yüreğiniz yetiyosa...."askerlik" işini doğru yapmayan paşalardan hesap sorun....Alıntı:
teşekkürler alperen....:present::present:
her kurum görevini yasalar çerçevesinde yapsın...ki düzenli ....demokratik bir ülke olalım....
Printable View
yüreğiniz yetiyosa...."askerlik" işini doğru yapmayan paşalardan hesap sorun....Alıntı:
teşekkürler alperen....:present::present:
her kurum görevini yasalar çerçevesinde yapsın...ki düzenli ....demokratik bir ülke olalım....
fazla söze gerek yok at topu askere,nasıl osa ergenekon falan derken dut yemiş bülbüle döndürdüler.tam bir şark cambazı kurnazlığıyla yapılmış bir açıklama. neymiş çorumdaki tespite dikkat çekmiş,birde yeri yanlış hatırlamıyorsam yozgattaki tespite bak. şehit uzmanın(tüm şehitlerimizin üzerinden ALLAH'ın rahmeti eksik olmasın)babası siteminden sonra oğlunun birkaç gün önce aradığını ve açılan terör ateşlerine açılım politikası yüzünden karşılık veremediklerini söylemiş.buda bir tespit.bir milletin ,devletin sigortası geleceğinin teminatı ordudur.orduyu bazı başı bozuk şahıslar sebebiyle pasifize etmek ve milletin gözünde önemsiz duruma düşürmenin gayesi nedir bunu zaman gösterecek.cem uzan bile bu şekilde reva görmedi.amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmek...
paşalar işini yapacak lakin adam gözaltına alınıyor aynı paşa ile hükümet israilin gemilere yaptığı baskın ile ilgili bilgi almak için toplantı yapıyor siz önce ne yaptığınıza karar verin adamı ergenokoncu diye yakalıyorsunuz içeride imanını gevretiyorsunuz ondan sonra serbest bırakıp yetmezmiş gibi bu insanlarla fikir telakkisinde bulunuyorsunuz sen ordunun bütün paşalarına ergenekoncu muammelesi yapıp hepsini ergenokoncu gözü ile halka lanse edip insanların gözünde tsk yı karalayacaksın ondan sonra kuyruk sıkıştımmı bana hesap verin şunu yapın bunu yapın siz bakalım kimlere ül***i düşürdüğünüz durum ile ilgili hesap vereceksiniz asıl ben onu düşünüyorum!
NASIL ATEŞ ETTİRSİNLER Kİ BABAM?
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Yozgatlı şehidimiz Piyade uzman Çavuş Mehmet Tez’in babası Rasim Tez’in söylediğine göre oğlunun son sözleri, “Baba, bize ateş ettirmiyorlar” olmuş.
- “Kürt açılımı” başladığında, “Ergenekon davası olmasa, bu açılım yapılamazdı” itirafı gelmiş,
- Teröristler törenle karşılanırken, terörle mücadele edenler “terörist” muamelesine tabi tutulmuş,
- Gözaltına alınan veya tutuklanan PKK/KCK’lıların serbest bırakılması için ulusal-uluslararası kampanya düzenlenirken, “Ergenekoncuların” sağlık, delil yetersizliği veya hukuk ihlali sebebiyle tahliye ihtimali karşısında bile kıyametler kopartılmış,
- Başbakan Erdoğan, “EMASYA Protokolü”nün varlığından, Gazeteci Ali Bayramoğlu sayesinde haberdar olmuş,
- Bölücülük, en üst düzeyde “düşünce özgürlüğü” kabul edilmiş,
- PKK’nın üstlendiği saldırılarda bile en yetkili parmaklar, “Ergenekon-TSK-derin devleti” işaret etmiş,
- Başkomutan Abdullah Gül, “Devlet cephesinden de bazı kesimler operasyon yapılmasını istemiyor” demiş,
- Asker “kışla”sına hapsedilmiş,
- “Ateş ettiklerinin” hemen ertesi gün iktidar medyasında, bilmem hangi suçlamayla manşet edilecekleri gösterilmiş,
- Tüm bunlar sayesinde TSK, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın gözünde, “İyi ki bu generallerle savaşa girmemişiz” noktasından, “Şanlı ordumuz, artık CHP’nin arka bahçesi değil” payesine terfi etmiş,
- Ve Başbakan, Sivas’tan öteye hat çekme çıtasını, “BDP’li belediyeler TOKİ’nin yatırımlarına engel oluyor” sözleriyle iyice yükselip, “Bölgede egemen değiliz” demeye getirmişken,
Nasıl ettirsinler ki babam?!.. Ama bitmedi…
- Anayasa değişikliği paketinin iptal edilmemesi için ortalığı kasıp, kavuran Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can, “Bu Türkiye’nin geleceği demektir” iddiasında bulunmuş,
- Adalet Bakanı Sadullah Ergin, “Bu referandumun 10 seçimden daha önemli” olduğunu söylemişken,
Nasıl ettirsinler ki babam?
