-
Adam en yogun saattte berbere girip sorar.
"Ne zaman bana sıra
gelir?"
Berber, "Iki saat sonra," der.
Adam çıkar gider.... Devamını Gör
......Uc gun
sonra aynı adam berbere girip sorar:
"Ne zaman bana sıra gelir?"
Berber,
"Bir bucuk saat kadar," der
Adam çıkar gider.
Bir hafta sonra yine
aynı manzara:
"Ne zaman bana sıra gelir?"
Berber: "En az bir
saat."
Adam çıkar gider.
Son seferinde berber dayanamaz.
Adamin
ardından çırağını gonderir:
"Bak bakalım bu herif nereye gidiyor?"
Bir
sure sonra çırak doner:
" Adamı izledim usta... "
Berber merakla
sorar:
"Ee, nereye gidiyor buradan çıkınca?"
çırak cevap verir :
"Sizin eve usta!
-
Evin hanımı gece yarısı uyanır ve kocasının yatakta olmadığını
farkeder. Yataktan kalkar ve kocasını mutfakta bulur. Koca dalgın-dalgın kahve içmektedir ve aklı cok uzaklardadır. Üstelik gözlerinden yaş gelmektedir.
"Ne oldu sevgilim?" diye sorar kadın.
"20 yıl önceki ilk buluşmamızı hatırlıyor musun?" der adam.
"Tabi" der kadın.
"16 yaşındaydın o zaman. Arka koltukta sevişirken baban basmıştı bizi".
"Evet hatırlıyorum."
"Babanın silahını yüzüme dayayıp -ya kızımla evlenirsin ya da 20 sene
hapiste yatarsın- demesini de hatırlıyor musun?"
"Hatırlamaz mıyım..."
Adam yanağındaki gözyaşlarını silerek:
"Biliyor musun, bugün hapisten çıkmış olacaktım..."
-
Temelin 12 tane Cocugu varmış 11'i askerdeymiş Bir gun padısah elcıyle bir ferman daha yayınlar ve temelın 12.cı oglunu da askere cagırır elcı temel'e Der kı: Temel padısah 12.cı oglunu askere cagırıyor.. temel: Gıt padısaha Soyle Benim şeyıme guvenıp Saga Sola Savas Acmasınn
-
Kizin3 tane talibi varmış ve bir türlü karar veremiyormuş.
birgün arkadaşına gitmiş ve benim 3 tane talibim var ve karar veremiyorum demiş
arkadaşı hemen mesleklerini sormuş
doktor ,telefoncu , öğretmen demiş.
arkadaşı hemen öğretmeni seç demiş
...neden diye sormuş
arkadaşı demiş:
doktor devamlı sıradaki der demiş
telefoncu sürekli meşgul
ama öğretmen anlamadıysan Tekrarlar
-
İş adamı traş olurken bir yandan da berberiyle sohbet etmektedir.
Derken, kapının önünden ağır ağır geçmekte olan paspal bir çocuk görürler. Berber, iş adamının kulağına fısıldar; "Bu çocuk var ya, dünyanın en aptal çocuklarından biridir! Bak; dikkat et şimdi..."
Berber çocuğa seslenir: "Ali, buraya gel!". bunun üzerine ......çocuk sakince dükkana girer ve yüzündeki aptalca sırıtmayla berberi selamlar.
Berber işadamının kulağına sessizce, "bak şimdi" diye fısıldar ve bir elinde bir milyon, diger elinde yirmimilyon'luk bir banknot olduğu halde çocuğa sorar: "Hangisini istiyorsan alabilirsin?"
Çocuk dalgın dalgın bir bir milyona bir de yirmimilyona bakar ve sonunda bir milyonluk banknotu hızlıca çekerek berberin elinden alır.
Berber işadamına döner ve gülerek: "Gördün mü? Sana söylemiştim." der.Traş bitince işadamı sokağa çıkar ve az ileride kendi kendine oynayan Ali'yi görür. Yanına giderek, neden yirmimilyonluk değil de, bir milyonluk banknotu aldığını sorar.
Çocuk hiç de aptalca olmayan bir sırıtmayla yanıt verir:
"Hehehe... Eğer yirmimilyonluğu alırsam birdaha öyle çağırmazsın
-
İşsiz güçsüz bir adamda kaynağı bilinmeyen çok ama çok fazla para varmış Herkes bu kadar çok parayı nerden kazandığını araştırıp duruyormuş.
En sonunda adamı karakola çağırmışlar o kadar paranın hesabını vermesi için. adam gitmiş karakola. komser hemen lafa dalmış.
...
-anlat bakalım bu kadar parayı nasıl kazandın. üsteli...k bir işin bile
yok.
-ben herkesle iddiaya girerim komserim. ve her iddiayı da kazanırım.
-olum sadece iddiaya girerek bu kadar para kazanılırmı.
- size kanıtlıyablirim komiserim.
-nası kanıtlıyacan.
-sizinle bi iddiaya girelim benim hiç iddia kaybetmiyeceğimi
anlarsınız. 100 dolarına bahse girerimki ben sol gözümü ısırırım.
komiser düşünmüş. bi insan nasıl gözünü ısırabilir diye ve sonunda
olamıyacağına karar verip iddiaya girmiş. adam bunun üzerine takma olan sol gözünü çıkarıp ısırmış. komiser hayretle onu izledikten sonra.
- tamam ama bir iddiayla sana inanacak değilim demiş.
adam peki demiş.
- 500 dolarına iddiaya girerimki. sağ gözümü de ısırırım.
komiser iki gözü de takma olsa bu adam göremez herhalde deyip bi daha girmiş iddiaya. sonra adam takma dişlerini çıkarıp sağ gözünü de ısırmış. komser yine şaşırmış ama pes etmemiş. hala inanmadım demiş.
adam tamam sizinle son bir iddiaya daha girelim üstelik bu sefer bedava demiş. komser hemen kabul etmiş.nedir iddia demiş?
-benim şeyimin uzunluğu buradaki herkesin şeyinin toplam
uzunluğundan daha fazladır demiş. komser şöyle bi etrafına bakmış. yaklaşık on kişi var. herbirininki 15 santim olsa toplam 150 santim yapar. tamam demiş girmiş iddiaya.
adam indirmiş donunu bi bakmışlar ki küçücük bişey. komiser hani uzundu lan demiş. adam çekin komserim. çekerseniz uzar demiş.
komser adamın şeyini çekmeye başlamış. çekiyomuş çekiyomuş.
uzamıyomuş.
o sırada adam bi arkadaşına telefon etmiş.
-alooo Ali olum komserin eline verdim 100.000$'ı hazırla.
-
Günün birinde İstanbul'da sarışının biri hayat'tan o kadar bezmiş'ki kendini boğazın soğuk sularına bırakarak hayatına son vermeye karar vermiş. Boğaziçi köprüsünden geçerken arabasını durdurmuş, bariyerlere çıkmış ve titreyerek az sonra kendisini bu çekilmez hayattan kurtaracak olan sulara baka baka ağlarken yanına ge...nç ve yakışıklı bir genç gelmiş.
