-
Sünniyiz diye bıraktılar
İran’da kaçırılan 3 Türk yamaç paraşütçüsünün Sünni Müslüman olduğu için serbest bırakıldığı ortaya çıktı. İstanbul’a gelmeden önce paraşütçü Avni Ozan, 4 Cundullah üyesinin kendilerini kaçırdığını ve "Müslümansınız, Türksünüz sizi bırakacağız" dediğini anlattı. İran hükümeti de Türklerin bırakılması için büyük baskı uyguladı.
24 Aralık akşam saatleriydi. İran’ın Zahedan kentinden Pakistan sınırına giden karayolu. Sınıra yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta. Yolu kesen Toyota Pikap’tan 4 silahlı adam çıktı.
Türk paraşütçüleri Serdar Durna, Yurdaer Etike ve Avni Ozan’ın içinde oldukları aracı durdular. Ve Türk paraşütçüleri kaçırdılar. 24 gün boyunca telefonlar işledi. Paraşütçülerin serbest bırakılması için pazarlıklar yapıldı. Kaçıranlar önceki gün sonunda 3 Türk paraşütçüyü serbest bıraktı ve dün öğleden sonra 15.00’te paraşütçüler Türk Büyükelçisi Bozkurt Aran’ın yanındaydı. Avni Ozan’la kurtulmalarından birkaç saat sonra telefonda konuştum.
4 KİŞİYDİLER
Sesinde endişeli bir mutluluk hissediliyordu.
Akşam saatlerinde THY’nin hiçbir ücret almadan verdiği uçak biletleriyle İstanbul’a uçmaya hazırlanıyorlardı. Olayı anlatmaya başladı:
"Pakistan sınırına yol alıyorduk. İki kabinli bir Toyota pikapla yolu kestiler. 4 kişiydiler. Ellerindeki silahlarla tehdit ettiler. Sonra onların aracına binmemiz için tehdit ettiler. Biz bir an durduk. O zaman ateş ettiler. Benim ayağımın bir metre yakınına ateş ettiler. Yapacak bir şey yoktu. Önce bizim araçla birlikte ana yoldan ayrıldık. Bizim aracı bıraktılar. Bizi de Toyota Pikap’a bindirdiler ve uzaklaştık."
Peki Türk paraşütçüler İran’da ne yapıyordu? Ne zamandır İran’daydı?
TEK AMAÇ SPOR
Avni Ozan, "1 Aralık’ta istanbul’dan yola çıktık. Tek amacımız vardı o da spor" diyor. Kimdi kaçıranlar? Neden kaçırdılar? Öldürecekler miydi? Ne istiyorlardı? Toyota Pikap dağlara doğru yol alırken 3 Türk paraşütçünün kafasındaki sorular buydu. Telefondaki Avni Ozan’a da bu soruları sordum. Anlatmaya devam etti.
CUNDULLAH MENSUPLARI
"İran devletinin Sünnilere baskı yaptığını iddia eden bir grup tarafından kaçırıldık. Bu grup İran yönetiminin Sünnilere çok baskı yaptığını ve kendilerinden bir grup insanın hapishanede olduğunu söyledi. Ayrıca paralarının ve araçlarının alındığını, bunların iadesi için yoldan geçen turistleri kaçırdıklarını ifade ettiler. Aslında bizi İngiliz ya da Alman turist zannedip kaçırmışlar. Ama yoldan geçen başka insanlar da aynı şekilde tehlikede."
Kaçıranlar Afgan terörist Cundullah örgütü mensubuydu.
Silahlı 4 kişi Türk paraşütçüleri önce dağlara götürdüler. Avni Ozan, dağlardaki günlerini şöyle anlattı:
24 GÜN KALDIK
"Önce çadırda kaldık. Sonra bulunduğumuz yerin güvenli olmadığını söyleyip başka yere götürdüler. Kerpiçten yapılmış bir odada kaldık. Toplam 24 gün ellerindeydik. Onlar kendi aralarında Beluci diliyle konuşuyordu ama biz anlamıyorduk. Benim biraz Farsçam var. Ben onlarla Farsça anlaşıyordum."
MÜSLÜMANSINIZ
Peki Türk paraşütçülere nasıl davrandılar?
Avni Ozan, "Rehin alıp kaçırırken ellerimizi bağlamışlardı. Ama yolda Türk ve Müslüman olduğumuzu söyleyince ellerimizi çözdüler. Ondan sonra herhangi bir sert davranışla karşılaşmadık. ’Siz Türksünüz ve Müslümansınız. Özellikle Müslüman olduğunuz için sizi bir süre sonra bırakacağız’ diyorlardı" diye korku dolu saatleri ve günleri anlattı. Peki sonra neler oldu ?
Türk paraşütçü anlatmaya devam ediyor :
"İkinci gündü. Türk Büyükelçili’ğiyle temasa geçtik. İsteklerini bildirdiler. Bizim için fidye bile istemişler. Ama verilmemiş."
İRAN’DAN AĞIR BASKI
Fidye verilmemesine rağmen nasıl bıraktılar? İşte bu noktada İran devletinin ağır baskı yaptığı anlaşılıyor.