Anayasa değişikliğiyle, PKK arasında ne alaka mı?
Bu değişikliklerin, yargıyı çağdaşlaştırmak, yargı organlarında vesayeti, “Alevi yapılanmasını” ortadan kaldırmak ya da “yargının AKP’nin güdümüne girmesi” için yapıldığı tez veya iddialarını geçiniz… Doğruluk payı var, ama hepsinden önemli bir başka boyutu var.
Hani Başbakan 17 Nisan’da yazarlara “Kürt açılımı”nı anlatmıştı ya… Toplantının kapalı bölümünde eski Danışmanı Gazeteci Mehmet Metiner’le aralarında önemli bir “paslaşma” yaşandı. Metiner’in aktardığına göre Erdoğan, “Kürt, özellikle PKK meselesi”nde, toplumsal ikna ve tedriciliği esas aldığını ifade için, “Merdivenleri teker teker, dikkatli şekilde çıkmak gerekiyor” dedi. Dahası, “Mevcut anayasanın ve bürokratik vesayet organlarının sorununun çözümüne dair atılacak adımların önünde engel oluşturduğunu, bu yüzden anayasa değişiklik paketinin kabulüyle beraber, sorunun kalıcı çözümüne dönük adımların atılabilmesinin de önünün açılacağına inandığını” söyledi.
Türkçesi şuydu; Bu Anayasa ve kurumlarla “Kürt açılımlarını” daha ileri aşamaya götürmemiz mümkün değil. Önce engel olacakları bertaraf edeceğiz. Sonra?!.. Sonrası malum!.. Metiner’in bu iddiası orta yerde duruyor, çünkü yalanlanmadı.
Ya biz neyi tartışıyoruz; Anayasa Mahkemesi, değişiklikleri “şekil yönünden mi, esastan mı görüşürür”ü!.. Keşke Anayasa Mahkemesi, o değişiklikleri bunlardan önce “niyet” yönünden görüşse!..
Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand’ın “eksen tartışmalarında”, Türkiye’ye çıkardıkları diyetlerden haberiniz oldu mu? Biri, “KCK davasının durdurulması, Kandil ve Avrupa’daki PKK’lılara siyaset yolunun açılması, hapistekilerin serbest bırakılması”, diğeri de, “Ruhban Okulu’nun hemen açılması” halinde, ABD ve AB’nin “eksenimizin kaymadığına” ikna edileceğini anlatıyor!..
Müttefik kuvvetler daha Sevr’in ön hazırlıkları sırasında, “Kürdistan sorununun çözümünün, Türkiye sorununun bir bütün olarak çözümlenmesinin ayrılmaz bir bölümü olacağına” karar vermişti!..
Bugün yapılanlar ve söylenenler, o kararın tekrarı gibi değil mi?
Birileri, “tarih yapıyor”ken, nasıl ateş ettirsinler ki babam?
TARİHİMİZİ NEREDEN ÖĞRENDİLER?
AKP iktidarı sayesinde, sadece “Kürt sorunu” değil, hemen her konuda “tarih bilgimizin” ne kadar yanlış olduğunu öğreniyoruz!..
Azerbaycan bayraklarının stada sokulmadığı Bursa’daki Türkiye-Ermenistan maçı öncesinde Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’la görüşen Cumhurbaşkanı Gül, “Biz burada tarih yazmıyoruz, tarih yapıyoruz. Tarih yapmak bir süreçtir, bir günde yapılmaz” demişti.
