7 Haziran 2008Bahri KARATAŞ / İZMİR, (DHA)İZMİR'de büyük alışveriş mağazalarından birinden iki bira alıp, parasını ödemeden çıkış yaparken özel güvenlik görevlileri tarafından yakalanan 39 yaşındaki Metin Yeşilyurt, 6 yıl 2 ay 17 gün hapis cezasına çarptırıldı.
Tutuksuz olarak geldiği duruşmada karardan sonra ellerine kelepçe takılan Metin Yeşilyurt, Buca Cezaevi'ne gönderildi.
Pazarlamacılık yapan Metin Yeşilyurt, geçen şubat ayında Gaziemir'de bulunan büyük bir alışveriş merkezine girdi. Mağazada bir süre dolaşan Metin Yeşilyurt mal satın almadan çıkış noktasından geçti. Özel güvenlik görevlisi durumundan şüphelendiği Yeşilyurt'u mağaza dışına çıkmadan durdurup, pantalon kemerine sakladığı iki birayı buldu. Biraların ücretinin ödenip, ödenmediğini soran güvenlik görevlisine, iddiaya göre saldıran ve alkollü olan Yeşilyurt, zorla güvenlik odasına götürüldü. Pantalon kemerinin içinden çıkan iki biranın ücreti ödenmeden alınmış, çalınmış olduğunu ortaya çıkaran özel güvenlik görevlileri Metin Yeşilyurt'u mağazaya gelen polise teslim etti. İki bira yüzünden önce polise, sonra savcıya ve en sonunda hakime ifade veren Metin Yeşilyurt tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Savcı sanık Yeşilyurt hakkında, ‘yağma’ ve ‘güvenlik görevlilerine karşı gelme’ suçundan 15 yıl hapis cezası istemiyle dava açtı. Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
7'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ilk duruşmaya tutuksuz yargılanan Metin Yeşilyurt, biraları üzerinde yakalayan özel güvenlik görevlileri ve mağazanın avukatı katıldı. Güvenlik görevlileri, kendilerine saldırdığını, direndiğini ve hakaret ettiğini öne sürdükleri Metin Yeşilyurt'dan şikayetçi olmadı. Daha önce de aynı şekilde rakı alıp çıkarken yakaladıklarını anlattı. Avukat ise mağaza adına şikayetçi olduklarını söyledi.
Savunmasını yapan Metin Yeşilyurt, olay günü sarhoş olduğunu ve çok pişmanlık duyduğunu söyledi. Yeşilyurt, “Biraları kemerimin arasına koymuştum. Güvenlik görevlileri farkettiler. Ancak onlara direnmedim, zaten hemen polis geldi” dedi.
Mahkeme heyeti, ilk duruşmanın sonunda, bütün delil, bilgi ve belgelerin toplandığını belirterek sanık Metin Yeşilyurt'u yağma suçundan önce 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Daha sonra cezayı alınan eşyanın değerinin düşük olması ve sanığın duruşmadaki iyi hali nedeniyle 5 yıl hapse indirdi. Mahkeme heyeti, ayrıca Metin Yeşilyurt'u kamu görevlilerine hakaret ettiği için de 1 yıl 2 ay 17 gün hapis cezası verdi. İki bira yüzünden toplam 6 yıl 2 ay 17 gün hapis cezasına çarptırılan Metin Yeşilyurt, kaçma ihtimali olduğu gerekçesiyle tutukladı. Adliyeye elini kolunu sallayarak gelen Metin Yeşilyurt duruşma sonunda polisler tarafından kelepçelendi. Önce Adliye Karakolu'na götürülen Metin Yeşilyurt, daha sonra özel bir ekiple Buca Cezaevi'ne teslim edildi.