Tahran’daki son gününde 3 paraşütçünün serbest bırakılmasında büyük rol oynayan Büyükelçi Bozkurt Aran’la da telefonda konuştum. Aran, İran hükümetinin rehinelerin kurtarılması için kendisiyle olağanüstü işbirliği yaptığını ve kaçıranlara büyük baskı yaptığını söyledi. Avni Ozan da, "Sonradan öğrendiğimize göre, İran devleti bizim bazı molla ulemalardan kurtarılmamızı istemiş. Mollalar ve ulemalar bu gruba baskı yapmışlar. Bunun sonucunda bırakıldığımızı öğrendik. Müslüman olmamız etkili oldu. Ama Müslümanlıktan da öte baskılar sonucunda bıraktılar zannediyorum" dedi.
Ve 24 gün sonra gelen özgürlük...
"Risk yüksekti. Ama umudumuzu kaybetmedik. Sonuçta serbest kaldık. Kurtuluyorduk ve hayattaydık. Çok sevindik" diye biraz sesi titreyerek sözlerini noktaladı.
YA 8 İRANLI ASKER
Ya kaçırılıp öldürüldüğü söylenen 8 İranlı asker? Avni Ozan bilgisi olmadığını söylüyor, ama Türk paraşütçüler kadar şansının olmadığı anlaşılıyor.
Elçimiz karşıladı
İRAN’da 24 Aralık’ta Cundullah örgütü tarafından kaçırıldıktan sonra, İranlı yetkililerin girişimleriyle serbest bırakılan 3 Türk yamaç paraşütçüsü dün Tahran’a geldi. Serdar Durna, Yurdaer Etike ve Avni Ozan’ı Mehrabad Havaalimanı’nda karşılayan Türkiye’nin Tahran Büyükelçisi Bozkurt Aran, İranlı yetkililere teşekkür etti. Aran, uzun yoldan gelen Durna, Etike ve Ozan’ın da ellerini sıkarak "Geçmiş olsun" dedi.
-
Kızım idam istemezdi
Tayland’da İngiliz turist Katherine Horton’a yılbaşı gecesi tecavüz edip öldüren iki balıkçı, Tayland Başbakanı Shinawatra’nın çağrısı üzerine idam cezasına çarptırıldı. Kurbanın annesi "Kızım idam istemezdi" diye itirazda bulundu, ancak karar değişmedi. Turizmi tsunamiden zarar gören Tayland, daha fazla turist kaybetmemek için iki balıkçıyı idam edecek.
TAYLAND’da tecavüz ve cinayet suçuna genellikle daha hafif cezalar verilirken, İngiliz turist Katherine Horton’a (21) tecavüz edip öldürmek suçundan yargılanan balıkçıların davasından dün idam kararı çıktı. Tayland’ın Surat Thani mahkemesi, kurbanın annesi Elizabeth Horton’un "Kızım idama karşıydı, idam edilmelerini istemezdi" diye yaptığı itirazı kabul etmedi ve tecavüzcü katillere en ağır cezayı verdi. Bu kararda Başbakan Thaksin Shinawatra’nın yaptığı çağrı etkili oldu.
Bualoi Posit (23) ve Wichai Somkhaoyai (24) adlı balıkçılar zehirli iğne ile idam edilecekler. Ancak otomatikman 30 gün yasal temyiz süresi var. Bu süre içinde başvurulursa Bangkok’daki temyiz mahkemesinin karar verebilmesinin aylar sürebileceği belirtiliyor.
Surat Thani mahkemesi hakimi Chamnong Sutchaimai, "İşledikleri suç insanları korkutacak türden. Başkalarını da aynı suçu işlemekten caydırmak için ik sanık idam cezasına çarptırılmıştır" dedi.
Suçlarını kabul eden sanıklardan Bulaloi, "Yaptıklarımdan çok pişmanım" dedi. İki balıkçı teknede içki içip ***** seyrettikten sonra kıyıya yüzdüklerini, burada yalnız yürürken ve cep telefonuyla konuşurken karşılaştıkları Katherine Horton’a odunla birkaç kez vurduktan sonra tecavüz ettiklerini ve denize attıklarını itiraf ettiler.
Katherine’in annesi Elizabeth, kızının idama karşı olduğunu ve sanıkların öldürülmelerini istemeyeceğini gerekçe göstererek ömür boyu hapis cezası verilmesi için mahkemeye başvuruda bulundu. Mahkeme, bu başvuruyu inceledikten sonra reddetti. Başbakan Thaksin, bu cinayetin ülkenin imajını zedelediğini ve turizme darbe vurabileceğini belirterek sanıklara mümkün olan en ağır cezanın verilmesi için çağrıda bulunmuştu.
Tayland’a her yıl 750 bin İngiliz turist gidiyor ve İngiliz hükümeti özellikle bu ülkeyi ziyaret edecek kadınları dikkatli olmaları yolunda uyarıyor.
-
Kesik parmakla şantaja 22 yıl
ABD’de, Wendy’s fast food zincirinden para sızdırmak amacıyla, sipariş ettikleri yemeğin içine kesik bir parmak koyarak restoran sahiplerine şantaj yapmak isteyen çift, toplam 22 yıl hapis cezasına mahkum edildi.