Ya AKP’nin iki numaralı ismi Hüseyin Çelik’in hafta başında Milliyet’te yayınlanan şu sözlerini nasıl yorumlayacağız?.. “Birinci Dünya Savaşı’yla birlikte Osmanlı Devleti tuzla buz oldu. Ve biz, bizden ayrılan 21 milyon kilometre karelik toprakların ve insanların hemen hepsiyle kavgalı ayrıldık. Çünkü vuruşarak, boğuşarak ayrıldık” diyor. Bugünün “değerlerine” göre, ne kadar yanlış bir iş yapmışız değil mi? Ayrılmak isteyen, bunun için saldıran, milyonlarca insanımızı katledenlerle, “vuruşmanın, boğuşmanın” ne anlamı vardı sanki?!.. Güllerle uğurlamak dururken!..
Başbakan Erdoğan’ın “Arap açılımı” kapsamındaki “tarih yapımına” geçelim… Salı günü, AKP grup toplantısında şöyle konuştu: “Ne zaman Arap yatırımı söz konusu olsa, 1. Dünya Savaşı’ndaki olaylar, ‘Araplar bizi arkadan vurdu’ diye çarpıtılarak, gündeme taşındı. Dikkat edin, o dönemde bizi arkamızdan vuran hiçbir ülke böyle manşetlere taşınmadı, taşınmaz”.
Son cümlesinden başlarsak; O dönemde bizi arkadan vurup, önümüze “Sevr”i koyan İngiltere, ABD, Fransa, Yunanistan, İtalya idi. Peki, bugün “Sevr paranoyası” ile suçlanan veya “Ergenekon”dan tutuklananlar kimler? Bu ülkelerin, bugün de aynı şeyleri yaptığını ve istediğini söyleyip, yazanlar değil mi?
“Araplar bizi arkadan vurdu çarpıtması” sözüne gelince… 17 Nisan’da Dolmabahçe’de yazarlarla düzenlediği “açılım” toplantısında Falih Rıfkı Atay’ın, Zeytindağı ve Batış Yılları’ndan bir bölüm aktarınca, Erdoğan’ın bu kitapları okumadığına emin olduğumu yazmıştım, şimdi iyice inandım. Çünkü Atay, özellikle Zeytindağ’ında kimin kimi arkadan vurduğunu ve Arapların, Türkleri ne kadar sevdiğini(!) öyle çarpıcı örneklerle anlatıyor ki!.. Şu bölümü aktarayım, yeter:
“Halep’ten, Aden’e kadar süren o koca memlekette bir Arap meselesi vardı zannetmeyiniz. Arap meselesi denen şey, Türk düşmanlığı hissi idi… Suriye, Filistin ve Hicaz’da ‘Türk müsünüz?’ sorusunun birçok defalar cevabı, ‘Estağfurullah’ idi!..”
Üzerinde durmak istediğim bu “tarih yapımı”nın, “Arap yatırımı”na bağlanması… Ne tesadüf, Galataport’un Ofer’e, mayınlı arazilerin İsrail’e verilmesinde de benzer bir tutum izlemiş, bunlara karşı çıkanları “Yahudi ve sermaye düşmanlığı” ile suçlamıştı.
Falih Rıfkı Atay’ın Zeytindağı’nda çarpıcı bir “Son” var!.. Kudüs-Suriye cephesi komutanı Cemal Paşa’ya, “Paşam söyler misiniz, bu harbe niçin girdik?” diye sorulur. Paşa, 3-4 yıl içinde bunalttığı bir nefesi boşaltmış gibi ohlayarak şu cevabı verir: Aylık vermek için!..
Ve ilave eder:
- Hazine tamtakırdı. Para bulabilmek için ya bir tarafa boyun eğmeli, ya öbür tarafla birleşmeli idik.