Genç ona acımış ve sarışının ellerini tutup;
- ''Bak, yaşaman için çok neden var, yarın sabah gemim Amerika'ya gitmek üzere demir alacak, eğer istersen, seni de çaktırmadan gemiye alıp saklayabilirim, sana hem yemek getiririm hem de sana çok iyi bakarım'' demiş.
Sarışın bakmış kaybedecek bir şey yok belki'de Amerika'ya gidip yeni bir başlanğıç yaparım umuduyla denizcinin teklifini kabul etmiş. O akşam denizci genç onu gemiye almış ve filikalardan birine saklamış. Her gece sarışına üç sandviç ve bir meyve getiriyormuş, sonra'da sabah'a kadar sevişiyorlarmış.
Birkaç gün sonra, kaptan rutin kontrolleri sırasında sarışına rastlamış. Orada ne aradığını sormuş. Sarışın da;
- ''Ben bu gemideki denizcilerden biriyle anlaştım, o bana hergün yemek getiriyor ve Amerika'ya gitmemi sağlıyor, ben de onun benimle sevişmesine izin veriyorum''. demiş.
Kaptan;
- ''Seninle seviştiği kesin küçük hanım'' demiş.
- ''Yalnız bu Kadıköy-Beşiktaş vapuru''...
-
Yaşlı italyan, kasabanın papazına günah çıkarmaya gitmişti. ihtiyar adam itiraflarına başladı;
- ''ikinci Dünya savaşının ilk günlerinde bir güzel kız kapımı çalıp kendisini Almanlar'dan saklamamı istedi. Onu bodrum'a sakladım. Ve Onu asla bulamadılar.
- ''Bu harika birşey'' dedi, papaz..
- ''Devamı var'' dedi ihtiyar..
-... ''Ben zayıf karakterli bir adamım.
Bir gün ondan, kendisini saklamamın bedelini bazı arzularımı gidererek odemesini istedim''.
Papaz bir süre düşündü, sonra..
- ''Hımmm.. Savaş yılları. Zor günler.. O koşullarda böyle bir zaaf affedilebilir, çok büyük bir riski göze almışsınız kaldi'ki, kız Almanların eline düşse, başına çok daha kötü şeyler gelirdi. Allah anlayışlı, hoş görülü ve affedicidir. Yaptığınız iyilik ve kötülükleri tartar, sizi şefkatle yarğılar''.
yaşlı adam;
- ''Teşekkür ederim peder şimdi içim rahatlamışken, bir soru daha sorabilir miyim?''.
papaz;
- ''Tabii sorabilirsin oğlum'' dedi.
- ''Ona savaşın bittiğini söylemem gerekiyor'mu?''..
-
Temel ile Dursun Almaya ya gitmek istiyormus ancak çok fakir
olduklarindan bir türlü gidemiyorlarmis. Yerde bulduklari bir gazetede
hayvanlarin Almanya ya bedava alinacaklarini okuyunca inek kiliginda
...girmeye karar vermisler.
Uçaga
girdiklerinde görevli bunlarin hareketlerinden süphelenmis. Denemek
için önlerine ot ve su koymus. Temel önde oldugu için otu yemis, suyu
içmis. Bu sirada Dursun kis kis gülüyormus. Biraz sonra Temel gülmeye
baslamis.
Dursun:
- Ne oldu niye gülüyorsun?
diye sorunca Temel cevaplamis :
- sanada öküz getiriyorlar...
-
Üç arkadas tren istasyonuna gitmisler. Içlerinden biri giseye yaklasip bilet almis ve trenin kalkmasina ne kadar zaman oldu sormus.
Bir saat on bes dakika...Arkadaslarina dönmüs Daha çok var, hadi gidip su karsiki kafede çay içelim... Oradan ...buradan derken lâf
lâfi açmis...Birden tren düdügüyle kendilerinegelmisler. Kosarak disari firlamislar ama,nafile...
Tren kaçmis..
Sormuslar: - Sonraki tren ne zaman?Bir buçuk saat sonra...
Yine dönmüsler kafeye. Yine çay, yine lâf ve derken yine düdük sesi. Kosmuslar ama bu defa da treni kaçirmislar.Bir saat sonra bir tren
daha varmis.
Dönmüsler kafeye... Ama bu kez uyanik duruyorlar.
Trenin sesini duyar duymaz kalkmislar ve kosmaya baslamislar. Içlerinden ikisi; biri bir vagona, digeri baska vagona zar zor yetismis... Üçüncü ise geride kalmis ve yetisememis...
Bir süre dövündükten sonra baslamis katila katila gülmeye.
Durumu gören istasyon memuru dayanamayip sormus:Hem treni kaçirdin hem gülüyorsun!
Nasil gülmeyeyim!... Onlar beni ugurlamaya gelmişlerdi..
-
Adamın biri bir gün İngiltere'ye gezmeğe gitmek istemiş.
Tabii İngilizce bilmediğinden arkadaşına sormuş :
-Yav ben İngiltere'ye gidince onlarla nasıl anlaşacağım?, demiş.
...Arkadaşıda : -Bak konuştuğun her cümlenin sonuna 'ing' koy.
Onlar senin ne demek istediğini anlarlar, demiş.
Ve adam İngiltere'ye gitmiş ve solugu bir cafede almış.
Arkadaşının taktiğini uygulamaya başlamış ve garsonu çağırmış :
-Sen bana bir çay getirebiling? demiş ve garson şaşkın şaşkın
çay getirmeye gitmiş. Garson çayı hemen getirmiş. Adam demişki :
-Bak, ben ne güzel İngilizce konuşuyoring değiling? demiş.
Garson lafı yapıştırmış :
-Ben Türk olmaying , bok içerdin çaying!
-
Temel akciger kanseri olmus Doktorlar iki aydan daha fazla yasaman mucize olur demisler ve umitsiz oldugu icin tedaviye de son vermisler. Olecegini anlayan Temel , butun eşiyle dostuyla helallesmeye karar vermis. Fakat bizim Temel gordugu herkese kendisinin AIDS hastaligina yakalandigini ve iki ay icinde ölecegini anlatiyor ve haklarını helal etmerini istiyormus. Tabii bunu duyanlar Temel’e helallik veriyorlarmis ama bir yandan da elini bile son bir defa sıkıp,kucaklasmaktan kacınıyorlarmıs.Temel’in en iyi arkadasi Dursun Temel’in bu yaptigini duyunca sormuş:
- Yaw Temel, anladik sen Kanser oldun olecen, neden millete AIDS oldum diyon, bak herkesi bir korku sardi demis.
Temel;
- Yaw Tursun, oyle de oleceeezzz boyle de olecez, bari kariyi saglama alalim dedim
-
Karadenizliler, bir konferans düzenlerler.
Bu konferansa konuşmacı olarak ünlü bir
Amerikalı bilim adamı da davet edilir.
Amerikalı konuk, bir hafta erken gelir,
hem tatil yapar hem de Türkleri yakından tanıma
......fırsatı bulur, halkla kaynaşır, kendini
sevdirir. Karadenizliler ile Amerikalı bilim
adamı hemen her konuda anlaşırlar uyum içinde
konferans biter.
