-
ÖLÜME DAİR [Nazım Hikmet]
Buyrun, oturun dostlar,
hoş gelip sefalar getirdiniz.
Biliyorum, ben uyurken
hücreme pencereden girdiniz.
Ne ince boyunlu ilâç şişesini
ne kırmızı kutuyu devirdiniz.
Yüzünüzde yıldızların aydınlığı
başucumda durup el ele verdiniz.
Buyrun, oturun dostlar
hoş gelip sefalar getirdiniz.
Neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor?
Osman oğlu Hâşim.
Ne tuhaf şey,
hani siz ölmüştünüz kardeşim.
İstanbul limanında
kömür yüklerken bir İngiliz şilebine,
kömür küfesiyle beraber
ambarın dibine...
Şilebin vinci çıkartmıştı nâşınızı
ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız
simsiyah başınızı.
Kim bilir nasıl yanmıştır canınız...
Ayakta durmayın, oturun,
ben sizi ölmüş zannediyordum,
hücreme pencereden girdiniz.
Yüzünüzde yıldızların aydınlığı
hoş gelip sefalar getirdiniz...
Yayalar-köylü Yakup,
iki gözüm,
merhaba.
Siz de ölmediniz miydi?
Çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp
çok sıcak bir yaz günü
yapraksız kabristana gömülmediniz miydi?
Demek ölmemişsiniz?
Ya siz?
Muharrir Ahmet Cemil?
Gözümle gördüm
tabutunuzun
toprağa indiğini.
Hem galiba
tabut biraz kısaydı boyunuzdan.
Onu bırakın Ahmet Cemil,
vazgeçmemişsiniz eski huyunuzdan,
o ilâç şişesidir
rakı şişesi değil.
Günde elli kuruşu tutabilmek için,
yapyalnız
dünyayı unutabilmek için
ne kadar çok içerdiniz...
Ben sizi ölmüş zannediyordum.
Başucumda durup el ele verdiniz,
buyrun, oturun dostlar,
hoş gelip sefalar getirdiniz...
Bir eski Acem şairi :
«Ölüm âdildir» — diyor,—
«aynı haşmetle vurur şahı fakiri.»
Hâşim,
neden şaşıyorsunuz?
Hiç duymadınız mıydı kardeşim,
herhangi bir şahın bir gemi ambarında
bir kömür küfesiyle öldüğünü?...
Bir eski Acem şairi :
«Ölüm âdildir» — diyor.
Yakup,
ne güzel güldünüz, iki gözüm.
Yaşarken bir kerre olsun böyle gülmemişsinizdir...
Fakat bekleyin, bitsin sözüm.
Bir eski Acem şairi :
«Ölüm âdil...»
Şişeyi bırakın Ahmet Cemil.
Boşuna hiddet ediyorsunuz.
Biliyorum,
ölümün âdil olması için
hayatın âdil olması lâzım, diyorsunuz...
Bir eski Acem şairi...
Dostlar beni bırakıp,
dostlar, böyle hışımla
nereye gidiyorsunuz?
-
ÖLÜMLÜ İNSANLAR İÇİN [Cahit Külebi]
Hepiniz öleceksiniz!
Tanrı katına çıkacaksınız utanmadan!
Ruhlarınız koyup kaçacak sizi!
Topraklara gömüleceksiniz.
Kurtlar, böcekler, solucanlar
Sevinçle saldıracak üstünüze.
Elleriniz bomboş kalacak,
Kimse bakmayacak resminize.
Sevilmiş kadınların hayali
Dumanlar gibi dağılacak;
Faydaydı, şöhretti, merhametti
Semtinize uğramayacak.
Gözleriniz yok artık!
Dünyamızı göremeyeceksiniz!
Okşamak, gülmek, konuşmak
Yok olmuş bir selde yüzeceksiniz,
Yavaş yavaş çürüyeceksiniz
-
FARENİN ÖLÜMÜ [Cahit Külebi]
Umutsuzdu, yalnızdı, hali yoktu,
Canı çok yanıyordu günlerden beri.
Ne alnında dolaşan bir dost eli
Ne yardım isteyecek kimsesi vardı,
Ne Tanrısı, ne de peygamberi.
Günlerdir karanlık deliklerde
Yanıp sönüyordu gözleri.
Sevinç değil ki paylaşılsın
Kendi kendinindi kaderi.
Sürüne sürüne dışarı çıktı.
Kıvrıldı ateşte pençeleri.
Kurtuldu rahat etti farecik,
Rahat etti dişleri.
Kibardı, incecikti kuyruğu,
Vücudu, küçücük pençeleri.