Atay, “Kırtasiye ve maaş imparatorluğunun tarihi işte böyle biter” dedikten sonra, sözü Mustafa Kemal’e getirir ve şunları anlatır:
“Hazinede para kalmamıştır, bulmak ihtimali de yoktur. İlim, ihtisas, tecrübe… Büyük kelimeler, büyük ve korkunç!.. Verdiği karar da şu: Türk Milleti istiklalini ödeyemez!.. Aylık vermek için harbi bırakmak lazımdı. Mustafa Kemal’in kararı bu değildi. Vatan ve istiklali idi. Ve en iyi kanunu arayıp, buldu; “Milletin nesi var, nesi yoksa yüzde 40’ını vatan savunması için verecektir”. Sakarya, Dumlupınar, İzmir ve Lozan… Hepsini böyle ödedik. Mustafa Kemal, Büyük Harbe girmek aleyhinde idi; Kafa ve sanat adamı olduğu için!.. Mustafa Kemal, Kurtuluş Harbini bırakmak fikrinde asla bulunmadı; Vatan adamı olduğu için!.. İşte size bütün kitabın özü. İlim ve vatan adamı olunuz. Hiçbiri yalnız başına ne sizi, ne de milleti kurtarabilir.”
AYAKTA ÖLÜYORUZ
İktidar sayesinde tüm tarih bilgilerimizin yanlış olduğunu öğreniyoruz dedim ya, merak ettiğim şu; Acaba AKP’liler bu “gerçek tarihi” kimlerden veya nerelerden öğrendi? Başbakan Erdoğan birkaç yıl önce, “Türkiye Cumhuriyeti tarihini okumaya başladığını” açıklamıştı da!..
Yozgatlı şehidimizle başladık, onunla bitirelim. Baba Rasim Tez, şöyle isyan etmiş:
“Hükümet sürüm sürüm, sürün. Hükümet dört çapulcuyla baş edemiyorsan, ben başka ne diyeyim? Koca bir devletin var, koca bir milletin var. Dört tane çapulcu, devleti yok, milleti yok. Dört çapulcu ile baş edemiyorsa, yazıklar olsun”
Devlet nerde, millet nerde mi babam?
İçten çürütülüp, ayakta öldürülen ağaca döndük babam!..
Müyesser Yıldız
Odatv.com
http://www.odatv.com/n.php?n=nasil-ates-ettirsinler-ki-babam--1706101200
O GEMİDE ASLINDA KİMLER vardı? Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Belli oldu ki; AKP yakıp yıkarak, Türkiye’yi iç-dış savaşa sokarak gidecek.
Hamas’ın, Hizbullah’ın, El Kaide’nin avukatları, Türkiye’yi Arap-İslam eksenine zoraki zincirleyip de gidecek.
Belli oldu ki; AKP pirincin içine beyaz taşı karıştırıp da gidecek. Arkalarından Kemal Kılıçdaroğlu değil Mustafa Kemal gelse, ayıklayamayacak.
Belli oldu ki; AKP, tüm provokatif gösterilerinde, türbanlı kadınları ve çocukları ön cepheye sürmekten asla vazgeçmeyecek.
Bir kez daha belli oldu ki; AKP, Türk Ordusu’na tuzak üzerine tuzak kurmaktan son nefesine kadar vazgeçmeyecek. Seçimleri biraz daha geciktirebilmek uğruna, Meclis’ten ‘savaş kararı’ çıkartma riskini dahi göze alarak gidecek.
Şimdi kınadılar, kınattılar, kınalar yaktılar. Her ‘çuvalladıklarında’ yaptıkları gibi patlattılar bir Ergenekon dalgası daha, maksat kafalar alkolsüz harman yerine dönsün...
---
Bir kere şu bilinmeli: Gazze’de Filistinlileri esir alan, İsrail’den ziyade Hamas’tır. Çatışmalar da, İsrail’den ziyade El Fetih’le Hamas arasındadır.
Filistin halkı; roketatar yuvalarını, karargahlarını, çok çocuklu Filistinli ailelerin oturduğu apartmanların ara katlarına kuran, sonra da “İsrail çocukları vuruyor” diye ‘mazluma yatan’ Hamas’ın zulmü altında inlemektedir.
Gazze’ye Mısır üzerinden her türlü malzemenin sokulduğu 40 kadar tünel Hamas’ın kontrolündedir.Tünellerden giren gıda, tüketim mallarını halkına karaborsa satan Hamas’tır. İsrail’in ördüğü duvarın çimentosunu İsrail’e satan şirket Filistin Meclis Başkanı’nındır.