Ayrılık günü gelir, Karadenizlileri alır bir
düşünce. Biz bu değerli bilim adamına nasıl
teşekkür edelim? Aralarında toplanırlar, başkan
konunun önemini vurgulamak için der ki:
Biz bu Türk dostu, değerli bilim adamına nasıl
bir hediye alalım ki bizi unutmasın? Hem
kullanışlı birşey olsun, hem her eline aldığında
bizi hatırlasın?"
Salonda kısa bir sessizlik olur, arka sıralardan
Temel elini kaldırır:
''Sünnet ettirelim
-
Temel İstanbul boğazında tekneyle turist gezdiriyormuş. Bir gün bir Amerikalıyı almış, başlamışlar t...ura. Adam bir saray görüp sormus:
- Bu ne kadar zamanda yapıldı?
Temel:
- 10 yılda
demiş.
Adam:
- Yazık, bizde olsa 5 yılda biterdi.
Derken bir cami görüp sormus:
- Bu ne kadar zamanda yapıldı?
Temel:
- 5 yılda
demiş.
Adam tekrar:
- Yazık, bizde olsa 2 yılda biterdi
demiş.
Temel sinirlenmeye başlamış. Bir tarihi yapı daha görmüşler, turist tekrar sormus, Temel:
- 2 yılda
demiş.
Adam:
- Vah vah! bizde olsa 1 yılda biterdi
demiş. Derken tam o sırada Boğaz Köprüsü`nün altına gelmişler. Amerikalı köprüyü göstererek tekrar sormus:
- Peki bu ne kadar zamanda yapıldı?.
İyice sinirlenen Temel cevabı yapıştırmış:
- Hangisi? Bu mu? Bilmem, dün burada yoktu
-
Uzun zamandır birlikte olduğu genci bir türlü eve tanışmaya getiremeyen kız en sonunda resti çekmiş....ya gelir tanısırsın yada bu iş biter..çocuk iki arada bi derede ya nasıl söylicem gaz problemim olduğunu diye düşünürken ıhh mııhh mecburen kabul etmiş.sıkarım kendimi olur biter..aksam olmus yemek için her sey hazır derken damat adayı geçte olsa gelmiş.. tanışma faslından sonra yemeği yiyip geçmişler salona.. bizimki oturmus biköseye kıvranmaya baslamıs.. evin köpeği poster de damadın yanına uzanmıs.ya ne olcak sessiz bi tane bıraksam derken fııss cıkıvermiş.kızın babası posterr.. bizimki rahatlamıs tabi köpekten bildiler diye biraz daha sesli cııırrtt diye bırakmıs baba poosteeer..damat kimse benden bilmedi rahatlığıyla zoooortt diye bombayı patlatmış ve köpeğe bakmış..kızın babbası sinirlii bir sekilde pooossssteerr kalk oğlum adam üstüne sıcacak
-
Bir rahibe günah çıkartmak için rahibin yanına gidiyor. Rahibe: "Benim hayatımda bir erkek var, ama o... çocuğunun teki"diyor.
Rahip soruyor:
- "Neden ona o..... çocuğu diyorsun?"
- "Çünkü o benim yanağımı okşayıp, beni öpüyor."
Rahip, rahibenin yanağını okşamış ve öpmüş sonra sormuş:
- "Böyle mi?"
- "Evet!"
- "Bu ona o..... çocuğu demeni gerektirmez kızım!
- "Ama o benim elbiselerimi çıkartıp vücudumu da okşayıp öpüyor."Rahip rahibenin elbiselerini çıkartmış ve bir süre sevişmişler. Sonra rahip yeniden sormuş:
- "Böyle mi?"
- "Evet!"
- "Ama bu da ona o..... çocuğu demeni gerektirmez."
- "İyi de peder, sonra bir güzel beceriyor beni." Rahip bunun üstüne rahibeyi beceriyor ve tabii ki soruyor;
- "Böyle mi?"
- "Evet" diyor yeniden rahibe. Rahip:
- "Bu da ona o..... çocuğu demen için yeterli sebep değil."Rahibe bu sefer bağırıyor:
- "Ama o AİDS'liymiş."
- "Vay o..... çocuğu!"
-
Hitlerin önüne üç esir getirmişler.Bir İngiliz,Bir Fransız ve bir Yahudi.Demişki size birer soru soracağım,bilen canını kurtarır.
İngilize sormuş:
-Titanik ne zaman battı?
-1912, demiş İngiliz.Hitler:
-Bırakın,demiş ve Fransıza sormuş:
-Titanik kazasında kaç kişi öldü.
-1124 kişi,demiş Fransız.Hitler :
-Bunu da bırakın,demiş ve Yahudiye dönmüş:
-Say lan ölenlerin ismini
-
Kız hayatında ilk defa bir partiye gidecekmiş, annesi o aksam kızına öğüt veriyormuş.
-Kızım bak sen bu partileri bilmezsin burada çapkın erkekler olur seninle yatmak için her şeyi yaparlar eğer böyle bir şey olursa ona çocuğumuzun adı ne olsun diye sor hemen telaşlanır ve senden uzaklaşır ...
Kız partiye gitmiş biraz sonra bir genç kızı dansa kaldırmış, dans ederlerken genç kızı okşamaya sarkıntılık yapmaya başlamış. Kız hemen
- "çocuğumuzun adı ne olsun?"
demiş, genç tırsmış ve gitmiş. Bir sure sonra başka bir genç gelmiş yine aynı sarkıntılıklar başlamış kız yine
- "Çocuğumuzun adı ne olsun?"
demiş ve genç yine panik bir şekilde kaçmış, biraz sonra bir genç daha gelmiş, dansetmeler falan derken yine aynı sarkıntılıklar başlamış, kız yine
- "çocuğumuzun adı ne olsun?"
demiş ama değişen bir şey yok daha sonra dışarı çıkıp ıssız bir yer bulmuşlar kız yine:
- "Çocuğumuzun adı ne olsun?"
demiş. Genç de yine bir şey yok biraz sonra genç kızın elbiselerini çıkarmış kız yine:
- "Çocuğumuzun adı ne olsun?"
gençte yine bir şey yok genç kızla sevişmeye başlamış kız
- "Çocuğumuzun adı ne olsun?"
demiş genç yine sessiz bir süre sonra genç işini bitirmiş kız yine
- "Çocuğumuzun adı ne olsun?"
demiş. Genç kalkmış prezervatifi çıkarıp bir düğüm atmış :
- "Buradan çıkabilirse David Copperfield olsun."
-
Bir karpuz tarlası olan çiftçi her akşam tarlasına çocukların dadandığını ve birkaç karpuzun eksildiğini fark etti. Bir süre düşündükten sonra, tarlaya bir uyarı levhası koymaya karar verdi;
- ''Dikkat! karpuzlardan birine siyanür enjekte edildi''.
Ertesi akşam çiftçi karpuz yiyemeden kaçan çocukları ***ifle izledi. Bir hafta sonra, çiftçi tarlasında geziyordu. Karpuzlarını denetleyerek eksik olmadığını düşünürken gözü kendi levhasının yanına konan bir levhaya ilişti;
- ''Şimdi o karpuzlardan iki tane var!