Bir makara gibi çözüldü,
Unuttu kedileri.
Farecik! Nazlıcık! Garipçik!
Canı çok yanıyordu günlerden beri.
Kibardı, incecikti kuyuğu;
Boş koydu delikleri.
Bir varken bir yok oldu,
İşte dünyamızın işleri.
-
ÖLÜME EĞİLMEK [Aziz Nesin]
Uyumaya değil
Rüyalarıma gidiyorum
Orada yaşayacağım isteğimce
Uyanıkken hiç yaşayamadığım
Hepsi de gençti güzeldi
Sevdim sevildim diye aldanarak
Son gördüğüm onlar olacak
Bunca yıldır sevgiye dayanamadığım
Ölüme değil
Sonsuzluğa gidiyorum
Orda dinleneceğim gönlümce
Yaşarken hiç mi hiç dinlenemediğim
Kalemim yine elimde
Kağıtlarım da önümde
Son uykusunda düşecek başım
Sağlığımda hiç eğmediğim
-
HACI MURAD'IN ÖLÜMÜ [Attila İlhan]
hacı murad'la öldük eski kafkasya'da
ihtiyar çuvasgili santur calıyordu
ne çaldığı zaten anlaşılmıyordu
oğlu belki o saat asılıyordu
şarap patlak vermişti isyan masada
atlas gömlekleri boyundan ilikli
sabahlara kadar hançer dokuyanlar
mezmur okuyarak duvar duvar
dudaklarında karanlık ilkbahar
gözbebekleri çelik çekirdekli
çalarak getirdiği korkak tatarların
bakunin yazması kitaplarından
dinamitler yürür bakü sokaklarından
siyah bir toz olur doru kısraklarından
öfkeli kazakları II'nci nikola'nin
ölmek fısıldadıkça son semaveri
bulutlanır çay kristal fincanda
ışıklar gizlice bilenir zindanda
bir ustura çizgisi azerbeycan'da
hacı murad'ın üzengileri
-
ÖLÜM BİLE [Ahmet Erhan]
Ölüm bile geç kaldıktan sonra
Bütün ilkleri sona bırakmanın belki de tam zamanı
Ben her şey bir ırmaktır sanırdım
Bunun için günlükler tutmaya kalktım
Ve tarihleri karıştırdım nasıl da
Aldım şapkamı gidiyorum şimdi
İniyorum kentin çekirdeğine
kendime yeni dalgınlıklar buldum son günlerde
Dev yapılar ufuk çizgisinin önünde birer parmaklık gibi
Kırmaya kalksam çocuklar uyanacak
Ben odama döneyim en iyisi
Öyleyse nice yağmur
Niye bir kız saçı gibi sokaklarda
Aynaya baksam kalbim görünür
Aklımda gitgide büyüyen yara
Bir ağacın en uzak dalı gibi sessizce çürür
Ölüm, evet ölüm bile geç kaldıktan sonra
-
ÖLÜME UYANIŞ [Ahmet Arslan]
Uyansam, uyandirilsam simdi, çok geç olmadan.
Bu rüya kötüye gidiyor, uyandirin beni bu uykudan.
Gördüklerim çok gerçekci, acaba yaniliyormuyum?
Herkes yasiyorda, ben mi uyukluyorum!
Yürüdügüm yollarin sonu çikmaz sokak.
Hiç yabanci degil bu yol, ayaklarim önceden geçmis olacak.
Bilmiyorum bu kaçinci geçisim bu yoldan, bir kisir dönence.
Uyanmayi bekliyorum, ayni dönemeci tekrar görünce!
Istiyorum kalkmayi, uyanmayi, herseyi silip bastan baslamayi.
Gayretimi tazeleyip yola koyulmayi, O'nu aramayi.
Bulmayi, beni uyandiracak olani, kapisina köle olmayi.
O ki, beni yasatip, yapan imtihani, ögreten aklimi kullanmayi!
Rüyamda bir dünya var, akarsulari soguk, denizleri derin.
Bir de levhâ var, yaziyor: mânayi maddeden ayirt edin!
Içimde bir fisilti; bir gün ayrilacagim ama bu kadar mi çabuk?
Dünya hayati, bitirmem gereken yolculuk!
Yollar eskisi gibi degil artik, sokaklar da degisik.
Insanlar ayni, lâkin rüyalardan açilmis birer pencerecik.
Bir uyanisa dogru ilerliyorum simdi, içimde haykiris...
Rüyamin sonu belliymis meger, ölüme uyanis!
-
Nerede İnsanlık?
Nerdesin ey insanlık, yitik mi kardeşliğin?