Kendi halkına karşı Hamaslaşan, kendi halkını rehin alan, zulmeden, tüccar zihniyetli AKP hükümeti, kendisini Hamas’a, Hizbullah’a ve hatta El Kaide’ye yakın hissettiğini açıkça ifade etmiştir. İslami ‘Error (erör) örgütü’ AKP ile, islami terör örgütleri arasındaki bu yanak yanağalık doğaldır.
Kâbem insan olduğundan ölenlere üzülürüm elbet. Ama şunu da bilirim ki;
O gemide, Van’da bir gün içinde asılmış bulunan dört kadını ‘namus temizlemek’ için öldüren zihniyet de vardır.
O gemide; Yahudi – içki içen – şort giyen komşu istemeyen, ama şeriat özlemi uğruna AB’ye girmek istiyormuş gibi takiye yapan zihniyet de vardır.
O gemide, müslümanın parasını “Bosna’ya, Pakistan’a yardım göndereceğiz” diye toplayıp cebellezi eden, siyasi parti güçlendiren, tv kanalı kuran zihniyet de vardır.
O gemide, Pakistan’da Taliban – Amerikan işgali altında yerlerinden edilmiş 3 milyon müslüman mülteciyi, Taliban’a ve Amerika’ya b.k sürmemek için bir türlü göremeyen zihniyet de vardır.
O gemide, zina eden kadını taşlarken cennet hayalleriyle orgazm olan zihniyet de vardır.
O gemide, ‘Şehit olacak çocuklar doğuracağım’ diyecek kadar gözü dönmüş, gelecek kuşaklardan ‘ahirette şefaat’ vaadiyle vazgeçmiş, din uğruna analık hormonlarını kurutmuş zihniyet de vardır.
O gemide, kendi halkına zulmeden Hamas zihniyetinin İsrail’i provoke etmek amacıyla kışkırttığı, kandırdığı ‘niyazi’ler de vardır,
O gemide, TSK’nın onurunu kıran komploların aktörleri, bugün “Ordu göreve” diye manşet atıp, TSK’yı savaş tuzağının içine çekmeye çalışan zihniyet de vardır.
O gemide, TSK’nın kozmik odaları talan edilip, seferberlik planları Amerikan beslemesi medyaya servis edilirken badem bıyığı kıs kıs sırıtan zihniyet de vardır.
O gemide, İsrail’in icraatlarına ‘devlet terörü’ deyip de, AKP’nin devlet terörünü, siyah jeep, villa, dolar karşılığı destekleyen zihniyet de vardır.
O gemide en çok da, ‘yeşil’ inşaat şirketlerine Gazze’de iş alanı açmak için debelenen ‘tüccar’ zihniyet vardır.
Şubat ayında Doha’da (ABD-İslam Forumu) hisli bir konuşması vardı Recep Bey’in.
“Ey insanlık neredesin! Gazze’ye niçin inşaat malzemeleri giremez, niçin inşaatlar yapılamaz!” diye hem ‘nefsine-şahsına’ hem ‘tüm insanlığa’ sormuştu. Bu konuşmayı yaparken, aklında yakın ilişkide olduğu hangi inşaat şirketinin (Y. mi? yoksa İ. mi, TOKİ mi?) menfaatlerini koruma arzusu vardı, ben bilmem beyim bilir. Ne de olsa vatanı ‘arsa’, kendisini pazarlama müdürü zanneden bir zihniyetle karşı karşıyayız.
---
Tüm terör örgütleri gibi, günün birinde legal zeminde partileşip siyaset kulvarına dalan Hamas, 2006 Ocak ayında ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye yapmıştır. Çünkü, Recep Bey, tüm dünyanın ‘terör örgütü’ listesindeki Hamas’a destek vermektedir.
Recep Bey’in eylemleri Türkiye’yi bağladığından, Hamas-El Fetih çatışmasında Türkiye’nin Hamas’ı desteklediği görüntüsü verilmektedir.
Recep Bey, Türkiye’yi de ‘PKK’yı tanıma’ gibi bir dayatmaya sürüklediğini idrak edemeden, AKP ile Hamas arasında “Seçimle iktidara geldi. Millet iradesidir” bağlamında parallelik kurmaktadır.
Ocak 2009’da Recep Bey İsrail Başbakanı Olmert’e yalvarıyordu: “Aman Lübnan’da Hizbullah’la bir gerilim yaşanmasın.”
