-
Kamplumbağa
Ücra bir koyun ilkokuluna mufettiş geleceği haberi alınır. Bunu duyan tek sınıflı ilkokulun tek öğretmeni panikler çünkü çocuklar 2. sınıfta olmalarına rağmen çok zor okumaktadırlar. Öğretmen mufettişin geleceği gün sınıfta ufak bir konuşma yapar:
"Bakın çocuklar bugün okulumuza müfettiş gelecek. Muhtemelen de tahtaya birşeyler yazıp okumanızı isteyecek. Müfettiş tahtaya birşey yazmaya başlarsa hemen bana bakın ben size ne yazdığını anlatırım, siz de okumuş gibi yapıp söylersiniz."
Çocukların aklına yatmış bu tabii. Müfettiş gelmiş, kısa hoşbeşten sonra öğretmen çocuklardan birine "Kalk bakalım" demiş "Su tahtaya yazdığımı oku" ve başlamış kocaman harflerle "kaplumbağa" yazmaya. Bunu gören öğretmen müfettişe çaktırmadan çocuğa bir güzel anlatmış ne olduğunu tahtadakinin.
Müfettiş: "Oku bakalım oğlum ne yazıyor?"
Öğrenci: "Tos-ba-ğa"
-
Öğrenci Yurdu
Üniversitede dönemin ilk gününde Rektör yeni gelenleri toplamış, üniversite kurallarını anlatırken sıra yurt olayına gelmiş. Rektor demiş ki
"- Kız yurtları erkek öğrenciler için yasak bölge. Erkek yurtları da kız öğrenciler için. Yasak bölgede yakalanan kişiye ilk seferinde 20 dolar ceza kesilecek. İkinci yakalanışında 60 dolar, üçüncü yakalanışında da 180 dolar ceza kesilecek. Sorusu olan var mı?"
Arka taraftan bir erkek öğrenci sesi:
- Sezonluk bilet ne kadar?
-
Kızıldereli
Nasa, 1966 yılı civarında aya gidecek Apollo astronotlarını eğitmek için kızılderili rezervasyonu sınırlarında bulunan ve ortamı ay yüzeyine çok benzeyen Tuba City e götürmüş. Astronotlar çalışmaya başlamış. Acayip görünümlü kamyonların arasında sadece 2 uzay giysili astronot görünüyormuş uzaktan. Yakınlarda da yaşlı bir Navajo çobanı ile oğlu koyun otlatıyormuş. E iki astronot dikkatlerini çekmiş izlemeye başlamışlar. Bu arada da bazı Nasa personeli onları farketmiş ve yanlarına gelmiş. Çoban ingilizce bilmediği için oğlu aracılığıyla o iki acaip adamın ne olduğunu sormuş. Nasa personeli de "O adamlar aya gidecek astronotlar, eğitim yapıyorlar" deyince Çoban çok heyecanlanmış ve astronotlarla aya bir mesaj yollaması mümkün mü diye sordurmuş oğluna. Nasa personeli bunun çok orijinal bir şey olacağını düşünüp bir koşu teyp getirmişler ve adamın mesajını Navajoca teybe kaydetmişler. Mesaj kayıdı bitince Nasa personeli çocuktan babasının mesajını tercüme etmesini istemiş ama çocuk reddetmiş. Daha sonra Kızılderili rezervasyonunda birçok kişiye yanaşmışlar, her biri önce "Cık cık cık" demiş sonra da mesajı tercüme etmeyi reddetmiş. Ama en sonunda eline para sıkıştırılınca bir genç yaşlı adamın mesajını tercüme etmiş:
- Bu heriflere dikkat edin, topraklarınızı çalmaya geldiler
-
İyilik
Okulda öğretmen çocuklardan hafta sonu bir iyilik yapıp gelmelerini ister..Sınıftada 3 afacan çocuk vardır.. Hafta başı gelince öğretmen sırayla herkese ne tür iyilikler yaptıklarını sormaya başlar.. Sıra bizim afacanlara gelmiştir..
Ali'ye sorar: Ali söyle bakalım sen nasıl bir iyilik yaptın..?
Ali övünerek: Hocam yaşlı bir bayanın karsiya geçmesine yardım ettim der.
Öğretmen: Aferin der..
Sıra Veli'ye gelir: Onada aynı soruyu sorar..
Veli'de: Hocam bende Ali'ye yardım ettim..Yaşlı bayanı karşıya geçirdik..
Öğretmen : Peki hala der..
Sıra Osman'a gelir.. Aynı soruyu onada sorar..
Osman'da: Hocam bende Ali ile Veli'ye yardım ettim, Yaşlı bayanı karşıya geçirdik..