Geçen yıl 40 yaşındaki Anna Ayala, Wendy’s’de, sipariş ettiği acı biber kızartmasından kesik parmak çıktığını iddia etti. Soruşturma sonucunda Ayala’nın eşi Jaime Plascencia’nın bir iş arkadaşının kopan parmağını 100 dolara alarak böyle bir oyuna kalkıştığı ortaya çıktı. Sonuçta Ayala 9 yıl hapis cezasına çarptırılırken, azmettiren eşi ise 13 yıla mahkum oldu.
-
Moskova’da ’The Day After Tomorrow-2’
Nerdun HACIOĞLU / MOSKOVA
Rusya’da mevsim normalinin 20 derece altına düşen ısı başkent Moskova’da termometreleri en dipteki eksi 30 derece seviyesinde tutarken, 12 milyonluk şehirde günün esprisi şu: "Bugünlerde doğa başrolde. The Day After Tomorrow-2’nin çekimlerini yapıyor."
SERT geçen kışa alışkın Ruslar bile iki günden beri bastıran soğuklardan pes etmiş durumda. Yüz binlerce insan çok şart olmadığı sürece burnunu bile dışarı çıkarmıyor.
Evlerde normal ısı alınan acil tedbirlerle şimdilik muhafaza edilebilirken, Rusya elektrik sisteminin her an çökebileceği uyarıları tedirginliği artırdı.
Geçtiğimiz gece Moskova’nın elektrik tüketim kapasitesi üst çizgiye yaklaşarak alarm vermeye başladı. Mevcut rezervin % 96’sı kullanılmış oldu. Oysa Meteoroloji Dairesi’ne göre bugün, yarın ve cumartesi günü ısı daha da düşerek şehir merkezinde eksi 37, şehir dışında ise eksi 43 dereceye düşeceği şeklinde ürkütücü bir tahmin yayınladı. Konutlara verilen enerjinin yeterli olabilmesi için sırf Moskova çevresinde 4 bin fabrikanın enerjisi, sokak ve reklam aydınlatmaları kesilecek.
Şimdi herkes "ne tedbir almalı" tartışmasında. Jirinovski’den yine ilginç öneriler geldi. Jirinovski "Tüm Rusya halkına çağrı yapıyorum. Evinizdeki buzdolaplarının fişini zekin. İçindekileri de pencerenin önüne koyun. Orası zaten en derin dondurucudan daha soğuk. Böylece ısınmak için gerekli milyonlarca kilovat elektir serbest kalır" dedi.
Okulları düne kadar tatil etmemekte direnen Rusya Eğitim Bakanlığı okulları kapatma planı yapmaya başladı. Isı eksi 25 derecenin altına düştüğünde okulların yasa gereği kapanması gerekiyor. Özel işyerleri ise patronla işçiler arasındaki anlaşmaya göre kepenk indirebilecek.
Tüm Rusya’yı etkisi altında tutan Sibirya soğukları şu ana kadar 56 kişinin donarak ölmesine neden oldu. Değişik şehirlerde donarak ölenler genelde "bomj" adı verilen evsiz barksız kişilerden oluşuyor.
Pencereden dışarı baktığınızda pırıl pırıl bir güneş görünüyor. Bu manzara aldanan yabancıların çoğu sıcak evden hafif elbise ve şapkasız dışarı çıkma teşebbüsünde bulunuyor. Hata yaptığını iki saniye sonra anlıyor.
Gazprom soğuklar yüzünden Avrupa’nın gazını kısıyor
RUSYA’daki aşırı soğuklar nedeniyle Gazprom şirketi de olağanüstü önlemler çerçevesinde Avrupa’ya gönderdiği doğalgazı geçici bir süre için kısacağını açıkladı. İnterfax ajansına göre Avrupa’da gazı azaltılacak ilk ülkeler İtalya, Avusturya, Bosna, ve Macaristan. Bu ülkelere gönderilen gaz miktarı %20 azaltılacak. Soğukların Rusya’da beklenenden uzun sürmesi durumunda sıra Almanya ve Fransa’ya da gelecek.
Hürriyet tedbiri
Moskova’yı rehin alan soğuklarda yaşamaya çalışan Hürriyet’in Moskova Temsilcisi Nerdun Hacıoğlu ile eşi Aksana, meteoroloji kıyamet soğukları geliyor alarmı verince şehir dışında doğalgazla ısıtılan evlerine yerleştiler. Moskova’da eksi 33 derecede otomobiller çalıştırılamıyor. Hürriyet temsilcisinin aracı ise sıcak garajda her an çalışmaya hazır durumda.
-
-
Zincirleme kaza TEM’i kapattı: 1 ölü
İstanbul, Silivri Kınalı’da 30 araç birbirine girdi. 1 kişinin öldüğü, 24 kişinin yaralandığı zincirleme kaza sonrası TEM otoyolu trafiğe kapandı. Ulaşım E-5 karayolundan sağlanıyor.
