-
Adı Yalnızlık
Gölgen gibidir yalnızlık
Gecenin ıssızlığı, karanlığı gibi boş ve soğuk.
Sarılırsın ararsın tutamazsın
yoktur çaresi.
Adı Yalnızlık
Yazılmıştır bir kere
Yiğit olsan da büker bileği,
Cesur olsan da sızlatır yüreği.
İçindedir sevgi, insanın tek dileği
Ateşten gömlek misali
SEVGİ... SEVGİ... SEVGİ
-
Bir gün gitme vakti gelecek bu diyarlardan,
Her yolcu ardına bakmadan ve
Kimseyi yanına almadan,
Usulca gidecek bu mekandan...
Büşra Betül
-
Suskunluğun misafiri olmaktan haz alıyor yüreğim! Musalla taşındaki cesedin suskunluğu kadar suskunum,Konuşmalara küstüm!Gemilerim artık kendime yol alıyor.Her zaman her yerde her istenileni anlatamıyorum Kime, neyi,nasıl ispatlayacaksın! o halde suskunluğun elini tutuyorum Merhem tutmaz öyle yaralarım var ki! Konuşamıyorum İçime atıp susuyorum. Kurşun geçmez şartlanmış beyinlere söz geçiremiyorum.Sayfalarca susuyorum..
-
Mutluyum!..
Çünkü yol yakınken dönüşlerim var…
Huzuruma şaşırmayın!..
Çünkü yarı yolda duranlardan, koşar adım gitmişliğim var…
Kızmayın aşktan caymışlığıma,
... Benim karşıdan tanımama gibi bir özrüm var…
Gelsin hayat bildiği gibi, elinde ne varsa hayata dair.
Ötesi hiç bir şey ya da vesair...
Gerisi MİSAFİR!..
Mevlana
-
‘’Faniyim,fani olanı istemem
Acizim,aciz olanı istemem,
Ruhumu rahmana teslim eyledim,
Gayr istemem..,
İsterim ,fakat bir YAR-I BAKİ isterim,
Zerreyim fakat,
Bir ŞEMS-İ SERMED isterim..,
HİÇ-ender HİÇİM fakat,
Bu mevcudatı umumen isterim..
-
Duyguların en bariz elçisi..
Avuclarımda bir gül; ona sunuyorum ""buyur al"" diye..
Belki acımı biliyor, belki sancımı görüyor..
HER demde peşimde, yanımdan gitmiyor..
Güllerimle, yalnızlığa gittiğim zaman...
Şimdi yalnızlık kollarımda, sensizliğe avutuyorum..
Hep seni düşündüğümü bilemez kimse, ufukların ışığında kör oldu gözlerim..
Ben seni düşünürüm, seni işlerim yüreğime..
Yağmurlar altında benliğim..
Siyah beyaz içinde kaybolur gider umutlarım..
Belki acımı anlatamadığımdan, belki paylasamadığımdan..
Hicrandır bu bana, buhrandır bu bana, tufandır bu bana..
Ahhh yalnızlığım...
Sus artık!.. Konusma..
Bırak beni, umrumda mı diyebilir miyim?..
Yok yok bırak ellerimi, inceldiği yerden kopsun diyebilir miyim?..
Sensizliğe alıştım, sensiz yaşamaktan öte sensiz ölebilir miyim?..
Yüreğimin hırsızı, kalbimi kanatan, aklımı basımdan alan..
Güller yokken yanımda, ben sensiz gül"ebilir miyim?..
Yok yok bırak-ma ellerimi, yalnızlıkla beraberim..
O"nla bir yasadım, onsuz ölebilir miyim?...
Yalnızlığın kendini koparttığı zaman...
Ağlama, yüreğimi sızlatıyorsun..
Gözlerinden düşen, incinmiş düşlerim sanki; ruhumu sıkıyorsun..
Elemler içindeyim, yaşlıdır gözlerim, matemli bir çiçek gibi..
Huzursuzum, sinemin en ücra köşelerine saklandım, kaçtım..
Beceremedim, yalnızlığın kollarındayım; yakalandım...
Ağlama diyorum sana, ağlama; yaşlı gözlerle bakma bana..
Dost diye diye dilendim, ağlayan biçareyim..
Kalemlerde hikmet diye diye ilendim, bahtsız bir yareyim..
Gönül bıçağında, hüsranım ve ben, sen diye diye bilendim..
Ağlama, yüreğime dağlama.. Sus artık suss......
Yıkıldım, bertaraf halde bir bedenin yükünü taşıyorum..
Omuzlarıma sinmiş ahirliğin kokusu, yalnızlık hanında hamballık yapıyorum..
Suskunum, dondum kaldım, ufuksuz bir sabahın seherinde..
Çile dolu heybem, sensiz kaldım karanlık gecelerin zifirinde..
Bilmem neden başımda nöbet tutar..
Bilmem neden gözlerimin içinde heybet tutar..
Bilmem acıma neden hüsran katar..
Bazen cekilmezsin yalnızlık....!
Belki şerefli bir yüreğin derinliklerinden kopan AllahuEkberrr nidası idi dağları dalgalandıran..
Belki tüyleri diken diken eden BİSMİLLAH narasının duyulması idi arşlardan!..