07-06-2008, 14:36
sarıkanarya_41
Kargo Operasyonu'nda 7 tutuklama
7 Haziran 2008Ahmet ERTAN/ EDREMİT(Balıkesir),(DHA)BALIKESİR'in Edremit İlçesi'nde vergi borcu bulunan araçlara, sahte belge düzenleyerek fenni muayenesi yapılmış gibi gösterdikleri iddiasıyla gözaltına alınarak adliyeye sevk edilen 10 zanlıdan 7'si tutuklandı. Diğer 3 zanlı ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
İhbarı değerlendiren Balıkesir Emniyet Müdürlüğü ile Edremit Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Edremit, Havran ve Burhaniye İlçeleri'nde kendilerini ‘Trafik takipçisi’ olarak tanıtan bazı kişilerin, fenni muayenesi geçmiş ve vergi dairelerine borcu olan araçların sahiplerine vize işlemlerini 250-300 YTL karşılığında yaptırabileceklerini teklif ettiklerini belirledi. Bu kişilerin sürücülerden araçların belgelerini alarak, kargo şirketleriyle Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
'a gönderdikleri, buradaki bir kişinin de sahte belge düzenleyerek, araçların vizelerini yapılmış gibi gösterdiğini tespit edildi. Bunun üzerine perşembe günü harekete geçen polis ekipleri, Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
, ile Balıkesir'in Edremit, Havran ve Burhaniye ilçelerinde ‘kargo’ adı verilen operasyon düzenledi. Operasyonda 28 zanlı gözaltına aldı. Zanlıların ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda, 14 sahte fenni muayene yapılmış araç ruhsatı, sahte soğuk mühür, hologram ile çok sayıda ruhsat ve sürücü belgesi ele geçirildi.
Cumhuriyet Savcılığı ile koordineli yapılan operasyonda gözaltına alınan zanlılardan 18'i Edremit Emniyet Müdürlüğünde ifadelerine başvurulduktan sonra serbest bırakıldı. ‘Resmi Evrakta Sahtecilik’, ‘Devleti Zarara Uğratmak’ ve ‘Nitelikli Dolandırıcılık’ suçlaması ile dün adliye çıkartılan 10 zanlıdan, A.K., (43) Ü.K., (39) H.G., (27) A.G., (38) S.K., (22) İ.Ç., (46) ve S.Y., (34) tutuklandı. Diğer üç zanlı ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
07-06-2008, 14:36
sarıkanarya_41
Sollayan da sollanan da devrildi: 4 yaralı
7 Haziran 2008A.ATrabzon'un Akçaabat ilçesindeki trafik kazasında 4 kişi yaralandı.
Alınan bilgiye göre, Akçaabat-Düzköy kara yolunun 8. kilometresinde, Hüseyin Kasap yönetimindeki 61 T 0111 plakalı otomobil, iki aracın aniden sollaması sırasında sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi nedeniyle şarampole yuvarlandı. Hüseyin Kasap'ın otomobilini geçen araçlardan 61 K 9711 plakalı,
Ahmet Durmuş'un kullandığı kamyonette de şarampole devrildi.
Kazada, araçlarda bulunan Engin (21) ve Bülent Balta (35) ile Onur Yılmaz ve Mehmet Kasap yaralandı.
Yaralılar, Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi altına alındı.
07-06-2008, 14:37
sarıkanarya_41
20 bin kişiye 1 hakim düşüyor
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.ATO'nun araştırmasına göre Türkiye'de 20 bin kişiye 1 hakim, hakim başına ise 852 dosya düşüyor.
Ankara Ticaret Odası (ATO), hakimler iş yükü altında ezilirken, vatandaşın adaletin gecikmesinden yakındığını bildirdi.
ATO, Adalet Bakanlığı ve Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü verilerinden derlediği bilgilere göre, Türkiye'de vatandaşlar mahkeme kapılarında adalet ararken, yargı organlarında görev yapan 14 bin 694 hakim ve cumhuriyet savcısının iş yükü altında ezilmeye devam ediyor. 1997 yılında hakim başına düşen dosya sayısı 581 iken, 2006 yılında bu rakam 852'ye ulaştı.
Araştırmaya göre, 11 ceza dairesiyle, 21 hukuk dairesinin bulunduğu Yargıtay'da, 2006 yılında iş yükü 1997 yılına kıyaslandığında, ceza genel kurulu ve dairelerinde yüzde 109,5, hukuk genel kurulu ve hukuk dairelerinde yüzde 47,3 artış gösterdi.
Yargıtay ceza dairelerinde bir dosyanın görülme süresi 1997 yılında 28 gün iken, bu süre 2006 yılında 345 güne yükseldi. Aynı şekilde hukuk dairelerinde 56 gün olan bir dosyanın görülme süresi 115 güne çıktı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına 2006 yılında gelen 411 bin 121 işten yüzde 41,9'u ancak yıl içinde tamamlanabilirken, geri kalanı 2007 yılına sarktı.