Hoca biraz düşünür ve sorar:
-Neden üçünüzde aynı kişiye yardım ettiniz peki?
Çocuklar hep bir agizdan:
-Hocam, yaşlı kadın karşıya geçmek istemeyince üçümüz bile az geldik, ne diyonuz siz?
-
Yaşlı Amerikalı bir turist Türkiyeyi ziyaretinden sonra geri döndüğünde karısı sormuş. -Türk mutfağı meşurmuş,sen neler yedin ,bir şey öğrenebildinmi demiş?
Kocası -evet,Karnı yarık. -O nedir?demiş karısı.
-Valla pişmemişi benimkine,pişmişi seninkine benziyor!
-
Değişim
Körfez Savaşı'ndan önceki yıllarda, Amerikalı bir bayan gazeteci, kadınlarla erkeklerin toplumdaki yeri hakkında bir yazı dizisi hazırlamak üzere Kuveyt'e gitmiş.. gözlemleri sırasında ilk dikkatini çeken, kadınların kocalarının 5 adım gerisinden yürüdükleriymis...
Yıllar sonra aynı gazeteci tekrar bir yazı dizisi için Kuveyt'e gittiğinde bu sefer bir de bakmış kadınlar önden gidiyor, kocaları 5 adım arkalarından geliyor... bu işe çok şaşırmış, hemen bir kadına yaklaşıp sormuş:
"Bu gördüğüm inanılmaz bir gelişme... peki ama bu değişikliğin sebebi nedir??"
Kuveyt'li kadın cevap vermiş:
"Mayınlar..."
-
Mustafa Abi
Bir gün köy ahalisi köy kahvesinde bir yandan haberleri izliyorlar miş biryandan da pişpirik çeviriyorlarmış. İçlerinden biri (Mustafa Abi) televizyonda Ecevit'i görmüs ve demiş:
- Ulan, başbakan oldu yüzümüze bakmıyo. Eskiden böylemiydi bea! Etrafımda dolanırdı! Hey bee, zaman ne çabuk geçiyor... Tabii kahvedekiler merakla sormuslar:
- Mustafa Abi? Sen nereden tanıyorsun Başbakanı yahu?
Mustafa Abi istifini bozmadan cevap vermiş:
"-Ulan üniversite yillarında abilik ettim ona! Az ekmeğimi yemedi!! Gel gör ki şimdi bizi unutmuş baksana!"
Kahvedeki ahali inanmamş tabii ki. Mustafa Abi'de inandıirmak için demis ki:
- Gelin ulan! Meclisin önüne gidiyoruz. Çıkışta yakalayacağız Ecevit'i. O zaman anlarsınız yalan mı değil mi??
Hepbirlikte T.B.M.M.'nin önüne giderler ve çıkışta Ecevit'i yakalarlar. Ecevit hemen Mustafa Abi'nin elini öpmeye kalkışır ve der ki:
- Abim, Mustafa abim; kusura bakma başbakanlık bir dakika boş bırakılmıyor ki! Kusuruma bakma abi.
Mustafa abi kahve ahalisine şöyle bir bakar ve ahalinin acayip şekilde etkilendiğini görür. Başka birgün gene kahvede ahali ile TV seyreden Mustafa Abi TV'de Süleyman Demirel'i görür ve der:
- Bu da öyle. Cumhurbaşkanı olunca kendini birşey zannetti. Hayırsız çıktı bu da!!
- Hadi canım. Ecevit'i belki şans eseri tanıyorsun ama buna inanmıyoruz!!, der.
Mustafa Abi hemen ahaliyi toplar ve Çankaya'ya gider. Mustafa Abi'yi gören Demirel hemen Ecevit gibi Mustafa Abi'nin ellerine sarılır ve öpmeye kalkışır. Mustafa Abi buna izin vermez tabi. Demirel ekler:
- Abi Vallahi billahi kusura bakma. Uzun yıllardır göremiyordum seni. Tamda seni ziyarete gelecektim der.
Mustafa Abi tekrar ahaliye dönerek bir bakış atar ki artık ahalinin gözünde peygamber kadar yükselmistir.
Yine birgün kahvede tv izlerken bu sefer tv ye Clinton çıkar. Mustafa Abi söze başlar ve der ki:
- Ulan ne çabuk unuttun o sefalet dolu günleri? Tabi zengin oldun, Amerika'nında başına geçince unuttun bizi.. Hayırsız herif!!
Ahali bu kadarınında fazla olduğunu söyler ve diğerlerinin belki bir şans eseri olabileceğine ama Clinton'u tanımasının imkansız olduğuna imece usülü karar verirler.