-
****enlik koca, evden çikmak üzere paltosunu giyerken onu gören yasli karisi seslenir:
- Bu saatte nereye gidiyorsun?
- Doktora gidiyorum
- Ne oldu? yine neren agriyor?
Yasli adam siritir:
- Yok hanim yok, doktora söylicem bana bi ****** yazsin
Bunu duyan kadin ayaga kalkar ve o da sokaga çikmak için hazirlanmaya baslar. Ihtiyar sasirir:
- Eee hanim, sen nereye?
- Doktora gidiyorum der ve adamin saskin bakislari altinda devam eder:
- Eger o eski, pasli seyi benim üzerimde kullanacaksan ben de tetanos ignesi yaptirayim bari..
-
Adamin biri, **** hayatindaki sorununa çare bulmak için doktora gider ve sikayetlerini anlatir:
- Doktor bey, bana bir seyler oluyor. Sevisirken bir sicak basiyor, terliyorum, bir soguk basiyor, üsüyorum.
Yapilan tahlillerde hiçbir sey çikmamasi üzerine, doktor kütüphanesindeki tüm tip kitaplarina bakar ve benzer bir olguya rastlayamaz. Adama hitaben:
- Beyefendi, bir de esinizi çagirip onunla konusalim...
Ertesi gün, adamin esi gelince doktor durumu kadina anlatir:
- Sevisirken esiniz bir terliyormus, bir üsüyormus.
Kadin:
- Aman körolasica herif, bir Agustosta sevisir, bir de Ocakta!!!
-
bir GS'li, bir Fener´li ve BJK´li Arabistan'da yasak
olmasina ragmen bir otelde içki içerken yakalanirlar...
Mahkemeye çikarilirlar... Karar IDAM... Itiraz ederler ve
karar ömür boyu hapis cezasina çevrilir. ama o gün, bayrama denk geldigi icin Prens Hazretleri cezayi kaldirip hepsine 20 kirbaç ceza verir. bizimkileri sempatik buldugu icin de bir kiyak daha yapip herkese cezasini hafifletmek icin bir istek hakki tanir.
BJK li: "Sirtima bir yastik baglayin" der. 10
kirbaçtan sonra yastik paramparça olur ve pek fayda etmez.
Uyanik Fener´li bunu görünce: "Sirtima iki yastik
baglayin" der. ama iki yastik bile 10 kirbaca dayanmaz.
Sira Galatasarayliya gelince Prens Hazretleri: "Bak Galatsaray'li sana acidim. Süper Ligi Kaçirdiniz. 100'üncü
senenizde basarisiz oldunuz, hakemlerden çektiniz. Bu yüzden sana iki istek hakki veriyorum"
Peki der Galatasaray'li: "O zaman bana 40 kirbaç vurulsun". Herkes saskinadöner.
Prens Hazretleri: "Peki ikinci istegin nedir?" diye sorar...
Galatasaray'li pis pis siritarak: "FENERBAHCE´liyi
sirtima baglayin"
-
Akşam akşam beni güldürdün allah da seni güldürsün ne diyeyim
-
Meşhur şairlerden birisinin özel bir defteri varmış. Kendine göre aptalca işler yapanların isimlerini buraya yazarmış. Orada yaşayanlardan birisi diğerine kızınca da: "Senin adın da şairin aptal defterinde var,"diye takılırmış.
Bir gün devrin padişahı acaba defterde kimlerin ismi var? diye merak etmiş. Fazla merakın iyi olmadığını hesap edememiş. Emir ferman buyurarak şairin elindeki defterin tez huzuruna getirilmesini emretmiş. Defter şairden alınıp padişaha getirilmiş. Padişah aptalların yazılı olduğu defterde kendi ismini de görünce deliye dönmüş olayı kimseye söylemeyerek vaziyeti idare etmeye çalışmış. Mükafatlandıracağım diye şairi huzuruna çağırmış. Şaire kendi isminin neden defterde yazılı olduğunu sormuş. Şair:
-Efendim, siz seyisinize yüz bin altın vererek Arabistan'dan safkan Arap atı sipariş etmediniz mi? O kadar parayı alan biri daha geri gelir mi?
Padişah biraz düşündükten sonra:
-Peki ya gelirse... demiş. Şair hemen cevap vermiş:
-"Efendim canınızı sıkmayın, o zaman sizin isminizi çıkarır, onun ismini yazarız
-
Süpermen
Adamcağız hayli alkollü ve de bitkin üstelik gecenin saat üçünde evin e gelir. Karısı son derece zinde, duruma kesinlikle hakim, kocasını sorgulamaya başlar.
- Söyle bakalım Süpermen. Neler yaptın bu akşam?
- Valla karıcım, patronla beraber müşterileri yemeğe çıkarttık.
- Eeee, sonra ne yaptınız süpermen?
- Oradan striptize gittik. . . Ben sadece seyrettim.
- Yani sen bir şeyler yapmadın değil mi, süpermen ?
- Ben hiç bir şey yapmadım, ama sen niye bana ikide bir süpermen diyorsun?
- Valla, ben donunu pantolonunun üstüne giyen bir seni bir de süpermeni gördüm
-
Adam Paris'te bir lokantaya girmiş, bir köşedeki masaya oturmuş.
Gelen garsona siparişini vermiş:
- Kızarmış tavuk ve yanında patates kızartması istiyorum. Ama mutlaka "Poulet de Brest" olsun, yoksa yemem.
Onun için önce çiğ tavuğu getirin bir göreyim! (Poulet de Brest: Fransa'da kaliteli bir marka c.c.)
Garson şaşırmış ama ses etmemiş; bir müddet sonra tavuğu getirmiş.
Adam küçük parmağını tavuğun kıçına sokup çıkarmış, koklamış.
- Siz beni aptal yerine mi koyuyorsunuz, demiş. Bu Brest tavuğu değil. Bu Nanterre'den gelmiş...
Garson lahavle deyip mutfağa gitmiş; biraz sonra yeni bir tavukla gelmiş.
Adam yine küçük parmağını tavuğun kıçına sokup çıkarmış, koklamış.
- Bu da Brest tavuğu değil. Bu Bordeaux yöresinde yetiştirilmiş.
Konuşmaları duyan ve adamın hareketini oturduğu masadan izliyen bir adam kalkıp yanına gelmiş, pantolonunu ve donunu sıyırıp kıçını adama dönmüş:
- Size zahmet olacak ama, demiş, ben yetimhanede büyüdüm. Anamı babamı hiç tanımadım. Bana nereli olduğumu söyleyebilir misiniz ?
-
Genç kız, sevgilisine telefon açmış...
- 'Tankut,' demiş, 'seni çok arzuluyorum, geceleri uyku uyuyamıyorum.
Ne olur bu hafta sonu bize yemeğe gel. Seni annem-babamla tanıştırayım. Sonra benim odamda ders çalışıyor gibi yapar doya doya sevişiriz...'
Tankut ömründe hiçbir kızla sevişmemiş, toy bir delikanlı...