1,5 MİLYON DOSYA BEKLİYOR
2007 yılında Yargıtay'ın 182 bin 450'si ceza dairelerine, 344 bin 391'i hukuk dairelerine olmak üzere toplam 526 bin 841 dava dosyası geldi. Ceza dairelerinde 129 bin 141 dosya, hukuk dairelerinde de 325 bin 143 dosya karara bağlandı.
İş yoğunluğu nedeniyle hukuk dairelerine gelen 95 bin 936 dosya ile ceza dairelerine gelen 194 bin 266 dosya daha kapağı açılamadan 2008 yılına sarktı. Yargıtay'ın tarihinde ilk defa görülmeyi bekleyen dosya sayısı 1 milyon 500 bine yaklaştı.
DOSYALAR BİNADAN TAŞIYOR-
Suç sayısı, niteliği arttıkça mahkemelerde adalet arayan vatandaş sayısında da artış görüldüğü, adli yargının temyiz makamı olan Yargıtay'a, her gün bazen bir zarf içinde, bazen de klasörler içinde dava dosyaları geldiği belirtildi. Hizmet binası, hizmet vermeye yetmediği belirtilen Yargıtay'da, vatandaşa adalet dağıtacak personelin fiziki ve maddi şartlarının yeterli olmamasının davaların uzamasına yol açtığı ifade edildi.
HAKİM SAYISI YETERSİZ
Avrupa'da bir hakim yılda yaklaşık 200 dosyaya bakarken, Türkiye'de yapılan adli reformlara rağmen hakimlerin iş yükü azalmadı. 1997 yılında hakim başına düşen dosya sayısı 581 iken, 2006 yılında bu rakam 852'ye ulaştı.
Türkiye, Almanya, Polonya, Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
ve Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
'dan sonra sayıca en fazla hakime sahip ülke durumunda ancak, hizmet ettiği nüfusa oranlandığında hakim sayısının yetersizliği ortaya çıkıyor. Hırvatistan'da 20 bin kişiye 6 hakim düşerken, Almanya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti'nde 5, Polonya ve Avusturya'da 4 hakim düşüyor. Türkiye'de ise 20 bin kişiye ancak 1 hakim hizmet verebiliyor.
DANIŞTAY DA AYNI DURUMDA
Bir diğer yüksek mahkeme olan Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
'da da iş yükünün her geçen gün artığı, 1997 yılında Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Dava Daireleriyle, İdari Dairelerde bulunan dosya sayısının 120 bin 860 iken, 2006 yılında bu sayının yüzde 40,6 artarak 169 bin 924'e ulaştığı kaydedildi. Bu dosyalardan 73 bin 123'ü karara bağlanırken, 94 bin 629'u 2007 yılına devredildi.
ATO BAŞKANI AYGÜN
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, Türkiye'de dava sayısına göre hakim ve savcı sayısının yetersizliğinin istatistiklere bakıldığında rahatlıkla görüldüğünü belirterek, “Bir yanda haklıyla haksızı ayırt edecek hakim ve savcılarımız, iş yükü altında eziliyor, öte yandan vatandaş dava süresinin uzunluğundan, adaletin geç geldiğinden dert yanıyor. Adli sistem bu haliyle, deyim yerindeyse ne İsa'ya ne de Musa'ya yarıyor” dedi.
Adaletin, toplumsal düzenin ve bu düzeni sağlamak için kurulmuş olan devletin temeli olduğunu hatırlatan Aygün, iş yükünün fazlalığı, yargı personelinin ve yargıya ayrılan bütçenin azlığının sıkıntıların temel nedenini oluşturduğunu kaydetti.
Aygün, elde edilen verileri şöyle yorumladı:
“Sadece vatandaşlar değil, hukuk mesleğini icra eden tüm adalet personeli de kötü işleyen adalet ve yargı sisteminden şikayetçi. Hızlı ve doğru karar alabilen bir adalet sistemi toplum huzurunun teminatıdır. Adaleti, 'adalete' muhtaç etmemek, adalet terazisini dengede tutmak için, teknik, fiziki ve insan unsuruyla birlikte adli sistemi, nitelik ve nicelik açısından dünya standartlarına çıkartmak gerekmektedir.”