23 Ocak 2006 16:05
Yazı boyutunu büyütmek için
TEM Otoyolu'nın Kınalı mevkiinde 30 aracın karıştığı zincirleme trafik kazası meydana geldi.TEM Otoyolu’nda Silivri yakınlarında yoğun kar yağışı nedeniyle meydana gelen çok sayıda trafik kazasında, 1 kişi öldü, 24 kişi yaralandı.
Alınan bilgiye göre, TEM Otoyolu Kınalı gişelerinde meydana gelen trafik kazasında, 30’a yakın araç birbirine girdi. Kaza nedeniyle otoyolun Edirne istikameti yaklaşık 1 saat trafiğe kapalı kaldı.
Kazaya karışan araçların çekilmesi ve olay yerinden ayrılmasıyla yol trafiğe açıldı. Ancak, kazaya karışan araçlardan yoluna devam edemeyen bir otobüsteki vatandaşlara, Silivri Belediyesi ekiplerince yardım edildi.
Bu arada, TEM Otoyolu’nun aynı mevkiinde her 2 yönde başka kazalar da meydana geldi. Bu kazaların birinde, otomobil içinde sıkışan 1 kişi hayatını kaybetti.
Diğer kazalardan dolayı Silivri Özel Millet Hastanesi’ne 20 yaralının getirildiği ve tedavilerine devam edildiği öğrenildi.
Öte yandan, Silivri Devlet Hastanesi’ne de kazalardan dolayı 4 yaralı getirildiği ve bunların ayakta tedavi gördükleri belirtildi.
Karayoları kazaya karışan ve TEM otoyolunun kapanmasına neden olan iki TIR'ın çekilmesine başlandığını açıkladı. TIR'ların çekilmesinin ardından TEM otoyolu yeniden trafiğe açılacak.
-
İki sancılı alan
Cumartesi günü, Eğitim - Bir Sen'in davetlisi olarak Eskişehir'deydim. Konferans başlığı "Türkiye'nin sancılı alanları - Ortak Değerler" idi.
Seçkin bir toplulukla sohbet ettik, konferans sonunda sorular - katkılar oldu.
"Sancılı alan" olarak iki konunun altını çizdim:
1. Din - Devlet - Toplum ilişkisinin cereyan ettiği alan.
2. "Kürt meselesinden bölücülüğe, teröre, Doğu - Güneydoğu sorununa kadar değişik tanımlamalara konu olan alan...
Bu iki alan, Milli Güvenlik Kurulu'nda "irtica" ve "bölücülük" başlığı altında ülkenin "güvenlik sorunu" olarak belki de 80 yıldır gündeme geliyor ve "sancı" bir türlü sona ermiyor.
"Sancı"nın ikisi birbirinden tamamen kopuk değil.
Ve "sancı" önemli ölçüde toplumun yüzde 90 küsurunda temel değer olarak kabul edilen "İslam"ın devlet ve toplum nezdinde "farklı" muamele görmesinden kaynaklanıyor.
Dedim ki:
-İslam'ın farklı algılanışı, siyaseti, hukuku, eğitimi, toplumsal hayatı derinden sarsıyor. Dış politikada bile zaaf oluşmasına yol açıyor. Çok temel bir değerde toplumla devlet arasında oluşan perspektif farkının bir yerde sorunlar üretmesi kaçınılmaz ve Türkiye 80 yıldır bu sorunlardan kurtulamıyor.
Dedim ki:
-Bir ülkede devlet ve hükümet ayrımı diye bir şey oluşuyorsa, bu çok tabii görülüyorsa ve "devlet" denen şeyin "hükümet" denen şeyi üstten murakabe ettiği gibi bir durum ortaya çıkıyorsa orada çok açık bir çarpıklık var demektir.
Dedim ki:
-Bu ayrımın temelinde "hükümet"lerin halk oyu ile seçilmiş olması, "devlet"in ise, "kalıcı" bir yapı gibi görünmesinin etkisi vardır. Ve "halk oyu" ile seçilme, halkın bağlı bulunduğu değerler, onun da İslam'la ilgisi sebebiyle "kuşku"lara hedeftir ve işin içinde hükümetlerin yanlış yapma ihtigmali" saklıdır. Hükümet kulağını halka vererek yanlışlar yapabilir, devlet onu gözetler ve gerekirse düzeltir!!!
Dedim ki:
-Evet, düzeltir! Peki nasıl düzeltir? İşte, bildiğimiz usullerle... Parti kapatmalar, askeri müdahalaler, postmodern darbelerle...
Dedim ki:
-"Kürt meselesi" Lozan'da savunulan tez unutulmuş, orada "Türkiye'de Müslüman azınlık yoktur" tezi savunulmuş, yani İslam temel ortak payda olarak kabul edilmiş ama Türkiye'de sistem, toplumsal hayatta İslam'ın referans olmaktan çıkarılması, hatta azaltılması esasına göre kurulmuş... İslam azaltıla azaltıla da toplumu dokuyan unsurlar arasındaki temel bağlar gevşetilmiş, etkinliği kaybettirilmiş, sonunda "kavmi duyarlılıklar gibi ayrı motivasyon unsurları" devreye girmiş.