Mustafa Abi'nin tabii ki kafası atar ve bazı köylüleri alarak Beyaz Saray'a giderler. Kapidaki görevliye Clinton ile görüşmek istediklerini söylerler.. Görevlide sadece bir kişinin girebileceğini söyler. Köylüler düşünürler ve sadece Mustafa Abi'nin Clinton'u tanıdığını söyleyerek Mustafa Abi'nin gitmesini isterler.
Güvenlik Mustafa Abi'yi iyice arayarak içeri sokar. Saatler geçer ama kapıdan kimse çıkmaz. Köylüler sıkılır. Penceredende bakma olanakları olamadığı için ordan geçen uzun boylu birine sorma kararı alırlar. Şans eseri orada o anda Michael JORDAN geçmektedir. İngilizce bilen bir köylü Michael Jordan'a döner ve der ki:
- Ya Jordan Abi. Senin boyun uzun. Camdan içeri bakıp neler oluyo, kaç kişi var bi baksana... Jordan camdan bakar ve cevap verir:
- Vallahi ne olduğunu bilmiyorum. İçerde 6 kişi var. Biri Mustafa Abi, diğerlerini tanımıyorum.
-
Tetikçi
Mafya babasi korumaya aldigi muesseselerden haraclari toplamak icin yeni bir tetikci buldu. Sectigi adam sagir ve dilsizdi. Baba, yeni tetikcinin polisin eline gecerse, fazla bir sey anlatmasinin mumkun olamayacagini dusunuyordu boylece.
Baba, bir gun odemelerin geciktigini fark etti ve tetikciye adamlarini gonderdi. Adamlarin sagir dilsizle anlasmalari mumkun olmadi tabii. Bunun uzerine "Baba" sagir dilsizi odasina aldirtti. Bir de isaret alfabesi bilen tercuman buldular.
Tercuman isaretle sordu:
"Paranerde?..
" Sagir dilsiz isaretle yanit verdi:
"Ne parasi.. Benim paradan haberim yok.. Neden bahsettiginizi anlamiyorum
." Tercuman tercume etti.
"Neden bahsettiginizi anlamiyormus..
" Baba 38'ligini koltuk altindan cekip sagir dilsizin beynine dayadi.
"Simdi sor bakalim, para nerde?.."
Tercuman isaretle sordu: "Para nerde?
." Sagir dilsiz isaretle yanit verdi:
"Central Park'ta, Bati 78'inci Caddeye acilan kapidan girince soldan ucuncu agacin kovugunda 100 bin dolar var."
Baba of***le gurledi:
"Ne dedi?.."
Tercuman yanitladi:
"Dediki hala neden bahsettiginizi anlamiyormus. Ayrica diyor ki, o tetigi cekmeye de g..unuz yemezmis!.."
-
Papağan
Kadının birinin canı sıkılır ve hayatında değişiklik olsun diye pet shoptan bir hayvan almaya gider.Pet shopa gidince kedi,köpek ve bir papağanın fiyatını sorar. Papağanın fiyatının cok ucuz olduğunu gören kadın sorar:
''bu papağan neden bu kadar ucuz'' .Pet shopun sahibi yanıtlar:
''bu papagan daha önce bir genelevde duruyordu, ağzı biraz bozuktur, alanlarda ondan şikayetçi onun için fiyat ucuz.
''Kadın bu fiyatı kaçırmak istemez ve bir papağan ne kadar kötu konuşabilir ki diyerek alır evine götürür. Eve gelince kadın papağanın örtüsünü kaldırır. Yeni ortamı gören papağan
''ooo yeni mekan, yeni patron '' der.
Kadın bunlara gülüp geçer. Daha sonra evin iki kızı okuldan gelir. Papağan bunları görerek
''ooo, yeni mekan yeni patron, yeni kızlar'' der..
Tabii kızlar saşkin. Anneleri olayı anlatınca kızlar da gülerler. Bu sırada evin babası gelir. Papagan yine acar ağzıni:
''yeni mekan, yeni patron, yeni kızlar''
sonra evin babasına bakarak
''OOOO, Mehmet abi hos geldin yaaa!!!
-
Kanca
Sahil kasabasındaki meyhaneye giren tek bacağı, tek kolu ve tek gözü olmayan kara korsan müşterilerin derhal dikkatini çekmiş.
Tahta bacağını ileri doğru uzatıp kanca kolunu yanındaki iskemleye dayadıktan sonra içkisini yudumlayan korsana meyhanedekiler biraz hoşbeşten sonra merakla sormuslar:
- Bacağını nerede kaybettin?
- Preveze deniz savaşında...
- Ya kolunu?
- Düelloda...
- Peki ya gözüne ne oldu?
- Güvercin pisledi...
- Güvercin pislemesi gözü kör eder mi?
- Güvercin pislediği gün koluma kancayı yeni taktırmıştım