07-06-2008, 14:37
sarıkanarya_41
Akşener: Türban kararıyla yeni bir dönem başladı
7 Haziran 2008A.ATBMM Başkanvekili Meral Akşener, Anayasa Mahkemesinin kararıyla Türkiye'de yeni bir dönem başladığını söyledi.
Akşener, Türk Eğitim-Sen Muğla Şubesince düzenlenen “Sınırları Zorlanan Türkiye” konferansına katılmak üzere Muğla'ya geldi. Akşener, konferanstan önce yaptığı açıklamada, Anayasa Mahkemesinin kararını 2'ye karşı 9 oyla verdiğini anımsatarak “Mahkemenin kararıyla Türkiye'de yeni bir dönem başladı” dedi.
Akşener, şöyle konuştu: “411 milletvekilinin evet oyuyla Anayasa değiştirilmiş ve üniversitede kızlarımızın örtüleriyle eğitim görmesi sağlanmıştır. Bu arada
Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokratik Sol Parti de konuyu Anayasa Mahkemesine götürdüler. Anayasa Mahkemesinin kararı bu şekilde oldu. Öncelikle alınan karar hukuki değil siyasidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak konuya öyle bakıyoruz. Milletimizin vicdanında da yara açmıştır. Mahkemenin kararı, umarız uzun zamandır, özelikle 2002 seçimlerinden sonra oluşan ve 2007 seçimlerinde çok net ortaya çıkan kutuplaşmanın derinleşmesine ve insanların birbirinin karşısına dikilmesine, ruhen bölünmesine katkıda bulunmaz. Sonuç itibariyle böyle bir karar alınmıştır. Bundan sonrasını hep beraber göreceğiz.”
TELEFON DİNLEME
Akşener, Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Genel Sekreteri Önder Sav'ın telefonunun dinlendiği iddialarıyla ilgili iktidar partisinin vatandaşın içine düşen endişeleri ortadan kaldırması gerektiğini savundu.
Herkesin kendisinin dinlendiğini hissettiği paranoya durumu oluştuğunu söyleyen Akşener, “ben geçmişte İçişleri Bakanlığı yaptım. Zaman zaman bu tür suçlamalarla her iktidar karşılaşır. Bunu siyasi partilerden ve iktidarlardan bağımsız söylüyorum ama iktidar partileri vatandaşın bu konudaki hissiyatına kulak vermek zorundadır” dedi. Akşener, yargının verdiği kararla ilgili bir şey söylemenin mümkün olmadığını ifade ederek, iktidarlara düşen görevin vatandaşın korkularını, endişelerini ortadan kaldırmak olduğunu sözlerine ekledi.
07-06-2008, 14:38
sarıkanarya_41
Çömez: Kimse 44 ile 9'u mukayese etmesin
7 Haziran 2008ANKAAKP eski Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, Anayasa Mahkemesi’nin türban kararına ilişkin, “Yapılan düzenlemeyi ve alınan kararı değerlendirirken, kurumları karşı karşıya getirmek, 411 ile 9’u mukayese etmek yanlışından herkesin kaçınması gerekir” dedi. Çömez Anayasa Mahkemesi’nin, anayasal düzenin teminatı olduğu, TBMM’nin de millet iradesinin tecelligahı olduğunun unutulmaması gerektiğini vurguladı.
Çömez yaptığı yazılı açıklamada, Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
’nin türban kararını değerlendirirken, yaşanan süreçlerin Türkiye’de yeni bir hassasiyet zemini hazırladığını ve Türkiye’nin yeniden istikrarı yakalaması için herkese önemli sorumluluklar düştüğünü ifade etti.
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
’nin üniversitelerdeki türban serbestisine ilişkin düzenlemesinin, Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
’nce biçimsel açıdan değil, özü itibarı ile ele alındığını ve yok hükmünde sayıldığını belirten Çömez, şunları kaydetti:
“Yapılan düzenlemeyi ve alınan kararı değerlendirirken, kurumları karşı karşıya getirmek, 411 ile 9’u mukayese etmek yanlışından herkesin kaçınması gerekir.
Hem demokrasiyi korumak hem de hukukun üstünlüğüne saygı duymak yaşadığımız süreçte daha da önemli ve gerekli hale gelmiştir.