Çaresizlik içinde kıvranıyor bak canlar
Bize miydi nisyanlık, bitik mi serkeşliğin?
Feleğin pençesinden, kaçamıyor insanlar..
Çaresizlik içinde çöpte lokma bulanlar
Muhtaç bir yudum süte aç biilaç çocuklar
Kurumuş göğüslerden kan damlatır analar
Yara derinde merhem bulamıyor insanlar..
Fırınlarda ekmekler pişmiyor can yanarken
Sular serinletmiyor göz yaş olup kanarken
Dünya ibret almıyor insan boğazlanırken
********* diz boyu uslanmıyor insanlar..
Can taşıyan her varlık, hani çok kutsal idi
Böcekteki can neyse insandaki o idi
İnsanların içine bu duygu nasıl girdi
Vampir olsa doyunca bırakmıyor insanlar..
Gün gelip devran döner, mazluma doğar güneş
Hayat yağar göklerden, sonsuz rahmetlere eş
Gazap sararsa korku imansıza tebelleş
Girecek delik kalmaz inanmıyor insanlar..
Yaşadıkça dünyada akla getir mazlumu
Tek gayesi durdurmak yaşanan bu zulüm’ü
Bir avuç petrol için ey Allahın zalimi
Kazılan kuyuları göremiyor insanlar..
Büyük devletlik başka bizde büyük devlettik
Asırlarca dünyada üç kıta da hükmettik
Savaş çıktığı anda zannetme ki seyrettik
Medeniyet dağıttık, unutmuyor insanlar..
Yeniden doğar biri az kaldı sıkı durun
Belki son çırpınışlar haydi son kez kudurun
Tepenize binince isterseniz durdurun
Atom-matom vız gelir bileniyor insanlar..
Hesapları yapmışlar okyanuslar ardından
Yüzü sevgiyle baksa irin akar karnından
Herkes gelip geçecek bu feleğin çarkından
Allahın hesabı var bilemiyor insanlar..
-
Atatürk Şiirleri
***Atatürk Ağlamasın
Düşmanlar gülüyor
Dostları nerede
Atatürk ağlıyor
Gaziler uyuyor
Bayramlar nerede
Atatürk ağlıyor
Şehitler küsüyor
Gençleri nerede
Atatürk ağlıyor
Dereler akmıyor
Güneşi nerede
Atatürk ağlıyor
Tabiat kurumuş
Ormanlar nerede
Atatürk ağlıyor
Ekinler kurumuş
Efendi nerede
Atatürk ağlıyor
Balıklar ölüyor
Denizler nerede
Atatürk ağlıyor
Kuyusu kazınmış
Seveni nerede
Atatürk ağlıyor
Düşmanı koruyan
Yalaka nerede
Atatürk ağlıyor
Doğrular kovulmuş
Köyleri nerede
Atatürk ağlıyor
Hainler korunmuş
Yiğitler nerede
Atatürk ağlıyor
Atayı savunan
Aydınlar nerede
Atatürk ağlıyor
Vatanı gidiyor
Askerler nerede
Atatürk ağlıyor
Akşamlar geliyor
Sabahlar nerede
Atatürk ağlıyor
Şeriat geliyor
Laikler nerede
Atatürk ağlıyor
Kasımlar ağlıyor
Nisanlar nerede
Atatürk soruyor
Hüzünler çağırıyor
Mutluluk nerede
Atatürk ağlıyor
Gülmeyi unutmuş
Çocuklar nerede
Atatürk ağlıyor
Sevmeyi unutmuş
Gönüller nerede
Atatürk ağlıyor
Bırakın kavgayı
Dostluklar nerede
Atatürk ağlıyor
Bırakın savaşı
İnsanlık nerede
Atatürk ağlıyor
Atatürk ölüyor
Dernekler nerede
Vatanı ağlıyor
-
Atatürk (100.Yıl Marşı)
Dünya lideridir ATATÜRK,
Seninle dimdik,
En yüce Türk,
ATATÜRK,ATATÜRK,
Bir ulus seninle uyandı,
Bayrağımız al beyaz,
Semada dalgalandı,
En yüce Türk,
ATATÜRK,ATATÜRK,
Dünyanın gözü bizde,
En güzel bayramlar bizde,
En yüce Türk,
ATATÜRK,ATATÜRK,
Yüzyılın içinde tarih yazdık,
Vatan uğruna şehitler verdik,
En yüce Türk,
ATATÜRK,ATATÜRK,
Dünya lideridir ATATÜRK,
Seninle dimdik,
En yüce Türk,
ATATÜRK,ATATÜRK.