Velev ki Yahudi Cesaret Nişanı alabilmiş tek müslümandır, bir zamanlar Hikmetyar’ın dizinin dibinde mutlu, ona da kefil olmuş Recep Bey, radikal islamcı terör örgütleriyle yanak yanağa durmaktan vazgeçecek gibi değildir. Çünkü Recep Bey ve partisinin, ‘demokratik güç’le ‘terör örgütü’nün tanımı konusunda kafaları karışıktır.
---
Gemidekilerden Mazlum-Der Başkanı Ahmet Faruk Ünsal eski AKP Adıyaman milletvekili. Gemideki Türklerin hepsi AKP gibi Milli Görüş’ün elemanları. İHH dedikleri, “Yeniden Ümmet Seferi” diye seferler düzenleyen, nitelikli dolandırıcılık çetesi Deniz Feneri’nin uzantısı. AKP Kadın Kolları Başkanı Havva Girgin “Yayınlanan görüntülerde eşimi sağ olarak gördüm” diyor.
İşler bekledikleri gibi gelişmeyince Bülent Ar-hınç tvlere çıkıp utanmadan “Sivil inisiyatiftir, hükümetle alâkalı değildir. Hükümetin demesiyle gitmiyorlar” diyerek Hamas sempatizanlarıyla aralarına mesafe koymaya çalışıyor.
DTP, BDP ne kadar PKK’lı değilse, bu gemi yolcusu da o kadar AKP’li değildir.
O gemide AKP, o gemide Milli Görüş zihniyeti vardı. Gemi Türkiye değil Komor Adaları bandıralıydı. Ha! Gemideki yabancılar mı? O kadarı PKK kamplarında da var.
“Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü hedef alan” İsrail saldırısı değil, bizzat “iyot gibi açığa çıkan” Recep Bey’in kendisi, partisi ve nitelikli dolandırıcılık tarikatlarıdır.
Bakmayın kınamaya, kınalamaya...
İsrail kurşunu “...ille dostun gülü”dür AKP için. Fena yaralamıştır. AKP ihalelerde İsrail’in ticari çıkarlarını bunca koruyup kollarken, İsrail’in inşaat malzemesine (sonra da şirketlerine herhalde) yol vermemesi üzmüştür civanım delikanlıyı.
Bu işler böyledir. Sen PKK’lı çapulcunun bile bitini kanlandırıp TSK’ya meydan okutursan,
Türkiye’nin görüntüsünü ‘şaşkın-sarsak-yalpalayan’ ülke olarak dünyaya yansıtırsan,
Gemiye provokasyon için bindirdiğin vatandaşının canının önemi yoksa, İsrail ki gaddarlığı tescillidir, gelir sana meydan okur. Olan da her zamanki gibi, gaza getirdiğin türbanlı kadına olur.
Sen de Meclis savaş kararı almış da, seferberlik ilan edecekmiş havalarda ("Son kararımızın hayırlı olmasını diliyorum”) kürsülere çıkıp, hık mık sumak, lamba kümbe der inersin.
Bu hükümetin alacağı en ‘hayırlı’ son karar, derhal TOPLUCA İSTİFA ETMEKTİR.
Kıymet Nadir Bindebir
Odatv.com
"o gemide aslında kimler vardı"
o gemide...dünyanın tün vicdanlı insanları vardı........
dışarda ise israil yandaşı yukarıdaki gibi vicdanı satılmış yazarlar vardı...
şuna bakar mısınız...kemal kılıçdaroğluyla....mustafa kemali aynı kefeye koymuş....çok güldüm....hala gülüyorum....
sayın yazar...eminim ki mustafa kemal önderliğinde...kurtuluş savaşımıza da...böyle çok çetin savaş açacaktır....zihni temelleri dışarda olduktan sonra....
hele sütçü imama eminim ki çoookkk kızıyordur....öle ya...sen git süt sat... sana ne elalemin kara çarşafından....koca milleti savaşa sürükledi....
welhasıl....aslolan "yazar" olmak değildir....."insan" olmaktır.......
kaleminle üzerine bastığın bu topraklara ....bu toprakların ruhuna ihanet etmemektir.....!!!
(kastım yazının yazarıdır...buraya alıntılayan değildir...)