-
Tarifi Bende
Günün birinde Hoca et yemeği yemek ister. Kasaptan bir kilo et satın alır. Tarifi kağıda yazıp cebine koyar. Evine giderken, bir karga Hoca’ya doğru uçar, eti kapar ve kaçar. Hoca çaresizdir. Ama hemen elindeki tarifi hatırlar ve tarifi cebinden çıkartarak kuşa doğru şöyle bağırır:
- “Hey, aptal karga tarifi unuttun!
-
Horoz
Hoca köyünde en yakın kasabaya tavuklarını götürmek için kafese koyar. Yola koyulduktan sonra kendi kendine:
- “Bu cehennem sıcağına zavallı tavuklar dayanamazlar. Onları kafesten çıkarıp salıvereyim!” diye düşünür.
Fakat tavukları salar salmaz hepsi dört bir tarafa dağılıvermişler. Hoca küplere biner ve horozu yakalar:
- “Sen ne biçim kılavuzsun? Güneş doğmadan önce karanlıkta ötmesini biliyorsun da güpegündüz o şehrin yolunu nasıl bilmezsin?”
-
Yas
Hoca’nın tavuğu kaybolmuş. Bir siyah bez bulmuş, parça parça kesmiş, her parçayı delip her tavuğun boynuna takmış. Bunları görenler,
- “Hoca demişler, bu ne?”
- “Analarının yasını tutuyorlar, demiş.”
-
Kör Dövüşü
Nasreddin Hoca, gençliğinde dilenen bazı insanlar görür. Epey bir zaman adamları inceler.
Dilenciler kör oldukları için çevredeki insanlar onlara pek çok yardım verirler. Fakat dilenciler bir türlü doymak bilmezler. Hoca, dilencilerin yanlarına yaklaşır. Cebinden para kesesini çıkartıp şakırdatır. Daha sonra dilencilere:
- Alın bu paraları da aranızda bölüşün, diyerek yanlarından biraz uzaklaşır ve adamları izlemeye koyulur. Kör dilenciler, para kesesinin içlerinden birine verildiğini sanarak parayı kapmak için birbirlerine girerler:
- Kese sende!
- Ben de yok sende!
- Çabuk benim payımı verin, yoksa ben size yapacağımı bilirim! gibi sözlerle açgözlü dilenciler, birbirlerine vurmaya, küfretmeye başlarlar ama keseyi de bir türlü ele geçiremezler.
Hoca bunları gözlerken:
- Hey gidi açgözlü iki dünya körleri hey! diye söylenirken biri:
- Ne oluyor Hoca? diye soru sorar. Hoca:
- Ne olacak, kör dövüşü nedir bilmiyorsan öğren, der.
-
Postacılar
Nasrettin Hoca`nın bir gün paraya çok ihtiyacı olmuş ve Allah`a mektup yazmış. Mektupta; "Allah’ım bana yüz altın gönderir misin?" yazıyormuş. Gitmiş
mektubunu postaneye vermiş. Postacılar bakmışlar ki mektup Allah`a gidecek, merak edip mektubu okumuşlar ve kendi aralarında altın toplamışlar
fakat 99 tane çıkmış. Bir zarfın içine koyup, Nasrettin Hoca`nın evine bırakmışlar ve kapının arkasından dinliyorlarmış.
- “Nasrettin Hoca mektubu açıp altınları saymış ve Allah`a dua edip; "Allah’ım bi daha şu postacılarla gönderme, hiç güven olmuyor."
-
Tecrübe
Hoca yüksek bir ağacın üzerine çıkmış bir adam görür. Ağacın altında beş on kişi ne yapalım diye konuşurlarken Hoca yaklaşır, olup biteni sorar.
-"Görmez misin, herif aşağı inemiyor" derler. Hoca:
- "Ne kadar ahmak adamlarsınız, şu kadarcık işi halledemiyorsunuz" diye çıkışır. Sonra bir ip getirmelerini ister. İp gelince Hoca ağaca çıkıp bir ucunu adamın beline sıkıca bağlar, diğer ucunu da aşağıdakilere atar. Adamlar 1,2,3 deyip ipe öyle yüklenirler ki adam tutunduğu dalla birlikte aşağı yere yapışır ve ölür. Hoca şaşar bu işe,
-"Geçen gün bir kuyudan böyle ip ile bir adam çıkardık idi, ölmedi, bu niçin öldü" diye söylenir.
-
Ümit
Hoca eşeğini kaybetmiş ve arıyor, bu arada da neşeli bir türkü tutturmuş. Birisi sorar:
-Hocam, eşeğini kaybettiğin halde sen türkü söylüyorsun.
-Son bir ümidim, eşeğin tepenin arkasında olabilir. Eğer değilse, bekle ve gör o zaman sen bendeki feryadı!
-
Testi
Hoca bir gün oğlunu çeşmeye göndermiş ve iki tokat atarak testiyi eline tutuşturmuş ve sakın ha suyu getirirken düşürüp testiyi kırma demiş. Merakla kendisine bakanlara:
-" Ne yani testiyi kırdıktan sonra ne diye tembihleyecektim.
-
Patlıcan Nedir?
Hoca’nın beş altı yaşlarında bir oğlu vardı, bir gün bir patlıcan göstererek:
- “Bu nedir?” Diye çocuğa sormuşlar, çocuk da:
- “Gözü açılmadık sığırcık yavrusu!”
Diye karşılık verince, bu sırada orada bulunan Hoca göğsünü kabartarak:
- “Vallahi dostlar, bunu ben kendisine söylemedim. Çocuk akıllıdır kendi kafasıyla buldu” demiş.
-
Kendimi Balık Sandım
Birkaç ahbabı Hoca’ya gelip rica ederler:
- Gel, hep beraber gölde balık avlayalım!...
Derler. Hoca razı olur. Göl kenarında, ahbapları balık ağlarını suya atar atmaz o da göle balıklama dalar. Eşi dostu bağırırlar:
- Hoca, ne yapıyorsun?
Hoca, başını sudan çıkararak cevap verir:
- Kendimi balık sandım da!...