Bir eczaneye gitmiş... Babacan eczacıya;
'Bu hafta sonu önce bir aile yemeği, peşinden ateşli bir aşk yaşayacağım' demiş,
'Bu yüzden iyisinden bir kutu prezervatif istiyorum...'
Babacan eczacı kutuları vermiş, oğlanın sırtını sıvazlayıp yolcu etmiş...
Tankut hafta sonunda bir büyük buket çiçekle kızın evinin kapısını çalmış...
Genç kız kapıyı açmış. Tankut'u doğrudan yemeğe almış...
Delikanlı çok mahçup biçimde masaya oturmuş.
Kızın ana-babasının yüzüne şöyle bir baktıktan sonra başını önüne eğmiş...
Başlamış dua etmeye...
Ancak dua bir türlü bitmiyor...
Kız sonunda dayanamamış, fısıltıyla:
- 'Ben senin bu kadar dindar olduğunu hiç bilmiyordum Tankut,' demiş...
Tankut adeta inlemiş:
- 'Ben de babanın eczacı olduğunu!
-
Bir kaç yıllık evli çiftin bir bebekleri olur.
2yaşına geldiğinde bebeğin çok farklı ve insan üstü yetenekleri olduğu ortaya çıkar...
3 yaşına geldiğinde yetişkin bir insan gibi konuşur...
5 yaşında, aklınıza gelen her dilde okuyup yazmaya başlar...
10 yaşında ileri matematik profesörleriyle ileri konularda açık oturumlara katılır...
13 yaşında gelecekle ilgili inanılmaz tahminlerde bulunmaya başlar...
Bir gün çocuk: 'Tam 1 yıl sonra bugün ben öleceğim.... Ben öldükten 2 yıl sonra 5 Kasım günü annem ölecek.. Annem öldükten 3 yıl sonra da 15 Haziranda babam ölecek.'
Annesi ve babası çok şaşırırlar...
Gerçekten de bir yıl sonra çocuk ölür...
Baba çok uyanık olduğu için karısını hemen milyarlar değerinde sigorta yaptırır...
2 yıl sonra da 5 Kasım günü anne ölür....
Baba 3 yıllık ömrünün kaldığını bildiğinden, sigortadan aldığı milyarlarla seyahatlere çıkar ve birbirinden güzel bayanlarla yer bitir. Hatta evini bile 16 Haziranda boşaltmak şartıyla satarak alemler yapar ve son günlerini bekler...
Ölümüne 1 gün kala son parasıyla bir hayat kadını kiralar, önce jakuzide eğlence, sonra yatak odasında zevk dolu saatlerle bir gece geçirir.. Adam her şey bittiğinde gözlerini kapatır ve: 'Vay be yarın ölmüş olacağım.. Karım olmadan 3 yıl ne hayat geçirdim ama her şeyi yaptım, dolu dolu yaşadım, helal olsun bana' diyerek, alkolün verdiği rehavetle ve yorgunlukla uykuya dalar...
Ama o da ne......
Sabah bir de gözlerini açar ki hala yaşıyor..!!!!! !
Yatakta şaşkınlık içinde bakınırken geceyi beraber geçirdiği genç kadın çığlık çığlığa koşarak içeri girer...
'HEMEN ASAĞIYA GELİN, NE OLUR.. UŞAĞINIZ SALONDA BOYLU BOYUNCA UZANMIŞ YATIYOR... GALİBA ÖLMÜŞ!!!!'
-
Kilise nin papazı zangoçun karısına kötü gözle bakmaya başlar. Zangoç
> > fark eder ama bir şey elinden gelmez.
> >
> > Papaz işi biraz ileri götürünce, zangoç dayanamaz ve papazın değerli
> > şaraplarını içmeye başlar.
> > Papaz bakar şaraplar eksiliyor, takip eder ve zangoçun yaptığını öğrenir.
> > Seslenir..
> > - Zangoç efendi, uzun zamandır günah çıkartmıyorsun,
> > (Zangoç kalsın ben almayım diyemez.)
> > - Doğrudur sayın peder işler işte der.
> > Papaz
> > - olmaz öyle, geç bakalım kafese.
> > Papaz sorar:
> > - Papazın şaraplarını kim içoor?
> > - Duyulmoor.
> > - Yahu nasıl duyulmaz?
> > - Duyulmoor işte.
> > Papaz daha yüksek sesle:
> > - Zangooç papazın şarapları kim içooor.
> > - Duyulmooor.
> > - Nasıl duyulmaz aramızda bir karış yok.
> > - Buradan duyulmoor işte
> > - Peki yer değiştirelim sen seslen birde bakalım.
> > Zangoç ve papaz yer değiştirirler. Zangoç ses denemesi için sorar:
> > - Papaz efendi Zangoçun karısını kim götüroor?
> > Papaz cevap verir
> > - Hakket duyulmoor .. !!
-
ZEKİ TEMEL
Adam, korkunç bir kazada kulaklarının ikisini birden kaybetmiştir. Bu
alışılmadık durum, onu çok hassas ve alıngan bir kişi yapmıştır. Kaza
sonucu sigorta şirketinden aldığı rekor tazminat, acısını epey
hafifletmiş ve ona her zaman hayalini kurduğu işi kurma olanağı
vermiştir. Gider, gelişmekte olan küçük bir bilgisayar şirketini
satın alır. Ancak, hiç yöneticilik deneyimi olmadığını görür ve
birini işe almaya karar verir.
Üç aday seçer ve her biriyle tek tek görüşür. İlk aday gayet iyidir
ve adam onu sevmeye başlar. Derken adaya sorar: 'Bende alışılmadık
birşey görüyor musun?' Adam yanıtlar: 'Eğer onu kastediyorsanı z,
kulaklarınız yok.' Adam üzülmüştür, derhal adayı odadan kovar. İkinci
aday, birinciden de iyidir. Konuşmanın devamında adam aynı soruyu ona
da sorar: 'Bende alışılmadık bir durum görüyor musun?' Aday, 'Evet'
der, 'Kulaklarınız yok!' Adam üzgün ve kızgın, onu da dışarı atar.
Derken sıra üçüncü adaya gelir. Üçüncü bizim Temel. Tümünden iyidir.
Bütün sorulara mükemmel yanıtlar verir.
Adam, heyecanla sorar: 'Bende, alışılmadık bir durum görüyor musun?'
Temel, 'Evet, kontakt lens kullanıyorsunuz' der. Adam iyice
heyecanlanmıştır: 'Çok iyi! Bu, senin zeki biri olduğunu gösterir.
Nasıl anladın?' 'Ula çok basit,' der Temel: 'Kulakların olsaydı
gözlük takardın!'
-
en komik iş kazası
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın şantiye şefim; İş kazası tutanağına planlama hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek ayrıntılı anlatmamı istemişsiniz. Şu anda hastanede yatmama neden olan olaylar aynen aşağıda anlattığım gibi olmuştur
•Bildiğiniz gibi ben bir duvar ustasıyım. İnşaatın altıncı katındaki işimi bitirdiğim zaman biraz tuğla artmıştı. Yaklaşık 250kg kadar olduğunu tahmin ettiğim bu tuğlaları aşağıya indirmek gerekiyordu,
•Aşağı indim, bir varil buldum, ona sağlam bir ip bağladım ve ardından altıncı kata çıktım.