Türkiye sorunlarına duygularıyla ya da ideolojik anlayışlarla yaklaşmadan çözüm üretebilme yeteneğini, acı tecrübelerden geçerek kazanmıştır.
İnanıyorum ki, bu süreci de sağduyu ile atlatma ve huzurla yoluna devam etme becerisini gösterecektir. Sorunların kaynağını bulma ve gerçekçi çözüm önerilerini hazırlama iradesine önümüzdeki günlerde fazlasıyla ihtiyacımız olacaktır.”
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
’nin, anayasal düzenin teminatı olduğu, Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
’nin de millet iradesinin tecelligahı olduğunun hatırdan çıkartılmaması gerektiğinin altını çizen Çömez, “Samimiyetle inanıyorum ki, Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
’nin tüm üyeleri ve siyasi partiler, var olan ve giderek derinleşme temayülü taşıyan sorunlara, bir sistem krizi oluşmadan çözüm üretebilme iradesine sahiptir” dedi.
Türkiye’nin laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti özelliğini koruyarak sonsuza dek var olacağını vurgulayan Çömez, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Herkesin özgürce eğitim hakkına sahip olduğu, kimsenin inancı ve düşüncesi nedeni ile kategorize edilmediği ve fakat istismar da edilmediği bir Türkiye hayal değil.
Ama bunun için hepimizin daha dikkatli, daha saygılı, daha anlayışlı ve ülkenin değerlerine sahip çıkma konusunda kararlı olma mecburiyeti var. Türk Milli takımımızın oyuncularının anneleri bize yeterince mesaj vermiyorlar mı?”
07-06-2008, 14:38
sarıkanarya_41
BBP'li Topçu, türban kararını değerlendirdi
7 Haziran 2008A.ABBP Genel Sekreteri Yalçın Topçu, Anayasa Mahkemesi'nin başörtüsü ile ilgili kararıyla “yasamanın, yürütmenin yetki alanına girdiğini ve bireysel özgürlüklerin önünün tamamen tıkandığını” savundu.
BBP Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) toplandı. BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, Bolu'da trafik kazası geçirdiği için MKYK'ya katılamadı ve toplantı öncesinde Genel Sekreter Yalçın Topçu açıklama yaptı.
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
'nin başörtüsü ile ilgili kararını değerlendiren Topçu, kuvvetler ayrılığı ilkesinin önemine işaret ederek, “Bu kararla yasama, yürütmenin yetki alanına girmiş, bireysel özgürlüklerin önü tamamen tıkanmıştır” dedi. Topçu, “Bu noktaya gelinmesinde iktidarın beceriksiz yönetim anlayışının da etkili olduğunu” ileri sürdü.
Ülkede bugün tartışılanların aslında “yapay gündem” olduğunu, halkın “işsizlik ve aşsızlıktan şikayet ettiğini” ifade eden Topçu, partisinin ülkenin gerçek gündemine dönmesi için çaba harcadığını kaydetti.
Topçu, yüksek fiyat artışlarının dar gelirli vatandaşları büyük sıkıntılarla karşı karşıya bıraktığını belirterek, tüm gıda maddelerinin fiyatlarında son iki ayda yüzde 120'ye varan artışlar görüldüğünü savundu.
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
'nin yetkilerinin sınırlandırılmasına yönelik Anayasa değişikliğinin gündeme gelmesi durumunda izleyecekleri tavrın sorulması üzerine Topçu, şunları söyledi: “BBP kurulduğu 1993 yılından beri Anayasa'nın, milletin, devletin özüne uygun hale getirilmesi gerektiğini savunuyor. Bu iktidar işbaşına geldiği tarihten itibaren Anayasa, Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası'nın değiştirilmesini istiyoruz. Ancak BBP olarak biz, 'yar başındaki işler'den rahatsız oluruz. Şu anda ül***i yar başına getirdiler. Yar başında itişip kakışarak anayasa değiştirilmez. Ama yine de Meclis çoğunluğuyla böyle bir şey gündeme gelirse BBP olarak tabii ki milletimiz ne derse biz onun yanında yer alırız. Millet iradesinin önünü açacak herşeyin altında imzamız olur.”
