüm.
'Lütfen traştan sonra jiletinizi çöpe atmayın, yanda bir kutu var oraya bırakın, bir tek jiletle dahi olsa, İsveç çelik sanayisine yardımcı olun' diyordu. Doğrusu hayretler içinde kaldım.
Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir. Birçok eşya üzerinde' İsveç çeliğinden yapılmıştır' diye yazardı. İste o ülke, kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor, gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu.
İsviçre'de zaman zaman, belli periyotlarda radyolar, televizyonlar bir haberi duyurur.
'Şu tarihte, su saatte, adamlarımız gelecek. Siz lütfen hazırlığınızı yapın.
Okumadığınız, ilgilenmediğiniz, kullanmadığınız ne kadar kitap, dergi, gazete varsa,
kâğıt, ambalaj, kutu varsa, velev ki, bir ilaç prospektüsü dahi olsa, kapının önüne koyun. İsviçre'nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla ağaç ziyanına engel olun.'
Japonlar son derece sade, basit, yalın mütevazı yasayan insanlardır.
Evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen tekamül
edememiş, hayatın manasını anlayamamış, zavallı kimselerdir. Böyleleriyle; evini mezat
salonuna çevirmiş zavallı, diye eğlenirler. Bir insanin gösteriş için eşyanın esiri olması
ne kadar acıdır.
Vaktiyle Japon ekonomisi darboğazdan geçiyor. İç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşıyor.
Zamanın başbakanı meclisi toplar. Kürsüye çıkar.
Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve;
-Şu andan itibaren der,
-Tanrı şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden, pirinçten başka bir şey yemeyeceğim.
-Şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim. Dediklerini yapar, en üstten en alta bir israftan kaçınma kampanyası açılır.
Japonya bütün borçlarını öder. Bu durumun toplumun bütün kesimlerini, tek istisna olmadan kapsadığını söylemeye gerek yok. Geçenlerde Japon imparatorunun sarayını gördüm. Yarabbi, ne kadar sade, ne kadar mütevazı, ne kadar gösterişten uzak...
*Gerekmediği halde elektriği yakmakla, suyu kapamadan bos yere akıtmakta, gece çamurlu ayakkabılarımızı temizlemeden yatmakla, yemek yediğimiz kapları yıkamadan bırakmakla biz de zalimler sınıfına geçmiyor muyuz?
*Hayat çok ince, akil almaz incelikte ipliklerle örülmüştür. Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki, İlkokul okuma kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım.
Bir mıh bir nalı kurtarır.
Bir nal bir atı, bir
at bir komutanı,
Bir komutan bir orduyu,
Bir ordu bir ül***i kurtarır diyordu..
Maddi durumumuz ne olursa olsun,
ister zengin olalım ister fakir, hepimiz çok dikkatli olmak
zorundayız.
Burada parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep
ve incelik vardır.
cok guzel ibretlik yaZI yanı hatayı once kendımızde alamak lazım kısacabizim başımıza gelenler kendi ellerimizle yaptıklarımız