Dedim ki:
-Yani İslam'la gelişi güzel oynamak, toplumun temel dokusu ile oynamak anlamına gelmiş ve on yıllar içinde onbinlerce insanın hayatına, milyarlarca dolarlık ülke kaynağının heba edilmesine yol açmış...
Dedim ki:
-İslam'ı eğitimde, toplum ilişkilerinde vs'de bir değer kaynağı olmaktan çıkarmak, genç nesillerde kimlik boşluğu oluşturmuş, toplumda ahlaki savruluşlara yol açmış...
Dedim ki:
-Ne olacak bunun sonu? İslam'dan korkmak Türkiye'ye ne kazandıracak?
Dedim ki:
-İslam'la bin yıllık beraberlik Türkiye'ye ne kaybettirmiş?
-Yüceliş dışında bir şey var mı?
Dedim ki:
-İslam'ın toplumsal hayatta geriletilmesi aslında Milli Mücadele, Çanakkale, İstanbul'un Fethi, Malazgirt gibi temel tarihi dönüm noktalarını değerlendirmede kafa karışıklığının ürünüdür. Türkiye tarihinde bu temel dönüm noktalarını görmezden gelmeden, hatta üzerlerini çizmeden, İslam'ın varlık değeri konusunda yanlışlıklar yapamazsınız.
Dedim ki:
-Türkiye aklını başına toplamalıdır. Ülkenin bir güvenlik sorunu varsa, bunun İslam'dan kaynaklandığı gibi bir yaklaşım gerçekten bir akıl tutulması olur. İslam Türkiye'ye ancak güvenlik katar. Eğer halk çok temel bir güvenlik değeri ise ve bu halk, vatan sevgisini en önce İslam'dan öğrenmişse, şehitlik bir İslam kurumu ise.... İslam'ı geriletmenin Türkiye için temel bir güvenlik zaafı oluşturduğunu, bölücülük bir dertse, İslam'ı azaltmanın bölücülüğe doping yapmak olduğunu unutmamak lazım,.
Dedim ki:
-İster "devlet" bağlantılı diye nitelensin, ister hükümet bağlantılı olsun ülkenin farklı karar mercileri, İslam konusunda daha sağlıklı bir karar vermek zorundadırlar. Bunun vakti geldi, geçti, sancılar ülke bütünülğü için tehdit niteliği kazandı.
-Bunun için elbet laiklik yorumu üzerinde yeniden durmak gerekiyor.
Laikliği söz planında inanç özgürlüğü gibi tanımlarken, uygulamada bu yaklaşımı ıskalayıp, "İslam'a karşı bir din - değer alternatifi" gibi anlamak ve devleti bu yeni dinin ikamesi için görevli addetmek kadar büyük hata olamaz.
Bunları dedim, diyorum ve bir yerlerin duymasını istiyorum.
Bir gün duyuracağım ya da hep birlikte sancılanacağız, ülkemizin kayıpları için ağlayacağız.
Dilerim ülke olarak çok canımız yanmasın...
-
Başsavcı Canpolat görevden alındı
Türkiye'nin ilk hayali ihracat kaçakçısı olan Turan Çevik ile ilişkisi olduğu saptanan Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcısı Ünal Canpolat görevinden alındı.
23 Ocak 2006 15:45
Yazı boyutunu büyütmek için
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Turan Çevik, oğlu Ahmet Hilmi Çevik ve damadı Erkan Yıldız'ı resen tahliye yetkisiyle serbest bırakan Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcısı Ünal Canpolat'ı hakkında yürütülen soruşturmanın selameti açısından görevden uzaklaştırdı.
HSYK, bugün yaptığı toplantıda, Başsavcı Ünal Canpolat hakkında başlatılan soruşturmada, Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu'ndan Ceza işleri Genel Müdürlüğü aracılığıyla gelen ön raporu değerlendirdi.
Kurul, Canpolat'ı, Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 77. maddesine
göre, ''soruşturmanın selameti ve yargı erkinin nüfuz ve itibarının
zarar görmemesi için'' soruşturma sonuçlanıncaya kadar tedbiren
görevden uzaklaştırdı.
Kurul, soruşturma tamamlandıktan sonra Canpolat'a disiplin
yönünden bir ceza verilip verilmeyeceğini de karara bağlayacak.
Başsavcı Canpolat hakkında, cezai yönden henüz kovuşturma
başlatılmadığı öğrenildi.
Canpolat'ın 3 Şubat'ta yaş haddinden emekliye ayrılacak olması
hakkında başlatılan soruşturma için engel teşkil etmiyor.
Adalet Bakanlığı, Türkiye'nin ilk hayali ihracat sanıklarından
Turan Çevik ile oğlu ve damanın aleyhteki üç ayrı mahkeme kararına
rağmen tahliyesini sağlayan Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcısı Ünal
Canpolat hakkında soruşturma başlatmıştı.
-
Vali Güler'den çok önemli uyarılar
"Görüş mesafesi zaman 1 metreye kadar düştüğü yerler oluyor. Bu çok ciddi bir uyarıdır. Araçlarla mümkün olduğu kadar trafiğe çıkmayın. Yarın daha etkili bir yağış bekleniyor."