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Gerçekten merak ediyorum, İstanbul trafiğini yönettiklerini sananlar, acaba trafiğin içine girip ne olup bittiğini yerinde ve saatinde izliyorlar mı? Mesela Vali Bey, önüne arkasına eskort almadan, sadece itfaiye ve ambulansların geçebileceği emniyet şeridini de kullanmadan, trafiğe giriyor mu? Hiç sanmıyorum. Çünkü bu dediklerimi yapsalar benim gözlerimin gördüğünü onlarda görecekler. Bugün size Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ndeki (FSM), KGS rezaletini anlatacağım. Bomboş duran KGS gişelerini ve işkence çektiren OGS gişelerini...
Destek veriyorlar
Ve tabii ki bunları görmeyen üst düzey yetkilileri. Önce bir şey söyleyeyim. Bu tezimi bir çok trafikçi ve kent yöneticisi dostumla paylaştım. Destek verdiler. Devamlı dikkat ediyorum, Avrupa yakasından ta Mahmutbey taraflarından 4 şeritli trafik, FSM Köprüsü gişelerine kadar akarak geliyor. Köprü girişinde 21 gişe var. Bunun 8'i OGS, 13'ü KGS. Şimdi gelen o 4 şerit 15 - 20 gişeye yayılıyor. Ve oradan geçen çok sayıda şeritteki arabalar gişelerden hemen sonra bir huniye giriyor ki, bazen 20-25 dakika işkence çekerek bekle Allah bekle...
Gişeleri azaltın
İki şey öneriyorum. Birincisi gişe sayısı 4 veya 5'e inse de hızla gelen o 4 şerit, sadece OGS olacak bu gişelerden aynı hızla geçse olmaz mı? Böylece gişelerden sonra huni de oluşmaz ve 4 şerit geldiği gibi aynı hızla köprüye girer.trafik de akar gider. Bunu eski trafik müdürü dostlarım aynen onaylıyor. Paralı geçişi kaldırdınız, neden? Birikim oluyor diye. Tabii ki iyi yaptınız da KGS de birikim olmuyor mu? FSM köprüsü gişelerindeki trafikte bütün gözlerin gördüğü anormalliği yöneticiler görmüyor mu? Bunu çözmek o kadar mı zor?
KGS'yi de kaldırın
Evet KGS'yi de kaldıracaksınız. Bütün araçlar OGS kullanacak. Bunu er geç yapacaksınız. Hemen yapın da bari millet rahat etsin. Efendim, Ziraat Bankası OGS cihazını 40 dolara veriyormuş da, İş Bankası KGS için çok az para alıyormuş daÖ OGS cihaz ücretini indirin. Ortasını ve makulunu bulun. Ve KGS'yi kaldırın. Millet bunu istiyor. Ha bir de akşamları Avrupa yakasından Anadolu yakasına geçenlere, yani bizlere gelişten ek şerit vermeyin. Sözde bizlere iyilik yapıyorsunuz ama, Anadolu yakasından gelenler perişan oluyorlar.
07-06-2008, 14:39
sarıkanarya_41
İdil Çeliker Kene bahane
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
İki günlük mola için hepinizinden özür diliyorum... Ama emin olun ki; zorunluluk nedeniyle...
Malum, sanal alem virüs kaynıyor...
Biz de nasibimize düşeni aldık dolayısıyla...
Zorunlu ara öncesi kaleme aldığım 'Ekmek Arası Kene' başlıklı yazım veterinerlerin yaşadığı sorunlara ucundan kenarından dokununca, yüzlerce teşekkür mesajıyla durumun vahametini bir kez daha anlama şansım doğdu... Tahmin edeceğiniz gibi kene bahaneydi aslında... Şu anda popüler görünen ve dillenen sorun olduğu için tartışıp, çare arayışlarına giriyoruz... Veteriner hekimler, gözümüzü kulağımızı açmaya çalışsa da, vurdum duymazlık iliklerimize kadar işlemiş durumda.... Küresel ısınmanın bariz etkileri, henüz emekleme döneminde... Kuraklık, tüm dünyanın tehdidi... Tarlalar yakında toprak yığınından ibaret hale gelecek... Zaten rant alanına dönüşen ekin alanlarında kalan sınırlı sayıda üretim de, öcek böceğe yem olacak.. Hayvanların hastalanarak telef olması da beklenen senaryolar arasında... 'Uzak' gibi görünen bu tehlikelerin hepsi, kapımızın eşiğinde... Yani umduğumuzdan çok daha yakın...
