-
ÖLÜMÜN SIRRI [Nazım Hikmet]
Ölümün sırrını sordum bir gence
Güldü de bu ani suale önce
Ölüm dedi, ölüm bir hiçtir bence
Gençliğimi yalnız aşk ile ördüm
Rast geldim ak saçlı bir ihtiyara
Lanetler ederdi bir eski yare
Sorunca ölümü dedi bir çare
Çünkü rüya gibi bir hayat sürdüm
Bu sırrı sormağa karar verdim ben
Hayatı hicranla dolu ölüden
Baktı boş gözlerle ayet okurken
Dedi ben hayatı ölümde gördüm
-
ÖLÜM NEDİR? [Bayram Tunca]
Her şeyin bir ömrü, bir de ölümü vardır.
Aslında ölüm her yerde her zaman vardır.
Bedenimizdeki hücrelerde her an ölüm var.
Duygu ve düşüncemizde her gün ölüm var.
Tabiattaki canlılarda her zaman ölüm var.
Küreyi-arzdaki gece ve gündüzde ölüm var.
Hatta Kainattaki yıldızlarda bile ölüm var.
Hayat olan her yerde her zaman ölüm var.
Ölüm, hayatın son noktası, son durağıdır.
Ölenin yatağı toprak, yorganı ot-yapraktır.
Eğer lâyıksa, ondan sonraki bineği buraktır.
Yoksa, gideceği yer cehennem, işi haraptır.
Aslında, ölüm her an göz kırpıp duruyor.
Genç ihtiyar tanımıyor, her an gelebiliyor.
Her şeyin faniliğini en güzel ölüm anlatıyor.
Ey nefsim, hisse almadınsa şair ne anlatıyor.
Şu dünyada İnsanlar farklı farklıdır.
İnsanların Ölümleri de farklı farklıdır.
Alimin ölümü, zalimin ölümü farklıdır.
Şehidin ölümü, teröristin ölümü farklıdır.
Bazı hayatlar vardır, ölümden de beter.
Eğer aradığını bulduysan o sana yeter.
Eğer aradığını bulmadıysan sonun beter.
Ey nefis, bu kadar nasihat da sana yeter.
Her gece kefensiz yatıp kefensiz kalkıyoruz.
Görüp duyduğumuz ölüme hayretle bakıyoruz.
Farkında değiliz hayatımızı boşuna geçiriyoruz.
Dünyalık her şeyi, kabir kapısında bırakıyoruz.
Madem kabir kapası açık, ölüme çare yoktur.
O zaman ömrümüzü baki bir ömre çevirmeliyiz.
Madem ömür kısa, hayatta lüzumlu işler çoktur.
Ömrümüzü her an lüzumlu işlerde harcamalıyız.
Kimbilir Azrail, ne zaman ne şekilde kapıyı çalacak.
Bilemiyoruz, canımızı neyi vesile edip, nasıl alacak.
Sizi bilmem ama, bana hayatta birkaç kez ikaz yaptı.
Dünya fani, ölüm hak, sakın unutma bak ikazını yaptı.
Ey Ademoğlu, inanmazsan ölüm idam-ı ebedidir.
Eğer inanırsan, ölüm senin için terhis teskeresidir.
İnanmazsan kabir senin için bir zindan-ı ebedidir.
Eğer inanırsan, cennet bahçesine açılan bir kapıdır.
-
ÖLÜM [Bayram Tunca]
Ey nefsim, kaç bakalım kaç sen.
Daha ne kadar kaçacaksın sen.
Başıma ne işler açacaksın sen.
Fizana da kaçsan, Azrail’den kurtulamasın.
Baki değilsin ki, ilelebet yaşayacaksın.
Ne kadar kaçsan da Azrail’den kaçamazsın.
Hem hiç kurtulan olmuş ki sen kurtulasın.
Hiç istisna edilmiş ki sen istisna olacaksın.
Gidenlerin çetelesi tutulmak istenseydi.
Ne katip, ne kalem ne de defter yeterdi.
Hem gidenler gelenlerden daha çoktur.
Hem gidenlerden geri gelen hiç yoktur.
Gelenler konuyor, konanlar da göçüyor.
Ömrün azı da çoğu da bir yel gibi geçiyor.
Yaptıkların gizli kamera ile kayda geçiyor.
Kara kutusu açılan gerçeği görüp şaşıyor.
Ey nefsim sonradan şaşırmak istemiyorsan
Helal dairesi keyfe kafidir, harama kaçma
Benim başıma da daha fazla işler açma
Bak! ben de şikayetçi olurum sonra senden
-
BEYAZ BİR GEMİDİR ÖLÜM [Behçet Aysan]
sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde olurum
kötü geçen bir güzü
ve umutsuz bir aşkı anlatan
rüzgarla savrulan
kağıt parçalarına
yazılmış
dağıtılmamış
bildiriler gibi
uzun bir yolculuğa hazırlanan
yalnız bir yolculuğa.
çünkü beyaz bir gemidir ölüm
siyah denizlerin hep
çağırdığı
batık bir gemi
sönmüş yıldızlar gibidir
yitik adreslere benzer
ölüm
yanık otlar gibi.
Sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde
ölürüm.
-
YOKLUK AYRILIK VE ÖLÜM [Emrah Sakallığolu]
Soğuk ve karklı gecelerde
Pislikleri örttüğü sanılan kar
Mezarım oldu benim
Benim en büyük acım
Seninle bir cadde köşesinde,
Buluşmayıda sevmiştim.