23 Ocak 2006 17:10
Yazı boyutunu büyütmek için
İstanbul Valisi Muammer Güler'in açıklaması özetle şöyle:
İstanbul'da kırmızı alarm. 2004'te yaşanan afet ölçeğine yakın bir durum yaşanabilir. Görüş mesafesi zaman 1 metreye kadar düştüğü yerler oluyor. Bu çok ciddi bir uyarıdır. Araçlarla mümkün olduğu kadar trafiğe çıkmayın. Tipi şeklindeki yağış E-5 Karayolu'nda çok ciddi sıkıntılara neden olabilir.
İstanbul'da 310 trafik kazası meyadana geldi. Bu kazalardan sadece 1'i ölümlü.
Vatandaşlar mecbur kalmadıkça trafiğe çıkmamalı
Edirne'den İstanbul'a gelen vatandaşlar TEM yerine E-5 karayolu'nu kullanmalarını istendi.
Yarın daha etkili bir kar yağışı bekleniyor. Bu kar yağışı sabaha kadar etkisini daha da artıracak. Yağışın perşembe günü öğle saatlerine kadar etkisini sürdürmesi bekleniyor.
Elektrikle ilgili herhangi bir problem yok.
BİR UYARI DA TOPBAŞ'TAN
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul'da kar kalınlığının yer yer 3-5 santimetre olmasına rağmen yaşamda bir problem olmadığını bildirdi.
Topbaş, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon
Merkezi'nde (AKOM) ekiplerinden karla mücadele çalışmalarına ilişkin
bilgi aldıktan sonra basın mensuplarına bilgi verdi.
Geçmişte her kar yağdığında trafikte ciddi problemler yaşandığını
hatırlatan Topbaş, ancak cuma gününden beri başlanan hazırlıklar ve
ana arterler başta olmak üzere yapılan tuzlama çalışmaları nedeniyle
kar kalınlığının yer yer 3-5 santimetre, sıcaklığın da eksi 2.5 ve 3
derece olmasına rağmen ana arterlerde buzlanma görülmediğini ve
trafikte bir problem yaşanmadığını söyledi.
Topbaş, bugün kar yağışının saat 13.00'ten itibaren
yoğunlaştığını, çarşamba günü geç saatlere kadar aynı yoğunlukta devam
edeceğini, perşembe günü öğle saatine kadar Avrupa Yakası'nda öğleden
sonra da Asya Yakası'nda sona ereceğini belirtti.
Perşembe ve cuma gecesi buzlanma olacağına dikkat çeken Topbaş,
sürücüleri özellikle ''kara buzlanma'' denilen asfaltın kuru olduğu
hissini uyandırarak zincirleme kaza yapılmasına neden olan buzlanmaya
karşı dikkatli olmaları konusunda uyardı.
Topbaş, şu anda İstanbul'da 209 noktada 3 bin personelin 661
araçla müdahaleye hazır bir şekilde beklediğini, köprülerde rüzgar
nedeniyle sabah saatinde ilave şerit uygulaması yapılmaması üzerine
yoğunluğun yaşandığını, ama şu anda normal olduğunu söyledi.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nden alınan bilgiye göre rüzgarın
saatteki hızının yer yer 94 kilometreye ulaştığını belirten Topbaş,
evsizlerle ilgili sokaktan 30 vatandaşın toplanarak Tevfik Aydeniz
Spor Salonu'nda muhafaza edildiğini, bunlardan birinin de ailesine
teslim edildiğini kaydetti.
-AKOMCELL HİZMETİ-
Topbaş, Turkcell ile ortak yürütülen bir çalışmayla ''Akomcell''
adı altında kar ve buzlanmaya ilişkin kritik bilgilerin vatandaşların
cep telefonlarına aksettireceklerini bildirdi.
Topbaş, İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak AKOM'un bir radyo
yayını yapabilmesi yönünde talepleri olduğunu, ancak bu konuda yasal
düzenleme çıkmadığı için yayına başlayamadıklarını söyledi.
Topbaş, şunları kaydetti:
''Şu anda İstanbul'da yer yer kar kalındığı 3-5 santimetre
olmasına rağmen yaşamda bir problem görülmemekte. İstanbullulara
teşekkür ediyorum. Trafikte fazla araç yok. Demek ki mecbur kalmadıkça
dışarı çıkmamaları konusundaki uyarılarımıza dikkat ediyorlar.
İnanıyorum ki bundan sonra da İstanbul karla mücadelede çok ciddi bir
başarıyı her zaman sağlayacaktır. Bunu vatandaşlarımızla ve
ekiplerimizle birlikte sağlamış olacağız ve karın getireceği olumsuz
atmosferden de kurtulmuş olacağız.''
Daha sonra basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Topbaş, bu
yıl İstanbul'da ilk kez buzlanmaya karşı solüsyon kullandıklarını da
belirterek, 500 ton solüsyonu korozyon yapmaması için boğaz köprüleri,
viyadükler, meydan ve metro çıkışlarında kullandıklarını bildirdi.
Bu miktarı gelecek yıl daha da artıracaklarını belirten Topbaş, bu
malzemenin pahalı olduğunu ve 72 saatlik bir etkisi bulunduğunu, bu
nedenle günü birlik yanlış kullanarak bu değeri dışarıya atmış olmamak
için doğru bilgilendirme ve doğru zamanlama ile bunun uygulanması
gerektiğini kaydetti.