AB'nin konuya ilişkin titizliği de bundan zaten... Elimizde kalanları en iyi, en sağlıklı şekilde kullanabilmek için, veteriner hekimlerin kılavuzluğu, sistem analizleri, korunmaya yönelik önlemleri büyük önem taşıyor...Ancak, görünen o ki; gönüllü çalışmaya bile rıza gösterdikleri halde, itelenip, dışlanıyorlar...
Anlayacağınız, bizim yazdıklarımız, onların maruz kaldıklarının yanında nal topluyor...
Bu konuyla ilgili bigi aktıkça, yazmaktan ve seslerini duyurmaktan emin olun vazgeçmeyeceğim...
Taa ki, sorunları çözülüp,hak ettikleri değerleri elde edinceye kadar...
Bu arada, özellikle İstanbul'daki yerleşim merkezlerinin ormanlık bölgelere doğru hızla kayışı nedeniyle, bazı dostlarım uzman hekimlerden bigi almamı rica etti...Genel olarak en çok merak edilenler; 'Keneden nasıl koruncaklar, en etkin ilaçlama sistemi nedir ve söz konusu kimyasalların insan üzerinde ne gibi olumsuz etkileri vardır?' gibi sorular... Eminim bunca duyarlı veteriner hekimlerimiz varken, konuya dair aydınlanmamaız hiç de zor olmayacaktır...
Farklı ve anlaşılır dilde gelecek tüm uyarıları, bilgileri paylaşmak dileğiyle, şimdiden tüm hekimlerimize teşekkürlerimle...
Kadın neden öpülür?
Fransız erkeğine sormuşlar. 'Kadının elini niye öpersiniz?' diye.
Fransız cevaplamış 'Kadına saygı duyarım. Erkek ile bir bütünü tamamlar.'
Alman erkeğine sormuşlar. 'Kadının elini niye öpersiniz?'
Alman cevaplamış 'Kadın kutsaldır. Hayatın devamını sağlar, doğurur.'
Türk erkeğine sormuşlar. 'Kadının elini niye öpersiniz? Türk erkeği cevaplamış; 'Bir yerden başlamak lazım!'..
Bu araba için ölünür
Bir fıkra da Rober Ağdere'den...
Cenaze arabası, caddede ağır ağır ilerlerken, aracın sürücüsü gördüğü kızın güzelliğinden etkilenip iyice yavaşlamış... Bakmış ki, kız oralı bile değil, sözlü tacize yeltenmiş bu kez; 'Atlasana güzelim, Boğaz'da bir tur atalım.'
Genç kız, şaşkın ama bir o kadar alaycı edayla sürücüye dönüp; ' Deli misin, nesine bineyim o arabanın?' diye söylenmiş...
Şoför hazır cevap; 'Kızıııımm; millet bu arabaya binmek için ölüyor, ölüyooor...'
07-06-2008, 14:40
sarıkanarya_41
Rıza Zelyut Bu nasıl Dışişleri Bakanı?
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti'ni yöneten hükümet; aslında parti gömleğini az çok değiştirmiş görüntüsü vermelidir. Bu yüzden de bakanlar; partinin değil de milletin temsilcisi gibi davranmalılar; devletin temel kimliğini temsil etmeliler.
Şimdi gelin de bu ölçüyü Dışişleri Bakanı Ali Babacan'a uygulayın.
O yumuşak görüntünün altında katı bir partici yüz var...
Mırıl mırıl konuşur; sesini hiç yükseltmez. Halim selim birisi gibi görünür. Lakin söyledikleri yenilir yutulur değildir. Türkiye Cumnhuriyeti'ne tarihsel düşmanlığı bulunan Avrupalılarla konuşurken; onlara hak verir. 'Biz de bu devletten şikayetçiyiz!' der.
Avrupa'nın Türkiye'ye yaptığı haksızlıkları asla dile getirmez; onların önünde süklüm püklüm durur...
İş Türkiye'ye gelince saldırganlaşır.
Halbuki onu; kolundan tutup hiç beklemediği bu makama yükselten; o beğenmediği; yabancılara şikayet ettiği bu devletin demokratik kuralları, kanalları, kapılarıdır.