•İpi bir çıkrıktan geçirip ucunu aşağıya saldım.
•Tekrar aşağıya indim ve ipi çekerek varili altıncı kata çıkardım.
•İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp tekrar yukarı çıktım.
•Bütün tuğlaları varile doldurdum.
•Aşağı indim, bağladığım ipin ucunu çözdüm.
•İpi çözmemle birlikte birden kendimi havalarda buldum. Nasıl bulmayayım? Ben yaklaşık 70 kiloyum. 250 kilogramlık varil süratle aşağıya düşerken beni yukarı çekti. Heyecan ve şaşkınlıktan ipi bırakmayı akıl edemedim.
•Ben yukarı çıkarken yolun yarısında, aşağı inmekte olan tuğla dolu varille çarpıştık. Sağ iki kaburgamın kırıldığını hissetim.
•Tam yukarı çıkınca, iki parmağım iple beraber çıkrığa sıkıştı; Parmaklarım da bu sırada kırıldı.
•Bu esnada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa saçıldı. Varil hafifleyince, bu sefer ben aşağı inmeye varil ise yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık! Sol bacağımın kaval kemiği de bu sırada kırıldı.
•Yere inince can havli ile ipi bırakmayı akıl ettim. Bu sefer de başımı yukarı kaldırdığımda boş varilin süratle üzerime geldiğini gördüm! Kafatasımın da böyle çatladığını sanıyorum. Bayılmışım, gözümü hastanede açtım
-
Yasli adam ölüm dösegindeydi. ..
Artik son dakikalarini yasiyordu...
Hasta yataginda yatarken birden mutfaktan gelen kokuyu duydu,
en sevdigi çikolatali kurabiyelerin kokusu...
Birden gözleri aralandi,
kendini ayaga kalkacak kadar güçlü hissetti...
Bu sasilacak bir seydi, ölmek üzere olan adami ayaga kaldirmaya kurabiyelerin kokusu yetmisti...
Duvara tutunarak merdivenlere kadar yürüdü...
Basamaklari agir agir inerken sanki mutfaga degil hayata yaklasiyor gibi heyecanliydi. . .
Nihayet mutfak kapisina kadar geldi...
Iste masanin üzerindeki tepside onlarca çikolatali kurabiye,
tam karsisinda duruyordu...
Son gücüyle masaya yaklasti, o kurabiyelerden bir tane agzina atabilse sanki ömrüne ömür katilacakti. ..
Bir tane almak için elini uzatti...
Ama birden karisi yetisti ve eline vurdu:
"Çek elini bakayim...
Onlar cenaze için..."
-
BEN KARIŞMIYORUM.
Eski zamanlarda, rüşvetin pek alıp yürüdüğü bir devirde, bir köyde adamın biri tavuk beslermiş. Bir gün köye tahsildarlar gelmiş, onun hanesine de uğramış ve uygun bir dille adamdan 'kendilerini memnun etmesi gerektiğini' hissettirmişler.Fakat, tavuk besleyen köylü hiç oralı olmamış. Anlamamış gibi yapmış.Bunun üzerine, tahsildarlar hiddetle sormuşlar:
"Ne yediriyorsun tavuklarına?"
"Buğday..."
"Neee? Bu kıtlıkta halk ekmek için buğday bulamayıp süpürge sapı yerken sen tavuklarına buğday veriyorsun ha! Sana bin akçe ceza!.."
Aradan aylar geçmiş. Köye yine aynı tahsildarlar gelmiş, onun da hanesine uğrayıp yine bir rüşvet
alamayınca, adama tekrar sormuşlar:
"Ne yediriyorsun tavuklarına?"
"Mısır... Buğday değil, mısır yediriyorum."
Tahsildarlar, bu kez:
"Nee? Bu kıtlıkta halk ekmek için mısır bulamazken sen tavuklarına mısır yediriyorsun ha! Sana beş bin akçe ceza!" demişler.
Aradan yine aylar geçmiş. Yine aynı tahsildarlar gelmiş. Yine aynı soruyu sormuşlar:
"Ne yediriyorsun tavuklarına?"
"Ben hiçbir şey yedirmiyorum" demiş çaresiz köylü.
"Yemek paralarını horoza veriyorum. Onlar ailece ne alıp bulurlarsa yiyorlar. Ben karışmıyorum
-
BU KIS NASIL GECECEK ?
Kis baslamak üzeredir. Kizilderili toplulugu sefin etrafina toplanmis,kisin sert mi yoksa yumusak mi geçecegini ögrenmek isterler.Geleneksel yeteneklerini dedelerinden bu yana çoktan kaybetmis bulunan sef isi saglama almak için kisin sert geçecegini ve mümkün oldugunca fazla odun toplamalarini söyler kabilesine.
Akilli bir adam olan sef birkaç gün sonra yakinlardaki meteoroloji istasyonuna telefon eder:"Bu kis soguk mu geçecek sizce ?"
Meteorolog cevap verir: "Evet,oldukça sert geçecege benziyor.
"Bu cevabi alan sef derhal kabilesine döner ve kisin çok sert geçecegini, daha çok odun parçasi toplamalari gerektigini söyler.Bir süre sonra Meteoroloji istasyonunu tekrar arar ve sorar:
"Kis hala soguk mu geçecege benziyor ?".
"Evet" der karsidaki: "Oldukça soguk geçecege benziyor.
"Sef kabilesine döner ve sadece odunlari degil,bulabildikleri her çali çirpiyi toplamalarini ister.Birkaç gün sonra Meteoroloji istasyonunu tekrar arar:
"Kisin sert geçeceginden gerçekten emin misiniz?".
Adam: "Kesinlikle. Bugüne dek yasanan en sert kislardan birini yasayacagiz gibi görünüyor."
"Nasil bu kadar emin olabiliyorsunuz ?" diye sorar sef. Meteorolog yanitlar:
"Kizilderililer çilginlar gibi odun topluyorlar da ondan..."
-
ADAM bara gidip oturdu, yanında bir devekuşu vardı.
İçkisini içtikten sonra garsona "Hesap ne kadar dedi" ve garson "Üç dolar yirmi sent" deyince tam o kadar parayı çıkartıp verdi.
İkinci gün yine gitti, yanında devekuşu vardı.
İçkisini içtikten sonra garsona borcunu sordu. Garson "Dört dolar on sent" dedi ve adam yine bakmadan cebinden dört dolar on senti çıkartıp tam istenen kadar parayı tezgáha bıraktı.
Üçüncü gün:
Adamın yanında devekuşu vardı, hesabını sordu, tamı tamına hesap kadar parayı çıkartıp ödediğinde barmen sordu:
"Hep hesabınız kadar para var cebinizde...
"Doğru..."
"Bunun sırrı nedir?.."