Topbaş, şöyle devam etti:
''Perşembe günü öğlen saatlerine kadar kar yağışı devam edecek.
Perşembe ve cuma gecesi gizli buzlanmaya karşı vatandaşlarımızı
dikkatli olmaları konusunda uyarıyoruz. Buzlanma olmadığı için hayatın
normale döndüğü zannıyla vatandaşlarımızın çok rahat hareket etmemesi
gerekir. Çok mecbur kalmadıkça araçlarıyla dışarıya çıkmamalarını
öneriyoruz. Şu anda kentte bir problem yok. Karla ve buzla yaşamayı
artık bu şehir öğrenecek, bir problem olmaktan çıkacak. Nasıl ki her
yağışta İstanbul'da sellerden bahsederdik ve bu seneki yağışlarda hiç
sel olayı yaşanmadıysa, artık kar olayı da İstanbul'da bir sorun
olmaktan çıkacaktır. Ekipmanlarımız yeni yöntemler ve ileride
açıklayacağımız farklı projelerle İstanbul'u köylerine kadar karla
ilgili problemin yaşanmadığını bir kent haline getireceğiz. Ancak afet
boyutuna varan çok büyük ölçeklerdeki yağışlarda problem
yaşanabilir.''
-55 KAMERAYLA İZLEME-
Topbaş, şu anda 55 kamerayla kentin ana arterlerinin izlendiğini,
buna 55 yeni kameranın da daha eklenerek böylece toplam 110 kameranın
olacağını belirterek,''Şu anda İstanbul'un geneline hakimiz. Bir
problem yok. Vatandaşlarımızın olası bir kaza anında veya başka bir
acil durum için kullanacağımız emniyet şeritlerini kullanmamaları
bizim için hayati önem taşımaktadır. Akşam iş çıkışı da erken saatte
dönülmesini öneriyoruz'' dedi.
Topbaş, daha ileriki tarihlerde trafik yoğunluğunu dijital
haritalar aracılığıyla vatandaşların telefon ekranlarına
aktaracaklarını ve ona göre vatandaşların yol tercihi yapacağını
söyledi.
''SAMANDIRA'DA ÖLÇÜLEN KAR KALINLIĞI 10 SANTİMETRE''
İstanbul Meteoroloji Bölge Müdürü Mustafa Yıldırım, İstanbul'da bugün ölçülen kar kalınlığının, Samandıra'da 10 santimetreye ulaştığını bildirdi.
Mustafa Yıldırım, yaptığı açıklamada, il genelinde
etkili olan kar yağışının 26 Ocak Perşembe günü öğle saatlerine kadar
devam edeceğinin tahmin edildiğini belirtti.
Yıldırım, ''Kar yağışında, saat 14.00 itibariyle ölçülen kar
kalınlıkları, Atatürk Havalimanı'nda 1, Kumköy ve Göztepe'de 2, Sabiha
Gökçen'de 3, Sarıyer'de 4, Şile'de 5, Bahçeköy'de 8, Samandıra'da ise
10 santimetre olarak tespit edildi'' dedi.
İstanbul'da yarın en düşük hava sıcaklığının eksi 3, en yüksek
sıcaklığın ise eksi 1 derece olacağının öngörüldüğünü anlatan
Yıldırım, 25 Ocak Çarşamba günü en düşük sıcaklığın eksi 2, en yüksek
sıcaklığın sıfır, 26 Ocak Perşembe günü ise en düşük sıcaklığın eksi
3, en yüksek sıcaklığın eksi 1 derece olarak tahmin edildiğini
bildirdi.
İstanbul Meteoroloji Bölge Müdürü Mustafa Yıldırım, yarın poyraz
fırtınası ile birlikte kar yağışının etkili olacağını vurgulayarak,
şunları kaydetti:
''Poyraz fırtınasının saatte 60-70 km hızla eseceği tahmin
ediliyor. Çarşamba ise fırtına etkisini azaltacak, ancak etkili kar
yağışı perşembe günü öğle saatlerine kadar devam edecek. Dolayısıyla
etkili kar yağışı ve buzlanmanın günlük hayatı olumsuz bir şekilde
etkilemesi beklenmektedir.''
POLİS TRAFİK TEDBİRLERİNİ ARTIRDI
İstanbul Emniyet Müdürlüğü, kar yağışı nedeniyle trafik tedbirlerinin artırıldığını bildirdi.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden yapılan yazılı açıklamada, kar
yağışı ve olumsuz hava şartları nedeniyle TEM Otoyolu ve D-100
karayolunda kar yağışından itibaren gişe ve kavşak noktalarında
gerekli kontrollerin yapılarak, zincirsiz hiçbir aracın geçişine izin
verilmediği belirtildi.
Trafik yoğunluğunun azaltılması için kamyon ve TIR'ların gerekli
hallerde trafiğe girişlerinin kısıtlanarak, otoyol güzergahındaki
parklarda bekletileceği ifade edilen açıklamada, kar ve buzlanma ile
mücadele araçlarının yol güzergahlarında konuşlandırılarak gerekli
durumlarda müdahalede gecikilmemesinin sağlanacağı kaydedildi.