O cadde köşesinde,
Yok olmayıda.
Kimsenin görmediği ve bilmediği
Bir canavar vardı karların altında
Biz ona ayrılık diyoruz hani
Onun için,
Ben seninle bir cadde köşesinde,
Buluşmayıda sevmiştim.
O cadde köşesinde,
Ayrılmayıda.
Kimsesiz caddelerde gözlerimizin
Birbirlerine fısıldaşarak söyledikleri
Aşk sözcüklerinde yemin etmiştik hani
Onun için,
Ben seninle bir cadde köşesinde,
Buluşmayıda sevmiştim.
O cadde köşesinde,
Ölmeyide.
-
ÖLÜME İNAT [Mustafa Alıcı]
gökyüzüne resim çizdin mi hiç
karanlığa inat
yıldızlar serpip saçlarına,
bekledin mi güneşin doğuşunu
zamana inat
uçabileceğine inandın mı hiç
yıldızlara kavuşmak için
bir kuşun kanadından düşüp
öldün mü
yaşadın mı
sana inat
aşka inat
ve öldün mü
herşeye inat
-
ÖLÜM [Murat Özkıyıkçı]
ölmek nedir sizce
toprağa konup üzerinizin kapatılmasınımı
yoksa...
kimsenin hatırlamadığı bi doğum günümü
etlerinizin toprağa karışmasımı?
en sevdiğiniz filmi yanlız seyretmekmi
ölmek
nedir sizce
hiç hatırlanmamak mı?
unutulmakmı?
Yoksa...
gözlerinizi kapattığınızda
sizi kimsenin düşünmediğini bilmekmi?
nedir ölmek
sadece sizi taşıyan etlerin durmasımı
yoksa sizin o etleri taşımanızmı?
-
ÖLÜM İŞARETİ [Emre Erkut]
Sonbahar esintisi yapraklar solmuş sarı sarı
Hafifçe esen rüzgar ılık uğultulu
Baktığım zaman mevsimin aynasına karanlık
Korkutuyor gördüklerim doğanın yok oluşu
Nehirlerin ırmakların kuruması bile sebep oldu korkuma
Bir gün geldi aynamı bile bulamadım karşımda
Herşey gibi doğa gibi insanlık ırk gibi yok olmuştu
Sebep neydi yok eden insan hiç düşünmeden
Yok eden hırs istekti dünyaya yetip biten
Biz aslında hiç düşünmeden kendimizi yok ettik
Bir varoluşun sıra dışı isteklerine boyun bükerek
Bir kayboluş ve karanlığı kendimize benimsedik
Ölümün işareti kadar hain kendi cocuğuna kıyacak kadar gaddar
Ne beklesin insanlık tarihinden sevgimi saygımı
Ne bulsunki seven aşık deger verdiği eşinden
Ölüm işareti kadar yakın bir deprem kadarda sessizdi kıyamet
-
ÖLÜM [Emre Alptekin]
Herşey bu kadar kolay mı?
Sen geldin aklıma,niye desem bende bilmiyorum.Seyrettiğim bir yaşam belkide benimki,müdahale etmek
senin tarzın,benimse tembelliğim.Niye yazıyorum yine ?
Kaçışım bu sayfalar,beyaz üzerine siyah,kalemin rengi...Benim rengim.Gerçekler acı olmaya başlayınca
buraya gelirim ,severim burayı.
Beyazı hayelleri hatırlatır bana,siyahı gerçekleri...
Ama sen bu sayfaya baktığında nedense yazıları görürsün...siyahı
Kimsenin aklına gelmez üstüne yazılan...beyaz.
Düşünürümde,düşünmek beni üzer.
Artık sevmeyeceğim diye başlar yeni hayatın ,bitince eskisi,
Bir boşluktur kaplar seni,aşkın küllenir yine.
Bekler rüzgarını...engeli sen olursun,hatıralar olur.
-
YİNE ÖLÜME DAİR [Nazım Hikmet]
Zevcem,
ruhu revanım
Hatice Pîrâyende,
ölümü düşünüyorum,
demek ki arteryo skleroz
başlıyor bende...
Bir gün
kar yağarken,
yahut
bir gece,
yahut
bir öğle sıcağında,
hangimiz ilkönce,
nasıl
ve nerde öleceğiz?
Nasıl
ve ne olacak
ölenin son duyduğu ses,
son gördüğü renk,
kalanın ilk hareketi
ilk sözü
ilk yediği yemek?
Belki de birbirimizden uzakta öleceğiz.
Haber
çığlıklarla gelecek,
yahut da ima edecekler,
ve kalanı yalnız bırakıp
gidecekler...
Ve kalan
karışacak kalabalığa.
Yani efendim, hayat...
Ve bütün bu ihtimâlât
1900 kaç senesinin
kaçıncı ayı
kaçıncı günü
kaçıncı saatinde?
Zevcem,
ruhu revanım
Hatice Pîrâyende,
ölümü düşünüyorum,
geçen ömrümüzü düşünüyorum.
Kederli
rahat
ve hodbinim.
Hangimiz ilkönce
nasıl
ve nerde ölürsek ölelim,
seninle biz
birbirimizi
ve insanların en büyük dâvasını sevebildik
- dövüştük onun uğruna -,
«yaşadık»
diyebiliriz.