Belki inancın onur noktasındaydı, azmiyetle kalkan bir el, şakaklarda imanla patlayan..
O da yalnızdı belki, gemileri İMANLA bir batıran..
Yalnızlığın başını ARŞLARA vurdugu zaman......
-
ağla gözüm dinsin sızım,bu şehirde yalnızım,
hasret benim hüzün benim ama yine umut benim
,düğün dernek sizin olsun bana ölümleri verin
Yıkıldı, savruldu, talan oldu umutlarım..
Ellerim başımda, caresizliğimi gösterir..
Hayretli ve şaşkın bakışlarımda kaybolur gider dünyam..
Yolum gözükür, sana davetliyim..
Geceler ve ben, yokluğuna uğuldaşan yalnızlık..
Arkana bile bakmadan gidişindi belki yurekleri dağlayan..
Bir gariptir yureğim; ruhsuz, sessiz ve sensizliğe ağlayan..
Dört bükümüm, hayallerim avuclarımda, gözlerim yorgun..
Yağmur damlaları gibi! üstüme düşen hüzün tanelerine tutuldum..
Yalnızlık ellerinde can çekişen umutlarımdır, gel artık yoruldum..
Bir ben miyim muhtac, koşmaktan mecalsizim..
Nedendir bilinmez; bir yalnızlıkla sensizim..
Yalnızlığın kendini karanlıklarda boğduğu zaman...
Kalbin kalemi, kalbin habercisi, kalbin dilcisi..
O da susar gun gelince..
Bazen kalemin kirildigi noktadir yalnizlik..
Suskunluğum ve ben, çıldırmış şimşekler buhranıma tufan olur..
Azar yaralarım, kanar kalbim; biçareyim..
O kadar doluyum ki, dokunmasınlar ağlar gibiyim..
Anlatamadığım sıkıntılar düğümlenir boğazıma..
Yalnızlık var yanıbaşımda, ona ve onsuzluğa divaneyim..
Yalnızlığın yıldırım gibi yüreğime düştüğü zaman...
Yakamozlar bozuyor sessizliği, bir bozulmayan yalnızlığım..
Sönük ve mat halde bulutlar, kararmış içim..
Suların küçük taş parcalarıyla oynayışı..
Yok.. Yok.. Olmuyor..
Çıkarıp atamadıgım bir sen var içimde..
Bilmezsin, bilemezsin...
Ve gelmezsin, yalnızlığa küstüğüm zaman...
Her sey uyur, herkes uyur, sular bile durulur ve uyur..
Bir uyutamadığım, avutamadığım gönlüm..
Yalnızlığıma seni şikayet ettiğim zaman...
-
Gel Beraber Ağlayalım
Gel beraber ağlayalım sabah olmadan
Damla damla bir zehir karışsın kanımıza
İnsanları affedelim, yaşamayı sevelim
Sonra insan yaratıldığımıza zavallılığımıza
Gel beraber ağlayalım
Hatırla tekrarı, bir ömre bedel dakikaları
Gerçek olmayan hayallerimizi düşün
Biz de bir yerde insanız neyleyelim
Hep böyle bıçağın kemiğe dayandığı gün
Gel beraber ağlayalım
O ayrılığın kederin hüküm sürdüğü
O zamanın ilerlemediği gecelerde
Söyle kime yalvaralım, kimi bekleyelim
Hep böyle bıçağın kemiğe dayandığı gün
Gel beraber ağlayalım
Ne aradık, ne bulduk bu yeryüzünde
İnan sevdiğim bizi aldattılar
Sonunda yapayalnız kaldık neyleyim
Gel, dünya duruncaya kadar, ölünceye kadar
Gel beraber ağlayalım
Ümit Yaşar OĞUZCAN
-
Ben Ölürsem Akşamüstü Ölürüm
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Şehre simsiyah bir kar yağar
Yollar kalbimle örtülür
Parmaklarımın arasından
Gecenin geldiğini görürüm
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Çocuklar sinemaya gider
Yüzümü bir çiçeğe gömüp
Ağlamak gibi isterim
Derinden bir tren geçer
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Alıp başımı gitmek isterim
Bir akşam bir kente girerim
Kayısı ağaçları arasından
Gidip denize bakarım
Bir tiyatro seyrederim
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Uzaktan bir bulut geçer
Karanlık bir çocukluk bulutu
Gerçeküstücü bir ressam
Dünyayı değiştirmeye başlar
Kuş sesleri, haykırışlar
Denizin ve kırların
Rengi birbirine karışır
Sana bir şiir getiririm
Sözler rüyamdan fışkırır
Dünya bölümlere ayrılır
Birinde bir pazar sabahı
Birinde bir gökyüzü
Birinde sararmış yapraklar
Birinde bir adam
Her şeye yeniden başlar
Ataol Behramoğlu
-
İnsan hiç olmazsa arada bir uğrar,
Böyle ihmalci değildin önceleri,
Biliyorsun, seninle avunuyorum,
Sana gidiyor yollar.
Akşamları parkta oturuyorum,
Haber soruyorum akasyalardan.
Ne kaldı şunun şurasında,
Ya on sene yaşarım, ya yirmi;
Mezara kadar taşımak sevgimi,
Bir teselli olacak.
Behçet Necatigil.