Açıklamada, Boğaz köprülerinde ulaşımın kesintisiz sağlanmasına
yönelik tedbirlerin alındığı ifade edilerek, trafik tedbirlerine ek
olarak ilçe emniyet müdürlüklerine bağlı asayiş ekiplerinin takviye
edildiği vurgulandı.
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından hizmet içi eğitim verilen 307
personelin acil ihtiyaç durumunda bölgelerinde görevlendirileceği
belirtilen açıklamada, olumsuz hava şartları nedeniyle yol
güzergahları, AKOM ve Valilik Kriz Merkezi'nde 24 saat esasına göre
personel görevlendirildiği belirtildi.
Acil durumlarda vatandaşların ''155 Polis İmdat'' telefonundan
yararlanabileceği anımsatılan açıklamaya göre, başvurulabilecek diğer
telefonlar da şöyle:
''-Trafik Denetleme Şb. Md.
A Bölgesi: 0212 6651020- 0212 5477319
B Bölgesi: 0212 2144175
C Bölgesi: 0216 5674813-0216 5674818
Çevre Yolları: 0216 3430787
Şube Merkezi: 0212 2144434
Bölge Trafik Denetleme Şb. Md.
Kartal Şube Merkezi: 0216 3772204
Silivri İstasyon Amirliği: 0212 7270070
Şakir Koç İstasyon Amirliği: 0212 4720490-91.''
-
CHP'li vekile ölüm tehdidi geldi
Şemdinli olaylarının açığa çıkması için büyük çaba gösteren CHP'nin Diyarbakır Millitevekili Mesut Değer, ölüm tehditleri aldı. Değer, mektubu bugün kamuoyuna açıkladı.
23 Ocak 2006 17:32
Yazı boyutunu büyütmek için
CHP Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ''6 Ocak'ta elle yazılmış bir tehdit mektubu aldım. Konu ile ilgili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdum'' dedi.
Diyarbakır'da 11 sivil toplum kuruluşunca yapılan ortak basın
açıklamada ise, Şemdinli olayları faillerinin açığa çıkarılmasında
gayret gösteren CHP Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in bu
çabalarından rahatsız olan çevrelerden tehdit aldığı öne sürüldü.
Diyarbakır Ticaret Odası, Ticaret Borsası, Güneydoğu Sanayici ve
İşadamları Derneği, Diyarbakır Tabip Odası, Diyarbakır Eczacılar Odası
gibi toplam 11 sivil toplum kuruluşunun yaptığı ortak yazılı
açıklamada, Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'nde 9 Kasım'da bir kitapevinin
bombalanması sonrasında yaşanan olayların Türkiye'nin uzun yıllardır
tartıştığı, ancak açığa çıkarma iradesini gösteremediği ''çeteleşme''
olgusunu bir kez daha gündeme taşıdığı savunuldu.
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
''Kamuoyunda oluşan hassasiyet üzerine TBMM bünyesinde kurulan
Şemdinli Araştırma Komisyonu, oluşan soru işaretlerini gidermeye
çalışırken, çeşitli müdahalelere maruz kalmıştır. Konuyu gündemde
tutmaya çalışan olayın faillerinin açığa çıkarılması için büyük gayret
gösteren komisyon üyesi Diyarbakır Milletvekili Sayın Mesut Değer, bu
çabalardan dolayı rahatsız olan çevrelerden tehditler almaya
başlamıştır. (Konuyu daha fazla kurcalamayın) yönündeki tehditlerin
TBMM çatışı altındaki bir parlamenteri hedef alacak boyuta gelmesi
olayın vahametini gözler önüne sermektedir. Hedef alınan Değer'in
şahsında Meclis'in kendisidir. Meclis bu konuda gereken duyarlılığı
göstermelidir. Bizler ülkenin bütünlüğünün bu gibi grupların korunması
yerine bütün yönleriyle açığa çıkarılmasından geçtiğine inanıyoruz.''
-''SAVCILIĞA BAŞVURDUM''-
CHP Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer, tehdit edildiği
gerekçesiyle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurduğunu
söyledi. Milletvekili Değer AA muhabirine yaptığı açıklamada, Şemdinli
olayları nedeniyle CHP'nin oluşturduğu komisyonda yer aldığını
hatırlatarak, şöyle konuştu:
''Komisyon üyesi olarak çalışmalarda bulundum. Bireysel olarak
tespit ettiğim bazı hususlar basında yer aldı. Gazetelerde Şemdinli
olayları ile ilgili bazı evrakların bende yer aldığı belirtildi. Daha
sonra 6 Ocak'ta elle yazılmış bir tehdit mektubu aldım. Mektupta bana
ve Diyarbakır halkına hakaretler de yer alıyordu. Mektupta (Bize
önergemi veriyorsun. Meclis'e uygun davranış sergile. Yerinde otur.
Ortalığı karıştırma. Umarız mesajı aldın) ibaresi de yer alıyordu.
Mektubun geldiği gün Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdum.
Olay bundan ibaret.''