Adam anlattı:
"Ben bir cinle tanıştım, benim üç dilekte bulunmamı, tamamen yerine getireceğini söyledi. Ben de üç şey istedim; birincisi sağlıklı ve her zaman yakışıklı olmayı, ikincisi her zaman ihtiyacım kadar cebimde para bulunmasını... Ki sen ne kadar hesap istesen biliyorum ki cebimde o kadar para var, çıkartıp veriyorum..."
Garson yine sordu:
"Tamam anladım... Peki bu devekuşu ne?.."
Adam:
"Cine üçüncü dileğim olarak ’Yanımda her zaman uzun bacaklı bir piliç olsun’ demiştim, cin yanlış anladı..."
-
Memur maaşlarına yapılan zammı yetersiz bulan Temel de, “Memur Eylemi”ne katılmış...
Ancak mesai saati bitiminde, arkadaşları evlerine gitmesine rağmen o, dairede kalmış...
Eve gitmek için geciken Temel’i merak eden Fadime, telefonla her arayışında:
“Eylem yapıyorum karıcığım” cevabını alıyormuş...
Kadıncağız sonunda sinirlenmiş:
“-Ula herif, hemen eve gel... Gece yarısı oldu, hem eylem yapıyorum diyorsun, hem de eşek gibi çalışıyorsun... Bu ne biçim eylem?...”
“Kolay mı sanıyorsun Fadime” demiş Temel;
“-Bu, ‘İşi yavaşlatma eylemidir’... Sekiz saatlik işi yavaşlatınca, en az on sekiz saatini alıyor adamın...”
--------------------------------------------------------------------------------
-
AY TUTULMASI
Albay, binbaşıya :
-Yarın güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir şey değildir. Erleri talim elbiseleri ile talim meydanına getirin de olayı görsünler. Bende orada bulunup kendilerine gerekli bilgiyi verecegim. Şayet yağmur yağarsa, tabii bir şey göremeyiz .O zaman erleri, üstü kapalı talimgaha götürürsün.
Binbaşı, yüzbaşıya :
-Albayın emri ile yarın sabah saat dokuzzda güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir olay değildir. Şayet hava kapalı olursa bir şey görülemeyecektir. Bu durumda tutulma, kapalı talimgahta gerekli talim elbisesiyle yapılacaktır.
Yüzbaşı, teğmene :
-Albayın emri ile yarın sabah dokuzda taalim elbisesi ile güneş tutulmasının açılış merasimi yapılacaktır. Şayet yağmur yağarsa ki bu durum pek görülen bir olay değildir, Albay kapalı talimgahta gerekli bilgiyi verecektir.
Teğmen, başçavuşa :
-Yarın sabah dokuzda hava güzel olursa, talim kiyafeti ile albay tutulacak. Kapalı talimgahta yağmur yağarsa, alayın meydanında manevra yapılacak. Çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir.
Basçavuş, askere :
-Yarın sabah saat dokuzda kapalı talimgaahta Albayı tutacağız. Sabah hepiniz talim techizat ile hazır olun.
Askerler kendi aralarında :
-Yarın sabah bizim basçavus Albayı tutukklayacakmış.
-
SALAK ERLER
İki çavuş iddaya girer hangimizin eri daha salak diye. İlk çavuş erini çağırır ve der ki;
-Oğlum al şu 10 milyonu git bana bir araaba al. Er:
-Baaaşüstüne çavuşum der gider.
ikinci çavuş çağırır erini:
-olum git bak bakayım ben evdemiyim der..
er:
-baaşüstüne çavuşum der çıkar.
bu iki salak er çarşıda karşılaşırlar erlerden biri:
-yahu bende bir çavuş var o kadar salak ki bana para verdi git bana araba al diye lan keriz bugün pazar arabayı nerden bulayım..
diğer er:
-yahu benim ki daha salak yok gidip kenddisi evdemiyiş değilmiymiş diye bakacakmışım be ey lavuk yanında koskaca askeriyenin telefonu var evi arada sorsana...
-
Manevra varmış. Temel elde tüfek yerde yatıyormuş. Komutan gelip sormuş :
-Düşman önden gelirse ne yaparsın Temel??
Temel cevaplamış.
Şu yandan, bu yandan,
Arkadan gelirse, diye tekrar sormuş komutan.
Temel bunları da cevaplamış. Komutan en sonunda :
-Ya düşman tepeden gelirse? deyince.
Temel dayanamamış ve :
-Habu memleketin tek askeru ben miyum koomitanum daa!
-
KAPTAN BRAVO
Günün birinde acik denizlerde yol alirken, gözcü seslenmis diregin tepesinden, "heyyoooo, uzakta bir korsan gemisi göründüüüüü...
" Bunun üzerine tüm mürettebat dehset icinde saga sola kosusturmaya baslamis. Kaptan Bravo sakin bir sesle yardimcisina seslenmis,
"bana kirmizi gömlegimi getirin."
Yardimci derhal kaptanin kirmizi gömlegini getirmis... Bravo gömlegi giyerken adamlarini savas düzenine sokmus ve korsanlari yenmis...
Daha sonra, gözcü bu kez bir degil, iki korsan gemisini tespit etmis uzaklarda...
Kaptan Bravo bu kez de kirmizi gömlegini istemis ve yine korsanlari duman etmis. O aksam, bütün mürettebat güvertede oturmus, o günkü zaferi konusurken, adamlardan biri kaptana sormus:
"Kaptanim, niye savastan önce kirmizi gömleginizi istiyorsunuz, cok merak ettik de, bagislayin sormakla bir kusur ediyorsam..."
Bravo soruyu cevaplamis:
"Sundan istiyorum evladim... Eger saldiri sirasinda yaralanirsam kirmizi gömlek akan kanimi belli etmez, böylelikle siz de korkusuzca düsmanlarimiza direnmeyi sürdürürsünüz.
"Ortaligi bir sessizlik kaplamis, sadece denizin sipirtisi ve rüzgarin yelkenlere dokunusu duyuluyormus... Adamlarin yürekleri kaptanlarinin cesaretine duyduklari hayranlikla güm be de güm atiyormus...
Safak sökerken gözcü bu kez bir degil, iki degil, ama tam ON korsan gemisinin yaklasmakta oldugunu tespit etmis. Mürettebat kutsayici bir sessizlikle kaptanlarina bakarak, onun o artik alisilagelen kirmizi gömlek talebinde bulunmasini beklemeye baslamislar.
Kaptan Bravo celik gibi gözleriyle gemisine yaklasan korsan filosuna bakmis, sonra korkusuzca adamlarina dönmüs ve sakin bir sesle bagirmis:
"Kahverengi pantolonumu getirin bana!"
-
KAMUFLAJ
Askerde kamuflaj yarışması var... Herkes cuvallara giriyor, komutan gelip tekme atıyor onlarda hayvan sesleri çıkarıyorlar komutan onaylıyor...
Birinci çuvala vuruyor.. Hav hav hav.
Komutan aferin diyor köpek çuvalı....
İkinci çuvala vuruyor, miyav miyav..
Komutan gene beğeniyor.. Böyle on onbeş çuval geziyor. Hepsi çok iyi taklit yapıyorlar...
Enson çuvala vuruyor ses yok...