Babacan'a bakınca; içinizden; 'Demekki bu ülkede demokrasinin kapıları fazla açık!' diye geçirmiyor musunuz? Demokrasinin kötüye kullanılmasına Babacan örnek değil midir?
APTAL KRETSCHMER
Bakan Babacan, AKP hakkında açılan kapatma davasını etkilemek için önce Avrupa çapında bir sefer başlattı. AB yöneticileri sırayla ve birkaç defa; 'AKP'nin kapatılmaması gerekir! Kapatılırsa Türkiye'yi fena yaparız!' anlamına gelen açıklamalar yaptılar. Gerek Yargıtay, gerekse Anayasa Mahkemesi açık açık baskı altına alındı.
Bu ülkenin yöneticisi olan Başbakan Erdoğan da Dışişleri Bakanı Babacan da çıkıp, 'Biz sömürge parçası mıyız? Nasıl böyle içişlerimize karışırsınız?' diyemediler. Tam aksine bıyıkaltından güldüler.
AB'nin Türkiye temsilcisi küstah Kretschmer; Dışişleri Bakanı Babacan'ın Türkiye'yi Avrupa'ya şikayet etmesini eleştiren benim gibi cumhuriyet vatandaşlarına 'Aptallar!' demek gafletinde bile bulundu.
Buradan; kendisini bir şey sanan ve ruhunun derinliklerinde Türklere karşı taşıdığı aşağılık kompleksinden kurtulmadığı anlaşılan Bay Kretschmer'e o sözünü iade ediyorum: Bay Kretschmer; bu tavrınla asıl aptal sensin...
ANAYASA MAHKEMESİ'Nİ KORKUTUYOR
Bay Babacan, Avrupa'yı bıraktı; şimdi de Amerika'da AKP'yi kurtaracak yardım arıyor. Kendisini beyaz sanan ABD'nin zenci Dışişleri Bakanı Rice; 'Bu hükümetle ilişkilerimiz mükemmel!' diye açıklama yapıyor. Belli ki deliğe süpürmekten vazgeçmişler...
Babacan Efendi bu açıklamayı yeterli görmemiş olacak ki ferman buyuruyor oradan: 'ABD, AKP hakkında açılmış olan kapatma davasını çok yakından takip ediyor!'
Ne demek bu?
Anayasa Mahkemesi üyelerini örtülü biçimde tehdit ediyor: 'Bakın; Amerika bu işin peşindedir. Bizim ilişkilerimiz çok mükemmel. Onlar davamızı çok yakından izliyorlar. Ona göre karar verin ha!'
Dışişleri Bakanlığı koltuğundaki bir kişinin yapacağı iş bu mudur? Dışişleri Bakanlığı yapmak; Türkiye'de var olan devlet düzenini çökertmek için Avrupa Birliği ile el ele vermek; Amerika ne derse onu temenna eylemek midir?
Ben 1960'tan beri hiçbir dışişleri bakanının Türkiye'yi bu kadar şikayet ettiğini; bu kadar dış güçlerin emrine girip kendi devletini kötülediğini görmedim...
HUKUKA UYUN YETER
Bay Babacan; Avrupa'da Amerika'da kapı kapı dolaşıp yardım dileneceğine; partisini; Anayasa çizgisinde çalışmaya yönlendirsin; sorun kalmaz. 'Biz şu kadar oy aldık' diyerek anayasayı ve cumhuriyet düzenini değiştirmeye kalkışmanın sonucu hüsrandır. Oy ile devlet yapısı değiştirilemez... Sayın Babacan bilmelidir ki bu ülke Fethullah Gülen zihniyetindekilere asla teslim olmayacaktır.
AKP yöneticileri; Ahmet-Mehmet Altanlar, Hasan Cemalller, Eser Karakaşlar vb... gibi yanardöner tiplerin kışkırtmasına kapılmak yerine anayasaya uysalardı bugünkü kargaşa ortaya çıkmayacaktı.
Hep söylerim: İnsanoğlu şükretmesini bilmelidir. AKP'liler, ellerine geçene şükretselerdi; bugün partileri kapanma noktasına gelmeyecekti. Herkes bilmelidir ki; AKP olmazsa kıyamet kopmaz. Bu ülke AKP gibi pek çok parti gördü ama başka Türkiye Cumhuriyeti yoktur.