Daha sert vuruyor gene ses yok, tekme, tokat, tahta, tüfek, ses yok...
Askerlere emir veriyor iyicene tekmeleyin...
Çuvaldan kan sızmaya başlıyor..
Beş dakika sonra da ince, bitkin bir ses:
'Patateeeeeees'
-
GERİ ZEKALI KAMYON ŞOFÖRÜ
Mehmet er olarak askerliğini yapmaktadır. Ve komutan her gün Mehmet'i 10 km. uzaktaki şehir merkezine yürüyerek gönderir ve kendisine günlük bir Hürriyet gazetesi aldırır.
Mehmet her ince şehir merkezine yürüyerek gider ve ogleden sonra saat 15,00e doğru da kışlaya geri gelerek komutanına aldığı gazeteyi verir.
Aradan 10-15 gün geçer ve Mehmet hergün ayni işlemi yapmaktadır.
Bir gün Mehmet bu adar uzun yolu hergün gitmeye dayanamaz ve şehre gazete almaya gittiğinde aynı Hürriyet gazetesinden 4 adet alır ve karargaha geri döner ve komutana gazetelerden bir tanesini verir. Diğer 3 gazeteyi de kendisinde saklar.
2. gün Mehmet sanki şehre gitmis gibi yapar ve garnizonda sota yerlerde oyalanır ve öğleden sonra saat 15,00 e dogru dün aldığı Hürriyet gazetelerinden birisini daha komutana verir.
3. gün Mehmet şehre gitmez ve ogleden sonra saat 15,00 e dogru komutanın yanına giderek aldığı gazetlerden bir tanesini daha verir.
4. gün de ayni şeyi yapar ki; komutan Mehmete hışımla seslenir ve derki:
'Sen bu gazetelere gelirken göz gezdiriyor musun, bakıyor musun?
' Mehmet endişe ile ve korkarak 'hayır komutanım hiç bakmıyorum' der.
Komutan tebessüm ederek Mehmet'i yanına çağırır ve der ki
'Gel o zaman sana komik bir şey göstereyim, geri zekalı bir şoför, 3 gündür ayni araba ile ayni ağaca çarpıyor...
Bak 3 gündür gazetede adamın da, carptığı arabanın da agacın da resimlerini koyuyorlar' der.
-
DİKTATÖR
Diktatör general askerleri ile yolda giderken askerlerden biri hapşırmış.
Diktatör arkasını dönüp:
'Kim hapşırdı demiş:
' Askerler korkudan bir şey söyleyememiş.
Diktatör bunun üzerine birinci sırayı kurşuna dizmiş.
Sonra yola devam etmişler biraz sonra yine bir hapşırık sesi gelmiş.
Diktatör kim hapşırdı deyince yine korkudan kimse kimin hapşırdıgını soyleyememiş.
Bunun uzerine diktator ikinci sırayı kursuna dizmiş.
Biraz sonra yine birisi hapşırmış.
Diktatör arkasını donup sormus kim hapşırdı diye.
Bi asker ben hapşırdım demiş .
Diktatör general askere dönüp:
Çok yaşa demiş.
-
ÇABUK ÇAĞIR
Yüzbasinin çok sevdigi ve güvendigi Onbasi Mehmet'in cezalandirdigi er, yüzbasinin karsisinda :
-Komutanim benim bir sikayetim var.
-Söyle.
-Mehmet onbasi beni dögdi.
-Git, ben onun cezasini veririm.
-Ama yüzbasim; hem dögdi , hem sögdi. -Anladim, git cezasini veririm.
-Anama babama laf etti.
-Git cezasini veririz dedik ya.
-Benim anam da yohtur, babam da yohtur.<
-Allah rahmet eylesin.Benim de öyle.Sen git anladim.
-Ama yüzbasim, Mehmet onbasi benim anamaa da laf etti , babama da laf etti.Anam da yohtur, babam da yohtur.Anam da sensin, babam da sensin.
Yüzbasi :
-Derhal kos; çagir Mehmet Onbasi'yi buraaya! dedi.
-
BİSKÜVİ
Acemi er, levazim basçavusuna yakinir :
-Basçavusum, bize yemekte ördek böregi vverdiler.Yemin ederim ki, içinde bir gram bile ördek eti yoktu.
-O halde? diye yanitlar basçavus.
Seen hiç asker bisküvisi yedin mi?
-Sey...yani evet, basçavusum.
-Içinden hiç asker çikti mi, ulan!
-
YAHUDİ ASKER
2'ci Dunya Savasi sirasinda Rus ordulari geri celiyorlar. Ve rus generali durumu kurtarmak icin askerleri tesvik etmeye karar vermis. Her getirilen olu nazi icin 10 ruble vaad etmis. Askerler saldirdilar. Catismadan sonra kimi 1 kimi 3 cesed getiriyorlar ve paralarini cash aliyorlar. Bu ara bir yahudi asker bir vagon surukleyerek getirdi Vagonun kapisini acti - icerisi ceset doluydu General bunu gorunce sasirdi ve askeri kenara cekerek soyle dedi. ' Asker ,anlarsin ya butcemiz zaif ,haydi ben sana 7.50 ruble cesetbasi verim' Asker 'olmaz' dedi' zaaten bana gelis fiyati 8.30 ruble '
-
30 DERECE DOĞUYA
Bir savas gemisi karanlik ve sisli bir gecede yol aliyormus. Derken kaptan koskundeki komutan tam karsida ve uzakta uzerlerine dogru gelen bir isik farketmis. Hemen karsi tarafa sinyal gondererek su mesaji gecmis:
-'Derhal rotanizi 30 derece doguya cevirriniz'
Karsindan aninda cevap gelmis:
-'Sen rotani 30 derece batiya cevir!' Komutan sasirmis, biraz da sinirlenmis, mesaji tekrarlamis:
-'Rotani derhal 30 derece doguya cevir, emrediyorum!'
Karsidan cevap:
-'Asil sen rotani 30 derece batiya cevirreceksin!'
Komutan ofkeden kuplere binmis, bir mesaj daha yollamis-'Ben 30 yillik kaptanim, sana son kez emrediyorum, rotani 30 derece batiya cevir!'
Cevap:
-'Sen 30 senelik kaptansan ben de 20 senelik denizciyim, sen rotani 30 derece doguya cevir'
Komutan, o kadar sinirlenmis ki, hemen murettebata butun toplari atese hazir hale getirmelerini emretmis ve son kez bir mesaj gondermis:
-'Burasi bir savas gemisi, derhal rotanii 30 derece batiya cevirmezsen atese baslayacagiz'
Karsidan cevap gelmis:
-'Burasi da bir deniz feneri.. Sen rotani bir an once 30 derece doguya cevirmezsen birazdan kayalara carpacaksin'
-
AMİRAL KAPICI
Adam zilzurna sarhos halde otelin kapisina gelir, kapida gordugu apoletli, sirmali uniformali adama seslenir:
... Heeey!, bana bir taxi cagir!
adam hiddetle: -!-
ben kapici degil, amiralim!
... oyleyse bana bir gemi cagir! :))
-
emeğinize sağlık teşekkürler